hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayat etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

11 Aralık 2019 Çarşamba

ÇARŞAMBA RUH HALİ

                                 
    Hafta ortası... Çarşamba...
Bugünü seviyorum aslında. Net; öyle dar bir zaman dilimin günü değil sanki. Pazartesi düşüncesi, cuma heyecanı yok. Lisede de en sevdiğim gündü; üst üste matematik derslerinin olmamasından belki de... Geçen hafta Cuma günü doktor randevum vardı. Benim için ağrılara dayanmak imkansızlaşınca randevuyu ancak Cuma gününe alabildim. Doktorumun haftanın belirli günleri ameliyat günü. Cuma üst üste filmler, kan testleri derken göz açıp kapayıncaya kadar geçmişti. Sonuçlar hemen çıktı ancak EMG testi bugüne randevu verildi. Sonuç olarak ise; üç kutu ağrıları dindirecek jel, iki ağrı kesici, kas gevşetici ki Cuma gününden beri kullanıyorum ancak biraz azalttı. Boyunda düzleşme ve kaslarda ödem olduğu için bu kadar sıkıntı imiş. Biraz daha ilerlerse iltihaplı romatizmaya doğru gidermiş bugün ellerimde EMG ile sinir sıkışması var mı diye bakıldığı ve çok şükür sinir sıkışması çıkmadığı için hem sevindim hem de ağrılar azalsın diye dua ediyorum. 
       Tez faciasından sonra hayatımdaki düzenim de değişti. Hafta notlarım bana sorulacak olursa diyebilirim ki bu ağrılar arttığı için, geceleri uyuyamıyordum. Sırtımdan boynuma uzanan ağrı yüzünden... Zaten bir süre sonra ellerime de etkisi vurdu. Ellerimdeki damarlar boynumdaki bir tık damar sesi ile geriye çekiliyordu sanki. Bugünde doktor ağrılarım yüzünden iğne verince dedim artık;"2019 cidden bit artık. Uğurlu olmayan bir yıl oldun bana" Hakkım mı yenilmedi, sınavlarım berbat mı geçmedi, işsizlik mi vurmadı, çok şükür Rabbim'e yaşadığımız her anın değerini bilmeli insan ama sağlık problemleri mi olmadı bana hiç bitmeyecek bir zaman donması gibi geldi. Bilgisayarı bu yüzden sevmiyorum işte ama onsuz da hiçbir işim olmuyor. Tez yazarken saatlerce geçirilen vakit, boyuna ve sırta etkisi belki de yılların birikimidir; kimbilir. 
         Fotoğraftaki yemek ANALI KIZLI yemeği... Cuma günü öğle arasında bir diğer teste kadar yemek yiyecek yer ararken ev yemekleri yapan bir yerde zamanın dolmasını bekledik. Normalde analı kızlı yemeği evlerde yapıldığı için pek dışarıda yenilmez. Beklentim minimumdaydı ancak tam ev lezzetinde olan bu yemeği özlemişim. Çocukluk hatıraları arasında en sevdiğim yemekti. Adana mutfağında yeri belirgindir. 
         2019 benim için hiç mi hiç güzel bir yıl olmadı. Aralık 2. haftasında gün sayıyorum yılın bitmesine. Umut... Ocak güzel haberlerle başlasın, küçük sürprizler olsun, işim olsun, daha çok yazabileyim kısacası mutlu bir yıl olsun. Çarşamba ruh halim benim böyleydi. Sizlerin nasıl? Beklerim yorumlarınızı...

18 Kasım 2019 Pazartesi

DOĞANIN ENERJİSİ

                                        
Doğa inatla kış gelmesin mücadelesinde sanırım... Geldiğinde ise bahar esintili! Mevsimlerden şikayet edilir; yaz mevsiminde sıcaktan, kış mevsiminde soğuktan... Bende böyleyim :) Ancak küresel ısınma etkileri kendini fazlasıyla belli ediyor. Dün ALES sonrası ( Neredeyse Adana dışı idi sınav giriş yeri..) sabahın soğuğu çıkışta inanılmaz bir öğle sıcağına bırakmıştı. Gece ise tam tersi bir soğuk; çöl iklimi gibi diyorlar. Lakin bu güzel çiçekler; bahçe duvarından hayat fışkırırcasına buradayım derken; bir hayal gibi görünen Toroslar ise kara hasret beklemekte.  
Sınav hakkında notlarım ise sınavı yetiştiremedim. Koskoca 150 dakika nasıl bu kadar çabuk geçti anlamadım. Hızlı çözmem gerekiyor; biliyorum ama sözel soruları gerçekten de beş şık da sonuç olarak işaretlenebilecek nitelikte gibiydi zamanı fark edemedim dahi. Sayısala geçtiğimde 45 dakika kalmıştı. Bir 15 dakika da olsaydı keşke dedim sonrasında ise kendime kızdım. Artık çözebileceğim soruları dahi yetiştiremiyorsam ya çok yavaşladım ya da bunca sınav sonrası hala heyecanlanıyorum. Aslında yaşlanıyorum gibi hissediyorum. Yabancı dil sınavı umarım daha iyi geçer. Aralık ayını sınavla açmak da ne diyeyim umarım sonuçlar güzel olur. On günlük meydan okuma sonrası yazmayı özlemişim ama. Daha sık yazmayı dileyerek şuraya müzik listemi yazayım hemen... 
*Indila-Parle a la tete(şarkıdan da öte klibe bayıldım; bavul hikayesi hala devam ediyor.)
*Nancy Ajram -Kharab Byoot
*Lovely-Billi Ellish& Khalid violin cover
*Kalank-First Class(Arijit Singh)
*Tayeon(Here I Am)
"İnsan bir dağı aşabilecek bir yolcu olarak görmek kendisini. Eğer dağ orada olmasa, yol çok daha kısa olabilirdi ama orada ve yolcu da dağı açmalı...(Genç Werter'in Acıları/Goethe)"
En çok kendime bu not... Tüm yoğunluk,yorgunlukların arasında sizi mutlu eden güzel bir hafta olsun...

