not etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
not etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Kasım 2022 Cuma

WOMEN LONG LEATHER GLOVES

 


Good music can change your mood during 
the day, right? November is the best month of autumn for me. This month, it's a little cold and a little spring is actually a month that carries the whole soul of autumn. It's so cold and so hot and so hot, it's kind of exhausting. Anyway, the best activity this month is to watch movies outside music, right? I love classic time movies. The details of the women's clothes in these films are admirable. Especially long gloves are the most beautiful accessories used in these films. Leather gloves are more than just a great accessory, like a leading character... So I picked out a few long glove models right away from the gsgonline site. We all need to feel like a movie star, don't we?







NAVY BLUE PALMS LONG BLACK LEATHER GLOVES FOR LADIES
I love the colors of the first model I've chosen for you. Dark blue is a deep, signature color. Combined with black, I think it provides a very strong aura. It's highly idolized with its premium construction and zipper detail. You can combine it to reflect your style at special occasions as it is for everyday use. This urban, stylish leather glove is made of 100% goat skin. The inner lining is artificial silk, giving your hands a soft touch.




                       

     BLACK ELBOW LEATHER GLOVES FOR WOMEN WITH ZIPPER

The gsgonline site has a variety of models and features, and you can find the glove you want. But I want you to pay particular attention to womens long leather gloves. These gloves can be combined to suit any style and fashion sense, so you need to make room in your closet.

This second leather glove I've chosen for you is a vintage spirit that loves classic style.

TWO-TONE BROWN LONG LEATHER GLOVES FOR LADIES
This glove has two shades of brown, and it's my last choice. Suitable for spring and autumn, you can buy this glove as a gift to your loved ones before the end of autumn. It's quite suitable for a timeless but untimely look.

I think you will find suitable gloves on this site.
 Don't miss my next post.








27 Ekim 2021 Çarşamba

LEGACIES SEASON 4

 

  Zamana yetişebiliyor musunuz ? Şu sıra ben yetişemiyorum. Özlediğim anlar, insanlar, kitaplar ve  diziler var. Neden bilmiyorum izlediğim dizilerde eski kaliteyi arıyorum. Avrupa Yakası kalitesinde bir aile komedi dizisi ya da How I met your Mother gibi samimi birbirlerine destek olmaktan vazgeçmeyen diziler artık yok ne yazık ki... Legacies dizisi de bir Klaus hayranı olarak başladım.
4.sezonunda olan bu dizi, Vampire Daires sonrası The Originals onun da devamı şeklinde başlayan bir dizi. Hope Mikaelson, tribrid yani tarihin en güçlü cadısı potansiyeli, vampir ve kurt güçlerine sahip olan Klaus 'un kızı. Olaylar onun çevresinde ama o ana kahraman değil. Gösterin şu kızın güçlerini yahu demekten kendimi alamıyorum. Erkek arkadaşı bir Anka kuşu olan Landon ve dizideki herkes onu kurtarma derdinde. Gemini ikizleri ve Hope arkadaşlığını sevsem de, Josie yerine Lizzy ki onda bir Caroline görüyorum ve hikayesini istiyorum. Dayısı Kai'den miras kalan mental problemler sanki yüzeysel geçiliyor. Hope yahu amca ve teyzelerin ne zaman görüşeceksin tarihin en güçlü ailesine sahipsin derken Freya'dan sonra 4.sezon 5.bölümde Rebecca geleceği haberleri dolaşmaya başladı. Heyecanla bekliyorum bu bölümü. Damon ve Elena'nin gölgelerini daha doğrusu varlıklarını duyumsal olarak dizide çok az hissetsek de keşke Caroline bu dizide kalıcı olsa diyorum. Malivore ve canavarlar artık çok uzadı ve farklı hikayeye ihtiyaç var bence. Bir umut sezonun daha hareketli geçmesi...
Şimdilik yorumlarım bu kadar:) Beklerim yorumlarınızı... Ayrıca konu ile ilgisiz olacak belki ama göz lazer ameliyatı yaptırmışsanız yorumlarınızı iletirseniz çok mutlu olurum. Lazer yaptırmak istiyorum ama olumlu yorumları belki de tecrübeleriniz beni de motive edecektir :)

21 Mayıs 2021 Cuma

EĞİTİM BİR KİTLE İMHA SİLAHI

 

"Çoğumuz kendi korkularımız ya da başkalarının şartlandırmalarıyla kendimizi düşük beklentilerin olduğu bir dünyaya hapsederiz. (sf.217)"

      Kitaptan bir alıntı ile yazıma başlamak istedim. Daha doğrusu kaybolduğum satırlar arasında zihnime en fazla soru sorduran alıntılardan birisi ile başlamak istedim. Şu sıra eğitim içerikli ve dünyadaki eğitimin sorgulanması ile ilgili çok fazla kitap okuyorum. Kovid-19 hayatımızı bu kadar ele geçirmişken bizden sonraki kuşaklar ve aslında kovid sonrası dünyadaki eğitimin geleceği merak konusu. Sizce de öyle değil mi? Klasik eğitim anlayışımız aynı kalabilir mi? Aynı kalmaya zaman izin verebilir mi; sanmıyorum. Zaman; hayatın en büyük sırdaşı ve attığı her adımda hayatın değişim dinamizmini etkileyen en önemli bir bilge unsur. Fakat insanoğlunun neredeyse yüz yıldan fazla aynı soruları sormasına ve bir cevap dehlizinde kulaç atmasına rağmen yine de temel sorulara işaret etmekten kendini kurtaramamış. Eğitim nedir ve iyi bir eğitim nasıl olmalıdır?

Kitabın yazarı; John Taylor Gatto otuz senelik öğretmenlik hayatında çeşitli okullarda; belirtmeliyim ki refah düzeyi birbirinden farklı olan bölgelerde çalışmış hatta Amerika'da yılın öğretmeni ödülü almış. Eğitim camiasındaki bunca yılın ardından eğitime oldukça farklı bir açıdan; muhalif olarak yaklaşmış. Eğitime muhalif olunur mu demeyin; bu kitapta okuyucuya sunulan düşüncelerin nedenleri ve sonuçları çerçevesinde aslında matematiğin istatistik sonuçlarına da yer verilmiş. Kitabı okurken hayretler içerisinde kalacağınız satırlar bir kenara bence bu kadar da sert bir bakış açısı olmamalıydı düşüncesine kapılacaksınız. Aslında Gatto'nun hedefi okuyucuları, kitleleri düşünmeye ve sorgulamaya yöneltmek. Hayatımıza giren zorunlu eğitim ile insanların çocukluk süreçlerinin uzatılarak yetişkinliğin ertelendiğini ve bu durumun özellikle yapıldığını belirtiyor. Gerçek hayattan kahramanların hikayesi ile bu düşüncesini pekiştiriyor. Gatto'ya göre  eğitimli insan iyi bir okuldan (üniversiteden) mezun olmuş insan değil bu yeterliliklere sahip olan insan. John Kanzius örneğini veriyor. "John Kanzius, kanserli tümörlere karşı yeni bir alet icat edebilmiştir çünkü o, kanser araştırmalarında uzman olmadığı hatta bir üniversite bitirmediği için, farklı bakış açılarını bir araya getirmeyi ve konuya o şekilde bakmayı başarabilmiştir.(sf.265)"

Gerçek bir eğitimin aynı tip ve aynı düşüncede insanlar yetiştirmek yerine kendini bilen, özelliklerini tanıyan ve aslında hayatında yetkin kararlar verebilen bireyler yetiştirilmesine imkan sağlaması gerektiğini savunmakta. Derslerin belirli saati ve teneffüslerle bitti komutu verilircesine evlere dağılıp gerçek problemleri tartışmayı engelleyici durumların olmasından bahsederken ertesi güne müfredattaki ilerlemeyi sağlamak adına edinilen bilgilerin unutulmasına vurgu yapıyor. 

