Türk kahvesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Türk kahvesi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

4 Şubat 2021 Perşembe

BİRAZ SOHBET

Kar görmek için Toroslar'a giden şehrin çocuklarıyız ne yapalım :(

Bir hikayenin başlaması için tek kelime yeter derler... Oysa tek kelimenin tüm ağırlığı altında ezilmesini kimse umursamaz. Herkes hikayenin geri kalanına odaklanmıştır çünkü. Yüklemsiz cümleler karmaşasında yorgunluğunu kelimesiz anlayışlara sığdırmak isterken bekleyen noktalama işaretleri de bende buradayım  dercesine selam verir. Virgül ardında gelecek nedenleri ayırırken nokta sabırla bekler ardından gelecek büyük harfle başlayan kelimeyi... Ya üç nokta? Bence en suskunu, en yorgunu odur yukleme sığınmak ancak kocaman bir boşluğu doldurduğunu da bilir. Siz hangi noktalama işaretisiniz, hiç düşündünüz mü?

Aslında bambaşka bir yazı yazmak için açtığım taslaklar bolumnde ger zaman söylediğim gibi ne yazacağıma kalemim karar verdi. Sanirim sohbet etmeyi özledim, tüm mesguliyetlere sığınmaya selam vermek istedim. Biraz hal hatır sorduktan sonra bir kahvenin 40 senelik hatrina sığındım.  Bir kahvenin 40 yıl hatırı vardır sözünü şu sıra daha bir farklı anlıyorum. Kahve bire bir sohbetlerin çay ise kahkası bol kalabalıklarındır derler belki de haklılar.  Güzel bir Türk kahvesinin eşliğinde sohbetlerin yeri bir başka ancak iki paragrafında birleşim noktası gibi sohbetin bir diğer tarafındaki insan da önemli. Değer verdiğiniz, kalbinizi, acı ve sevinçlerimiz paylaştığınız diğer insan... Samimiyetinden şüphe etmeyeceğiniz insanlar !!!

İste benim içinde şu sıra insanlar noktalama işaretleri gibi; kimi kocaman bir ünlem,  kimi bir soru işareti kimi ise noktalı virgül.. Zihnimde bir notlarım ve bir alıntı çınlaması, "kapılarımızın ardında aşk öksüz, sevgi yetimdi , dostluk kimsesiz..." Bir Sevinç Çokum kitabı alıntısı , yazarın kitaplarını herkese tavsiye ediyorum. Yazarın kitaplarında, paragraflarının arasında kendinize ait mutlaka birkaç cümle bulabilirsiniz. Öyle  süslenmiş cümlelerle değil derdi hikayelerinde uzun bir yolculuğa çıkılan, bir gece yolculuğunda yol güzergahının üzerinde gecenin sessizliğini yaşayan şehirlerde bir misafirlik hissini yaşarken, şehir ışıklarının evlerdeki yansımasının hikayeleri sanki.

Biraz sohbet etmek istedim bu yazımda, sizlerden de beklerim yorumlarınızı. En sevdiğiniz yazarın kitaplarının en sevdiğiniz yönü nedir? 


21 Nisan 2020 Salı

STEFAN ZWEIG AMOK KOŞUCUSU

                                       
      Ramazan'a az kaldı değil mi!
 Sahur ile uyuma saati saati arasındaki dengeyi sağlayana kadar Ramazan ayı geçiyor ama seviyorum. Gecenin o sessizliğini hissederek beklemek güzel bir içe dönüş de sağlıyor. Düşüncelerinin berraklığı diyorum ben.
 Bu arada havalar 28 dereceyi görmeye başladı. Mayıs ayında 30 dereceleri çok rahat görürüz. Yaz mevsiminde doğan birisi olarak zaman geçtikçe akşam serinliği mevsimleri özleniyor sanırım. 

  Şu günlerde okumak istediğim
 çok kitap var özellikle; Kitap Hırsızı filminden sonra Kitap Hırsızı kitabı... Ama sipariş vereceğim sitede bulamadım. Stefan Zweign/Amok Koşucusu Mart ayında okuyup bitirdiğim bir kitap. Hatta elime alıp bitmeden bırakmadım.

Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu kitabı ve Satranç kitabından sonra yazarın okuduğum üçüncü kitabı idi. Yazarın belirgin bir tarzının olduğunu düşünüyorum. Hatta hüzünlü. 
Ana karakterlerin gerçekten saplantılı düşünceleri bulunmakta ya da hayatlarında belirgin bir boşluk, hüsran başarısızlık duygusu ya da aşkın tanımlanamayan her hali, hezeyanları ve psikolojik travmaları... 
Şunu belirtmem gerekiyor; Zweig kitapları bir kez okuduysanız diğer kitaplarını mutlaka okumak istiyorsunuz. 
O içe çekiliş halini hissediyorsunuz. Kitap içerisindeki olay olurken sizlerde okumuyor aslında izliyorsunuz veyahut isimsiz bir kitap kahramanı oluyorsunuz karakterlerin farkına varmadığı...

Gelelim Amok Koşucusu kitabına; Amok(gözü kara, hiddetle saldıran ve öldüren) Malezya- Güneydoğu Asya bölgesinde ve bu bölge kültüründe "cinnet" halini ifade etmek için kullanılan bir tanım. Derin bir depresyon dönemi sonrası ortaya çıkan şiddetli delilik hali gibi, tedavisi mümkün değil son ise oldukça bilindik. Kitapta bu şekilde tanımlanıyor. 

Öyle ki köylüler amok koşucusuna acıyan gözler ile bakmaktan başka bir şey yapamazlar.
Bir deniz yolculuğu ile başlayan kitap sayfalarında yardım istemekle başlayan diyalogların aslında ruhsal açıdan anlatma ihtiyacının bastırılmaması ile devam ediyor. Şu alıntıyı paylaşayım;
"Bana anlatabilirdi... Ona hiçbir şey için söz veremezdim, ama onu dinlemeye hazır olduğumu söylemek bir insanlık göreviydi. Birini zorluk çekerken gördüğünüzde ona yardım etmek elbette bir insanlık göreviydi..."
Anlatan ve dinleyen ikileminde; 
anlatan doktorun büyük bir pişmanlığı sonuna kadar yaşayıp en sonunda ise Amok Koşucusu olma ruh haline doğru aldığı yolculuk, 
dinleyenin ise herkesin bildiği sıradan bir hikayenin aksine görünenden çok daha derin ve anlamlı olduğunu bildiğini ve kendine sakladığını anlatan bir kitap.

"Güvenin şartı samimiyettir, kayıtsız şartsız samimiyet."

"Size içimi açtığım ve duygularımı önünüzde sergilediğim için kendimi
daha iyi hissettiğimi sanmayın sakın. Hayatım paramparça ve hiç kimse onları yeniden bir araya getiremez.
Yazarın diğer kitaplarını da okuduysanız sonunu az çok tahmin edebiliyorsunuz ama
 ben başka bir son düşünmüştüm.
 En azından sona doğru farklı bir yol... 
Bence okuma listenize ekleyebileceğiniz kitaplardan...Beklerim yorumlarınızı...

3 Kasım 2019 Pazar

KASIM AYI MEYDAN OKUMA 3.GUN



3. Şu an aklına ilk gelen "seviyorum"
dediğin şeyler neler?
Bu konuda liste yapmamıştım. Bu soru ile aklıma gelen notlarım sıralansın o zaman...
*Naneli şeker sevgim çocukluktan yadigar. Çok çabuk soğuk algınlığına yakalanan birisiyim. Bu yüzden yutkunma problemleri olduğunda naneli ürünler çok sık kullanıldığı için belki de sevmişimdir.
*Defter almayı çok seviyorum. Bu konuda zaman zaman kendime kızsam da yeni defterin uğur getirdiğine inanıyorum sanırım. Yeni bir başlangıç yeni bir paragraf için; güzel bir motivasyon.
*Kar kürelerini çok seviyorum. 
*Uzun mesafe yolculuklarını sessizce izlemeyi seviyorum. Aslında konuşmayı sevsem de yolculuklarda konuşmamanın iyi geldiğine inanıyorum. Sakince düşünmek, bir pencere kenarında ardında bırakılan yollardaki mevsimleri görmek bence inanılmaz.
Şimdilik aklıma gelenler bu kadar. Sizlerinde beklerim yorumlarınızı... Eğer bu meydan okumaya katılmak isterseniz Zeynep'in bloğunun linkini bırakıyorum.
.
https://ikurabiye.blogspot.com/2019/10/bloglar-aras-kasm-meydan-okumas.html

