Sayfalar

29 Mart 2018 Perşembe

MUTLULUK ANLAR TOPLAMI


Mutluluk bir zaman dilimi... Küçük anların oluşturduğu değerli notlar dünyası... Zaten mutluluk için de büyük şeylere gerek yok. İnsan yaşadığı her gün bunu anlıyor. Mutluluk sevdiğin sevdiğin insanların kahkahalarına karışmışsa  o anlar fotoğraflanmalı değil mi? Bu arada lokmalık kurabiye tarifini de şuraya yazayım bence güzeldi deneyenler olursa beklerim yorumlarınızı 😊
Ben bu tarifi Instagram'da masmavimutfakta sayfasından almıştım. İlk yaptığımda misafir gelecekti ve yoğun bir arayış içindeyken tesadüf eseri rastladım. Ölçü olarak tarifi veren sayfa bir çay bardağı kullanmış. 
1 yumurta 
125 gram tereyağı (yumuşak)
1 çay bardağı sıvıyag
1 paket vanilya 
1  çay kaşığı kabartma tozu 
4.5/5 çay bardağı un (dikkatli ekleyin uyarısı var)

Üzerine serpmek için tarçın ve pudra şekeri ancak fırından çıkınca sıcak sıcak eklenecek. Önce şeker eklenmemi sonradan eklenmesi kafamı karıştırsa da gerçekten sıcak sıcak olunca içine pudra şekeri çekmişti güzel oldu bir tarçın bir pudra şekeri şeklinde sonuç masadakiler 😊😊😊
Tarif hakkında notlarım; kavanoz da olduğu sürece bayatlamadan iki haftaya kadar kaldığı söylenmişti. Haklıymış bir hafta boyunca çıkarıp kahvenin yanında çok güzel oldu. Az ürünle bu lezzeti takdir etmemek elde değil. 40 yıllık hatırı vardır derler ya haklılar. Son zamanlarda Türk kahvesi beraber içtiğim insanlar hayatımdaki en çok değer verdiğim insanlar... Beraber mutlu olduğum hüzünlerini paylaştığım. 
Mutluluk anlar toplamıdır sahiden de😊

28 Mart 2018 Çarşamba

HALF GIRLFRIEND FİLM YORUMLARIM

 

      İyi oyunculuk, harika müzikler      ancak vasat bir film...Nadir bu şekilde düşündüğüm film olur. Genellikle vasat filmlerde her şey ortalama altı kalır. Ama beni şaşırtan bu kadar iyi oyuncular varken ortaya harika bir filmin çıkmaması... 135 dakika boyunca etkileyici sahneler bekledim durdum desem yeridir. Hangi filmden mi bahsediyorum!!!HALFGIRLFRIEND... 

Shadra Kapoor filmlerini izlemesem dahi sempatim olan Bollywood oyuncularından. Gözlerinin renginin çok farklı olması ilgi çekici geliyor sanırım. Arjun Kapoor ise ilk kez bu filmde gördüm kendisini. Bollywood oyuncuları arasında bence sıyrılacaktır. Gelelim filmimize....

Hayatın tekrarı gibi filmlerde aslında bir klasikten çıkmaya çalışırken bir anlam vermeye çalışıyorlar. Ama bu anlamı çıkarmak için bazı filmler özellikle göz önüne koyarken bazıları ise tamamen yorumu seyirciye bırakmakta. Evet bunu da anlarım lakin bu film de öyle bir kargaşa vardı ki... Anlam güzel; etkisiz eleman olarak gördüm ben. Arjun Kapoor (Madhav filmdeki ismi) kendi memleketinden çıkıp üniversiteye kabul süreciyle başlıyor. 

İngilizcesi oldukça zayıf ama üniversite jürisini etkileme sahnesi bence çok anlamlıydı. Sosyolog olmayı istemekte; köyünün neden fakir kaldığını ve aslında geçmişte en iyi üniversitelerin oralarda olduğunu ve bunu araştırmak istediğini gerçekten güzel cümlelerle anlatmakta. Harika basketbol oynadığını es geçmemeyim. Üniversiteye kabul edildikten sonra okulun oldukça popüler kızı Riya'ya aşık olur.(Shadra Kapoor) Kızımız da basketbol oynamaktadır.

Sadece yanında dururken bile mutlu olur Madhav. Bir şekilde arkadaş olmayı başarsa da Madhav duyguları için çektiklerini görünce pes etmemesine mi yanayım, kızın gerçekten ailesel kaynaklı sıkıntılarının olması etkisiyle gelgitlerinin çok fazla olmasına rağmen ben bıktım bu çocuk hala neden bıkmadı gibi cümlelerle baş başa kaldım. Öyle ki kız arkadaşın olurum ancak yarım demesi de kızı anlamamı sağlamadı aksine neden? sorusu ile kalakaldım. 

Madhav'ın hayalinin gerçekleştirilmesi için İngilizce konusunda yardımcı olması güzeldi ancak çekip gitmesi Madhav'ı derin bir yara ile bıraktı. Pes etti mi hayır... Sorun da bence bu çabalar kızın sıkıntıları bana içten, dokunaklı gelmedi. Hep bir şey eksik dedim. Anlamak için anlaşılmak için...Ne diyelim muhteşem müzik ve oyunculara duyduğum sempati ile 10 üzerinden 4.5 hadi diyelim 5'lik bir filmdi.

 

26 Mart 2018 Pazartesi

GÜN OLUR ASRA BEDEL


         Beyaz Gemi; okudunuz mu? Leyla ile Mecnun dizisinde İsmail Abi'nin o gemiyi beklemesinden çok önce bu kitap okuyanlar olarak o gemiyi bekliyorduk. Hüzünlü, acıklı bir hikaye ile ben merkezi çevresindeki soruları sorgulamaya hazır mısınız? Ben Cengiz Aytmatov'u Beyaz Gemi ile tanıdım. Bir yazarı bir eseri ile tanıyabilir misiniz? Belki... Ya da asla... Ama benim nacizane yorumum o kitaptaki karakterlerden birinde mutlaka hissettikleri vardı. Bir ara Beyaz Gemi hakkında yazmalıyım. Benim için özel kitaplardan biridir. Buram buram pişmanlığı hissedeceğiniz. Neyse...
       Geçenlerde kütüphanemizi düzenlerken  Cengiz Aytmatov Gün Olur Asra Bedel Olur kitabını görünce kendime kızdım. Nasıl görmezsin ve okumazsın! Beyaz Gemi'ye bu kadar bağlanmışken yazarın diğer kitaplarının neden farkına varmadın? Hep dediğim gibi kitapların zamanı var. Sanki onlar sizi seçiyor siz onları seçtiğinizi zannetseniz de... Kitap hakkında notlarım;

"Üstesinden gelemediği çelişkilerle baş başa kalan insan, moral bakımından derinden derine sarsılır ama bunu kimseye söyleyemez, çünkü ona kimse yardım edemez. Bu korkunç bir yer kayması gibidir, tehlikeyi görürsünüz ama bir şey yapamazsınız."

"Nereye gidersen git, üzüntülerin de seninle beraber gelecektir"

"Dünyada en büyük sevinç, aşık olanın sevinci, sevmek sevilmek sevinci değil midir?"

