esir şehrin insanları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
esir şehrin insanları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

24 Ekim 2025 Cuma

KURT KANUNU

 

Uzun zamandır okuduğum kitapları sizlerle paylaşmadığımı fark ettim. Aslında bir kitabı; konsantre olarak okuyamamıştım. Hep söylerim; kitaplar sizi çağırır kendi zamanında... Kemal Tahir kitapları özellikle Esir Şehrin İnsanları serisini yazılarımda sizlerle paylaşmıştım. Eğer okumadıysanız birinci cilt okumanızı mutlaka tavsiye ederim. Muhteşem bir başlangıç; İstanbul'un işgal dönemlerini Yakup Kadri'nin Sodom ve Gomore romanından hatırlasam da bambaşka bir açı... Sonrası ise sanırım biraz daha klasik. Gelelim Kurt Kanunu kitabına;

Kitap Tanıtımından;

"Kurtlukta düşeni yemek kanundur" korkusunu enselerinde hissederek yaşayan, köşeye kıstırılmış kendileriyle ve geçmişleriyle, içinde bulundukları zamanla hesaplaşan insanlaır anlatıyor Kemal Tahir, Kurt Kanununda... Cumhuriyet'in en bunalımlı dönemlerinden biri olarak değerlendirilen "İzmir Suiskasti"olayına karışan ve karıştırılanların dramı olarak da okunabilecek roman İttahatçılar arasındaki iktidar kavgasını ve tasfiye sürecini de acımasız bir yalınlıkla ve özeleştiriyle ortaya koyuyor.

Esir Şehir Üçlemesi'nde taşıdığı umudu Yol Ayrımı'nda yitirmeye başlayan Kemal Tahir, Kurt Kanunu'nda mücadelenin kime ve neye karşı yapıldığının pek de öneminin kalmadığı günleri ustaca betimliyor" 

Kemal Tahir'in Devlet Ana olmak üzere bir çok eserini okudum. Samimiyetle belirtebilirim ki yazım dili kimi bölümlerde sıkıcı gelse de olayın akışı ve hatta ciddiyeti kitaplarının içerisine çeker okuyucuları. Ancak ara verdiğim yer yer okumayı kestiğim kitabı Kurt Kanunu oldu. Elime aldığım kitabı bir ay gibi bir süre ara ara okuyarak bitirmem en fazla 10 günde bitiririm. Kurt Kanunu bu anlamda benim için de bir ilk oldu. Bitirmem uzun sürdü. Ancak olayın anlatımındaki o gerilimi, duyguyu hissediyorsunuz. Yani giriş gelişme sonuç bölümünden gelişme kısmındaki mesafe oldukça uzun. Bu kitap Gazi Paşa'ya yapılmaya çalışılan İzmir Suiskasti'ni konu alıyor. 

Kitabın ana karakteri Kara Kemal, Filinta Kemal olarak namlı bir eski İttihat subaylarından Abdulkerim. Karakter, Cihan Harbi'nde yer almış ve kurtuluş savaşı sonrasında devlette görev almış isim. Suikasta adının karışmasıyla geri dönülmesi mümkün olmayan, iç hesaplaşmalar, düşünceler... Yazar okuyucuya karakterin izleyicisi olmaktan çok daha fazlasını sunmakta... 

Alıntılar;

"Düpedüz hayvan...

-Hayır, hayvana kurban olsun... Yılan bu... Engerek yılanı... Kurdun öfkelendiğini anlarsın. Demek insana yakınlığı var. Yılanın öfkesi anlaşılmaz!"

"Kaç yaşına girersek girelim, hiçbirimiz çocukluğu atamıyoruz üzerimizden."

"Durmak doğru değil(...)"

"Kurtlukta düşeni yemek kanundur..."

Sizler bu eseri okudunuz mu? Yorumlarınızı bekliyorum...

19 Ocak 2018 Cuma

ESİR ŞEHRİN İNSANLARI


  Düşünüyorum da 2017 yılının en güzel tarafı okumak istediğim kitaplarımı okumuş olmam. En azından planlarımın bir kısmını kapsayan o parçayı yaptım. 2018 yılı için de okumam gereken kitap köşesi yaptım :) Umarım gerçekleştirebilirim. 
      Kemal Tahir Esir Şehrin İnsanları üçlemesinin ilk kitabı olan Esir Şehrin İnsanları oldukça akıcı bir kitap. Tarih kitaplarına karşı önyargılarımız sıkıcı olduğu yönünde ne yazık ki var. Ancak Kemal Tahir'in usta bir kalem olduğunu kitap bitiminde bir kez daha kabul ediyorsunuz. 

Serinin üç kitabını da bitirmiş birisi olarak eleştirmek kesinlikle haddim değil ancak yorumlarımı yazmalıyım diyorum. Sadece şu gerçekliğe sığınıyorum. Üçleme kitaplarında kesinlikle ilk kitap sonrası beklentileriniz daha fazla olduğundan beklentileriniz karşılanmayınca biraz üzülüyorsunuz. Epik, destansı son yerine daha durağan aslında ucu açık durumlarla karşılaştım. 

Güzel alıntılarla altını çizdiğim sayfaları oldu. Aslında duyguları yansıtmak; o duygularla karakterlerin gerçekliğini sorgulamak yerine evet bir yerlerde böyle bir insan var ve ben onunla tanışmalıyım hissini yansıtıyorsa başarılıdan da öte klasikleşmiştir. 
Esir Şehrin İnsanları da benim için böyle bir kitap oldu.
 "Umudunu yitiren her şeyi yitirmiş olur."
Sıradan ancak altını dolu dolu çizmek gerekilen bir cümle. Umut narin bir çiçektir. Fazla su fazla güneş değil yeterince güneş yeterince su ve düzenli ilgi... Umut olmadan olmaz umutsuz hele hiç olmaz.

       Roman Milli Mücadele yılları ve daha sonraki dönemde yaşanan olayları anlatmakta. İstanbul'un işgali sırasında Türklerin bu işgale karşı olan tavırları üç grupta yansıtılmakta. 
Her şeyi oluruna bırakan insanlar, İstanbul Hükümeti'nin tarafını tutanlar ve Kuvayı Milliciler... 
Bu üç grubun olaylara karşı bakış açıları çerçevesinde oluşmaktadır roman. Kitabın ana kahramanı Paşazade Kamil Bey yaşadığı ekonomik sıkıntılar nedeniyle işgal altındaki İstanbul'a dönme kararı sonra yaşanan olaylar; özellikle Kamil Bey'in gel gitlerini anlamak isterken kendinizi karısı Nermin'e kızarken buluyorsunuz. 
Nermin Hanım ve ailesi (eniştesi ve halası) kuzeni, kızları Ayşe romanın ana kahramanlarından. Kamil Bey İstanbul'u ve Milli Mücadele dönemini benimserken durumdan çıkar sağlamaya çalışanlar; bir haber olanlar kendinizi İstanbul karmaşasında buluyorsunuz.       
  "Güldüm bu gülüş benden eziyet gibi geçti." Kamil Bey'i kitabın sonunda yalnızlığı ile baş başa bırakırken devamı nerede demekten kendinizi alamıyorsunuz.
Yorumlarınızı bekliyorum...