27 Aralık 2025 Cumartesi

2025 YIL ÖZETİ

 

Bitti... Koskoca bir yılda neler oldu neler... Kimi gün; zamanın durduğunu kimi gün de zaman için benim durduğumu hissettiğim çok fazla an oldu. Zor bir seneydi. Ocak ayında ağır enfeksiyon geçirip sınıfta bayılmıştım. Bir ay ciddi manada kendime bakmam gerekti; yüksek ateş, titreme, üşüme derken bir hafta sütlaç yiyebilmiştim. Normalde de sütlaç hiç aramadığım bir tatlıdır; sütlü tatlıları nedense aramam sevmem demiyorum ama olsa da olur olmasa da. Antibiyotik mide koruyucusu olmadan ilk beş gün içince midemin hassasiyeti bulantı tarif edilemez durumda da olduğu için sütlaç çok iyi gelmişti. Sadece onu ve ekmek yiyebiliyordum. Tabi bu süreçte çok düşünme imkanım oldu. Geçmiş olsun cümlesini duymadığım gibi nasıl desem yani? olmuşsa olmuş tavrı ile karşılaştım. Mart ayında çok popüler o yurtdışı eğitim danışmanlık sayesinde geciken vize başvurusu ile dil kursu hayalim de ne yazık ki sonlandı. Yurtdışı eğitim danışmanlık depozito adı altında o zamana göre diyeyim 10 bin lira gibi ücret alıp tamamen tek başıma başvuru işlemlerini tamamlayıp red yedim. Anlayamıyorum o da ayrı bir konu üniversite mezunu ve gelme amacı belli üstelik de masraflara ilişkin elbette ki banka hesabında garanti gösteren insanlara vize çıkmıyor. Ne diyelim vize masrafı dışında elbette 10 bin lira ücret de yandı , normalde bir buçuk yıl içinde size ücreti peşin alarak aslında yine yardımcı olacağını söylüyorlar ama kesinlikle iletişime bile geçilmiyor. Adana yerine başka şehirlerde daha detaylı ilgileniyorlar mı bilmiyorum ama Adana şubesindeki yetkili oldukça umursamazdı. Tabi ilk görüşme de %100 vize garantisi verip sonra aa herkese çıkmıyor şeklinde cümlesini saymazsak. 

Bu şekilde Haziran geldi. Öğretmenlik ve KPSS sınavları artık ayrı ayrı yapılmaya başlandığı için ve o hüsranla da sınava şu psikolojiyle girmiştim; yeter artık, elinden geleni yap. Sonuca bakma nasıl olsa atama yok. Öğretmenlik yani AGS sınavından Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği branşımdan 82.304 puan aldım. Rahat bir kafayla girmek gerekiyormuş demek ki beklentilerin stresinden uzakta. Ve ne yazık ki 6 ay oldu neredeyse alan branş sıralaması açıklanmadığı için öylece bekliyordum. Ağustos ayında da tavuk zehirlenmesi mi bilmiyorum ama, yediğimin ertesi günü ishal ve su kaybı ile bayıldım. Kendime gelip yardım istediğimde hastaneye zor yetişip gördüm ki acilde insanlar mide bulantısı ve ishal şikayeti ile hep bulunuyor. Tansiyonum hastaneye gittiğimde 9/4 tü. Kendime geldiğimde kulak çınlaması ve el ayak karıncalanması da yaşadım, kalkıp yatağıma gidebilmek inanılmaz zordu.  Yaz notlarım; sayfalarca sürebilir ama belki başka bir yazı da anlatırım.

Tuhaf değil mi ne bir ileri ne bir adım geri gidememek. Bu arada dedim herhalde yüksek de bir puan sayılır ücretli öğretmenlik çıkar; en azından sınav masraflarımı çıkarırım, kışlık alışverişimi kendim yaparım diyordum ki ücretli öğretmenlik çıkmadı. Alanımda yüksek lisans ve Çocuk Gelişimi lisansım ile ki onda da tabi puanım var, sıralamada ilk 3 binde değilim diye söylemiyorum bile. Halk eğitim usta öğreticilik benim hatam tabi; insan bazen bile bile lades diyor Ağustos ayında ona da başvurumu yapmıştım. Yaşadığım ilçe dahil olmak üzere Adana ilçelerine başvuru sıralamasında ilk sırada olmam hiçbir şeye yaramıyormuş. Bu sene onu da kabullendim. Yüreğir ilçesinde yer alan Halk Eğitim beni aradığında kurs binasında ise gelebileceğimi söyleyip siz gelin konuşalım diye ikna edilip gitmiştim. Yetkili kişinin odasında lise mezunu hatta ortaokul mezunu usta öğreticilere whatsup üzerinden mesaj gidip eğitime gelin başladı şeklinde konuşmalara şahit olup içeri girdiğimde yetkilinin insani olmayan bir tonlama ile bana bağırıp; bizde seni konuşuyorduk. Adana'nın kuzeyinde oturuyorum ve en güneyindeki Karataş yolu üzerinde bir yeri söyleyip yani gitmek için 3 vasıta değiştirmem şart ve Türkiye'nin en pahalı ulaşımı biz kullanıyoruz. Yani günlük 200 lira en az ulaşıma harcamak zorunda olduğum yere "gideceksen git, gitmeyeceksen de başka yer bekleme" şeklindeki hitabından sonra çıkıp yol boyu ağlamamı sağlamazsak ayaktayım çok şükür. Derler ya hani yıkılmadım ama ayakta da değilim bir ara gerçekten bu hissi sonuna kadar yaşadım. 

