Sayfalar

26 Haziran 2018 Salı

ZIAJA GOAT'S MILK

 
      Sonunda yazmaya fırsat bulabilmek... Yaz denildiğinde aklıma gelenler son üç yıldır sınavlar ve düğünler. Garip bir ikili bu hatırlamalar... Sınavlarda o stresin izleri; düğünlerde ise mutluluğun fotoğrafları. Bu yaz mevsimi farklı olsun ister miydim? Hem de çok... Zaman nasıl geçerse geçsin zaman geçsin diye yaşanmaması gerektiğini öğreten hayat farklı yerler düşletiyor. Düşlerin de kırılacağını sonradan söylese de.
         Fakat söylemeden geçemeyeceğim sonunda bir şampuanı tam olarak bitirdim. İnat ettim sanırım. İyi ki de inat etmişim. Memnun kaldığım şampuanlar arasında ilk üç sıralamada yerini çoktan aldı. Ziaja söylemesi oldukça zor ki nasıl söylenildiği konusunda da bir bilgim yok. Öncesinde bu markanın el kremini kullanıp çok memnun kalınca neden denemeyeyim dedim. Hemen yorumlar yazma yerine de sonuna kadar bekleyip öyle yorumlamak istedim. Ziaja Keratinli Keçi sütü (400ml) şampuanı içerisinde keçi sütü proteinleri ve keratin bulundurmakta. Şampuanın vaat ettikleri;

- Saç derisini hassas bir şekilde temizler ve bozulan saç yapısını yenilemeye esnekliğini geri kazandırmaya yardımcı olur.
- Saç kırılmalarını ve kırılganlığını önler.
- Hoş ve hafif kokusu rahatsızlık hissi vermez, uzun süre kalıcı koku sağlar. 
      İlk iki vaadini gerçekleştiren bir şampuan olduğunu belirtmek isterim. Üçüncü madde ise benim için biraz yarım kaldı. Hemen köpüren bir şampuan değil. Gerçi doğal şampuanların kolay köpürmemesi olağan dışı oluyor ama uygulamayı iki-üç kez tekrar etmeme sebep olmasına rağmen koku kalıcılığı biraz hava da kaldı benim için. Ancak saçlara verdiği yumuşak etki, canlılık sonunda aradığım şampuanı buldum dedirtti.
 Yorumlarınızı beklerim :)

22 Haziran 2018 Cuma

BULUT OYUNU




Çukurova... 
Sıcak kelimesine en güzel adlandırma ile adlandıran Yaşar Kemal'in Sarı Sıcağı... Arabadan hızlıca geçip giderken ancak bu kadar çekebildim. Durup günebakan çiçekleri arasında bir fotoğrafım olmasını çok isterdim.
 Ardında Toroslar ve sarının her türlü tonunu dile getiren bu manzara. Akşamına inanılmaz bir yağmur yağacagini haber veren bulutlar ise bu fotoğrafın en güzel detayı. 
Öylesine yakın olup öylesine uzak olduğunu bilmek. İstemsizce ellerinizi uzattığınızda tutacak gibi hissetmek en güzel alışkanlık . Bir çocukluk alışkanlığı ... 


Küçükken bulutlardan hikayeler bulmaya çalışırdım. Bulutları sevdiğim insanların yüzlerine benzetir ellerimle fotoğraf çeker gibi fotoğraflamak isterdim. Aslında fotoğraflardım da... Zihnimde... 
     Çukurova' da olduğumuzu ancak yola çıktıkça anlıyoruz. Öylesine çok bina arasında gökyüzünü dahi unuturken doğa bir şekilde kendini hatırlatıyor. 
Bu kısmın ilerisinde Hanımın çiftliği de var. Bilmem Orhan Kemal "hanımın çiftliği " kitabını okudunuz mu? Yaşanmış bir hikayenin aktarımını yaparken hikaye ile gerçek karışıyor sanki.  
Yol boyunca düşünüyorum zaman denilen kum saati birer birer azaltırken içindekileri,  görmek ve bakmak arasındaki o ince çizgiyi daha bir net anlıyor. Belki defalarca geçtiğiniz bir yol ancak bir başka zaman diliminde size bambaşka görünebiliyor. Bazen bir bulut sebebi oluyor bazen de yolculuk yaptığımız insanlar. 

