Sayfalar

25 Aralık 2020 Cuma

2020 BİTERKEN

                     

                ( Seyhan nehri biraz çekilmişken bu sene yağmur çok az yağdı. Mevsim normalleri dışında aslında bu durum umarım yağmur kendini tekrar hatırlatır...)

      2020 biterken notlarım; sene içerisinde bazen hiç bitmeyecek fazlasıyla hissettim. Bu sene bir ömürden fazla; birkaç damla mutluluktan azdı sanki. Yazacak; o kadar çok hikaye biriktirdim ki... Çoğu aslında yaşanılan hüsranlarla ilgili olsa da umut denilen o duyguyu 40 kilitli kapıdan anahtarları tek tek açarak aldım kalbime sakladım. 

   Zamanın bir rüzgar gibi yanı başımızdan geçip giderken not düştüm bir kenara; yazmak istediğin bunca hikaye varken neden başlamıyorsun? Bugün veya yarın değil, şimdi başlamalısın... Yazmayı ve okumayı çok seviyorum ama elime aylardır kitap alamadım. Hikayemin ilk cümlesine yüklemi iliştiremedim. Durdum... Hayatın o gürültülü sessizliğinde tamamlanmamış ilk cümlem ile durdum. Gerçekleştiremediğim hayallerim birer birer aklıma düşerken usulca bir sayfa daha çevirdim. Boş kalmasının sorun olmayacağını düşünerek; ya da en baştan aynı sayfanın ilk cümlesine geri dönerek. Bu senenin bana öğrettiği en önemli ders; tamamlamak zorunda olduklarım... Hayat bir aşamadan diğer bir aşamaya geçilen oyun gibi... İki aşama arasında kaldıysanız biraz daha zor. İleri ve geri gidebilmek için karar verseniz de o zorluğu hissediyorsunuz. Öğrendiğim tecrübeler; tanıdığım insanlar biliyorum ki artacak. Değişmeyecek daha doğrusu anlamadığım yegane şey; yardım etme, yardımcı olmak duygumuz ne zaman yerini sessizliğe ve izlemeye bıraktı. Ücretli öğretmenliğe başladığım okulda 45 gün boyunca öğretmenler odasında dinlediğim yegane konuşma harika çocukları olduğunu söyleyen onların hayatlarını defalarca aynı hikaye şeklinde anlatan ki boş derslerimiz aynı zaman dilimine denk geldiği halde bir kere bir nasılsın kızım? sorulmadan geçen konuşmalardı. Konuşma diyorum konuşan asla karşı tarafa söz hakkı verip hayat paylaşımsal konularını kendine özel olduğunu düşünüyordu muhtemelen.
Orta kulak iltihabı o süreçte yenilemişti; gelmeseydin ne olacaktı sanki diyen emekliliği gelmiş bir insandı. Bende isterdim liseden sonra öğretmen olup beş-altı alan değiştirmeyi ve meselemin çocuğuma alacağım ev olmasını... Öğretmenler odasında KPSS çalışırken bu cümleleri hatırlamamayı. Ya da okuduğum iki ve üçüncü üniversitenin keyfi olmasını... Merhametli ve vicdanlı insanlarla karşılaşmayı!
Yüksek lisans danışmanım hiç bir sorumluluk almadı tezim konusunda en azından vicdani bir sorumluluk alıp üzüldüğünü keşke belirtseydi. Öğrettiğin her bir bilginin sorumluluğunu taşıyan bir öğretmen olmaktı amacım ama son zamanlarda sadece şaşırıyorum. Belki de atanamamak stresi büyürken gelecek hafta gelecek olan çocuk gelişimi finallerini düşününce her döngüyü yeni baştan yaşıyorum gibi geliyor. Bu haziran ayında adalet diplomamı aldığımda çok mutlu olmuştum. Sanırım bir şeylerin bitme ve yeni taze başlangıç yapma hissini özledim. Dönüp dolaşıp sayfanın o ilk cümlesinde kalmak üzüyor. Pandemi sürecinde uzun zamandır evdeyim anladım ki arkadaşlarımla kahve içmek saatlerce alakasız konulardan konuşup gülmek çok değerliymiş. Aklımda şu alıntı; "senin beni anlayabilmen için aynı acıya ağlamalı aynı hüzne düşmeliyiz... "
Değişim hayatın içerisinde olan bir olgu her sene bir önceki seneden parçalar taşı da değişecek. Mevsimler gibi... Soğuklar gidecek yerini tatlı esintilere bırakacak. Ancak değişirken o kalbimizde kalan iyi duyguları buz kestirmeden; tebessümü esirgemeden iyi bir insan olmaya çalışarak, ezmeden; değer vererek empati duygumuzu daima yaşatarak değişmeliyiz. Aldığım her eğitimde şu görüyorum ki; ilk sıkıntı yaşayan sonraki gelen insana daha çok sıkıntı yaşatmaya çalışıyor tabi ki iğneleyici ifadesini gülümsemesine saklayarak. Bencillik adeta karakter alışkanlığı olmuş; halbuki ilim yolunda bunca mesafe kat etmiş insanlar nasıl böyle olabilir sorusunu defalarca sorarken cevap bulamadığınız kargaşaya dönüşüyor herşey....
2020 son yazım biraz iç dökmeli oldu farkındayım ancak benim için öğretici bir sene oldu. Her güzel anın değerini anlarken çok fazla şükrettiğim; her zaman daha nazik ve düşünceli olunabileceğini anladığım bencillik duygusunu kanlı canlı gördüğüm insan çeşitliliğine inat umut ettiğim, sevdiğim insanlarla beraber güzel bir gelecek dileğinde bulunduğum bu sene biterken tüm duam 2021 de bu pandeminin bitmesi sağlıkla ve bol kahkahalı mutluluk anılarıyla dolu bir sene yaşamamız... 2020 sizler için nasıl geçti? Beklerim yorumlarınızı hatta iyi dileklerinizi....

14 Aralık 2020 Pazartesi

ÇAY AĞACI YAĞI


Pazartesi insanı mısınız? Yoksa Cuma mı; sanırım ben tam bir Çarşamba günüyüm. Başlangıçlar daima zorladığından suratsız bir pazartesi günü geçirirken; Cuma'nın çok çabuk geçmesinin şaşkınlığında sığındığım gün Çarşamba. Sabit ve enerjik bir gün çünkü; alışmışlığın verdiği o tanıdık hisle hafta bitimine kadarki umudu saklayan bir gündür benim için. Bu ara izlemek istediğim filmleri, dizileri kitapları okuyamasam da ara ara mutlu bir gülümseme için; How I met your mother izliyorum. Tipik bir Ted talihsizliği üzerimde var şu an çünkü :D 
Aralık ayı süresince kullanıp çok memnun kaldığım ürünleri paylaşacağım; Ocak için ise umarım listemdeki kitaplar ve diziler diyorum... Bu pandemi süresince ki sanırım 2020 Şubat ayından itibaren kuaföre gidemedim. Çok sık giden birisi de değilim ama saçlarımı kestirmeyi daha sağlıklı bir şekilde uzamasını istiyordum. Bu süreçte saçlarımın uçlarından ki sıkıldığım zaman fazlasıyla kestiğim için çok çabuk uzamaları dikkatimi çekti. Normalde de saçlarım beni fazla üzmeden uzar ama bu süreçteki uzamasını ve parlak ve canlı görünümünü kullandığım doğal yağlara bağlıyorum. Saç kremlerini şampuana destekleyici olarak kullansam da şampuanımın içerisine birkaç damla veya duş öncesi saçlarıma uygulayıp daha sonra yıkadığım için ana karakter kendileri oldular son zamanlarda. Zeytinyağı, Hindistancevizi yağı(ki son aylarda uygulamaya başladım), lavanta yağı artık kendisini kolonya ile karıştırıp bulunduğum ortama sıktığım için ya da oldukça alıştım ve son olarak çay ağacı yağı... Yağları ve kokularını seviyorum gerçekten de...  Çay ağacı yağını araştırdığımda kullanım öncesi oldukça faydası olduğunu gördüm. Bunlar;
*Cildin yağ dengesini kontrol altına alır.
*Siyah nokta probleminin giderilmesinde destekçi olur
*Gözeneklerin derinlemesine temizlenmesini ve sıkılaşmasını sağlar.
*Saç derisini nemlendirir
*kepek oluşumunu önler düzenli kullanımda
*Akne problemlerine yardımcı olur.
                      
