tavsiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tavsiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

2 Kasım 2025 Pazar

YENİLEN SERİSİ İLE YVES ROCHER GLOW ENERGIE


Kullandığım sabit bir ürün Yves Rocher Elixir Botanique 50 faktör güne koruması ek olarak yaşlanma karşıtı özellikli kremdi. Uzunca bir süre blogumda da sizlerle paylaşmıştım. Ambalaj tasarım değişiklikleri görünce hala şaşırıyorum ama ne yapalım. Bu arada bu markanın bence performans anlamında kullanıcı memnuniyeti bakımından tatmin eden de bir ürünüydü. Performans anlamında tavsiye edemeyeceğim ürünleri de bir sonraki yazılarımda sizlerle paylaşacağım. 
Öncelikle bahsettiğim ürün, bir aydır stokta yoktu bende bekliyordum. Yaşadığım şehir güneş ile ayrılmaz ikili olduğu için yüksek koruma faktörlü, sivilce yapmayan ya da ciltte kusma yapmayan kremler favorim ki. Senelerdir de aynı kremi kullanıyordum. Geçen haftalarda Ekim ayı kampanyam da bitmeden Yves Rocher mağazasına uğramıştım. İstediğim Elixir Botanique kremin artık yenilen ürün olarak Yves Rocher Glow Energie olduğu belirtildi. İçeriğine C vitamini eklenmiş. Turuncu aslan burcu olarak favori rengim olması bir kenara gerçekten sevimli bir ambalaj tasarımı.

   
Ama ambalajın dokusu anlamında kalitesinin biraz düşürüldüğünü hissettim. Sanki, çantamda kaosun olduğu bir zaman ürün patlayabilir, çantamın içerisine bulaşabilir gibi. 

Bu yeşil tasarım kapak ve rengi bir kenara daha kaliteliymiş gibi hissettirmişti dokusunun. Gelelim ürün özelliklerine; (ürün tanıtım sitesinden)
Leke Karşıtı 50+ SPF Yüz Güneş Kremi- E Vitamini-Işıltı Veren Antioksidan Kompleks Glow Energie
*Tüm ciltler için kolay emilimli hafif ve akışkan dokusu ile cildi UV ışınlarından koruyan güneş kremidir.
*İçeriği;
1980’den beri La Gacilly'de yetişen Latin Çiçeği, bitkisinden elde edilen oligosakkaritler, bitkinin tazeliğini koruyarak değerli faydalarının cilde ulaşmasını sağlar.
Eşsiz yapısıyla ışığı maksimum ölçüde toplar ve yoğun bir enerji elde eder. Cilde parlaklık ve ışıltı verir.
 İçeriğindeki Güneş Filtreleri Kompleksi, cildi güneş ışınlarının zararlı etkilerine karşı korur.
Cildi Yüksek SPF 50+ koruması ile UVA ve UVB ışınlarından korur.
*Cildin çevresel faktörlere (hava kirlilikleri vb.) karşı bariyerini destekler.
*Cilt dokusunun pürüzsüzleşmesine destek olur.
Öncelikle sivilce yapmaması ve dokusunun hafif olmasını çok sevdim. İlk kullanımda bile cildim de canlılık hissettim. Cildim tarafından çok kolay emilimin sağlandığını hissettim. Serinin diğer ürünlerini de kesinlikle incelemeyi istiyorum, bütçem yettiği ölçüde...
Sizler kullandınız mı bu ürünü; yorumlarınızı bekliyorum...


24 Ekim 2025 Cuma

KURT KANUNU

 

Uzun zamandır okuduğum kitapları sizlerle paylaşmadığımı fark ettim. Aslında bir kitabı; konsantre olarak okuyamamıştım. Hep söylerim; kitaplar sizi çağırır kendi zamanında... Kemal Tahir kitapları özellikle Esir Şehrin İnsanları serisini yazılarımda sizlerle paylaşmıştım. Eğer okumadıysanız birinci cilt okumanızı mutlaka tavsiye ederim. Muhteşem bir başlangıç; İstanbul'un işgal dönemlerini Yakup Kadri'nin Sodom ve Gomore romanından hatırlasam da bambaşka bir açı... Sonrası ise sanırım biraz daha klasik. Gelelim Kurt Kanunu kitabına;

Kitap Tanıtımından;

"Kurtlukta düşeni yemek kanundur" korkusunu enselerinde hissederek yaşayan, köşeye kıstırılmış kendileriyle ve geçmişleriyle, içinde bulundukları zamanla hesaplaşan insanlaır anlatıyor Kemal Tahir, Kurt Kanununda... Cumhuriyet'in en bunalımlı dönemlerinden biri olarak değerlendirilen "İzmir Suiskasti"olayına karışan ve karıştırılanların dramı olarak da okunabilecek roman İttahatçılar arasındaki iktidar kavgasını ve tasfiye sürecini de acımasız bir yalınlıkla ve özeleştiriyle ortaya koyuyor.

Esir Şehir Üçlemesi'nde taşıdığı umudu Yol Ayrımı'nda yitirmeye başlayan Kemal Tahir, Kurt Kanunu'nda mücadelenin kime ve neye karşı yapıldığının pek de öneminin kalmadığı günleri ustaca betimliyor" 

Kemal Tahir'in Devlet Ana olmak üzere bir çok eserini okudum. Samimiyetle belirtebilirim ki yazım dili kimi bölümlerde sıkıcı gelse de olayın akışı ve hatta ciddiyeti kitaplarının içerisine çeker okuyucuları. Ancak ara verdiğim yer yer okumayı kestiğim kitabı Kurt Kanunu oldu. Elime aldığım kitabı bir ay gibi bir süre ara ara okuyarak bitirmem en fazla 10 günde bitiririm. Kurt Kanunu bu anlamda benim için de bir ilk oldu. Bitirmem uzun sürdü. Ancak olayın anlatımındaki o gerilimi, duyguyu hissediyorsunuz. Yani giriş gelişme sonuç bölümünden gelişme kısmındaki mesafe oldukça uzun. Bu kitap Gazi Paşa'ya yapılmaya çalışılan İzmir Suiskasti'ni konu alıyor. 

Kitabın ana karakteri Kara Kemal, Filinta Kemal olarak namlı bir eski İttihat subaylarından Abdulkerim. Karakter, Cihan Harbi'nde yer almış ve kurtuluş savaşı sonrasında devlette görev almış isim. Suikasta adının karışmasıyla geri dönülmesi mümkün olmayan, iç hesaplaşmalar, düşünceler... Yazar okuyucuya karakterin izleyicisi olmaktan çok daha fazlasını sunmakta... 

Alıntılar;

"Düpedüz hayvan...

-Hayır, hayvana kurban olsun... Yılan bu... Engerek yılanı... Kurdun öfkelendiğini anlarsın. Demek insana yakınlığı var. Yılanın öfkesi anlaşılmaz!"

"Kaç yaşına girersek girelim, hiçbirimiz çocukluğu atamıyoruz üzerimizden."

"Durmak doğru değil(...)"

"Kurtlukta düşeni yemek kanundur..."

Sizler bu eseri okudunuz mu? Yorumlarınızı bekliyorum...

2 Ekim 2025 Perşembe

TRUE BEE BESLEYİCİ CASTOR ŞAMPUAN YORUMLARIM

 

Sonbahar serinliğini artık daha yoğun hissediyoruz. Belki biraz esintili havalar da başlamıştır. Bizim için sonbahar nem yok demek bu da yayla havası tadında sıcak ama bunaltmayan gece uyuması kolay havalar. Ancak bu hava değişimleri etkisini güzel gösterse de saçlar için pek de öyle olmuyor. Kuruyorlar ve neme ihtiyaçları daha fazla artıyor. Bu yazımda sizlere ne yazık ki tavsiye edemeyeceğim bir şampuandan kişisel kullanıcı yorumlarımdan bahsedeceğim.


True Bee Neme İhtiyaç Duyan Saçlar İçin Nem Desteği Sunan, Besleyici Castor Şampuan

Ürün Açıklaması;

*Kuru saçların ihtiyaç duyduğu nemi sağlayarak, daha hacimli ve canlı bir görünüm kazandırır.

*Unisex formülü ile herkes tarafından güvenle kullanılabilir, kadınlar ve erkekler için idealdir.

*Yoğun besleyici özellikleri sayesinde saçları derinlemesine nemlendirir ve onarır.