Yolda olmayı seviyorum galiba. Giden ve kalan olmadan varış noktası bir adım ötede çıkış noktası ise hemen ardımda... Çukurova'ya yolunuz düşerse eğer gezecek çok yer anlatılacak çok hikaye var. 😊😊😊

19 Haziran 2018 Salı

İÇİNDEN GELDİĞİ GİBİ

 
Güzel şeyler umulmadık zamanlarda oluyormuş gerçekten... Arkadaşım seni bir yere götüreceğim çok seveceksin, dediğinde kabul etmeliyim ki çok seveceğimi düşünmemiştim. Onun tavsiyeleri benim için çok ama çok önemlidir. Çocukluktan kalan bir alışkanlık belki de... On beş yıldır gördüğümüz güzel yerleri, yiyecekleri, olayları birbirimize anlatmadan duramazdık. Bu arada kendisinin iç mimar olduğunu söylemiş miydim? Biz böyle iki işsiz zaman değerlendirme derdinde farklı yerler keşfetmeye çalışırken Instagram'a da yüklediğim aslında et ve et ürünleri sunumu yapan kafeye gittiğimizde çok şaşırdım. Alanı ikiye bölen kısım bir kitaplık şeklindeydi. Günümüz kitapları, eski radyolar, kasetler, daktilo ve en tatlısı dikiş makinesi gözümü alamadım desem haksız sayılmam.
Bol fotoğrafla ayrıldık. Haklıymış umulmadık zamanlarda güzel yerler insanı istemsizce mutlu ediyormuş. Böyle yerlerin Adana'da daha fazla açılması dileğiyle...
Bu ara simply three rain sürekli dinlediğim şarkılar arasında yer edindi. Ani yağmur baskınları bir anda değişen hava etkili oldu mu bilmem; sözsüz hatta kelimelerinizi size bırakan eserler oldukça değerli. O eserlerin ayrı bir dili var. Rain; çok uzun bir yolculuğu dile getirircesine yağmuru hissettiriyor. Yavaş yavaş yağmur damlalarını ellerinizde hissederken birden hızlanıyor...Yağmuru yakalamak isterken eser sonlanıyor. Şimdilerde yağmuru hissetmek yerine izliyoruz. Pencereyi açıp avuçlarımızda yağmur damlalarını tutmaya çalışmak da geride kaldı. Kimi zaman düşünüyorum büyümek çocukluktaki mutlu olduğumuz anıları geride bırak mı? Buğulanan cama gülen yüzler çizmek, en sevdiğin çizgi film için saati anneye sürekli sormak, masal kitaplarını kapattıktan sonra bir zaman makinesi olduğunu hayal etmek... Hayaller hayatın reel yüzüyle birleşince kırılgan olmaya başlarmış, insan büyüyünce anlıyor. Büyümek hayal kurmaktan vazgeçmek olmuş meğer.
"Akıl ile kalp ayrı işlemez aslında akıl bir şans verir kalp ise doğruyu dolaylı yönden anlatmaktansa dosdoğru anlatır ego ise gerçekliği kendi istediğimiz gibi görmemizi sağlar. " notunu düşmüştüm geçenlerde Twitter'da, kendime hatırlatmak istercesine.
Ne olursa olsun o küçük notlar zaman dilimine sıkıştırılan duyguları anımsatmakta yararlı oluyorlar. Anılar olayları, karakterleri hatırlatırken hatırlamak için unutmak sözünü akla getiriyor. Öyleyse unutmadan hatırlamalı insan…
İçinizden geldiği gibi sizin de yorumlarınızı beklerim.

