AŞK VE GURUR...
Önceki yazımda Jane Austen'dan bu kadar bahsetmişken bir klasik olmuş; edebiyatta kendisine yer edinirken defalarca
hem dizisi hem de filmi çekilmiş olan Aşk ve Gurur'u anlatmamak olmaz.
Lise zamanımızda çok popülerdi, filmi...
Her zamanki gibi önce kitabını okuyup sonrasında filmini izlemiştim.
Ama bu durum Boleyn Kızı için geçerli değil sanırım... Filmini kitabından daha çok sevmiştim neyse...
Aşk ve Gurur
2005 yılı yapımı Jane Austen'ın 1813'te yayınlanan Gurur ve Önyargı kitabından uyarlanan romantik dram filmi... 2 saat 15 dakika film...Oyuncular; Keira Knightly(Elizabeth Bennet), Matthew Macfadyen(Mrs. Dracy), Rosamund Pike, Jena Malone...
Konusu:
İngiltere'de 18. yüzyılın sonlarında,
toprak sahibi bir ailenin beş kızı olan
Bennet'lar( Elizabeth, Jane, Lydia, Marry
ve Kitty) kızlarının hayatını zengin bir
koca ile garanti altına almak
isteyen anneleri... Bayan Bennet'ın
en büyük hayali kızlarını zengin
insanlarla evlendirerek aslında sınıf atlamalarını sağlamaktır.
Elizabeth(Lizzy olarak çağırılıyor ailesi tarafından) hayata diğerlerinden farklı bakmaktadır.
Onun neşeli ve zeki karakteri birisinin dikkatini çekecektir. Bu kişi
Mrs. Darcy'den başkası değildir. Bu naif ve içten aşk öyküsü gurur çekişmesinde kazanan taraf hangisi olmalıdır?
Aşkta kazanan var mıdır?
Filmden notlarım;
" Benim gerçekten sevdiğim insanlar
azdır; beğendiklerim ise büsbütün az. Dünyayı görüp tanıdıkça hoşnutsuzluğum artıyor. İnsanların iç yüzünün nasıl
hiç göründüğü gibi çıkmadığını; iyi yada akıllı gibi görünenlere bile nasıl hiç güven olmadığını her gün daha açıkça anlıyorum."
(Zamana uzanabilmiş bir paragraf...
Bugün okurken de anlıyorum ki insanlar gerçek yüzlerini saklamakta ustaca davrandıklarını düşünseler de ve anlaşılmadıklarına kendilerini
inandırsalar da durum hiç de böyle değil. Sadece karşı tarafa -mış gibi yaptığını söylesen de anlamayacağını görmek karmaşası ... Vefanın önemsizleştiği, çıkarcılığın yaygınlaştığı bir karmaşa... )
"Yapmacık bir tevazudan daha aldatıcı birşey yoktur. Bu dolaylı yoldan böbürlenmenin ta kendisidir."
"Kibir ve gururu dize getirebilecek tek gerçektir aşk..."
Oscar'a dört dalda aday
gösterilmesi bir yana abartıdan uzak; harika bir filmdi benim için. Dönem kıyafetleri, arka plan manzaraları bir kenara oldukça da anlamlı bir film. Keira Knightley zarifliği ve Matthew Macfadyen bu ikili arasındaki kimya; karakterlerin gerçekliğine olan inancı pekiştirmekte.
Lizzy, Becoming Jane filminden sonra gördüm ki yazarın kendisinden parçalar taşıyan bir karakter. Aşık olmadan evlenmek, statüsel bir kaygı onun için önemli değil.
Kitapları ve düşünceleri ile kardeşlerinin arasından zekası ile sıyrılmış; peki ya Mrs.Darcy? Bu gizemli zengin; duygularını gururunun ardında gizlese de meşhur yağmur sahnesinde vay be dedirten bir karakter dedirtmişti.
Böylesine asilce sevmek; karakterin muazzamlığına hayran bıraktırıyor. İzleme listenize ekleyebilirsiniz :)
Moda kendisini tekrarlıyor.
Arada sırada Instagram'da da bu filmdeki kıyafet modasını görsem de sadeliğin ve kıyafetlerin zarafetinin moda olmasını isterdim.
Beklerim yorumlarınızı....