Cilt ile ilgili konu hakkında bilgi veremeyeceğim çünkü hassas bir cildim var yağ kullanımında nasıl bir sonuç vereceğinden emin olamadığım için ben saç konusunda çay ağacı yağını kullandım. Daha çok saç derimi daha sağlıklı hale getirmesini diledim. Şampuanımın içerisinde 2-3 damla dökerek kullanırken kimi zamanda duş öncesi zeytinyağı ile karıştırıp saçlarıma uyguladım. Ferahlatıcı ve gerçekten de nefes aldıran bir yağ; kepek oluşumunda da gözle görülür bir etkisi oldu. Keskin bir kokusu olduğunu belirtmeliyim ancak ben kokusunu sevdim. Havalar soğumaya başlayınca odamdaki havanın sabit kalmaması için kalorifer peteği üzerinde bir kase suya beş-altı damlatarak geceden sabaha bulundurduğumda nefes tıkanıklığı ya da o havanın sıkışmışlık hissine kapılmadan iyi geldiğini fark ettim. Hava değişimleri oldukça etkiliyor klimalı ortamlarda uzun süre bulunamıyorum; ne yazık ki...Şimdilik yorumlarım bu kadar. Beklerim yorumlarınızı.

3 Aralık 2020 Perşembe

ELİDOR BY ELVİN LEVİNLER


 Soğuk... Havalar Aralık ayına fazlasıyla uyum sağladı sanki. Her sabah açık mavi bir gökyüzü yerine grinin koyu tonlarında bir gökyüzü görmeye başladık. Yağmur ara ara yağıyor ama güneşe bu kadar alışkın bir şehir yine de pes etmemezcesine bulutların ardından kendini gösteriyor. Virüs kaybolup gitseydi keşke demekten kendimi alamıyorum. Uzun maskesiz yürüyüşleri özledim. Sırtını Toroslar'a dayamış küçük bir evim olsaydı keşke diyorum belki bahçemde narlar; portakal ve limonlar... Baharı onların kokusu ile karşılardım. Evimin kapısının hemen yanında ise yaseminler; adımımı attığım anda yasemin kokusu ile güne daha enerjik başlardım. Narın o canlı kırmızı rengi; oldum olası tatlı narları sevemedim. Çocukluk anısı; dedemin bahçesindeki narları toplar tek tek ayıklar; iki tabak arasına koyar ve tuzlardık. Sonra sallardık bir tabak narı bitirdiğim zamanlar şimdi pek olmuyor. Narı seviyorum. Hem antioksidan özelliği ile hem de içerisindeki vitaminleriyle eskisi kadar olmasa da yemeye çalışıyorum. 
   Ekim ayı denebunu kutusu yayınlandığında gün içerisinde hemen bana çıkmamıştı. Çıkan kutu içeriklerine bakınca Elidor by Elvin Levinler Nar Çekirdeği Özlü Saç kremini görünce bana da çıkmasını ve denemeyi çok istemiştim. Denebunu yeni sisteme geçtiğinden aldığım ilk kutu; artık çıkması biraz zor oluyor gerçekten de. Kutu gün içerisinde bana da çıkınca sevindim. Kasım ayı süresince de kullandığım bir saç kremi oldu.
        (Elidor By Elvin Levinler serisi nar çekirdeği yağı ve c vitamini içeren özel formülü ile saçlarınızı ağırlaştırmaz ve saçlarınızın hacmini gün boyu korumasına yardımcı olur. 
Enerjinin kaynağı saçların Elidor By Elvin Levinler saç bakım serisi hep istediğin gibi hacimli! Notlarım
Nar çekirdeği yağı: Doğanın enerji dolu meyvesinden gelen öz! C vitamini deposu olarak bilinen nar zengin besleyici içeriğiyle saçlara güç vermesi ve saçları beslemesiyle ün salmıştır. 
Şampuan sonrası saç diplerine değdirmeden boylarına eşit bir miktarda uygula uçlarına ise bolca sür! İyice durula...)
Notlarıma şampuanını almayı düşünür müydüm sorusu kullanım sonrası eklemiştim. Şampuanla birlikte saç kremi etkisi daha belirgin mi olurdu? Elidor saç krem serilerinden en kararsız kaldığım ürün bu saç kremi oldu. Evet saçlarımdaki belirgin bir şekilde parlaklık ve canlı görünümü hissetsem de hacimden daha çok saçlarımı düzleştirdi. Kokusundan hoşlandığım saç bakım ürünleri kullanmayı severim ancak bu saç kreminin kokusunun kalıcılığını pek sevemedim. Beş üzerinden puan verecek olsam sanırım 
3 puan verirdim.
    Şimdilik yorumlarım bu kadar. Aradan yıllar geçse de GFRİEND Rough klibinden dolayı belki ya da verdiği o hüzünlü histen de olabilir kış mevsiminin şarkısı diyorum. Tavsiye ederim... Beklerim yorumlarınızı...

25 Kasım 2020 Çarşamba

HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI

HİNDİSTAN CEVİZİ YAĞI

Kasım kendine has bir ay... Sıcaklığı içerisinde barındırırken kışa alıştıran. Kış mevsimini değil ama üşümeyi sevmiyorum. Biraz serinlik ararken yaz mevsiminde; bir ikileme düşercesine bu mevsimde de üşümekten kaçınıyoruz. Aralık ayından 2020 için son ay... Bu sene yalnızca bireysel olarak değil dünya için zorlu oldu. Umudumuzu ve neşemizi 2021'e bırakırken bizi umarım üzmez.

     Kış mevsimi iyiden iyiye hissettirirken cildimizdeki değişimler de kendini göstermekte. Son zamanlarda elim; saçlarım fena halde. Kozmetik ürün arayışım devam etmekte...Şu süreçte ellerimden kolonya ve sabun eksik olmazken bilmiyorum artık elimi kaç kez yıkadığımı... Sabunlar da ellerimde inanılmaz bir kuruma hatta çatlamalar yaparken kremler de işe yaramıyor; ne yazık ki... Doğal yağları sadece saçlarım için kullanırken şu sıra ellerime saf zeytinyağı mı kullansam diyorum. Bu arada Adana zeytinyağı için son çıkarımlar. Her sene kendi zeytinyağımızı kendimiz çıkarırız. Dedemin bu uğraşı bize ondan yadigar kalacak. Zeytinyağının faydaları saymakla bitmez ama elinizdeki kış mevsiminin etkilerine ufacık damlası bile harika bir şekilde etkili ama ben daha çok saçlarım için kullanıyorum.

         Hindistan cevizi yağı ise kolay emilim gösteren bir yağ. İçeriğinde farklı farklı maddeler ürünler yerine tek bir yağ ve cildime fayda sağlayacağına inandığım bir doğal ürün kullanmak istiyordum. Hindistan cevizi yağı yorumlarını ve faydalarını okuyunca alıp kullanmaya başladım. Bu özellikler;

*Hindistan cevizi yağı kurumuş, çatlamış cilde iyi gelir. Egzamalı ellerin büyük kurtarıcısıdır. Çatlamış dudakların doğal nemlendiricidir.
*Hindistan cevizi yağı doğal peeling olma özelliği taşımaktadır. Bu sebeple vücuda sürülebilir ve büyük fayda sağlar. Her banyodan sonra rahatlıkla kullanabilirsiniz. 
*Hindistan cevizi yağını saçları şampuanladıktan sonra krem olarak kullandığınızda saça canlılık ve parlaklık sağlar. Saçınızdaki kırıkları onarır.