18 Haziran 2018 Pazartesi

SKINFOOD WATERMELON CLEANING


         Bayram bitti... Üç dolu günden sonra inanılmaz bir baş ağrısı ve çok fazla tatlı yedim suçluluk psikolojisi ile hafta başına geçiş yaptım. Ama bir bayrama daha kavuşturan Allah'a şükürler olsun...İnşallah nice güzel bayramlara :)
      Pazartesi bir paragraf başlangıcı gibi güzel bir başlangıç olsun. Bu hafta güzel dileklere; güzel tebessümlere ve mucizelerin gerçekleşmesine ihtiyacım var. Bu yaz herkes için yeni yerler keşifleri yeni ürünleri denemekle bol kahkaha ve mutlulukla geçer umarım. 
Benim keşifler bahardan yadigar bu ara. Skinfood cleansing foam bahar aylarında ablam hediye etmişti Watsons kozmetik alışverişi sonrası. Malum işsiz iken denemek istediğim ürünleri sevdiğim insanlar hediye edince mutlu oluyorum. İndirimli fiyatını daha sonra gördüm :)(14 TL sanırım 27 TL normal fiyatı) Kore menşeili ürünlerin yeri ayrı oluyor ben de. Skinfood karpuzlu yüz temizleme köpüğü kullanım sırasında karpuz kokusu ile memnun
 bıraktırsa da sonrasındaki koku etkisi bir garipleşiyor. Yani beş altı saniye içerisinde nasıl değişiyor bu koku insan şaşırıyor. Etkisine gelince; oldukça gergin ve kuru bir cilt oluşumu sağlıyor. Yağlı ve karma ciltler için uygun olduğunu düşünsem de ki benim cildim karmadan yağlıya dönük bir cilt oluşturduğu kuruluk hissinden hoşlanmadım. Ama bu ürünü hemen bir kenara da atmak istemediğim için duş sonrası kullandım, genellikle. Kalıcı etkileri olan bir ürün değil bendeki koku hassasiyeti dolayısı ile de karpuzun o tatlı tarzını da göremediğim için bir daha almayacağım ürünler arasında yer edindi. Ancak bereketli bir ürün olduğunu söylemeden geçemeyeceğim. İki ay sonunda dahi hala kullanım durumu vardı. Şimdilik yorumlarım bu kadar... Beklerim sizlerin de yorumlarınızı...

14 Haziran 2018 Perşembe

İYİ BAYRAMLAR



        İyi bayramlar... Nerde eski o bayramlar diyecek yaşta değilim ama bende diyorum. Eski bayramların neşesi farklı idi. Daha kalabalık, daha gürültülü ve daha çok kahkahalı... Büyüdükçe çocukluğa dair  mutluluklar azalsa da güzel insanlarla karşılaştıkça mutluluklar büyüyor. Klasik değişmeyenler ise bayram temizliği...
Büyüdükçe harçlık verenler azalıyor o da ayrı bir dip not olsun. Ama çok şükür diyorum. Evin kızlarına da sabır diliyorum en yakın arkadaşımız bulaşık makineleri ve kahve makinelerimiz olacak çünkü. Hızlı geçen günlere inat tüm güzellikler hayatımızda yer edinsin inşAllah. Gülmek hatta kahkaha atmak sevdiklerimizle; geriye dönüp baktığımızda hatırladığımız en güzel anılar, notlarım. Fotoğrafta saatlerce oturduğumuz Adana'ya da yeni açılmış bir kahveci. Ev rahatlığında her şey bu kadar özenli olunca zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. O anları değerli kılan kahkahalarımıza karışan umutlarımızı dile getirmekti. Sizler için değerli olan insanları daima hatırlayın ancak bayramda bir mesajla bırakmayın arayın konuşun... Mesafeler sadece sayısal değerler, telefondaki o ses ise gönlün, ince düşüncenin dile gelmesi... Hele ki kısa bir ziyaret dahi olsa ziyaret etmek en güzeli... Bu bayram güzel anılarla geçsin inşAllah... 
Bol bol tebessüm etmeniz dileğiyle.

11 Haziran 2018 Pazartesi

AY SONU ALIŞVERİŞLERİM


Kalabalık... İndirim zamanı alışveriş merkezlerinin inanılmaz kalabalığı sizleri de yoruyor mu? O kalabalıkta ne aradığımı dahi unutabiliyorum. Bu yüzden sabah saatleri veya akşam saatleri gitmeyi istiyorum. Sakin zamanlarda insan daha kolay alışveriş yapıyor. Böyle diyorum da işte bir anda gidelim ve bir bakınalım kararları olmuyor değil; hani.  İşte bu ani bakınalım kararıyla hafta sonu dışarı çıkmıştım. İndirim ve o kırmızı etiket yazıları insanı görür görmez yöneltse de aslında şu an için bence indirim zamanına biraz daha zaman var. Ancak yine de bir şeyler almadan sonlanmadı alışveriş. Özellikle HM indirimlerine bir bakmanızı tavsiye ediyorum.