Gatto'nun bu düşüncesine katılıyorum. Eğitim hayatımızda edinilen bilgilerin uygulanabilirliği olmadığı sürece daha doğrusu teorik kısmında takılı kaldığımız sürece unutacağız. Hayata geçirilmeyen, dün veya yarın değil bu günde işimize yaramayan eğitim körelmeye mahkum olacaktır. Yazarın dört yaşındaki çocuğu annesinin evi bulabilir misin sorusu üzerine; bırakıp evi bulmasını beklemek gibi gerçek yaşamdan verdiği kesitler bilmiyorum ama benim için çok fazla. Benjamin Franklin'in hayatından kesitlere yer verilmesi henüz 18 yaşında dünyayı dolaştığı teknesini New York limanına demirleyen Tania Aebi gibi gerçek yaşam hikayeleri beni de bazı noktalarda hayrete düşürse de temeldeki anlamın şu şekilde olduğunu düşünüyorum;

 Eğitim bir sonuçtur; birçok alanın paylaşımında şimdiden gelecek uzanan geçmişin köprüsüdür. Eğitim; kendini tek bir konu tek sınırlamaz; sosyoloji, tarih ve medeniyet kuramı iç içedir. Hayatla konunun bağı kurulmalıdır. Hayatın her alanında dört duvara bağlı olmaksızın her anda eğitim gerçekleştirilebilir. Eğitim şimdi de faydasını göstermelidir. Ertelenen umutlar, yetenekler, mucitlikler üniversite ve sonrasına ötelenmemelidir. Sorunlara çözümler üretebilmek için düşünen, kavramlar arası bağlar kurabilen, yaşamdaki yetkinliği kavramış bir çocuk gerçek başarının adımlarını ikişer, üçer hatta beşer beşer atabilecekken neden tek tek atsın hatta adım atmakta tereddüt yaşasın?

"Fabrika usulü eğitim, yirminci yüzyılın başında bizim tarihten gelen özgürlükçü eğitim anlayışımızın yerini aldı. Amaç çok farklı yönlere doğru gitme eğiliminde olan bireyselleşmiş hayat modelinin tek tip hale getirilmesiydi. Çünkü özgürlükçü eğitim gibi bir hammaddeden yönetimle ilgili kullanışlı bir ütopya üretilemezdi, özgürlük hiçbir şekilde yönetimsel etkinliği daha da artıracak bir rol oynayamazdı.(sf.250)"

"Küçük bir yelkenliyi tek başına kullanmayı öğrenmeye çalışan kişi, rüzgara karşı belirlenmiş hedefe doğru dümdüz ilerlerken kaçınılmaz olarak sağa ve sola ciddi yalpa vuracaktır. Fakat pratik yapa yapa başlangıçtaki acemi hataları düzelecektir çünkü geribildirimler denizci adayının reaksiyon ve muhakemesine yön vererek onu eğitecektir.(sf.152)"

Bence okunması gereken ilginç belki biraz sert ancak temelde teorik bilgiye hapsolan çocuklarımızın özgün, hayatının hikayesini yazmaktan korkmayan ve bu konuda adım atan, sorunlara çözüm üretmek için ötesini değil şimdi de çabalayan bireyler olarak yaşamda var olması gerektiğini vurgulayan bir kitap. Okul öğretimi ve eğitimi kesin bir şekilde ayırmış, eğitime daha doğrusu gerçek bir eğitim nasıl olması gerektiğine dair fikirlerini savunmuş okuyucuları da bu konuda düşünmeye sevk etmiş zorunlu okul öğretiminin ise bireyleri tekdüzeleştirdiğini belirtmiş yazar. 

Şimdilik yorumlarım bu kadar. Sizlerin de yorumlarınızı beklerim...


3 Haziran 2020 Çarşamba

PUŞKİN YÜZBAŞININ KIZI

                                   
"Aslan doğuştan yırtıcıydı fakat,
Daha yeni doyurmuştu karnını
Tatlılıkla sordu bana;
Ne işin var benim yuvamda?"
 (Sumarokov)
                                                    
Kitaptan bir alıntı ile başlamak istedim. Haziran ayına hızlı bir giriş yaptım hatta ne ara üç gün geçti diyorum. Madem ki bu ay benim için hızlı başladı o zaman bende ayak uydurayım diyerek bu ay yazılarımı da hızlandırmak istedim. Yinede online sınavlar çalışmam gereken dersler var umarım motive olabilirim.  Adalet 2. sınıf öğrencisiyim tek dersten kalmıştım geçen yıl. İlk dönemden kalmadığı ikinci dönemden kaldığı için bir dönem boş geçmiş gibi hissetsem de vizesine Mayıs ayında girdiğimde finallerin bu kadar çabuk olmasını beklemiyordum. Umarım tamamlar ve bu dönemi kapatmış olurum. Artık sürünceme de kalan bir durum istemiyorum. Yeni hatta sıfırdan başlangıçlar belki de hepimizin ihtiyacı olan... 
     Kitap listemdeki okumayı ertelediğim kitapları okumaya başladım. Puşkin; Yüzbaşının Kızı kitabı kendinizi kaptırdığınızda okuyup bitirip öyle kalkabilirsiniz. Oldukça akıcı ve okurken karakterlerin aldığı kararları ve davranışlarını merak ediyorsunuz. Rus edebiyatını seviyorum. Bize çok uzak bir edebiyat değil hatta kimi yerlerde zihninizin sesini de duyuyorsunuz. 
17 yaşındaki zengin bir ailenin çocuğu olan Pyotr Andreyeviç'in babasının da etkisi ile yaşadığı yerden oldukça uzağa gitmesi ve buradaki yüzbaşının kızı olan Marya'ya olan aşkı ve dönemdeki ayaklanmayı konu edinen bu kitap oldukça ilginç. Ağır cümleler karmaşık bir düzen yok; bence bu kadar akıcı olmasının sebebi de bu. Aşk, sadakat, ihanet ve savaş kitaptaki önemli noktalar. Ancak diğer konuların ağır basması ile kitapta aşk biraz geri planda. Pyotr karakterini sevdiği söyleyebilirim ama. Sevdiğine olan sadakati, ailesine olan bağlılığı ve görevi aslında onun gözünden bakabiliyorsunuz hikayeye. 
Benim için güzel bir klasikti okumanızı tavsiye ederim :) Beklerim yorumlarınızı...

29 Mart 2020 Pazar

PORTAKALLI KEK TARİFİ



PORTAKALLI KEK TARİFİ

*3 yumurta
*1.5 su bardağı toz şeker
*1 su bardağı sıvı yağ
*1 su bardağı süt
* Portakal rendesi
*Ceviz, kuru üzüm(evinizde hangisi varsa koyabilirsiniz)
*Tarçın( Benim tarçın sevgimden dolayı koydum. Ama orijinal tarifte yok. Güzel bir koku veriyor)
*1 paket vanilya
*1 paket kabartma tozu
*Aldığı kadar un

