kahve etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kahve etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Aralık 2021 Cuma

ILASIK GÖZ LAZER AMELİYATI

     

 Soğuk havaları sevmiyorum. Biraz fazla üşüdüğümden belki de... Ama fark ediyorum artık bahar mevsimi daha kısa, o anıları bize getiren tatlı rüzgarlara ise pek sık rastlayamıyoruz. Ya çok soğuk ya da çok sıcak... Bir kitaba başlamak içinse fazla kalabalık. 

Geçen ay göz lazer ameliyatı olduğumdan biraz bahsetmiştim. Tam bir ay sonrası diyerek başlamak isterdim yazıma ama 45 gün oldu. Bilgisayar ile çok fazla muhatap olmak zorunda olan birisi için bakmayın sağlık açısından hiç mi hiç sevmediğim bir zorunluluk gözlerimi 5.75 ve 5.25 miyop ve biraz da astigmat yapmıştı. Tamamen bilgisayara suç bulmak istemem ama son zamanlardaki ekran yorgunluğu, gözlükle dahi bulanıklık ve göz yaşarması derken artık pes etmiştim. Bu arada dersler, bilgisara ve toplu taşıma araçlarına bakmak dışında gözlük günlük hayatta neredeyse hiç kullanmayan birisiydim. Bu özelliğim biraz garip aslında ilk kez 7.sınıfta gözlük takmaya başladım ve yüksek bir numaradan. Doktor nasıl sen bekledin bu kadar demişti... Gözlük yoksunluğu yaşamadım aslında gözümü alıştırmak istememiştim. Tabi kimseye önermiyorum çünkü sosyal hayatta arkadaşlarıma görmezden daralmayın ben görmüyorum bana seslenin demekten tüm arkadaşlarım alışmıştı bana...

Süreç olarak düşününce zaman bayağı geçmiş. Gelelim bu zamana, doktor kontrolüne gittiğimde notlarım; lazer ameliyatına gözlerimin uygun olup olmayacağını sormuştum. Doktorum karar verdiysen bir bakalım dedikten iki ay sonra gözlerimin uygunluğuna baktırdım. Karar vermiştim artık. Kontrolde gözlerim uygun çıktı kimi zaman göz yapısı uygun olmayabiliyor. Eve geldiğimde gözlerime damlatilan göz damlası sonucu göz bebeğim ertesi güne kadar küçülmesi. Kendimi bez bebeklere benzetiyordum.  Haftasonu bu şekilde geçirdikten sonra çarşamba günü ameliyata girdim. Öncesinde çok fazla yorum okudum. Kendimi hazırlamak için bilmiyorum bir süreç belki de iç sesimi dinlemeyi yorumlamayi sevdiğim için. Operasyon 15 dakika sürdü ki aslında 5 dakikası göz damlası damlatimi ve gözlerin ameliyata hazırlanması. Ameliyatta ise göz küresi bir kıskaçla sabitleniyor. Doktorum sürekli benimle konuştu, saniyeleri bana söyledi. Lazer ameliyatları çeşitli benim ameliyatim ilasik lazer. Korneada bir fleb kesiliyor, lazer ışını uygulanıyor,  yıkanıyor ve kapatılıyor. Kırmızı bir ışık görüyorsunuz o ışığı takip etmeniz isteniyor bu süreçte. Bıçaksız lazer olarak da bilinen bu ameliyatta kesinlikle rahat olmak gerek biliyorum gözümüze birşey yapılıyor nasıl rahat olalım diyeceksiniz ki haklısınız. Ama ameliyatta rahat olmak sonraki süreçte kırmızılık olmasını azaltıyor.  Ben sol gözümde rahattım sonra sağa geçildiğinde; (bu arada çok fazla göz kırpan bir insanım ameliyatta en çok beni bu korkutmuştu ) gözüm istemdışı zorlandım iki kez kırpmak istedim. Gözümü biraz zorladı bu durum.  Sonrası ise ilk gün zorluğu...Odamı annem tamamen kararttı ve en ufak ışık hüzmesi bile beni rahatsız ettiği için uyumaya çalıştım sadece. Gözlerimi açamıyorum, gözlerimden yaş geliyor diyorum Allah'ım sen yardım et geçsin böyle olacağını hiç bilemedim derken sabah 8 de doktorum ilk kontrolünü yapti. Biraz bulanık da olsa net bir okuma gerçekleştirdim. Şöyle bulanıklık miyop gibi değil sanki sisli bir hava da gibi . Benim çok fazla batma hissi ve kızarıklığım olmadı. Bu kişiden kişiye değişiyor kendimi çok hazırlamıştım batma ve yanma hissine. Göz damlaları iki tane mutlaka size uygulayan birisi olmalı bu süreçte. 