15 Nisan 2019 Pazartesi

FARKLI ZAMAN DİLİMLERİ


(İnstagram'da paylaşmıştım. Baharı çiçeklerde görmek bir gülümseme bırakmak gibi hayata)


Şubat görünümlü Nisan... Geçen hafta bahar geldi derken yağmur ve soğuk uğradı yine. Bu geçiş mevsimleri bana pek iyi gelmiyor. Ani rüzgarlar bir anda bünyeyi zayıf düşürüyor çünkü. Bahar renkleri ile muazzam bir güzelliği içerisinde barındırsa da yaz bir başka. Yaz; doğduğum mevsim... Sıcaklar bunaltıcı olsa da hayat yaz mevsiminde daha hızlı akmakta. Rutinliğe alışmaktansa zamanın hızlı akmasına bu ara ihtiyacım var sanırım.

Kelimelerin yüklemlerini aradığı yolculuklarda noktalama işaretleri biraz havada kalıyor sanırım. Bahar yorgunluğu notlarım... Ama bu yorgunluk yine kelimelerin oluşturduğu resimlerde ve o resimlerdeki hikayelerin canlanması ile geçiyor. Okuduğum kitaplar ve anlatı yazı dizisi olacak sanırım bu hafta. Halil Cibran yazı dizisi hatta. Alıntılarını sıklıkla gördüğüm okumalıyım ama ne zaman dediğim ve sonunda okuduğum kitapları ile güzel alıntılar bıraktı not defterimde. 

Bu ara biraz dizi sıkıntısı çekiyorum. Tavsiyelerinizi beklerim. Çünkü izlediğim dizilerde sonlandı birer birer :( Vampir Günlükleri sonrası Klaus hayranı olarak The Orginals devamı Legacies  sezon finalinde ki sanırım bu dizi hakkında da bir yazı çıkar. Beklentilerim çok büyüktü ama ilk dizinin devamının devamı olarak beklenti altı kalsa da bir merak uyandırmıyor değil hani! The Big Bang Theory o da son sezonunda ama biterken Sheldon özleyeceğim karakter sen olacaksın. İçinde ne varsa çekinmeden söyleyen; kendine has karakter :) 

Daha sık yazı yazmak dileğiyle diyorum. Yazarken fark ediyorum yazmayı özlediğimi. Kelimelerle insan yorulur kelimelerle mutlu olurken haftaya müzik listemi bırakayım. Bir sonraki yazıma da beklerim :)
* Nancy Ajram/ W Maak
*Redone Berhil Awah
*Saad Lamjarred/Wana Mali
* Sertab Erener/ Olsun
*Dhadak filmi (beklenti altında kalan bir film olsa da müzikleri inanılmaz ) Pehli Baar 


11 Şubat 2019 Pazartesi

MİMLENDİM / HANGİSİNİ TERCİH EDERSİN?


          Uzun zamandır mim yazısı yazmamıştım. Beni bu mime davet eden düstasarimcisi 😊linkini aşağıya bırakıyorum onun yazısını da okumak isterseniz. Çok teşekkür ederim 😊

http://sevilcevirgen.blogspot.com/2019/02/mimlendim-hangisini-tercih-edersin.html?m=1

O zaman cevaplayalım bakalım;

1. Hangisini tercih edersin?Uçabilme yeteneğinin olmasını mı yoksa su altında nefes alabilmeyi mi?  Neden?

      Uçabilmek beni bir süre sonra sıkacaktır. Su altında nefes alabilmek güzel olurdu. Su bambaşka bir dünya. Hayallerin ötesinde, su canlıları , bitkiler bir çizgi filmdeymişim gibi hissettirirdi sanırım 😊 

2. Hangisini tercih edersin? Sonsuza dek etrafının kitaplarla çevrili olmasını mı yoksa evcil hayvanlarla mı? Neden?

      Küçüklük hayalim 😊 kütüphanede çalışmak. India Jones, Mumya 1 filmindeki kütüphanelerden etkilendiğimi düşünüyorum 😊 Çok seviyorum kitaplarla dolu bir dünyamın olmasını, hep böyle devam etsin 😊 insAllah ...