21 Aralık 2018 Cuma

2019 NOTLAR


Yıllar çok hızlı geçiyor.Ardıma dönüp baktığımda yaşlanmak değil de yaş almışım diyorum. Yaş almak iki haneli sayıların rakam değişikliğindense anı biriktirmekmiş; değerli insanlarla... 2018 benim için belirgin üç-dört olay dışında çok yorucu geçti.Saatlerce çalışmanın getirdiği yorgunluk değil; iş başvurularındaki insanların yaptığı kurnazlıkların hayatta böyle olunmalı 
yoksa hakkın yenir anlayışı ile bir şekilde benim hakkımın yenmesi ile üzüntü yorgunluğu... 

Tezimin  uygulamasını yaptıktan sonra 
üç ay için bitireceğimi zannettiğim halde uzaması, sanki bitmemiş cümlelerin yorgunluğu hasıl oldu bu yıla. Güzel şeyler olmadı mı tabi ki oldu. Bir günde tam üç şehir de bulundum. 
Ödül töreni vesilesi ile Eskişehir'de
 çok güzel bir gün geçirdim. Bir sürü not aldım.

Harika kitaplar okudum ve filmler izledim. Sıralayabileceğim birkaç cümle daha... 
10 gün sonra yeni bir yıl bizleri 
karşılayacak😊Dileklerim çok fazla. Ancak 2019'a büyük umutlar sakladım cümlesinden ziyade bitirilmemiş cümlelerimi bitirmeyi diliyorum. Noktadan sonrası büyük harfle başlamak için hazır olduğumu düşünüyorum sanırım. 
Büyük harfle; yeni bir sayfada hikayeler okuyup; hikayeler anlatmak isterken bol bol kahkaha atmak 2019 notlarım listesinde ilk listesinde yer ediniyor. 
Sağlık ve huzuru hemen maddenin
 devamı olarak ekleyeyim. 

Belirlediğim yazarların kitaplarını okumak, şimdiye kadar ertelediğim filmleri izlemek ve turist olmak, bulunduğum şehir ve zamanda.
Bundan sonraki yazılarımda Adana hakkında daha çok yazı, tarihi yerler ve hikayeler yer edinebilir. Adana Yeşilçam tadında oldukça hareketli bir şehir. 
Eğlenceli bir o kadar da hikayesel. Başka şehirlerin hikayesini öğrenmek için yol almak... Geçen yıl kahve içtiğim arkadaşım Karadeniz Turu yapmıştı onun anlattıkları ve onun gözü ile Karadeniz'i görürken onunla farklı şehirleri görelim dedik sohbetimiz sırasında. 

En azından yakın şehirleri. Adana çevresindeki illere en az hayatımızda bir kere gitsek de şehirlerde insanlar zamanla değişiyor.Değişim öylesine hızlı ki her bir anda farklı bir benliğimizi görüyoruz.
Bol bol fotoğraf çekmek... Fotoğraf çekmeyi istesem de profesyonel bir makinem olmadığı için telefonla çekebileceğim en güzel manzarayı yakalamaya çalışırım; kim bilir belki 
bir makinem olur gerçekten. 

Maddeler yaşadıkça uzayacak biliyorum. Çünkü insan zamanın içinde gelişen olaylara göre daha farklı dilekler dileyebiliyor. Zaman avuçlardaki kum gibi kayıp giderken; hayalleri ve üzüntüleri, mutlulukları sıkıntıları da kalbimizde iz bırakarak adeta bize kendisini hatırlatıyor. Umut denilen o çiçeği soldurmadan... 2019 güzel bir yıl olsun 
hepimiz için...

