tavsiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tavsiye etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

6 Ağustos 2025 Çarşamba

2025 YKS TERCİH


Doğru tercih? Üniversite sınav sonuçları açıklandıktan sonra zorlu bir başka süreç başladı ne yazık ki; 3 üniversite mezunu işsiz bir öğretmen olarak görüşlerimi paylaştığım bir blog yazısını sizlerle paylaşmak istedim. 1 Ağustos ile 13 Ağustos arasında ÖSYM'nin sitesinde yayınlanan 2025 YKS tercih kılavuzunu dikkatlice incelemeye başlamışsınızdır. Tercih sürecinin bitmesine kısa bir zaman kaldı çünkü. YKS bir maraton ve bu maratonun en kritik ve önemli aşaması ise tercih dönemi. Hangi üniversite, hangi bölüm ve hangi şehir? Kafanızda milyonlarca soru cevaplarını aramak için oradan oraya savruluyor. Anlıyorum... Tercih listenize son bir kez bakıp şu soruyu sordunuz mu? Pişmanlık duymayacağım bir şehir ve bölüm.... Ben üniversite sınavında sayısal alanda ilk 140 bin, eşit ağırlık alanında 25 bin ve sözelde ise 2.350 sıralama yapmıştım. Hatırlıyorum da o süreçte sıralamalar birden bire yükselmiş ne olduğunu anlayamadan herkes ama herkes benim aslında başarılı olmadığıma ilişkin konuşma hakkını kendisinde bulmuştu. Sonraki yıllarda sağlık bölümlerinde sıralamalar artmış olsa da ki benim girdiğim sene sağlık bölümleri için vakıf üniversiteleri dahil 10 bin sıralamanın arkası kesinlikle olmuyordu. Sayısal çıkışlı birisi olarak sağlık bölümlerinin gelmemesi büyük bir hüsrandı ve mühendislik için ise yapılan yorumlar; kadınlar için uygun olup olmadığı hala konuşulmuştu. Zaman ve algılar şimdiler de değişti tabi. Makine Mühendisliği ve Bilgisayar Mühendisliği ya da Elektrik elektronik mühendisliği tercihi yapmama izin verilmemişti. Gerçi sayısal da okumak istememiştim ama aile baskısı denilen unsurla çok erken yaşlarda ne yazık ki tanışılıyor. Bir çocuğun ilgi ve istekleri lise birinci sınıf sonrası aslında çok rahat anlaşılıyor. Sözel dersleri hiç görmeyen birisi olarak Edebiyatta 56 soru da 3 yanlış Tarih ve coğrafya da hiç yanlış yapmamıştım. Çocukluğumdan bugüne bu dersleri hala seviyorum hala seviyorum. İnsan sevdiği alanda bir şekilde akranlarından öne çıkıyor. 

Bir ara daha uzun bir yazıda aile baskısı, saçma sapan öğretmen yönlendirme anılarımı anlatırım. Tercih sürecinde hem çok yalnız hem de çok baskı üzerimde olmuştu. Ne kadar acı 18,19 yaşlarında üzerinizde kaldırabileceğinizden daha ağır yükler yüklenip ilerlemeniz isteniliyor. Kötü bir süreçti hatırladığım süreç sonunda ise kendi sıralamamdan oldukça gerideki bir üniversite de tam burslu tavan puanı belirleyen kişi olarak Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği okumak zorunda kaldım. Üniversite görebileceği en yüksek sıralamayla o sene kabul almıştı ki sonraki yıllarda kabul ettiği sıralamalar inanılmaz gerideydi. Kendi tecrübelerime bu yazımda yer vermek istiyorum belki sizler benim yaptığım hatayı yapmazsınız. O süreçte Bilgisayar Mühendisliği yerine öğretmenliğin daha iyi bir fikir olduğuna karar verilmişti demek ki. İşin aslı ısrarla sınıf öğretmenliği tercih yapmam vurgulanmış bari istemediğim bir bölümde okuyacağıma en azından dört senemin geçtiği az da olsa ilgi alanımın olduğu bir bölümde okumak için ikinci tercihlerde mecburen yazdığım Yakındoğu Üniversitesi Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği bölümü geldi. Dört sene sonunda 3.41 not ortalaması her sene yüksek onur belgesi ile mezun oldum. Ama okurken hep şunu düşünüyordum benim burada ne işim var. Geçiş yapsam ki her Kıbrıs'a gelen öğrencinin hayali ilk sene sonunda geçiş yapmak; İstanbul'a özellikle; bütçemi inanılmaz zorlayacaktı, yaşam pahalıydı çünkü.

 Okul ise; hijyen bakımından gerçekten çok çok iyi bir üniversite, tuvaletlerde eksiksiz sabun ve diğer hijyen malzemeleri bunu belirtiyorum benim bir Çukurova Üniversitesi yüksek lisans durumunu da sizlerle paylaşmıştım, tuvalete girmeye çekiniyordum, çantamda sabun bulunduruyordum. İnanamamıştım nasıl sabun olmaz diye... Neyse; ulaşım sıkıntı olsa da öğrenciler dönem başında etkinlik ücreti adı altında burslu öğrenciler de dahil bir miktar para ödüyordu yanlış hatırlamıyorsam dönemlik 65 Euro. Şimdi ki normal kurla bile Türk lirasına çevirsek yine uygun oluyor. Okul otobüslerine ücretsiz binebiliyordunuz. Çoğu gitmeniz gereken yer için okul otobüs saatlerini bekliyorduk okula gitmesek bile yakın yerlerde inebilmek için. Taksi için de öğrenciyiz :) çok nadir de olsa Türkiye dönüşlerinde havalimanından eve uygun bir fiyatla yine Türkiye'ye göre eve güvenle gelebiliyorduk. Güvenlik demişken KKTC gerçekten çok güvenli bir ülke. Ev arkadaşım oldukça dalgın bir insandı telefonunu okulda unutur ve ertesi gün aynı yerde yine bulurdu. Anahtarı kapımızın üstünde unuttuğunu ve bir değil iki gün sonra benim fark ettiğimi bilirim. Özlediğimiz o güveni yeniden görmek güzeldi. Ancak yeme ve içme anlamında pahalılık inanılmaz gelmişti bana o zaman. Adana'dan geldiğim için yadırgadığımda arkadaşlar İstanbul gibi fiyatlar diyordu. Gerçi şu anda Türkiye'deki inanılmaz pahalılık ile kıyasladığımda en azından daha normaldir diye düşünüyorum. Simit 2.5 lirayken orada 12.5 liraydı ve daha tek kelime etmeden kasada duran görevli burası Türkiye değil burada fiyatlar böyle dediğini hatırlıyoru. Genelde evde yemek yiyen hatta aç aç koşturarak eve giden bir öğrenci olarak Türkiye'den dönüşlerde kıyafetten daha çok çantamda erzak olurdu. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti üniversiteleri tercih yapacaksanız ufak bir tavsiye dondurulmuş annenizin yaptığı yemekler, kurabiyeler, poğaçalar çantanızda bulunsun.

Yurtta kalmadım, arkadaşlarımın anlattığı toplu yaşamda illa ki sıkıntılar oluyor ama evde kalmak da zor gerçekten. Önce dört kişi sonraki 3 sene iki kişilik ev paylaştım. Kirayı ödemeyenler, fatura geciktirenler, mutfak masraflarına katılmak istemeyenler derken çok yorulduğumu hissetmiştim. Fark ettiyseniz dersler yordu demiyorum yaşam yormuştu. Ülkemizde hangi şehirde yaşıyorsanız yaşayın çok moralim bozuldu yürümek istiyorum bir markete bilmiyorum alışveriş merkezine gitmek istiyorum dediğinizde gidebilirsiniz rahatlıkla. Benim mezun olacağım zaman bir market daha açıldı diye sevinmiştim düşünün. Lefkoşa başkent, tarihi yerlerini mutlaka görmenizi tavsiye ediyorum. Ama tam adanın ortasında olduğunuz için elips bir yörünge ile yeniden ayrıldığınız yere dönebilirsiniz ve bu ada psikolojisini de yüklüyor. Hep adada kalacağım buradan gidemeyeceğim gibi... Deniz kenarı şehirlerden Girne, Gazimağusa'da okuyanlar daha az şikayet ediyordu öğrenci yaşamı konusunda. Girne bir tatil şehir olduğu için Lefkoşa'dan Girne dolmuş ile 20 dakika; kısa bir süre sonra deniz, oteller, kafeler Türkiye'ye yakın hissediyorsunuz bu şehirde. 