Biraz uzun yazmışım sanırım :) Kontrollerim devam edecek. Ocak ayında bir kontrolüm var daha sonraki kontrol aralıkları belki biraz daha uzar. Bu kontroller bir sene sürecek. Göz kuruluğu şikayetim var bu durum için suni göz yaşı damlası kullanıyorum, mecburen. Gün içerisinde çok az ama olduğunu belirteyim sanki gözümde birşey var hissi ve yanma var. Çok az ama... Kırmızılık 10 günde benim tamamına yakını geçti. Hala gördüğüme inanamadığım sokaktaki her yazıyı okuyup anneme soruyorum . Benim okuduğumu sen de görüyorsun değil mi diyerek :) Hayat kalitemi artirmak için bu ameliyatı oldum. Umarım bu göz kuruluğu azalarak geçer gider, rahatsız ediyor çünkü. Bir sonraki doktor kontrolünden sonra yeni bir güncelleme yapacağım. Şimdilik yorumlarım bu kadar sizlerinde beklerim yorumlarınızı....

3 Kasım 2018 Cumartesi

ŞİİR FALI

Hafta sonu karmaşasında bir nefeslik mola. Eski bir alışkanlık şiir falı bakmak! Cahit Sıtkı Tarancı/ Otuz Beş Yaş bütün şiirlerinde bende şiir falı baktım. Falıma düşen şiir paylaşmak istedim. İnstagram adresime de koymuştum fotoğrafı uğramak isterseniz adresim...
                     YALNIZLIĞA DAİR
Can yoldaşın olmazsa olmasın ,
Yalnızım diye hayıflanmayasın.
Eğilmiş üstüne gökyüzü masmavi;
Bir anne şefkatine müsavi;
 Üç adım ötede deniz;
Dosttur ne öfkesi ne durgunluğu sebepsiz.
Bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara;
Ağaç yaprak verir sır vermez rüzgara.
Ve kış yaz
Dalda kuş eksik olmaz
Dağ başında duman
Yalnızlık nedir göreceksin öldüğün zaman...

2 Temmuz 2018 Pazartesi

DAİMA

Daima sizi mutlu eden insanlarla aynı ortamda bulunun... Bu yıl hayatımda edindiğim motto bu idi. Yorucu insanlardan uzak durun. Fiziki yorgunluktan bahsetmiyorum ruhen yoran insanlardan... Doğrulardan çok sürekli yanlışlardan bahseden mutlu olduğunuz anları bile anlamsız eleştirileri ile kötü hale getiren insanlardan. Zor bilmiyorum ama insan kendisi olmaktan vazgeçmemeli. Birileri mutlu olacak diye çaba harcadıkça hayalini kurduğumuz mutluluklarımız kayboluyor yavaş yavaş. Bencillik yapalım demiyorum ama mutlu olma adımlarını kaçırmayalım. 
    
       Bugün yıllar sonra ÖSS'ye giren biri olarak biraz şok biraz aman Allah'ım bu nasıl matematik soruları derken kendime şunu söyledim; sonuçlar gelmeden sürekli sonuçların stresini yaşatma kendine. Hele ki böyle arkadaşların varsa 😃 yorucu bir gün iken unutturdu gün bitimi... Ama akşam arkadaşımın yemek daveti küçük bir doğum günü kutlaması derken gün güzel bitti.
     Pazartesi başladı bile... Pazartesi benim için değişik bir haftanın başlangıcı olacak. AÖF kompozisyon yarışmasında dereceye girdigimi öğrendiğim andan itibaren bu arada ödül töreni Çarşamba günü. Gitsem mi gitmesem mi derken kendimi Ankara bileti alırken buldum. Eskişehir hayatımda ilk kez gideceğim şehirlerden... Ödül töreni bahanesi ile aslında en çok buna seviniyorum. Alışkanlık çemberimde değişik yerleri görmeyi nasip eden Rabbime şükürler olsun . Sanırım sürekli kararsız kalmaktansa adım atmalıyım diyorum.      
      Belki küçük bir adım ama yeni kelimesinin güzelliğini sevmeye başladım bu ara. Ödül töreni bir sebep ama insAllah güzel fotoğraflar çeker ve yazılarımı paylaşırım . Eskişehir hakkında tavsiyelerinizi beklerim 😊 benim gün sonu notlar bu şekilde ... Hafta sonu sınavla geçerken güzel bir masa ve çevresinde birbirinden değerli insanlarla kahkahalar hayat her anı ile yaşamaya değer olduğunu kanıtlıyor . Beklerim yorumlarınızı....