 3-  Hangisini tercih edersin ? Büyük ellere sahip olmayı mı yoksa büyük ayaklara mı? Neden?

      Küçük ellere sahibim ama büyük ellerim olsun istemedim hiç. Ayak konusunda da bu durum böyle

4- Hangisini tercih edersin? Geriye kalan hayatının tamamında çay içmeyi mi yoksa kahve içmeyi mi?

   Kansızlığın etkisi ile olsa gerek çay ile aram pek yok. Kahve de öyle. Bayramlarda günde iki fincan Türk kahvesi içersem uykusuzluk problemi meydana geliyor . O yüzden sütlü kahve diyorum ben 😊

 5- Hangisini tercih edersin? Pilav üstü Kuru mu yoksa köfte patates mi? Neden?

      Köfte patates 😊Annem etli yemekler konusunda oldukça iyidir. Köfteyi de güzel yapar. Pilav benim için olsa da olur olmasa da olur kısmında olduğundan patates sevgisi baki bir insanım 😊

6- Hangisini tercih edersin? Sınırsız döner mi yoksa sınırsız kokoreç mi? Neden?

    Hayatında kokoreç yememiş birisi olarak sanırım sınırsız döner seçeneği bana da uygun 😊

 7-  Hangisini tercih edersin? Ölüm saatini bilmeyi mi yoksa nasıl öleceğini bilmeyi mi? Neden?

     Ölüm saatimi bilmeyi isterim. 
Bilirsem ne kadar zamanımın olduğu istemeden kırdığım veya içimde kırgınlıklarımı tuttuğum ne kadar kelime varsa onları ifade etmeyi isterdim.

8- Hangisini tercih edersin? 500 yıl gelecekte yaşamayı mı yoksa 500 yıl geçmişte yaşamayı mı? Neden?

     Geçmiş 😊Tarih seven birisi olarak Anadolu'nun 500 yıllık öncesi hayatı, insanları tanımayı isterdim. Geleceği görmeyi istesem de dünyanın gidişatı, küresel ısınma gibi problemler korkutuyor beni. Gelecekte bu problemlerin etkisi elbette ki görülecektir diyerek en azından bildiğim bir tarih yolculuğu güzel olacaktır. 

 9- Hangisini tercih edersin?Her yıl yenilenen tek seferlik bir uluslararası bir uçuş bileti mi yoksa yurt için de geçerli sınırsız uçak bileti mi? Neden?

     Hayal kısmı olarak her yıl yenilenen tek seferlik bir uluslararası uçuş bileti demeyi istesem de gerçeklikte yurt için de geçerli sınırsız uçak bileti benim için daha iyi olacaktır. 

10- Hangisini tercih edersin? Daha çok dinlemeyi mi yoksa daha çok konuşmayı mı? Neden?

     Belki benden kaynaklı ama şu yaşıma kadar o kadar çok dinledim ki şu sıra konuşmayı diliyorum . Dinlemek oldukça yorucu oluyor kimi zaman.  Konuşan fark etmiyor belki ama kendi öfke , mutsuzluk keşke hep sevinç olsa ona razıyım ama duygusal açıdan ağırlığını dinleyen insana bırakıyor. İyi bir dinleyici olmak yoruyor anlayacağınız ama bu biraz benim karakterimle de alakalı. Derdini anlatmak isteyeni kıramam asla. 

   Cevaplaması keyifli bir mim oldu. Eğer bu mimi yapmayan varsa herkes yapabilir 😊 Beklerim yorumlamalarınızı....

23 Kasım 2018 Cuma

SOFT GENTLE ROLLON

 
Yağmurlu bir sonbahar-kış vaktinden selam olsun... "Yaz vakti insan serinlemenin yolunu bulur ya peki kış öyle midir? Soğuğu hiç sevmem..." Bu cümle zihnimde yer edinmiş. Kasım ayı son haftasına da yağmurlu girecek gibi. Yağmurun usul usul kendi halinde yağması bir yana üşümeyi sevmiyorum sanırım. Her mevsim kendine has özellikleri barındırsa da Aralık bakalım nasıl geçecek? Bu merak yaşatıyor insanı...
Hafta sonu umarım hepimiz için bol kahkahalı ve hayat dolu geçer dileğini bir köşeye koyarak yazıma başlayayım. Bu ara bitenler kozmetik bölümünden çok tekli bir şekilde sevdiğim, bir daha alacağım ya da kesinlikle almam, olsa da olur olmasa da ürünlerini paylaşmak istiyorum.
Soft and Gentle care roll-on Gratis'te bir indirim vakti gidip aradığımı bulamadığım sırada sıfır alüminyum içerir yazısını görünce denemek istediğim bir üründü. Küçük bir indirimi de vardı. Ancak ne yazık ki beklentimin altında kalması bir yana etkisi alüminyum miktarı gibi sıfır olan bir ürün oldu. Kokusu hafif aşırı hijyen kokularını sevmeyen birisi olarak dikkat ederek almıştım. Yalnız kalıcılık sıfır olması bir süre sonra rahatsız edici bir hal alması, vücudun normal koku dengesini bozduğunu düşünüyorum. Normalde roll-on, deo, parfüm üçlüsü şeklinde fazlasıyla koku hassasiyeti olan birisi olarak özellikle bu üçünün de koku uyumuna dikkat ederim. Sanırım benim bu dikkatim sayesinde dışarı pek fazla yansıtım olmadıysa da kullanım sonrası sizin hissettiğiniz etki kesinlikle bu ürünü almam bir daha dedirtti. Kış zamanı insanın terlemesi daha az olduğu bir dönem olmasına rağmen kaldıkça kokusunun daha bir değişik hal alması ile anlam veremediğim bir ürün oldu. Daha doğal katkı maddesi az ürünler kullanmaya çalıştığımız şu zaman diliminde hayal kırıklığına uğratan bir ürün oldu. Alternatif başka ürünlere bakmanızı tavsiye ediyorum. Hatta alternatif başka ürün tavsiyeleriniz varsa yorumlarınızı beklerim...
 