Üniversite hocaları kılık kıyafetinize göre sizi yargılamadan size siz olduğunuz için değer veren insanlar. Bu anlamda üniversite de zorlanmazsınız. Ancak çok iyi bir bölüm tercihi etmenizi tavsiye ediyorum. Öğretmenlik hiç düşünmediğim bir meslekti ve kendimi istemediğim bir alanda büyük bir boşlukta bulmuştum. Saat 9 dersine hazırlanır giderdim çok 11 e kadar beklerdim ders iptal olmuş sonra geri dön eve. Bölümde Türkiye'den gelen öğrenciler az %80 KKTC vatandaşı öğrenciler olduğu için haber bize zor ulaşırdı.

Şimdilerde ise Türkiye şartları gittikçe öğretmenlik mesleği için zorlaşıyor. Neden atanamadın, sen çalışmadın atanamadın gibi mahalle baskısı bir kenara şimdiye kadar siz sormadan dahi özel okullarda çalışmalıydın önerileri (size maaş vermeseler bile) ile karşı karşıya kalabilirsiniz. Bilişim Teknolojileri alanı dünyanın alfabesi olurken bölümün atama sayısı ülkemizde günden güne azalıyor. Bazı İmamhatip ortaokullarında da dersin kaldırıldığı belirtiliyor. 5. sınıf ve 6.sınıflar için zorunlu 7.sınıflar için seçmeli olan ders müdürler tarafında seçmelide seçilmiyor. Her sene ücretliden çağırılırım. Kimi okullar 16 saat kimi 22 saat için. Alabileceğiniz maksimum saat 22 saat.  Birçok okulda bilgisayar lab kullanılmıyor ya da lab yok. Üniversiteye girdiğim sene Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri bölüm mezunları 40 lı puanlarla atanıyor deniliyordu. Büyük bir popülerlik vardı çünkü. Ama dört sene sonra durum değişti. Anlayış olarak da okullarda öğretmen olarak değil bir teknisyen olarak yer almanız bekleniyor. Müdürün, müdür yardımcısının bilgisayarları tamir etmeniz, bozulan yazıcıyı onarmanız ya da akıllı tahta problemlerini halletmeniz bekleniyor. Ben teknik lise mezunu değilim, üniversite de Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği eğitimi aldım. Yani yenilikçi yaklaşım dünyadaki gelişmeler ile yeni öğretim yöntemlerini uygulamak gibi. Tamir bilmiyorum ve neden bilgisayar tamir etmem gerekiyor anlayamıyorum. İhtiyaç halinde elbette yaparım, tecrübelerimi paylaşırım ama başka öğretmenler derse giriyor bende giriyorum. Ek yükümlülük beklemek neden? Herkes bilgisayar biliyor öğretmene ne gerek var diyen çok ne yazık ki öğretmen arkadaşla da muhatap olmuş birisi olarak anlayışlara şaşırmamam gerek. Ancak hala şaşıyorum bu da benim saflığım.

 Ücretli Öğretmenlik en son Ocak ayında ağır bir enfeksiyon geçirirken hayatımda ilk kez bayıldım. Çünkü hasta olup derse gitmesem para alamayacağım kendimi hasta hasta sürükledim. Baygınlıktan hafif ayılırken öğretmenlerin benim hakkındaki düşüncelerini duydum; "öğretmenler odasına gelmiyor ders bitince hemen çıkıp gidiyor. Gözünde hep gözlük var gibi... "

O kadar üzülmüştüm ki vücuttaki iltihap oranı beş kata çıkmış ben o halde bile yazılıları hazırlayıp kimse mağdur olmasın dönem bitiyor diyerek müdür yardımcısına ilettiğimde, gelmeyeceksen rapor al denilmişti. Bende istifa ediyorum ayağa kalkamıyorum dediğim de geçmiş olsun dileği dahi belirtilmemişti. Adana bildiğiniz gibi kış mevsimi dahil Güneş memleketi. Lazer sonrası ışığa karşı aşırı hassasiyet ve göz kuruluğu olduğu için okul içinde değil elbette dışarıda takıyorum. Demek ki dikkatlerini çekmiş ve muhabbeti geçmiş ki sorsalar söylerdim. Öğretmenler odasına gelmiyorum tenefüste çocuklarla sohbet ediyorum. Dersten beklentilerini yeni teknoloji ürün ve oyunları; kodlama konusundaki bilgilerini konuşuyorum. Yüksek lisans sonrası çalışmak istediğim alanı belirlemek istiyorum. Gelin beraber konuşalım çocuklarla...İlginç bir deneyimdi. Ne diyeyim kötü özelliklerin yerini iyi özellikler toplumda yer alsın istiyorsak değişimi önce kendimizden başlatmalıyız.

Bu yüzden 18-19 yaşlarında olsanız da ne istediğinizi iyi düşünmeniz gerekiyor tercih sürecinde. Hiç tanımadığınız birileri, aile dostu kendine böyle vazife edinmiş tanıdıklar akıl verecekler. Yorum yapacaklar. Yapsınlar, aynaya baktığınızda kendinizi nasıl hayal ediyorsunuz. Nerde ve nasıl? Sevdiğiniz alan, sevdiğiniz yemek ve belki de olmayı dilediğiniz benliğiniz... Düşünmeniz gerekenler; popülerliğe aldanmanızı tavsiye etmem. Ülkemizde her an her şey değişebiliyor; ancak bazı mesleklerin durumunu da haber kanallarında görüyorsunuz. Sevdiğiniz bir alanda boşa geçirilmemiş dört sene belki beş sene ile en azından mutlu okudum diyebilirsiniz. Mutlu okudum ve kendimi geliştirdim. Vakıf olsun devlet olsun tercih edeceğiniz üniversitelerin öğrencilere sağladığı imkanlar (Erasmus şehirleri), derslerinize giren akademisyenlerin sizlere sağladığı kaliteli eğitim ve vizyon çok önemli. Tercih etmeyi düşündüğünüz üniversiteleri bizzat gidip görüşmeler yapabilirsiniz. Şehirleri, ev kiraları ya da yurt yaşam giderlerini hesaplamanızı tavsiye ederim. Hafta sonları çalışma imkanı ya da part time çalışma imkanlarını araştırabilirsiniz. Gelir olmasının yanı sıra size bir insan desteği de sağlayacaktır farklı alanlarda fikirleriniz gözlemlerinizi gelecekteki benliğinize pozitif anlamda katkı sağlamanızı destekleyecektir. Yorumlarım kendi deneyimlerim ve alanıma ilişkindi. 

Şimdilik yorumlarım bu kadar; sizlerin de yorumlarınızı beklerim...

19 Temmuz 2025 Cumartesi

The First Night With The Duke Dizisi

(Görsel Google Görsellerden Alınmıştır) 

Yaz döneminde izlediğim ilk kdrama sizlerle yorumlarımı paylaşacağım... Kore dizileri eskiden yeni çıkan güncelde olan gördüğümde mutlaka izlemeye çalışırdım. Şimdi daha çok seçiciyim sanırım.

The First Night With The Duke

Bu dizi aslında popüler bir Kore Webtoonuna dayanıyor. Hikaye; günümüzden bir üniversite öğrencisi okuduğu romantik-fantastik romanın içerisinde kendisini bulmasıyla başlıyor. Ana karakter, soylu bir kadın olan Cha Seon Chaek  bedeninde uyanır. Rüya mı gerçek mi emin olamasa da hikayede kendi yolunu bulmaya kararlıdır. Çünkü hikayenin içerisine girdiği andan itibaren hikayenin seyri değişmiştir. Kendini korumak için bulduğu çözüm ise romanın en güçlü karakteri olan Dük ile yani prens Lee Beon ile bir gece geçirerek kaderini değiştirmek!

Fakat bulduğu çözüm ile işler sandığı kadar yolunda gitmez. Hikayenin ana kahramanı olan Jo Eun Ae ile arkadaş olduğunu düşünürken gerçek düşmanlarını tanımak için zaman geçirmek zorundadır. Ölümle sık sık karşı karşıya kalırken gerçek gücünü de fark edecektir.