 Not aldığım alıntılar.... Geçmişin, bugünün ve yarının sorgulamalarının yapıldığı gerçeğin efsanenin bir arada gözler önüne serildiği etkileyici kitaplardan, bu kitap. Kabul etmeliyim ki bir Beyaz Gemi samimiyeti alamadım.  Ya da o duygular  geçmedi. Beyaz Gemi'nin kahramanlarında kendimi bulduğumdandır belki de. Kıyas yapmamalıyım biliyorum ama insan...
       Gün Olur Asra Bedel Olur kitabının ana kahramanı Yedigey'in  can dostu olan Kazgangap'ın cenaze törenine giderken Yedigey'in soruları ve hüznüne ortak olacaksınız. Meşhur Mankurt efsanesinin hikayesinin bir dinleyicisi olacaksınız  Kitapta gerçekle efsane iç içe girmişken üzüleceksiniz. Noktalanan kısımlarda bile bir hikayenin devam ettiğini hep bileceksiniz içten içe.  
       Kırgız edebiyatının güçlü isimlerinden Cengiz Aytmatov'un içsel sorgulamaları başarılı bir şekilde yansıttığını düşünüyorum. Sevi Boylum Al Yazmalım kitabını okuma fırsatım bir türlü olmasa da yazar günümüz yazarlarından aslında. 2008 yılında vefat etmiş olan yazar; mutlaka okumanız gereken yazarlar listesinde olmalı. Gün olur Asra Bedel olur aslında tek bir gün üzerinde içsel sorgulamalar, olaylar ama yazarın belki de koyabileceği en güzel başlıkla özetleniyor tüm hikaye. Gün olur Asra Bedel olur... Bozkırı hiç görmeden tanıtıyor yazar. Hatta bununla da kalmıyor anlatmıyor yaşatıyor. Kitap başlangıçta sıkıcı gelebilir hatta yer yer bırakmak da isteyebilirsiniz. Ancak okudukça bizden uzakta olan bu insanların aslında bizimle nasıl bir duygu bağlarının olduğunu da fark edeceksiniz. Tüm o hüznün altındaki umudu hissedeceksiniz. Umut görünmese de dokunulmasa da ruhlarımıza öylesine işlenmiş ki yazar da kelimesi kelimesine anlatmasa da umudu bir rüzgar gibi  hissettirmiş.
....
Yorumlarınızı bekliyorum... 

24 Mart 2018 Cumartesi

SIVENO ROLLON


         Hafta sonunuz nasıl geçmekte 😊 benim yarınla beraber yoğun gün geçecek akşamlar ancak benim... Adana'da cuma gününün 34 derecesi bugün kendini inanılmaz bir rüzgara bıraktı. Bir ara rüzgara cidden kapilmaktan korktum. Mevsimler de değişti Adana' da bahar bir anda yerini yaza bırakacak diye korkuyorum... Sanki iki mevsim yaşanacak gibi yaz ve kış . Zaman çok şeyi götürüyor değiştiriyor. 
      Uzun zamandır bende doğal ürünler kullanmaya paraben, alkol içermeyen ürünler seçmeye çalışmaktayım . Cilde en az zararı veren ürünleri secmek bazen fiyat açısından zarar verse de sağlık çok önemli.
Siveno doğal roll on da her zamanki ben işte bir başka ürün için girmişken Watsons a tedasufen dikkatimi çekti. İçeriği hakkinda da yorumları görevli bayan yardımcı olunca denemekten bir zarar görmem dedikten sonra aldım. 21 TL gibi bir fiyatı vardı. İçeriğinde alkol bulunmamakla beraber kokusu etkin değil. Terleme karsiti evet yüzde yüz diyemem. Ama kış ayları için yaz dönemine göre biraz daha az terleme olduğu için kış aylarında denemelisiniz. Beklentileri çok yüksek tutmadan doğal kaynaklardan üretildigi cümlesi özellikle baz alınırsa denemeniz gereken ürünler listesine ekleyebilirsiniz.
       Notlar olarak şunları ekleyeyim; çevre dostu ürünlerimiz hayvanlar üzerinde test edilemez, yer altı sularını ve doğayı kirletmez. Ürünümüzde hayvansal içerik bulunmaz. Vegandir. Kapak açıldıktan sonra kullanım ömrü 6 aydır. Raf ömrü 24 aydır. 
Kutusundan o uzunca yazıdan ozetlemeye çalıştım 😊😊 mutlu hafta sonları olsun ... Yorumlarınızı beklerim...

21 Mart 2018 Çarşamba

CÜMLE ORTASI

"Günümün birkaç saatini kitaplara verdim. Okurken başka bir dünyaya girer bütün dertlerimi unuturdum." Acımak alıntısı ile başlayayım yazıma. Bu cümlenin altını çizmeyi bırakın not almışım benim diye :) Bugün büyük bir kalabalık sonrası yorgun bir zihin uykulu gözler kalmıştı bana. Her nedense uykum bir türlü kapıma uğramadı. Oysa gözlerimi kapatsam derin bir uykuya dalıp rüyalarımı hatırlamayacak kadar vay be iyi uyumuşum diyeceğimi zannediyordum. Sanırım zihin yorgunluğundan... Tarçınlı tek lokma kurabiyeleri bu ara pek bir seviliyor ben de ilk kez yaptım. Beni hüsrana uğratmadı güzel olmuşlardı. Kabul ediyorum ki acemi şansı var bende ikinci kez aynı tarifi denediğimde güzel olmayabiliyor. Bu hafta Reşat Nuri Güntekin "Acımak"  kitabı hakkında yazacaktım. Hazır uyuyamıyorken gün içerisinde de böyle bir kare yakalamışken yazayım dedim.
Ben bu kitabı okumadan önce dizisini izlemiştim. Tekrarlardan uyarlansa izler miyim yoksa ilk kez izlediğimdeki duygular aynı olur mu bilmiyorum. Zaman geçiyor, insanlar değişiyor en çok da duygular karmaşıklaşıyor. Her gün her an öğrenme anında olduğumuz için değişim ruhumuzda sanki.  Dizisini izlediğimde kitabını okuyacağım demiştim ama ne zaman... Bazen bazı kitapların da zamanı olur derler ya benimkisi de lise zamanlarında özellikle üniversite giriş sınavı zamanı kaçıştı sanki kitap okumak. Anlam veremediğim sonuçları bulmaktansa kitaplar kaçış için en güzel kapı idi. Kapının arkasında birbirinden farklı karakterler ve dünyalar vardı.  Acımak kitabını da o zamanlar okumuştum. Kütüphanemi düzenlediğimde aldığım notları da görünce anlamlı zamanların güzel bir kitabı olarak anlatmak istedim. Reşat Nuri Güntekin'in 1928 yılında yayınlanan bu eseri acıma duygusunun varlığını bilmeden bir yetişkin olan öğretmen Zehra'nın babası Mürşit'in günlüklerini bulması ile doğru bildiklerinin adeta yerle bir olmasıyla duyduğu derin bir pişmanlığın öyküsü.
 
"Ölüm o kadar korkulacak bir şey değil... Fakat çocuklarım..."
 
Klasik olmak kolay değildir. Günümüzde daha ilgi çekebilmek sonuna kadar dikkatle okutmak... Reşat Nuri çok başarılı bir şekilde duyguları yaşatıyor karakterlerin. Zehra'ya ağzınıza geleni söylemek isterken kitabın bir sonraki sayfasında bir dur denilircesine okumaya devam ediyorsunuz. Kızıyorsunuz ancak diğer karakterlere... En çok Mürşit Beye üzülüyorsunuz. Cesur olmadığı için ya da bu kadar sakin olduğu için. Kibar ve naif bir adam ancak olacakları önceden kestiremeyecek kadar da saflığının esiri olan, bir memur. Hayatın ne getireceği belli olmaz şeklinde düşüşü biraz daha çalkantılı yaşıyor. Ancak son bir umutla küçük kızı Zehra'yı çevresinden özellikle annesi ve anneannesinden kurtarmak için yatılı okula yazdırıyor. Zehra ailesinden koparıldığını sandığı için alkolik olarka gördüğü babasına kızarken büyüyor. En ufak bir hataya dahi tahammül göstermeyen hiç bir zayıflığı kabul etmeyen acıma duygusundan yoksun olarak. Sonunda ise anladığı sayfalar...
 Reşat Nuri Güntekin dili diye hakikaten bir yazım dili var. Karakterler için sizi yönlendirme yapmazken öylece oturup izletmiyor da . Anlamaya sorgulamaya en çok da empati yapmaya çağırıyor. Kızgınlığınızın dönüşümünde ilerken sayfalarda kaybolmuş olarak bulmuyorsunuz kendinizi notlar alıyorsunuz...
 