7 Kasım 2018 Çarşamba

KALP SESİ

 
Tek bir çözüm var mıdır, hayatta... İki artı iki dört eder peki bir artı üç dört etmez mi? Bilmiyorum sanki empati yeteneğimizi kaybettik sanki.  Düşünmeden konuşuyor, fikirlerimizin sabitliğinden vazgeçmiyoruz. Sonuca odaklı bir düşünce tarzında peki sonuca ulaşırken çekilen sıkıntıların değeri yok mu? Hayat bir matematik dersi değil farkındayım, gidiş yolundan puanı sonrasında tecrübe olarak alsak da... Durum bu şekilde! Bilmeyi de umursamıyoruz. Dinlemeyi unuturken en çok kalbimizin sesini dinlemeyi unuttuğumuzun farkında değiliz. Kaba konuşmayı dobralık, banka ATM sırasında dahi o sırada olmadığı halde sıraya en alakasız yerden girmeyi uyanıklık, kibar bir insanı da salak yerine koymayı hayat bu şekilde diyerek savunmak bu hafta bana oldukça ağır geldi. Özellikle de gözünün içine baka baka yalan söylemek için ruhun masumiyetini kilitlemek gerekir sözünü aklıma getirdi.
Bu hafta benim için oldukça hüsrana uğramış bir şekilde geçti. Fotoğraf ise hafta sonundan güzel anların notlarım toplamında. Hayat elbette ki tek düze geçmeyecek bazen üzüntülü bazen mutlu ve bazen de hüzünlü. Şanslıyım ki kırgınlıklarımı insanlar hakkındaki şaşkınlıklarımı anlatabileceğim arkadaşlarım var. Yalana kimse tahammül edemez ancak pişkinlikle o yalana inandırılmaya çalışmak beni hala şaşırtıyor. Aslında iyi bir şey demek  ki alışmamışım hala yalan söyleyen insanlara. Hakkın geçmemesi için eğer ufacık dahi hak geçmişse; hakkını helal et sözü ne anlamlı bir cümle ah bir bilsek...
Can Atilla/Mum ışığında hayaller
Kulaklarım öylesine alıştı ki dinlemeye belki sizlerde seversiniz.

3 Kasım 2018 Cumartesi

ŞİİR FALI

Hafta sonu karmaşasında bir nefeslik mola. Eski bir alışkanlık şiir falı bakmak! Cahit Sıtkı Tarancı/ Otuz Beş Yaş bütün şiirlerinde bende şiir falı baktım. Falıma düşen şiir paylaşmak istedim. İnstagram adresime de koymuştum fotoğrafı uğramak isterseniz adresim...
                     YALNIZLIĞA DAİR
Can yoldaşın olmazsa olmasın ,
Yalnızım diye hayıflanmayasın.
Eğilmiş üstüne gökyüzü masmavi;
Bir anne şefkatine müsavi;
 Üç adım ötede deniz;
Dosttur ne öfkesi ne durgunluğu sebepsiz.
Bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara;
Ağaç yaprak verir sır vermez rüzgara.
Ve kış yaz
Dalda kuş eksik olmaz
Dağ başında duman
Yalnızlık nedir göreceksin öldüğün zaman...

16 Eylül 2018 Pazar

TÜRK KAHVESİ?

TÜRK KAHVESİ?
 
             
        Türk kahvesi... Sunum delisi arkadaşlarınız var mı? Benim sunum delisi olmasa da gerçekten harika sunumlar gerçekleştiren arkadaşlarım var. Seviyorlar. Türk kahvesini en güzel haliyle sunmayı. İşin aslı eskiden pek içmezdim. Kıbrıs'ta alıştım. Orada kahve samimiyetin en güzel hali . Çay koydum bak yeni, hemen geç içeri yanında Allah ne verdiyse yeriz samimiyeti orada Türk kahvesi içer misin? Ama hep söylerim çay bana daha çok kalabalığı çağırıştırıyor; kahve ise biraz daha arkadaşlığı hatta bireyselliği. Bu ara fotoğraftaki küçük ama sevimli 90'lar müziklerinin çaldığı bire bir ilgilenildiği ev tadında böylesine güzel sunumlar yapan bir görmedim Adana'da.  Bireye özel renklerle tepside geliyor. Küçük bir yer. Ama seviyorum küçük, samimi yerleri. Renklerin uyumunu? Hangi rengi seversiniz bilmem benim önüme gelen rengi çok severim. Benimle özdeşlemiş bir renk değil belki ama gördüğümde hayranlık duyduğum anlamının olduğunu düşündüğüm bir renk. Bazı renklere ısınamadığımı kabul ediyorum. Bu arada hangi renk fincanı benim? Tahminlerinizi almak isterim...Notlarım ekledim bugünü...
            Eylül çok hızlı geçiyor. Ne ara yarıladık farkında bile değilim. Sonbahar ruhu olsa da inanılmaz bir gündüz sıcağı ve ona inat gece serinliği var. Uyumadan önce pencereleri kapatıyoruz. Pastırma sıcakları derler... Ekimin ilk haftasına kadar sürerdi çocukken. Şimdilerde daha geriye çekildi sonbahar gelimi. Mevsimlerde insanlar gibi değişiyor. Soğuklar ruha dokunuyor sıcaklar ise yoruyor. 2018 benim için pek güzel geçmedi. Umarım 2019 hepimiz için umutlu ve düş kırıklıklarının olmadığı güzellikte geçer. 
Sizin için Eylül ayı nasıl geçmekte?