Dizinin başrol oyuncularından

 Ok Taec-yeon yani Dük hala aklımda 2PM üyesi olarak kalsa da çok başarılı dizilerde oyunculuğunu gösterdi. Kadın başrol Seohyun da Girls Generation grubundan oyuncu olmasını beklediğim en son üyeydi. Yoona ve Soo-young  ve Yuri oyunculuk anlamında grupta öne çıkan üyelerdi öyle ki grup 2007 yılında çıkışını gerçekleştirdiğinde ki çıkış programlarını Youtube da izlediğimde hala duygulanırım çok sevdiğim ve popülerlikte Kore'de zirve bir gruptu. Yoona ilk çıkış yaptıkları zaman bile günlük yayınlanan bir dizide oyuncuydu ve tanınıyordu. Yuri ve Soo-young üniversitede oyunculuk eğitimi almışlardı. Seohyun ki son halini bu dizide görünce şaşırdım. Bu kızın sesi gerçekten güzel. Çalışma hırsı, planlayışı grubun en küçüğü olması dolayısıyla da grubun diğer üyelerinin şakaları olsun aklımda kalandı hatta. Şimdi çok değişmiş, estetik uygulamalar kişinin kendi isteği tabi ki çok saygı duyuyorum ancak zaten zayıf bir sanatçıydı. Neden daha çok zayıflama ihtiyacı ve botoks anlamıyorum. İfade donukluğu ve zorlanarak ağlamak gibi önemli detaylar oyuncunun o karakterinin seyirciye yansımasını gerçekten etkiliyor. 

Dizi 12 bölüm çok kısa. İlk 8 bölüm kesintisiz izledim. Sahen atlamadan, Taecyon'un ses tonu olsun oyunculuğu olsun tarihi dizilerde neden sık sık oynamıyor diye düşünerek. Seohyun ise güzel bir kadın oyuncu ama oyunculuk anlamında daha farklı yapımlarda kendisini ilerleteceğini inansam da grubun diğer üyelerinin dizilerindeki rolleri gibi aklımda ne yazık ki kalmadı. Yoona; Love Rain dizisi, Sooyoung The Spring Day of My Life dizisinde oynadıkları karakterler hala aklımda. 

Bugün diğer 4 bölümü de bitirir bitmez bu yazımı yazmak izlemek istedim. Eski Kore dizilerini özlediyseniz en azından ona yakın bir dizi; özellikle Cha Seon Chaek bir başbakan kızı olarak gücünü kullanmasa da üniversite öğrencisi modern dünyadan webtoon dünyasına giren birisi olarak fazla şaşırmadan hemen adapte olması güzeldi. Ailesi özellikle keşke daha fazla yer verilseydi dedim babası, annesi ve abileri ile ona bir aile olmanın sıcaklığını hissettirdiler. Dük yani Lee Beon ise acılı geçmişine rağmen ayakta durmak için kendisine bir zırh oluşturmuş güzel bir karakterdi. Onun arkadaşı ve aslında kadın başrol olan Jo Eun Ae ise izleyici olarak bir kötülük bu kızdan çıkar diye hissetsek de o kötülüğün nedeni tam olarak anlatılmadı diye düşünüyorum. Jo Eun Ae'ye zorbalık yapan kötü karakter bir başka karakter ise dizinin son iki bölümünde çok tatlıydı. Karakterin Cha Seon Chaek'un abisi ile etkileşimleri izlenmeye değerdi. 

Benim için 6.5/10 bir diziydi. Yaz aylarında vaktimi almayacak izlerken de hikayenin hızlıca aktığı mini bir klasik dizi izlemek istiyorum derseniz izlemenizi tavsiye ederim. 

Yaz mevsiminde sizlerle paylaşmak istediğim diziler var. Kısa süreliğine bir sene önce yüksek lisansımı bitirdiğim Gazi Üniversitesi'nden diplomamı almak için Ankara'ya gitmiştim. Uçak bileti fiyatları eskiye kıyasla pahalı olsa mini Ankara turumdan sizlere bazı paylaşımlar Instagram'da yaptım. Orada da yorumlarda görüşebiliriz. Instagram adresim;

@camdanduslerblog


2 Temmuz 2025 Çarşamba

Blawless 3'ü 1 Arada Kadın Tüy Kesme Makinesi

 

Fiyatlar karşısında ben pahalılık ve ucuz algımı yitirdim sanırım. Son üç senedir para harcarken bir değil iki kez hatta üç kez düşünüyorum gerçekten ihtiyacım var mı diye. Ucuz birşey kalmadı artık. İhtiyaçlar ise daima artıyor. 

Temu'dan alışveriş konusunda önyargılıydım aslında. Sosyal medyada görüyoruz gerçek ürün yerine resim gönderildiğini :) o yüzden ilk alışverişimi yaparken bende çekindim. İlk alışveriş 200 lira limiti en az var vergi ile 350 liraya geliyor size. İlk alışverişimde stem eğitici oyuncak iki tane satın almıştım onu da sizlerle paylaşacağım bu alışverişim ise ikinci. Normalde ikinci alışverişte 530 lira en az limit var ne yazık ki ama bana bir kez daha alt limit en az 300 lira olmak üzere hediyesi vermişlerdi. Böyle olunca bende sizlerle paylaşacağım bu epilatör ile telefon lensi satın aldım.



Telefon lensi beklediğimden çok daha düşük kalite geldi; eğer lens almayı düşünüyorsanız çok dikkatli olup yorumları detaylı incelemenizi tavsiye ederim. Blawless epilatör ise şarj edilebilir üç başlıktan oluşan mini epilatör aslında. İki başlığından birisi kaş için diğeri de tahminimce burun için. Ana başlık ise koltuk altı ve bikini bölgesi gibi daha küçük bölgeler için. İlk kullanım için söyleyebilirim ki inanılmaz rahatsız edici bir sesi var. Bir epilatörden daha çok cımbız olmadığı için söylüyorum tüy kısaltma makinesi gibi. Yıllar önce Philips Lumea IPL satın aldığımda yanında hediye olarak tüy kesme küçük bir aleti vermişlerdi. İki kez kullandım bozuldu içindeki o küçük yapı kırılmıştı. Blawless 3'ü 1 arada kadın tüy kesme makinesi de o yapıda. 

Hala Philips Lumea IPL kullanıyorum bu makineyi de diresek bölgesinde hafif çıkan tüyleri kısaltıp lazer yapabilmek için satın almıştım. Benim için bir fiyat performans ürünü oldu. Puan verecek olursam eğer 3/5. Fiyatını da sizlere belirtmek isterim 189 ile 230 arasında çeşitli mağazalar var çünkü.

Şimdilik yorumlarım bu kadar sizlerin de yorumlarınızı beklerim...

23 Haziran 2025 Pazartesi

MİNİ MUZLU KEK TARİFİ

 

Kahvaltı yapmayı seviyor musunuz? Şöyle diyebilirim ki kahvaltı benim gün içerisinde ayakta durmamı sağlayan öğünüm. Öğle yemeği aramam bile. Ama tabi şöyle masalarca uzanan kahvaltılar değil ama klasik Türk kahvaltısı yapmayı seviyorum. Ancak yaz geldi ve gerçekten sıcaktan böyle ağır yemekler yenmediği gibi güne ağır bir öğünle de başlanmıyor ne yazık ki. Bugün de hafif ve eğer vaktiniz de yoksa doyurucu bir kek olan banana bread/muzlu kek tarifi sizlere vereceğim. Azaltma ve çoğaltma yapabilirsiniz. Az yumurtalı tarifleri çok sevdiğim için ve harika da olduğu için hemen sizlerle paylaşmak istedim.

 1. Muzlu Kek/Banana Bread

Malzemeler

2 olgun muz (ezilmiş)

1 yumurta

4-5 yemek kaşığı un

2-3 yemek kaşığı şeker

1 çay kaşığı kabartma tozu

Vanilin

Yapılışı:

Yumurtayı şekerle çırp.

Ezilmiş muzları ekle, karıştır.

Un ve kabartma tozunu eleyerek ekle.

Yağlanmış küçük kek kalıbına dök (ya da muffin kaplarına).

