7 Kasım 2017 Salı

SENDROMSUZ HAFTA

 
 
  Zaman kavramını bizler sınırlandırıyoruz. Önce saatlerle başlayıp dakikalarla devam edip saniyelere kızıyoruz. Bu haftadan çok büyük beklentilerim yoktu. Sendromsuz bir hafta diyerek belki de kendimi kandırıyorum. Zamanı kısıtlamadan herhangi bir güne yetişmek derdim olmasın... Ay sonuna doğru ALES, AÖF sınavları birde yetiştirmem gereken yüksek lisans için program... Sendromsuz bir hafta mı?? Umut etmek istiyorum sanırım. Bu ara bana en iyi gelen kafamı boşaltmamı sağlayan en önemli unsurlardan birini gerçekleştirerek; yazmak istedim. Alakalı alakasız ancak yaşama dair. :) Dünya bir şekilde gece ve gündüz ardalanmasında görevini yerine getirmekte zamanı kısıtlamadan bu hıza yetişmek gerekmekte!!! Herkes bir koşuşturma içinde; dilerim ki tüm koşuşturmalarımız hayatımızdaki güzel anılara çıkar...
 
 
 
Bir önceki yazımda indirimler ve aldıklarım üzerine yazı paylaşmıştım. Bir kısmını unutmuşum sanırım. Benim için de güzel bir yazı başlangıcı oldu. CECİLE parfüm ve deodorant lise zamanları kullanmayı çok sevdiğim ikili idi. Özellikle de bu mor rengi! Ara ara alıyorum vazgeçemediğim ürünler arasında. İndirimde görünce dayanamayıp aldım ki çok memnunum. Kimileri baskın baharatlı hatta keskin bir kokusu olduğunu söylese de ben kış mevsimi için seviyorum. Tıpkı frambuazlı pasta gibi. Ara sıra kendinize ödül vermek istediğinizde önünüzde olması gereken mutluluk oyunu bir çeşit, sanki. Şekerli kokusunu seviyorum.

 
Saç yağı konusunda hala araştırdığımı söylemeliyim.  Ancak Pantene Argan Yağlı ELIXIR yağ terapisi (hafif yağlı formülüyle besleyerek saça çok yönlü bir bakım sağlar(vaad ettiği)) kokusuyla çok güzel bir etki bırakan bir ürün. İndirimde iken yedeklemek istedim. Saçlarınızın elektriklenme problemi varsa etkili bir ürün. Saçları sakinleştiriyor. Benim için saça canlılık verme özelliği de önemli bir ayrıntı. Bu ara mevsimsel olarak sanırım saç dökülmesi yaşıyorum. Annemin tavsiyelerine kulak vermesem olmaz :) parabensiz şampuanlar kullanıyorum B vitamini eksikliğim için yeme içme düzenime dikkat ediyorum ayrıca halis zeytinyağı kullanıyorum. Saç diplerimden uç kısımlarına kadar uygulayarak yarım saat beklettikten sonra yıkıyorum. En doğal en basit aslında en canlı yöntemlerden birisi.
Güzel bir hafta geçirmeniz dileğiyle yorumlarınız bekliyorum....

1 Kasım 2017 Çarşamba

KASIM GELDİ

     
 Sonunda Adana'ya da kış geldi. Geçen hafta ile bu hafta arasındaki sıcaklık farkını görünce kış mevsimini özlediğimi fark etmiştim. Yine yaz çocukları için kış mevsimi kat kat giyinmek zorunda kalınan hele ki şemsiye taşımayı sevmiyorsanız bazen yük olabiliyor. Ama olsun; her bir anın güzelliğini sevmeli insan. Bir önceki yazım bitenlerdi. Tıpkı yaz mevsimi gibi. 
Şimdi yeni kozmetik ürünler zamanı. Soğuğa, yağmura bulutlu havalara inat yeni ürünlerle karşılama zamanı :)
   