*400 ml'lik geniş ambalajı ile uzun süreli kullanım imkanı sunar.

*Yetişkinler için özel olarak geliştirilmiş yapısıyla günlük bakım rutininizin vazgeçilmez bir parçası haline gelir. 


Gelelim kullanıcı olarak yorumlarıma; şampuanı satın almamdaki en önemli neden castor(hint yağı), hint yağının faydaları saymakla bitmez. Ancak saç için özellikle sağladığı nem ve doğal kan akışını güçlendirerek saç derisini daha sağlıklı hale getirdiği söylenir. Şampuanı da bu özellik ile ağustos ayının son haftası satın almıştım. İlk üç kullanımda hiçbir etki hissetmedim. Hatta nötr olması iyi en azından saçlarımı dökmedi diye düşündüm ama dördüncü kullanım ile saç derimde inanılmaz bir kaşıntı duş sonrası; hatta boynumda bile sivilce oluşumu gözlemledim. Yine de dedim kullanacağım bakalım derken ön saç diplerinde pul pul dökülme görmeye başladım. 

Hassas saç tipiniz var ise ya da değişimlerden hemen etkilenebiliyorsa kullanmanızı tavsiye etmem. Ek olarak beşinci kullanımda içeriğinde çökmüş çamur gibi pelte şampuanı kullanmak için sıktığımda geldi. 

İçeriği temiz ürünler bulmak artık imkansızlaştı. Ya da artık cildimiz çok hassaslaştı ama böyle giderse kendim doğal şampuanımı yapacağım artık. Yani duştaki lif aşamasını özellikle şampuan sonrası gerçekleştirmeye başladım ki sivilce oluşumu olmasın diye ama görüyorum ki rutinimde değil ürün iyi gelmedi.

Siz bu şampuanı kullandınız mı? Yorumlarınızı bekliyorum...

20 Eylül 2025 Cumartesi

TEAM JEREMIAH, TEAM CONRAD?

 
(Görsel Google 
Görsellerden Alınmıştır) 

Team Jeremiah, Team Conrad? The Summer I Turned Pretty sezon 3 bitti. Biliyorum biraz geç kaldım yazmakta ama bu sezonu bitirmekte biraz zorlandım. Son sezon Belly karakterinin geçirdiği dönüşüm, iki kardeşten hangisini seçeceği ve Paris... Sanırım romantik dizilerde Paris'in oldukça özel bir yeri var. jenny Han'ın çok satanlar listesindeki kitabından uyarlanan bu dizi oldukça popüler. Dizi sinematik bir çekim kalitesine sahip daha önce de ilk iki sezonu yorumlamıştım. Çekim kalitesi ciddi manada diziye bir sinema filmi kalitesi ekliyor. Bu anlamda sevdiğimi söylemeliyim. İlk iki sezonu izlemek oldukça keyifliydi. Üçüncü sezon Jenny Han'ın yine "We'll Always Have Summer" adlı kitabına dayanıyor. Ve bu son sezonda aşk üçgeninin düğümü çözülüyor. Belly'in kendi benliğini bulduğu bu son sezonun son iki bölümünde Paris'i de izliyoruz.

İzlemeyenler için spoiler uyarısı vermeliyim. Bu yazımda sizlere ilk 2 sezonu izlemeyi kesinlikle tavsiye ettiğim dizinin son sezonundaki çözümlenen bir sonuca yer vereceğim çünkü. Belly çocukluğundan itibaren Conrad'a aşık ve ilk aşkı. Jeremiah ise küçük kardeş ve ikinci sezonda Belly ile bir ilişkiye başlarken bırakmıştık. Üçüncü sezonda Belly, Jeremiah'ın son sınıfta olduğu aynı üniversiteye başlıyor. İkilinin ilişkilerinin gelişimlerini, iniş çıkışlarını görüyoruz. Bu sırada Conrad ise asistan doktor olarak kendi yaşamında farklı şehirde. Jeremiah, Belly ile olan ilişkisinde ne yazık ki onu aldatıyor çünkü çok dertli!!! Okulunda dönem uzatmış açması gereken bir maili açmadığı için diyebilirim. Türkiye'de yaşayan bir üniversite öğrencisi için bu durum aslında yok artık kardeşim dedirtebilir :) Seyirci olarak hissettiğimiz ise Jeremiah'ın büyümediği aslında hala sorumluluk duygusundan yoksun olduğunu abisinin gölgesinde kalmasının onun psikolojisinde oluşturduğu sıkıntıları görüyoruz. Ancak herşeye rağmen; hani hiç mi yakınınız yok evlilik için yaşınız çok küçük durun bir diyen olmadığı için Belly ile evlenmek için düğün planlamasına başlıyorlar. Bu süreçte düğün detayları ayarlamaya çalışırken yanında Conrad var, damat kişisi onun yanında yok. Onu anlamıyor ve kişisel tercihlerini önemsemiyor. Bu arada Belly okulunun Paris'e göndereceği öğrenci listesinde ilk sıraya geliyor yani bir sene Paris'e okuyacak ama evleneceği için gitmemeye karar veriyor. Ne diyelim artık...

Düğün olmuyor ve Belly Paris'e gidiyor. Bu gidiş onun Paris'te geçirdiği zaman, kararsızlıklar, kendi benliğini keşfetme sürecinde onun içsel dönüşümünü görüyoruz. Onun ne istediğini bilmesi ile süreçteki düğüm de çözülüyor. Paris öncesinde Conrad onun hep yanında. Conrad'ın duyguları ve Belly'e olan hassasiyeti  ve eski bağların gücünü görmemiz aslında güzel. Jeremiah için se döyleyebileceğim onun yaşadığı sıkıntı, öfke bilmiyorum hissedemedim. Seyirci olarak boşluğu kendi düşüncelerimizde doldurduk sanki. Son iki bölümde evet o da büyüdü başka bir ilişki ile dönüştü ama bir soru işareti olarak kaldı aklımda. Belly'in abisi Steven ile onun yakın arkadaşı Taylor ile olan ilişkisinin gelişimi daha netti. Hikayeyi de zenginleştirdiklerini düşünüyorum. Sezonu tek düze hissettim. Türk izleyiciler bilmiyorum bizim dizilerimizde hikaye sonucu belli olsa da o dramı o duyguyu isteriz değil mi? Kitap okumadım ama çok fazla paylaşım gördüm kimi seçeceğine ilişkin hatta Jenny Han Belly kendini de seçebilir şeklinde heyecan eklese de sonuca bildiğimiz bir son oldu. Yani bu sezonda gerçek aşkı bulmaktan ziyade önce kendini bulmak, özgürleşmek teması işlenmiş. Çok duygulandım, etkilendim diyebileceğim bir sezon olmadı ne yazık ki. Paris güzel, gerçekten farklı bir aura hakim. Bir yorum gördüm hatta Emily kaç sezondur Fransızca konuşmadı ama Belly bir yılda Fransızca konuşuyor diye, haklı, gülümsemeden geçemedim. Fransa bölümlerinin çok az olması hikayenin biraz sıkıştırıldığını da düşündürdü. Bir anda kendini seçmeye karar veren Belly, duygularını yaşamını anlamlandırıyor ve aslında büyüyor. Genç, özgüvenli bir kadın olarak seçimini yapıyor. 

Kitap uyarlamalarında beklentimi yüksek tutmak isterim. Çünkü duygu yoğunluğu yüksek satırlardan gerçek dünyaya yakın bir canlandırma ile seyirciye sunulmasını dilerim. Zihnimde eksik olanın tamamlanması hoşuma gider. Ama üç sezon sonunda netleşen bir sonuca karşın hala eksik olan birşeylerin olduğunu hissettim.

Sizler izlediniz mi, Team Jeremiah Team Conrad? Hangi taraftasınız?

16 Eylül 2025 Salı

MINI COOKIE TARİFİ


Güzel bir kurabiye sanırım stresi azaltıyor gerçekten de. Bu sıralar cookie tariflerine yöneldim. Tatlı  seven bir insan mıyım? Yoğun ve ağır tatlıları hatta biraz da sütlaç, muhallebileri pek aramam ama kahve yanı mutlaka birşeyler olsun isterim. Geleneksel elmalı kurabiyelerimiz, un kurabiyelerimiz elbette ki bir kenara ama cookieler de gerçekten seviyorum. Sizlerle bugün paylaşmak istediğim cookie tarifi ise hem pratik hem de abartılı malzemeler olmadan lezzeti ile sizleri mutlu edecek bir kurabiye....