170°C fırında 20-25 dakika kadar pişir.

Soğuyunca üzerine pudra şekeri serpebilirsin.

Olgunlaşmış muzlarım gayet şekerliydi fırından çıktıktan sonra ufak bir kekten aldım. Kek gayet şekerli geldi.  Görüntüsünün tatlılığına bakmak bile hoşunuza gidebilir. Çantaya atıp acıktığınızda yenmelik ayrıca unutmadan 4 küçük kare çikolatayı da bölerek kekin içerisine eklemiştim. Çikolatanın aman aman bir lezzet vereceğinden değil de evdeki malzemeleri değerlendirmek adına beyaz çikolatadan 4 küçük kareyi bölerek keklerin içine koydum.


Bu kek kalıbını English Home'dan sanırım şu an indirimde neredeyse 400 liraya satın almıştım. İlk kez kullandığım minik keklerim ne yazık ki yapıştı ikinci kez yani bu kullanımda daha özenli şekilde yağladım ve azar azar koydum. Eğer sizde satın almışsanız dikkatli yağlamanızı ve unlamanızı tavsiye ederim. Özellikle kekler fırından çıktıktan sonra soğumasını beklerseniz daha iyi olur. 

Lezzetli doyurucu mini güzellikler... Normalde şeker hiç konulmadan da yapılıyor ancak muzun kalitesi ve şeker oranına göre sıkıntı olabiliyor. O yüzden kontrollü damak zevkine göre eklemek daha iyi olur. 

Sizler de bu tarifi yaparsanız yorumlarda belirtebilirsiniz. Güzel bir gün hepimizle olsun....


14 Mayıs 2025 Çarşamba

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK 

Koş, koş; yaz kapıda. Ocak ayından itibaren 4 aydır Leslie 15 dakika ile spor yapmaya başladım. Öncelikle söylemeliyim ki koşmak yerine her zaman uzun yürüyüşleri tercih eden birisiydim. Kendime çok kızıyorum çocukluktan itibaren spor yapmalıydım. Fit bir görünüm için değil yalnızca; doğru duruş, kasların güçlenmesi, hareketlerde atik olunması gibi birçok nedenden spora erken yaşlarda başlamak önemli. Bende yaşayarak öğrendim hareketsiz bir yaşamın zararlarını.  Leslie 1 mile ile daha hafif başlayarak kendime bir düzen oluşturmak istemiştim ve 4 aydır o düzen oluştu. Artık 15 dakika aksatmadan yapıyorum; hafif yazdığıma da bakmayın ama yoruyor da. Gün içerisinde de sürekli masa başında oturmamaya çalışıyorum. 15 dakika da olsa dış dünyadan izole yalnızca hareketlere odaklanarak ruhumu da dinlendirdiğime inanmaya başladım. Sizlere de tavsiye ediyorum.

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK

Bu 15 dakikalık süreçte kulağımdaki kulaklığında yardımcı olmasını isterken QCY Crossky C30 kulaklıklar ile konsantrasyonum da benimle. Sizlere kablosuz kulaklık dünyasında her geçen gün farklı teknolojilerle ve tasarımlarla karşılaştığımızdan sıklıkla bahsediyorum. Ancak spor yapanlar, bisiklet kullananlar ya da açık hava da yürüyüş gibi farklı aktiviteleri sırasında müzikten, içsel anlamda konsantrasyon, motivasyonundan vazgeçmek istemeyenler için bu yazımda hem güvenli hem de oldukça konforlu bir seçenek sunan QCY Crossky C30 kulaklıktan bahsedeceğim.

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK

Kulak dışı (open-ear) tasarımlar son zamanlarda oldukça popüler oldu. QCY'nin open-ear tasarıma sahip olan Crossky C30 ürünü, kulağın içine değil dışına oturan tasarımı ile diğer modellerinden ayrılmaktadır. Tasarım sayesinde müzik dinlerken çevredeki sesleri de duyabilirsiniz. Birileri size seslendiğinde fark edebilir ve kalabalık ortamlarda daha güvenli şekilde kullanım sağlayabilirsiniz.

Konfor, Ses ve Kalite; QCY CROSSKY C30 KULAKLIK

QCY Crossky C30

* Kulaklarınıza uyum sağlayan şık, C şeklindeki açık kulak tasarımı, egzersizleriniz sırasında sabit kalır ve tüm gün konfor için denge ve ortam farkındalığı sağlar.

*IPX 4 suya dayanıklı özelliği açık hava da ve egzersizleriniz sırasında endişe etmeden kullanabilirsiniz ayrıca tüm gün kullanım için 5.5 saat oynatma ve kabında 25 saat kullanabilirsiniz.

*Bluetooth 5.4 ve çift bağlantı özelliğine sahip Crossky C30 ile aynı anda iki cihaza kolaylıkla bağlanabilirsiniz.

*AI gürültü engelleme özelliğine sahip 4 mikrofonlu sistem ile kalabalık ortamlarda sesinizi izole eder.

Açık havada spor yapmayı sevenler için ideal bir kulaklık. Ayrıca uzun süre masa başında çalışanlar için  de diğer klasik kulaklık tasarımlarına göre daha konforludur. Kulaklarınızda rahatsızlık hissi olmadan kullanabilirsiniz. Kulaklarınızda kulaklık olsa bile sizlere çevre farkındalığı sağlayan QCY Crossky C30 ile trafikte ya da kalabalık alanlarda çevre seslerini duyabilirsiniz. QCY Türkiye'de bilinen ve kulaklıkları sevilen bir marka. Bütçe dostu kulaklık tasarımları ile fiyat/performans açısından hem kaliteli hem de rahat kullanım imkanı sunan QCY; incelemek isteyeceğiniz kulaklıklara sahip.  Spor sırasında, online bir toplantıda kulaklık takarken çevreyle de bağınızı koparmak istemeyenler için QCY Crossky C30 incelemeniz gereken bir kulaklık. 

Mobil uygulamasını indirdikten sonra, kutu içerisinden talimatlara dikkat ederek kullanabilirsiniz. Mobil uygulaması kullanım açısından pratik ve açıklayıcı.

Siz de QCY Crossky C30 kulaklık kullanmışsanız yorumlarınızı bekliyorum. Daha fazla ürün incelemesi ve paylaşımlarım için beni Instagram'da @camdanduslerblog hesabımdan takip etmeyi unutmayın!


9 Mayıs 2025 Cuma

GIIKER SUPER DECODER

Mayıs ayının on iki ay içerisinde oldukça özel. Yaz mevsimine geçiş öncesi sıcaklığın ne derece olabileceğini hissettiren bir ay. Ayrıca şimdi çilek hasadı zamanı. Önceki yazılarımdan belki hatırlarsınız havalar daha da sıcak olmadan ilk fırsatta çilek toplamaya gitmek istiyorum. Böyle söyleyince de kendimi "Şirinler" karakteri gibi hissettim.  Böyle aktiviteleri sevmemin nedeni unutulmaz anıları beraberinde getirmesi özellikle çocuklarınız ile yapabileceğiniz harika bir hafta sonu aktivitesi. Bu yazımda da size başka bir aktivite tavsiye edeceğim. 

Okulların kapanması ile birlikte ekrandan çocukları uzak tutmak günümüzde biraz zorlayıcı olabilir. Eğitici ve eğlendirici aktiviteler konusunda da kafanız biraz karışmış olabilir. Çok haklısınız; aktivitenin eğlendirici ve eğitici yönünü içeren ürünler tasarlayan Giiker; yetişkinleri ve çocukları da düşünmektedir. Hem çocukların ayrıca hem de yetişkinlerin keyifle oynayabileceği, zeka ve mantık yürütme becerilerini geliştiren Giiker Super Decoder bu yazımın kahramanı.

Giiker Super Decoder; renkli pinleri kullanarak doğru şifreyi bulmaya çalıştığınız mantık ve strateji oyunudur. Oyuncular verilen ipuçlarına göre yaptıkları hamleler ile  olası kombinasyonları analiz ederek doğru renk ve dizilimi bulmaya çalışır. Klasik mastermind oyunlarını unutun artık daha modern ve etkileşimli tasarıma sahip bu oyun ile eğlenceli vakit geçireceksiniz. Renkli tasarımı, stratejik kurgusu ve eğlenceli oynanışı ile STEM temelli (Bilim, Teknoloji,Mühendislik ve Matematik) son zamanlarda her alanda bu adı duyuyoruz artık, becerilerin gelişimine de katkı sağlamaktadır. 

