26 Haziran 2018 Salı

ZIAJA GOAT'S MILK

 
      Sonunda yazmaya fırsat bulabilmek... Yaz denildiğinde aklıma gelenler son üç yıldır sınavlar ve düğünler. Garip bir ikili bu hatırlamalar... Sınavlarda o stresin izleri; düğünlerde ise mutluluğun fotoğrafları. Bu yaz mevsimi farklı olsun ister miydim? Hem de çok... Zaman nasıl geçerse geçsin zaman geçsin diye yaşanmaması gerektiğini öğreten hayat farklı yerler düşletiyor. Düşlerin de kırılacağını sonradan söylese de.
         Fakat söylemeden geçemeyeceğim sonunda bir şampuanı tam olarak bitirdim. İnat ettim sanırım. İyi ki de inat etmişim. Memnun kaldığım şampuanlar arasında ilk üç sıralamada yerini çoktan aldı. Ziaja söylemesi oldukça zor ki nasıl söylenildiği konusunda da bir bilgim yok. Öncesinde bu markanın el kremini kullanıp çok memnun kalınca neden denemeyeyim dedim. Hemen yorumlar yazma yerine de sonuna kadar bekleyip öyle yorumlamak istedim. Ziaja Keratinli Keçi sütü (400ml) şampuanı içerisinde keçi sütü proteinleri ve keratin bulundurmakta. Şampuanın vaat ettikleri;

- Saç derisini hassas bir şekilde temizler ve bozulan saç yapısını yenilemeye esnekliğini geri kazandırmaya yardımcı olur.
- Saç kırılmalarını ve kırılganlığını önler.
- Hoş ve hafif kokusu rahatsızlık hissi vermez, uzun süre kalıcı koku sağlar. 
      İlk iki vaadini gerçekleştiren bir şampuan olduğunu belirtmek isterim. Üçüncü madde ise benim için biraz yarım kaldı. Hemen köpüren bir şampuan değil. Gerçi doğal şampuanların kolay köpürmemesi olağan dışı oluyor ama uygulamayı iki-üç kez tekrar etmeme sebep olmasına rağmen koku kalıcılığı biraz hava da kaldı benim için. Ancak saçlara verdiği yumuşak etki, canlılık sonunda aradığım şampuanı buldum dedirtti.
 Yorumlarınızı beklerim :)

22 Haziran 2018 Cuma

BULUT OYUNU




Çukurova... 
Sıcak kelimesine en güzel adlandırma ile adlandıran Yaşar Kemal'in Sarı Sıcağı... Arabadan hızlıca geçip giderken ancak bu kadar çekebildim. Durup günebakan çiçekleri arasında bir fotoğrafım olmasını çok isterdim.
 Ardında Toroslar ve sarının her türlü tonunu dile getiren bu manzara. Akşamına inanılmaz bir yağmur yağacagini haber veren bulutlar ise bu fotoğrafın en güzel detayı. 
Öylesine yakın olup öylesine uzak olduğunu bilmek. İstemsizce ellerinizi uzattığınızda tutacak gibi hissetmek en güzel alışkanlık . Bir çocukluk alışkanlığı ... 


Küçükken bulutlardan hikayeler bulmaya çalışırdım. Bulutları sevdiğim insanların yüzlerine benzetir ellerimle fotoğraf çeker gibi fotoğraflamak isterdim. Aslında fotoğraflardım da... Zihnimde... 
     Çukurova' da olduğumuzu ancak yola çıktıkça anlıyoruz. Öylesine çok bina arasında gökyüzünü dahi unuturken doğa bir şekilde kendini hatırlatıyor. 
Bu kısmın ilerisinde Hanımın çiftliği de var. Bilmem Orhan Kemal "hanımın çiftliği " kitabını okudunuz mu? Yaşanmış bir hikayenin aktarımını yaparken hikaye ile gerçek karışıyor sanki.  
Yol boyunca düşünüyorum zaman denilen kum saati birer birer azaltırken içindekileri,  görmek ve bakmak arasındaki o ince çizgiyi daha bir net anlıyor. Belki defalarca geçtiğiniz bir yol ancak bir başka zaman diliminde size bambaşka görünebiliyor. Bazen bir bulut sebebi oluyor bazen de yolculuk yaptığımız insanlar. 