Yüksek bel etek veya pantolan etekle kombinlemek için rahat uzun kollu yazlık t-shirtler arıyordum. Bulduğuma  da çok sevindim. Günlük kullanımlık yormayan fazla detaya gerek kalmadan rahat kıyafetler tercihim oluyor bu ara. Ön tarafta büzgülü gibi ufak detayı var. Güzel bir hava katıyor. Normalde enine çizgili kıyafetleri tercih etmezdim ama bu ara zayıfladım madem neden olmaz dedim. (Fiyatı 20 TL )


                 Üniforma tarzı ceketvari gömleklerinde yeri bende ayri. Üstüme oturmayan rahat bir tarzı var bu renge bayılıyorum 😊 fiyatı 40 TL olduğunu görünce hemen denedim ve aldım. Yan çapraz ip detayları da fena değil ... Ayakkabı ya gelince kışlık. Kışa hazırlık çok uygun bir ayakkabı 30 TL ye aldım onu da. Ön tarafındaki detay çok fazla yerden olmaması tabanın aslında biliyor musun uzun yürüyüşler için kesinlikle ideal degil ama bazen ayaktaki görünüşü güzel diye o acıya katlanıyoruz 😃  Güzel bir hafta geçirmeniz , uygun fiyatlı güzel detayları olan kıyafetler bulmak dileğiyle 😊😊😊 beklerim yorumlarınızı... Bayram alışverişleriniz uygun fiyatlarla istediğiniz şekilde güzel geçsin insAllah...

8 Haziran 2018 Cuma

KİRALIK KONAK




Benim için dönem yazarları arasında Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun yeri çok ayrıdır. Yaban romanını defalarca okumama rağmen Ahmet Celal karakterinin alıntılarını her okumamda farklı bir bakış açısı bulurum. Canım sıkıldığında Ahmet Celal sendromu oldum şu an demişim farkında olmadan. Ahmet Celal karakter derinliği denilen o derinlik benim için anlatılmaz. Gelelim Kiralık Konak kitabına. Bir dönem moda gibi romanlar dizi haline getiriliyordu.

 Yaprak dökümü dizisi yayınlanırken acaba Kiralık Konak dizi haline getirilse nasıl olur diyordum. En az üç sezondan oluşan bir dizi olurdu sanırım.Osmanlı devleti son zamanları... Yanlış Batılaşma ve karakterlerin bu yanlış Batılaşma karşısında bir anlamda yok olmaları. Yaşam stillerinin sorgulanması bir aşk üçgeni. Seniha- Faik- Hakkı Celis.  Seniha'nın yaşadığı ruh buhranları, bulunduğu yozlaşmış ortamlar üzerinde duran yazar betimlemeleri yaparken adete gözümüzde Seniha'yı canlandırır. Pek sevdiğim bir karakter olmadı kendileri :)

Hakkı Celis ise umuttur. O yozlaşmış ortamı kendince kınarken aslında kendisine bir çıkış yolu aramaktadır. Düzgün bir kişiliği vardır. Onunda bir hatası var ya neyse.
Naim Efendi ise konağın sahibi Seniha'nın dedesidir. İyi yetişmiş sevecen aslında fazla yumuşak kalplidir. Daha dirayetli olsaydı ne olurdu sanki dedirtti.

"Bu ev, bazı günler, ona bir mezar gibi görünüyordu. Nefesi darlaşıyor ve sokağa fırlamak, koşmak, haykırmak istiyordu. Ta on dört yaşından beri kalbinde bilmediği yerlerin, görmediği şeylerin, tanımadığı kimselerin hasreti vardır. Fransızca, "Nereye kaçmalı?" sözü dilinde daimi nakarattı."
Yanlış Batılaşma o dönemin romanları üzerinde etkin bir konu. Seniha karakteri Avrupa görmüş Tanzimat dönemi karakterleri gibi. Gelenekselliği hatta gelenekleri kökten ret etmekle daha mutlu olunacağını düşünse de içindeki huzursuzluğu kaçış ve arayışta bulmuş.


Kitap dönem olarak I.Dünya Savaşı'nın yansımalarını anlatırken yer yer Seniha'nın hareketleri karşısında acımayla karışık bir öfke duyarken Hakkı Celis için üzüleceksiniz. Cepheye giden Hakkı Celis kurtuluş yolu olarak gittiği bu yolda en azından inandığı geriden dahi gelse o duygu için şehit olur. Vatan sevgisi. Yazarın bu karakter üzerinde daha çok durmasını beklesem de anlatılmak istenenler Seniha üzerinden anlatıldığı için anlıyorsunuz yer yer o kopukluğa rağmen. Naim Efendi belki de en çok yardım etmek istediğim bir karakter oldu. Konağını kiraya vermek istediğinde kimsenin konağa talip olmaması yazarın vurgulamak istediği bir diğer nokta aslında.