Giiker Super Decoder Faydaları;

*Oyun çocukların bahsettiğim STEM temelli beceriler yani, analitik düşünme, problem çözme ve mantıksal çıkarım yapma becerilerini geliştirmektedir. 

*Ebeveyn-çocuk etkileşimini artırırken daha kaliteli bir vakit geçirme imkanı elde etmiş olursunuz.

*Dijital ekrandan uzak, teknoloji bağımlılığı da azalacaktır.

Super Decoder oyunu 6 yaş ve üzeri için uygundur. Oyun tek ve çift kişi olarak da oynanabilmektedir. Giiker internet sitesinden ulaşabilirsiniz. Günümüzdeki oyuncak çeşitliliği göz alıcı olsa da çocuklarımız için en doğru ve onları her yönüyle destekleyecek ve geliştirecek oyuncaklar için çok fazla araştırma yapmak incelemek gerekiyor. Giiker birçok ürünü ile sizleri bu zahmetten kurtarıyor. Dünyanın her yerine kargo imkanı da bulunduğu için incelemek ister ve satın almak isterseniz; camdan15 kodu ile ürünleri %15 indirim ile satın alabilirsiniz. Fotoğraflara tıkladığınızda ise doğrudan siteye gidebilir ve ürünleri inceleyebilirsiniz.


18 Nisan 2025 Cuma

ADANA TEPEBAĞ GEZİSİ

(Görsel benim tarafımdan çekilmiştir. Musabalı Konağı)

Zamanda yolculuk yapalım... Dar, kemerli sokaklarda özenle döşenmiş kaldırım taşlarında ilerleyerek Adana'yı gezelim. Bu ara kendimi çok yorgun hissetsem de yenilenmiş, özenle açılmış müzelere gitmek istedik. Tepebağ'ı bu anlamda mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim. Adana ekranlarda gösterildiğinden çok farklı ve kendine has dokusu olan bir şehir. Biliyorum Adana denildiğinde akla kebap geliyor ama kebaptan daha fazlası. Bu şehrin gerçekten de özel bir ruhu var. Tarih boyunca çok fazla gelen, geçen giden olmuş. Bizim akrabalarımız 6-7 nesildir Adana dışına çıkmamış olsa da ki rahmetli dedemin anlattığına göre Osmanlı Devleti zamanında gelen Türkmen obalarından olan akrabalarımız önce Pozantı'ya yerleştirilmiş. Çok büyük bir toplulukmuş gelenler, bir kısmı Pozantı çok soğuk biz sıcak severiz diyerek Adana'nın kuzeyinden güneyine tam merkeze gelmişler. Merkezden de Lokman Hekim diyarı Misis'te ömürlerini geçirmişler. 
Tepebağ'da Adana'nın en eski yerleşim yerlerindendir. Restorasyon çalışmaları hala devam etse de geleneksel Türk Mimarisi'nin özgün örneklerini görmek isterseniz mutlaka görmenizi tavsiye ederim. 19.yüzyılda Adana'da pamuk üretimi ve göçer Türkmen obalarının artık yerleşik hayata geçirilmesi ile bu civardaki evler yapılmıştır.

 Benim halam da ben hatırlamıyorum ama evlendiğinde eşinin babasına ait olan bu evlerin birisinde oturmuş hatta babaannemden kalma eski Adana evleri denilen bir evimiz de var. Önce anne ve babam sonrasında halam oturmuş ama şimdilerde onun da farklı bir hikayesi var. Özellikle Mirzaçelebi denilen bölge şimdilerde Suriyeliler çok fazla yerleşim yeri olarak orada otursa da ki çok olaylı bir yer artık haberlerde de görebiliriz ama 30 sene öncesinde oradaki semtin insanları çok farklıydı. Çoğu insan daha durumunu düzeltince o semtten ayrıldılar.
Bir ara Çukurova'dan neden bu kadar sanatçı ve yazar çıktığını da konuşalım. Ama daha sonraki yazılarımda. Çok fazla hikaye anlatılacak, konuşulacak anlamlı bir geçmiş var.
 Tepebağ evlerini şehrin merkezinde yer aldığından rahatlıkla görebilirsiniz. Ayrıca bildiğimiz Anadolu'da; Çatalhöyük, Alacahöyük gibi yerleşim yerlerinin yanı sıra ünlü Tebepağ Höyüğü de bu evlerin altındadır. 8000 yıllık olan Tepebağ höyüğü, aktarıldığına göre Seyhan Nehri'nin bahar aylarındaki taşkınlarından korunmak için yerleşim yeri olarak tercih edilmiştir. Bu bölgeden çıkarılan 4000 yıllık hemşire Satsneferu heykeli, Amerikalılar tarafından günümüzde Teğebağ Lisesi olarak kullanılan ama öncesinde kız kolejiymiş; inşa edilirken kaçırılıp New York Metropolitan Müzesinde sergilenmekte.

Sizlerle paylaştığım ilk fotoğraf da Musabalı Konağı; Ramazanoğlu Beyliği döneminden kalma; kemerli konak. O da Seyhan Belediyesi tarafından restore edilmiştir. Hanımın Çiftliği, Bir Zamanlar Çukurova dizisinde yer alan ünlü konak.
 

Bu güzel ahşap konakların büyük kapılarının ardında kim bilim kaç yaşam geçip gitmiştir bilinmez ancak, gezi sırasında zamanda misafir oluyorsunuz. Uzun zamandır fotoğrafımı blog yazılarıma eklemiyordum. Umarım izinsiz birisi tarafından alınmaz. Önceki yazılarımda eklediğim kırmızı elbiseli fotoğraf Google şikayetlerime rağmen dikkate alınmamıştı. Beş gün öncesine kadar trençkot havası varken şimdi hızlıca yaz mevsimine geçsek de Adana'nın en gezilecek en güzel ayı; Nisan ayı gerçekten de...


Hayatımızdaki tüm pencereler güzelliklere açılsa keşke. Bazen sıkışık bir alanda nefes almaya çalıştığımı hissetsem de tarihi güzellikler gönlüme de bir pencere açıyor. Bu pencere Tepebağ da bulunan kahve müzesinden. Bu müze ilk açıldığında ziyaretçilerine çok lezzetli ücretsiz Türk kahvesi de hediye etmekteydi. Tarihi Tepebağ evlerinden birisi yine restore edilerek Türk kahvesinin zamanda yolculuğunu görebilirsiniz. Etkileyici olan günümüzde bu kadar ince düşünülmüş, motiflerinin güzelliği hakkında konuşacağımız kahve fincanlarının olmaması. Gerçekten de üzücü...

(Görsel benim tarafımdan çekilmiştir. Kahve Müzesinden)
Yazmaya başladığımda sizlere Hanımın Çiftliği romanın gerçek bir yaşanmışlıktan oluşturularak yazıldığını, Kurtuluş Savaşı döneminde yaşanılanları, Kaç Kaç Olayını; (1920 yılında Ermeniler tarafından şehirdeki Türklere kalkışılan soykırım harekatı sonucu on binlerce Türk Toroslara doğru kaçmıştır) ki rahmetli anneannem bebekmiş o zaman; onların köyü de Toros dağlarına kaçmak zorunda kalmışlar ne yazık ki, ayrıca Dadaloğlu'nu, Adana'da vefat eden Ziya Paşa'yı her bulvara adını veren tarihi kişileri de anlatmak istiyorum ama fırsat olmuyor bir türlü.

Şimdilik yorumlarım bu kadar; sizlerin de yorumlarınızı beklerim...

