"Günleri değil anları hatırlarız"
filmden küçük bir alıntı ile başlamak istedim. Son zamanlarda günler en küçük parçalarında nefes almaya çalışırken dünyanın belirsizliğinin yorucu yükünü umuda bırakmak istiyorum. ALL THE BRIGHT PLACES filmini de izler izlemez yorumlamak istedim. Benim için mükemmel olmasa da en azından izlediğim 108 dakikaya değdiğini hissettim. İzlemek istediğim filmler listesine tesadüfen giren bu filmi izlemenizi tavsiye ederim.
Film; bir kitaptan uyarlama.
Son zamanlarda kitaptan uyarlamalar gerçekten arttı. Bilmiyorum benim gibi düşünenlerden misiniz ama kitaptan uyarlamalar ne kadar harika olsa da kitabın hissini vermiyor. En önemli sebebin hayal gücümüz olduğuna inanıyorum. Yazar son kelimesine kadar kitaba yön veren olsa da o son noktadan sonrası bizlere yani okuyuculara kalıyor; bizim hayal gücümüzün oluşturduğu dünyaya. Kitapları değerli kılan da bence bu durum;
tek bir kitapta anlatılan dünya okuyucuların dünyasına dağılırken bin parçaya bölünmüyor aksine anlam kazanıyor. Filmleri ise yönetmenin gözünden izliyoruz biraz da oyuncuların inandırıcılığına kalıyor.
Filmi izledikten sonra kitabı okumalıyım dedim kendime. Jennifer Niven'ın çok satan romanından uyarlanan All The Bright Places; Violet Markey ve Theodore Finch'in hikayesine dayanıyor. Aynı lisedeki
iki farklı karakterin umulmadık bir şekilde karşılaşmaları ve birbirlerinin hayatlarına dokunmaları ile zamanı unutuyorsunuz. Violet ve Finch ikisi de geçmişlerindeki acıları, duygusal ve fiziksel yaralarıyla mücadele eden karakterler... Violet sessizce toplumdan uzak durmayı tercih ederken Finch yaşamda kalabilmek için sebeplerini bulmaya çalışır ve bunları küçük post-itlere yazar. Öncesinde karşılaşmış olsalar da en küçük yerlerin
ve anların dahi bir anlam ifade edebileceğini keşfettikleri okul projesinde bir araya gelirler.
Aşkı bulurken dram, zihinsel kaygıları ve kederi göreceksiniz.Violet Markey bir trafik kazası sonrası ailesinden önemli bir insanı kaybetmiştir. Elle Fanning bu rol için uyumlu olmuş. Finch zihinsel kaygılarla ve kederle mücadele ederken cesur davranmayı ve bulunduğu sınırların dışındaki hayatı anlamaya alışan bir
karakter olarak Justice Smith tek kelimeyle harika olduğunu düşündüm. Filmin sanat yönetmenine ise hayran kaldım. Karakterler dışında doğanın güzelliği; farklı yerlerin ve özellikle sonbahar mevsimin ruhunun hissettirilmesi; hani arabayla gidersiniz ve yanı başınızda kimse olmasa dahi pencerenizden usulca gelen o rüzgarın size fısıldadıkları sonrası varacağınız noktadan çok yolda olmayı seversiniz ya bu film de öyle işte.
Ama mental problemlerin daha fazla
hissettirilebileceğini düşündüm Finch karakteri için. Mükemmel giden bir durum sonrası bir anda tepetaklak olan o ruh halini hissemedim. Filmin ilk yarım saati Finch en fazla çabalayan iken Violet'e okların çevrilmesi kısmının daha ince işlenmesi gerektiğini düşünüyorum.
Filmin hikayesi bu iki karakter; anlamlı en parlak yerler ve o yerlerin iki karakterin de üzerindeki duygu değişimleri, yolda ilerlemekten artık korkmayan ve ruhunun ağırlığı altında ezilen bir diğer karakter.
Benim puanım bu filme 5 üzerinden 4.5 ; şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...