Mini cookieleri daha da küçük yapıldığını gördüm ama ben bu cookileri sütle bir kahvaltı öğünü gibi tüketmeyeceğim için normalden biraz daha küçük olacak şekilde cookie hamurundan 15 tane çıkacak şekilde yaptım. Büyük cookieler için 7 tane rahat güzel çıkıyor. 


Yapmanızı mutlaka tavsiye edeceğim bir tarif olduğu için hemen sizlerle paylaşıyorum.
Mini beyaz çikolatalı cookie tarifi
*100 gr tereyağ
*1 yumurta
*120 ml çay bardaklarımız normal ince belli çay bardağımızdan biraz daha büyük olan çay bardaklarımız ile yapabilirsiniz; ölçüm uygun. Bardağın yarısı esmer şeker diğer yarısı ise beyaz şeker şeklinde yapabilirsiniz. İçerisine çikolata kullanmayacaksanız bu şeker miktarı güzel ancak bana biraz şekerli  geldiğinden çikolata da kullandığım için toplam da 100 ml şeker kullandım. Bir dudak payı boşluk şeklinde hemen hemen denk geliyor.
* vanilya
*kabartma tozu(1 çay kaşığı)
*karbonat(1 çay kaşığı ucunda çok az)
*1 fiske tuz
*beyaz çikolata
*2 çay bardağı ölçüsünde un (240-250ml)
Yapılışı
Oda sıcaklığında olan tereyağ ile şekeri karıştırıp yumurtayı ekleyin. Vanilya, kabartama tozu karbonat, tuz ve unu ekleyerek oluşturduğunuz hamura; beyaz çikolata, sütlü çikolata ya da istediğiniz herhangi birşey ekleyebilirsiniz. Hamuru 30-40dk buzdolabında bekletebilirsiniz. Buzdolabından çıkardığınız hamuru dilediğiniz büyüklükte kurabiyeler için fırın tepsisine yerleştirebilirsiniz. Önceden ısıtılmış 180 derece fırında 10-12 dakika sonunda hazırladığınız kurabiyeler sizinle... 
Afiyet olsun şimdiden!!!

25 Ağustos 2025 Pazartesi

Bon Appetit Your Majest Dizi Yorum

 

(Görsel Google Görsellerden Alınmıştır)

Güncel bir dizi önerisi ile geldim. Uzun zaman sonra kdrama izlemek sanırım bana da iyi geldim. Bu ara çok fazla şey hayatımda oldu iyisiyle kötüsüyle ancak şunu belirtmeliyim ki sağlık en önemli mihenk taşı. "Bon appetit your majesty" bu dizinin ilk adının daha farklı olduğunu hatırlıyorum ama bu isim de oldukça hoş geliyor kulağa. Yemek tutkusunu saray entrikasıyla harmanlayan bu güncel dizi de zaman yolculuğu yaşanmakta. Kulağa Mr.Quen dizisini çağırıştırıyor öyle değil mi? Oradaki karakterimiz de aşçı idi burada da Lim Yoona Michelin yıldızlı bir şef olma hayalini kuran bir şefimiz. Lim Yoona çok sevdiğim bir oyuncu. Love Rain dizisinde izlemiştim ilk olarak sonraki dizileri de oldukça kaliteliydi. Girl's Generation grubunun visual yani merkez üyesi görseli olan Lim Yoona grup üyelerinden oyunculuğa ilk başlayan üyeydi. Muhteşem bir oyunculuğu var diyemem ancak kesinlikle sahne ışığı onunla.. Netflix yapımı Bon Appetit Your Majest; zamanda yolculuk yaparak Joseon dönemine giden şefin o dönemde zalim bir kralla tanışması ile başlayan macerasının yemekleriyle kralın kendisine hayran bırakmasıdır. Ancak iki bölüm yayınlandı ve hemen izlediğim kadarıyla söyleyebilirim ki gelecekten günümüze giden bir kişinin şaşkınlığını Yoona çok iyi yansıtmıştır. İşte bu histir dedim izlerken. Kralla tanışması ve asla krala inanmaması ve talihsizliği... Kral rolündeki Lee Chae Min önceki dizisinden hatırlıyorum. Crash Course In Romance... Kendisi 2000 doğumluymuş. Yoona ise 1990 doğumlu ve Korelilerin asla yaşlanmaması inanılmaz. Hatta dizinin ikinci bölümünde şefimize Yeon Ji-Yeong(Lim Yoona) yaşı sorulduğunda 27 diyor kral yaşını hiç göstermediğini söylüyor. Bu diziyi sevdim; hayatınızdaki yoğunlukta dikkatinizi biraz dağıtabilecek ve güldürebilecek bir dizi. Diğer karakterimiz Kang Han-Na (Kang Mok-Ju) rolünde; o da kralın dördüncü eşi ama biraz entrikalı bir karaktere sahip. Bu oyuncuyu birçok dizide izledim. Daha çok yan karakter rolünde başka bir hikayesi vardı. Neden başrol değil hala anlamıyorum ama hem güzel hem de çok yetenekli bir oyuncu. Çift uyum, kimyasına gelecek olursam eğer; Yoona kendisinden yaşça büyük ve küçük birçok oyuncu ile çeşitli drama ve filmlerde yer almıştır. Kral ve şef aşkı kesinlikle izlenir ama Lee Chae Min ile yaş olarak kesinlikle söylemiyorum ama kimya da hafif birşeyler eksik gibi. Umarım diğer bölümlerde bu kimya artar. İlk bölümde Türkiye'den bir şefimize de yer verildi. Yaratıcı yemek yarışmasında şefimiz Hünkar Beğendi yaptı ama jüri Hünkar Beğenmezdi gibi bir eleştiri de yapmayı ihmal etmedi. 

İzlemenizi tavsiye edebileceğim bir dizi. Ağustos ayının ilk haftası başlamasını dilerdim. Güncel dizilere genelde başlamamayım biriksin istiyorum bölümler; ancak Yoona'yı görünce dayanamadım. Eylül ayında düzenli izleyebilir miyim; bilmiyorum. Fırsat  buldukça izleyeceğimden de eminim. Sizlerde izlemeye başladıysanız yorumlarda belirtebilirsiniz...

6 Ağustos 2025 Çarşamba

2025 YKS TERCİH


Doğru tercih? Üniversite sınav sonuçları açıklandıktan sonra zorlu bir başka süreç başladı ne yazık ki; 3 üniversite mezunu işsiz bir öğretmen olarak görüşlerimi paylaştığım bir blog yazısını sizlerle paylaşmak istedim. 1 Ağustos ile 13 Ağustos arasında ÖSYM'nin sitesinde yayınlanan 2025 YKS tercih kılavuzunu dikkatlice incelemeye başlamışsınızdır. Tercih sürecinin bitmesine kısa bir zaman kaldı çünkü. YKS bir maraton ve bu maratonun en kritik ve önemli aşaması ise tercih dönemi. Hangi üniversite, hangi bölüm ve hangi şehir? Kafanızda milyonlarca soru cevaplarını aramak için oradan oraya savruluyor. Anlıyorum... Tercih listenize son bir kez bakıp şu soruyu sordunuz mu? Pişmanlık duymayacağım bir şehir ve bölüm.... Ben üniversite sınavında sayısal alanda ilk 140 bin, eşit ağırlık alanında 25 bin ve sözelde ise 2.350 sıralama yapmıştım. Hatırlıyorum da o süreçte sıralamalar birden bire yükselmiş ne olduğunu anlayamadan herkes ama herkes benim aslında başarılı olmadığıma ilişkin konuşma hakkını kendisinde bulmuştu. Sonraki yıllarda sağlık bölümlerinde sıralamalar artmış olsa da ki benim girdiğim sene sağlık bölümleri için vakıf üniversiteleri dahil 10 bin sıralamanın arkası kesinlikle olmuyordu. Sayısal çıkışlı birisi olarak sağlık bölümlerinin gelmemesi büyük bir hüsrandı ve mühendislik için ise yapılan yorumlar; kadınlar için uygun olup olmadığı hala konuşulmuştu. Zaman ve algılar şimdiler de değişti tabi. Makine Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği ya da Elektrik elektronik mühendisliği tercihi yapmama izin verilmemişti. Gerçi sayısal da okumak istememiştim ama aile baskısı denilen unsurla çok erken yaşlarda ne yazık ki tanışılıyor. Bir çocuğun ilgi ve istekleri lise birinci sınıf sonrası aslında çok rahat anlaşılıyor. Sözel dersleri hiç görmeyen birisi olarak Edebiyatta 56 soru da 3 yanlış Tarih ve coğrafya da hiç yanlış yapmamıştım. Çocukluğumdan bugüne bu dersleri hala seviyorum hala seviyorum. İnsan sevdiği alanda bir şekilde akranlarından öne çıkıyor. 

