yağmur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yağmur etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2020 Salı

OCAK AYI NOTLARI

                           
                Ocak ayı zamansız bir ay... Zamanın neresinde olduğunu kestiremediğiniz sanki çok vaktiniz varmış gibi hissettiğiniz bir anda hayır vakit yok ki dediğiniz bir ay! Benim içinde böyle oldu. Şimdi ise Şubat ayı ve ben ücretli öğretmenlik için görevlendirildim. Başlıyorum. Yine bilgisayar olmadan bilişim teknolojileri dersini anlatmaya çalışacağım. Biraz daha zamanım olsa hazırlıklı anlatmak isterdim düşüncesinde dönem başladı bir anda hop kapıyı açtım kışın o keskin havası hoşgeldin gerçek dünyaya dedi. Sevindiğim yegane nokta tek vasıta olması. Böyle şikayet ediyor gibi duruyorum ama bilgisayar sınıflarının olmaması normal sınıflarda akıllı tahta detayı olsa da ders anlatmak çok zor. Hele ki sınav endeksli bir eğitim sisteminiz varsa. Büyük sınavlarda çıkacak sorular arasında teknoloji yok ne yazık ki böyle olunca az kaale alınıyorsunuz. Bilgisayar ve öğretim teknolojileri öğretmenliği bölümünü 3.41 not ortalaması ile bitirdim. Adalet bölümünü bitirdim. Bu yıl dikey geçiş sınavı ile hukuk okumaya karar verdim. Yüksek lisans hüsranından sonra... Hayatı kaçırıyorum gibi geliyor ama maddi açıdan bir rahatlık olmadığı sürece bir süre daha kaçacak sanırım neyse. Şunu tavsiye ediyorum ne kadar sınavlar ülkesi olsak da kesinlikle hayatta yapmak istediğiniz ve hayatınızda mutlu olabileceğiniz, yapmaktan zevk aldığınız, umutsuzluğa düşmeyeceğiniz bir meslek seçmeye çalışın. Her gün uyandığınızda düşünceler yerine bugün harika bir gün olacak mutluluğu ile işinize gidebilmek için yada alacağınız maaşı düşününce işsiz olmaktan iyidir anlayışı ve gelecek korkusu ile birleşince geriye soru işareti ile baş başa kalmamak için...
      
Neyse bu ay pek kitap okuyamasam da başladığım ve moral bulmak için yeniden izlediğim diziler var. 

*Queen: Love and War/ Kore tarihi drama sevenler için güncel bir dizi. Dizi başrol kadın oyuncuyu Bridal Mask dizisinden hatırlıyorum. Dizinin ayrıntılı yorumlamasını bir sonra ki yazılarda paylaşacağım inşAllah...
*Legacies dizisi ise The Orginals dizisinin içerisinden çıkmış olan bir başka dizi. Klaus Mikaelson efsanevi vampir, kurtadam onun kızı Hope... Biraz daha güçlü olmasını beklediğim bu karakter yine de kendisini izlettiriyor.
*Zalim İstanbul; düzenli takip ettiğim tek dizimiz. Dizinin ikinci sezonunundan beklentim büyüktü özellikle Cemre karakterinden... Konu itibariyle sürükleyici ve karakterlerden ayrı ayrı hikayeler çıkabilir. 
*2 Broke Girls / izlediğim eski dizilerden. Birbirine zıt iki yaşam ve komedi... Caroline karakterini kimi sezonlarda kendime benzetsem de Max kesinlikle efsanevi replikleri olan bir karakter.
Şimdilik notlarım bu kadar. Fotoğraf yağmurlu bir günün yansıması...Yağmur damlaları sonrası güneş yüzünü gösterecek ve yaz mevsimi gelecek; hala 2020 yılının umut ve güzellikleri beraberinde getireceğine inanıyorum peki ya siz? 

8 Şubat 2019 Cuma

NASILSIN?

