Rus edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Rus edebiyatı etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

13 Nisan 2022 Çarşamba

VİŞNE BAHÇESİ

 


  7 numara dizisini izlediniz mi? 
Benim en sevdiğim aslında özlediğim dizi... 
Kötü söz kullanmadan komedi olabileceğini gösterdiği, saf ilişkilerin dostluk temelindeki sevgiyi anlatırken unutulmaz diziler arasına benim için çoktan girdi. O dizide Ayten, Cansu, Rüya ve Armağan; Haydar ile Recep'in köylerine gelir. Ayten kendine has tarzını konustururken gezebilecekleri turistik yer olup olmadığını sorar. 
Recep tabi anlamaz Cansu; "Çehov' un 
Vişne bahçesi ne tarafta, Ayten'in elbisesi oraya uygun da" der. İşte o zaman aklımda kalmış. Kaç sene geçti ve ben yeni okuyabildim; Vişne Bahçesi kitabını...


         96 sayfadan oluşan bu kitap içerisinde
4 perde var. Bir tiyatro oyunu gibi düşünebilirsiniz. Ama satırların sürükleyici olduğunu hatta bir anda olayının içerisinde kendinizi bulabiliyorsunuz.

Kitaptan notlarım; 
"Kim bilir? Ayrıca "öleceksin" Ne demek? 
Belki de insanoğlunun yüz duyusu vardır, 
ölürken sadece beşi kaybolacak ve geriye 
kalan doksan beş tanesi hayatta kalacak. "

          Madam Ranevskaya Fransa'da geçirdiği beş senenin ardında Rusya'ya, ülkesine geri döner. Aile borç batağına sürüklenmesine rağmen, Ranevskaya elindeki son parayı dahi hunharca harcamakta ve daha çok borçlanmaktadır. Çalışanlarının maaşlarını ödeyemezken eğlencelerden geri kalmazlar ve geriye yalnızca Vişne Bahçesi kalır. Bu bahçeyi de koruyamazlar. Bir açık artırmada
 Lopahin satın alır. Lopahin kim midir? 
Bir zamanlar babası ve büyükbabası tarafından mutfağına dahi girmeye korktuğu ailenin çocuğu Lopahin ...
Lopahin için bir rüyadır böyle bir mülk. 
Aile bu satın alımdan sonra hayatlarını sürdürmek için farklı yollara giderken bahçede balta sesi duyulur.       

      Madam Ranevskaya'yı kitabın içerisine girip sarsmak istedim. Yahu ev gitmiş, zenginlik bitmiş kızın mecburiyetten sana bakmayı yine de düşünüyor. Sen, senin duygularını kullanarak malını tüketmenin nedeni olan insana geri dönmek için gidiyorsun. Üstelik evini borçtan kurtarmak için büyük teyzeden aldığın parayı da götürüyorsun. Ne diyeyim....
 
Kitap tanıtım rehberinden; Çehov, "Dramını ziyade komedi hatta yer yer fars" olarak tanımladığı bu eserinde , sınıf ayrımının iyice belirginleştiği 19.yüzyılda Rusya'daki soylu, aristokrat sınıfının durumunu ve devrimden önceki genel havayı okurlarına kendine has üslubuyla aktarmaktadır. 

Köylü sınıfının yükselmesini hissettiren yazar aristokrat ailenin durumunu ise perde çekerek okuyucuya bırakıyor yorumunu... Beklerim yorumlarınızı....

28 Mart 2022 Pazartesi

ÜÇ KIZ KARDEŞ

 


          Üç Yıl ile başladığım Çehov serisinden 
Üç Kız Kardeş bugünkü blog paylaşımım...Kitap bir tiyatro oyunu ve 4 perdeden oluşuyo ve 127 sayfa. Yazarın okuduğum altı kitabı içerisinde dört tanesi tiyatro oyunuydu. Bu kitap; babaları üst düzey asker olan üç kız kardeş, abilerini ve onu eşini temelde anlatıyor. 
Babaları vefat ettikten sonra ailenin hayata uyum sağlamaya çalışmaları... Kızların abileri bir bilim adamı olarak yetişmiş kariyeri bu yönde ama huzursuz. Ayrıcalıklı sınıfa ait olan bir ailenin Rusya'nın değişen koşullarına uyum sağlama çalışırken kaybedilen değerlerle çelişkili hayatlar. Olga, Maşa, Irina ve abileri Andrey, geçmişe, Moskova'ya özlem duymaktadır. Okurken bir şekilde sesli okumak istiyorsunuz, satırları. Hep bir hüzün, arayış  ve mutluluğun izi olmayan hayatların özlemi var. Karakterler eksik , bir yerlerde eksik var derken sınıfsal iğnelemeyi de anlıyorsunuz. Kitaptan;

"Ah, ben gençken, neşeli ve akıllıyken, incelikle hayal edip düşündüğümde, bugünüm ve geleceğim umutla aydınlandığında geçmişim nereye gitti? Nerede o? Neden güç bela yaşıyoruz? Neden sıkıcı, silik, ilgisiz, tembel, kayıtsız, işe yaramaz, mutsuz oluyoruz? Şehrimiz iki yüzyıldan beri var ve kendisinden iki yüz bin kişiyi barındırıyor. Bu şehirde diğerlerine benzemeyen kimse yok, ne geçmişte ne de günümüzde tek bir münzevi yok, tek bir bilim adamı yok, tek bir sanatçı yok, onu taklit edecek kıskançlık ya da tutkulu bir istek uyandıracak  en azından fark edilir bir kişi yok..." 