10 Nisan 2025 Perşembe

FESTİVALLER ŞEHRİ ADANA

 


Festivaller şehri Adana... Nisan'da Adana... Portakal çiçeklerinin zamanı çoktan geldi ve hatta geçiyor bile. Adana portakal çiçeği festivali her sene yapılsa da bu sene oldukça farklı ve güzel etkinlikler vardı. Bende sizlerle paylaşmak istedim. Hala Adana'ya gelmediyseniz gelecek sene seyahat listenize eklemenizi tavsiye ederim. Bir Adanalı olarak sizlerle yeme-içme yerleri ve festivalde yemenizi tavsiye edebileceğim bir sürü yeri paylaşacağım bir yazı yazmak istemedim. 
Festival olduğu için fiyatları biraz yüksek tutuyorlar ve ekonomik olarak bütçe dostu tavsiyelerimi sizlerle her zaman paylaşıyorum ancak; 300 lira Adana kebap; 130 lira şırdan gibi fiyatlar yerine Adana'nın birçok şehir içerisinde uygun ve memnun kalabileceğiniz mekan bulabilirsiniz. Özellikle 300 lira kebap; yanında eşlikçileriyle de gelmediği için gözünüzün de doymasını isterim. Görüyorum günübirlik Adana gezimizde neler yedik videoları yapılıyor ve hep aynı yerlere nedense gidiliyor. Saatlerce sırada beklenen o popüler yerlerdense gördüğünüz herhangi bir büfede muzlu süt, taze sıkılmIş meyve suları ki özellikle atom meyve suyunu tavsiye ederim bulabilirsiniz. Bu yazımda ise festival süresince Adana Müzesinin ücretsiz olması ve birçok ek müze kompleksinin de açılması ile çok farklı bir müze deneyimi yaşayabileceğinizden bahsetmek istedim.


Adana Müzesi içerisinde; Ferdi Tayfur köşesi, Milli Mensucat, birçok dijital müze bulunmaktadır. Adana tarım şehri olmasının yanı sıra bir sanayi şehridir ayrıca. Şimdi önemli fabrikaların birçoğu kapanmış olsa da muhteşem bir geçmiş sizleri bekliyor. Pablo Picasso; Yaratılış Herşeydir Sergisi muhteşemdi. Gerçek ile ilizyon arasında sıkışmışlığı hissediyordunuz. 


Birkaç fotoğrafı sizlerle paylaşmak istedim.


Buğdayın bereketi; Adana'da bir söz vardır: Bu topraklarda taşı eksen o bile başak verir. Öylesine bereketli ve verimlidir. Anadolu geleneklerini ruhunda barından bu şehirde yeni evlenen çift üzerine buğday serpilirdi. Bereket onlarla olsun daima mutlu olsun diye.


Ve Pamuk... Filmlerde gördüğünüz o pamuk sahnelerini belki hatırlarsınız. Şimdilerde tarlalarda bire bir şekilde pamuk ekimi görmek zor olsa da bu kar beyazı; yünden ipliğe ve özel kumaşlara kadar olan yolculuğunu görebilirsiniz bu müzede. Pamuk toplamak çok zordur ama pamuk sevilir, değer verilir. Anneannelerimizin zamanında her evde iplik eğirmeler bulunurmuş, Şimdilerde yüzde yüz pamuk, keten, yün kumaşlar bulmak zor olsa da, nefes alan cilt dostu kumaşlar için pamuğa umarım daha fazla değer verebiliriz.
Şimdilik yorumlarım bu kadar; sizlerin de yorumlarınızı beklerim.
(Fotoğraf çekimleri bana aittir; lütfen izinsiz almayın)

23 Mart 2025 Pazar

BE HAPPY FİLM YORUM




(Görsel Google'dan alınmıştır)

Uzun zaman sonra izlemek istediğim filmlerden bir kısmını izledim sonunda. Sizlerle de izlediğimde beni etkileyen filmleri hem tavsiye etmek istiyorum hem de biraz film hakkında konuşmak istiyorum. Öncelikle film oyuncularından Nora Fatehi hiç youtube da bir videosuna rastladınız mı bilmiyorum ama inanılmaz bir dansçı. Dilbar şarkısının filmini hiç izlememe rağmen;  videonun 1 milyar izlenmeyi çoktan geçtiği için bende o klibindeki dansla tanıdım. Kendisi Hint, Fas kökenli. Sahne ışığı olan insanlardan. Katrina Kaif şöyle bir yürüsün izlersiniz derim her zaman ama Nora Fatehi inanılmaz şekilde izleyiciyi yakalıyor ve sıkıcı filmlerde bile aklınızda sadece onun olduğu bölümler kalıyor. En son Snake şarkısında Jason Derulo ile işbirliği çalışması yapmıştı ve oldukça ünlü.

Filmin başrol oyuncusu Abhishek Bachchan ise dünya güzeli Aishwarya Rai ile olan evliliğinden dolayı tanımış olsam da ne yazık ki sadece bir filmini izledim; "Dhoom 3". Ses tonu oldukça karizmatik bir oyuncu. Babası da meşhur oyuncu Amitabh Bachchan. 

Filmin aslında başrol oyuncusu Inayet Verma. Ne tatlı bir küçük oyuncu. Yaşının küçük olmasına rağmen oldukça yetenekli ve şimdiden önü açık oyunculardan olacağını hissettiriyor. Gelelim Be Happy filmine;

Güncel bir film olan Be Happy; 130 dakika ve bir Amazon Prime filmi. Filmde bekar bir baba olan Abhishek Bachcan Shiv Rastogi rolünde; Shiv karısı vefat ettikten sonra kayınbabası ve kızıyla aynı evde yaşayan bir banka görevlisi. Dhara rolündeki Inayet Verma ise dans tutkusu olan çok tatlı küçük bir kız. Hindistan'ın çocuk dans yarışmasına katılıp kazanmak istiyor. Maggie hocanın (Nora Fatehi) ise hayranı. Bir gün okullarındaki dans yarışmasının kazananı için Maggie hoca okulu ziyaret ediyor ve kazanan onun dans okulunda Mumbai'de eğitim alacak. Kazanan ise Dhara ve babası sıcak bakmıyor. Ancak kayınbabası o da bankada müdür Nadar (Nassar) onu ikna ediyor. Mumbai'de banka lojmanına taşınıyorlar. Dhara; Maggie hocanın dans okulunda bir yandan eğitim alırken bir yandan da Hindistan'ın çocuk dans yarışmasında yarışıyor. Bu süreçte Maggie hoca ile Dhara'nın babası da bazı komik olaylar yaşayıp birbirinden hoşlanıyorlar. Yarışmanın finaline birkaç adım kalmışken Dhara'nın rahatsızlığı ortaya çıkıyor ve süreç gelişiyor. Bu süreçte Dhara'nın babası da mutluluğun ne olduğuna ilişkin önemli dersler alıyor.

Gerçekten iyi bir hikayeyi izlerken anlıyorsunuz ancak diyaloglar o kadar sınırlı ki seyirci olarak metni adeta kafanızda yazıyorsunuz. Şunu deseydi, tamamla yahu cümleni gibi. Aslında sonu da olmayan bir film... Hint yapımları, müzikal anlamda çok kaliteli gerçekten belirtmek istiyorum. Bir müzik prodüksiyonun en ince detaylarına dikkat edildiğini görüyor ve hissediyorsunuz ve anlıyorum da. Ama seyirci olarak günümüzde artık müzik dışında başka beklentileri de oluyor haliyle. Filmin müziklerinden Sultana şarkısının klibini izlemenizi tavsiye ederim. Şarkının sözlerinde yer alan sultan, taç kelimelerini rahatlıkla anlayabiliyorsunuz. Ortak çok kelimemiz var aslında.

IMBD puanı 6.8  ancak benim için de 7/10 bir filmdi. Özellikle bazı sahnelerde ağlamamak ne mümkün. Sizlerde filmi izlediyseniz yorumlarınızı beklerim. 

14 Mart 2025 Cuma

ORMAN MEYVELİ KEK




İftar sonrası tatlılar deniyor musunuz? Bugün uzun zamandır denemek istediğim orman meyveli kek tarifini deneyip çok da güzle olunca hemen sizlerle paylaşmak istedim. Tatlı yapmanın psikolojiye çok iyi geldiğini söylemeliyim. Sanki günün bütün stresi hamurda karışıp fırında kayboluyor. Bu yüzden son zamanlarda denediğim çok tarif var. Özellikle güzel olanları sizlerle paylaşmak beni de mutlu ediyor. Kafelerdeki bir dilim kek ve pasta fiyatlarını da görünce ekonomik olduğunu da belirtmeliyim. Çok fazla dilim çıkıyor ve kalan kek dilimleri de buzluğa atabilirsiniz. Buzluğa saklama kabında fırın kağıdı ile üzerini kapatarak atmanızı tavsiye ederim. Buzluk kokusu olmuyor. 