(Ayrıca hindistan cevizi yağı yemeklerde kullanılır. Tava yemeklerinde, atıştırmalık sandviçlerde ve salatalarda kullanılır.
Dirsek, topuk ve karın çatlaklarının giderilmesinde destekleyicidir.)
*Bir miktar hindistan cevizi yağını pamuğa sürüp makyaj fırçanızı temizleyebilirsiniz.
*Çabuk kırılan ve zayıf tırnaklara sahipseniz gece uyumadan önce tırnaklarınıza ve çevresine sürebilirsiniz.
        Çok kolay emilim sağladığı için elimdeki kuruluğu alıp; çok güzel bir şekilde nemlendirdi. Kollarımda dirsek
ve diz bölgesi içinde kullanıyorum; şura topuklar için kullanmaya da yeni başladım. Katı bir yağ ancak belirli bir sıcaklık altında eriyor sıvı şekline geçiyor. Tanecikli bir yapısı da var. Ben kokusunu sevmiyorum ama seven oldukça fazla. Bu durum bana özel ben biraz daha baharatlı ve kendini belli eden kokuları seviyorum. Saçlar için henüz kullanmadım ancak bu kış dönemi için kesinlikle tavsiye ediyorum. 
     Şimdilik yorumlarım bu kadar. Beklerim yorumlarınızı... 

18 Kasım 2020 Çarşamba

KUSURSUZ TEN KOMPAKT PUDRA

         Mevsim geçişlerine uyum sağlamaya çalışan vücudumuz ve zihnimiz arasında ince bir çizgi var sanki! Zihnimizin yorgunluğu vücudumuza etki ederken bağışıklığımızda etkileniyor bu durumdan. Bu ara bir sınava gireceğim kendimi motive edip duruyorum. Sınava belki en hazır halinle değil ama en azından umutla girmelisin. Umudun kırılmamalı... Yazılı sonrası mülakat olan bir sınav. Yazılıyı atlatabilir mülakata kalırsam bir blog yazısı da bu sınav hakkında yazmak istiyorum. Bakalım; hakkımızda hayırlısı olsun.

   Yves Rocher belirli ürünlerini sevdiğim bir marka. Özellikle güneş kremini son dört yıldır değiştirmedim diyebilirim. Cildimde bb ve cc cream kullanıyorum genellikle. Ama mevsim değişiklikleri biraz da maske kullanımı nedeniyle cildimdeki yağlanmanın arttığını gözlemledim; yaz mevsiminde. Cildimde duruşunu ve kendini unutturacak kadar hafif yapısı ile Yves Rocher kusursuz ten kompakt pudrayı kullanmaya başlamıştım.

      

KUSURSUZ TEN KOMPAKT PUDRA

*Cildinize daha sağlıklı bir görünüm sağlar.

*Cildin mat bir görünüm kazanmasını sağlar.

*Cilt dokusunu pürüzsüzleştirir.

*Paraben içermez. 

    Vaatlerini yerine getiren güzel bir ürün. Yves Rocher doğum günü kampanyasında alabilirsiniz daha uygun bir şekilde satın almış olursunuz. Şimdilik yorumlarım bu kadar. Ancak son zamanlarda dinlemeyi çok sevdiğim müzik listemi de şöyle paylaşayım belki sizlerin de listenize girer.

*Lauv(Love Like That)

*Fly me to the moon(Lofi Cover)

*Lauv(I like me better)

*Ed Sheeran(I don't care, acustic)

*Ed Sheeran(Beautiful people(feat.Khalid)

*Lauv(Paris in the rain)

IG:@camdanduslerblog

Youtube:post-it notlar

11 Kasım 2020 Çarşamba

RENK TERCİHİ


Bir renk olmayı isteseniz bu hangi renk olurdu? Fotoğrafta kırmızı renk bir elbise giysem de sanırım benim için lacivert veyahut mor olurdu...Lacivert gecenin rengi olduğundan derin bir renk mor ise mevsimlerin en güzel zamanlarını çağrıştıran mutluluk verici bir renk... Renklerin dünyasında kaybolmak ve aslında hissedebilmek huzurun kapısını aralıyor. Sessiz ve renkli bir dil... 
 Sonbahar, bu şehirde gece serinliği demek. Sarı ve kahverenginin dünyasını çok az da olsa görebilmek olsa da ansızın gelebilecek bir kışa hazırlık... Geçenlerde bir yazı okumuştum Adana koskocaman bir "ansızın"dır. Yağmur sonrası ansızın yüzünü gösteren güneş; yağmuru unutturmak istercesine baharı yaşatırken; gün-geceye ardalanmasında ansızın gelen serinliktir. Bu ansızın hızına yetişilmeyecek gibi değildir; zamanı hemen yanı başınızda hissetmektir. Bu his yetişememek değil o anda yer almaktır. 
    Şehre inat son zamanlarda yetişemediğimi hissediyorum. Ama hayatıma... Bir resim gözümün önünde koskocaman bir dünya kalabalığında sağıdan solumdan geçenler hızlı birer çekimde gibiler; ben duruyorum. Gözlerimi ovuşturuyorum; günün aydınlanmasında, gözlerimi kapatıyorum geceye olan yolcukla...
Sanırım güzel haberlere; biraz motivasyona ihtiyacım olduğu bir dönemdeyim. Kitap okumayı özledim. Uzun süre bilgisayar başında olmak gözlerimi felaket yoruyor. Uzun uzun yürüyüş yapmayı özledim.Özlediğim ince detayları fotoğraflamayı aslında not almayı özledim. Kasım ayı daha şimdiden on bir günü geride bıraktı. Umarım aralık o kışın belki soğuk ama derindeki sıcak kalbini gösterir. 
Bu ay The Queen's Gambit dizisini izledim hemen yorumlamak istedim ama sonraki yazımda ayrıntılı bir şekilde yorumlamak daha iyi olur dedim. Müzik listem biraz daha genişledi belki sizlerde eklemek isterseniz;
*Pal Pal Dil Ke Paas Title Song
*Vaaste Song-Nikhil D
*Saad Lamjarred- Adda el kalam (Oldukça eğlenceli bir klibi var)
*Mark Eliyahu-open sky


4 Kasım 2020 Çarşamba

NEUTROGENA SOOTHING CLEAR



Sevdiğim bir alıntı ile başlamak istiyorum yazıma; "Karanlığa gömüldüğünüzde şöyle söyleyin: Bu karanlık, henüz sökmemiş bir şafaktan ibaret..."(Halil Cibran)
Bu alıntıyı kendime de şu sıra tekrar ediyorum; bence oldukça anlamlı bir söz. Umut daima çiçek açmalı; zamanını beklerken. Bu bekleyişte tabi değişimleri de göz ardı etmeden. Bugünlerde cildim bilmiyorum maske kullanmaktan dolayı mı, çene bölümümde sivilcelenmeler oluştu hatta yanaklarda da. Bu duruma canım sıkılsa da kışın hafif hafif etkisini de hissettirmesiyle cildimdeki yağ oranını dengeleyecek yüz nemlendiricileri arayışında iken denemek için Neutrage Yağsız Yüz Nemlendiricisini satın aldım.
                                   
      Yağsız Yüz Nemlendirici
"Zerdeçal asırlardır zengin antioksidan içeriği ve yatıştırıcı özelliği ile bilinir. Hafif dokulu Neutragena Soothing Clear Yağsız Yüz Nemlendiricisi sivilcelenmeye yatkın ciltleri anında nemlendirerek stresli cildi yatıştırır." 
*Cildin nemini geri kazanmasına yardımcı olur. 
*Cilt dostu zerdeçalla zenginleştirilmiş bu nemlendirici hızlı emilen hafif jel formülü sayesinde sağlıklı bir görünüm için cildi besler ve rahatlatır. 
*Nemini kaybetmiş, karma veya sivilcelenmeye yatkın ciltler için uygundur.
       Yağsızdır ve yapışkan his bırakmaz. 
*Leke bırakmaz
*Gözenekleri tıkamaz 
*Mineral Yağ ve Sülfat içermez
    Varlığını hissetmediğiniz kadar ince bir yapısı var. Ciltte mevsimsel değişimlerde yorgun ve kuru hala gelirken umulmadık etkiler de ortaya çıkabiliyor. Cildimdeki yağ oranını dengeleyen bu ürünü sevdim. Ancak ilk kullanım sırasında hafif bir yanma hissi geliyor muhtemelen zerdeçal etkisi. Bu etki çok çabuk geçiyor. Fiyatı ise oldukça uygun bir ürün. Özellikle indirimde iken 17 liraya kadar düşebiliyor. Nemlendirici kremin kokusu belirgin değil; cildinize sürdüğünüz anda bir anda hissediyorsunuz ama o koku etkisi kaybolup nem vermekte...

Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı....

27 Ekim 2020 Salı

GÜNLÜĞÜME YAZACAK NOTLAR

 


(ADANA SEYHAN GÖLÜ)

"Eh hepimiz hayatımızı kazanmak zorundayız."
"Öyle" dedi Tom. "Ama keşke başkasının hakkını almadan kazanmanın bir yolunu bulsaydın."(Gazap Üzümleri)
Büyümek mi zor büyürken değişen özelliklerimizi hayata uydurmak mı? Yaş sınırı denilen evrelere ne çabuk geldim bazen bende sorguluyorum ama sanırım haklılar. Henüz 30 olmadım ama çok sevdiğim birisi 30 yaşından sonra hayatı daha iyi anlayacak 35'inden sonra aman ben bunlara mı üzülmüşüm diyecek ve gerçek aydınlanmayı ise 40 yaşında yaşayacaksın, demişti. Gülümsemiştim. Çünkü hayal ettiğim; hayatta sayılar değil huzur ve mutluluk olacaktı. Yaşlanmak sadece yaş almak olacaktı. 

Büyümenin o hızlı akışında yüzümdeki çizgiler; saçımdaki beyazlar beni bir gülümsemeye sevk edecekti. Planlamalarım pek iyi gitmiyor; hayatım boyunca düzenli ders çalışan birisi olamadım biraz sıkıldım biraz da dersi derste öğrenen insanlardanım evet  ancak sorumluluklarımı ödevlerimi verilen projeleri en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Elimden gelen bütün çabayı gösterirsem; dürüst olursam hayallerim gerçek olur sanmıştım. Aslında sıradan biraz da basit hayallerdi... Geldiğim noktaya bakıyorum; Atanamayan bilişim öğretmeni, adalet bölüm mezunu ve çocuk gelişimi ikinci sınıftayım. Aradaki yüksek lisans durumunu anlatmıştım aslında. Tezimle elimde kaldım. Evraklarımı dahi teslim etmeye üşenen danışmanım unvanını artırmış; birisinin hayatını nasıl etkilediğini umursamadan muhtemelen aklına dahi gelmeden... Merak ediyorum; tek bir harf öğrettiğin herhangi bir insanın o harf sonrası cümle kurabilmesi mutlu etmez miydi? Ben ve bencilliğin ortasında vicdan, empati sorumlulukları olmadan insanı değerlerimiz ayakta kalabilecek midir? Öğretmen olmanın büyük bir sorumluluk getirdiğine inandım; öğretmek , ezberletmek olabilir ve kalıcılığı? Onun hayatına etkisi? 

Akademisyenlik yapmak hayalini kurmak bile listemden sildim artık o kadar bir kötü hissettiriyor. Yakın bir arkadaşım yüksek lisans döneminde; online derslerde öğretmenin gerekirse 9 saat çalışılıp makaleler okunup; rapor hazırlanıp dönemin geçiş sürecini anlatırken dersleri sadece kendisinin!! değil; çalışılıp öğrencilerin de anlatacağını söylediğini bu yüzden zorlayıcı olduğunu belirtti. Hatta öğretmen olarak ders anlatmak zorunda değilmiş. Şu duruma katılmıyorum yeni başlayan bir öğrencinin yaşı kaç olursa olsun öğrenme hevesini kırarcasına hadi anlat dedikten sonra kibar hakaretlerle diğer  öğrencilerin arasında rezil etmenin nasıl bir manası var... O kişinin gururu yok mu!!!


Eğitim ve öğretim öğrenci odaklı olmalı öğretmen rehber olmalı derken bunun kastedildiğini düşünmüyorum. Eğer bilinmeyen bir yolda ilk ışığın yakılmazsa o kişi kendi ışığını da kaybetmez mi... Bu arada müthiş derecede şuna alıştırılmaya çalışıyoruz. 14 yaşındaki çocuğumu pandemi döneminde Anadolu lisesi sınavlarına hazırladım; 3 yaşındaki çocuğuma bakıyorum kimse bana zamanım yok demesin. Kocam İngilizce öğrenmeyi kafasına koydu ne yaptı ne etti her an kulağında kulaklık İngilizce çalıştı. Ne mi oldu; yabancı dil sınavından 75 aldı. Tebrik ediyorum eşinizi ama o arkadaşım harika bir bölüm bitirdi onunla aynı sınıfta aynı sınavlara girdik ve şu an işsiz diye o kadar çok üzülüyor ki; tek bir durumla uğraşmıyor ki kendimi de düşünüyorum bende tek bir işle uğraşmıyorum. Robotik kodlama sertifikam geçen ay geldi, KPSS açıklandı memuriyet puanı olarak 80 puan aldım muhtemelen atama için yine yetmeyecektir. Yakın zamanda çocuk gelişimi vize sınavları başlayacak ve aralık ayında yökdil sınavına gireceğim unutmadan İcra müdür ve müdür yardımcılığı sınavına ilk kez bu yıl giriyorum. Not tutmak bile günlerimi aldı. Yazılı sınav sonrası mülakat sınavı ve bu arada ücretli öğretmenlik dahi çağırılmadım. O arkadaşım özel sektörde dahi şu sıra iş bulamıyor; stres ve baskı altında hayatındaki eğitim kalitesini yükseltmek için başladığı yüksek lisansta bu şekilde üzülünce benim de yaşadıklarım aklıma geldi. Ders döneminden 4'lük sistemde 3 üzerinden geçtim tez ise yazdıklarım, okuduklarınız... Yorgunluklarımız artık hayal kırıklıklarına karışırken; merhamet ve anlayış hayatın her alanında olmalı diyorum. Kişi geçtiği zorlukları çok çabuk unutmaya meyilli demek ki... Yaşadığı zorlukları başkasından çıkarmaya niyetli. Zorlamak bir alanda o kişi üzerinde olumlu etki yapmaz. Evet zor ama okuyacaksın anlatacaksın demek yerine sevdirmek bence daha önemli. İnsan sevince yaşadığı zorluk zorluk gelmez. Günlerce yazdığım tezin bölümleri için kapılarda beklediğim e-maillerime dönüt alamadığım için ben sana böyle mi söylemiştim düzeltmemişsin diye odada diğer öğretmenler önünde hakarete uğradığımda bu süreç böyle. Hocanın kapısından ayrılmayacaksın hatta ayak işlerini yapacaksın denildiği çok oldu. Egolar üzerinde uzun yazardım ama arkadaşımın üzüntüsünü görünce onda bana söylenenlerin söylenmesi; bilmiyorum. Böyle olmamalı... Keşke insan önce insan olduğunu unutmasa...

IG:@camdanduslerblog

Youtube:post-it notlar

23 Ekim 2020 Cuma

NEVER HAVE I EVER



               Bir dizi önerisi gelsin mi? Ama üzmesin, fazla da yormasın hatta güldürsün. Öyleyse...Uzun zamandır beni hem güldürecek hem de eğlendirecek bir dizi arıyordum. İşte tam bu arayıştayken NEVER HAVE I EVER dizisini izlemeye karar verdim. Biraz önyargılıydım ama ilk bölüm dışında ikinci bölümü de izleyip devam edip etmemeye karar verecektim ki; ilk sezon 10 bölüm o kadar çabuk bitti ki ama ikinci sezon da olmalıydı keşke dedim.

    Ön yargımın ilk sebebi klasik Amerikan gençlik dizilerinden mi acaba? sorusu idi. Çünkü tekrarlanan sahneler, tahmin edilebilir sonuçlar izleyici de ekrandan alıyor. Diziyi izlemeye başladığımda bölümlerin akıcı olması bir yana izleyici de yormadan bilmemiz gereken şeyleri anlatıcı kullanarak hızlı bir şekilde anlatması ilginçti. Bu arada uzun zamandır Hint Filmleri de izlemediğim için gerçekten güldüğüm bir dizi de oldu. Yer yer Hindistan kültürünü de hissediyorsunuz hatta kendi adetlerini düşünmeleri ince esprilerin olması çok güzeldi. Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.