         Nasılsın ? Son zamanlarda samimi bir şekilde sordun mu en yakınındaki insana bu soruyu veyahut tanıdığın birine ... Mesafeler bahane olmadan, meşguliyetlerini bahane etmeden önce. İnsan derin bir özlem ile zamanda ilerlerken en çok samimiyeti özlemiyor mu? Samimiyet anlamı derin bir kelime. Zamana yenildiği söylenen, insan ilişkilerinde ifade edilmekten kaçınılan, aslında bir düş.
      Şubat arada güneşli yüzünü gösterse de durmaksızın yağan yağmurlar ile hala kış ayında olduğumuzu hatırlatıyor adeta. Bir cam buğusundaki damlalar kibarca dile geliyor pencereyi açtığındaki yüzüne yansıyacak olan soğuğu...
Hayata birçok not bırakabilir ve birçok not yazabiliriz. Bu fotoğraf ise benim sonbahar notlarım,  pencere camından içeri giren renklerin anlık yansıması yağmur sonrası güneş batması. Bu ara sıfırdan bir şeyler öğrenmek istiyorum. Sıfırdan bir dil belki sıfırdan bir alışkanlık. Hayat türlü durakları olan bir yolculuk . Bu yolculukta kırgınlıklar da olacak hayal kırıklıkları da. İnsan biliyor da kalbinin hüznüne engel olamıyor...Notlarım  da düşünceler içinde iken dinlemekten vazgeçilmez olan müzik devreye giriyor . 
Bu ara Evgeny Grinko (Outtakes) favorim.

      Nasılsınız ? Beklerim yorumlarınızı...

6 Aralık 2018 Perşembe

RAB NE BANA DI JODI MOVIE

 

Üç gündür yağmur yağıyor. 
Havanın gri-siyah bulutlarına alışamayan birisi olarak güneşi özledim sanırım.
 Kış güneşi biraz utangaç biraz parlak kendini belli etmek ister çünkü. yaz mevsimindeki görkemi azdır. Mevsimler değişse de başınızı kaldırın bir bakın ben buradayım; yalnız olmayı sevmiyorum dercesine.

Böyle havalar film izlemeli dediğimiz havalardan değil mi; ama. Bende uzun zamandır yazısını yazmak istediğim ara ara dinlemekten de vazgeçmediğim şarkıları olan ki bazen Instagram hikayelerimde de görmüşsünüzdür belki RAB NE BANA Dİ JODİ filmini paylaşmak istedim.
   
 
Rab ne bana di jodi
(Bu çifti Allah birleştirdi) filmi biraz 
eski bir film olsa da bence izlemesi oldukça hoşunuza gideceğiniz bir film. 2008
 yapımı olan bu film 2 saat 52 dakika.
 IMDB puanı hiç de fena değil.(7,2/10)
 Filmin başrol oyuncuları oldukça sevilen bizlerin de aşina olduğu oyuncular. Sharukkhan(Surinder Sahni/Raj rolünde)
 ki sinema reaksiyonlarında gördüm bu aktörün kendisinin başrol olmadığı filmlerde bir beş dakikalık görünmesi 
dahi olay oluyor. Seyirciler alkışlamaya başlıyorlar. Çok seviyorlar. Anushka Sharma'nın(Taani rolünde) ise ilk filmi. 
Bu filmden sonraki filmlerinde gördüğüm kadarıyla biraz değişmiş. 
Yüz hatları oturmuş. Hindistan'da film sektöründeki kast sisteminde bence kendi çabasıyla oldukça iyi bir rol almış. Anuskha'nın ailesi film sektöründen
 değil bildiğim kadarıyla. Gelelim bu filme Bu çifti Allah birleştirdi... 
Etkileyici bir ad. Filmde yine kulağımıza tanıdık gelen cümle içerisindeki kelimelere odaklanabiliriz. Ortak kelimelerimiz var. Film sevdiğimiz insandaki ilahi aşk üzerine kurgulanmış romantik komedi. Filmin başrol oyuncusu Sharuk Khan iki rolde.


Güzel bakan adamlardan
 kendisi diyorum. Ancak kimi yerlerde saç stili ile 2008 değil de daha mı önceki yıllardayız dedirtti. Sevdiği kadın için tamamen karakter ve tar değişikliği yaparak iki farklı insan oluyor. Bir oyun aslında hikayenin sonundan başlıyor ikisi de. Sonunda başa bu yolda tanıyorlar birbirilerini.