Bir ara daha uzun bir yazıda aile baskısı, saçma sapan öğretmen yönlendirme anılarımı anlatırım. Tercih sürecinde hem çok yalnız hem de çok baskı üzerimde olmuştu. Ne kadar acı 18,19 yaşlarında üzerinizde kaldırabileceğinizden daha ağır yükler yüklenip ilerlemeniz isteniliyor. Kötü bir süreçti hatırladığım süreç sonunda ise kendi sıralamamdan oldukça gerideki bir üniversite de tam burslu tavan puanı belirleyen kişi olarak Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği okumak zorunda kaldım. Üniversite görebileceği en yüksek sıralamayla o sene kabul almıştı ki sonraki yıllarda kabul ettiği sıralamalar inanılmaz gerideydi. Kendi tecrübelerime bu yazımda yer vermek istiyorum belki sizler benim yaptığım hatayı yapmazsınız. O süreçte Bilgisayar Mühendisliği yerine öğretmenliğin daha iyi bir fikir olduğuna karar verilmişti demek ki. İşin aslı ısrarla sınıf öğretmenliği tercih yapmam vurgulanmış bari istemediğim bir bölümde okuyacağıma en azından dört senemin geçtiği az da olsa ilgi alanımın olduğu bir bölümde okumak için ikinci tercihlerde mecburen yazdığım Yakındoğu Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği bölümü geldi. Dört sene sonunda 3.41 not ortalaması her sene yüksek onur belgesi ile mezun oldum. Ama okurken hep şunu düşünüyordum benim burada ne işim var. Geçiş yapsam ki her Kıbrıs'a gelen öğrencinin hayali ilk sene sonunda geçiş yapmak; İstanbul'a özellikle; bütçemi inanılmaz zorlayacaktı, yaşam pahalıydı çünkü.

 Okul ise; hijyen bakımından gerçekten çok çok iyi bir üniversite, tuvaletlerde eksiksiz sabun ve diğer hijyen malzemeleri bunu belirtiyorum benim bir Çukurova Üniversitesi yüksek lisans durumunu da sizlerle paylaşmıştım, tuvalete girmeye çekiniyordum, çantamda sabun bulunduruyordum. İnanamamıştım nasıl sabun olmaz diye... Neyse; ulaşım sıkıntı olsa da öğrenciler dönem başında etkinlik ücreti adı altında burslu öğrenciler de dahil bir miktar para ödüyordu yanlış hatırlamıyorsam dönemlik 65 Euro. Şimdi ki normal kurla bile Türk lirasına çevirsek yine uygun oluyor. Okul otobüslerine ücretsiz binebiliyordunuz. Çoğu gitmeniz gereken yer için okul otobüs saatlerini bekliyorduk okula gitmesek bile yakın yerlerde inebilmek için. Taksi için de öğrenciyiz :) çok nadir de olsa Türkiye dönüşlerinde havalimanından eve uygun bir fiyatla yine Türkiye'ye göre eve güvenle gelebiliyorduk. Güvenlik demişken KKTC gerçekten çok güvenli bir ülke. Ev arkadaşım oldukça dalgın bir insandı telefonunu okulda unutur ve ertesi gün aynı yerde yine bulurdu. Anahtarı kapımızın üstünde unuttuğunu ve bir değil iki gün sonra benim fark ettiğimi bilirim. Özlediğimiz o güveni yeniden görmek güzeldi. Ancak yeme ve içme anlamında pahalılık inanılmaz gelmişti bana o zaman. Adana'dan geldiğim için yadırgadığımda arkadaşlar İstanbul gibi fiyatlar diyordu. Gerçi şu anda Türkiye'deki inanılmaz pahalılık ile kıyasladığımda en azından daha normaldir diye düşünüyorum. Simit 2.5 lirayken orada 12.5 liraydı ve daha tek kelime etmeden kasada duran görevli burası Türkiye değil burada fiyatlar böyle dediğini hatırlıyoru. Genelde evde yemek yiyen hatta aç aç koşturarak eve giden bir öğrenci olarak Türkiye'den dönüşlerde kıyafetten daha çok çantamda erzak olurdu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üniversiteleri tercih yapacaksanız ufak bir tavsiye dondurulmuş annenizin yaptığı yemekler, kurabiyeler, poğaçalar çantanızda bulunsun.

Yurtta kalmadım, arkadaşlarımın anlattığı toplu yaşamda illa ki sıkıntılar oluyor ama evde kalmak da zor gerçekten. Önce dört kişi sonraki 3 sene iki kişilik ev paylaştım. Kirayı ödemeyenler, fatura geciktirenler, mutfak masraflarına katılmak istemeyenler derken çok yorulduğumu hissetmiştim. Fark ettiyseniz dersler yordu demiyorum yaşam yormuştu. Ülkemizde hangi şehirde yaşıyorsanız yaşayın çok moralim bozuldu yürümek istiyorum bir markete bilmiyorum alışveriş merkezine gitmek istiyorum dediğinizde gidebilirsiniz rahatlıkla. Benim mezun olacağım zaman bir market daha açıldı diye sevinmiştim düşünün. Lefkoşa başkent, tarihi yerlerini mutlaka görmenizi tavsiye ediyorum. Ama tam adanın ortasında olduğunuz için elips bir yörünge ile yeniden ayrıldığınız yere dönebilirsiniz ve bu ada psikolojisini de yüklüyor. Hep adada kalacağım buradan gidemeyeceğim gibi... Deniz kenarı şehirlerden Girne, Gazimağusa'da okuyanlar daha az şikayet ediyordu öğrenci yaşamı konusunda. Girne bir tatil şehir olduğu için Lefkoşa'dan Girne dolmuş ile 20 dakika; kısa bir süre sonra deniz, oteller, kafeler Türkiye'ye yakın hissediyorsunuz bu şehirde. 

Üniversite hocaları kılık kıyafetinize göre sizi yargılamadan size siz olduğunuz için değer veren insanlar. Bu anlamda üniversite de zorlanmazsınız. Ancak çok iyi bir bölüm tercihi etmenizi tavsiye ediyorum. Öğretmenlik hiç düşünmediğim bir meslekti ve kendimi istemediğim bir alanda büyük bir boşlukta bulmuştum. Saat 9 dersine hazırlanır giderdim çok 11 e kadar beklerdim ders iptal olmuş sonra geri dön eve. Bölümde Türkiye'den gelen öğrenciler az %80 KKTC vatandaşı öğrenciler olduğu için haber bize zor ulaşırdı.

Şimdilerde ise Türkiye şartları gittikçe öğretmenlik mesleği için zorlaşıyor. Neden atanamadın, sen çalışmadın atanamadın gibi mahalle baskısı bir kenara şimdiye kadar siz sormadan dahi özel okullarda çalışmalıydın önerileri (size maaş vermeseler bile) ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bilişim Teknolojileri alanı dünyanın alfabesi olurken bölümün atama sayısı ülkemizde günden güne azalıyor. Bazı İmamhatip ortaokullarında da dersin kaldırıldığı belirtiliyor. 5. sınıf ve 6.sınıflar için zorunlu 7.sınıflar için seçmeli olan ders müdürler tarafında seçmelide seçilmiyor. Her sene ücretliden çağırılırım. Kimi okullar 16 saat kimi 22 saat için. Alabileceğiniz maksimum saat 22 saat.  Birçok okulda bilgisayar lab kullanılmıyor ya da lab yok. Üniversiteye girdiğim sene Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri bölüm mezunları 40 lı puanlarla atanıyor deniliyordu. Büyük bir popülerlik vardı çünkü. Ama dört sene sonra durum değişti. Anlayış olarak da okullarda öğretmen olarak değil bir teknisyen olarak yer almanız bekleniyor. Müdürün, müdür yardımcısının bilgisayarları tamir etmeniz, bozulan yazıcıyı onarmanız ya da akıllı tahta problemlerini halletmeniz bekleniyor. Ben teknik lise mezunu değilim, üniversite de Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği eğitimi aldım. Yani yenilikçi yaklaşım dünyadaki gelişmeler ile yeni öğretim yöntemlerini uygulamak gibi. Tamir bilmiyorum ve neden bilgisayar tamir etmem gerekiyor anlayamıyorum. İhtiyaç halinde elbette yaparım, tecrübelerimi paylaşırım ama başka öğretmenler derse giriyor bende giriyorum. Ek yükümlülük beklemek neden? Herkes bilgisayar biliyor öğretmene ne gerek var diyen çok ne yazık ki öğretmen arkadaşla da muhatap olmuş birisi olarak anlayışlara şaşırmamam gerek. Ancak hala şaşıyorum bu da benim saflığım.