1 Eylül 2018 Cumartesi

HAYAT NOTLARI


       Bulutları yakalamak... Çocukken en sevdiğim oyundu. Gözlerim kapalı saatlerce avuç içlerimi sımsıkı gökyüzüne karşı kapatır hissetmeye çalışırdım. 

      Bir zaman makinesinde, olmadığım yerlere gittiğimi ayak basmadığım diyarlara gider mutlu olurdum. Sanırım bunda okuduğum kitapların etkisi büyüktü. En çok masallar ve efsanelerim, notlarım... Ben masallarla, efsanelerle büyüdüm. Kimi zaman Lokman Hekim'in ölümsüzlük otunu düşürdüğü köprüde izleyici oldum kimi zaman Dede Korkut hikayelerindeki asla görülmeyen ama beni de gör bana anlat dedem diyen bir küçük kız çocuğu oldum. Şimdi o kız çocuğu büyüdü lakin masalcı tarafını yitirdi sanırım. 

       Bir kitap da okumuştum. Karakter gördüğü yaşlı amca için sanki burada değil. Geçmişte yaşıyor adeta orada nefes alıyor gibiydi diyor. Bu fotoğraf arkadaşımın tatil fotoğrafı ben de bakarken fark ettim. O orada nefes alırken mutlu idi. Mutluluk her nefeste zaman ve mekan farkı gözetirken belirsizlik istemiyordu. Ben de sıkıldım artık belirsizliklerden, noktalanmamış cümlelerimden. Yeni bir başlangıç için adım atmam gerekiyor, biliyorum. Adım atabilmek için karar vermem gerekiyor , düşünmek için ise mola vermem gerekiyor. Eylül benim için farklı bir ay olacak şimdiden belli etti kendini ...

27 Ağustos 2018 Pazartesi

YVES ROCHER DETOKS ETKİLİ YÜZ KREMİ

 
          Uzun bir bayram haftası biterken zorunluluklarımıza geri dönüşler başlar. Aslında bir hafta kalmıştır sonbahara. Sonbahar ise hüznün mevsimi olmanın ağırlığını taşırken pek bir resmiyet getirir havaya.
          Biraz şiirsel bir giriş oldu sanırım :) Bu hafta değil belki ama gelecek hafta benim de iş başvuruları ile geçeceğinden bu hafta yazmak istiyorum. Her gün olmasa dahi elimden geldiğince. Bayram öncesi %30 Yves Rocher indirimi vardı. Benim de güneş kremim bitmek üzere olduğu için indirimi değerlendireyim dedim. Uzun zamandır düzenli olarak  Yves Rocher güneş kremini kullanıyorum. Arada nadiren de olsa başka markalar denesem de memnun kaldığım güneş kremi Yves Rocher oldu. Geçen yıla kadar tamamen beyaz olan güneş kremi artık yeşil kapaklı ve 30, 50 faktörlük olmak üzere iki çeşit. Ben her zaman en yüksek faktörlü olanı alıyorum malum Adana. Güneş nadiren uzaklara kaçıyor :) Bu güneş kremi diğer çeşidine göre biraz daha yoğunluğu az. Kullanıp memnun kaldığım bir ürün ve sizlere de tavsiye ederim. 
Detoks etkili 50 KF yaşlanma karşıtı koruyucu yüz kremi bitkisel içeriğinde mineral yağ ve paraben bulundurmuyor.  Belirtilen özellikler;

* Doğal cilt yaşlanmasına etki eden faktörlerle ve cildin yaşlanmasını hızlandıran ve artıran dış etkenlere(hava kirliliği, UV, stres gibi) karşı savaşır.
*50 güneş koruma faktörü olan yaşlanma karşıtı yüz kremi ile cildiniz anında canlılık kazanır ve ışıldar. (Kullanan kadınların %95'inin kırışıklıklarında azalma görülmüştür.)
*Hafif akışkan dokusu ile mükemmel bir makyaj bazı görevine sahiptir.