23 Mayıs 2018 Çarşamba

MAYIS YAZA BİR KÖPRÜ OLURKEN


...Yine de yürüdüm, her adım bana yeni bir şey öğretti. Eksilsem de yaralansam da yeni bir şey...(Sevinç Çokum) Notlarım; anlamlı bir alıntı...
           Zamanın kumlarını hakim olmak isterken anlıyoruz imkansızlığını; avuçlarımızdaki kum taneleri birer birer kayıp giderken. Özlemlerimiz artıyor. Pişmanlıklarımız ve geri dönülmez sandığımız hayat kavşaklarında el sallarken ilerliyoruz. Güneş sıcaklığını daha bir haşmetli göstermek istercesine ben de varım demesine aldırmadan yağmuru umut ediyoruz. Yaz demek böyle bir şey sanki. Kışın soğuktan üşüdüğümüz o yollarda gölgeler ararken usulca saklanıyoruz, akşam serinliğine. Akşam serinliği gecenin koyu lacivert rengine uzanırken; çocukluktan kalan bir alışkanlıkla yıldızlara uzattığımız ellerimiz büyümenin verdiği o inanılmaz gerçeklikle geri çekildiğinde anlıyoruz. Yakın görünmesi bir aldatıcılık. Sayamayacağımız zaman dilimine sıkıştırılmış izleyiciler onlarda. Tüm düşmelerimizi görmüş ayağa kalkmak için var gücümüzle mücadele ettiğimizin habersiz izleyicileri.

         Mevsimlerin dili olsa yaz ; tüm neşelerin ardındaki o derin hüzünüm ben derdi herhalde. Görünenin ardındaki o ince anlam. Mayıs ayı hızlıca akarken düşünüyorum. Haziran, Temmuz ve Ağustos derken avuçlarımızda tutamadığımız zaman akacak ve gidecek; rüyanın sonundaki gerçeklikler hafif bir tebessümle çıkıverecek karşımıza. Bir yaz rüyasıydı ile başlayan cümlelerimiz yarım kaldı diyeceğiz. Ben de o rüyanın içinde yaş alanlardan olacağım. Büyümek ve yaş almak arasında o ince çizgide sevdiğim ve sevmediğim şeylerden bir tanesini daha anlayacağım.

        Sahur zamanı insan şehri izlerken ne çok düşünüyormuş. Şehrin kalabalığına bir mola verdiren, aydınlığa kavuşacağı zamanı sabırla beklerken gecenin dili ayakta. Gerçekten dinleyenlerle konuşmakta. Aniden gelen rüzgar yasemin kokusunu hatırlatıyor. Bahçelerde bir köşeye sıkıştığını düşündüğümüz o güzel kokulu efsanevi çiçek duvarlara ulaşarak kendisini hatırlatırken sabah oluyor. Kahve fotoğrafı bana kahve eşliğindeki sohbetlerimi özletti. Bu yıl çok güzel sunumlar ile Türk kahvesi hazırlayan arkadaşlarıma not: kahve içmek sizlerle ayrı bir güzel...

17 Nisan 2018 Salı

GÜN NOTLARI


         Mutluluk... Tek kelime ne kadar büyük anlamlar taşımakta öyle değil mi? Ucu bucağı olmayan duyguların tebessüm eden yüzü sanki. Zor değil... Sahiciliğine inanmakta zorlansak da zor değil. Bazen gökyüzünde kaybolmuş bir balon gibi; kim bilir kimin hayal kırıklığıydı demek yerine kim bilir nerelerde yolculuk yapacak demek gibi geliyor. Virgül koymakla alakalı sanırım bu durum. Ertelemeyi alışkanlık haline getirmekle ilgili. Sonuçlarından korkulduğu için değil de sonuçlarıyla yüz yüze kalındığında bir karar vermekle ilgili. Kararlar yeni kararları ve yeni olasılıkları meydana getirir. Olumsuzluktansa olma ihtimaline sarılmak gibi. O ihtimal için beklemeyi görev edinip nokta koymayı bir türlü beceremezken  mucize beklemek... Büyümek zor zanaat demişti bir arkadaşım. Haklı olduğunu düşünüyorum. Ancak şuna da inandım; gerçek dostların var ise şanstan öte olur mutluluk. Giriş biraz iç dökme gibi olsa ne diyorum hayata dair notlar tutmak. İçimden geldiği gibi yazmak dileğim.