"Sadece iki ya da üç yüz yıl sonra değil,  bir milyon yıl da geçse hayat şimdi nasılsa aynen öyle kalacak. Hayat değişmez, umursamadığımı ya da en azından asla bilemeyeceğiniz kendi yasaları dahilinde sabit kalır..."

Yazar dönemi yansıtırken eserlerinde evliliğin bir alışkanlık,  büyük bir mutsuzluğu vurguluyor. Beklentilerin hüsranla sonuçlanmasını. Yazarların yazdıklarını hayatlarıyla ilişkilendirmeyi sevmem ama bu kadar mutsuz evliliklere yer vermesi acaba hayatında hiç mutlu bir evlilik görmedin mi arkadaşım dedirtiyor. Felsefe hayranlığı, uzun tartışmalar ve o kadar gereksiz kaygılar var ki, bilemedim. Bunca mutsuzluğa daima bir mutsuz son üzdü beni. Tahmin ettim ama son sayfaya kadar kızlardan birinin en azından mutlu olmasını dilerdim.

Şimdilik yorumlarım bu kadar, beklerim yorumlarınızı...

2 Şubat 2022 Çarşamba

VANYA DAYI ANTON ÇEHOV


        Güzel bir gün sizler için 
nasıl başlar? Benim için güzel bir rüya ile... Rüyalarımı unutmamak için Ted Mosby gibi
 rüya defterim olmasa da gün içerisinde unutmayayım çalışıyorum :) Gerçi şu sıra 
güzel rüya görmek de bir rüya oldu sanki. 
Çehov kitapları listemde bugün Vanya Dayı vardı. Bir klasik olan Vanya Dayı bir tiyatro eseri gibi düşünebilirsiniz.
 Perde bölüm bölüm kapanıyor. Karakterler az sayıda aslında bir aile fertleri. 79 sayfadan oluşan bu eseri sevdiğimi söylemeliyim,
 okurken sıkılmadım. Diyaloglar şeklinde 
olduğu için ilk sayfalarda konsantre
 olmakta zorlansam da kesinlikle son sayfada üzüldüm. İkinci eşi ile şehirden köye 
gelen profesör onun güzel eşi yine evlilik sorgulanması bunu söylemeyi sevmiyorum
 ama yazarın evlilik ile ilgili karamsar düşünceleri oldukça fazla! Yozlaşmış 
ilişkiler, dürüst ve çalışkan insan olmanın bedeli köhne bir dünyada yaşamak olduğunun bir itirafını yapan karakterin arasında profesörün kızı Sonya.
 Vanya Dayının umutsuzluğu, profesörün bencilliği ve nankörlüğü, onun ikinci eşinin hayranlık duygusu ile yaptığı evlilikteki mutsuzluğu, profesörün kızı Sonya'nın dirayeti ile karakterlerin iç dünyalarına giriş yapıyorsunuz. 

"Rahmetli babam bu mülkü 
kız kardeşime çeyiz olarak aldı.Görüyorum ki naif davranmışım, kanunların Türkler'inki gibi olmadığını farz etmiş ve mümkün kardeşimden Sonbahar geçeceğini düşünmüştüm."
(Çehov'un okuduğum 2.kitabı ve 
Türkler'e tek bir satır dahi olsa yer verilmesi ilginç ama önyargısı hissediliyor
 ne yazık ki... )

"Vanya Dayı, biz yaşayacağız. Uzun uzun 
günler ve geceler boyunca yaşayacağız. Bu imtihan dünyasında sabredeceğiz, dayanacağız. Hem şimdi hem de yaşlılıkta başkaları için çalışacağız ve saatimiz geldiğinde huzur içinde öleceğiz. "(Sonya'nın bu cümleleri beni hüzünlendirdi ve aslında düşündürdü.)

"Geçmiş yok, aptal bir şekilde önemsiz şeylere harcanmış gitmiş ve şimdiki zaman ise korkunç bir şekilde kendi saçmalıklarında boğuluyor. "

Bu karamsarlık, aile temelini oluşturan değerlerin sürekli olarak sorgulanması ve bunu detaylı cümlelerle değil de fazlasıyla hissettirmesi, anlık pişmanlıkların ömür boyu hata yaptırması gibi bu kitabın kısa bir özeti. Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...