   Gelelim konumuza; Never Have I Ever dizisi lise ikinci sınıf öğrencisi olan Devi'nin hikayesini konu ediniyor. Ailesi Hindistan'dan ABD'ye göç etmiştir. Lisenin ilk yılında Devi'nin yaşadığı üzüntülü olay onun herhangi bir fiziki sebep olmadan belden aşağısının felç kalmasına sebep olmuştur. İkinci sene geldiğinde ise Devi kendince bazı kararlar almış; senenin güzel geçmesi için elinden geleni yapmaya çalışacaktır. Aldığı karar bu yönde olsa da Devi öfkesine bir türlü hakim olamadığı için kendisini oldukça sıkıntılı durumlar içinde bulmaktadır. Devi(Maitreyi Ramakrishnan) zeki bir kız olması; uyum sağlamak ve gelenekler ile ilgili olan sorularu ve hatta sorunları ile tatlı bir lise öğrencisi. Kimi zamanda kızmadım değil hani. Devi'nin iki arkadaşının ona destek olması ve Devi'nin yaptığı hatalara rağmen arkadaşlıklarına devam edip değer vermeleri anlamlıydı. Gerçek hayat olarak bakarsam arkadaşlıkları bitebilirdi de kuvvetle muhtemel. Dizimizin aşırı kaslı ve yakışıklı popüler çocuğunun Paxton'un(Darren barnet) da farklı bir derinliğinin olması Devi'nin baş düşmanı olan bir diğer zeki karakterimiz Ben'in sevimliliği (Jaren Lewison) ve klasik sezon finalinin yerine ince ve hassas bir finalinin olması ile ikinci sezonu bekliyorum.

Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...

IG:@camdanduslerblog

Youtube:post-it notlar

16 Ekim 2020 Cuma

EN İYİ AT KILI FIRÇASI?

 

Sonbahar ruhu; benim için daima yapmam gerekenler, yapmayı düşündüklerim ve yapamadıklarım şeklinde üçe ayrılır. Bu üçe ayrılma belki de zamanın kumlarının avuçlarımdan kayıp gitmesi ile ilgili. Zamanın şehirlere yansımasıyla... Lefkoşa'da iken kum saatindeki o kumların hiç akmadığını hissederdim; birer birer akan kumlar bana inat yaparcasına günleri saydırırdı. Yorucu olduğunu düşünürdüm. Şimdi ise zamanın su gibi aktığı devre daha yorucuymuş diyorum. Böyle zamanlarda sevdiğim kokuların yanı başımda olmasını istiyorum. Bu kokuların başında da lavanta geliyor. Doğal kokuları ve yağları çok seviyorum. Yasemin, nane, lavanta beni onların arasında bırakın :) 





Sevmemin yanında lavanta yağının oldukça faydaları da bulunmakta. Baş ağrısını; stresi, uyku problemlerini ve  mide bulantılarını hafifletici etkisine, saç bakımına(saç derisini besleyerek daha parlak ve canlı bir görünüme) kadar bu faydaları saymakla bitmez.



At kılı fırçasının faydaları ise;

1.Kan Dolaşım Hızını Arttırmaya Olanak Sağlar
Uygun kıl yapısı sayesinde cildinize zarar vermeden kullanım sağlar. Cildinizi bu ürün ile kuru fırçalamak bölgesel kan dolaşım hızını artırmaya olanak sağlar.

2.Sağlıklı Yaşam
Doğal at kılı fırçası düzenli ve doğru kullanıldığında selüliti en aza indirmeye yardımcı olur. Sağlıklı ve dengeli beslenme, egzersiz ve yogayla vücudunuzu her gün hareket ettirerek selülitleri azaltabilirsiniz. Sürekli hareket halinde olan vücudunuz günlük yaşantınızı da olumlu etkileyecektir.

3.Ciltte Ölü Tabakayı Temizler ve Nefes Almasını Sağlar
Kuru cilde uygulanan at kılı fırçası ile cildiniz daha parlak ve daha sıkı bir görünüme kavuşacaktır. Bu işlem sırasında ölü cilt tabakası atılarak vücudun nefes almasını sağlar.

4.Enerji İçerir
Güne başlangıç sırasında yapacağınız bu işlemle uyanmanızı kolaylaştırarak vücudunuzdaki enerji hissedebilirsiniz. Sabahları uyandığınızda birkaç dakika kuru cildinize uygulayabilirsiniz
Özel yapısı ile hazırlanan at kılı fırçası stresi azaltarak vücudunuzda rahatlatıcı ve yatıştırıcı bir etki oluşmasını sağlar.
      
       5.Stresinizin Azalmasını Sağlar

Özel yapısı ile hazırlanan at kılı fırçası stresi azaltarak vücudunuzda rahatlatıcı ve yatıştırıcı bir etki oluşmasını sağlar

                                               
        Bu ikili son zamanlarda sevdiğim ve kullanmayı alışkanlık haline getirdiğim ikili. Lavanta yağının güzel ve stresi azaltıcı etkisi ile kan dolaşımı hızlandıran at kılı fırçasını indirimde iken almıştım. İndirim olmadan da almak cidden artık imkansız gibi geliyor. Neredeyse 300 TL den fazla olan çeşidi olduğu gibi yüz de yüz doğal at kılı fırçası mı emin de olamadığımız çeşitli at kılı fırçaları var. Ben 59 liraya satın almıştım ama şu an baktığımda 85 liraya çıkmış. 
   Kendinize beş dakika ayırmak tüm yoğunluklar arasında aslında güzel bir terapi gibi. At kılı fırçasına lavanta yağı damlatıp kullandığımda olumlu özelliklerin oldukça fazla olduğunu gördüm. Öncelikle cildin nefes almasını sağlarken ölü tabakanın atılmasını da sağladı. Ciltteki batıkları da azaltırken kan dolaşımını artırdığı içi küçük çatlakların da azaldığını gördüm ve sert bir fırça değil. Tek olumsuz yanı benim için fırçanın kıllarının dökülmesi oldu.
Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...

10 Ekim 2020 Cumartesi

ROBOT KİTİ AÇILIMI

Yüz yüze alışveriş yapmayı özledim... Uzun zamandır pazara dahi giderken oldukça dikkatli davranmaya çalışıyorum, kalabalık ortamlardan uzak duruyorum, koronavirüs yüzünden. Çoğu insan hala çok dikkatsiz bunu belirtmek isterim ki maske takmamayı geçtim herhangi bir meyve tezgahında hop itekleme, yer kapma yarışına giriyorlar kendi kendilerine. Online alışverişleri artık böyle olunca mecburen yapmak zorunda kalıyor insan. 
Geçen Mart ayında bir öğrencimin teknolojiye olan ilgisini görüp o zamandan sipariş ettiğim Solar kit Nisan ayında gelince dolabımda saklamışım; olur ya herhangi bir okul dönüş zamanı Haziran ayı gelmeden olursa öğrencime veririm düşüncesiyle. Ne yazık ki dönüş olmayınca tüm yaz acaba ben mi yapsam derken geçenlerde yapmaya karar verdim. 

Kutu deforme oluş bir şekilde teslim edilse de ürün parçaları eksiksizdi. Kutunun üzerinde oluşturabileceğiniz 6 çeşit tasarım resmi bulunmakta.



Küçük bir güneş enerjisi paneli ve bağlantı için birkaç tel bulunmakta. Ayrıca robotun motor parçalarını siz birleştiriyorsunuz.