       Zamansız zamanlarda sebepsiz bir hüzne düşerken birilerinin tebessümünde mutluluk bulur insan. Tıpkı bu çilek gibi. Sudaki uyumunu fotoğraflamasam olmazdı. Kahve özellikle Türk kahvesi bana samimiyetin simgesi gelir. Hazır kahveler biraz mesafe; çay ise aile ortamı... Sınıflandırma yapmak için söylemiyorum belki de bu şekilde anılarım fazla olduğu içindir. Temel hep aynı, bilmek gerekir. Hatırlamak...Türk kahvesi içtiğim insanlar özeldir benim için. Hayat notlarım defterimde binbir cümleye sahip....
Şimdi sunumlarda da farklılıklar oluştursalar da bu fotoğrafa baktığımda sadece gülümsemek geliyor içimden. Karşımdaki insan çocukluk arkadaşım sayılabilecek türden bir yıllanmışlığa sahip olunan arkadaşlarımdan. Saatlerce konuşsak dahi telefonu kapatmak aklımıza gelmediğinden telefonun kendisinin uyarı şeklinde kapandığı, zamanın yanında akmayı bir görev edinmekten çok mutluluğa dönüştüren insanlardan. Yani kalbinizi bilen... Son zamanlarda kalbimi tanıyan insanları ayrı bir yere koyuyorum. Özeller çünkü. Farkına varmadan dahi olsa kırmamak için dinleyen, yorgunluklarını anlatan ve empati kurabilen  insanlar... Kalbinizi hayat yolunda anılarınıza ortaklık etmiş insanlardan sakınmayın. Alışkanlık dehlizinde ışık görmek için çabaladığımızda sevdiğimiz insanlarla geçirdiğimiz o güzel anılar ışığımız hatta mutluluğumuz olacaklar. Kalbimizde ümidimizin çiçeğini büyütürken zihnimizinde yorgun düşmemesi gerekiyormuş anladım. Mutluluk detoksu yapmak büyük beklentilerle alakalı olmadan anlamsızca izlemekle başlayan ardı ardı arkası gelmeden saati unutmakla da ilgili değil. Mutluluk detoksu sizi yormayan insanlarla sohbet etmekten geçiyor. Son zamanlarda gittikçe empati duygumuzu kaybetmeye başladığımızı düşünüyorum. Kırmak, incitmek farkında olmadan değil bilerek üzmek istiyor sanki insanlar. Özür kelimesinin o derin anlamını düşünmeden boş bir anlamla dahi söylemekten kaçınıyorlar. Yaşam zor değil... Yaşamı zorlaştıran zorunluluklar dahi olsa kibar ve nazik olmak artı bir özellik olmaktan çok sahip olunması gerekilen bir özellik. Bencillik duygusundan uzaklaştıkça sevginin anlamını çözeceğiz... İnanıyorum...

16 Şubat 2018 Cuma

KIRK YIL HATIR


Bir fincan kahvenin kırk yıl hatırı vardır derler...Bence çok daha fazlası... Kahvenin o güzel kokusu bana güzel anılarımı hatırlatır güzel anları ve güzel sohbetleri. Kırk yılla sınırlı olmayan zamanın bir boşluğu gibi. Durdurulmak yerine yavaş akan o sevimli yuz. Evet zamanın da binbir yüzü ve binbir ruhu var o da bizim gibi üzerine yüklenen sorumluluk sebebiyle yorgun değil mi? 
Ah şu değişen havalar... Bu ara iyileşmeye çalışsam da sıcak bir şeyler elimde evdeydim sürekli. Evde olmaktan gerçekten sıkıldığım anda gelen bir telefon ile çıkmak ile çıkmamak arası kararsızlık yerine evet çık kararına bıraktı. İyi ki de çıkmışım böyle güzel bir kahve sunumunu kaçıracaktım yoksa 😊 Şaka bir yana insan hayatın içinde o akışa kapılmak istiyor ki  en iyisi. Basit bir grip dahi olunsa bir süre sonra zamanın akışında dik durmayı gerektiriyor. 
Kelimeler aslında belirli durumlarda çok sınırlı kalmakta. Telefon eden arkadaşım ile neredeyse bir çocukluk devirdik. On beş yıl 😊 insan büyüyünce anlarmış beraber büyüdüğünüz insanlar gerçek dostlarınız. Ortaokul çocukluk halleri lise genç olma telaşı üniversite uzak şehirlerden gelip tatil günlerinin o kısa zaman diliminde dahi olunsa mutlaka görüşmeye çalışılması. Akla takılan en alakasız konu hakkında saatlerce konuşmak öyle ki sizin de başınıza geldi mı bilmem telefon bir saati geçince kendiliğinden kapatılmakta 😊 
Bir fincan kahvenin çok fazla hatırı var bu arada arkadaşım oldukça hamarattir sizler için çok güzel bir kurabiye tarifi aldım artık bir dahaki yazıya ...Yorumlarınızı beklerim😊😊😊