Hazırlanışı
Derin bir kapta yumurtaları ve toz şekeri iyice çırpın. Birkaç damla limon suyu da koyuyorum. Koku olmasını istemediğim için :) Sıvı yağ, süt ekleyip çırpmaya devam edin. Un, kabartma tozu, vanilyayı ve tarçını ekleyip karıştırın.  Son olarak cevizi ekleyip, karıştırın.  Kek kalıbını  katı yağ ile yağlayıp biraz un serpin. Dilimlediğiniz portakalları yerleştirdikten sonra hazırladığımız kek hamurunu üzerine dökün. Önceden ısıtılmış 180 dereceye ayarlı fırında 40 dakika pişirin. Pişen keki fırından alın ve soğumaya bırakın. Soğuduktan sonra kek kalıbını test çevirip kalıptan çıkarın. Dilimleyerek servis edebilirsiniz. 
Kelepçeli kek kalıbında bu keki ben yaptım. Fırın kağıdını kalıba göre ayarladıktan sonra portakal ve kek hamurunu eklediğim için soğumaya bıraktıktan sonra çıkarımı güzel oldu. Pişip pişmediğini kontrol etmek için kürdan iyi  bir yardımcı, bu arada... Oldukça lezzetli bir kek. Yaptığım gün ve ertesi güne de kalan kek çay, kahve yanına harika oldu. Portakallar çok canlı değillerdi bu konuda şikayetçiyim. Köyümüze gidemediğimiz ve pazardan da alamadığımız için market portakalları biraz sürprizli olabiliyor. Suyunu bırakıp biraz daha jölemsi bir duruşu olan kek aslında. Ama benim kullandığım portakallar biraz daha sabit kaldı ama olsun :) 
Bu ara çok fazla tarif deniyorum. Biraz sıkıntıdan biraz da az malzeme ile güzel tatlılar yapmak istiyorum. Beğendiğim, tutan tarifler oldukça sizlerle de paylaşacağım. Beklerim yorumlarınızı. 
Instagram: @camdanduslerblog

23 Şubat 2020 Pazar

PAZARTESİ SENDROMU?


            
Taşıyabileceğinden fazla yükler yüklenmek... Hayatın şartları belki zorunluluklar belki de çevre baskısı; hangi bahane ya da hangi gerçek. Manevi açıdan insan zorlandığında umuduna sarılıyor. Boğazım ağrısı, ses tellerimin acıması derken yollardayım. Saat 6.30 da uyanıp; 8'deki derse yetişmeye çalışıyorum. O saatte canım bir şey istemediğinden elma ve muz ile güne başlayıp yanıma öğle arası için sağlıklı atıştırmalıklar alıyorum. Öğle arası 40 dakika; her gün 6 saat dersim var haftada 22 saat. Bu hafta dördüncü haftam olacak. Gün saydığımı fark ettim. Mart ayını geçirip bırakmayı istiyorum. Okulda 1.5 yıldır kadrolu bilişim öğretmeni olmadığı için ücretli öğretmenler ile süreç devam ettirilmiş. İlk hafta oldukça zorlu geçti benim açımdan geçen yıl mayıs-haziran ayında görev aldığım okul oldukça uzaktı ama benim yaşıma en azından yakın öğretmenler olduğu için ders dışında öğretmenler odasında daha rahat hissediyordum. Ama bu okul merkezde olduğu için yaş ortalaması 45 ve üzeri... Özellikle yaş durumundan zorunlu bir şekilde emekli olma durumu olmasalar daha da çalışacaklarını düşünüyorum. Yani kuşak farkını belirgin bir şekilde hissettim. Tüm angarya işler bana yüklemeye çalışılması bir yana ücretsiz bilgisayar tamircisi geldi durumu hiç hoşuma gitmedi. Bilişim Teknolojiler öğretmeni olarak bilgisayar tamir işlerinden gerçekten anlamam ki mezuniyetten bu yana benden öğreniyorum. Teknoloji her an her saniye gelişiyor ve farklılıkları ile bir adım öncesi eski kalıyor. Ama tabi açıklamak imkansız; dersimi anlatayım sürecimi tamamlayayım ve maaşımı alayım diyorum ki gerçekten maaş anlamında ihtiyacım vardı. KPSS ücreti, mart ayında yökdil sınavına gireceğim; DGS aslında sınavlara gidecek maaşım :( Belirli bir yaştan sonra aile desteği olmadan da kendi masraflarımı karşılayabilmek en büyük dileğim oluyor bu arada okuduğum ikinci ve üçüncü üniversite harçlarını da unutmayayım. Notlarım bekleyiş ve tamamlanma bekleyen süreçlerle dolu...
Yorgun hissediyorum; bilgisayar sınıfı olmadan bilgisayar anlatmak çok zor çünkü; 45 kişilik sınıflarda ki çocuklar da haklı sıkılıyorlar aktif bir şekilde bilgisayar üzerinden dersleri öğrenmek istiyorlar. Bilgisayar sınıfında 18 bilgisayar olmasına rağmen virane bir halde; arşiv ihtiyacımız vardı zaten bu bilgisayarlar öğrencilere yetmezdi denilmesine mi üzüleyim; yazılı yapmak için kağıt parasının da kendimin vereceğine mi; aldığım maaş bereketli olsun diye dua ediyorum. 
Pozitif enerji ile dolmak isteğim :) Bu ara yollarda müzik listem oldukça çeşitlendi. 
CAFI feat. Mark Eliyahu-Alegria dinlemekten sıkılmadığım bir müzik... 
Güzel bir hafta olsun; bol bol mutlulukla ve kahkahalarla...

27 Ocak 2020 Pazartesi

BAYATLAMAYAN LOKMALIK KURABİYE TARİFİ

BAYATLAMAYAN LOKMALIK KURABIYE TARİFİ

Yeni tarifler denemeyi sever misiniz? Yeni tarifleri denemek ve içerisinde hangi maddelerin bulunduğunu bildiğim yiyecekleri yemeyi seviyorum. Yağ kısmında özellikle mideme çok çabuk dokunduğundan sanırım biraz hassasım bu konuda.  Dışarı yemeği mi ev yemeği mi sorusuna sonuna kadar ev yemeği diyenlerdenim. 

Lokmalık kurabiyeleri de tarif ararken daha doğrusu evimize misafir geleceği hafta ki herkese yetecek hatta fazla fazla yenilecek kurabiye tarifi ararken ilk kez yaptım ve çok lezzetli oldu. Uzun süre bayatlamıyor. Ağızda margarin tadı hissedip de rahatsızlık duyabileceğiniz bir lezzeti kesinlikle yok. Kırmızı pul biber de ayrıca bir lezzet veriyor.

BAYATLAMAYAN LOKMALIK KURABİYE TARİFİ

125 gr tereyağı
1 çay bardağı sıvıyağı
1 yemek kaşığı pudra şekeri
1 yemek kaşığı çörek otu
1 yumurta(sarısı üzerine beyazı içerisine)
2 yemek kaşığı üzüm sirkesi
1 tatlı kaşığı tuz
1 paket kabartma tozu
2,5 su bardağı un 

Orijinal tarif bu şekilde ancak evde o zaman pudra şekeri olmadığı için ben 1 yemek kaşığı dolu dolu olmadan normal şeker kullandım. Ayrıca 2,5 su bardağından fazla un kullandım. Tahminimce 3 bardak dolu dolu kullandığınızda daha kıvamlı ve yumuşak bir hamur oldu. Hamur kısmına 2,5 su bardağı undan sonra siz karar vermelisiniz. Yoğurdukça anlıyorsunuz hamurun un isteyip istemediğini.

* Tereyağı oda sıcaklığında yumuşak olmalı
* Önceden ısıtılmış olan fırında 180 derecede 20-25 dakikada hazır. 
Benim elim nedense çok küçük kurabiye yapamıyor. Bende şikayetçiyim bu durumdan ama 41 tane çıktı. Siz ayarlarsanız bence 50 tane kurabiye çıkar. 