 Ücretli Öğretmenlik en son Ocak ayında ağır bir enfeksiyon geçirirken hayatımda ilk kez bayıldım. Çünkü hasta olup derse gitmesem para alamayacağım kendimi hasta hasta sürükledim. Baygınlıktan hafif ayılırken öğretmenlerin benim hakkındaki düşüncelerini duydum; "öğretmenler odasına gelmiyor ders bitince hemen çıkıp gidiyor. Gözünde hep gözlük var gibi... "

O kadar üzülmüştüm ki vücuttaki iltihap oranı beş kata çıkmış ben o halde bile yazılıları hazırlayıp kimse mağdur olmasın dönem bitiyor diyerek müdür yardımcısına ilettiğimde, gelmeyeceksen rapor al denilmişti. Bende istifa ediyorum ayağa kalkamıyorum dediğim de geçmiş olsun dileği dahi belirtilmemişti. Adana bildiğiniz gibi kış mevsimi dahil Güneş memleketi. Lazer sonrası ışığa karşı aşırı hassasiyet ve göz kuruluğu olduğu için okul içinde değil elbette dışarıda takıyorum. Demek ki dikkatlerini çekmiş ve muhabbeti geçmiş ki sorsalar söylerdim. Öğretmenler odasına gelmiyorum tenefüste çocuklarla sohbet ediyorum. Dersten beklentilerini yeni teknoloji ürün ve oyunları; kodlama konusundaki bilgilerini konuşuyorum. Yüksek lisans sonrası çalışmak istediğim alanı belirlemek istiyorum. Gelin beraber konuşalım çocuklarla...İlginç bir deneyimdi. Ne diyeyim kötü özelliklerin yerini iyi özellikler toplumda yer alsın istiyorsak değişimi önce kendimizden başlatmalıyız.

Bu yüzden 18-19 yaşlarında olsanız da ne istediğinizi iyi düşünmeniz gerekiyor tercih sürecinde. Hiç tanımadığınız birileri, aile dostu kendine böyle vazife edinmiş tanıdıklar akıl verecekler. Yorum yapacaklar. Yapsınlar, aynaya baktığınızda kendinizi nasıl hayal ediyorsunuz. Nerde ve nasıl? Sevdiğiniz alan, sevdiğiniz yemek ve belki de olmayı dilediğiniz benliğiniz... Düşünmeniz gerekenler; popülerliğe aldanmanızı tavsiye etmem. Ülkemizde her an her şey değişebiliyor; ancak bazı mesleklerin durumunu da haber kanallarında görüyorsunuz. Sevdiğiniz bir alanda boşa geçirilmemiş dört sene belki beş sene ile en azından mutlu okudum diyebilirsiniz. Mutlu okudum ve kendimi geliştirdim. Vakıf olsun devlet olsun tercih edeceğiniz üniversitelerin öğrencilere sağladığı imkanlar (Erasmus şehirleri), derslerinize giren akademisyenlerin sizlere sağladığı kaliteli eğitim ve vizyon çok önemli. Tercih etmeyi düşündüğünüz üniversiteleri bizzat gidip görüşmeler yapabilirsiniz. Şehirleri, ev kiraları ya da yurt yaşam giderlerini hesaplamanızı tavsiye ederim. Hafta sonları çalışma imkanı ya da part time çalışma imkanlarını araştırabilirsiniz. Gelir olmasının yanı sıra size bir insan desteği de sağlayacaktır farklı alanlarda fikirleriniz gözlemlerinizi gelecekteki benliğinize pozitif anlamda katkı sağlamanızı destekleyecektir. Yorumlarım kendi deneyimlerim ve alanıma ilişkindi. 

Şimdilik yorumlarım bu kadar; sizlerin de yorumlarınızı beklerim...

19 Temmuz 2025 Cumartesi

The First Night With The Duke Dizisi

(Görsel Google Görsellerden Alınmıştır) 

Yaz döneminde izlediğim ilk kdrama sizlerle yorumlarımı paylaşacağım... Kore dizileri eskiden yeni çıkan güncelde olan gördüğümde mutlaka izlemeye çalışırdım. Şimdi daha çok seçiciyim sanırım.

The First Night With The Duke

Bu dizi aslında popüler bir Kore Webtoonuna dayanıyor. Hikaye; günümüzden bir üniversite öğrencisi okuduğu romantik-fantastik romanın içerisinde kendisini bulmasıyla başlıyor. Ana karakter, soylu bir kadın olan Cha Seon Chaek  bedeninde uyanır. Rüya mı gerçek mi emin olamasa da hikayede kendi yolunu bulmaya kararlıdır. Çünkü hikayenin içerisine girdiği andan itibaren hikayenin seyri değişmiştir. Kendini korumak için bulduğu çözüm ise romanın en güçlü karakteri olan Dük ile yani prens Lee Beon ile bir gece geçirerek kaderini değiştirmek!

Fakat bulduğu çözüm ile işler sandığı kadar yolunda gitmez. Hikayenin ana kahramanı olan Jo Eun Ae ile arkadaş olduğunu düşünürken gerçek düşmanlarını tanımak için zaman geçirmek zorundadır. Ölümle sık sık karşı karşıya kalırken gerçek gücünü de fark edecektir.

Dizinin başrol oyuncularından

 Ok Taec-yeon yani Dük hala aklımda 2PM üyesi olarak kalsa da çok başarılı dizilerde oyunculuğunu gösterdi. Kadın başrol Seohyun da Girls Generation grubundan oyuncu olmasını beklediğim en son üyeydi. Yoona ve Soo-young  ve Yuri oyunculuk anlamında grupta öne çıkan üyelerdi öyle ki grup 2007 yılında çıkışını gerçekleştirdiğinde ki çıkış programlarını Youtube da izlediğimde hala duygulanırım çok sevdiğim ve popülerlikte Kore'de zirve bir gruptu. Yoona ilk çıkış yaptıkları zaman bile günlük yayınlanan bir dizide oyuncuydu ve tanınıyordu. Yuri ve Soo-young üniversitede oyunculuk eğitimi almışlardı. Seohyun ki son halini bu dizide görünce şaşırdım. Bu kızın sesi gerçekten güzel. Çalışma hırsı, planlayışı grubun en küçüğü olması dolayısıyla da grubun diğer üyelerinin şakaları olsun aklımda kalandı hatta. Şimdi çok değişmiş, estetik uygulamalar kişinin kendi isteği tabi ki çok saygı duyuyorum ancak zaten zayıf bir sanatçıydı. Neden daha çok zayıflama ihtiyacı ve botoks anlamıyorum. İfade donukluğu ve zorlanarak ağlamak gibi önemli detaylar oyuncunun o karakterinin seyirciye yansımasını gerçekten etkiliyor. 

Dizi 12 bölüm çok kısa. İlk 8 bölüm kesintisiz izledim. Sahen atlamadan, Taecyon'un ses tonu olsun oyunculuğu olsun tarihi dizilerde neden sık sık oynamıyor diye düşünerek. Seohyun ise güzel bir kadın oyuncu ama oyunculuk anlamında daha farklı yapımlarda kendisini ilerleteceğini inansam da grubun diğer üyelerinin dizilerindeki rolleri gibi aklımda ne yazık ki kalmadı. Yoona; Love Rain dizisi, Sooyoung The Spring Day of My Life dizisinde oynadıkları karakterler hala aklımda. 

