31 Aralık 2019 Salı

2019 BİTERKEN 2020 UMUTLA


        2019 biterken 2020 umutla... Bu yıl beni yormaktan da beter adeta hayatımdan bezdirdi. Tekrarlayan hastalıklar, biten hastalıklar ve yeni çıkan hastalıklar... Onca uğraş verdiğim tezim; üzgünüm af gelirse yeniden gelirsin sözü ile bambaşka bir evrede kaldı. Alay edilmiş hatta özellikle yapıldığını düşündüğüm kötülükle bu kadar yakından tanışmamıştım. 
Bu seneden aldığım en önemli ders notlarım bu olmuştu. Tez uygulaması yaptığım okuldan izin bile alınmadığı gibi onca yıl kendi kendime tez yapmaya çalışan birisi pozisyonuna düştüm. Üniversite, sosyal bilim enstitüsü dinlemeyi bırakın bana bağırmakla meşgul olduğundan artık bir de akıl verme olayını atlamayayım tabi yeniden bir yüksek lisansa başlayacak gücümü de aldı. Boyun düzleşmesi yazdan bana yadigar olduğuna inanıyorum. 
Elimin uyuşması da cabası... Çok şükür, şükürsüzlük etmek istemem tabi ki ameliyat olduğumda uzakta olmasına rağmen yaşadığım şehirde olsa ancak bu kadar yanımda olur dediğim arkadaşlarım beni yalnız bırakmadılar. Çok fazla tecrübe edindim 2019'dan... Notlarım bu şekilde...
İşsizlik ki hala devam ediyor; bilişim öğretmeni olarak adalet biterken dikey geçiş sınavına girdim. Bunca umutsuzlukla pek iyi bir sonuç beklemiyordum ama ilk 10 bine girmişim ancak hukuk için ilk 2 bin gerekliymiş, kontenjanlar oldukça az. Bu arada anneme kızıyorum bebekken göbek bağımı okul bahçesine gömmüş artık annem nasıl gömmüşse okuldan çıkamıyorum...
       
Umduğum bir doğum günü bu yıl olmadı. Yaş aldım sevinci yerine yaşlanıyorum hüznü geldi. Aslında şu düşünce zihnimde yankılanıp durdu; "Bu yaşında iki üniversite, haksızlık,işsizlik, hayatında varmak istediğin o noktanın çok gerisinde olmak bu yıl fazlasıyla canını acıtıyor öyle değil mi!" Güzel şeyler olmadı mı? Oldu... Çocukluk alışkanlığı her yılı bir uğurla hatırlarım. Baktığımda beni gülümseten eşyalarla... Bu yıl da arkadaşımın doğum günü hediyesi olan müzik kutusu; her baktığımda gülümsetti. 

Şimdi gelelim 2020 yılına; herkese şimdiden mutluluklar ve harika güzellikler dilerken yapmak istediklerimin listesini bir kısmını en azından paylaşayım ki gerçekleşme konusunda daha bir ciddiyet gelsin :)