      Benim için sıcak yaz günlerinde cildimde herhangi bir ağırlık hissetmeden, güneşin zararlı etkilerinden cildimi koruyabileceğim bir krem. Yaş itibari ile kırışıklık konusunda etkisini gördüm diyemem ancak akışkan yapısı ile makyaj bazı görevine katılıyorum. Ciltte çabuk emilim sağlayarak canlılık kazandırıyor. Severek kullanıyorum.
Fakat ne yazık ki yüzde otuz indirim olsa da onunda fiyatı artmış. En son indirim ile 63 TL ye almıştım. Şimdi ise 70 TL ye aldım.  Hediye olarak konsantre duş jeli verildi.

     Konsantre Duş Jeli- Zeytin- Turunç 100 ml
Bitkisel içerik: Zeytin, Turunç. Organik Aloe Vera. Patentli ultra konsantre formüle sahip 100 ml konsantre duş jelinin etkisi 400 ml klasik duş jeline eşittir. 100ml duş jeli ile 40 kez banyo yapabilirsiniz. %50 daha az plastik kullanımı ve %50 daha az hava kirliliği. Geri dönüştürülmüş plastikten elde edilen geri dönüşümlü ekolojik ambalajlara sahiptir. Ekonomik bir tüketim sağlayan doz ayarlı şişe başlığına sahiptir. Formülü %97'den daha fazla doğal içeriğe sahiptir. Cildinizin ph değeriyle tam uyumludur. Koruyucu ve paraben içermez.
        Yves Rocher ürünlerini tercih etmemdeki en önemli sebep; koruyucu ve paraben içermemesi. Bazı ürünleri özellikle alışkanlık halini aldılar.(Güneş kremi ve transparan pudrası gibi) Hediye olarak verilen duş jeli ilk elime aldığımda gerçekten küçük geldi ama uzun uzun arka ambalaj kısmındaki yazıları okuyunca ne kadar dayanacak merak ettim. Kokusu oldukça güzel biraz hijyenik  esintili :) Kapağı dozajın ayarlanmasında etkili. İstenilen ölçüden fazlasını kapağı engelliyor. Şimdilik yorumlarım bu kadar...
 
 Umarım güzel bir hafta olur:)  

14 Haziran 2018 Perşembe

İYİ BAYRAMLAR



        İyi bayramlar... Nerde eski o bayramlar diyecek yaşta değilim ama bende diyorum. Eski bayramların neşesi farklı idi. Daha kalabalık, daha gürültülü ve daha çok kahkahalı... Büyüdükçe çocukluğa dair  mutluluklar azalsa da güzel insanlarla karşılaştıkça mutluluklar büyüyor. Klasik değişmeyenler ise bayram temizliği...
Büyüdükçe harçlık verenler azalıyor o da ayrı bir dip not olsun. Ama çok şükür diyorum. Evin kızlarına da sabır diliyorum en yakın arkadaşımız bulaşık makineleri ve kahve makinelerimiz olacak çünkü. Hızlı geçen günlere inat tüm güzellikler hayatımızda yer edinsin inşAllah. Gülmek hatta kahkaha atmak sevdiklerimizle; geriye dönüp baktığımızda hatırladığımız en güzel anılar, notlarım. Fotoğrafta saatlerce oturduğumuz Adana'ya da yeni açılmış bir kahveci. Ev rahatlığında her şey bu kadar özenli olunca zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. O anları değerli kılan kahkahalarımıza karışan umutlarımızı dile getirmekti. Sizler için değerli olan insanları daima hatırlayın ancak bayramda bir mesajla bırakmayın arayın konuşun... Mesafeler sadece sayısal değerler, telefondaki o ses ise gönlün, ince düşüncenin dile gelmesi... Hele ki kısa bir ziyaret dahi olsa ziyaret etmek en güzeli... Bu bayram güzel anılarla geçsin inşAllah... 
Bol bol tebessüm etmeniz dileğiyle.

29 Mayıs 2018 Salı

İFTAR NOTLARIM


      Geç kalıyorum... Bu ara her yere koştur koştur olmak nefes nefese kapıdan geçerken yordu dedim kendi kendime. Yoruldum. Bugünde iftara az kalsın yetişemeyecektim. Adana trafigi İstanbul'a neredeyse yetişecek çünkü. Ama koştur koştur gelip de bu manzarayı görünce geç kalacağım telaşı arkadaşlarım bekliyor acaba onların masasını hemen bulabilecek miyim derken Adana hatırlattı kendini. Seyhan sularına bakıp giderken zamanın endişe değil birlikte aynı yemeği paylaşmanın yılların getirdiği o tanımışlık duygusunun huzurunu ... Bu arada duyguları hemen belli olan birisi olarak restorandaki görevlilerin merak etmeyin hemen üst kattalar diye yol göstermesi ile anladım ki üzülsem de mutlu olsam hayat yolunda akıp gidecek. Ramazan'ı yarıladık sayılır. Yılda bir kez konuğumuz olan bu ay gelip geçiyor neredeyse. Mevsimlerin tüm kararsızlığına hayatın tüm trafiğine rağmen çocukluk alışkanlığı gibi anılarımızı doldurarak geçiyor. İftar sırasında istemsizce düşündüm lise arkadaşlarının ne kadar özel olduğunu ... 
       Her yıl düzenli olarak bu ayda beraber aynı sofrayı paylaşmaktan mutluluk duyduğumuzu... Aynadaki sima değişse de huzurun dili bir demet tebessüme sığıyor işte... Yedi numara dizisini sevenlerden misiniz bilmem lakin benim için çok ayrı yeri vardır bu dizinin. Oradaki bir alıntı ile bitirip hayırlı ramazanlar dilerim... Beklerim yorumlarınızı ...
"Güzel anılar güzel filmlere benzer. Konuyu unutsan da başrolleri oynayanları unutamazsın"