Beklerim yorumlarınızı... Karşılıklı çaylar içilen mutlulukla ve kahkaha ile dolu bir gün sizinle olsun :)

15 Ağustos 2019 Perşembe

HAYAT GÜZELDİR


Bayram bitti... Büyüdükçe bayram harçlığı konusunda sıkıntı yaşasak da 😄 (malum işsizlik) geldi ve geçip gitti bayram. Zamanın kumları avuçlarda saklanmayacak kadar değerli ve kararlı çünkü ... Sizlerin nasıl geçti bayram? Bu ara renklerin enerjisine verdiği pozitifliğe inanıyorum 😊 Yaz mevsiminin kendine has turuncu ve sarı rengi mutlu ediyor çünkü...
Yaylada olunca internet sıkıntısı çektiğimden bloguma sıklıkla giremesem de yazı paylaşmak istedim.
 Fotoğraf orman yürüyüşünden ... Doğayı bıkmadan kirletirken onun yalnızca bizlere cömert yüzünü göstermesinin ağırlığında üzücü bir yürüyüş oldu. Bayram dolayısıyla çöp toplanma olmasa da bu kadar kirletmek tamamen düşüncesizlik. En azından herkes kendi evini temizlese böyle olmaz sanırım . Ya da çöp kutusuna kadar muhafaza edip gidip atmak bu kadar zor mu ? Bilmiyorum benim küçücük yeğenim yediği şekerin kağıdını avuçlarında tutup çöp kutusu gördüğünde atarken kocaman insanların özen göstermemesi üzücü ...Umarım daha bilinçli olacağımız günler gelir ...


6 Temmuz 2019 Cumartesi

BEE BEAUTY TOZ KAHVELİ VÜCUT PEELİNG


En sevdiğiniz gün? Benim Pazar günü hüznü, Pazartesi sendromu, Cuma mutluluğu olmasa da bir Çarşamba sevincim vardır. Hafta ortasının uğurlu geldiğine inanırım nedense... Ama Çarşamba bir doktor kontrolü ile göz numaramın arttığını öğrendim. Uzun zamandır göz doktoruma gitmiyordum. Miyop ve astigmatım... Miyopluk durumu artsa da astigmat sabit kalmış. Yeni gözlükler ile miyop 4.25 olmuş. Fark ediyordum aslında. Bilgisayara bakarken gözlerimin sürekli sulanması, birçok problemin astigmattan kaynaklansa da uzaktaki insanları, ifadeleri görememek hatta yakınlarıma uzaktan bana el sallamayın adımla seslenin sizi göremiyorum demek biraz benden biraz da bıkkınlıktan kaynaklı. Çünkü gözlüğü tahtaya ve bilgisayara bakmak ya da günlük hayatta göremediğim yazıları görmek için kullanıyorum. Sürekli gözlük takmıyorum. İnsanlar şaşırıyorlar nasıl görüyorsun diye ama alıştım sanırım. Gözlük bana hayat kalitemi yükselten bir fazlalık gibi geliyor. Ancak şimdi yeni gözlüğüme alışma evresi birazcık sıkıntılı geçtiğini söyleyebilirim. Dört yıl olmuş yeniliğe belki de fazlalığa alışmaktaki zorlanma sebebim ama bilmiyorum zorlanan var mı benim gibi ya da alışacaksın denilmesine ihtiyacım var sanırım. 
Yeni gözlüklerle yeni yazı...Bitenler bölümün ilk yazısı olacak. 


Bee Beauty Toz Kahveli Vücut Peeling(Duşta Kullanım/Doğal Kahve, Kil, Deniz Tuzu)
*Antiselülit etkisi
*Ölü cilt derisinden arındırır
*Cildi sıkılaştırır
"Doğal kahve, kil, deniz tuzu minerallerinden oluşan mükemmel karışım. Özel tanecikleri ile cildi ölü cilt derisinden arındırırken, gözenekleri temizler pürüzsüz ve canlı bir görünüm kazandırır. Selülit oluşumun önlenmesine yardımcı olur. "
Bu ürünü Gratis'ten satın almıştım. Hatta öncesinde kağıt poşet formunda olmayacak şekilde olandan kullanmış benim için etkisi olmayan bir ürün derken arkadaşım bana kağıt poşet tasarımlı olandan satın almamı tavsiye etmişti. Sonuçta içerik aynı tasarım farklı derken onu kırmayıp indirimde 10 TL gibi bir fiyata satın almıştım. Şimdi 10 liraya düşmüyor ama ikinci kez satın alacağım ürünler arasında çoktan girdi. İçeriği deniz tuzu, kahve ve kilden oluşan beklenti üstü bir ürün oldu benim için. Sıkılaştırma ve pürüzsüzlük vaadini yerine getirdiği gibi yumuşak bir etki yapıyor. Tanecikleri hissediyorsunuz.
Güzel bir hafta olmasını dilerken hayatın küçük detaylarını mutluluk detaylarına çevirmek ümidi ile :) Beklerim yorumlarınızı...





9 Haziran 2019 Pazar

NEUTROGENA SKIN DETOX



        Bayram tatili bitti... Aslında dokuz gün içerisinde fark edilmese de bugün düşündüğümde anlıyorum ki tatil oldukça çabuk geçmiş. Yayla, Adana arası her türlü hava değişimine inat pazartesi sendromuna kapılmak... Bu hafta son hafta; Cuma karne günü... Sonrası sanırım yine sınavlar... İnsan alıştığını sandığı her zaman diliminde anlıyor ki alışmak da bir çeşit zorunluluk... Bu yaz; görmek istediğim o kadar çok yer ve doğum günüme kadar yapmak istediğim listeler var ki kısacası gerçek anlamda tatil yapmak istiyorum. İnşAllah diyelim artık...  Sizlerin nasıl geçti bayram tatil? Beklerim yorumlarınızı...

    Gelelim Neutrogena Skin Detox ürününe... Şu sıra her şey bana o kadar pahalı geliyor ki elimden geldiğince beğendiğim özelliklere sahip biraz pahalı ürünlerin muadillerine bakıyorum. Neutrogena Skin Detox yüzde elli indirimde Migros 'tan almıştım. Rengi çok hoşuma gitmişti. Yaz döneminde temiz bir cilt ve güneş kremleri dışında bir beklentim olmadığı için malum Adana şu sıra 38 dereceleri çoktan görüp geçtiği için herhangi makyaj ürünü ciltte durmuyor zaten bunaldığınız için bir şey kullanmakta istemiyorsunuz. 

    Neutrogena Skin Detox/ Arındırıcı Kil Maskesi(Toksinleri ve günlük kiri %100 hedefler/Tüm cilt tipleri için uygundur.)

*Glikolik Asit ile zenginleştirilmiş arındırıcı kil maskesi, cildin nem dengesini korurken kir, yağ, makyaj kalıntılarını nazikçe temizler. Bu 2'si 1 arada formül, detox maskesi, günlük temizleyici olarak kullanılabilir. Yumuşacık ve ışıltılı bir cilt için gözenekleri derinlemesine temizler. 

*Gözenekleri tıkamaz.

Günlük temizleyici: Islak yüze uygulayın, göz çevresine temasından kaçının. İyice durulayın.
Maske: Göz bölgesinden kaçınarak cilt üzerinde eşit bir tabaka halinde uygulayın. 1 dakika kurumasını bekleyin, iyice durulayın. 

    Bu yaz kullanmaya devam edeceğim ürünler arasına giren bu ürünü indirimde ise özellikle bakmanızı tavsiye ediyorum. Ferahlık hissi hemen kaybolmadı öyle ki ben geçmeyecek sandım. Cildin nefes aldığını hissediyorsunuz. Karmadan yağlığa dönük bir cildim var özellikle t bölgesindeki parlamalar konusunda başarılı buldum. Kullanım sonrası yapış yapış veya tamamen kurumuş bir his olmadı. Cildimi temizlerken nemini de alıp götüren bir ürün değil. Beklentileri karşılayan bir ürün oldu benim için... Güzel bir pazartesi harika bir yaz olsun herkes için :) 

17 Mayıs 2019 Cuma

FRUIDA CİLT MASKESİ


                       Enerji?... Çok yorgunum şu sıra 5.sınıfların yazılı sorularını hazırlıyorum. Sanırım sıkılınca bloğuma girip yazı yazıp biraz da olsa ilgimi başka bir yöne aktarmak istedim. İftar sonrası uyumadan önceden çok az bir zaman var sanki; oldukça hızlı geçiyor zaman ve sonrası sahur derken saat 06.30 uyanma saati ve yarım saat içerisinde okula yetişme telaşı... Adana'nın son iki gündür inanılmaz sıcaklarını da saymazsak aslında bu hafta hızlı geçti. İnanılmaz derken; son iki günün sıcağı Temmuz ayını anımsatmak bir yana adeta evet şu an Temmuz sıcağı dedirtti. Bunaltıcı; yakıcı... Hazırlanmak için çok az vakit kalınca üstüne böyle bir sıcak cildim için sadece yüksek koruma faktörlü güneş koruma kremi kullanabiliyorum. 