6 Nisan 2016 Çarşamba

GÜN YORUMLAMASI

Anlamsız mutluluklarla ruhunuz dolduğunda korkanlardan mısınız? Hemen sonrasında hakkınız yokmuşçasına düşündüğünüz hüzünlerin gelmesi mi korkularınızın sebebi... Uzun zamandır düşünüyorum. Uzun zamandır hayatımda beni mutlu eden yada hüzünlendiren olaylarla hayatı anlamlandırmaya çalışıyorum. Belki bir anda değil ama öğrendiklerimle yavaş yavaş büyüyorum. Eskisi gibi olmayan hafızama kızmıyorum. Anılarımı birer birer özenle sakladığım sandığımı ara sıra açmıyorum. Aslında sıklıkla açıyorum. Sonrasında fark ediyorum ki, unutmaktan korktuğum için açıyorum anı sandığımı. Unutmak en zoru. Bu yüzden fotoğraflar çekmeye başladım. Gülüyorum bu halime. Fotoğrafları sevmedim, sevememiştim bir türlü. İnsan hafızası en iyi fotoğraf makinesidir bu yüzden bir alete sığınmaya ne gerek vardır diyordum. Yanılmışım diyemem. Sadece artık unutmak eyleminin bana bu kadar sıklıkla uğrayacağını hissetmemiştim şimdiye kadar. Fotoğraflarla alıp veremediğim yok. Hatırlayamadığım bir anda böyle demiştim, arkadaşıma. Olmayan zoraki gülümsemeler bana göre değil yalnızca. Her fotoğrafta asık suratlı olmamın sebebi kim bilir belki de bu sebeptendi.

Nisan tüm güzelliğiyle bugün kendini hissettirirken yazıyordum bu satırları. Adımlarım kaldırımda izini bırakırken başımı havaya kaldırdığımda fark ettim, mutluluk aslında bir çeşit alışkanlık. Eğer bu alışkanlık küçük yaşlardan itibaren edinilmediyse zor... Çok zor... Yazı anımsatan bu hava tüm gün verdiği inanılmaz bir yaşama sevinci ile bu durumu dile getirip durdu. Mutlu olmak için nedene ihtiyaç yok, ne kadar zor olursa olsun çevrene bak. Haklıydı. Defalarca geçerek ezberlediğim sokaklarda; farkına varamadıklarımı görebilme imkanını bana hatırlatan nisan ayının tüm güzelliğini görebilmenin neşesiyle yürüdüm. Kulağımda bir piyano sesi ve kelimeleri baştan sonra insanın kendisinin yazabileceği bir müzik. Baştan sona yazıp sildim. Tekrar yazdım, kaç silme kaç yazma sonucunda ulaşmam gereken yere vardım bilmiyorum. Sonrasında içimdeki sese kulak verip zorunluluklarımdan vazgeçip ilerledim. Kendimi bulduğum ağaçların gölgelediği ufacık bir dünya idi. Pek bilinmeyen, bilenlerinse alışkanlık oldu bizimkisi artık dedikleri küçük bir kahve dükkanı. En kuytu köşe yerine en aydınlık yeri seçtim, bu kez. Gelip geçen insanların hayat karmaşasına kulak verdim. Tüm yorgunluklarımıza gülümsemeyi denedim. İyi geldi. Gülümsemek geçirmeyebilirdi yorgunluklarımızı lakin kısa süreliğine serdiği o örtü az da olsa iyi gelmişti.