25 Nisan 2018 Çarşamba

ÇARŞAMBA SEVGİSİ



Hafta ortasını; Çarşamba gününü sever misiniz? Ben bu günü bir başka seviyorum. Lisede iken de böyleydi. Cuma günü ders çıkışı arkadaşlarım mutlulukla hafta sonu diye konuşurken o mutluluk ben de çarşamba günü olurdu. Hafta ortası... Sanırım yolu yarılamışlık ile ilgili. Bundan sonrası daha kolay geçecek. Dersler bitecek; hafta sonu gelecek ve yeniden başlamak için inatçı pazartesi kapımızı çalacak... Günlere de bir haksızlık yapılıyor belki de. Onlar zamanın kumları arasında kendilerine yer edinmeye çalışırken farkında olmadan azalıyorlar. Azaldıkça yerine yeni umutlarını koymak için çabalıyorlar. Zamanın kısır döngüsü ya; bir harf iken hikayeye dönüşüyorlar.
Bugün benim için sabah altı buçukta başlasa da uyku tutmayınca yazmalıyım dedim. Hayat notlarım belki sayfalarca sürebilecek ancak şunu biliyorum ki; yolculukların yorgunluğuna inat ardınca kelimeler bırakmalı insan. Unutulmamak için değil hatırlanmak için.
Çarşamba sevgim baki kalsın diyerek... Hüzün rüzgarı altında kaybolmasın cesaretler. Bir kitap okumalıyım. Zihnimi dinlendirmek ruhuma umut vermek için. Mayıs yaklaşırken bugün hava Adana'da çoktan 30 derecenin üzerinde idi. Kış bir an gibi gelip geçerken yazın kalıcılığına aldanmamalı diyor kalbim. Fotoğraf çekmek; anı dondurmak kimi zaman da o an anlamını hatırlamak için derler... Haklılar... Doğa umudu hatırlatmakta... Her gün tekrar edilen hayat mottosu gibi gün başlarken cümleler tamamlanmış yeni bir paragraf başı yapılmışçasına cesur olunmalı!
Yorumlarınızı beklerim. :)


29 Mart 2018 Perşembe

MUTLULUK ANLAR TOPLAMI


Mutluluk bir zaman dilimi... Küçük anların oluşturduğu değerli notlar dünyası... Zaten mutluluk için de büyük şeylere gerek yok. İnsan yaşadığı her gün bunu anlıyor. Mutluluk sevdiğin sevdiğin insanların kahkahalarına karışmışsa  o anlar fotoğraflanmalı değil mi? Bu arada lokmalık kurabiye tarifini de şuraya yazayım bence güzeldi deneyenler olursa beklerim yorumlarınızı 😊
Ben bu tarifi Instagram'da masmavimutfakta sayfasından almıştım. İlk yaptığımda misafir gelecekti ve yoğun bir arayış içindeyken tesadüf eseri rastladım. Ölçü olarak tarifi veren sayfa bir çay bardağı kullanmış. 
1 yumurta 
125 gram tereyağı (yumuşak)
1 çay bardağı sıvıyag
1 paket vanilya 
1  çay kaşığı kabartma tozu 
4.5/5 çay bardağı un (dikkatli ekleyin uyarısı var)

Üzerine serpmek için tarçın ve pudra şekeri ancak fırından çıkınca sıcak sıcak eklenecek. Önce şeker eklenmemi sonradan eklenmesi kafamı karıştırsa da gerçekten sıcak sıcak olunca içine pudra şekeri çekmişti güzel oldu bir tarçın bir pudra şekeri şeklinde sonuç masadakiler 😊😊😊
Tarif hakkında notlarım; kavanoz da olduğu sürece bayatlamadan iki haftaya kadar kaldığı söylenmişti. Haklıymış bir hafta boyunca çıkarıp kahvenin yanında çok güzel oldu. Az ürünle bu lezzeti takdir etmemek elde değil. 40 yıllık hatırı vardır derler ya haklılar. Son zamanlarda Türk kahvesi beraber içtiğim insanlar hayatımdaki en çok değer verdiğim insanlar... Beraber mutlu olduğum hüzünlerini paylaştığım. 
Mutluluk anlar toplamıdır sahiden de😊

5 Mart 2018 Pazartesi

BAŞLANGIÇ DÖNEMEÇLERİ


(ADANA GÖL KENARI)
          