Bu kadına ayrı bir  sempati besliyorum. 
Hint filmlerindeki abartılı hatta müzikten dolayı çok fazla var 
çünkü atlamak istesem de sahneleri Anuska'nın filmleri daha anlamlı
 ve kaliteli bence. Kendi jenerasyonundaki kadın oyunculardan daha gerçekçi roller yapıyor ve güzel bir gülümsemesi var. Filmdeki karakteri babasının hatırı için tanımadığı bir adamla evleniyor.
 Evlendiği adam kıza olan sevgisinden iki farklı insanmış gibi davranıyor. 
(Surinder oldukça dindar ve mütevazi, sakin, Raj ise hareketli, sosyal)
Birbiri ile taban tabana zıt bir şekilde kızı tanımaya aslında kendini anlatmaya dayalı bir oyun. 
Kızın karşısına havalı bir şekilde
 çıkan dans partnerini yoksa evlendiği sakin, düzenli kocası mı hangisine aşık peki ya ikisi de aynı kişiyse. Oyunu bitiren
 filmin can alıcı sahnelerinden olan kızın dans partnerini beklerken karşısına kocasının gelmesi ve beraber dans etmeleri. Hint filmlerinde dans aşkı bir yana;
 kızın dans ederken yaşadıklarının aklına gelip iki karakterinde aynı olmasını anlaması şaşkınlıkla güzel bir sahneydi. Ancak şunu da belirtmem gerekir
 ki sevdiği için dans hareketlerini
 öğrenmek; ona kendini anlatmaya çalışmak yollarına çiçekler dökmek ve onun
 küçücük bir adımında dahi mutlu olmak bence Sharuk Khan oyunculuğunun etkileyici demek istiyorum. 

Filmin Haule Haule şarkısının Türkçe çevirisine bakmıştım. Dinlemenizi tavsiye ederim.Yavaş yavaş adım atılmasını anlatan mutluluk şarkısı; Dance Pe Chance dans hareketlerinin öğretildiği şarkı bence dinlemeniz gereken eğlenceli şarkılardan.

İzlemesi eğlenceli; 
sıradanlıkta güzelliği en önemlisi de
 kalbin görmeyi dilemesi üzerine bir film. On yılda çok fazla romantik komedi filmleri olsa da şarkıları ile film 
arşivimizde bulunması gereken bir film. Güzel bir gün olsun... 
Yorumlarınızı beklerim.

12 Nisan 2016 Salı

Yola Çıkamamak Hakkında

Defalarca yinelediğin bir hareketin sonucunu az çok tahmin edersin. Koşmak istediğinde ardına bile bile bakmadan koşmak için kaç cesaret biriktirdiğini, sana bakan onca yüze karşın pes etmemeyi nasıl öğrendiğini yalnızca kendisinin bildiğini düşünür insan. Oysa insan en baştan yapmıştır bu hatayı. Emeklerinin görülmediğini bir aferinin çok görüldüğü kanısını içine yerleştirerek. Yanlış olan aslında görmek istemeyenlerin olduğunu kabul etmek istemeyişimizdir. Bizi bizden fazla tanıyanların gözleriyle dahi yanımızda olduğunu hissedememektir. Hafife almaktır mimikleri, hisleri. Rüyalara inananlardan mısınız bilmem... Fakat inanıyorum ki birçok rüya sanki birçok başlangıcı belirtmek için bizleri uyarmakta. Hayatımız hakkında, hayallerimiz hakkında yaptıklarımız ve yapamadıklarımız hakkında. Aslında yaşayamadıklarımız hakkında. Seyyah olamamak hakkında. Bir yolculuğa başlayamamak hakkında. Bir yolcuğun zorluğunu kaldıramamak hakkında. Oysa her gün irili ufaklı birçok yolculukta kendimize yer ediniriz. Notlarım da, bazen bir otobüs camında gördüğümüz yiten hayallerimize el sallarken bazen de bir arabanın direksiyonunda adını yolun hemen kenarında gördüğümüz bir tabeladan öğrendiğimiz bir şehirden geçerken evet yolcuyum deriz. Oysa yolculuklar bu durumlarla sınırlı değildir. Her gün uykusuz kalırken geceleri en yakın arkadaşımız birkaç hüzün olurken yolculuğumuzu sürdürürüz. Hayat elbette ki bir yolculuk. Gidenler ve kalanlar arasında geçen zamanın yolculuğu. Değişenler ve değişemeyip büyük bir hüzün bulutunu kendisine arkadaş kabul edenlerin yolculuğu. Ya sizin yolcuğunuz? Bugün defalarca karar verdim. Ve kararımı kara bir tahtadan siler gibi yeniden sildim. Bahanem bir nisan yağmuruydu... Oysa gerçek bahanem yola çıkamamaktı...Telefondaki sese anlatmak yerine nasılsa anlamaz diyerek kapattım. Pişman mıydım? Kendime kızacak kadar...