 
Marie Claire Silver Mask A101 den 10 TL idi. Aldığımdan bu zamana ikinci kullanışım; kokusu pek hoşunuza gitmeyebilir ancak çok iyi soyulabiliyor. parça parça kalmıyor cildinizde." Aydınlatıcı Peel-Off kozmetik maske, içerdiği bitki kompleksi sayesinde cilt tonunun düzenlenmesine ve aydınlanmasına yardımcı olur. Ciltteki ölü hücrelerin temizlenmesine yardımcı olur."
Ürünün vaat ettikleri bunlar. Göz çevresi ve dudak çevresi hariç cildinize uygulayıp 20-25 dakika sonunda cildinizden soyarak çıkarabiliyorsunuz. Şimdilik etki olarak ferahlık verdiğini  söyleyebilirim. Bu ürünü kullanmaya devam edip yorumlarımı öyle yapmak istiyorum.
 
 
 
BeeBeauty micellar makyaj temizleme mendili Gratis indiriminden almıştım. Sanırım yüzde elli indirimle fiyatı 3.75 TL idi. Bitenler bölümünde Komili makyaj temizleme mendilini paylaşmıştım. Fiyatına göre iyi bir ürün olduğunu belirtmiştim ta ki bu ürünü görene kadar. İndirimiyle beraber iyi bir ürün olduğunu düşünüyorum. Cildinizi makyajdan temizlemeden önce ilk adım için kesinlikle kullanabilirsiniz. Kokusu olsun (keskin değil) makyajı ilk adım için çıkarma aşaması olarak iyi bir ürün.(Paraben ve alkol içermemesi de bir diğer artı özellik)
 
 
 
Uzun zamandır telefonuma gönderilen indirim mesajına kayıtsız kalamadım. Yves Rocher; 70 TL'lik ürün alışverişine 21 TL'lik bir indirim hediye olarak da nemlendirici peeling hediyesi verdi.


      Çok fazla makyaj yaptı görüntüsü yerine doğal hatta makyaj yapmamış izlenimi veren uygulamalar benim hoşuma gidiyor. Bu yüzden ürünlerde doğal, cildimi daha sağlıklı gösteren özellikler arıyorum. Aldığım kompakt pudra-orta pembe 70 küsür gibi bir fiyatı vardı. İndirimiyle birlikte 50 TL ödedim.


"Bitkisel İçeriği(Bambu tozu) Cildinize daha sağlıklı bir görünüm sağlar. Cilt dokusunu pürüzsüzleştirir. Paraben içermez." Ürünün vaat ettikleri bu şekilde. Doğal bir görünüm sağladığı doğru kalıcılık yönünden değerlendirme yapabilmek için daha sık kullanmak istiyorum. Sabitleyici olarak transparan pudralara kıyasla daha iyi. Hediyesi olan Peeling (38 TL olduğunu belirtmişlerdi) henüz kullanmadım.
"Bitkisel içerik: Akağaç ve Mavi Agav Özsuları, Bambu çekirdekleri Nemlendirici Peeling. Cildi ölü hücrelerden arındırarak, cildin yenilenmesine yardımcı olur. Cildi pürüzsüzleştirir. Cilde doğal canlılığını geri kazandırır. Paraben, mineral yağ ve renklendirici içermez." Ürünün belirtilen özellikleri bu şekilde belirtilmiş.
Yves Rocher ürünleri kalıcılık yönünden bazı ürünlerinin problemleri olduğunu düşünsem de paraben ve alkol içermemesi yüzünden tercih sıralamamda ilk üçte yerleri her zaman hazır.
Yorumlarınızı bekliyorum. Kasım ayı Sonbaharın kışa dönük yüzü olarak hayatımıza umarım mutluluklar getirir. :)