"Hayat böyleydi. İnsanlar ayrı ayrı yollara dağılırlardı...
Bu bir talih ,tesadüf meselesiydi. Niçinini, nasılını sormak beyhudeydi."
 
Eğer okumadıysanız bu kitabı tavsiye ederim...
 
Yorumlarınızı bekliyorum...:)
 

19 Mart 2018 Pazartesi

UMUT KIRIKLIKLARI

              
              (Zamanı durdur fotoğraflarımdan bu ara fotoğraf çekmek bir alışkanlık gibi oldu )
               UMUT KIRIKLIKLARI
        Doğamızda var olduğu söylenir. Umut etmek… Keşke umut edebileceğimiz olayları, kişileri de seçebilsek. Elimizde olsa. Elimizde olsa da değişebilir miydi ki? Yola çıktığımızda umut ederek başlamaz mıyız?
       Başlamanın önemi üzerinde dururlar ancak yalnızca sonuca bakarlar. Çıktığımız yolda neler yaşadığımız önemsizdir. Oysa hayata tutunduran ve kimi zaman da pes ettiren neler yaşadıklarımızdır. Herkes başlamak için çabalar, kimileri bıraktım dese de. Hiç başlamadan...Sonuçların önemsendiği dünyada yer edinmeye çalışırken hatırlarız elimizde varsa. Yolculuk boyunca umut kırıklıklarımızı ve ulaştım dediğimiz anda kaybettiğimiz rüyalarımızı. Söyleriz. İçimizden gelen o sese kulak vererek. Bırakmak için çok geç ulaşmak içinde erken. Bu ikilem nasıl bir bütün eder diye düşünürüz. Haklı olduğumuzu izledikçe anlarız. Yolculuk boyunca yanlış yolların kapılarını açanlardan, ihaneti sonuna kadar öğretenlerden ve en çokta kaybetmişlerden. Hepsiyle mücadele edebileceğimizi düşünebiliriz. Ta ki kaybetmişleri ayrı tutana dek. Onları inanılmaz bir şekilde içimize alırız. Kaybetmiş biri… Ona acılarını unutturmak istercesine çabalarız. Kalbimizi sadece ona gösteririz. Kendimizin dahi bilmediğimiz kapıları açarız. Umutla yaralarını sarmayı dileriz. Hata yaptığımızı yolun sonuna bir adım kala anlarız. Tek başımıza bir gölgeye el sallarken. Gölge olmayı dileyen birine yardım edemeyeceğimizi anladığımızda. Çok geç olur mu diye sayıklarız. Çok mu geç... Ardımıza baktığımızda geldiğimiz o zahmetli yolu görürüz. İki seçenekle yüz yüze geliriz. Aslında iki seçeneğin çıktığı tek bir kapı ile yüz yüze geliriz. Kaybeden birinin güvenilmezliği. Kaybeden birinin bıkkınlığı kaybeden birinin bıraktığı doldurulması zor olan yarasıyla.  Pes etmişlik bir tokat gibi çarparken yüzlere; dayanmaya çalışacağımıza dair efsaneleri hatırlarız. Tıpkı bu anı daha önce yaşamışçasına, daha öncesinden provasını yapmışçasına ayağa kalkmaya çalışırız. Çalışmalıyız. Gölge olmadan karanlıkta kaybolmadan ilerleyeceğimize dair yeminler etmişizdir. İşin gerçeği güçlü olmanın bu şekilde olduğunu öğrenmemizin de bir sebebi olmasıdır.

(Üniversitede iken denemeler, hikayeler yazmayı çok severdim. Şimdi eski bir alışkanlığı anımsar gibi arşivimde bu yazımı görünce paylaşmak istedim...) Yorumlarınızı beklerim...

16 Mart 2018 Cuma

MİM(BLOG TANIMA)


Mimleri çok seviyorum.


1)Nerelisiniz?
Adanalıyım. Üniversite için şehir dışına gitsem de Adana'dan üniversite dışında ayrılmadım.
2)Burcunuz?
Aslan burcuyum. Aslan burcunun hemen hemen tüm özelliklerini taşıyorum.
3)Bloglarda en çok ilginizi çeken şeyler?
Okumadığım veyahut ertelediğim kitaplar olduğunda o kitaplar hakkındaki yazıları daha bir dikkatli okuyorum sanırım. Sonunu söyleyince okuma isteği kaçanlardan değilim tam tersine okumalıyım bakalım ben nasıl bulacağım bu kitabı derim :)
4)En sevdiğiniz mevsim?
Yaz çocuğu olarak daima YAZ mevsimi en sevdiğim mevsim...
5)Yabancı diliniz?
Bir ara sürekli İngilizce yabancı dizi izlemekten hatta notlar almaktan İngilizcem bayağı gelişmişti. Öğretmenlerimin dediği gibi İngilizce nankör bir dil pratik yapmaz ve onu bir köşeye bırakırsan o da seni bırakır bu dönem o bırakma aşamasındayım. İngilizce notlarımla dolu kitaplarım bana öylece bakıyorlar :)
6)Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Film izlemek... Her boş vaktimde izlemek istediğim film listemdeki filmleri izlemek için elimden geleni yaparım. Ancak kimi zaman bu boş vakitler anne için hazırlanan keklerle doluyor :)
7)En son okuduğunuz kitap?
Okuduğum bir kitabı yeniden okudum. Rozalya Ana/ Sevin Çokum bu yazarın her bir kitabı benim için çok değerli...
8)Hayatınızda pişman olduğunuz bir şey?
Üniversite tercih döneminde kendi isteklerimi baz almalıydım. En büyük pişmanlığım bu. Bazen sevdiğim insanların mutluluğunu benim mutluluğumdan önde tutuyorum :(
9)Tuttuğunuz takım?
Galatasaray... Küçüklükten kalan bir alışkanlık gibi. İlkokul döneminde Galatasaray maçları, futbolcuları takip ederdim. Şimdi Muslera dışında hiçbir oyuncusunu tanımasam da çocukken Hagi çok severdim :)
10)Çantanızdan eksik etmediğiniz şeylerden bazıları?
Islak mendil... Kesinlikle eksik etmem. Ayrıca güneş gözlüğü. Adana'da güneş oldukça iddialı olduğundan unutmak demek o gün gözler kısık bir şekilde çevreye bakmayı zorunlu kılmak demek.
11) En sevdiğiniz içecek?
Bir Adanalı olarak tabi ki şalgam. Ancak hazır şalgamlar gibi düşünmeyin. Burada şalgam simit inanılmaz bir ikilidir. Şalgamlar taneli olur istediğiniz düzeyde acı koydurabilirsiniz.
12) Ve son olarak bloğunuzdan hiç para kazandınız mı?
Ne yazık ki kazanmadım. Eğer kazanmaya başlarsam ayrı bir mutluluk olur herhalde.

Benim mim şimdilik bu kadar. Bu mim gören herkes yapabilir ancak bu mime bende bir kaç arkadaşı davet etmek istiyorum ... Hep tebessüm etmeniz dileğiyle bitirirken yazımı yorumlarınızı beklerim 😊 

https://sevimli-kitaplar.blogspot.com.tr 
http://sezerozsen.blogspot.com

15 Mart 2018 Perşembe

U-PRINCE/HANDSOME COWBOY

  
Princess Hours Thai 
versiyonundan sonra U-Prince
 Serisini bir ilgi sonrası fark etmiş ve izlemiştim. Aslında olur ya 
beğendiğiniz bir dizi sonrası karakterleri sosyal medyada da görmek; başka çalışmaları da var mı diye merak etmek...