9 Temmuz 2018 Pazartesi

DENEBUNU HAZİRAN KUTUSU


         Evim evim güzel evim :) Adana'ya varışım biraz uzun sürse de bir buçuk saat rötar yaptı evime gelince çok mutlu oldum. Önce Eskişehir sonra Ankara derken güzel bir tatil oldu benim için. Eskişehir ödül töreni vesilesiyle görme imkanım oldu ama umarım yine yolum düşer. Çok düzenli ve herkesin rahatça bisiklet sürebildiği trafiği daha normal bir şehir. Ankara trafiğini hiç sevmiyorum çünkü. Bir İstanbul trafiği diyemem ama her yönden gelen arabalar, her sokağın çıkışının bağlı olduğu yollar, bir kavşak kaçınca uzun uzun gidilen yollar daha sıralayabileceğim yığınla şey... Adana'da da trafik yoğun artık. Havaalanı dönüş yolu uzun sürdü. Çarşı; bulvarlar akşam saatleri oldukça yoğun oluyor ama en azından trafik ilerliyor. Bu arada 6 gün de tam anlamıyla Temmuz olmuş hava. Sıcak ve nemli. Adana sıcak yüzünü tam anlamıyla gösterdiği için bu nem nedir yahu desem de geceleri sıcak olmasın diye dua ediyorum.

        Ben yola çıkmadan Denebunu haziran ayı kutusu gelmişti eve. Denebunu kutusu aylık olarak talep edilen ücretsiz kutular. Kutular yayınlandıktan sonra hemen talep edilmezse (eğer ki profilinize uygun ise talep ediliyor) kutular hemen tükenebiliyor. Haziran kutusu içerisindeki ürünleri görünce çok mutlu olmuştum. Özellikle Türk kahvesi :) Henüz Türk kahvesini deneme imkanım olmasa da yola çıkarken yanıma aldığım Le Petit Marseillias Akdeniz çileği deneme boy kokusuna bayıldım. Böyle güzel bir koku olamaz. Orijinal boyunu kesinlikle satın almayı istiyorum. Sensodyne üç adet gönderilmişti yanıma ondan da bir tane aldım. Sensodyne zaten tanıdığım ve sevdiğim ve tavsiye ettiğim bir diş macunu markası. Herhangi bir yabancılık çekmeden kullandım ki hala da kullanıp bitireceğim İnşallah. Dönemsel olarak diş problemleri olabiliyor. Sızlama gibi hassasiyetlere karşı soğuk ve sıcak tüketiminde etkili bir koruma sağlıyor. Tat konusunda da rahatsızlık verici değil.
*Asit erozyonuna karşı dişleri korur.
*Hassas dişleri olanlar için özel olarak formüle edilmiştir.
    Knorr çeşni serisi ise benim için ayırt edicilik kısmında iyi ki dediğim ürünlerden oldu. Onunda hepsini kullanma fırsatım olmadı ancak kullanım fikri açısından ambalajın arka kısmında tariflerin de yer alması iyi olmuş. Knorr çeşni serisi(koruyucu ve renklendirici içermez);
*Sarımsaklı Yoğurt çeşnisi (Yoğurtlu mezeler ve mantı)
*Baharatlı sebzeli çeşni (Tencere yemekleri çorba ve soslar)
*Tavuk çeşnisi (Izgara, Tencere, Sote, Fırın)
*Kajun Baharatlı Patates Çeşnisi (Fırın, kızartma ve börek)
 Yorumlarınızı beklerim...