         Geçen haftalarda bir şekilde fırsatını bulup Watsons'a uğramıştım. Fruida maskeler için.... Bu maskeleri çok seviyorum. Kore ibaresini gördüğüm an zaten kozmetik bende mutlaka deneme isteği uyandırsa da bu maskeyi öncesinde kullanmış hatta hafta da bir mutlaka uygulamalısın telkini ile fırsat buldukça satın almıştım. İkinci üründe %70 indirim kampanyasından son olarak alsam da bittikçe alacaklarım listesinde çoktan kendisine yer edindi. 

*Fruida Citrius Aydınlatıcı Etkili Maske içeriğindeki zengin vitamin C ile cildinize canlı bir görünüm kazandırmaya yardımcı olur. Bu maske, fiber kullanıldığı için cildinize iyi bir şekilde yapışır. Hassas ciltler için uygundur. Serumun cildinize eşit bir şekilde dağılabilmesi için nazikçe uygulayınız. Her gün kullanabilirsiniz.

*Fruida Yeşil Üzüm ile gözeneklerinizi sıkılaştıran maske; Cildin yağ ve nem dengesini koruyan Green Grapes serisi aynı zamanda gözenekleri sıkılaştırarak cilt dokusunu iyileştiriyor. Pore Control Scrub Cleansing Foam, ölü deriyi ve sebumu temizleyen bir cilt temizliği sunarken Pore  Control Cream içerdiği %89 oranında yeşil üzüm özü sayesinde cilde uygulandığı andan itibaren cilde yoğun bir bakım sağlıyor. Yağ dengesini sağlarken cilt tarafından hızlı bir şekilde emiliyor.

Kullanımı: Yüzünüzü yıkadıktan sonra tonik uygulayınız. Ardından kağıt maskeyi yüzünüze eşit olacak şekilde yerleştiriniz. 10-20 dakika bekleyiniz. Maskeyi çıkarın ve serum cildiniz tarafından tamamen emilene kadar nazikçe uygulayınız. 

     İki maske benim favori maskelerimden...Vitamin C; ferahlık ve sağladığı canlılık görünümü ile yeşil üzüm maskesi de güzel kokusu yağ dengesini kontrol özelliği ile belirgin şekilde vaat ettiklerini gerçekleştiren maskeler arasında yer edindi. Bu markanın farklı ürünlerini de kullanmak istiyorum. Kolay emilim ve kullanım sonrası yapış yapış hissi bırakmaması ile hafif bir maske.

Güzel bir hafta sonu olsun... Yoğun, yorgun, koşturmalı biraz da stresli günlere inat cildimizi unutmamak gerek öyle değil mi? Beklerim yorumlarınızı...
                          

25 Mart 2019 Pazartesi

DÖNÜŞÜM


      "Bir pazarlamacı olan Gregor Samsa, bir sabah uyandığında kendisini yatağında büyük bir böceğe dönüşmüş olarak bulur. Odasına baktığında her şey normal göründüğünden olanları unutmak için uykusuna geri dönmeye karar verir. Yan dönmeye çalışsa da, yeni vücudundan dolayı bunu yapamayacağını fark eder..."Kısa tanıtım yazısından...

          Kafka'nın okuduğum ikinci kitabı Dönüşüm! İlk kitabı Milena'ya Mektuplar... Yazarın kendi hayatı ile eserleri arasındaki bağın düşsel gerçekliğinde oldukça anlamı bir kitap. Belki bir solukta okumak istemeyeceğiniz ancak sayfalarında durdukça kalbinizle aklınızı hayatın kefelerine koyarak karakterlere yorum yapacağınız bir yolculuk sizleri bekliyor.

       Sıkça seyahat etmesi gereken satış elemanı Gregor'da görülen derin bir alışkanlık... Babasına kendisini ispatlamaya çalışırken evin tüm yükü onun omuzlarında hayatın düzenine alışmıştır. Beklenti içerisinde değildir hatta yer yer neden sorusunu sormadığını ben sordum. Bu kadar sizi önemserken neden beni bu şekilde kabul etmiyorsunuz... Bu soruyu sormuyor Gregor. Babasının iflası sonrası hiç dokunulmayan Gregor'un biriktirdiği maaşı ile küçük bir hayat kurulabilecekken; Gregor'un kız kardeşi için tasarruf edip onu konservatura gönderme düşüncesinin hassasiyetinde Gregor bir böcektir. Öncesi yoktur sonrası içinse Gregor'un bu durumu sadece bir külfettir. Yer yer üzüldüğüm, aileyi anlamayı düşünsem de başka türlü de davranılabilirdi cümlesini sıklıkla tekrar ettiğim bir yağmurlu mevsim kitabı :) Kafka'nın babası ile sıkıntılarından doğduğu söyleniyor bu kitabın.... Yazımı bir alıntı ile bitirirken beklerim yorumlarınızı...

     "Biraz daha uyusam bütün bu olanlardan kurtulabilir miyim?"(Dönüşüm)

12 Mart 2019 Salı

MEVSİM KARARSIZLIĞI

BEYONCE HEAT

             Aynı gün içerisinde dört mevsim yaşama mevsimi Mart... Bahar mevsiminin ilk ayı olan bu ay şu sıra bulutlu; güneşi ise biraz çekingen. Ama bu ayı seviyorum. Kış mevsiminin ağırlığının kalkacağına dair umutlu ve biraz da meşgul bir ay. Çünkü izlemek istediğim filmler, okumak istediğim kitaplar ki gelmek bilmeyen kargolar :( ve gitmek istediğim yerler var. Evgeny Grinko konseri bunlardan biriydi ama kısmet olmadı. Türkiye Turu kapsamında Adana'ya gelmesi; sevdiğim bir arkadaşımın hatırlatması ile haberim olsa da gidemedim. Oysa Jane Maryam Şubat ayı boyunca dinlemekten vazgeçemediğim sözsüz rüya idi. Eğer dinlemediyseniz tavsiye ederim. Garip bir hüzün barındırsa da bana iyi geliyor. Şu sıra yazmak ve izlemek en iyi seçenek. Konuşsam da işine gelmeyecek nasılsa kelimelerime yazık diyebileceğim çok durum var.
     Yine de değişimin oluşturduğu yenilenme zamanı :) Bitenlerin yerine yenisi gelmeli. Beyonce Heat parfüm deodorant roll-on; deodorant parfüm üçlüsünde sevdiğim bir koku oldu. Farklı kokulardan şekerli ve biraz baharatlı ancak kalıcı kokuları seviyorum. Yıllardır Cecile serisinden vazgeçmememin aslında bu. Ağır bir koku değil ancak kalıcılığı desteklemelerle iyi. Antonia Bandares serisi (Kalıcılığı çok iyi)ve Yves Rocher Tendere Jasmin alışkanlığımın en güzel köşesinde.  Yasemin kokusu bana yazı hatırlattığı için kullanmayı seviyorum. Ancak günlük kullanımda Beyonce Heat ürünü sevdim. Genel olarak fiyatı 25 ile 35 arasında ama ben 20 liraya almıştım. Gratis'te satılmakta bu ürün. Etkili, tatlı ve güzel bir kokusu var. Cecile diva ile karıştırarak kalıcılığını artırdığım için kış süresince sevdiğim ikililer arasında yerini aldı. 
      Beklerim yorumlarınızı... İlkbahar hayatımıza güzel sürprizleri ile gelsin inşAllah...