27 Ekim 2017 Cuma

EKİM AYI BİTENLERİ



Gelsin yeni ürünler... 
Bu hafta indirimler o kadar cazip geliyor ki yeni ürünler almadan eskilerden paylaşım yapayım dedim. Marie Claire deodorant a101 den yanlış hatırlamıyorsam sekiz liraya almıştım. Kokusu gerçekten güzel ancak hiç etkili bir ürün değil koku kalıcılığı çok zayıf ancak yinede bırakmak istemedim bitirmek istedim. Bir daha almayacağım ürünler arasında. Komili makyaj temizleme mendili şok tan almıştım . Fiyatı 6.90 TL idi. Fiyatına göre gerçekten iyi bir ürün. Başlangıç olarak memnun kalmadim ancak ürünü bitene kadar kullanmaya karar verdigimde cildim de sanki alıştı. Keskin bir kokusu olmadığı için de hoşuma gitti. Rahatsızlık vermedi. Bazen o kadar yorgun oluyor ki insan gece yatmadan temizlesenizde cildinizi eve geldiğinizde ilk olarak bu ürünle temizlemek ferahlık veriyor. 
Evidence parfüm doğum günümde Yves Rocher kozmetik alışverişi yaptığım bur günde aldığım üründü. Normalde Yves Rocher parfümlerini seviyorum. Memnun kalmadığim ilk ürünü oldu. Koku kalıcılığı hiç mu hiç yok. Fiyatına göre ise indirimden aldığım halde diyorum ki daha farklı ve uygun fiyatlı ürünler alınabilir. Nivea rollon da ikili bir şekilde migros indiriminde almıştım. O da memnun olmadığım ürünler arasındaki yerini aldı. Eskiden Nivea ürünleri daha kaliteli olurdu sanki. 



Paylaştığım ürünler arasında Komili makyaj temizleme mendili dışında memnun kaldığım ürün olmadı. Diğer yazımda gerçekten hoşuma giden fiyati olsun cilt durumuna etki eden ürünleri paylaşacağım. Sizlerinde yorumlarınızı bekliyorum.... 

21 Ekim 2017 Cumartesi

SAHİLDEKİ KAFKA

 
        Sessizlik kulaklarla duyulabilen bir şey... Kitaptan alıntı ile başlamak istedim.  Sessizlik kalabalığında boğuluyoruz çoğu zaman. En sevdiklerimizin sessizliği cam gibi kesse de düşlerimizi çabalıyoruz. Yine de çabalıyoruz; mutluluğun bin bir yolundan sadece bir tanesi için dahi denemekten, düşmekten vazgeçmiyoruz.... Yazarın cümlesi ile başka bir kitabın karakterinin sözleri aklımda fazlasıyla yankılanmakta. Kitap okumayı seviyorum. Eğer ki dünyayı keşfetmek istiyorsan bu keşif yolculuğuna kitaplarla başlanmalı, inanıyorum ki o zaman daha farklı bir benliğe sahip daha fazla empatinin insanları oluruz.

    Haruki Murakami uzun zamandır duyduğum ancak bir türlü kitaplarına elim gitmediği bir yazardı. Alıntıları ile sürekli karşılaşsam da okumak geçen haftaya nasipmiş. Öncelikle çok farklı bir yazar olduğunu belirtmeliyim. Yazarın bu kitabını okuduğumda yazarın hayatını düşünmeden edemedim. Biliyorum hayatı ile bağdaştırmam uygun değil ancak düşünmeden edemedim. Japonya'nın en popüler yazarlarından biri olarak kabul edilen bu yazarın en büyük özelliği gerçekten de düşüncelerle konuşmayı sevmesi bence. Yazarın okuduğum ilk kitabı Sahildeki Kafka olmasının sebebi bu yaz okuduğum kitaplardan birisi olan Milena'ya Mektuplar'dı. Bir anlamda yazarın Kafka sempatisi benim Kafka sempatimle de birleşmesi sanki. Kafka, hayatın belirli bir döneminde okunması gereken yazarlardan. Özellikle de gerçekten büyüdüğünüzü düşündüğünüz bir anda yazar hepimize;  aslında yürümen gerektiğini, yüklemleri eksik cümleleri tamamlaman gerektiğini ve fazlasıyla anlaman gereken duyguların varlığını hatırlatırken haklı olduğunu anlıyorsunuz. Ne kadar yaşlılığa giden yolda olduğunuzu düşünseniz de öğrenmeniz gereken mutlaka bir şeyler olacaktır.