 Yaz döneminde cidden bir ara sarmıştı 
bu diziler beni. Ugly Duckling Serisi sonrası U-Prince Serisi derken az ve öz izleyeceksin düşüncesini kabul ettim. 
Fark ettiğim bir şeyi paylaşmadan geçemeyeceğim bu ikili pek bir meşhur. Ester Supreeleela başrol oyuncusu bu serinin ilk dizisi olan U-Prince Handsome Cowboy.(Prikkang dizideki adı) 
Push Puttichai Kasetsin ise yakışıklı kovboyumuz Sibtis rolünde.
 Bu serinin ilk üç dizisini izledim beşe kadar olan kısmı ise ara ara videolarına baktım. Kesinlikle ilk filmde farklı bir kalite var. Serinin diğer dizileri biraz sıkıcı idi. Bu arada Ugly Duckling serisinde de bu kızımız bulunmakta.
 
 
 
Notlarım, dizimizin konusuna gelecek olursak üniversitenin her bölümündeki yakışıklılarını temele alan bu dizi
 onların yaşamları hakkında aslında
 aşkları hakkında bu seri.  Prikkang ile 
aynı üniversitede olan Sibtis; ikilinin karşılaşmaları aslında çok öncesine dayanmakta. Ancak yakışıklı playboy 
Sibtis ilk karşılaşmalarında Prikkang'ı tanımaz. Küçükken yolları ayrılan çiftimiz yıllar sonra üniversite karşılaştıklarında 
hoş bir karşılaşma olmaz. Prikkang bu duruma hem üzülür hem de çok sinirlenir. Sibtis ise kızımızla uğraşmaya devam eder. 

Yakışıklı kovboy sonrasında tanısa da aralarındaki bu didişme sürer. Prikkang'ın babası ise Prikkang'a sinirlenip onu yaz dönemi için yakın arkadaşının çiftliğine göndermeye karar verir. Ancak bu çiftlik kimin dersiniz?  Sibtis' in babasının...


Çiftlik; doğa sahneleri oldukça başarılı 
idi. Üzüm bağı ve oradaki didişmeler tatlı olsa da Sibtis'e ısınamadım. İçinde ne 
kadar iyilik olsa çocukluk arkadaşı kısmını bu kadar geç hatırlaması ve tam bir
 playboy olması bazı bölümlerde oldukça sinirlendirdi. Prikkang ağladığı kısımlarda çok üzüldüm. 
Bu didişmelerin ve sonucunu inatçılık
 mı aşk mı belirleyecek sorusunun cevabı merak ettirse de ikisinin arasındaki aştan çok diziyi izlettiren bence kızımızın oyunculuğu. Hele ki diğer serilerdeki 
kadın oyuncuların belki yaşları küçük olduğu için belki de yol almaları gereken daha çok yolları olduğu için ilk serinin sıyrılmasında Prikkang karakteri oldukça etkili. Çok da güzel ayrıca :) 
Dizinin bölümlerinin kısa olması 
(8 bölüm) hızlı ilerlemesi yormayan dizilerden olması izleyebilirsiniz. Bu arada seri devam ederken serinin kimi kısımlarında diğer serilerde yer alacak oyuncuları da konuk oyuncu olarak görüyorsunuz. 
Bu diziden sonra Ester  hangi dizide yer almış merakı ile yeni dizilerini de izleyebilirsiniz. Bence kendisini daha 
da geliştirecek.
Yorumlarınızı bekliyorum.....

13 Mart 2018 Salı

ZEHRA/NABIZADE NAZIM

 
Klasik kitaplar günümüze değin uzanmış kitaplardır değil mi? KPSS için Türkçe sorusu çözerken klasik kitaplar hakkında bir paragraf ve okurken nedensizce aklıma bu kitap geldi. Zehra... Lisede iken okumuştum. Ancak yazın ellerim yine bu kitaba gittiğinde lisedeki benden farklı olarak notlar almışım. O zamanlar hafızama mı güvendiğimden yoksa daha sonra okurum yine dercesine mi notlar pek almazdım. Büyümenin güzel tarafını şimdi anlıyorum. Notlar almak o kitabın yaprakları arasında unutulmuş bir başka kağıtlar bulmak insanı garip bir hüzün sevincine yöneltiyor. Hüznün içindeki hafif bir tebessüm!!! Kimi durumlar durağan değildir. Üzülürken dahi içinde umut olur. 
 
Kıskançlık... Hangi kelime ile tarif edilirse edilsin derinde büyük bir hüznü barındıran bir duygudur aslında. Belki de bir acının. Nabizade Nazım; Zehra kitabını okurken böyle bir not almışım. Zehra'yı anlamaya çalışmışım. Fazlası ile ... Tüm huysuzluk ve kıskançlığından kaynaklı ihtiraslarıyla başka bir insanın hayatını mahvetmesine kızmış ancak nasıl bir çocukluk geçirdi acaba sorusunu sormadan da edememişim. İlk psikolojik roman denemesidir; Zehra... O yüzden karakterleri tanıyıp anlarken aklınızda değil kalbinizde oluşuyor sanki yorumlarınız. Kitabın isminden de anlaşılacağı gibi ana karakter Zehra çevresinde temellendirilen bir kitap. Zehra'nın ticaretle uğraşan babasının yanında katip olarak çalışan Suphi de kitabın erkek karakteri. Sadakatsizliği ile sinir bozsa da kötü durumlar kaderine düşmüş sanki. Suphi'nin güzel kadınlara gönlünü kaptırması başına olmadık işler getirir. Kocasını gözünden dahi kıskanırken onun evdeki güzel cariye SırrıCemal'i sevdiğini öğrenmesi mahveder Zehra'yı. Önce SırrıCemal'i evden kovar. Suphi ise daha sonra SırrıCemal ile evlenir; Zehra'yı yüzüstü bırakır. Zehra ise intikam almak için bir başka kadın aracılığı Suphi'nin güzel kadınlara olan ilgisini kullanarak  Sırrıcemal'e aslında Suphi'ye oyun oynar. Bu oyun sonucunda SırrıCemal intihar eder. Çok kötü olaylar meydana gelir. Bu olaylar sonucunda Zehra'da büyük bir vicdan azabıyla bu dünyadan göç eder.  
     Çok fazla soru soracağınız, kızacağınız hatta üzüleceğiniz yerler bulunmakta bu romanda. Bence çağına göre klasik olabilmeyi hakkıyla başarmış bir kitap. Belki elinizin sıklıkla gideceği bir kitap olmayabilir ancak ders çıkarılabilen ve sorgulanabilen durumların olduğu bu kitabı bir kez dahi okumak gerektiğini düşünüyorum.
Yorumlarınızı bekliyorum....


 

12 Mart 2018 Pazartesi

İndirim Haftasından Geriye Kalanlar



 Geçen hafta oldukça bereketli bir haftaydı. İndirimler koşuşturmalar ve aldığım birçok ürünü kullanma fırsatımın olması aslında benim için iyi oldu. Bazen unutuyorum kullanmayı bir köşede kalıyorlar ve ben acaba atsam mı diyerek bir kararsızlığa düşüyorum. Neyse geçen salı BİM indiriminden aldıklarımı bahsedeyim. 20 liralık makyaj fırçaları setini almayan kaldı mı bilmiyorum ama ben hala kullanıyorum onları ; oldukça da memnunum. Dökülme yapmadılar. Kullanımı sert değil özellikle pudra fırçası benden 10 üzerinden 10 alır. Naturelove ürünü olan bu fırça setinden memnun kalınca makyaj süngerini de yakalamaya çalışıyordum. Çünkü bir ara geldi ve gelmesiyle tükendi sanki bana almak kısmet olmamıştı. 4.95 TL olan bu süngeri bu sefer alabildim. Ayrıca Rimmel London göz kalemi de 7 TL gibi bir fiyatı vardı sanırım. O biraz bonus oldu ama iyi ki almışım.