Tüm o lüks çılgınlığı, batılılaşmayı; kılık kıyafet evlerin apartmanlara dönüşmesi, eskiye dair güzel olan her şeyi köhne geri kalmış olarak addeden sığ karakterler ve dönemin buhranını İstanbul üzerinde görmek. Bu değerli edebiyat klasikleri arasına girmiş romanı okumanızı tavsiye ederim.
 Her türlü zorluktan kurtulmayı Avrupa'ya kaçmakta bulan ve zor durumları anlamak yerine görmezlikten gelip aşağılayarak batılılaşmayı yanlış anlama üzerine yaşananları trajik, gözlemsel ve okuyucuya yorumlama özgürlüğün vererek anlatan Yakup Kadri'nin değerli kitaplarından olan Kiralık Konak okumanız gereken kitaplardan...

6 Haziran 2018 Çarşamba

ÖRNEK


Kavruluyoruz... Evet bugün ve yarın için hava durumuna baktığımda 37 dereceyi görünce oy oyy demekten kendimi alamadım. Özellikle sıcağın yoğun olduğu saatlerde dışarı çıkmamaya dikkat etsem de illaki bir dışarı çıkmak için sebep oluyor. Aklıma yıllar önce İspanya'ya giden bir arkadaşımın dedikleri geliyor. Bu sıcakta ancak ya deliler ya da turistler dışarı çıkar demiş rehberleri. İnsanların öğle sonrası uykuya daldıkları saatte biz gezmeye çalışıyorduk işte demişti. :) Haklı haklı olmasına da elden ne gelir. Adana için yaz vakti demek en az beş ay sıcağı yaşamak demek.
Gün notu: ağaç gölgelerini iyi gözlemle :D

Ortaokul zamanında tel takıyordum. Bu tel tedavi süresi tellerin çıkarılması ile bitmiyor ne yazık ki. Tellerin çıkarılması iki buçuk yıl sürse de şeffaf damaklık süresi, yıllık kontroller, yirmilik diş çıkımı kontrolü derken o süreç alışılmazsa oldukça yorucu olabiliyor. Diş doktorumun güler yüzü; motive edici konuşmaları olmasa daha bir meşakkatli geçerdi. (Allah razı olsun diyorum.) 
 En son doktorum diş fırçamı değiştirdi. Diş fırçası ile birlikte küçük macunlardan da verdi. (Zaman zaman diş eti kanamaları yaşasam da bir dönem stres kaynaklı uyurken dişlerimi sıkıyordum. Sabah uyandığımda çenem inanılmaz ağrıyordu. Stres ah bu stres...)



Küçük boyuna bakmayın benim gibi sürekli diş fırçalayan birisine bile bayağı dayandı. Ferah bir nefes ve fırçalama sonrası mide bulandırıcı bir etki yapmıyor, sevdim bu özelliğini. Anında ve uzun süreli koruma için çözüm diş macunu olarak nitelendirmiş kendisi bu macun. 3 etki beyazlatıcı, onarım ve önleme.  Günlük kullanım için ideal bir macun. Çok fazla sorunu olmayan dişler için daha uygun olduğunu düşünüyorum.


Bu ince, küçük Colgate sensitive pro-relief... Bir önceki Colgate macuna kıyasla; hassas dişler için olduğu özellikle belirtilmiş. Bu macun diğerine göre daha az nane ferahlığı mı desem o etki  az. Bu diş macununu diş eti kanaması ve sıcak-soğuk hassasiyeti üzerine kullanmıştım.  Sıcak-soğuk hassasiyetine karşı gösterdiği etki benden on üzerinden on aldı. İyi bir diş fırçası ile özellikle yumuşak kılları olan diş fırçasıyla kullanıldığında dişlerim daha bir rahatladı sanki.
Bu örneklerden ikişer tane vermişti doktorum. Biter bitmez büyükleri var mı diye araştıracağım. Diş sağlığı cidden çok fazla önem arz ediyor. Bazen aman geçer; dönemliktir denilip geçiştirilebiliyor ki bence asıl yanlış burada; ilerleyen yaşlarımız için diş kaybından tutun kemiklerin erimesi gibi bir sürü problem meydana gelebiliyor. 
Stressiz bir hayat olmaz ama dişlerimiz için dahi düzenli bir uyku, iyi beslenme ve mutlaka kontroller gerekli. Diş ağrısı ya da başka türlü şikayetler olmasa dahi düzenli diş kontrolleri ile önlemler alınabilir.
Şimdilik yorumlarım bu kadar. Güzel bir gün olsun hepimiz için... :)