Yolda olmayı seviyorum galiba. Giden ve kalan olmadan varış noktası bir adım ötede çıkış noktası ise hemen ardımda... Çukurova'ya yolunuz düşerse eğer gezecek çok yer anlatılacak çok hikaye var. 😊😊😊

19 Haziran 2018 Salı

İÇİNDEN GELDİĞİ GİBİ

 
Güzel şeyler umulmadık zamanlarda oluyormuş gerçekten... Arkadaşım seni bir yere götüreceğim çok seveceksin, dediğinde kabul etmeliyim ki çok seveceğimi düşünmemiştim. Onun tavsiyeleri benim için çok ama çok önemlidir. Çocukluktan kalan bir alışkanlık belki de... On beş yıldır gördüğümüz güzel yerleri, yiyecekleri, olayları birbirimize anlatmadan duramazdık. Bu arada kendisinin iç mimar olduğunu söylemiş miydim? Biz böyle iki işsiz zaman değerlendirme derdinde farklı yerler keşfetmeye çalışırken Instagram'a da yüklediğim aslında et ve et ürünleri sunumu yapan kafeye gittiğimizde çok şaşırdım. Alanı ikiye bölen kısım bir kitaplık şeklindeydi. Günümüz kitapları, eski radyolar, kasetler, daktilo ve en tatlısı dikiş makinesi gözümü alamadım desem haksız sayılmam.
Bol fotoğrafla ayrıldık. Haklıymış umulmadık zamanlarda güzel yerler insanı istemsizce mutlu ediyormuş. Böyle yerlerin Adana'da daha fazla açılması dileğiyle...
Bu ara simply three rain sürekli dinlediğim şarkılar arasında yer edindi. Ani yağmur baskınları bir anda değişen hava etkili oldu mu bilmem; sözsüz hatta kelimelerinizi size bırakan eserler oldukça değerli. O eserlerin ayrı bir dili var. Rain; çok uzun bir yolculuğu dile getirircesine yağmuru hissettiriyor. Yavaş yavaş yağmur damlalarını ellerinizde hissederken birden hızlanıyor...Yağmuru yakalamak isterken eser sonlanıyor. Şimdilerde yağmuru hissetmek yerine izliyoruz. Pencereyi açıp avuçlarımızda yağmur damlalarını tutmaya çalışmak da geride kaldı. Kimi zaman düşünüyorum büyümek çocukluktaki mutlu olduğumuz anıları geride bırak mı? Buğulanan cama gülen yüzler çizmek, en sevdiğin çizgi film için saati anneye sürekli sormak, masal kitaplarını kapattıktan sonra bir zaman makinesi olduğunu hayal etmek... Hayaller hayatın reel yüzüyle birleşince kırılgan olmaya başlarmış, insan büyüyünce anlıyor. Büyümek hayal kurmaktan vazgeçmek olmuş meğer.
"Akıl ile kalp ayrı işlemez aslında akıl bir şans verir kalp ise doğruyu dolaylı yönden anlatmaktansa dosdoğru anlatır ego ise gerçekliği kendi istediğimiz gibi görmemizi sağlar. " notunu düşmüştüm geçenlerde Twitter'da, kendime hatırlatmak istercesine.
Ne olursa olsun o küçük notlar zaman dilimine sıkıştırılan duyguları anımsatmakta yararlı oluyorlar. Anılar olayları, karakterleri hatırlatırken hatırlamak için unutmak sözünü akla getiriyor. Öyleyse unutmadan hatırlamalı insan…
İçinizden geldiği gibi sizin de yorumlarınızı beklerim.