Makyaj süngeri geçen hafta hemen hemen her gün dışarıda olduğum için kullanmak nasip oldu. Kullanımı güzel bir sünger. Suda yıkayınca kocaman oluyor :) Uç kısmını daha çok sevdim ben. Gözaltını pudra ile sabitlemek istediğimde işimi kolaylaştırdı. Emilimi güzel sağlıyor ve dengeli bir kullanım imkanı sağlıyor. Göz kalemi;  özellikle siyah göz kalemi konusunda birçok markanın ürününü kullandım. Şu an kullandığım Yves Rocher asansörlü kalem ki gerçekten açmalı kalemleri sevmiyorum. Asansörlü kalem hep üretilse :) seviyorum. O kalemi yedeklemiş ve alışkanlık misali sürekli kullandığımdan bir ara Yves Rocher kahverengi (sanırım benim değişiklik ancak siyahtan kahverengiye kayıyor) göz kalemini ani bir kararla almıştım. Hiç memnun kalmamıştım. Açmalı bir kalem, kullanım sonrası gözde hemen hemen hiç kalmaması ve hatta batma gibi problemler yapmıştı. Asansörlü kaleminden memnun kaldığım için kahverengi göz kaleminde böyle problemlere karşılaşınca şaşırdım. Günlük kullanım için hala güzel bir göz kalemi arasam da şimdilik aldığım Rimmel London göz kalemini kullanmaktayım.

 Kalıcılığı Yves Rocher 602 kahverengi göz kalemine göre iyi. Normal kullandığım kalemlere kıyasla ise Rimmel London siyah 061 Jet Black göz kalemi ortalama. Kullanımı rahat ve yumuşak. Renk istediğim bir siyahlık. Simsiyah görünüm yerine bir süre sonra daha çok özleşen bir görünüm oluyor. Günlük kullanım için şimdilik sevdim bakalım...
Yorumlarınızı beklerim...

11 Mart 2018 Pazar

MASKE, İNDİRİM, BAŞROL CİLT

8 Mart indirimleri sonlanmışken bende aldıklarımın bir kısmını kullandıkça paylaşayım dedim. :) Aleo vera ve yeşil çay gördüğüm anda artık elim direkt onlara yöneliyor. Benim cildime çok iyi geldiler. İnsan sanırım deneyerek öğreniyor. Ne demişler denemekten korkma! Beauty Friends Gratis'ten net indirimler başlamadan almıştım. Bir alana bir bedava şeklinde maskelerde indirim vardı. Yeşil çay maskesini hemen uyguladım. Vitamin maskesini ise anneme uyguladım. İkisi de bizden geçer not aldılar. İlk kez Beauty Friends ürünü olan bir maske alan birisi olarak kesinlikle bundan sonrası için alacaklarıma ekledim. Kore yazısını görünce aslında daha bir rahat aldım.
(Yeşil çay maskesi vaad edilenler)
Bu suda çözünebilen maske içeriğindeki cildin beslenmesine yardımcı konsantre bitkisel özleri sayesinde derinlemesine nemlendirir ve bakım sağlar. Antioksidan bakımından zengin Camellia Sinensis yaprak ekstraktları, cildi serbest radikallerin oluşturduğu hasarlara karşı korumaya yardımcı olur.
                                                                   KULLANIMI (Her iki maske için)
-Sıcak ya da soğuk kullanıma uygundur.
-Soğuk uygulama yapmak isterseniz uygulama öncesi buzdolabınıza koyarak yeterli gördüğünüz kadar bekletebilirsiniz.
-Sıcak uygulama imkanından yararlanmak için uygulama öncesi maskenin paketini sıcak suya koyunuz ve birkaç dakika bekletiniz.
Yeşil çay maskesini kullandıktan sonra cildimin yumuşaklığı ve ferah hissi kokusunun rahatsız edici olmaması güzeldi. Cildimin rahatladığını hissettim.
Diğer vitamin maskesini ise anneme uygulamıştım. Onun cildi benim cildime göre daha normal bir cilt. Özellikle ondaki etkilerine baktığımda cilt yumuşaklığı daha belirgindi.

         Bunlarda Migros ganimetleri... Dermokil maskeleri oldukça uygundu. Henüz onları kullanmadım. 3 TL gibi bir fiyatları vardı. Garnier Saf kömür maskesinin ise 4.45 TL gibi bir fiyatı vardı. Neutrogena sivilce karşıtı günlük temizleme jeli öncesinde de kullandığım cilde zarar vermeyen makyaj yapım sonrası temizlediğimde cildimi; son olarak onu kullandığım bir ürün. Durağan bir ürün. Beklenti yüksek olmadan alınabilir. (Bir tanesi benim bir tanesi ablamın bu arada. Garnier saf kömür maskesi de biri onun...) Garnier sıkılaştırıcı saf kömür siyah yüz maskesi; tüm ciltler için uygun olduğu belirtilmiş. Ayrıca farkı için şunlar söylenilmiş;
"Yeni kağıt maske teknolojisi hem nemlendirici hem de cildi kurutmadan arındırma özelliği ile çifte etki sunuyor. Yüzyıllardır geleneksel olarak güzellik için kullanılan ve emici özelliği ile bilinen kömür içeren yeni Saf Kömür  Siyah Kağıt yüz maskesi cildi nemlendiriyor ve arındırıyor. Siyah yosun, LHA ve hyaluronik asit içeren Saf Kömür Gözenek Sıkılaştırıcı Siyah Kağıt Maskesi cildi arındırıyor, gözenekleri sıkılaştırır ve cilde nem kazandırır." Kullanmak istediğim merak ettiğim bir maske idi. Kullanım sonrası cildimin arınmış görünümünü diğer maskelere kıyasen daha uzun süre pürüzsüzlük ve nem hissi hoşuma gitti.
         Yorumlarınızı beklerim...

10 Mart 2018 Cumartesi

ORTA ŞEKER

YVESROCHER

Orta şeker aslında ne güzel bir tabir...
 Fazla şekerli olmasın ancak az da olmasın ikisinin ortası. Ancak her nedense orta şekerli denildiğinde gelen az şekerli kahveler şu soruyu sorduruyor acaba evde mi kahve içseydim :)  Neyse lafı fazla uzatmadan benim için orta şeker ürünleri paylaşayım. Yves Rocher sadakat kart indirim ganimetlerinden olan bu ikili de bana şu soruyu sorduruyor bir daha alır mısın? Notlarım; 
Detoks Etkili Yaşlanma Karşıtı Tonik etkili Makyaj Temizleme jeli;
Bitkisel içerik; Cildi onaran ve dış etkenlere karşı koruyan Afloya. Hafif jel yapısıyla cildi tüm makyaj izlerinden arındırır. Cilt anında derinlemesine ferahlar, nefes alır ve canlı bir görünüm kazandırır. Formülü %93'ten daha fazla doğal içeriğe sahiptir.
Express Göz Makyaj Temizleyici
Bitkisel içerik; Mavi Kantaron Çiçeği özü, Organik Tarımın yapıldığı La Gacilly tarlalarında yetiştirilmiştir. Tek bir dokunuş ile yağlı bir his bırakmadan suya dayanaklı makyajın dahi izlerini siler. Gözleri makyajdan mükemmel bir şekilde arındırır ve göz çevresini yatıştırır. 
Göz  Makyaj Temizleyicisinin hemen bir artısını kenara koyalım ki göz yakmıyor. Bazı markaların göz makyaj temizleme ürünleri temizlerken gözü mahvediyor. Öyle ki hemen suyla gözümü yakmaya koşuyorum. Bu iki ürün diğer ürünlere kıyasla doğallığının fazlasıyla belirtilmesi benim satın almamdaki en önemli faktör olmuştu. Ancak çok iyi harika bir temizleyici diyemem. Doğal olması göz yakmaması, makyaj çıkarma durumu da günlük yerine özel gün makyajı yaptığınızda daha çok fark ediliyor. Bir puanlama yapacak olsam 10 üzerinde 6.5 bu yüzden orta şekerli ürünler diyorum, bu ikiliye.
Yorumlarınızı bekliyorum... :)