Bugün diğer 4 bölümü de bitirir bitmez bu yazımı yazmak izlemek istedim. Eski Kore dizilerini özlediyseniz en azından ona yakın bir dizi; özellikle Cha Seon Chaek bir başbakan kızı olarak gücünü kullanmasa da üniversite öğrencisi modern dünyadan webtoon dünyasına giren birisi olarak fazla şaşırmadan hemen adapte olması güzeldi. Ailesi özellikle keşke daha fazla yer verilseydi dedim babası, annesi ve abileri ile ona bir aile olmanın sıcaklığını hissettirdiler. Dük yani Lee Beon ise acılı geçmişine rağmen ayakta durmak için kendisine bir zırh oluşturmuş güzel bir karakterdi. Onun arkadaşı ve aslında kadın başrol olan Jo Eun Ae ise izleyici olarak bir kötülük bu kızdan çıkar diye hissetsek de o kötülüğün nedeni tam olarak anlatılmadı diye düşünüyorum. Jo Eun Ae'ye zorbalık yapan kötü karakter bir başka karakter ise dizinin son iki bölümünde çok tatlıydı. Karakterin Cha Seon Chaek'un abisi ile etkileşimleri izlenmeye değerdi. 

Benim için 6.5/10 bir diziydi. Yaz aylarında vaktimi almayacak izlerken de hikayenin hızlıca aktığı mini bir klasik dizi izlemek istiyorum derseniz izlemenizi tavsiye ederim. 

Yaz mevsiminde sizlerle paylaşmak istediğim diziler var. Kısa süreliğine bir sene önce yüksek lisansımı bitirdiğim Gazi Üniversitesi'nden diplomamı almak için Ankara'ya gitmiştim. Uçak bileti fiyatları eskiye kıyasla pahalı olsa mini Ankara turumdan sizlere bazı paylaşımlar Instagram'da yaptım. Orada da yorumlarda görüşebiliriz. Instagram adresim;

@camdanduslerblog


2 Temmuz 2025 Çarşamba

Blawless 3'ü 1 Arada Kadın Tüy Kesme Makinesi

 

Fiyatlar karşısında ben pahalılık ve ucuz algımı yitirdim sanırım. Son üç senedir para harcarken bir değil iki kez hatta üç kez düşünüyorum gerçekten ihtiyacım var mı diye. Ucuz birşey kalmadı artık. İhtiyaçlar ise daima artıyor. 

Temu'dan alışveriş konusunda önyargılıydım aslında. Sosyal medyada görüyoruz gerçek ürün yerine resim gönderildiğini :) o yüzden ilk alışverişimi yaparken bende çekindim. İlk alışveriş 200 lira limiti en az var vergi ile 350 liraya geliyor size. İlk alışverişimde stem eğitici oyuncak iki tane satın almıştım onu da sizlerle paylaşacağım bu alışverişim ise ikinci. Normalde ikinci alışverişte 530 lira en az limit var ne yazık ki ama bana bir kez daha alt limit en az 300 lira olmak üzere hediyesi vermişlerdi. Böyle olunca bende sizlerle paylaşacağım bu epilatör ile telefon lensi satın aldım.



Telefon lensi beklediğimden çok daha düşük kalite geldi; eğer lens almayı düşünüyorsanız çok dikkatli olup yorumları detaylı incelemenizi tavsiye ederim. Blawless epilatör ise şarj edilebilir üç başlıktan oluşan mini epilatör aslında. İki başlığından birisi kaş için diğeri de tahminimce burun için. Ana başlık ise koltuk altı ve bikini bölgesi gibi daha küçük bölgeler için. İlk kullanım için söyleyebilirim ki inanılmaz rahatsız edici bir sesi var. Bir epilatörden daha çok cımbız olmadığı için söylüyorum tüy kısaltma makinesi gibi. Yıllar önce Philips Lumea IPL satın aldığımda yanında hediye olarak tüy kesme küçük bir aleti vermişlerdi. İki kez kullandım bozuldu içindeki o küçük yapı kırılmıştı. Blawless 3'ü 1 arada kadın tüy kesme makinesi de o yapıda. 

Hala Philips Lumea IPL kullanıyorum bu makineyi de diresek bölgesinde hafif çıkan tüyleri kısaltıp lazer yapabilmek için satın almıştım. Benim için bir fiyat performans ürünü oldu. Puan verecek olursam eğer 3/5. Fiyatını da sizlere belirtmek isterim 189 ile 230 arasında çeşitli mağazalar var çünkü.

Şimdilik yorumlarım bu kadar sizlerin de yorumlarınızı beklerim...

23 Haziran 2025 Pazartesi

MİNİ MUZLU KEK TARİFİ

 

Kahvaltı yapmayı seviyor musunuz? Şöyle diyebilirim ki kahvaltı benim gün içerisinde ayakta durmamı sağlayan öğünüm. Öğle yemeği aramam bile. Ama tabi şöyle masalarca uzanan kahvaltılar değil ama klasik Türk kahvaltısı yapmayı seviyorum. Ancak yaz geldi ve gerçekten sıcaktan böyle ağır yemekler yenmediği gibi güne ağır bir öğünle de başlanmıyor ne yazık ki. Bugün de hafif ve eğer vaktiniz de yoksa doyurucu bir kek olan banana bread/muzlu kek tarifi sizlere vereceğim. Azaltma ve çoğaltma yapabilirsiniz. Az yumurtalı tarifleri çok sevdiğim için ve harika da olduğu için hemen sizlerle paylaşmak istedim.

 1. Muzlu Kek/Banana Bread

Malzemeler

2 olgun muz (ezilmiş)

1 yumurta

4-5 yemek kaşığı un

2-3 yemek kaşığı şeker

1 çay kaşığı kabartma tozu

Vanilin

Yapılışı:

Yumurtayı şekerle çırp.

Ezilmiş muzları ekle, karıştır.

Un ve kabartma tozunu eleyerek ekle.

Yağlanmış küçük kek kalıbına dök (ya da muffin kaplarına).

170°C fırında 20-25 dakika kadar pişir.

Soğuyunca üzerine pudra şekeri serpebilirsin.

Olgunlaşmış muzlarım gayet şekerliydi fırından çıktıktan sonra ufak bir kekten aldım. Kek gayet şekerli geldi.  Görüntüsünün tatlılığına bakmak bile hoşunuza gidebilir. Çantaya atıp acıktığınızda yenmelik ayrıca unutmadan 4 küçük kare çikolatayı da bölerek kekin içerisine eklemiştim. Çikolatanın aman aman bir lezzet vereceğinden değil de evdeki malzemeleri değerlendirmek adına beyaz çikolatadan 4 küçük kareyi bölerek keklerin içine koydum.


Bu kek kalıbını English Home'dan sanırım şu an indirimde neredeyse 400 liraya satın almıştım. İlk kez kullandığım minik keklerim ne yazık ki yapıştı ikinci kez yani bu kullanımda daha özenli şekilde yağladım ve azar azar koydum. Eğer sizde satın almışsanız dikkatli yağlamanızı ve unlamanızı tavsiye ederim. Özellikle kekler fırından çıktıktan sonra soğumasını beklerseniz daha iyi olur. 

Lezzetli doyurucu mini güzellikler... Normalde şeker hiç konulmadan da yapılıyor ancak muzun kalitesi ve şeker oranına göre sıkıntı olabiliyor. O yüzden kontrollü damak zevkine göre eklemek daha iyi olur. 

Sizler de bu tarifi yaparsanız yorumlarda belirtebilirsiniz. Güzel bir gün hepimizle olsun....


14 Mayıs 2025 Çarşamba

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK 

Koş, koş; yaz kapıda. Ocak ayından itibaren 4 aydır Leslie 15 dakika ile spor yapmaya başladım. Öncelikle söylemeliyim ki koşmak yerine her zaman uzun yürüyüşleri tercih eden birisiydim. Kendime çok kızıyorum çocukluktan itibaren spor yapmalıydım. Fit bir görünüm için değil yalnızca; doğru duruş, kasların güçlenmesi, hareketlerde atik olunması gibi birçok nedenden spora erken yaşlarda başlamak önemli. Bende yaşayarak öğrendim hareketsiz bir yaşamın zararlarını.  Leslie 1 mile ile daha hafif başlayarak kendime bir düzen oluşturmak istemiştim ve 4 aydır o düzen oluştu. Artık 15 dakika aksatmadan yapıyorum; hafif yazdığıma da bakmayın ama yoruyor da. Gün içerisinde de sürekli masa başında oturmamaya çalışıyorum. 15 dakika da olsa dış dünyadan izole yalnızca hareketlere odaklanarak ruhumu da dinlendirdiğime inanmaya başladım. Sizlere de tavsiye ediyorum.