Ne yazık ki Türkçe dil desteği olmadığı için resimlere bakarak anlamaya çalışıyorsunuz. Aslında ilk kez benim deneme yapmam güzel oldu. Öğrencilerimin tek başına zorlanacağını düşündüğüm bir set olduğunu gördüm. Teknoloji çağından daha da öteye doğru yol alıyoruz. Telefonlar, laptoplar, akıllı saatler, tabletler hayatımızın bir parçası değil de adeta hayatımızın tamamındalar. Kodlamaya, makinelerin kullanım yöntemlerinin yöneticisi olmaya ilgi duyan özellikle 11-14 yaş aralığında çok fazla öğrenci var. Branşım Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği olsa da derslerimiz 5 ve 6.sınıflarda zorunlu ve saatimiz çok az; ataması ise neredeyse yok. Dünya bu kadar teknolojik anlamda ilerlemişken her kademeye zorunlu olsa dersimiz güzel olacak da işte... 
Bu yaz robotik kodlama, aurdino sertifikası da aldım ki en önemli etken özel okulda çalışan arkadaşlarımın robotik kodlama tasarımlarının gerekli envanter desteğinin sağlandığı dersleri gördüğüm için. Çocuklarında ilgisini gördüğümden kendimi geliştirip devlet okullarında en az maliyetle de olsa uygulamalar yaparak yalnızca teknoloji dünyasında kullanan değil de tasarlayan olmalarını sağlamak istedim. 
Bu sette parçalar birbirine tam olarak oturmadığı ve güneş enerji paneli çalışmadığı için istediğim sonuç ortaya çıkmasa da benim için de bir adım olduğunu düşünüyorum. Umarım tasarım konusunda daha da ilerler sizlerle de paylaşabilirim. 
Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı....

5 Ekim 2020 Pazartesi

ENOLA HOLMES

ENOLA HOLMES


         Uzun zamandır film izleyemiyordum.
 Belki düşüncelerimin yoğunluğundan dikkatimi veremediğimden belki de izlemek istediğim tarzdaki filmleri bir türlü yakalayamadığımdan... Ama bu düşüncemi değiştiren bir Netflix filmi diyorum; Enola Holmes... 

Sherlock Holmes hayranı olarak şunu da belirtmeliyim ki Benedict Cumberbatch evet hayranları çok olsa da benim için Sherlock Robert Downey Jr.'dur. Evet kendisini aşırı karizmatik ve özgüvenli bulsam da Sherlock ruh hali denilen o ruh halini yansıttığını düşünüyorum. O ruh halinin temelden gelen etkileri peki? Peki ya kahramanlar ve olaylar belirgin olsa da onların aileleri... 

Sherlock; zekasını, parçadan bütüne doğru bulmacaları teker teker yerine yerleştirmesi, detayları zihninde tutması ve aslında soğukkanlılığıyla parlaması aile fertlerinden hangisine has bir özellik olmalı? Annesi, babası, bu arada Sherlock'un kendisinden 7 yaş büyük olan abisi Mycroft, belki de kardeşi...Yine bir kitaptan uyarlama olan Enola Holmes'u çok sevdim.
       Milli Boby Brown'u ilk kez izliyorum. 
Stranger Things dizisini duysam da izlemedim ne yazık ki. Ancak henüz 16 yaşında olmasına rağmen verdiği enerji harika.
 Enola karakterinin gerçekliğini izlerken sorgulatmıyor. Tamamen bağımsız bir karakter olan Sherlock'un ailesi olması, küçük kız kardeşinin zekasının onunkiyle boy ölçüşmesi oldukça başarılı. 

 Nancy Springer kitap serisinden uyarlanan Enola Holmes (Millie Boby Brown) filmin odak noktası. Annesi ile izole olmuş bir şekilde yaşarken 16. doğum gününde annesinin ortadan kaybolmasıyla Enola; kendisini büyük bir gizemin ortasında buluyor. 
Evden çoktan ayrılmış olan abileri Mycroft(Sam Claflin) ve diğer abisi Sherlock'un annelerinin kaybolmasını haber aldıktan sonra eve döndüklerinde Enola konusunda oldukça şaşırırlar. 
Anneleri(Helena Bonham Carter) Enola'yı kendisi eğitmiş, zamanın çok ilerisinde ona dövüş sanatları konusunda eğitim verdiği gibi akademik yönden de onu mükemmel hale getirmiştir. 
Mycroft bu durumdan hoşlanmaz ve onu dönemin kadın erkek eşitsizliğinde gerçek bir hanımefendi!!!! gibi yetişmesini sağlamak için okula göndermek ister. Sherlock ise tam bir umursamaz tavır takınır bu konuda ancak filmin sonunda birkaç cümlesi bu konuda beni mutlu ettiğini söylemeden geçemeyeceğim. 
Böyle bir okula gitmek istemeyen Enola annesini de bulmak için Londra sokaklarında biraz tehlikeli biraz da hayat dolu bir maceraya atılır.
                    
 Enola annesi tarafından insanlar ne derse desin hatta ne dayatılırsa dayatılsın kendisi ve ne olmak istediği konusunda eğitilmiştir. Kendi kararlarını alırken annesinin de öğretilerini sorgulayarak vicdan ve zeka aslında kalp üçgeninde harmanlanmış bir karakter.

 Sherlock'tan önce gizemin ipuçlarına ulaşması da aslında onun ne kadar zeki ve iyi bir dedektif olduğunu gösteriyor. Dönemin o bildiğimiz kadınların yalnızca mükemmel bir eş konusunda eğitilmesi gerektiği inancını taşıyan öğretilere karşı dimdik duran tercihlerini zekasıyla harmanlamayı bilecek kadar iyi bir karakter. Güçlü, aldığı kararların arkasında duran bir erkek tarafından kurtarılmayı beklemeden kendisini kurtaran bu filmin ana kahramanın hikayesi bence devam etmeli. All the bright places(tık tık) filminden sonra beğendiğim bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. 

Beklerim yorumlarınızı...

28 Eylül 2020 Pazartesi

LOREAL HYALURON UZMANI NEMLENDİRİCİ


Alışkanlıklarınıza bağlı mısınız? Değişiklik hayatınızda nasıl bir yere sahip? Bilmiyorum nedense bu iki soru zihnimde şu sıra fazlasıyla yer edinmekte. Alışkanlıktan daha çok anılarımdaki bana o yılı ve zamanı hatırlatan eşyalarımı gözümün önünde tutmayı seviyorum. O eşyalar bana umut veriyor fakat son zamanlarda o eşyaların yanına beni pozitif anlamda motive edecek başka unsurlar koymak istiyorum. Bakalım...
Yaz döneminde günlük kremler için arayışta iken Trendyol indiriminde ikili set halinde satılan Loreal Hyaluron uzmanı nemlendirici kremi gördüm. Oldukça uygun gelinde hemen sipariş verdim. Setin yanında hediye olarak verilen küçük pembe çantaya bayıldığımı söylemek isterim.



YENİ HYALURON UZMANI CİLT DOLGUNLAŞTIRAN NEMLENDİRİCİ KREM
2 çeşit hyaluronik asidin yüksek konsantrasyonuyla güçlendirilen formülü sayesinde daha parlak, pürüzsüz ve genç görünen bir cilt. Üstelik gündüz, gece, göz kremi ve maskesiyle tamamlanmış bir cilt bakım rutini sağlıyor.
1.Yüksek moleküller
Yüksek moleküler hyaluronik asit cildi pürüzsüzleştirir ve kırışıklık görünümünü azaltır.
2.Mikro moleküler hyaluronik asit epidermis tabakasına etki ederek cildi nemlendirerek dolgunlaştırır.



       Gündüz ve gece şeklinde aynı markanın bakım kremlerini kullanmamıştım. Kırışıklık problemleri henüz yaşamasam da hyaluronik asidin önemini son zamanlarda oldukça duyduğumdan özellikle de etkilerini ilerleyen zamanlara önlem olarak kullanmak istedim. Kırışıklık etkisini azaltıcı yorumunu bu yüzden yapamayacağım ama cildimdeki o gerginlik hissi, hafif dokusu ve güzel kokusu ile bir sonraki alışverişimde aynı markanın maske ve göz bakım kremini de satın almalısın dedirtti. İndirim zamanı bakmanızı tavsiye ederim.


Bu çanta içerisinde geldi kremlerim. Küçük diyorum ama iki krem de sığmıştı. Sevimli bir çanta... Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı... 