8 Mart 2018 Perşembe

PRINCESS HOURS THAI

 

Adım atmaktan korkma!!! 
Alışkanlıklarına sığınma yeni şeyler denemekten vazgeçme. Tekrar etmeliyiz aslında. 
Yaşam denilen zaman süreci oldukça kısa. Bir ömür iki heceden oluşmakta. Bazen ben de kendimde bu konuda şikayetçi olabiliyorum. Alışkanlıklarıma
 sığınıyorum. Bir mevsim bir renge takılıp gidebiliyorum veyahut görmek istediğim yerleri sıralarken aman çok uzak olmasın nasıl gideceğim yoksa diyebiliyorum...

Kore dizileri üniversite
 hatta öncesi lise döneminde izlediğim tek dizilerdi. Asya dizileri derken aklıma gelen sadece Kore dizileri oluyordu. Ancak Planlamadan gelen güzel sürprizleri seviyorum sanırım. 
Ugly duckling dizi serisine rastladım. 
Üçlü seri şeklinde yayınlanan bu seriyi sevdim. (İlerleyen zamanlarda o seri hakkında da yorum yapmak isterim) Abartılı manada beğendiğimi
 söyleyemem ancak başlangıç olarak güzeldi. Sonrasında ise ilk izlediğim 
Kore dizisi olan Princess Hours yani Düşlerimin Prensi dizisinin versiyonu olan Princess Hours Thai dizisine rastladım. Oldukça neşeli bir versiyonuydu. 
İlk izlediğim dizi yeri çok farklı
 ama bence başarılı sayılabilecek bir şekilde yapmışlar. Ki izlemediyseniz eğer kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.
Özellikle başrol kadın oyuncu çok sempatikti. İsimlerini söylemek çok zor. İzledikçe gördüm ki başrol erkek oyuncunun çok dizisi var. Prens Inn(Tao Sattaphong Phiangphor) Khaning rolünde ise olan başrol kızımızın adı Pattie Ungsumalin Sirapatsakmetha... Ayrınca Prens Nakhun rolünde Phan Pagniez...
 
PRINCESS HOURS TAI

PRINCESS HOURS TAI

 Düşlerimin prensi 
ile birebir olmasa da ilerlemeler aynı olan bu diziyi izlerken arka planda doğaya hayran kalabilirsiniz. 
Hayali bir ülke olsa da başlarken özellikle kızımız tarafından belirtiliyor ülkenin çiçekleri ticarette önemli bir yere sahip. Kraliyet ailesinde çiçek esintilerini 
fazlasıyla göreceksiniz. Çiçek bronşları 
ilgi çekici. Halktan bir kız olan Khaning ile veliaht Prens Inn... 
Bu iki karakterin hiçbir ortak noktası olmazken kaderleri bir şekilde kesişir. Bhutin'in veliaht prensi olan prens Inn'ın büyükbabası eski korumasına evlilik sözü vermiştir. 
Bu eski koruma Khaning'in 
dedesinden başkası değildir. Prens başka birini sevse de bu sözü tutmak zorundadır. Bir şekilde ikisi de bu evliliğe razı olur ve evlenirler.
 Birbirlerine benzemese de kalp özde farklı şeyleri istemez mi? Samimi bir aşka karşı gelinebilir mi ki? Diğer karakterlerden Nakhun daha hırslı yansıtılmış.
 Prens Inn ise sessizde olsa daha mücadeleci. Kayınvalide olan Kraliçe ve 
Ana Kraliçe eğlenceli hatta yönlendiriciler. Temelde Düşlerimin Prensi baz alınsa
 da bu dizide gelişen teknolojinin de etkilerini görmekteyiz. (Sosyal medya faktörü gibi)Bu arada Prensin ilk sevdiği
 kız ülkenin milli okçusu.
Her zaman orijinal dizi o şekilde 
kalmalıdır desem de özellikle biz çeviri 
işini abartıyoruz. Kalp Atışı dizisinden çok fazla umudum vardı ancak diziyi 
mutlaka uzatma alışkanlığımız olduğundan orijinalinden farklılaşması hüsrana uğratmıştı. Aslında bir dizi 20 bölümse aynı şekilde 20 bölümde bitirilmeli. Sözün kısası ben sevdim bu diziyi. Eğer boş bir zamanınız varsa büyük beklentiler olmadan izleyebilirsiniz. Diziyi izlettiren güzel mekanlar, kızımızın sempatikliği...
Yorumlarınızı beklerim...

7 Mart 2018 Çarşamba

AMELIE


      İzlemeniz gereken filmler listesi yaptınız mı? Ben işsizlikten olsa gerek diğer planladığım her şeyi yapmalıyım diyorum bu ara. İzlemek istediğim filmleri izlemeli okumak istediğim kitapları okumalıyım kararları altında ertelediğim her şeyi yani tamam bir kısmını dahi olsa gerçekleştirmeye çalışıyorum . Amelie filmi gibi. Uzun zamandır izlemek istediğim bu klasik filmi geçenlerde izledim. 2001 yılı yapımı bu film 10 üzerinden 8.6 puan ile bence iyi filmler arasında çoktan yerini almış . 2 saat 9 dakika olan bu film benim izlediğim ilk Fransız yapımı film.Audrey Tautou’nun başrolünde olduğu, Montmartre’de geçen film, modern Paris hayatının karışık düzenini Ameli'nin gözünden farklı bir şekilde anlatmakta. Aslında filmin müziklerine oldukça aşinayız. Benim okul zil müziğimdi mesala filmin müziklerinden bir tanesi. Bazen bir şarkının kime ait olduğunu kimin söylediğini bilmeden alışır gönlümüzü açarız ya benimkisi öyle bir anı hatırlaması.

      Özellikle La Noyee... Nasıl söylenildiğinden dahi emin değilim ama oldukça kalabalık bir cadde ortasında gözlerinizi kapatıp rüzgarı dinlerken sadece benliğinizi hissedebiliyorsunuz. Ara ara dinlememdeki belki en önemli sebep... Aklımdaki düşüncelerin sesini duymaktansa kalbimin sesini dinlendirmeye ihtiyacım olduğunu hatırlatan bu sözsüz müzik hissettiriyor yaşama dair her şeyi. Müziklerle anlıyorsunuz bu filmde minicik detaylar dahi anlamlı. Oldukça anlamlı hem de. Yalnız bir çocukluk geçiren Amelie'nin insanları mutlu etmek için verdiği çaba ile sessiz, sakin bir hayatın enerjik mutluluğun aslında çok zor bir şey olmadığının hikayesi. Sıkıldığını söyleyen arkadaşlarımda var. Bence anlamlı bir film. Güzel bir alıntı ile yazımı sonlandırayım.
"Hayat çok tuhaf. Çocukken zaman çok yavaş geçer. Sonra bir de bakmışsın 50 yaşına gelmişsin ve çocukluğundan ne kaldıysa geriye bir kutuya sığmıştır, Tozlu bir kutuya."
 Yorumlarınızı bekliyorum...

