yaşar kemal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
yaşar kemal etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ekim 2024 Cumartesi

AĞRI DAĞI EFSANESİ


AĞRI DAĞI EFSANESİ

Ağrı Dağı Efsanesi?

Çukurova'yı anlamak isterseniz Yaşar Kemal romanlarını okumanızı tavsiye ederim. Ancak Yaşar Kemal'in diğer romanları, hikayeleri de birbirinden etkileyici. Kendisinin bir derviş ile yolculuğa çıkıp Adana deyimlerini de yer yer aktardığı kitaplarını çok seviyorum. Ama şunu belirtmem gerekiyor ki kitap fiyatları çok pahalı. Genel olarak kitap fiyatları bana artık ütopik geliyor. Bu kitabı da Adana Tuzhan yazımda biraz bahsetmiştim. Oradan 90 liraya satın aldım. Aslında artık fiyat dengem de şaşırdığı için uygun da geldi. 

Kitaptaki çizimler Abidin Dino tarafından resimlenmiştir. Abidin Dino ile Yaşar Kemal'in sohbetinin yer aldığı heykeller belediyenin hemen yanında parkta yer alıyor. Mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Burası bir edebiyat şehridir. Ağrı Dağı Efsanesi 119 sayfadır. Kitap tanıtım bülteninden;

"Bir aşk destanı olan Ağrı dağı Efsanesi geleneklerini Mahmut Han'a karşı savunan Ahmet ile Gülbahar arasındaki aşkı konu alır. Efsanelere ve halk söylencelerine yürekten bağlı Yaşar Kemal'in bu romanı, insan psikolojisinin derinliklerini de içerir."

Fazlasıyla etkilendiğim bir destansı hikaye. Destanla başlayıp bir anda gerçeklikte kayboluyorsunuz sanki bir düş gibi. Kitap hakkında notlarım; sanırım bu cümle ile başlar. Ağrı dağı eteklerinde yaşayan halkın; Ağrı'ya olan sevgisi ve saygısı etkileyiciydi. Şanlı bir at Ahmet'in kapısına gelir. Ahmet, geleneklere göre atı üç kez gönderir ve üç kez de at onun kapısına gelir. Öyle ise at artık onundur; değil padişah kim gelirse gelsin at artık onundur. Ama böylesine güzel bir at elbette bir felaketi de getirecektir. At yörenin zalim beyi Mahmut Han'ındır. Atı teslim etmesini söyler. Verilemeyeceğini söylediklerinde daha da öfkelenir. Öyle ki, bu öfke yalnızca kendini değil herkesi yaralar. Ahmet ile Gülbahar bu süreçte sevdalanırlar birbirlerine. Gülbahar; Mahmut Han'ın kızıdır. Mahmut Han'ın öfkesi ve halkın birlik olmaya karar vermesi ve Ağrı'nın bu adaletsizliğe öfkesi. Kitaptan altını çizdiğim satırlar ise;

"Alışır, alışırsın. Bu dünyada başka türlü yaşamın bir çaresi yok..." 

"Dünyanın ortasında tek başına kalmış bir hali vardı. Yalnız, yapayalnız..." 

"Kederlerin en acısını, en onulmazını taşıyordu."


4 Mart 2024 Pazartesi

KUŞLAR DA GİTTİ

KUŞLAR DA GİTTİ

"Onun beni anlaması için aynı acıya ağlamalıydık..." Bu cümle okuduğum bir kitaptan aklımda yer edinmiş. Bazen hak vermemek ne mümkün diyorum.  Anlatan ve dinleyen ikili diyaloglarında fark ediyorum ki ne kadar anlatsan da anlamayacak; belki kalbi, belki aklı belki de merhameti yetmeyecek...
Bugün de sizlerle duygu yoğunluğu ve aktarımı inanılmaz bir yazar olan Yaşar Kemal'in Kuşlar da Gitti kitabını paylaşacağım. Uzun zamandır okuduğum kitapları sizlerle paylaşmadığımı fark ettim. Kütüphanemi biraz genişlettim ancak okumayı bekleyen kitaplar arasında sanırım o kitapların beni çağırmasını bekliyorum. Sizler için de bu durum böyle mi?

Yaşar Kemal'in edebiyatımıza kazandırdığı harika eserler arasında olan bu eser, doğanın ve insanın içsel dünyasını harmanlayarak okuyucuya derin bir yolculuk vaat ediyor. Romanın etkileyici tarafının derinlikle işlenen karakter ve temaların olduğunu düşünüyorum. Romandaki önemli bir karakterin  yolculuğu insanın doğasını da keşfetmeye çağırıyor sanki. Her bir adımda okuyucu düşündüren derinlik belirli yerlerde sorgulama içerisine de hapsediyor. Yaşar Kemal'in yazım dili akıcı ve biraz da şiirseldir. Betimlemeler, ruhi derinlikler bu anlatım dili ile karakterleri canlı şekilde karşımızda olduğunu düşündürüyor. Kuşlar da Gitti, hem İstanbul'un tarihine hem de insan doğasının karmaşıklığına ışık tutan bir eser olduğu belirtilmiştir ve okurken bu çürümüşlük, insanlığın yok oluşu İstanbul'un o karmaşasında öylesine gerçekçi ki...
Kuşlar da Gitti, kuş avlayıp satan ve onları para karşılığında azad eden çocukların İstanbul'un değişen yapısı ile birlikte bu durumunda değiştiğini gördüklerinde insanlıklarına olan yabancılaşmasını anlatan bir kitaptır. Okumanızı tavsiye edeceğim bu kitabı listenize ekleyebilirsiniz. Alıntılar;