6 Mart 2019 Çarşamba

ÇEKİLİŞ SONUCU


"Başını Alıp Gidersen , Başını Alıp Dönersin..."

Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna kitabı alıntısı ile yazıma başlayayım... Mart ayı şimdiden altı günü geride bırakmış. Güneş ve rüzgarın bir arada bulunduğu aynı gün içerisinde dört mevsim yaşandığı bu ay fotoğraftaki gibi... Bulutların güneşin yüzünü saklarken engel olmadığı bir gölgeleme ile doğayı canlandırıyor adeta. Bahar canlanma demek... Adana'da bahar Nisan ayında kendini tam anlamıyla gösterir. Etraf portakal çiçekleri ile dolar. Yollar yeşil renginin beyaz çiçekleri ile karşılar sizleri... Yolunuz düşerse eğer fotoğraflamadan geçmeyin... 2016 yılından bu zamana 3 yıl olmuş. Yazmayı çok seven birisi olarak iyi ki blog açmışım diyorum. Sevincin, üzüntünün, hayal kırıklıklarının birere paragraf haline gelerek bir yazı oluşturması ve sizlere ulaşıp yorumlarınızla canlanması ile hayatıma güzel bir sayfa açtığına inanıyorum. 

Şubat ayı süresince sürecek olan bir çekiliş başlatmıştım. Bu çekiliş bana biraz uğurlu gelse de katılım az olmuş aslında. Çok fazla yabancı yorum vardı. Yabancı yorumları çıkararak uygun bir şekilde katılım sağlayanların çekilişini ancak bugün yapabildim.  Kazanan Beyda' nın Kitaplığı olmuştur. En kısa zamanda bilgilerini ulaştırırsa eğer göndermek isterim.

28 Şubat 2019 Perşembe

TERS-DÜZ

              "Onun beni anlaması ve benim onun yüreğine erişebilmem için ikimiz de aynı acıya ağlamalıydık."(Sevinç Çokum)
           Bazı yazarlar özeldir. En sade kelimelerinde dahi bir yaşanmışlık sahnesi gözünüzün önüne gelir. Geçenlerde gittiğim bir mekandan fotoğraf... Yemek gelmeden başımı kaldırdığımda gördüğüm manzara ilginçti. Sıra sıra kapılar ve hepsi birbirinden farklı. Kimisinde camlar kimisinde ise ışıklar vardı, bağlantılar ise yine kapılardı. Bilmiyorum farklı anlamlar yüklemek bana mı özel ancak etkilendiğimi kabul etmeliyim. Bir çeşit simge... Hayallerin açıldığı kapılar gerçeklik dünyasına sıkıştırılmış bir şekilde. Öyle değil mi; hayatta uğraştıkça, bir başka kapı karşılıyor bizleri. Arkasında ne beklendiğinden habersiz ellerimiz o kollarda. Güzelliklere açılmasını dilediğimiz binlerce kapı ve gidilecek yollar var. Şubat ayı benim için öğretici bir ay oldu. Alıntı yaptığım cümledeki derin anlamı düşündüğüm çok zaman oldu. Hak da verdim ancak empati kelimesinin anlamında takılı kaldım.
Mart ayından beklentim önce sağlık ve sonrası içinse umut. Kırgınlıklar iyileşirken en çok ruh yoruluyormuş.
   Şu sıra iyileşme dönemindeyim. Kulak burun boğaz problemleri kapsamında küçük bir operasyon geçirdim. Çok şükür daha iyiyim. Blogger arkadaşların yazılarını tıklamayı ihmal etmedim ablamdan rica ettim özellikle. Sekiz gündür o bakıyor, bloğuma. Ara ara telefonumdan girsem de bilgisayarı bugün açtım ve hemen çekilişim için yorumlara baktım. Çekilişte yazımın şansı herhalde çok fazla yabancı ülkeden arkadaşlar yorum yapmış. Ama bana uğur getirdi birçok farklı ülkeden blogger arkadaşı takip etmeye başladım. İnşallah fırsatım olduğunda çekilişi de yapacağım. Tüm iyi dileklerinizi beklerim... Mart hepimize güzellikler ve lütfen bol kahkahalı anlar getirsin :)
              


11 Şubat 2019 Pazartesi

MİMLENDİM / HANGİSİNİ TERCİH EDERSİN?


          Uzun zamandır mim yazısı yazmamıştım. Beni bu mime davet eden düstasarimcisi 😊linkini aşağıya bırakıyorum onun yazısını da okumak isterseniz. Çok teşekkür ederim 😊

http://sevilcevirgen.blogspot.com/2019/02/mimlendim-hangisini-tercih-edersin.html?m=1

O zaman cevaplayalım bakalım;

1. Hangisini tercih edersin?Uçabilme yeteneğinin olmasını mı yoksa su altında nefes alabilmeyi mi?  Neden?

      Uçabilmek beni bir süre sonra sıkacaktır. Su altında nefes alabilmek güzel olurdu. Su bambaşka bir dünya. Hayallerin ötesinde, su canlıları , bitkiler bir çizgi filmdeymişim gibi hissettirirdi sanırım 😊 

2. Hangisini tercih edersin? Sonsuza dek etrafının kitaplarla çevrili olmasını mı yoksa evcil hayvanlarla mı? Neden?

      Küçüklük hayalim 😊 kütüphanede çalışmak. India Jones, Mumya 1 filmindeki kütüphanelerden etkilendiğimi düşünüyorum 😊 Çok seviyorum kitaplarla dolu bir dünyamın olmasını, hep böyle devam etsin 😊 insAllah ...

 3-  Hangisini tercih edersin ? Büyük ellere sahip olmayı mı yoksa büyük ayaklara mı? Neden?

      Küçük ellere sahibim ama büyük ellerim olsun istemedim hiç. Ayak konusunda da bu durum böyle

4- Hangisini tercih edersin? Geriye kalan hayatının tamamında çay içmeyi mi yoksa kahve içmeyi mi?

   Kansızlığın etkisi ile olsa gerek çay ile aram pek yok. Kahve de öyle. Bayramlarda günde iki fincan Türk kahvesi içersem uykusuzluk problemi meydana geliyor . O yüzden sütlü kahve diyorum ben 😊

 5- Hangisini tercih edersin? Pilav üstü Kuru mu yoksa köfte patates mi? Neden?

      Köfte patates 😊Annem etli yemekler konusunda oldukça iyidir. Köfteyi de güzel yapar. Pilav benim için olsa da olur olmasa da olur kısmında olduğundan patates sevgisi baki bir insanım 😊

6- Hangisini tercih edersin? Sınırsız döner mi yoksa sınırsız kokoreç mi? Neden?

    Hayatında kokoreç yememiş birisi olarak sanırım sınırsız döner seçeneği bana da uygun 😊

 7-  Hangisini tercih edersin? Ölüm saatini bilmeyi mi yoksa nasıl öleceğini bilmeyi mi? Neden?

     Ölüm saatimi bilmeyi isterim. 
Bilirsem ne kadar zamanımın olduğu istemeden kırdığım veya içimde kırgınlıklarımı tuttuğum ne kadar kelime varsa onları ifade etmeyi isterdim.

8- Hangisini tercih edersin? 500 yıl gelecekte yaşamayı mı yoksa 500 yıl geçmişte yaşamayı mı? Neden?

     Geçmiş 😊Tarih seven birisi olarak Anadolu'nun 500 yıllık öncesi hayatı, insanları tanımayı isterdim. Geleceği görmeyi istesem de dünyanın gidişatı, küresel ısınma gibi problemler korkutuyor beni. Gelecekte bu problemlerin etkisi elbette ki görülecektir diyerek en azından bildiğim bir tarih yolculuğu güzel olacaktır. 