4 Haziran 2018 Pazartesi

KONU KİTAP İSE

 
Mayıs geçti haziran ilk haftasının bitime doğru ilerlemekte. Zamanı tutmak imkansızlığında kitaplara gömüldüm bu ara. Tez uygulamamı yapmıştım. Onun yazımı var ancak şu sıra danışmanım şehir dışında diyerek boşladım. KPSS bakayım derken de kendimi kitap okurken buluyorum. Artık öğrencilik ruhum mu kalmadı nedir! Neyse... Haziran hepimiz için daha az sıcak ama güzel anılarla dolu olarak geçer inşallah.
Bir hafta öncesi sevgili Deep'in bloğunda kitaplar kalbimden vurur mimi görmüştüm. Dedim daha fazla geç kalmadan ben de yapayım.(http://sadevederin.blogspot.com.tr)
Kendisi güzel bir açıklama yapmış mim den öncesi. (Bende instagramda daha sonra gördüm). Özden Ak(Hayat Kitapla Güzel) instagram hesabında kitapla kalbinden vurulan ki gülümsemesine bayıldığım bir foto ile mim sorularını alarak paylaşmış. Linki ben de bırakıyorum, hemen yanına.(https://hayatkitaplaguzel.blogspot.com.tr/2018/05/kitaplar-kalbimden-vurur.html)
 
*Okumayı size sevdiren ne oldu?
Çok çabuk okumayı öğrendim. İlkokul birinci sınıfta iken Kasım ayında kutlama yapılmıştı okulda. Sanırım o kutlama çok hoşuma gitmişti. Ama işin özü anne ve babamın çok geniş kapsamlı oluşturdukları bir kütüphanemiz var. Özellikle okumayı öğrendikten sonra babam okuduğumuz kitap üzerinde yarışmalar yapardı. Sanırım benim sevgi biraz ödülsel :) gelişti; biraz da okuma alışkanlığımın artık yaşam parçam olması ile alakalı.
 
*Hiç bir kitabı sayfalarını çevirerek biriyle okudunuz mu?
Ne yazık ki olmadı. Çevremdeki ailem, arkadaşlarıma göre biraz daha farklı kitapları okumayı seviyorum.  
 
*Asla okumam dediğiniz kategori nedir?
 Aslında bu yaşıma kadar kişisel gelişim kitapları okumam kimse de okutturamaz derdim. Ama insan büyüdükçe herhangi bir seçimden ziyade o ilk sayfa işte oradaki duygu sizi içine aldığında hangi tür olursa olsun bırakılmıyor sanki.
 
*Kitapları renklerine göre mi, alfabeye göre mi sıralarsınız?
İkisi de değil. Boyutlarına sıralarım. İnce kitaplar mutlaka incelerle veya kalınlar kalınlarla.
 
*Okurken size eşlik edecek bir hayvan ister miydiniz?
Hiç düşünmedim. Okurken dünyadan soyutlama kısmı oluyor diyemem. Ancak sese karşı duyarlı olanlardanım. Tek başıma okumalı ve o kitabı önce kendi iç dünyamda sindirmeliyim. Bu yüzden otobüs, araba gibi uzun yolculuklarda da okuyamam. O dünyada sadece kitabım ve ben olmalı dercesine tek olmalıyım. Yolculukların varış noktası okumak için yolculuklar ise izlemek, değişimi görmek açısından başka bir deneyimdir.
 
*Bookstagram olarak kendi stilinizi oluşturduğunuzu düşünüyor musunuz?
     Daha yolum var bence kendi stilim için. Çünkü instagram hesabım notlarımdan oluşmakta.. Bu notlarda manzaralar kimi zaman fırın konusunda denemelerim ve kitaplarım var. Kitaplarım gerçekten okuduktan sonra paylaşımlar yapmalıyım dediğim; altını çizdiğim paragrafları anlatmalıyım kitaplar... Biraz ruh halime göre  de değişiyor. İnsan insandır dercesine. İnsanı konu olan insan ve onun duygularını derinlemesine anlatırken sizleri de teğet geçmeyen kitapları paylaşıyorum.