 Sahildeki Kafka hakkındaki notlarım; arka kapağında yer alan kısa bir özetle öncelikle başlayayım.
"Kafka Tamura on beş yaşına girdiği gün evden kaçar. Uzun zamandır planladığı bu kaçışın nedeni babasının yıllar önce dile getirdiği uğursuz kehanettir. Ama babasının bir düzenek gibi içine yerleştirdiği kehanet gölge gibi peşindedir.... Kafka ilk kez aşkı ve tutkuyu taşarken gizemli bir cinayetle kehanetin ve kaderinin düğümleri çözülmeye başlar."
Bu yazıdan da anlaşılacağı gibi kitabın ana karakterinin yolculuğunda sorgulanacak hatta kaçılacak o kadar çok durum var ki demekten kendinizi alamıyorsunuz. İnsanlık hakkında; insan dünyası aslında duygu dünyası hakkında. Kimi cümlelerin altını çizmesem dahi not almışım; "Farklı insanları severim. Şu alemde, yüzlerindeki sıradanlığı bozmamaya çalışarak, düzenli bir hayat yaşıyor gibi görünenler daha güvenilmez olur çünkü." Büyük bir rutin düzeninde herkes aynı olmaya çalışırsa evren fazlasıyla sıkıcı olmaz mıydı? Tüm çiçeklerin tek bir çiçeğe bürünmesi ile tüm renkler kaybolmaz mıydı?
    "Yanlışı kendiliğinden kabul edebilme cesaretin varsa, geri dönebilirsin. Fakat hayal gücünden yoksun, sığ ve hoşgörüsüz bir yaşam, parazitlerinkinden farksızdır. " Farklı bir kitap ve yazarın diğer kitaplarını okur muyum emin değilim ancak düşünmeye sevk ettirdiği gerçek. Ancak yine de ruhsuz bir kitap dünyasında duyguların gerçekliğini üstünkörü sorgulatsa da kitabı bitirdikten sonra istemsizce Matmazel Noralya'nın koltuğunu bir daha okumalıyım dedim. Farklı yazarlar hatta dünya klasiklerini okumayı çok severim. Ancak soru işaretleri ve cevaplar konusunda yazarlarımızın kitaplarını daha çok sevdiğimi fark ettim.

Yorumlarınızı beklerim....

8 Ekim 2017 Pazar

MAC STUDIO FONDÖTEN


Soğuk kapıda mı bilmem Adana şu sıra gece serinliginde gündüz ise bunaltıcı sıcaklar yerini normal sıcaklara bıraktı. Kış gelsin isterken bir yandanda hep mi yazda kalsaydik demeden kendimi alamıyorum. Ancak biliyorum ki en azından bir iki hafta sonra soğuklar gelecek. Gelmeden bahar döneminden itibaren bir kısmı yazda olmak üzere aldığım sürekli kullandığım ürünleri paylaşmak istedim. Özellikle parfüm konusunda hala arıyorum ancak sağ tarafta yer alan jeanne arthes Kıbrıs'tan mezun olup da dönerken aldığım bir üründü. Watsons da marka olarak gördüğüm de çok şaşırmış çok da mutlu olmuştum. Kokusundan emin olmadan direkt aldım. Testeri yoktu çünkü . Ama yanılmamışım koku aynı idi. Baskın olmayan sevimli bir şekerli koku 😊 Dış kısmını ilginç buldum kapağını kapatan yılan figürü enteresan bir düşünce olmuş. Bir süre kullanmak için bekledim su sıralar elimin altında olması beni mutlu ediyor. 