 9- Hangisini tercih edersin?Her yıl yenilenen tek seferlik bir uluslararası bir uçuş bileti mi yoksa yurt için de geçerli sınırsız uçak bileti mi? Neden?

     Hayal kısmı olarak her yıl yenilenen tek seferlik bir uluslararası uçuş bileti demeyi istesem de gerçeklikte yurt için de geçerli sınırsız uçak bileti benim için daha iyi olacaktır. 

10- Hangisini tercih edersin? Daha çok dinlemeyi mi yoksa daha çok konuşmayı mı? Neden?

     Belki benden kaynaklı ama şu yaşıma kadar o kadar çok dinledim ki şu sıra konuşmayı diliyorum . Dinlemek oldukça yorucu oluyor kimi zaman.  Konuşan fark etmiyor belki ama kendi öfke , mutsuzluk keşke hep sevinç olsa ona razıyım ama duygusal açıdan ağırlığını dinleyen insana bırakıyor. İyi bir dinleyici olmak yoruyor anlayacağınız ama bu biraz benim karakterimle de alakalı. Derdini anlatmak isteyeni kıramam asla. 

   Cevaplaması keyifli bir mim oldu. Eğer bu mimi yapmayan varsa herkes yapabilir 😊 Beklerim yorumlamalarınızı....

21 Ocak 2019 Pazartesi

NEUTROGENA HYDRO BOOST SPREY





      "Çünkü insanın bazen ne düşündüğü ne de bir şey hissettiği anlar vardı..." (Virginia Woolf) altıntısı ile yazımıza başlayalım bakalım. Sabah saatleri kimi zaman aynen ben de bu cümledeki gibi oluyorum. Bu ara bitenler yazısı yapmayı çok istiyordum. Zamanın kumları dört bir yana savrulurken bahar mevsimine güzel bir hazırlık olsun. Biliyorum, Ocak ayı bitmek üzere de olsa bir Şubat var. Mart ise kıştan kalma soğuk yüzünü gösterirken güneşi umarım saklamaz. 

        Kış ayları kuruyan eller, nemini kaybetmiş bir cilt :( Bu yüzden elimden geldiğince dikkat etmeye çalışıyorum. Neutrogena Hydro Boost serisinin farklı ürünlerini kullansam da henüz biten ürünü ekspress nemlendirici spreyi.

       NEUTROGENA HYDRO BOOST  SERİSİ
       (Normal/Kuru ciltler için)
Yeni Neutrogena Hydro Boost Ekspress Nemlendirici

Sprey gün boyu sıkı ve canlı bir cilt için anında nemlendirir. Bu ferahlatıcı,ultra hafif ve serinletici formül kendi ağırlığının 1000 katı kadar su tutabilen Hiyalüronik Asit içeriği sayesinde cildinizde yoğun bir nemlendirme sağlar. Cildin nem ihtiyacını iki adımda karşılar;

*Cilde nemi hapseder
*Cildiniz ihtiyaç duydukça ona geri vererek nem dengesini sağlar.

Kullanımı: Duş veya banyo sonrası doğrudan ıslak cildinize uygulayarak suyu cildinize hapsedin. Yağsız ve yapışkan olmayan formülü anında cilde nüfuz ederek kolayca emilir.(Yüzünüz hariç)

       Gün boyu canlı bir cilt için anında ferahlık, kolay emilim vaadinin bir kısmını yerine getirebilen bir ürün. Kokusunu sevdiğim ürünleri bir başka kullanıyorum o ayrı ancak kolay emilimi özellikle artı puan. Bazı bakım ürünlerinde kullandıkça görüyorsunuz o yapışkan his bir süre sizi bırakmıyor. 
      Bu ürünü orta şekerli görüyorum. Kolay emilim, kolay kullanım ve sevdiğim bir kokusu olsa da kışın sert etkileri için biraz zayıf kaldı. Kullanım sonrası yeniden kullanmak istiyorsunuz. Kusursuz nemi hapsetmiş bir cilt ürünü kullandım hissi olmuyor ne yazık ki.  Her ürünün vakti olduğuna inananlardanım ve bence bir bahar ürünü. Benim çok sık kullanımıma göre oldukça iyi dayandı. Ancak aynı zamanlarda ablam da Neutrogena hydro boost vücut losyonu (400ml) almıştı. Gözlemlediğim kadarıyla ki hala bitmedi daha etkili. Aralarındaki fiyat farkı oldukça da az. Sanırım bir sonraki alışverişimde alacağım kendisini :)
  Güzel bir pazartesi; güzel bir hafta olsun... Yorumlarınızı beklerim...


26 Aralık 2018 Çarşamba

KIŞ ETKİLERİ



 Zaman geçsin diye yaşamak yerine zamanı dolu dolu geçirmek cümlesini son zamanlarda oldukça seviyorum. Yığınla yapmam gerekenler var ne yazık ki kağıda dökmedikçe unutkanlık ya da bir tembellik oluyor.
Yaz çocuğuyum... Kış için oldukça soğuk bir şehir de yaşamasam da güneş daima beni gülümseten bir unsur. Belki biraz esinti ile... Soğuğun etkilerini sevemiyorum, bir türlü.




Son zamanlarda soğuk algınlıkları, hava koşulları derken dudaklarım inanılmaz kurumuştu. Elimden geldiğince dudak koruyucularımı yanımdan ayırmasam da ki sanırım biraz fazla da kullanıyor olabilirim. Seviyorum da ama... Engel olamıyorum :) Watsons' dan alışveriş sırasında değil de kasa yanı gördüğüm dudak koruyucusundan memnun kalmıştım. Geçenlerde tekrar aldım. Memnun kaldığım ürün sonrası Blistex almıştım. Aşırı mentollü bir üründü. Küçük olduğu için çabuk bitti ama sanırım bir daha almam. O da ayrı bir konu! İçeriğindeki zararlı katkı maddesi Instagram' da çok fazla paylaşılınca artık çekinmeye başladım.

Ruby Kiss Pot O Miracle Lip Emollient Dudak koruyucunu kasa yanında görünce denemek istedim. İndirimde 17 TL gibi bir fiyatı vardı.







Kiss Pot O Miracle Lip Emollient Dudak Balmı

*Kurumuş ,çatlamış ve nemini kaybetmiş dudaklarınızı maksimum oranda nemlendirin
* Her mevsim çatlayan ve kuruyan dudaklarınıza en özenli bakımı yapan Pot O'Miracle Lip Emollient Shea Yağı ve tatlı badem yağının yanı sıra Kakao Yağı ve Hindistan cevizi yağı ile zenginleştirilmiştir. Kakao yağı kuru dudaklar için doğal bir nemlendiricidir. İçeriğindeki E vitamini dudakları hızlı bir şekilde nemlendirir ve doğal bir parlaklık verir. 
*Hindistan cevizi yağı; soğuğa ve rüzgara karşı maksimum oranda korur ve nem kaybını önleyerek dudakların pürüzsüz  görünmelerini sağlar.

Vaat ettiklerini büyük ölçüde gerçekleştiren bir ürün. Gül ve argan yağlı olan çeşidi ve naneli olan çeşidi olmak üzere 3 çeşidi var. Ben öncesinde gül ve argan yağlı olan pembe sevimli görünümlü rubby kullanmıştım. Memnun da kalmıştım. Ancak kakao ve hindistan cevizi olan çeşidi kullanmayı bırakmasam da bir daha alacağım çeşitler arasında değil. Farklı olarak naneli olanı almak istediğimde kasadaki görevli bana naneli olanın yakıcı bir etkisi olduğunu kakao ve hindistan cevizi yağlı olan çeşidi denememi söylediğinde kendi kararımda sabit olmalıydım diyorum. Nane delisi olan bir insanım. Naneli olan birçok ürün ağır geldiğini söyleseler de seviyorum ben.
       Kakao ve hindistan cevizi yağlı dudak balsamı etkisi uzun süren, koruyuculuk özelliği belirgin olan bir ürün ancak; kullanım sonrası Hindistan cevizi ağırlığı geçmesini bekliyorum. Kakao kokusu hissi hoşuma gitmedi. Eğer almayı düşünürseniz argan ve gül yağlı olan çeşidine bakmanızı tavsiye ederim. Ürünlerin temelinde çok az bir kullanım ile etki var ancak içerik bakımında daha hafif kokusu size en uygun olanı seçmek en iyisi sanırım...Şimdilik bu kadar yorumlarım... Beklerim yorumlarınızı....

