Anı yakalamak mı; yoksa o anı hatırlamak mı? Fotoğraf çekerken bazen bu soruyu soruyorum kendime... Çok fazla farklı yerler görmeyi istesem de bulunduğum andaki farklılıkları aslında dikkat edilmeden kaçırdıklarımızı hatırlamayı seviyorum. Yani ikisi de...
Araba ile geçerken yolu izlemeyi sevenlerden misiniz, bilmem ancak ben sessizce kelimelerimi o anın ötesine erteleyerek izlemeyi severim. Yol arkadaşlığım camın buğusundaki şekiller çizmekle geçer. Çocukluğumdan kalan bir alışkanlık.
Fotoğraf bu aydan değil belki ama bugün paylaşmak istedim. Anı yakalarken görülmeyen detayları ile... O andaki düşünce yağmurunun virgülsüz noktalanması ile...
Bugün biraz zamanı geçirmek biraz da gülmek için yedi numara dizisinin eski bölümlerini izlerken; not almışım. Bu diziden o kadar çok notlarım var ki, defterimde... Üniversite zamanı da eski bölümlerini açar vizelerden, finallerden önce izlerdim. Belki umut belki de özlemek duygusu ile alakalı bir hisle. Bu dizi eski bölümleri ile dahi zamanda eskimeyen dizilerden benim için. Armağan ve Haydar karakteri Ağva'ya gitmişlerdir. Haydar; Armağan'a bir hikaye anlatır;
(Armağan) "Ne güzel. Bazen senin yanında kendimi işe yaramaz hissediyorum. Biz dersleri zar zor yetiştiriyoruz bir de sana bak.
(Haydar) "Sana bir hikaye anlatayım mı?"
(Armağan) anlatmasını ister...
(Haydar) "Bir sucu boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronunun evine giden uzun yolu dolu olarak tamamlarken çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. "
(Armağan) "Ben çatlak bir kovayım. Sevdim. Devam et..."
(Armağan) "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum ve benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun... Ben çatlak bir kovayım! Ben çatlak bir kovayıımmm!"
(Haydar) "Devamını dinleyecek misin? Sucu demiş ki; Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum. Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu, diğer kovanın tarafında hiç çiçekler olmadığını fark ettin mi? Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün ırmaktan dönerken sen onları suladın. Ben de bu güzel çiçekleri toplayıp patronumun evini süsleyebildim. Geçtiğin her yerde çiçek açtırıyorsun, hiçbir şey yapmasan da olur."
Gülümseyerek izledim belki de her seferinde bu sahneyi... Zaman geçtikçe not alma alışkanlığım da arttı. Beklerim yorumlarınızı...