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK

Bu 15 dakikalık süreçte kulağımdaki kulaklığında yardımcı olmasını isterken QCY Crossky C30 kulaklıklar ile konsantrasyonum da benimle. Sizlere kablosuz kulaklık dünyasında her geçen gün farklı teknolojilerle ve tasarımlarla karşılaştığımızdan sıklıkla bahsediyorum. Ancak spor yapanlar, bisiklet kullananlar ya da açık hava da yürüyüş gibi farklı aktiviteleri sırasında müzikten, içsel anlamda konsantrasyon, motivasyonundan vazgeçmek istemeyenler için bu yazımda hem güvenli hem de oldukça konforlu bir seçenek sunan QCY Crossky C30 kulaklıktan bahsedeceğim.

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK

Kulak dışı (open-ear) tasarımlar son zamanlarda oldukça popüler oldu. QCY'nin open-ear tasarıma sahip olan Crossky C30 ürünü, kulağın içine değil dışına oturan tasarımı ile diğer modellerinden ayrılmaktadır. Tasarım sayesinde müzik dinlerken çevredeki sesleri de duyabilirsiniz. Birileri size seslendiğinde fark edebilir ve kalabalık ortamlarda daha güvenli şekilde kullanım sağlayabilirsiniz.

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK

QCY Crossky C30

* Kulaklarınıza uyum sağlayan şık, C şeklindeki açık kulak tasarımı, egzersizleriniz sırasında sabit kalır ve tüm gün konfor için denge ve ortam farkındalığı sağlar.

*IPX 4 suya dayanıklı özelliği açık hava da ve egzersizleriniz sırasında endişe etmeden kullanabilirsiniz ayrıca tüm gün kullanım için 5.5 saat oynatma ve kabında 25 saat kullanabilirsiniz.

*Bluetooth 5.4 ve çift bağlantı özelliğine sahip Crossky C30 ile aynı anda iki cihaza kolaylıkla bağlanabilirsiniz.

*AI gürültü engelleme özelliğine sahip 4 mikrofonlu sistem ile kalabalık ortamlarda sesinizi izole eder.

Açık havada spor yapmayı sevenler için ideal bir kulaklık. Ayrıca uzun süre masa başında çalışanlar için  de diğer klasik kulaklık tasarımlarına göre daha konforludur. Kulaklarınızda rahatsızlık hissi olmadan kullanabilirsiniz. Kulaklarınızda kulaklık olsa bile sizlere çevre farkındalığı sağlayan QCY Crossky C30 ile trafikte ya da kalabalık alanlarda çevre seslerini duyabilirsiniz. QCY Türkiye'de bilinen ve kulaklıkları sevilen bir marka. Bütçe dostu kulaklık tasarımları ile fiyat/performans açısından hem kaliteli hem de rahat kullanım imkanı sunan QCY; incelemek isteyeceğiniz kulaklıklara sahip.  Spor sırasında, online bir toplantıda kulaklık takarken çevreyle de bağınızı koparmak istemeyenler için QCY Crossky C30 incelemeniz gereken bir kulaklık. 

Mobil uygulamasını indirdikten sonra, kutu içerisinden talimatlara dikkat ederek kullanabilirsiniz. Mobil uygulaması kullanım açısından pratik ve açıklayıcı.

Siz de QCY Crossky C30 kulaklık kullanmışsanız yorumlarınızı bekliyorum. Daha fazla ürün incelemesi ve paylaşımlarım için beni Instagram'da @camdanduslerblog hesabımdan takip etmeyi unutmayın!


9 Mayıs 2025 Cuma

GIIKER SUPER DECODER

Mayıs ayının on iki ay içerisinde oldukça özel. Yaz mevsimine geçiş öncesi sıcaklığın ne derece olabileceğini hissettiren bir ay. Ayrıca şimdi çilek hasadı zamanı. Önceki yazılarımdan belki hatırlarsınız havalar daha da sıcak olmadan ilk fırsatta çilek toplamaya gitmek istiyorum. Böyle söyleyince de kendimi "Şirinler" karakteri gibi hissettim.  Böyle aktiviteleri sevmemin nedeni unutulmaz anıları beraberinde getirmesi özellikle çocuklarınız ile yapabileceğiniz harika bir hafta sonu aktivitesi. Bu yazımda da size başka bir aktivite tavsiye edeceğim. 

Okulların kapanması ile birlikte ekrandan çocukları uzak tutmak günümüzde biraz zorlayıcı olabilir. Eğitici ve eğlendirici aktiviteler konusunda da kafanız biraz karışmış olabilir. Çok haklısınız; aktivitenin eğlendirici ve eğitici yönünü içeren ürünler tasarlayan Giiker; yetişkinleri ve çocukları da düşünmektedir. Hem çocukların ayrıca hem de yetişkinlerin keyifle oynayabileceği, zeka ve mantık yürütme becerilerini geliştiren Giiker Super Decoder bu yazımın kahramanı.

Giiker Super Decoder; renkli pinleri kullanarak doğru şifreyi bulmaya çalıştığınız mantık ve strateji oyunudur. Oyuncular verilen ipuçlarına göre yaptıkları hamleler ile  olası kombinasyonları analiz ederek doğru renk ve dizilimi bulmaya çalışır. Klasik mastermind oyunlarını unutun artık daha modern ve etkileşimli tasarıma sahip bu oyun ile eğlenceli vakit geçireceksiniz. Renkli tasarımı, stratejik kurgusu ve eğlenceli oynanışı ile STEM temelli (Bilim, Teknoloji,Mühendislik ve Matematik) son zamanlarda her alanda bu adı duyuyoruz artık, becerilerin gelişimine de katkı sağlamaktadır. 

Giiker Super Decoder Faydaları;

*Oyun çocukların bahsettiğim STEM temelli beceriler yani, analitik düşünme, problem çözme ve mantıksal çıkarım yapma becerilerini geliştirmektedir. 

*Ebeveyn-çocuk etkileşimini artırırken daha kaliteli bir vakit geçirme imkanı elde etmiş olursunuz.

*Dijital ekrandan uzak, teknoloji bağımlılığı da azalacaktır.

Super Decoder oyunu 6 yaş ve üzeri için uygundur. Oyun tek ve çift kişi olarak da oynanabilmektedir. Giiker internet sitesinden ulaşabilirsiniz. Günümüzdeki oyuncak çeşitliliği göz alıcı olsa da çocuklarımız için en doğru ve onları her yönüyle destekleyecek ve geliştirecek oyuncaklar için çok fazla araştırma yapmak incelemek gerekiyor. Giiker birçok ürünü ile sizleri bu zahmetten kurtarıyor. Dünyanın her yerine kargo imkanı da bulunduğu için incelemek ister ve satın almak isterseniz; camdan15 kodu ile ürünleri %15 indirim ile satın alabilirsiniz. Fotoğraflara tıkladığınızda ise doğrudan siteye gidebilir ve ürünleri inceleyebilirsiniz.


18 Nisan 2025 Cuma

ADANA TEPEBAĞ GEZİSİ

(Görsel benim tarafımdan çekilmiştir. Musabalı Konağı)

Zamanda yolculuk yapalım... Dar, kemerli sokaklarda özenle döşenmiş kaldırım taşlarında ilerleyerek Adana'yı gezelim. Bu ara kendimi çok yorgun hissetsem de yenilenmiş, özenle açılmış müzelere gitmek istedik. Tepebağ'ı bu anlamda mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Adana ekranlarda gösterildiğinden çok farklı ve kendine has dokusu olan bir şehir. Biliyorum Adana denildiğinde akla kebap geliyor ama kebaptan daha fazlası. Bu şehrin gerçekten de özel bir ruhu var. Tarih boyunca çok fazla gelen, geçen giden olmuş. Bizim akrabalarımız 6-7 nesildir Adana dışına çıkmamış olsa da ki rahmetli dedemin anlattığına göre Osmanlı Devleti zamanında gelen Türkmen obalarından olan akrabalarımız önce Pozantı'ya yerleştirilmiş. Çok büyük bir toplulukmuş gelenler, bir kısmı Pozantı çok soğuk biz sıcak severiz diyerek Adana'nın kuzeyinden güneyine tam merkeze gelmişler. Merkezden de Lokman Hekim diyarı Misis'te ömürlerini geçirmişler. 
Tepebağ'da Adana'nın en eski yerleşim yerlerindendir. Restorasyon çalışmaları hala devam etse de geleneksel Türk Mimarisi'nin özgün örneklerini görmek isterseniz mutlaka görmenizi tavsiye ederim. 19.yüzyılda Adana'da pamuk üretimi ve göçer Türkmen obalarının artık yerleşik hayata geçirilmesi ile bu civardaki evler yapılmıştır.