Benim kullandığım kek kalıbı biraz büyük aslında daha küçük bir kek kalıbında daha şiş ve tam bir pasta formunda olacaktır. Sizlere tarifi ise ekliyorum;



ORMAN MEYVELİ KEK TARİFİ

Malzemeler

*3 yumurta
*1 su bardağından bir parmak eksik şeker
*1/2 su bardağı süt
*1/2 su bardağı sıvıyağ
*2 su bardağı un
*Kabartma tozu ve Vanilya
*Dondurulmuş orman meyveleri

Üzeri için;
*1 su bardağı un
*100 gram tereyağı
*1/2 su bardağı şeker


Yapılışı

3 yumurtayı şeker ile çırpın. Fazla çırpmanızı tavsiye ederim pürüzsüz bir kıvamda olsun. Süt ve yağı sırasıyla ekleyin. Daha sonra ise vanilya, kabartma tozu ve un eklemesi yapın. Kek kıvamını aldıktan sonra yağlı kağıt serdiğiniz kek kalıbına ekleyin. Birkaç kez zemine vurun ki kekin içerisinde hava da çıkmış olsun. Sonrasında dondurulmuş orman meyvelerinden ekleyin. Üzeri için ise; Un, şeker ve tereyağı karışımı hazırlayın. Karışımı orman meyveleri katının üzerine ekleyin. 
Fırına göre değişse de önceden ısıtılmış 180 derece fırında 45 dakika da kek oldu.


Sonuç ise bu şekilde. Bir dilimi oldukça doyurucu oldu hatta beyaz çikolata ya da sade dondurma olsa mıydı dedim. Malum Adana'da yalancı Afrika sıcakları 32 dereceye kadar kendini gösterecek diyor. Havalar bir anda yaza geçti. Sonrasında yeniden bir Balkan soğuğu gelecek denilse de dondurma tezgahları pastane önlerine çıkarılmaya başlandı bile. Ben crumble tarzı kekleri seviyorum. Orman meyvelerini marketten 350 gram 109 liraya satın almıştım. Kendimce iftardan sonra yoğurt ile serinletici bir lezzet olabilir diye düşündüm ki kek yapımında hepsini de kullanmadım. Bereketli oldu bir paket.
Deneyebileceğiniz güzel bir lezzet; tarifi yaparsanız yorumlara bekliyorum, lezzet yorumlarınızı...


 

10 Mart 2025 Pazartesi

QCY MELOBUDS PRO YORUMLARIM


Uygun fiyatlı ürünleri görünce hemen sizlerle paylaşmak istiyorum. Öğrenci dostu, şarj ömrü oldukça ürünleri özellikle. QCY markasına ait akıllı saat şu an dahi kolumda. Şarj ömrünün bir hafta gitmesi bir yana tasarım anlamında da oldukça hoşuma gidiyor. Bu yazımda da sizlerle QCY Melobuds pro kulaklıklarını paylaşacağım. Bloğumda sevdiğim ve kullandığım ve sizlere tavsiye edebileceğim farklı kulaklıkları daha önceki yazılarımdan da hatırlarsınız. Ancak şu sıra  teknoloji ürünlerinin kullanım ömrü ve kalite dengesinin yanı sıra fiyatlar dikkat çekici ne yazık ki.  Bu anlamda QCY markasına ait kulaklık ve saatler bütçe dostu gerçekten. Kablosuz kulaklık çeşitliliği günümüzde oldukça fazla ve farklı modeller daha fazla ilgi görmektedir. 
QCY, Melobuds Pro modeliyle kullanıcılara şık bir tasarıma sahip kulaklık sunmasının yanı sıra da yüksek ses kalitesi sunmayı hedeflemiştir. Şık ve ergonomik bir tasarıma sahip bu kulaklıklar kullanıcıyı uzun süreli kullanımda rahatsız ettirmeyecek şekilde. Oldukça da hafif ve IPX4 sertifikasına sahip olduğundan ter gibi etkenlere karşı da dayanıklı.


 Şarj ömrü ise şarj kutusuyla birlikte 24 saate kadar kullanım imkanı sunmaktadır. QCY melobuds pro, uygun fiyatına rağmen sunduğu ANC yani gürültü engelleme özelliği ile, kaliteli ses ve konforlu kullanım ile öne çıkan bir tasarım. Bütçe dostu bir kulaklık arıyor ve aktif gürültü engelleme özelliğine sahip olmasını istiyorsanız bu modeli incelemenizi öneririm.
Instagram sayfamda sizler için kutu açılımı ve detaylı ürün fotoğrafları ekledim. Ziyaret ederseniz beni çok mutlu edersiniz.



22 Şubat 2025 Cumartesi

CIABATTA EKMEK TARİFİ


Ramazan geliyor... Sizlerle aklımdaki tarifleri paylaşmak istiyorum. Özellikle tok tutacağına inandığım ve severek yaptığım tarifler. Klasik Adana yemeklerine de belki yer veririm bloğumda. Dışarıda yemek yemenin inanılmaz pahalı olduğu şu günlerde en azından kendi yaptığım içerisinde ne olduğundan emin olduğum tarifleri sizlerle paylaşmak beni de mutlu edecek. 

Öncelikle ekmek seven birisiyim. Biliyorum beyaz ekmek fazla tüketmek zararlı ben de ekşi mayalı tam buğday unundan yapılmış ekmekler, köy ekmekleri ki oldukça heybetli görünümleri bir yana lezzetli de. Ama yufka ekmeği sevdiğim ekmek listesinde değil; bu yörede bazlama, sıkma oldukça meşhurdur eğer çok ince değilse ne yazık ki yiyemiyorum. Bu yazımda da sizlerle Ciabatta ekmeği tarifi paylaşacağım. Görsel anlamda harika fotoğraflar çekmek istesem de geceden yapıp kahvaltıya yetiştirmek için aceleyle böyle oldu. 

Youtube da Gennaro Contaldo videolarına rastladınız mı bilmiyorum ama benim çok sevdiğim bir şef. Pandemi sürecinde onun foccacio ve pizza tariflerini hep yaptım ve her seferinde de harika oldu. Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. Dünyada yemek kültürü anlamında İtalyan mutfağı ile paralelliklerimizin olduğunu görmek de ayrıca mutlu ediyor. Özellikle Akdeniz mutfağı esintileri hem sağlıklı hem de görsel anlamda mutlu da ediyor. Böyle olunca başka tarifleri de incelemeye başladım. Ciabatta ekmeği de doyuruculuk anlamında geçen Ramazan'da o birkaç dilimi dahi yeterli olunca sizlerle de paylaşmak istedim. İçerisinde; un, su, maya, tuz ve zeytinyağ var yalnızca. 


2.5 su bardağı un

1.25 su bardağı su 

1 paket toz maya

tuz 

Malzemeler bu kadarcık olsa da mayayı aktif edeceğiz su kesinlikle ılık olmalı. Mayayı karıştırırken havalandırarak karıştırmanızı tavsiye ederim. Bu ekmek öncelikle ayrı bir alanda aktive olurken un ve tuzu karıştırın. Tuz miktarı sizin damak tadınıza göre. ben 1 tatlı kaşığının yarısı kadar kullanıyorum. Maya ile aktive olmuş suya un ve tuz karışımını ekleyin. Genellikle Türkiye'deki tariflerde suyun içerisine maya ekleniyor ama ben unlu karışıma gezdiriyorum. Karıştırmaya başladıktan sonra hamur yapışkan olacak. Bu bir püf noktadır; karışımı zeytinyağ ile yağladığınız bir saklama kabı ya da hamur yoğurma kabına ekleyin. Bir saat aralıklarla havalandırma işlemi yapacaksınız. zeytinyağ ve su karışımını bir kaseye alın. Havalandırma yani hamuru yoğurmadan katlama için elinizi zeytinyağlı suya batırıp katlamayı gerçekleştirin. Üçüncü katlama sonrası istediğiniz ölçüde kesebilir fırın tepsinize alabilirsiniz. 