              BAŞLANGIÇ DÖNEMEÇLERİ
 Pazartesi… Adı çıkmış bu günün. Herkesin karar vermek için, cesaret bulmak için beklediği gün. Diyetlere başlamak için… Yeni bir iş günü stresi yaşamak için. Ya da yeni bir stres yaşamak için seçilen gün. Pazartesinin bir suçunun olmadığını öğrenmemiz gerek aslında. O da haftanın yedi güne ayrılmış parçasından biri sadece. İşin aslı başlangıçlarda değil mi? Pazartesi yedi günün ilki ve haftayı başlatan gün. Bu sorumluluğu üzerine almayı ister miydi bilmiyorum. Fakat razı olmaktan başka kaderi yok gibi…

               İnsanlar içinde geçerli değil mi? Hayatımızın yapboz parçaları gibi. Ömrümüzü, parçalarımızı bulmaya adıyoruz. Ne yaparsak yapalım hep bir eksik parçası kalsa da. Gerçek kaderimiz; aramak. Mutluluğu, huzuru, aşkı, dostluğu. Kimilerimiz bu arayışlara giden kısa yolun elle dokunulabilir olduğunu düşünüyor...Arayışımız zorlu çok zorlu yollardan geçtiğinde en başa dönüp yeniden var olmayı öğrenmek, yorucu. Defalarca kaybettikten sonra yeniden başlamayı öğrenmek cesaretten çok daha fazlası. Umutla ilgili olmalı, inanmakla olmalı.

            Acıdan sonrası alışmakla ilgili olmalı. İnsan çok güçlü bir varlık. Öylesine güçlü ki her zorluktan kan gözyaşlarıyla çıktığı halde yenilenmiş olarak çıkan! İzlemeli hayatı. Hayatın bir adım gerisine dahi düşüldüğünde sonsuza dek böyle olmayacağını bilmeli. İnanmalı. Herkes bu güçle doğar. İnanç duygusu.

          Yapboz parçalarını birleştirmek bizim elimizde. Hayatımıza inanmak yol dönemeçlerinde karar vermek bizim elimizde. Eğer gerçekten çabaladıktan sonra olmadığına inanmak yerine kucaklayabiliriz. Evet bunu yapabiliriz. Olasılıkları düşünmeden korkmadan pişmanlıklarımızı doyasıya yaşadıktan sonra mücadelemizi ederek başlayabiliriz. Döneceğimiz noktada yalnız olmadığımızı bilerek. Kimse olmasa dahi benliğimiz bizimle beraber olacaktır. Asla bizi terk etmeyen destekçimiz. Olacak olanların en fazlasını düşünmemize bile gerek olmadan yanımızda olan benliğimiz. Onu kaybetmediğimiz sürece yaşadığımız her güçlükten sağ salim çıkabiliriz. Ve uyandığımız her güne bu cümleyi tekrarlayarak başladığımızda düşünebiliriz. Görmeyi dileyerek… Baharın geldiğini yeniden canlanmanın canlı tanığı olduğumuz her anın daha da güzele gideceğine inanarak. Hiçbir yol hiçbir hayal; yolunda gitmez. Bazen bizde bunu hatırlayıp yolumuz belirli düz dahi olsa farklı kavşaklara gelip karar vermekten korkmamalıyız. Yenilik güzeldir. Sonucunun güzel olacağına inanarak. Başlangıçlara olan korkumuzu pazartesiyi severek başlayabiliriz. Sevilmeye en değer gün çünkü. O başlamasaydı hafta bitebilir miydi?
Pazartesi not benden gelsin... Yorumlarınızı beklerim

PITCH PERFECT SERİSİ


     Hayata mola.
 Tüm koşuşturmalar, zorunluklar hatta kalabalıkların bile bir ara durgunlaştığı zamandır gece yarısı sonrası. Böyle vakitlerde yorucu olmayan mutlu eden filmler izlemeyi severim. Hep sevdim. Seri filmlerine nedense biraz soğuk baksam da güzel bir seri olan Pitch Perfect filmlerinden bahsetmek istiyorum. Youtube sağolsun bazen bir şarkıyı ararken insan bambaşka şarkılar dinlerken buluyor kendini. Bende böyle bir zamanda keşfettim. Filmin başrol oyuncularından Anna Kendrick görür görmez aklıma cups şarkısı değil Alacakaranlık rolü aklıma geldi. O zamanlar ilgi çekici bulmasam da kendine has bir çekiciliğini olduğunu belirtmeliyim. Sesi oldukça iyi. Pitch Perfect üç seriden oluşuyor. Serinin üçüncü filmi sanırım Aralık ayında vizyondaydı. Ben biraz başlangıç yapmak adına ilk filminden bahsedeceğim. 
Film hakkında notlarım; Pitch Perfect 7.2/10 IMDB puana sahip. 1 saat 52 dakika süren bu filmde aslında kısa sürdü hissini alacağınızdan eminim. 2012 yapımı olan Amerika yapımı müzikal komedi filmi olan bu filmde müzikleri oldukça seveceksiniz. İnsan en iyi enstrümandır sözünü haklılarmış onayını bu filmde vereceksiniz. Başrol kahramanlarımızdan Beca (Anna Kendrick) kendisini okulun acapella grubunun içinde güzel şarkı söylemek dışında ortak noktaları bulunmayan biraz tuhaf olsalar da oldukça eğlenceli kızların arasında bulur. Beca bu grubun sıradan düzenlemelerinin dışında çıkarınca acapella dünyasının en iyi olmak için bir mücadele içerisinde bulur kendisini. Beca'yı cesaretlendiren arkadaşları ve yetenekli oldukları alanda bıkmadan mücadele tutkuları grupta yer alan kişilerin karakter özellikleri ile birleşince güzel bir film olmuş. Bence bu film karakterlerin tanıma filmi ikinci filmde büyüdükçe orta yolu tutturamasalar da bir grup olmayı gerçekten anlamaya başlıyorlar. Üçüncü filmi izleme fırsatım olmadı ancak müzikleri özellikle Cheap Thrill coverı mükemmel.