Golden rose makyaj bazı ise bitmiş yenilenmiştim. Şu sıra bitebilir gibi geliyor oldukça az kaldı çünkü. İlk aldığımda 19 TL ye almıştım ancak şu sıra 37 veya 38 olması lazım. Sanırım kozmetik alışveriş yapmalıyım.  Hiç düşmüyor ne yazık ki fiyatı. Ama seviyorum. Makyaj yapmadığım da yanaklarıma çok az kullandığım da bile verdiği doğal bir parlaklık yapısı var. Bittikten sonra yine alacağım. Gelelim Mac fondöten; ne bereketli imiş dedirten yaz boyunca kullandığım su bazlı kapaticiligi az ama cilde doğal bir hava veren fiyatının hakkını veren bir ürün ki en son baktığımda 159 du. Makyaj yaptı yerine makyajlı makyajsızlik durumunu daha çok seviyorum. Kesinlikle bittiğinde yenilenecek olan ürünlerim arasında yerini aldı.

Karma bir cilt yapısına sahip çabuk yağlanan bir cildiniz varsa kapatıcilarla problemimiz var demek sanırım. Bu ürünü hiç pozitif negatif açıdan okumamistim. Arkadaşlarımı beklerken Gratis bir bakayım derken kendimi elimde Sleek kapaticisi ile buldum. Acele ile alışveriş siz siz olun kesinlikle yapmayın. Testeri olmayan bir ürünü almayın. Sleek iki numara kapaticisi yüzde kırk indirimden birazdan satış görevlisi ısrarları sonucu alsam da memnun kalmadim. Aslında böyle bir durumla da ilk karşılaşıyorum. Aydınlatıcı özelliği de var çok iyi bir ürün sözlerinin aldaticiliginda iki numara koyu bulsam da çok garip durmadi. Benim problemim daha farkli; uygulaması zor bir ürün

Dış kısmı biraz fazla kullanılmış görünse de hem kullanmadan hemde kullandıktan sonra temizlesem de elimin izi kalmış gibi bir lekeler görüntü oldu. Gitmiyor o lekeli görüntü.

Fırça aplikatoru çevirdikten sonra üst kısmını uçlu kalem gibi kapatıcı çıkıyor . Ciltteki görünüm ise daha yaymaya başlamadan kuruyor . Dağıtmak için sünger kullandigimda çok dikkatli bir şekilde dağıtmaya çalışsam da kremsi yapısı kendisini olduğu yerde sabitliyor sanki. Bilmiyorum bir türlü sevemedim. Kullanan arkadaşlar varsa elbette ki yorumlarınızı bekleriz. 
İyi Pazarlar!!!!