     Benim mim şimdilik bu kadar... Bence siz de yapın. Mimler bazen kendinize sormayı unuttuğunuz soruları sordururken bazen de yazılarınıza gülücükler katmakta :)

3 Haziran 2018 Pazar

EAU THERMALE D'URIAGE(URIAGE THERMAL SU)




Havalarında insanlar gibi kafası karışık? Umulmadık zamanda yağmur yağarken biraz mesafe alınca yağmur yerini güneşe bırakmakta. O boğucu etki anlaşılmıyor. Ama yine de şükürler olsun ki geceleri çok güzel. Yaz; yayla da belki biraz daha güzel geçse de inanılmaz bir nem ile birleşince uyku çok zor oluyor. Nem demişken normalde denemeliyim dediğim ürünleri bile biraz memnuniyet ve yakın insanların kullanım durumlarına göre alırım. Ancak bu yıl diyorum ya kendimde şaşkınım. Yeni şeyler denemekte daha cesurum. Mart ayında indirimlerde neler var neler yok derken Watsons'a girdim. Uriage Termal su incelerken yardımcı olmaya çalışan kızı kıramadım. İndirimdeyken alın lütfen diye :) Mart ayından itibaren kullandığım bu ürünün özelliklerine gelince;






EAU THERMALE D'URIAGE(URIAGE THERMAL SU);  İçeriğindeki doğal eser element ve zengin minerallerle cildi nemlendirip sakinleştirerek, cildin korunmasına yardımcı olur. Günlük düzenli kullanımla cildin canlılığını ve parlaklığın korumaya destek olur. Tüm cilt tipleri ile uyumludur.
Kullanım şekli: Püskürtün ve anında etkiyi hissedin. Çocuk ve yetişkinlerin kullanımına uygundur. (Fransa'da ithal edilmiştir.)
Doğa tarafından zenginleştirip saf, olağanüstü su... Kaynağında doğrudan paketlenmiş, saf ve doğal olarak zengin mineral tuzlardan ve iz elementlerden toplanır. Bu bileşim tüm Termal suların en dengelisidir.
-Cilt bariyerini güçlendirir.
-Cildin doğal nemlendirici faktörleriyle benzer olan yüksek konsantrasyondaki mineral tuzlar sayesinde, eşsiz nemlendirici avantajlar sunuyor.
-Kalsiyum ve magnezyum tuzlarının yüksek düzeyde olması sayesinde hassas ciltleri yatıştırır.

Bu ürünü makyajımı temizledikten sonra kullandım. Bazı cilt temizleyiciler sonrası ciltte sabun kullanmış gibi bir kuruluk olabiliyor bazen. Bu durumu pek sevmiyorum. Gerginlik, kuruluk hissi devam etmese de aslında hiç olmasa diyorum. Mart ayında malum kış mevsimi nem ihtiyacı için kullansam da bu kuruluk hissini gerçekten azalttı Mayıs ayında ise ferahlık verdi sanki. Bu arada hala bitmedi bereketli çıktı anlayacağınız. Kullanım sonrası yapışkan bir his bırakmadığı için de ayrı bir sevdim. Yaz için de indirimde görür görmez alacağım. Normal fiyatı biraz pahalı gelse de sanırım 40 üzeri idi. Ben aldığımda 29 TL ye almıştım. Mükemmel bir değişim görmedim. Ama nem sağlayan ne kadar karmadan yağlıya dönük bir cildim olsa cilt temizliği sonrası kullanmakta cildimi oldukça rahatlattı. Şu sıra da ferahlık veriyor. Canlı bir görünüm sağlamakta.
Umarım güzel bir gün geçirmişsinizdir. Yorumlarınızı beklerim....:)