Sizlerle paylaştığım tarifte 2 orta ekmek çıkmaktadır. Kare şeklinde daha küçük ya da bir baget şekli gibi uzun da yapabilirsiniz. Fırın kağıdı olan tepsinizin tabanına mısır unu ekledikten sonra hamuru aktarabilirsiniz. Eliniz zeytinyağlı suya batırarak şeklini düzeltebilirsiniz. Hamurların üzerine fırına vermeden önce un serpiştireceksiniz. Sonrası ise fırın performansına göre 30 ile 45 dakika arasında ekmekleriniz hazır. Ekmekleriniz fırından çıktıktan sonra o sıcağı ile ekmeklerin üzerinde zeytinyağ gezdirebilirsiniz. Çok fazla olmamak şartıyla sprey gibi sıktığınızı düşünebilirsiniz. Ekmekleriniz bekledikten sonra bu şekilde kesebilirsiniz. İçi gördüğünüz üzere balon gibi küçük küçük delikler bulunmakta. 


Bu ekmekleri kekik ve zeytin ile de yapabilirsiniz. Kekikli gerçekten harika oluyor. Ben zeytinyağın içerisine çekmesini içinin yumuşak olmasını sevdiğim için ekliyorum tercihe göre eklemeyebilirsiniz.

Şimdiden hayırlı Ramazanlar olsun. Ramazanın bereketi evlerimizi sarsın. 

17 Şubat 2025 Pazartesi

INFLUENZA SONRASI


Yazmayı özlediğimi fark ettim. Kendim hakkında belki de yaşanılan duygusal değişimler hakkında yazdığında insan başka bir hale evriliyor. Biraz rahatlama biraz da yalnız olmama hissi... Bende yaşadım; ama geçiyor gibi. Geçtiğimiz ay oldukça ağır geçen Influenza; geçmeyen grip ya da çok şükür geçirdim ama. Uykusuzluk, stres, öğün atlama bağışıklık sistemini zayıflatan en önemli etkenler ki bende oldukça halsizdim. Kötü bir mide bulantısı sonrası bayıldım; masaya doğru yürüyüp sandalyeye oturduğumu hatırlıyorum ve ne yazık ki sonrası yok. Kendime geldiğimde sesler ile birlikte başım düşmemesi için tutuluyordu. Konuşmalar ve ambulans çağrıldı. Ambulans geldiğinde sol elim kasılmış gibi açamıyordum. Kalp atışlarımın düzensiz olduğu tansiyonum da 9'a 5 olduğu söylendi. Israrla da bana bağırılıyordu ki burnundan nefes al ağzından ver gibi; kalp atışlarımın düzene girmesi için. Sağlık personellerinin elbette ki işleri çok zor ve kesinlikle saygı duyulması gerekiyor ama aradan bir ay geçince daha net hatırlıyor insan gözümü açamazken; ambulansta konuştukları konunun tuhaflığını. Alışveriş yapmaktan ve stokta seçtiği yüzüğün olup olmamasından konuşuluyordu. Hastaneye geldiğimde ise hasta sedyesinin annem tarafından kullanılması gerektiği söylendi ki kendime gelmemiş müthiş derecede titriyor ve üşüyordum yalnızca bilincim açıktı. Annem neredeyse 70 yaşında bir insan ve o ağır sedyeyi tahmin edersiniz. Sabahtan ikindi vaktine kadar serum ve sonra eve geliş diyorum ama bir cümlede aslında çok fazla şey var. O gece ben çocukluğumda ateşlenmediğim kadar ateşlendim ve gece boyu annem sirkeli soğuk su ile yatıştırmaya çalışsa da sabaha karşı başka bir devlet hastanesine gittik. CRP; oldukça yükselmiş ve kan değerlerim çok düşüktü. O hastanede verilen iki serum ki Allah razı olsun gerçekten kendimi biraz o zaman iyi hissedebildim. Eve geldiğimde hala halsizlikten yürüyemiyorum; bu halsizliğe kulak enfeksiyonu da eklendi ki ilk üç gün sütlaç ve ekmek ile beslendim. Canım hiçbir şey istemiyordu ve mide bulantısı yapıyordu yediklerim de. Antibiyotik kullanımı sonrası düzenli demir ilacı derken ancak şükrediyorum şimdi halime. 

Size de mi öyle geliyor bilmiyorum ama eskiden grip olduğumuzda sonraki aylarda grip olma durumumuz çok az olurdu. Şimdi kesinlikle öyle değil; çevredeki öksüren bir insan havada asılı kalmış bir virüs; mesafeli olunsa dahi bir şekilde buluyor ve iyileşme süreci çok uzuyor. Bu süreçten sonrası sizlere verebileceğim tavsiye;

Stresinizi minimum düzeye indirgemeye çalışın; depremi yaşayan bir şehirde de yaşadığımız için hala uykusuzluk gece zor uykuya dalma gibi problemler yaşayan birisi olarak uyku en önemli unsur. Düzenli bir uyku; ertesi güne geçtiğinizde sizleri de dinç ve enerjik kılıyor. Ayrıca sizi mutsuz kılan insanlardan da uzaklaşın. Yaşadığımız çağ itibariyle samimiyetle sizi dinleyen ve sıkıntınız için içten üzülen insanlar bir kenara; egosal anlamla yarışa giren o yorucu insanlar da sağlığınızı etkiliyor. Üzüldüm; tamam geçti diyebilirsiniz ama sonrasında vücudunuz hayır aslında geçmedi diyebiliyor. 

Benim bir aylık yaşadıklarım böyleydi. Sizlerin de yorumlarınızı bekliyorum. Güzel ve sağlıklı günler sizinle olsun. Mutluluğunuz gülüşünüz ile parlasın.


1 Ocak 2025 Çarşamba

ENGLISH HOME TERMOS


Güzel bir ay olması dileğiyle yazıma başlıyorum. Dileklerin gerçek olduğu ve daha az yorulduğumuz bir ay. Sanki en büyük ödül gibi öyle değil mi? Zaman denilen olguda küçük bir mola gibi. Çoğu zaman molada olduğumuzu unutsak da yaşamın her detayı inanılmaz. Bu yazımda sizlerle altı aydır kullandığım bir termostan bahsedeceğim. Daha önceki Termosum Baylar markasına aitti. Ancak çok fazla dış kısmı dökülmeye başlamış ve su dahi koysam garip bir tat bırakıyordu. Bu yüzden termos arayışındaydım. Evimizin çok yakınında bir English Home mağazasına tamamen farklı bir ürün bakmaya girmişken termos alıp çıktım. Bana da sürpriz oldu çünkü English Home termos hiç düşünmemiştim.

Domino Paslanmaz Çelik Termos Pudra (200-400 ml)


Bu termosu 450 liraya satın almıştım. Bana fiyatı normal geldi. O süreçte almak istediğim termos fiyatları da 400-700 lira arasında değişmekteydi. Bu arada ürünü size satan satış personelinin ikna ediciliği yüksek ise bir anda kendinizi kasada ürünün fiyatını öderken bulabiliyorsunuz. Benim durumum da ne yazık ki böyle oldu. Termos çok şirin, pudra rengi ürünün kendine ait amblemi tam çantanıza eklenmelik. Ancak daha bir ay olmadan amblemi silindi. Yaz mevsimi süresince de soğuk su için sürekli buzdolabına gitmek yerine ya da dışarı çıktığınızda yanınıza soğuk aldığınızda 5 dakika içerisinde buzlu su bile sıcak su gibi olduğu için Adana'da benim beklentim de soğuk tutma saatinin yüksek olmasıydı. Bu beklentimin de çok altında kaldı ne yazık ki.


4-6 saat soğuk tutma sanırım ancak buzlu su eklersem ki bence o bile maksimum 2 saat diyebilirim. Sıcak olarak henüz denemedim. Tavsiye edileceğim bir termos olmadı ne yazık ki. Ek olarak ağız kısmı dikkatli kapatmazsanız akıtıyor. Yıkayıp temizlediğinizde çok kısa sürede ağız kısmının kenarlarında siyah izler kalıyor ki ben henüz çay bile koymadım yalnızca su...

Şu an da ise termosun güncel fiyatı düşmüş olsa da üzüldüğümü söylemeliyim sizlerle memnun kaldığım bir ürünü paylaşmak isterdim. Harcanılan miktarın beklentiyi karşılaması önemlidir. 

Şimdilik yorumlarım bu kadar, sizlerin de yorumlarınızı beklerim.