5 Ekim 2017 Perşembe

DENEBUNU EKİM KUTUSU


 
Sonunda gelen Eylül ayı Denebunu Kutum...
Bu şimdiye kadar çıkan ikinci Denebunu kutum. Gelmesi uzun sürse de gelmesi ile beni çok mutlu etti. Aslında kutuda yer alan ürünler bana değil fazlasıyla anneme yarayacak😊 kutuyu duymayan kaldı mı bilmiyorum ama ufak bir özet geçeyim. Denebunu kutusu kargo dahil olmak üzere ücretsiz olarak teslim edilen bir kutu. Her ay düzenli olarak içeriğinin değiştiğini söyleyebilirim. Profilinizin(ilgi alanları, yaş, hobiler gibi) yüzde yüz bir doluluk göstermesi gerekiyor. Kutulardan size uygun olanları profil durumunuza göre gönderiliyor çünkü. Geçen yıl Aralık ayında ben üye olmuştum. O zaman bu yana ikinci kutum. İlk kutumdan bu yana gördüğüm kadarıyla da kutu durumu size uygun olsa dahi hızlı davranmak zorundasınız. Kalmayabiliyor. Kutum eylül ayının kutusu olsa benim elime ekim ayında ulaştı. Kısaca içeriğini anlatmak istiyorum. Bol indirim kuponlu bir kutu idi. Kutu içerisinde;
-Bir adet Vernel yumuşatıcı
-İçerisinde iki adet renk koruyucu mendil olan Colour Catcher( tavsiye edilecekler listemin başındadır)
- İki adet sütlü, iki adet sade Tchibo kahve
-Dört adet Loreal Elseve şampuan testerı ile birlikte
-Bir adet Hellman's mayonez
Henüz hiçbirini denem fırsatım olmadı. Bu hafta sonu indirim kuponlarından biri olan Gratis' te geçerli yüzde kırk Elseve indirimini kullanmayı düşünüyorum. Şampuan olarak çok farklı markalar kullansam da saç kremi ve saç maskesi ihtiyacım olarak bu markayı düşünebilirim. (Özellikle saç maskesi)
Yorumlarınızı bekliyorum. Sonbahardan kış aylarına doğru yol almaktayız. Soğuğu sevmeyen bir yaz çocuğu olarak üşümek de güzel :)

27 Eylül 2017 Çarşamba

BİR NEFES MOLA

 
  
Bir anlığına derin bir nefes almak. İşin zor tarafı bu sanırım. Yıllardır kontrol edemediğim bir hayat akışım var. Üniversite sonrası hayatın çok düzenli olacağı belirtilse de düzenden çok anlam veremediği bir düzensizliğe insan sürükleniyor. KPSS, yüksek lisansın bitmeyen sorunları ve işsizlik. Bir çeşit hayat çemberi. Aynı düzlemde yer alan sorunlar bütünü diyorum. Stresi yönetmem gerektiğini söyledi geçenlerde tanıdık bir sima. Yönetmem gerektiğini bende farkındayım ancak hangisi? Birini tutsam diğeri elimde kalıyor gibi hissediyorum. Yine de umut etmekten vazgeçmeli yapmam gerekenleri yapmalı gerekirse sıfıra dönüp oradan başlamalıyım diyorum. Alıştığım nokta bu sanırım. Sığındığım nokta da bu okumak ve yazmak. Kitaplar gerçekliğin sıkıcı dünyasını daha kibar bir dille anlatmasına gerek kalmadan sadece hissettiriyor. Kalbe dokunuyor. Sizlerin de kalbine dokunan kitaplarınız vardır. Benimde kalbime dokunmaktan çok kalbimde altınları olan nadir ancak çok değerli kitaplar var. Bu yıl bitmeden not aldığım okumam gerekli dediğim kitaplarım var. Bilmiyorum okudunuz mu Sevin Çokum kitapları. Sayısal çıkışlı olduğum için öğretmenlerimiz genellikle fazla soru çözüp sınavda yapabildiğimiz kadar net yapabilmeye bizi odaklandırsalar da lisede keşke kitap okumamız tavsiye edilseydi. Lise döneminden şu şu kitaplar benim hazinelerim diyebilseydim. Önerileri dinlemeyi her zaman sevmişimdir oysa. İyi bir kitap, etkileyici bir film ile başlayan her cümleyi dikkatlice dinlemişimdir. Ama olmadı. Sanırım kimse gerek de görmedi. Çünkü hep okuyan bir insandım. Kitap yolculuğumda en sevdiğim sığınaklarım olan kütüphanelerde kararsız kalan ellerim daima aradı. Sözün kısası Ağustos Başağı kitabını çevremde lise de okuduklarını söyleyen tanıdıklarım oldu. Ben se orta ikinci sınıftan itibaren her yaz okudum. Nedeni bilmeden bir çeşit alışkanlık gibi. Yaza saygı veyahut Ağustos ayına olan hayranlığımın güzel bir izi gibi. Bir ara onu da anlatmak isterim. Sevin Çokum dili hayranlığımı... Arkasından yazarın birçok kitabını okusam da Ağustos Başağı kitabı daima bende yeri özel kıldı. O sıcak dili duyguların her an yanı başımda kanlı canlı görünmesi ve tanımadığım hiç bilmediğim şehirleri bana yakın hissettirmesi ile. Bana şehirleri yakın hissettiren kitaplardır. Şehirlerde insanlar gibidir derim. Onlar gibi nefes alır onlar gibi güler onlar gibi ağlar. Ya da insanlar o şehir gibi olurken şehirlerde insanlar gibi olur. Biraz karmaşık bir yolculuk gibi. Yazarın Al Çiçeğin Moru adlı kitabını almak için can atıyordum. Geçen haftaya kısmet oldu. Okudum bir nefes mola aldım :) Tüm karmaşada kendime bir virgülcük yer ayırdım. Kitap hakkında notlarım ise; 
 