14 Haziran 2018 Perşembe

İYİ BAYRAMLAR



        İyi bayramlar... Nerde eski o bayramlar diyecek yaşta değilim ama bende diyorum. Eski bayramların neşesi farklı idi. Daha kalabalık, daha gürültülü ve daha çok kahkahalı... Büyüdükçe çocukluğa dair  mutluluklar azalsa da güzel insanlarla karşılaştıkça mutluluklar büyüyor. Klasik değişmeyenler ise bayram temizliği...
Büyüdükçe harçlık verenler azalıyor o da ayrı bir dip not olsun. Ama çok şükür diyorum. Evin kızlarına da sabır diliyorum en yakın arkadaşımız bulaşık makineleri ve kahve makinelerimiz olacak çünkü. Hızlı geçen günlere inat tüm güzellikler hayatımızda yer edinsin inşAllah. Gülmek hatta kahkaha atmak sevdiklerimizle; geriye dönüp baktığımızda hatırladığımız en güzel anılar, notlarım. Fotoğrafta saatlerce oturduğumuz Adana'ya da yeni açılmış bir kahveci. Ev rahatlığında her şey bu kadar özenli olunca zamanın nasıl geçtiğini anlamamıştık. O anları değerli kılan kahkahalarımıza karışan umutlarımızı dile getirmekti. Sizler için değerli olan insanları daima hatırlayın ancak bayramda bir mesajla bırakmayın arayın konuşun... Mesafeler sadece sayısal değerler, telefondaki o ses ise gönlün, ince düşüncenin dile gelmesi... Hele ki kısa bir ziyaret dahi olsa ziyaret etmek en güzeli... Bu bayram güzel anılarla geçsin inşAllah... 
Bol bol tebessüm etmeniz dileğiyle.

10 Mayıs 2016 Salı

KALBİNİZİN RİTMİ



Havalar da insanlar gibi bu ara. İki gündür olmadığı kadar soğuk ve kasvetli...Ben bir yaz çocuğuyum. Ne kadar şikayet etsem de bunaldığıma dair saatlerce konuşsam da kasvetli havalar beni yorar. Mevsimlerle alakalı bir durum değil benim şikayetlerim sadece kendimle alakalı sanırım. Neyse ki bugün hava berraktı. Bu berraklığı görebileceğim sevdiğim bir dost evindeydim. Kalabalık sessizliklerinden uzakta kendi kalbimin ritmini duyabilecek kadar baş başaydım kendimle. Kararlarımla ve hayal kırıklıklarımla...Misafirlikleri sever misiniz bilmem. Fakat ev oturmalarına alışmayı bende hiç beklemezdim. Bugün bu fotoğrafı çekerken aynı şeyi düşünüp durdum. Yaz iki ileri bir geri adımlarla geliyor. Kimselere aldırmadan gelecek ve gidecek. Bu üç ay benim için stresli olacak mı bilmem fakat oldukça düşünceli olacak eminim. Sınavlar, başvurmadığım seçenekler derken kalabalıklar ortasında kalacağım. Bir düşünce yankılanıyor zihnimdeki notlarım; Kalabalıklar da insan kendisi olur. Belki konuşmaları belki tavırları ile değil ama ruhuna yönelik konuşmaları ile o olamadığı insan var ya kısa bir süreliğine de olsa o insan olur. Nefret ettiği durumlardan kaçmayan mutluluğu kovalarken gerçekten korkmayan o insan olur. Kimse fark etmez belki ama o insan olurken fark edilmek de insan istemez. Bir fincan kahve ve inanılmaz Seyhan insana neler düşündürüyor. Gözlerimi kapatıyorum. Kısa bir süreliğine de olsa kalbimin ritmini dinliyorum. Arada sırada da olsa siz de yapın. Olmak zorunda olduğunuz ya da olmak istediğiniz değil olduğunuz insan olarak mutlu olmanın tadını çıkarın. Hayat böyle de anlamlı..