5 Mart 2018 Pazartesi

BAŞLANGIÇ DÖNEMEÇLERİ


(ADANA GÖL KENARI)
          
              BAŞLANGIÇ DÖNEMEÇLERİ
 Pazartesi… Adı çıkmış bu günün. Herkesin karar vermek için, cesaret bulmak için beklediği gün. Diyetlere başlamak için… Yeni bir iş günü stresi yaşamak için. Ya da yeni bir stres yaşamak için seçilen gün. Pazartesinin bir suçunun olmadığını öğrenmemiz gerek aslında. O da haftanın yedi güne ayrılmış parçasından biri sadece. İşin aslı başlangıçlarda değil mi? Pazartesi yedi günün ilki ve haftayı başlatan gün. Bu sorumluluğu üzerine almayı ister miydi bilmiyorum. Fakat razı olmaktan başka kaderi yok gibi…

               İnsanlar içinde geçerli değil mi? Hayatımızın yapboz parçaları gibi. Ömrümüzü, parçalarımızı bulmaya adıyoruz. Ne yaparsak yapalım hep bir eksik parçası kalsa da. Gerçek kaderimiz; aramak. Mutluluğu, huzuru, aşkı, dostluğu. Kimilerimiz bu arayışlara giden kısa yolun elle dokunulabilir olduğunu düşünüyor...Arayışımız zorlu çok zorlu yollardan geçtiğinde en başa dönüp yeniden var olmayı öğrenmek, yorucu. Defalarca kaybettikten sonra yeniden başlamayı öğrenmek cesaretten çok daha fazlası. Umutla ilgili olmalı, inanmakla olmalı.

            Acıdan sonrası alışmakla ilgili olmalı. İnsan çok güçlü bir varlık. Öylesine güçlü ki her zorluktan kan gözyaşlarıyla çıktığı halde yenilenmiş olarak çıkan! İzlemeli hayatı. Hayatın bir adım gerisine dahi düşüldüğünde sonsuza dek böyle olmayacağını bilmeli. İnanmalı. Herkes bu güçle doğar. İnanç duygusu.

          Yapboz parçalarını birleştirmek bizim elimizde. Hayatımıza inanmak yol dönemeçlerinde karar vermek bizim elimizde. Eğer gerçekten çabaladıktan sonra olmadığına inanmak yerine kucaklayabiliriz. Evet bunu yapabiliriz. Olasılıkları düşünmeden korkmadan pişmanlıklarımızı doyasıya yaşadıktan sonra mücadelemizi ederek başlayabiliriz. Döneceğimiz noktada yalnız olmadığımızı bilerek. Kimse olmasa dahi benliğimiz bizimle beraber olacaktır. Asla bizi terk etmeyen destekçimiz. Olacak olanların en fazlasını düşünmemize bile gerek olmadan yanımızda olan benliğimiz. Onu kaybetmediğimiz sürece yaşadığımız her güçlükten sağ salim çıkabiliriz. Ve uyandığımız her güne bu cümleyi tekrarlayarak başladığımızda düşünebiliriz. Görmeyi dileyerek… Baharın geldiğini yeniden canlanmanın canlı tanığı olduğumuz her anın daha da güzele gideceğine inanarak. Hiçbir yol hiçbir hayal; yolunda gitmez. Bazen bizde bunu hatırlayıp yolumuz belirli düz dahi olsa farklı kavşaklara gelip karar vermekten korkmamalıyız. Yenilik güzeldir. Sonucunun güzel olacağına inanarak. Başlangıçlara olan korkumuzu pazartesiyi severek başlayabiliriz. Sevilmeye en değer gün çünkü. O başlamasaydı hafta bitebilir miydi?
Pazartesi not benden gelsin... Yorumlarınızı beklerim

PITCH PERFECT SERİSİ


     Hayata mola.
 Tüm koşuşturmalar, zorunluklar hatta kalabalıkların bile bir ara durgunlaştığı zamandır gece yarısı sonrası. Böyle vakitlerde yorucu olmayan mutlu eden filmler izlemeyi severim. Hep sevdim. Seri filmlerine nedense biraz soğuk baksam da güzel bir seri olan Pitch Perfect filmlerinden bahsetmek istiyorum. Youtube sağolsun bazen bir şarkıyı ararken insan bambaşka şarkılar dinlerken buluyor kendini. Bende böyle bir zamanda keşfettim. Filmin başrol oyuncularından Anna Kendrick görür görmez aklıma cups şarkısı değil Alacakaranlık rolü aklıma geldi. O zamanlar ilgi çekici bulmasam da kendine has bir çekiciliğini olduğunu belirtmeliyim. Sesi oldukça iyi. Pitch Perfect üç seriden oluşuyor. Serinin üçüncü filmi sanırım Aralık ayında vizyondaydı. Ben biraz başlangıç yapmak adına ilk filminden bahsedeceğim. 
Film hakkında notlarım; Pitch Perfect 7.2/10 IMDB puana sahip. 1 saat 52 dakika süren bu filmde aslında kısa sürdü hissini alacağınızdan eminim. 2012 yapımı olan Amerika yapımı müzikal komedi filmi olan bu filmde müzikleri oldukça seveceksiniz. İnsan en iyi enstrümandır sözünü haklılarmış onayını bu filmde vereceksiniz. Başrol kahramanlarımızdan Beca (Anna Kendrick) kendisini okulun acapella grubunun içinde güzel şarkı söylemek dışında ortak noktaları bulunmayan biraz tuhaf olsalar da oldukça eğlenceli kızların arasında bulur. Beca bu grubun sıradan düzenlemelerinin dışında çıkarınca acapella dünyasının en iyi olmak için bir mücadele içerisinde bulur kendisini. Beca'yı cesaretlendiren arkadaşları ve yetenekli oldukları alanda bıkmadan mücadele tutkuları grupta yer alan kişilerin karakter özellikleri ile birleşince güzel bir film olmuş. Bence bu film karakterlerin tanıma filmi ikinci filmde büyüdükçe orta yolu tutturamasalar da bir grup olmayı gerçekten anlamaya başlıyorlar. Üçüncü filmi izleme fırsatım olmadı ancak müzikleri özellikle Cheap Thrill coverı mükemmel.



         Riff Off sahnesinden. Belirlenen kelimeler veya cümlelerin yer aldığı değişik şarkılar söylenerek grupların atıştığı güzel bir yarışma. Örneğin aşk ile ilgili akla gelen şarkı ta ki bir diğerinin aklına gelmeyinceye kadar. Bu şekilde kazanan belli oluyor.

Beca sayesinde ortak bir ritm yakalıyorlar. 


Jesse(Skylar Astin) başrol kızımızın kendisini anlaması için verdiği çaba takdir edilesi. Aynı zamanda da karakteri çok hoş. Diğer başrol erkek karakterler gibi bencil değil.

Final sahnesinden. Jessie J (price tag), Pitbull(Give me everything) bu şarkıları birde bu acabella grubumuzdan dinleyin.
Çok fazla anlam aranmadan, yorucu olmayan zamanı eğlenceli değerlendirme isterseniz bu filmi izleme listesine alabilirsiniz.
Yorumlarınızı Bekliyorum...

3 Mart 2018 Cumartesi

PURE BEAUTY CC

 

8 Mart indirimleri başladı. Gratis, Watsons, Yves Rocher atlamayayım bugün Migros indirimi için bakınmıştım ki gerçekten maskeler çok iyiydi. Eğer maske stoklamak isterseniz bir bakın derim. Ama bugünkü yazım birkaç hafta önce aldığım öncesinde oldukça memnun kaldığım Pure Beauty CC Compact Krem hakkında olacak. Aslında indirimi beklemeliydim görünce dayanamadım. Kullanıp oldukça memnun kalmıştım. BB kremlere göre daha hafif, aydınlık bir görünüm veren cilde daha kolay uyum sağlayan bu kremleri seviyorum. 