1 Haziran 2018 Cuma

TARİH DURAĞI


       Tarih yalnızca geçmiş değildir tarih yaşayan, nefes alan her bir hayat zerresinde kendisini hatırlatırken unutulmaz
 bir öğretmendir. Ben sayısal çıkışlı bir öğrenci olarak her zaman tarih derslerini çok seven hatta sınıfıma göre fazla seven bir öğrenci oldum. Ancak hep de bir soru işaretim oldu tarih kitaplardan öğrenilirken yan kaynaklardan neden desteklenmesin? Bir roman, bir müze belki de bir şehir... Hatta belgeseller sayamadığım 
bir sürü şey. Benim için de Osmancık, 
TRT 1 de yayınlanan sinema dizi tadında iken kitabını sonra okudum. Tarık Buğra Osmancık. Anlatım tarzı ile zihninizde adeta resim çizen ve o dünyaya kolaylıkla girmenizi sağlayan yazar Osmanlı devleti başlangıç rüyasını anlatmakta. Kitapların zamanı vardır derim hep. 

Elimize aldığımız an ve ilk sayfa sonrası işte o an farklı bir dünyaya adım atmak için en anlamlı zaman dilimidir. Bu kitabı farklı zaman dilimlerinde yani yaş aldığım hayat yolunda birden fazla kez okudum. 
Her yaştan okuyucularında o dünyaya kendini kaptırabileceği bir kitap çünkü. Sizlere okumanızı tavsiye ederim. 
       Geçmişi düşünmek, bilmek; anlamaya çalışmaktan geçer. Sayılar ayrıntı aslında bir belirtidir. Şu savaş şu tarihlerde 
yapılmıştır evet ancak eksik bir taraf 
vardır bu cümlede. Ezberlemek anlamak değildir. O atmosferi o dünyanın ruhunu idrak edememek ezberin altında nefessiz kalmaktadır.
     Tarık Buğra ezberin altında nefessiz kalan o ruhu bir resim gibi çizerken o resmin içinde adete okuyucularını da var etmekte. Büyük bir devletin başlangıcını neden Osmancık'ın Osmanlı Devleti olduğunu oldukça sade bir dille anlatırken Osmancığın Osman Gazi olmasını o yolculuğu en baştan anlıyoruz. Edebali'nin rehberliğinde; Osman Gazi'nin ruh dünyasını nasıl şekillendirdiğini büyük bir idealin Osman Gazi'nin alınyazısı olduğunu görmekteyiz. Yer yer altını çizdiğim satırlardan alıntıları da aktarmak istiyorum;

"En önemli gerçek ve yaşayan tek gerçek; geçen günlerdir..."
"Yüreksizliğinden değildir gidemeyişi.... Kendisini hazır hissedemeyişindendir."
"Doğru, dünya büyüktür... Çok, çok büyüktür; hatta Osman'ın kurabildiğinden de çok büyüktür. 
Fakat bir ömür için, tek bir insan içindir bu büyüklük. Bir soy için değil; bir soyun benimseyeceği, bir soya benimsetilecek bir amaç, bir ülkü için değil! Ve dünyanın böyle amaçlara, böyle ülkülere açık olduğu, böyle amaçlar ve ülküler için küçüldüğü dönemler vardır."
    Bir anda Osmancık, Osman Gazi olmamıştır. Öfkesi ile yarışan Osmancık, büyük bir amacın yükünün omuzlarına yerleşmesi ile Osman Gazi olmuştur. Osman Gazi olma yolunda o amacın ne kadar değerli olduğunu anlamış ve bu doğrultuda hareket etmiştir.
     Büyümeyi bu kitapta göreceksiniz. Önemli bir tarihsel karakterin iç dünyasını anlarken yer yer kendinizden parçalar bulacaksınız. 
Tarih durağında belki de yazarında aradığı sorulara ondan önce vakıf olmuş gibi hissedeceksiniz veyahut yazarın başladığı paragraf başından son noktalama işaretine kadar ahlak, merhamet dirayet hatta yer yer sevginin önemine selam verip bir 
sonraki durağa geçmeliyim derken bulacaksınız kendinizi. Bu kitaptan sonra Devlet Ana'yı okumuştum. Bir sonraki durak yerine bir önceki durağa gitmiştim sanki.
      Osmanlı Devleti dünya medeniyetine damga vurmuş üç kıtaya hükmetmiş ancak zulümle değil merhametle; adaletle... Devletin sırrı belki de bu idi.
 Ancak bu sır nesilden nesle geçerken sırrın başlangıcındaki Osman Gazi'yi tanımaktan mutlu olacaksınız...
Yorumlarınızı beklerim :)