"Cehennem yerinde hiç ateş yoktur, herkes ateşini buradan götürür." 
"İnsanlık öldü?" mü dedim.
"Yok" dedi, ölmedi, ama bir şeyler oldu, başka bir yerler de sıkıştı kaldı herhalde?"
"Nerede kaldı acaba?"
"Kuşlar da gitti..." dedi.

"Eskiden insanlar iyiydi..."

Yorumlarınızı bekliyorum...



9 Ocak 2024 Salı

SARI SICAK

SARI SICAK

Sarı Sıcak... Uzun zaman sonra bir kitap yorumlaması yazısı yazmaktan o kadar mutluyum ki... İtiraf etmeliyim ki 2023 yılında çok fazla kitap okuyamadım. Kitap okumanın zamanı olmaz kitapların sizi çağırması gerekir cümlesine inanıyorum; belki de kitaplar beni çağırmadı. Ama okuduğum çok özel kitaplar oldu. Onları da sabırsızlıkla sizlerle paylaşmayı istiyorum. 
Yaşadığım şehir; yaz mevsiminde özellikle güneş ile beraber nefes alır. Ya da güneşin yakıcılığından bunaldığınızda serinlemek için bir buzdolabının buzluk bölümünü açarken bulabilirsiniz kendinizi. Sıcaktır. Ama öylesine bir sıcak değil; Sarı Sıcak... Güneş ile beraberinde yanan. Yaşar Kemal'in bu çok özel eserini okuduğumda sanki bir Ağustos günü eski Adana tarafı; Çarşıya doğru yola çıkmış ve bir dükkan önünde gölge arar gibi hissettim kendimi. Şehrimize geldiğinizde bir bardak su istediğinizde dükkanlar dahil herkes size suyu uzatır. Buralar o kavurucu sıcağın insanı nasıl etkilediğini anlar çünkü.
Yaşar Kemal Osmaniye' lidir. Eskiden Osmaniye, Adana'nın bir ilçesiydi. Şehirleri tek tek saymaya gerek yok belki burası Çukurova ve hikayesini yalın ve akıcı bir şekilde bu kitapta bulacaksınız. Kitap içerisinde yer yer hikayeler var.  Anadolu halkının yokluğa, fakirliğe ve biraz da unutulmuşluğa karşı mücadelesinin hikayelerin hikayesi. Hayatta kalmak için pes etmeyişi özellikle...

Bu kitapta beni etkileyen bir hikaye olan BEBEK adlı hikayede tarlada çalışmak zorunda olan kadınlar ve çocuğu ile baş başa kalan İsmail'in hikayesiydi. İsmail eşi doğum yaptıktan kısa bir süre sonra vefat eder. Bebeğin emzirilmesi ve bakılması gerekmektedir. Bebeğe bakabilmesi için İsmail köyün kadınlarından yardım eder. Ancak kadınların işleri başlarından aşkındır. Tarlaya gitmeleri ve kendi çocuklarına bakabilmeleri gereklidir. Birkaç süt anne bulma çabası da istediği gibi olmaz. Sonunda ise İsmail bebeğini de alıp yola çıkar; yoksulluğa lanet ederek.
Sarı Sıcak; düşündüğümüzden daha fazla anlam taşıyan iki kelimedir. Bu iki kelimede tarım işçilerinin sıkıntıları, köylülerin, kadınların ve yoksulluk vardır. Okumanızı ve kitap listenize eklemenizi tavsiye ederim.

Yaşar Kemal, kitaplarında kullandığımız yerel deyimlerin de anlamlarının nereden geldiğini okuduğumda şaşırmıştım. Ama sonrasında Çukurova'da sözlü edebiyat hatta edebiyatın yeri çok anlamlıdır. Birisine soru sorduğunuzda soruyla karşılaşabilirsiniz garip bir merak duygusu diyelim. Bir yer tarif istediğinizde; hayırdır niye oraya gidiyorsun sorusu ile şaşırabilirsiniz örneğin. Destan, hikaye kültürü çok canlıdır. Çukurova her gelip geçen medeniyetten bir iz taşır. Sarı Sıcak kitabında ise bende iz bırakan alıntılar;
*Kimseye iyilik edilmez oldu... İyilik ettiğinden de daima kötülük geliyor.
*Sıkıntılardan, acılardan sonra gelecek güzel günlerin daha güzel olacağına inanıyorduk.
* Zor, dedi. Muhanet kapısı ölümden de zor.."
(Muhanet; el kapısı anlamında da kullanılır. Allah kimseyi Muhanete muhtaç etmesin derdi anneannem. Vicdansız, merhametsiz insan olarak da kullanılır...

Şimdilik bu kadar; yorumlarınızı mutlaka bekliyorum.