14 Aralık 2018 Cuma

ŞAMPİYON FILM


2018 bitiyor... Sizin de bu yıl yapmayı planladığınız bir listeniz var mıydı? Listemin birçok maddesini gerçekleştiremesem de fırsatını buldukça sinemaya gitme maddesini sanırım gerçekleştirdim. Çarşamba günü sinema kalabalık olmaz, sakin olur rahat rahat izleriz diye düşündüğümüz için 12.00 seansına ŞAMPİYON filmine gidelim dedik. Ancak sinema beklediğimden daha dolu idi. Sevindim çünkü gittiğinize değecek bir film. Ah şu reklamlar olmasa. Film başlamadan 30 dakika boyunca reklam izledik. Ama hepsi bir yana harika bir filmdi. Gelelim film detaylarına;
İyi ki de gitmişiz. Çok güzel bir filmdi. Bold Pilot Twitter'da top tweet olduğunda görmüştüm bu konuda benim bilgisizliğim belki ama ilk kez o zaman duymuştum bu şampiyon atı.  Bu filmle de gördüm ki at yarışı farklı bir ilgi alanı olsa da ardındaki hikaye bambaşka...

      Film 129 dakika...Oyuncular; Ekin Koç, Farah Zeynep Abdullah, Fikret Kuşkan. Efsane at; Bold Pilot ayrı bir oyuncu. Belki de oyuncuların dediği gibi bu filmin başrol oyuncusu Bold Pilot. Filmde Bold Pilot'un öyküsünün yanı sıra binicisinin yani Halis Karataş ve eşi Begüm Atman Karataş'ın gerçek aşk hikayesi yer alıyor. Film Halis Karataş'ın memleketinden çıkışı ile başlıyor ki buradaki sahneler, duygusal olarak ailenin uğraştığı sıkıntılar güzel bir şekilde hissettirilmiş. Halis Karataş'ın seyis olan babası onun jokey olmasını istemese de o, İstanbul yolunu tutmuş bir şekilde Özdemir Atman(Fikret Kuşkan)  ile yolları keşişmiş. Özdemir Atman'ın çiftliğinde çalıştırmak için at bakarken; aslında at onu seçmiş ki bu at Bold Pilot. Ailedeki adı ile Boldi… Safkan İngiliz atı olan Boldi kendisine Begüm Atman dışında pek fazla kişiyi yaklaştırmadığından oldukça kararlı, özgür ruhlu bir at... Onunla bağ kurmayanları kendi hayat çizgisinin dışında bırakıyor. Güven duygusunu hissettirmeden yaklaştırmıyor kesinlikle.
     Boldi ile binicisinin arasında kurduğu bağ kolay oluşturulmayan emek verilerek anlaşılmayı dileyerek kurulan bir bağ. Hayran olmamak elde değil. Tabi bir yandan da bu bağın oluşturduğu etkilerin halktaki yansımaları da çok ilgimi çekti. Yarış başlamadan başlama yerine girmeyi reddeden Boldi için herkesin derin bir sessizlikle çıt dahi çıkmasını önleyerek onun sakinleşmesini sağlaması, o çizgiye girmesi ve geriden gelmesine rağmen Bold Pilot'ın son düzlükte yaptığı atak ile kazanması. Yarışlarını son düzlükteki yaptığı ataklarla kazanmış.
       Ama en çok umut olmuş halka... Ne kadar geriden başlanırsa başlansın yarışma bitiş noktasında biter umudu... Özdemir Atman'ın oldukça güzel değerlendirmeleri var bu filmde. "Yarış esnasında kaybetmekten değil ona bir şey olmasından korkuyorum" diyor seyircilerden birisi. Aslında inanılmaz bir durum. Yarış atından çok fazlası olduğunu görüyoruz. 1996 Gazi Koşusunda kırdığı 2.26.22'lik derecesini Boldi'nin geçen olmamış hala!
        Filmdeki Fikret Kuşkan oyunculuğunu alkışlamak gerek. Babam ve Oğlum' dan sonra biliyordum ki o varsa mutlaka izlenir film. Sakin ve asil duruşu; problemlere yeteri kadar kelime ile cevap vermesi ancak sıkıntısını beden dili ile anlatması... Halis Karataş rolündeki Ekin Koç; at ile olan uyumu sanırım 4 ay jokeylik dersleri de almış. İyi hazırlanmış bir oyuncu. Begüm Atman rolünde ise Farah Zeynep Abdullah; birtakım güçlüklere rağmen, naifliği ve mücadelesinden vazgeçmemesi ki özellikle; etkili bir oyunculuk sergilemiş.

"Şampiyon olmak bir gün kaybedeceğini bile bile yarışmaya devam etmek..."sözünü de eklemeden edemeyeceğim... Begüm Atman bu  cümleyi kurarken ağlamamak için kendimi zor tuttum.

Film sonrası gerçek yarış görüntülerine, fotoğraflara da yer verilmiş. Sinemada bence çok önemli yollar kat etmişiz. Benim yaş grubum biraz daha yabancı dizi, yabancı filmler ile büyüdük. Onların efektlerinin gerçekliği, hayal gücünün kullanımı derken görüyorum ki çok güzel filmler 2018'de izlemişim. Müslüm de kaliteli ve güzel bir filmdi. 
     Bu film saygı ve sevginin çizdiği o güzel çerçevede kazanmak için mücadele ederken umut olmayı ve yeterince samimiyetle ilerlemeye çalışırken yalnız olmayacağımıza dair izlenilmesi gereken bir film... Şimdilik yorumlarım bu kadar. Beklerim yorumlarınızı...

9 Ekim 2018 Salı

BULUTLARA DOKUN

 
Bir fotoğraf hikayesi;
 
"Zamanı durdurma oyunu oynayalım mı? "
"Nasıl?"
"Gözlerini kapat ve olmak istediğin yerde olduğunu düşün. Kalbinin en derinlerinden gelen bir istekle... Sadece hayal etme, gerçekliğine inan. Bekle! Gözlerini açmadan ilerle. Duymak istediğin sen, senin yol göstericin olsun. Adım adım ilerle. Koşma... O zaman şüpheye düşersin. Yaşamak için çabala!"
"Nasıl?"
"Gülümse. Tebessümündeki hüznü dağıt bir çeşit kandırmaca oyan demiyorum sana. Gerçekten gülümse! Fark et çevreni. Hisset yaşamı. Gökyüzüne bak. Çocukken oynadığın oyunlar gibi; en son ne zaman bulutları sevdiğin yüzlere benzettin?"
"Hatırlamıyorum..."
"Hatırlamak için unutmak gerek; sen
 unuttun mu ki?"
"Belki de unutmuşumdur. Koyu lacivertin yasemin kokusunda çocukluğum bir köşe de beni izlerken düş görüyorum. Ellerimi uzattığım gökyüzündeki bulutlara bir bir dokunuyorum."
"Düş ile yaşam arasındaki o ince çizgi kimi zaman gerçekleri dile getirirken kimi zaman ise ruhunun dilini duymanı sağlar. 
Şimdi derin bir nefes al ve gözlerini aç; bakmak için gerçekten görmek için... Gördüğün her bir detayı aklına yer edindir en güzel anıların olmasa dahi en değerli anıların olması için... Ellerini uzat, hayal etmekten korkma!!!"