20 Eylül 2020 Pazar

CURSED


Eylül... 
Ne hızlı geçti böyle! Zamanın bu kadar hızlı vakitler genellikle sonbahar ayları oluyor benim için. Hala yazdan kalan o sıcak günler yerine sonbahar serinliğine ne zaman bırakacak merakı ile kış geliyor. Sonrası ise bir sayı daha artımı... 
Efsaneleri sever misiniz? Ben okumayı da dinlenmeyi de çok seviyorum. Özellikle Çukurova'da efsane bitmez iken başka ülkelerin efsaneleri de kendini hatırlatıyor. Merlin CNBC-E kanalında yayınlanırken tek bir bölümünü dahi kaçırmadan izlediğimi hatırlıyorum. Efsanevi Merlin'e farklı bir bakış açısı getirerek onun büyücü kimliğini saklayarak Arthur'un yanında olması ona yardım etmesi; beş sezonun neden devamı da olsaydı derken bitmişti.
 Tabi bu arada Morgana'nın güzelliğini de hatırlatayım. Cursed dizisi izlemenizin tavsiye edildiği de bir dizi. Merlin efsanesini bu kadar ilgiyle izleyen ve okuyan birisi olarak Cursed dizisini de izlemesem olmazdı. 


Merlin efsanesinde göl kraliçesinin de yeri ayrı olan Nimue'nin hikayesi Cursed dizisi...  Gölün hanımı/kraliçesi Arthur'a kılıcı verecek olan kişidir. Birçok yerde Arthur'un kılıcı saplandığı kayadan çıkarması ile gerçek kral olduğunu ispat etmesiyle başlayacak olan krallığı; gölün hanımının ona kılıcı teslim etmesiyle de kral olduğu anlatılmaktadır. 
Bu dizi de Nimue yani gölün hanımının Arthur'a kılıcı teslim etmek için çıktığı yolculuğu anlatıyor. Katherine Langford; 13reasonswhy dizisinden sonra izlediğim ikinci dizisi. Bence iyi yol almış biraz donuk bir ifadesi olduğunu düşünüyordum ama bu dizide başarılı buldum. Gölün kenarındaki köylerinde annesininde desteğiyle büyümeye çalışırken Nimue'nin babası tarafından terk edilme anlarını seyirciye iyi bir şekilde geçirdiğini düşünüyorum.


Efsanevi Merlin(Gustaf Skarsgard)... Müthiş bir oyuncu olduğunu düşünüyorum. Diziden sonra oyuncunun oynadığı başka hangi diziler varmış diye baktım. Meğer Vikings dizisinde yer almış. Merlin'in zekasının hafif deliliği üzerinde ilk sezon sonrası ikinci sezon gelmeli ve senin hikayeni daha çok izlemeliyim diyorum.  


Arthur(Devon Terrel)
Büyük bir soru işareti şeklinde havada kalan aslında bende merak uyandırmayan tek karakterdi. Merlin dizisi ile kıyaslamam yanlış ama o dizideki Arthur karakterinin gelişimi ve sevgisi gerçekten güzeldi. Bu dizideki sevgili Arthur ne yapacağından emin olamadığımız biraz kararsız hani arkamı döndüm ve kayboldu diyebileceğim şekilde güven vermedi ne yazık ki...

Dizinin fragmanlarından sonra mutlaka izlemeliyim ve nasıl efektler çekim kalitesi; manzaralar derken dizide dar bir alana hapsedildiklerini düşündüm nedense. Gölün hanımı Nimue'nin gözünden efsaneye farklı bir bakış açısı getirilse de umarım havada kalan sorular daha net bir şekilde işlenir. Sevgili Lancelot seni ne yapmışlar böyle derken Daniel Sharman'ı özlediğimi fark ettim.Teen Wolf;The Originals ki benim için en iyi Kol'du. 
Ortalama bir dizi olduğunu düşünsem de hala umudum var. Umarım daha güzel bir şekilde devam eder hikaye... Yorumlarınızı bekliyorum; herkese mutlu haftalar dilerim.

9 Eylül 2020 Çarşamba

ZAMANIN KEŞKESİNDE



  Yorgunluğa karışmış bitap yüzlerde 
Aydınlanmayı bekleyen sabahlar
      Derler ki gece yorar
 Sabahın ışıklarını beklemek yorar insanı
Öylesine dilemek
       Öylesine umut etmek
Yorar insanı...

Uzun zaman sonra karalamalarımdan oluşan defterlerimi karıştırırken buldum kendimi. Her sıkıntımda her hüznümde yazmaya sığındığım zamanları hatırlamak yine bir keşkenin kıskacına düşürdü. Sığındığım defterler; kalemin kifayetsizliğinde hüznümü yazıp mutlulukları doya doya yaşamak bir çeşit alışkanlık olmuş meğer... "Mutlulukların yazılmaya ihtiyacı yoktur gülümsemeler kağıda değil zihne aslında kalbe yazılmalıdır çünkü". Öyle düşünürdüm...Zamanla olan o yolculukta her durakta hayatın öğrettiği mutlulukları da yazmalıymışım; sayfalarda mutluluğun heyecanını hissetmeliyim. Sığındığım o sayfalarda acı tebessümler yerini başka kelimelere bırakmalıydı...
   Herkesin hayatında güzel olan yıllar vardır değil mi? O sayfaları karıştırırken 2012 yılına dönmek istediğimi anladım. Umut dolu bir yıldı benim için; bir otobüs durağında ellerimde bavulum evime giderken ilk kez kar yağdığını görmüştüm. Kısacık bir anda olsa avuçlarıma düşen kar tanelerinin erimeden hemen fotoğrafını çekmek istemiştim. Kar görmeyen şehrin çocuklarının karı görünce o heyecanını tahmin edemezsiniz. Nisan ayı ise benim için hatıra bırakan bir ay olmuştu. Sonsuzluk kolyeme baktıkça iyi ki diyorum. Sekiz rakamının uğuruna inandığım bir yıldı. 2020 yılı ise yorumlamaya yetecek kelimelerimin olmadığı bir yıl ki not alamamışım. Hüzünler yerine mutlulukları yazma kararım elime kalem aldırmamış. Bir fotoğraf düşünüyorum; tüm yorgunlukların ardından yeniden paragraf başı yapmak gerektiğinde ne yapmalı ve hangi kelime ile başlamalıyım? Bilmiyorum...
 Çalıkuşu kitabının bende çok ama çok özel bir yeri vardır. TRT'de Aydan Şener'in de yer aldığı Çalıkuşu dizisini belki defalarca izlemişimdir. Son zamanlarda da aklıma geldikçe günümüzden pek uzakta olmayan izlemeyi de özlediğim Fahriye Evcen, Burak Özçivit'li Çalıkuşu versiyonun şu müziğini bırakıyorum. Biraz olsun yıldızları izlerken onlardan küçük hikayeler çıkaranlar için...
                    



3 Eylül 2020 Perşembe

POLOSMART YÜZ TEMİZLEME CİHAZI


Son 91 yılın en sıcak gününden sonbaharın o güzel havasına ne zaman geçeceğiz? Bugünü nasıl anlatsam; bir ejderha alevini püskürtürken o alevde yok olmamak için klimalara koşuyorsunuz. Gün içerisinde bu ne sıcak Allah'ım gerçekten dayanamıyoruz cümlem bana eşlik edip durdu. Bu hafta hava böyleymiş buharlaşmadan öteki haftaya güzelce geçeriz inşAllah :)
Böyle havalarda değil dışarı çıkmak en uzak mesafe için kendinize mutfak buzdolabı önü seçiyorsunuz. 

                   
 Geçenlerde A101 kataloğunda sık sık gördüğüm yüz temizleme cihazını Trendyol'da indirimde görünce sipariş vermiştim. A101'de 30 TL gibi fiyatı vardı. Ama insanlarımız Corona'yı umursamadan kapıda kalabalık olduğu için o kalabalığa girmek istemediğim için ertelemiştim. Trendyol'da da 45 TL olduğunu görünce en azından kalabalığa girmeden elimde olur dedim.