 Benim halam da ben hatırlamıyorum ama evlendiğinde eşinin babasına ait olan bu evlerin birisinde oturmuş hatta babaannemden kalma eski Adana evleri denilen bir evimiz de var. Önce anne ve babam sonrasında halam oturmuş ama şimdilerde onun da farklı bir hikayesi var. Özellikle Mirzaçelebi denilen bölge şimdilerde Suriyeliler çok fazla yerleşim yeri olarak orada otursa da ki çok olaylı bir yer artık haberlerde de görebiliriz ama 30 sene öncesinde oradaki semtin insanları çok farklıydı. Çoğu insan daha durumunu düzeltince o semtten ayrıldılar.
Bir ara Çukurova'dan neden bu kadar sanatçı ve yazar çıktığını da konuşalım. Ama daha sonraki yazılarımda. Çok fazla hikaye anlatılacak, konuşulacak anlamlı bir geçmiş var.
 Tepebağ evlerini şehrin merkezinde yer aldığından rahatlıkla görebilirsiniz. Ayrıca bildiğimiz Anadolu'da; Çatalhöyük, Alacahöyük gibi yerleşim yerlerinin yanı sıra ünlü Tebepağ Höyüğü de bu evlerin altındadır. 8000 yıllık olan Tepebağ höyüğü, aktarıldığına göre Seyhan Nehri'nin bahar aylarındaki taşkınlarından korunmak için yerleşim yeri olarak tercih edilmiştir. Bu bölgeden çıkarılan 4000 yıllık hemşire Satsneferu heykeli, Amerikalılar tarafından günümüzde Teğebağ Lisesi olarak kullanılan ama öncesinde kız kolejiymiş; inşa edilirken kaçırılıp New York Metropolitan Müzesinde sergilenmekte.

Sizlerle paylaştığım ilk fotoğraf da Musabalı Konağı; Ramazanoğlu Beyliği döneminden kalma; kemerli konak. O da Seyhan Belediyesi tarafından restore edilmiştir. Hanımın Çiftliği, Bir Zamanlar Çukurova dizisinde yer alan ünlü konak.
 

Bu güzel ahşap konakların büyük kapılarının ardında kim bilim kaç yaşam geçip gitmiştir bilinmez ancak, gezi sırasında zamanda misafir oluyorsunuz. Uzun zamandır fotoğrafımı blog yazılarıma eklemiyordum. Umarım izinsiz birisi tarafından alınmaz. Önceki yazılarımda eklediğim kırmızı elbiseli fotoğraf Google şikayetlerime rağmen dikkate alınmamıştı. Beş gün öncesine kadar trençkot havası varken şimdi hızlıca yaz mevsimine geçsek de Adana'nın en gezilecek en güzel ayı; Nisan ayı gerçekten de...


Hayatımızdaki tüm pencereler güzelliklere açılsa keşke. Bazen sıkışık bir alanda nefes almaya çalıştığımı hissetsem de tarihi güzellikler gönlüme de bir pencere açıyor. Bu pencere Tepebağ da bulunan kahve müzesinden. Bu müze ilk açıldığında ziyaretçilerine çok lezzetli ücretsiz Türk kahvesi de hediye etmekteydi. Tarihi Tepebağ evlerinden birisi yine restore edilerek Türk kahvesinin zamanda yolculuğunu görebilirsiniz. Etkileyici olan günümüzde bu kadar ince düşünülmüş, motiflerinin güzelliği hakkında konuşacağımız kahve fincanlarının olmaması. Gerçekten de üzücü...

(Görsel benim tarafımdan çekilmiştir. Kahve Müzesinden)
Yazmaya başladığımda sizlere Hanımın Çiftliği romanın gerçek bir yaşanmışlıktan oluşturularak yazıldığını, Kurtuluş Savaşı döneminde yaşanılanları, Kaç Kaç Olayını; (1920 yılında Ermeniler tarafından şehirdeki Türklere kalkışılan soykırım harekatı sonucu on binlerce Türk Toroslara doğru kaçmıştır) ki rahmetli anneannem bebekmiş o zaman; onların köyü de Toros dağlarına kaçmak zorunda kalmışlar ne yazık ki, ayrıca Dadaloğlu'nu, Adana'da vefat eden Ziya Paşa'yı her bulvara adını veren tarihi kişileri de anlatmak istiyorum ama fırsat olmuyor bir türlü.

Şimdilik yorumlarım bu kadar; sizlerin de yorumlarınızı beklerim...

10 Nisan 2025 Perşembe

FESTİVALLER ŞEHRİ ADANA

 


Festivaller şehri Adana... Nisan'da Adana... Portakal çiçeklerinin zamanı çoktan geldi ve hatta geçiyor bile. Adana portakal çiçeği festivali her sene yapılsa da bu sene oldukça farklı ve güzel etkinlikler vardı. Bende sizlerle paylaşmak istedim. Hala Adana'ya gelmediyseniz gelecek sene seyahat listenize eklemenizi tavsiye ederim. Bir Adanalı olarak sizlerle yeme-içme yerleri ve festivalde yemenizi tavsiye edebileceğim bir sürü yeri paylaşacağım bir yazı yazmak istemedim. 
Festival olduğu için fiyatları biraz yüksek tutuyorlar ve ekonomik olarak bütçe dostu tavsiyelerimi sizlerle her zaman paylaşıyorum ancak; 300 lira Adana kebap; 130 lira şırdan gibi fiyatlar yerine Adana'nın birçok şehir içerisinde uygun ve memnun kalabileceğiniz mekan bulabilirsiniz. Özellikle 300 lira kebap; yanında eşlikçileriyle de gelmediği için gözünüzün de doymasını isterim. Görüyorum günübirlik Adana gezimizde neler yedik videoları yapılıyor ve hep aynı yerlere nedense gidiliyor. Saatlerce sırada beklenen o popüler yerlerdense gördüğünüz herhangi bir büfede muzlu süt, taze sıkılmIş meyve suları ki özellikle atom meyve suyunu tavsiye ederim bulabilirsiniz. Bu yazımda ise festival süresince Adana Müzesinin ücretsiz olması ve birçok ek müze kompleksinin de açılması ile çok farklı bir müze deneyimi yaşayabileceğinizden bahsetmek istedim.


Adana Müzesi içerisinde; Ferdi Tayfur köşesi, Milli Mensucat, birçok dijital müze bulunmaktadır. Adana tarım şehri olmasının yanı sıra bir sanayi şehridir ayrıca. Şimdi önemli fabrikaların birçoğu kapanmış olsa da muhteşem bir geçmiş sizleri bekliyor. Pablo Picasso; Yaratılış Herşeydir Sergisi muhteşemdi. Gerçek ile ilizyon arasında sıkışmışlığı hissediyordunuz. 


Birkaç fotoğrafı sizlerle paylaşmak istedim.


Buğdayın bereketi; Adana'da bir söz vardır: Bu topraklarda taşı eksen o bile başak verir. Öylesine bereketli ve verimlidir. Anadolu geleneklerini ruhunda barından bu şehirde yeni evlenen çift üzerine buğday serpilirdi. Bereket onlarla olsun daima mutlu olsun diye.


Ve Pamuk... Filmlerde gördüğünüz o pamuk sahnelerini belki hatırlarsınız. Şimdilerde tarlalarda bire bir şekilde pamuk ekimi görmek zor olsa da bu kar beyazı; yünden ipliğe ve özel kumaşlara kadar olan yolculuğunu görebilirsiniz bu müzede. Pamuk toplamak çok zordur ama pamuk sevilir, değer verilir. Anneannelerimizin zamanında her evde iplik eğirmeler bulunurmuş, Şimdilerde yüzde yüz pamuk, keten, yün kumaşlar bulmak zor olsa da, nefes alan cilt dostu kumaşlar için pamuğa umarım daha fazla değer verebiliriz.
Şimdilik yorumlarım bu kadar; sizlerin de yorumlarınızı beklerim.
(Fotoğraf çekimleri bana aittir; lütfen izinsiz almayın)