         Riff Off sahnesinden. Belirlenen kelimeler veya cümlelerin yer aldığı değişik şarkılar söylenerek grupların atıştığı güzel bir yarışma. Örneğin aşk ile ilgili akla gelen şarkı ta ki bir diğerinin aklına gelmeyinceye kadar. Bu şekilde kazanan belli oluyor.

Beca sayesinde ortak bir ritm yakalıyorlar. 


Jesse(Skylar Astin) başrol kızımızın kendisini anlaması için verdiği çaba takdir edilesi. Aynı zamanda da karakteri çok hoş. Diğer başrol erkek karakterler gibi bencil değil.

Final sahnesinden. Jessie J (price tag), Pitbull(Give me everything) bu şarkıları birde bu acabella grubumuzdan dinleyin.
Çok fazla anlam aranmadan, yorucu olmayan zamanı eğlenceli değerlendirme isterseniz bu filmi izleme listesine alabilirsiniz.
Yorumlarınızı Bekliyorum...

6 Aralık 2016 Salı

HAYAT ÇEMBERIMIZI KIRMAK HAKKINDA


Bir rüyadan uyanmak ne kadar zor olabilir ki...Beş yıl önce bu soruyu bana sorsalardı eğer bambaşka cevaplar verirdim. Şimdi ise daha bir başka. Aynı rüyayı defalarca görmüşseniz ne cevap verirsiniz? Bugün bilgisayarımı kırmayı dilerim. Hakikaten gözlerim kör oluncaya kadar yapmak zorunda olduklarımı yapmak zorunda mıydım? Unuttuğum bilgisayar programlarını hatırlamak, düzenlemek ne kadar zor olabilirdi öyle değil mi! İnsanların gözlerinde gördüğüm artık bitsin. Bitmesini ben herkesten çok istiyorum. Sınavlara girmemeyi iyi bir işim olmasını bende istiyorum. Siz siz olun yüksek lisans yapacağınız bölüm ve okulu iyi seçin. Aslında ne olmak istediğinize dair kararınızı sadece kendiniz için verin. Yoksa hayat çemberimizi kırmak pek de kolay olmuyor. Cesaretinizi topladığınız anda her daim bir şeyler çıkıyor çünkü. İyi insanlarla karşılaşmayı özledim. Boş değil dolu insanlarla karşılaşmayı özledim. Malum işsizlik zamanları hayat öylesine rutine biniyor ki...
 Geçen hafta bir diyalog sırasında aklıma gelen sözler bugün yankılanıyor. Hayatta seçme şansın varsa fark etmez diyemezsin. Bu haksızlığı kendine yapamazsın. Eğer ki sana o şansı veren sunmuşsa elbette ki vardır bildiği. Bu yüzden seçeneklerini değerlendirmelisin. Diyalog başlangıcı oysa ne içersin çay mı kahve mi sıcak çikolata mı sorusuydu. 
Tercih etmiştim. Kahve içmeyi tercih etmiştim. Keşke hayatta diğer kararlarımda da hatta tercihlerimde de istediğim şekilde karar verebilsem. Kalbimin sesini dinleyebilsem. İnsan büyüdükçe kalbinin sesinden daha bir uzakta kalıyor sanki...

7 Nisan 2016 Perşembe

ANLAMSIZ BİR MUTLULUK


Birine bir defter hediye etmek yeni bir dünya sunmak gibidir...O dünyada yazmak istediklerin ve yalnızca sen varsındır. Bugün kandilin güzelliğiyle uyanmak belki de ilerleyen saatlerinde habercisiydi, bilmiyordum. Fakat bu güzel hediyeleri görünce anladım ki zaman denilen olgu güzel yüzünü göstermekte bana. Küçük mutlulukların nasıl büyüklerin habercisi olduğunu dile getirmekte. Şimdi bir kitap elime almalıyım. Açık bir pencere kenarında elimde varlığını ispatlayan hafif esen bir rüzgarın soğukluğu ile sayfaları çevirmeliyim. İçine çekildiğim kitapların dünyasından onlar beni bırakmadıkca ayrilmamaliyim. Ve bu guzel hediyeleri anılar sandığına değil hayat yolculuğunda yanıma yoldaş olarak almalıyım....