"Herkesin kaldığı bir yer, kaldığı bir gün, an dakika vardır"

Rüzgarın acı kokuları topladığı, ormanları gezindiği çiseli çiseli süründüğü, denizin kabarıp kıyılara çıktığı sonbahar kış demlerinde nar çiçeği özlemini duymak boşunaydı. Bitmiş bir aşk gibi... Dönümsüzlüktü bu."
 
 
Yazarın haklı olduğunu düşündüm. Ne kadar ilerlerse ilersin insan mutlaka bir noktada kalıyor. Arkası dönük olsa dahi kalbini bırakıyor. Al Çiçeğin Moru kitabı içerisinde hikayelerden bir çeşit gönül yansımalarından oluşuyor. On dört hikayenin birinde olmazsa diğerinde mutlaka bir parçanızı bulacaksınız. Yazarın içten çok fazla detay vermeden konuyu çarçabuk anlatmak istemeyen o ince çizgiyi mükemmel tutturan bir anlatım tarzı var. Kitaba da adını veren Al Çiçeğin Moru bölümünde de şöyle bir paragraf ayırmışım kendime;
"Belki işaretlediğiniz köşeler, yükseltiler, ara sokaklar, yokuşlar, gözden yitiyor bir şeylerin engellemesiyle. Sizin unutmak için şehri örttüğünüz gibi... Dallarla, toprakla, taşla, kumla başka düşünceler, başka fotoğraflar , başka yaşama kırıntıları ve malzemeleriyle..."
Bu ara fotoğraflara düşkünlüğüm belki bu sebeptendir. Beş yıl sonrasında sevdiğim bir yerin değişimini görmek iyi olmazsa üzer korkusu. Anılarımdaki haliyle kalsın dileği...
Kitabın arka bölümündeki alıntıları da paylaşmak istedim;
"Hadi öğren öğreneceklerini... Kolay değildir hayat denilen bu kitabı okumak. Satır satır, harf harf... Her harf iç kanatır! Hadi yüklen, taşı bakalım harfleri, satırları....
 
Hayat denilen bir kelime öylesine yoğun anlamlar taşıyor ki her bir detayında her bir satır başında yorgunluklar , üzüntüler ve yine yeniden umutlar taşımakta. 
Eylül ayı bitmek üzere... Sonbahar Kasım ayının ilk on günü kalacak bir misafir gibi. Kış her an kapımızı çalacak ve kendisini hatırlatacak sanki. Bu aylarda okunacak bir kitap. Kitaplarında bir mevsimi olur mu demeyin. Oluyor. Belki de bana öyle geliyor....
 
Bu arada vaktiniz olursa küçük bir hikaye bende paylaşmak istiyorum. Aşağıya linkini bırakıyorum. Okursanız çok ama çok mutlu olurum. Yorumlarınızı bekliyorum.