Özellikle kozmetik üründe Kore yazısını gördüğümde hiç düşünmeden alıyorum. :) Bu kremler yaz dönemi için oldukça ideal. Karışık bir aparat düzeni olduğunu ikinci kez alınca anladım çünkü yedek ürününü aldım.
 
PURE BEAUTY CC
 
Normalde bu şekilde satılıyor. İki katmanlı gibi. Yedek ise farklı bir ambalaj kutu olmadan satılıyor. Bende kullanım sonrası ürünü atmamıştım. Orjinali 79 TL olan bu ürünün yedeği 59 TL bu arada. Neden yedeğini alıp kutunun iç tabakasını atıp yedeğini yerleştirip kullanmayayım ki dedim. Anlayacağınız kutuya 20 TL fark istiyorlar. 59 TL ye aldım ve yerleştirdim oldu.
 
PURE BEAUTY CC

Bir kez kutulu alıp sonrası için bu şekilde alabilirsiniz aslında. Yerleştirdikten sonra aparat jelatini attığım için çekme fırsatım olmadı. Ama son durum bu şekilde. Yazımı sonlandırmadan bu ürünü özelliklerini yazıp öyle sonlandırayım .
Oldukça iyi bir güneş koruma faktörü olan bu ürün cilt görünümünü düzeltmeye, cilt bakımını sağlamaya cildi güneşin zararlı etkilerinden korumaya yardımcı olmakta. Ayrıca cilt tonunu düzeltmeye cildi nemlendirmeye yardımcı olan bu ürün nem vererek ve cildin daha doğal ve parlak görünmesine yardımcı bir kozmetik ürünü...
En sevdiğim kısmı; alkol, paraben içermemesi. İçerisinde fondöten süngeri çıkmakta. Ivory, natural gibi çeşitleri var. Natural bana koyu gelmekte o yüzden Ivory kullanıyorum.
Güzel hafta sonları diliyorum... Yorumlarınızı beklerim.

2 Mart 2018 Cuma

MOM


       Güzel bir dizi tavsiyesi vereyim mi!!! MOM... Beş sezondur devam eden biri dizi.. Başrol oyuncularından Anna Faris güzelliği bir yana ki kendisini ilk kez Friends dizisinde Monica ile Chandler'in evlatlık alacağı ikizlerin annesi olarak tanımıştım. Doğal abartılı olmayan bir oyunculuğu var. Asıl hayranlık ise annesi rolündeki dört kez Altın Küre'ye aday gösterilen Allison Janney'e... Mükemmel bir oyuncu. Yürüyen komik kadın!!! Dizi alkolizme karşı savaş veren yalnız bir anne olan Christy'in hayatına sil baştan başlamak için Kaliforniya'daki Nepa Valley'ye taşınmasıyla başlayan komik gelişmeler üzerine. Christy iki çocuk sahibi çocuklar sezon değişikliklerinde yer almasalar da (kızı bir şekilde kendi hayatı ile meşgul oğlu ise babasının hayatını düzene koymasıyla onunla birlikte yaşamaya başlıyor. ) Baş belası gibi görünse de sezonlar ilerledikçe anne olmayı öğrenen Bonnie; Christy'in hayatını kolaylaştırdığı söylenemez ancak öğreniyor. Aslında temelde yanlışlıklar yapılsa da büyük pişmanlıkların sonunda ikisi de iyi bir büyük olmaya çalışıyorlar. Her hafta devam ettikleri Adsız Alkolikler kız grubu da inanılmaz. Marjorie, Christy'nin bir yerde akıl hocası, Jill(Jamie Pressly) grubun zengin ve şımarık kadını ruhunda iyilik aslında saflık olanı.
Bu diziyi izlerken mücadele duygusunu pes etmemeyi zor durumlarda edinilen hayat yıkılışlarını yeniden düzenlemek için azmi göreceksiniz. Yer yer espriler sizi güldürecek. Komedi anlayışı yabancılarla biraz farklı olsa da kahkaha atarak güleceğiniz çok yer var. Bonnie özellikle kızamayacaksınız.
         Kısa molalı dizileri seviyorum. Yorucu olmuyor.
Umarım gününüz güzel geçmiştir. Yorumlarınızı bekliyorum...

1 Mart 2018 Perşembe

ADANA DURAKLARI



Adana Durakları... 2018 yılında belirlediğim bazı hedefler vardı. Başlangıçları biraz kaçırsam da yakaladığım yerden gerçekleştirmeye başlamalıyım, dedim. İnsan bazen turist olmalı kendi şehrinde sözü kulaklarımda çınlarken ilk gezimi Adana Arkeoloji Müzesine yaptım. 

Yolunuz eğer Adana'ya düşerse uğrayacağınız yerler listesine hemen alabilirsiniz görmenizi tavsiye ederim. Adana tarihi geçmişi çok gerilere dayanan bir şehir. Mitoloji de bahsedildiği gibi GÜNEŞİN VE SUYUN ŞEHRİ... Bu şehri gerçekten seviyorum. Durağan değil ancak kalabalığı hareketliliğinden yorulmuyorsunuz. Kayıp değilsiniz o kalabalıklarda ancak tanıdık da değil. Her bir köşesinde hikayesi olan bir şehir. Neyse uzatmayayım. Adana'da belirli bilindik aslında çok müze vardır. Atatürk'ün Evi, Yeşilçam müzesi bir başka arkeoloji müzesi ve etnografya müzeleri. Adana Arkeoloji müzesi kompleksi ise yeni açıldı sayılır. Eski bir fabrika olan bu müze dizayn edildikten sonra hizmete açıldı. Bunca zaman neden gidemedim ki sorusunu girer girmez size sordurmakta olan bu müzenin henüz açılmamış yerleri de var. Bir labirent gibi olan müzenin girişinde sizi 15 dakikalık Adana'nın tarihine dair M.Ö. sinden başlayarak günümüze kadar olan hikayesi anlatılmakta. Çıkışta da izleyebilirsiniz. (5 TL gibi bilet fiyatını atlamadan söyleyeyim.)

ADANA DURAKLARI

Çok ama çok fazla eser vardı. kesinlikle ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Ben en çok beğendiğim resimlerden birkaç tanesini eklemek istedim. Bu bayan yanındaki iki asker ile oldukça gerçekçi yapılmış.  Bir bayan olarak detaylara bayıldım sanırım. Bel kemeri, başlık ok tutuşundaki zarafet bence iyi yansıtılmış. Müze de yer yer bal mumu heykellerini göreceksiniz. Özellikle Roma dönemi için yapılan bal mumu heykelleri oldukça iyi.


Sanırım günün en anlamlı sözüydü. Görür görmez Haklısınız dedim...
"İLGİSİNİ SANATA YOĞUNLAŞTIRAN İNSAN FARKINDA OLMADAN FELAKATLERİN ÜSTESİNDEN GELİR..."
ADANA MÜZESİ

Müze giriş kısmı...
Osmanlı Dönemi Adana... Gözlüklerimi almayı unutunca bayağı yakından okumak zorunda kaldım. Annemin beni habersiz çekimi :)

Adana taş köprüsü dünyanın en eski köprüsü. Köprüden çıkartılan taş tabletler, MÖ dönemi yansıtan eserler ve şunu söylemeden geçemeyeceğim. Roma dönemi takılara hayran kalacaksınız. Ramazanoğlu Beyliği dönemi mezar taşları, kral iskeleti olan meşhur iskelet ... Altın tacı ve diğer altın takıları ile gömülen ve geriye kalan bir iskelet ...Anlamlı bir resim.Maddiyatin aslında önemsiz olduğu hakkında iyi bir ders.Kesinlikle ziyaret etmenizi öneririm.
Ara ara Adana gezilecek duraklar olarak paylaşımlar yapacağım . 
Yorumlarınızı bekliyorum 😊