Ürün özellikleri;
*12 farklı hız ayarı
*Otomatik zaman ayarı
*Suya dayanıklı
*Tüm cilt tiplerine uygun
*T-sonic titreşim teknolojisi

Yüz temizleme cihazları çok pahalı gerçekten. Fiyatına göre iyi bir ürün.Özellikle A101'de yakalayabilirseniz almanızı tavsiye ederim.12 farklı hız ayarın kendinize göre ayarlayabiliyorsunuz. Bir an da çalıştırmaya başladığınızda bu ne hız diyorsunuz. Ayarlama sonrası cildinize yüz temizleme jeli ile uygulayabilirsiniz. Ben yüzüm çok kızarır zannetmiştim ama kızarmadı. Bu kısım beni düşündürdü aslında etkisi konusunda. 3 dakika boyunca uygulama yaptığınızda cihaz kendiliğinden duruyor. Şarj kablosu da var zaten ama şarj kablosunu daha kullanmadım. Çok küçük olmadığını da belirtmeliyim. Benim ellerime göre kullanışlı geldi hatta. Sizlere de tavsiye ederim.

Şimdilik yorumlarım bu kadar. Pazar günü KPSS var. Benim gibi atanamayan bir arkadaşım youtube kanalı açtı. Bazı programlarda bende yardımcı olacağım inşAllah. Scratch gibi programlarda özellikle. Çok yeni girdiğimiz tüm sınavlardan notlarımızı paylaşacağız. Ziyaretlerinizi bekliyorum. Özellikle KPSS sonrası daha çok paylaşımda bulunacağız biraz acemice belki ama öğrenmek yolunda hem öğrenci hem de öğretmen olmak işin güzelliği...

26 Ağustos 2020 Çarşamba

GLISS SUN PROTECT SAÇ KREMİ

GLISS SUN PROTECT SAÇ KREMİ
                 
Kendinizi şanslı hissedenlerden misiniz?
 Ben kimi dönem şanssızlık denizinde kulaç attığımı düşünüyorum. Kimi dönem ise vay be hiç beklemiyordum dedikten sonra mutlu oluyorum :) Son aylarda şanssız hissederken denebunu kutusu ilk aşamada çıkmayıp kutu güncellemesi yapıldığında bana da çıkınca çok sevindim.
Denebunu temmuz  kutusuna kavuşanlar; şanslısınız oldukça... Orjinal boy ürünler vardı. Temmuz ayının kutusu için site başında bekledim oldukça. Sevgili Morduslerkitaplıgı ile konuşuyoruz arada yılda iki kez alabilirsem kendimi şanslı sayacağım artık. 
Ama Temmuz ayı denebunu kutusunda birçok ürün olsa da orjinal boy olduğu için çok sevindiğim ve sizlere tavsiye edebileceğim Gliss Sun Protect Koruyucu Sıvı Saç Kreminden bahsetmek istiyorum.
  Ürünü elime geçer geçmez kullanmaya başladım. 
*Güneş ışınlarından, klor ve tuzlu sudan zarar görmüş saçlara anında bakım yapar ve koruma sağlar.
*KAYISI Yağı ve UVA&UVB filtresi içeren formülüyle güneşin zararlarını onarır.
*Doğal parlaklığı artırır ve kolay taramaya yardımcı olur. Durulanmaz.

Benim sevdiğim özellikleri ise bu kozmetik ürünün hoş kokusu ve saçıma yumuşaklık vererek kolay taranmasına yardımcı olması...

İndirim zamanı bakmanızı tavsiye edeceğim ürünler arasında yer alabilir. Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...

20 Ağustos 2020 Perşembe

YVES ROCHER ROLL-ON

Ağustos ayında daha fazla yazı koymak isterdim ama nedense bilgisayarımı açıp bir türlü taslak yazılarımı tamamlayamadım. Bilgisayarımın hala bataryası sıkıntılı ve aradığım gibi laptop bulamadım aslında fiyatlarının bu kadar pahalı olması beni biraz daha bekletiyor. Neyse; sizler için Ağustos ayı nasıl geçmekte? Adana için o havanın durduğu nem oranlarının gece %99'u gördüğü zamanlar üç gündür biraz geride kaldı gibi. Şehir yavaş da olsa sonbahar mevsiminin o hafif serinliğini beklemekte sanki... 


 

Korona dolayısıyla alışveriş merkezlerine hala gitmediğim için Yves Rocher doğum günü kampanyasından yararlanamam diye düşünüyordum. Ancak ayın sonuna doğru çarşıya gitmem gerektiği için bulvar üzerinde yer alan Yves Rocher mağazasından alışverişlerimi tamamladım. İlerleyen zamanlarda onlarında da yorumlamaları gelecek. Ama kullanır kullanmaz memnun olduğum bu roll-on yorumunu tamamlamak istedim.


24 saat terlemeye karşı koruma vaadi var! Ancak şunu belirtmeliyim duş sonrası kullanım tavsiye ediyorum. Tüm gün koruma konusunda ortalama bir başarısı var. Çok güzel misket limonu kokan bu ürünü indirim zamanında bakmanızı tavsiye ediyorum. Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...

9 Ağustos 2020 Pazar

REVOX BIOTIN COLLAGEN ŞAMPUAN

                    
         Ağustos ayının ilk yazısı biraz geç geldi. Aslında ne ara ağustos ikinci haftasına geçiş yaptık;anlamadım bile. Zamanı daima avuçlarımdaki kuma benzetirim ne kadar korumaya çalışsam da eninde sonunda tane tane olsa akıp gidecek... Aynadaki yansımamız ise zamanın geçtiğini hissettirirken belki konuşan yalnızca umudumuz olacak. 
      Ağustos sevdiğim bir ay; Adana için sarı sıcağın en çok hissedildiği ay! Öyle ki gece nem oranı %99'u gördüğümüzde uyumak imkansız hale gelirken birkaç damla esinti için dua ediyorsunuz. Buna rağmen Ağustos ayının renk cümbüşün izlemeyi seviyorum. Tarlalar yeşilin kahverengiyle yolculuğunda en çok güneşin rengine aşina oluyorsunuz. Bu güzel tarafı tabi ki bir de şöyle bir durum var ki güneşin cilt ve saç üzerindeki yorucu etkileri ile uğraşmak zorunda kalıyorsunuz. 
  Mevsim geçişleri belki demir eksikliği yüzünden son zamanlarda inanılmaz bir şekilde saçlarım dökülüyordu. Aslında bu şampuan öncesinde Elidor Turuncu şampuanı kullandım bir iki kere ve dökülmeyi o şampuanında artırdığını düşünüyorum. Şampuan arayışım devam ederken ablam memnun kaldığı Revox Biotin&Collagen At kuyruğu Bitki Özlü Saç Bakım Şampuanını önerince bu şampuanı kullanmaya başladım. Neredeyse bitmek üzere; ikinci kutuyu alacağım inşAllah...
    Revox Biotin&Collagen At kuyruğu Bitki Özlü Saç Bakım Şampuanı
       Biotin: Saçlarınızın yoğun olarak beslenmesini ve gelişmesini sağlar.
   Kolajen: Yaşın ilerlemesi ile vücuttaki doğal kolajenler azalır. Bu da saçlarınızın dökülmesine, cansızlaşmasına neden olur. 
      Kolajen desteği alan saçlarda ise saç kayıpları azalmaktadır.  Kolajen saç foliküllerini destekler, sağlıklı olmalarına yardımcı olur.
    At kuyruğu kompleks: Saç ve saç derisini besler. 
E vitamin kompleks: Saç ve saç derisinde yoğun bir nemlendirici etki gösterir. 
     Yeni saç oluşumunu destekler. Revox biotin&collagen şampuanını saç ve saç derisine herhangi bir dermatolojik yan etkisinin olmadığı yapılan laboratuvar testleriyle kanıtlanmıştır.
Saçlarım normalde hızlı uzar; ancak bu şampuan kullandıktan sonra uzaması iki kat hızlı oldu. Canlılık ve parlaklığı saçlarımda belirgin olarak hissettim. Dökülme evet ne yazık ki beklentimi tam anlamıyla karşılamadı. Ama o gördüğüm çok fazla dökülme sonrası buna da şükür ne yapayım artık diyorum. Şampuanın içerisine birkaç damla üzüm çekirdeği yağı eklemesi yaptığımı da belirteyim... 
 Şimdilik yorumlarım bu kadar... Beklerim yorumlarınızı...