* Adana Ramazanoğlu Konağı
* Tarsus tarihi evler
* Hatay mozaik müzesi (Bu üç madde hemen görmek isteğim yerler)
*Hafta 1 kez bile olsa yüzmek istiyorum. Hem sağlık açısından hem de çok uzun zaman oldu havuz görmeyeli...
*Günlük yürüyüşlerini aksatmadan devam etmeyi diliyorum. Çok fazla yürüsem de sağlık yürüyüşleri pek yapamıyorum.
* Araba sür! Ehliyet aldığımdan bu yana 5 yıl geçti. Düşününce oldukça fazla bir zaman dilimi diyorum. Bir türlü elim aldıktan sonra direksiyona gitmedi. Bunda halkımızın çok aceleci oluşu daha sarı ışık yanarken korna sesleri, tek başına araba kullandığında mutlaka önünü kesmek isteyen magandalar olduğu için korkmam etkili. Böyle bir durumda ne yapacağımı bilemeyip, cesaretim hepten kaybolur korkusu ile bu yıl bu korkumun üzerine gitmek istiyorum. 
*Yazmak, yazmak ve yazmak... Bu yıl hikayelerim tamamlanmadı eksik paragraflarla beni bekliyorlar. Küsmek değil de sanki ruhumun bir parçası elime kalemi alamadı blog dışında. Umut ediyorum ki bu yıl daha fazla yazabilirim.
    Bu yıl karar almaktan ve aldığı kararları uygulamaktan korkmayan bazen kibarlıktan bazen de kırmamak için dahi olsa sevmediği hiçbir şeyi yapmadan, umudumla harika yazılar yazmak istiyorum. Hayatın kendisi bir hikaye; bu hikayeyi yazmak yorucu, kalp kırıklarıyla dolu biraz da hüzünlü zamanları içerse de inanıyorum ki kahkahalarla dolu, mutluluğun kelime anlamını dolu dolu yaşanılan, binbir renk barındıran zamanları işte bu yıl gerçekleşeceğine inanıyorum. Yeni yıl dileklerinizi beklerim... Sağlık, mutluluk ve huzur ile...


25 Aralık 2019 Çarşamba

SİNEKLERİN TANRISI/WILLIAM GOLDING

                                    
     2019 son kitap yorumlaması. Aslında aralık ayı içerisinde okuduğum son kitap. Beni büyük bir liste bekliyor 2020 için.  Merak ettiğim, sevdiğim yazarlara ait ve ilgi alanım dahilinde olan kitaplar. Sineklerin Tanrısı kitabını filmini izleyen bir arkadaşım tavsiye etmişti. Kitabını da sen okumalısın diyerek. 

   Kitap hakkındaki notlarım; itiraf etmeliyim ki okurken sıkıldığım nadir kitaplardan. İlk 100 sayfa bana geçmek bilmedi. Normalde elime aldığım bir kitabı bitirmeden bırakmam; bu kitapta ise birkaç günlük mesafeler verdim kendime okurken... Sineklerin Tanrısı; belirgin olarak bahsedilen dört çocuğun birbiri ile tanışması ile başlar. Roman ilerledikçe anlarız ki dört çocuk ve diğer küçük çocuklar (yaşları 6-12 yaş arasında değişen) savaşın etkilerinden uzaklaştırılmak için bir uçağa bindirilmiş ve o uçak bir adaya düşmüştür. Çocuklar kurtulmuş, pilot ölmüştür. 
       Roman da adını öğrenemediğimiz Domuzcuk; Ralph, Jack, Simon... Domuzcuk ileri derecede miyoptur ve şişmandır. Okulda ona taktıkları Domuzcuk lakabı ile ona seslenilmesinden hoşlanmadığını belirtse de ne yazık ki roman süresince adından bahsedilmez sorulmaz bile. Oldukça zekidir. Ralph on iki yaşlarında, zeki ve güzel bir çocuktur. Babası deniz kuvvetlerinde binbaşı olduğundan gelip onları kurtaracağını düşünür ve bu umudundan vazgeçmez. Uçağın düştüğü bu ıssız adada büyüklerin baskısı olmadan onlar gelip kurtarıncaya kadar özgürce vakit geçireceklerini düşündüğünden oldukça mutludur. Bu mutluluğun gerçeklik tarafında,  her şeyin farkında olan Domuzcuk ise bir an evvel adada hayatta kalabilmek için belirli kurallar ve temel ihtiyaçlar için örgütlenmeleri gerektiğinin farkındadır. Büyükler, akıbetlerini bilmediği için ne zaman gelecekler belki de hiç gelmeyeceklerdi. Adada dağınık halde bulunan çocuklar birleştirilmeli, toplantı yapılmalı kurtuluş için kararlar alınmalıdır. Domuzcuk bir deniz kabuğu ile toplantıya çağırma önerisini Ralph'e verir. Deniz kabuğundan çıkan ses ile çocuklar toplanır ve deniz kabuğu kimde ise konuşma hakkı ona verilecektir. Demokratik bir şekilde Ralph şef seçilir ve bu duruma karşı çıkan tek kişi şef olmak isteyen Jack'tir. Deniz kabuğu özgürlüğün ve kendini ifade edebilmenin simgesidir. Jack ve Ralph birbirinin zıddı karakterdedir. Ralph ne kadar sevgi, eşitlik ve anlaşmaya inanan bir çocuk ise Jack zorba kendinden başka kimseyi önemsemeyen kötüdür. Adadaki zorlu şartlar arttıkça da zorbalığını artıracak ve kendince vahşi durumlar oluşturacaktır. Zaman geçtikçe adada alınan kararlar uygulanmayınca bir kargaşa olacaktır. Bu kargaşadan yararlanan ise Jack'tir. Jack avcı olmayı kafasında koymuştur ondaki öldürme bir takıntıya dönüştükçe ortaya çok da vahim durumlar çıkacaktır. Yaşanan trajik durumlar sonunda gerçek kurtuluş çocukları bulsa da ne kadar insan kaldıkları ya da ne kadar insanlıklarından kaybetmedikleri derin bir sorudur... Notlarım;
"Korkularımız insanlığımızı esir alıp vahşileştirebilir mi?" bu soru kitap boyunca aklımda dönüp durdu. Derin anlamları olan ve çok farklı yorumlar çıkartılabilecek bir kitap.... Bu kitapta benim için Domuzcuk karakteri evet ana karakterlerden olsa da Simon karakteri en derin ve aslında en cesur karakterdi.
 
Kitaptan bir alıntı: "En büyük düşünceler, en basit olanlarıdır."

Şimdilik yorumlarım bu kadar... Beklerim yorumlarınızı...

18 Aralık 2019 Çarşamba

YVES ROCHER PAPATYA ÖZLÜ YIKAMA YAĞI



Kış mevsiminin ruhu olan Aralık; yağmurlu ve soğuk yüzünü güneşe bırakıp kafa karıştırıyor... Gün bahar tadında değil ancak yakmayan güneş mutlu ediyor. Enerji veriyor ki bu ara gerçekten ihtiyacım var. Kafamda yığınla yapmam gereken listeler bana uyarı veriyor. Aralık bitmeden büyük bir yeni yıl listesi aslında yeni yılda yeni bir benden ziyade hadi Aslı; yapman gerekenleri erteleme artık bu yüzden bak yazmışsın yapmaya başla mottosu ile yazı yayınlayacağım. 
Ama öncesinde kullanmaktan oldukça mutlu olduğum ve bana enerji veren bir ürün notlarım ve yorumumu paylaşacağım. Yves Rocher güneş kremi bittikçe aldığım cildimde sivilce yapmadığı ve koruma faktörü yüksek olan indirimde gördükçe de satın aldığım bir ürün. Ancak bu sefer hediyesi olan Yves Rocher Papatya Özlü yıkama yağından bahsedeceğim.

   Yves Rocher Papatya Özlü Yüz Yıkama Yağı 

Bitkisel İçerikler: Organik Papatya Özsuyu cildi korur ve yumuşatır. Su ile temasında yağ formu süt formuna dönüşerek ciltte yağlı bir his bırakmaz. Suya dayanıklı göz, dudak ve ten makyajın dahil izlerinin nazikçe silinmesini sağlar. 
*Mineral Yağ, Renklendirici ve Paraben içermez. 
Bu ürünü Miniso yüz temizleme fırçası ile kullanıp cildime masaj yaparak kullanıp sonrasında durulayarak kullanıyorum. Kullanım sonrası hem cildi yumuşatıyor hem de çabuk yağlanan bir cildiniz var ise oldukça başarılı bir şekilde yağ oranına etki ediyor. Kış dönemi olduğu için cilt kurumaya meyilli olduğu için kullanım sonrası nemlendirici krem kullanıyorum. Ancak cildimde bıraktığı hissi çok sevdim ve kokusu gerçekten harika. Ağır,
 sevilmeyen bir yapısı ve kokusu bulunmuyor...
Şimdilik yorumlamalarım bu kadar... Beklerim yorumlarınızı...