Gelelim toksik insanlara hayatımda yer vermemeyi öğrenmeme... Herkesle arkadaş olurum ama dostum bir ikidir anlayışıdır şu yıl biterken yerini dost diye de bir kavram yokmuşa geldi benim için. Ortaokul, lisede beraber aynı sırayı paylaştığımız dostum sandığım insanla 20 yıldır tanışıyoruz. Aynı mahalledeyiz bile diyebilirim senelerdir çevremiz aynı. Liseden dört kişilik arkadaş grubu olarak zaman zaman görüşüp iletişimimiz hala devam da ediyordu. Dostum dediğim insan yaşadığım onca süreçte yoktu, tez için neredeyse 3 ay oturduğum yerden kalkamadığımda yetiştirmek için manevi anlamda desteğini hissetmediğim gibi sevinçle çok şükür bitti diye tek tek diplomamı attığımda hiç oralı olmamıştı. Bana sürekli bundan sonra kimseye ilk adımı ben atmayacağım, grup buluşmaları ayarlamayacağım aramayacağım beni arasınlar diyordu. Benim saflığım belki de yanılgım; herkese böyle yapar ama bana yapmaz. Neden yapmasın; herkese yapan eninde sonunda sana da yapıyor ki çocukluğundan itibaren bencil bir karakteri vardı. Absorbe ettiğimi düşünürdüm grup konuşmalarında mekan ayarlamalarında ön alanda ben size uyarım fark etmez derken arka sohbette bana hep bir daha buluşmaya gelmeyeceğim istemiyorum, ki buluşma mekanları da hep onun evine yakın yürüme mesafesinde yerler olurdu!! bu durumu da not olarak belirteyim. Kendisi iç mimarlık ilk lisansı ve ikinci lisansı çocuk gelişimi beraber okuduk. Sınav yerlerine beraber gidelim felan hiç olmazdı çünkü benden onu almam beklenirdi. Bunu artık insan yaşla beraber anlıyor kullanılmak istenildiğini mesafe koyarken demek ki içten içe kin duyuluyormuş bana. Her sorunu olduğunda yanında olduğunuz insan sizin sorunlarınızda yanınızda olmayabiliyormuş, acı da olsa öğrendim. Kendisi formasyon alırken, gittiği başka şehirde korkmasın hep yanındayım benimle iletişim halinde olabilirsin; sunum için görsel desteği sağlarken demek ki boşmuş. 

Akıl eğitilir ama kalp bilir, hisseder. Çoğu zaman insanlar hep suçu kalbe atar ama ben kalbin doğruyu ve yanlışı hissettiğini düşünüyorum. Akıl; belki öyle demek istememiştir, üzgündür, yapmaz ya şeklinde telkin verirken kalp çoktan anlamıştır. Yaz sürecinde hiçbir şekilde benimle iletişime geçmiyordu. En son o dört kişilik grupta diğer arkadaş diyeyim İtalya'ya gidecekti görüşmek için o gelsin görüşürüz denildi. Bende dayanamadım dedim ki o gitsin gelsin elbette ama biz görüşelim uzun zaman oldu kahve içeriz. Bir sürü kelime sıraladı, dayanamadım; görüşmek istemiyorsun herhalde sorun değil yani. Ne saçmaladığım kaldı ne tavrım bu yaşta çocuk gibi azarlandım. Çok kırıldım tamam, yazdım geçtim. Ama anladım ki fazla tevazü cahilden nasihat dinletirmiş. Kalben de hissediyorum birşeylerle meşgul olduğunu. Çevremdeki insanların hayatlarındaki değişimi rüyamda görürüm. Çok sık dile getirmem ama bu durum çocukluktan gelen alışkanlık gibi benimledir. Hamile olan bir kuzenimi, bir düğün kalabalığını ya da bilmiyorum üzüntüyü hissederim. Yaz mevsiminde sürekli olarak bahsettiğim insanı rüyamda görüyordum ve nişan hazırlığında olduğunu görüyordum. Kendisine de defalarca bak rüyamda gördüm var mı dediğimde hep bir şekilde geçiştirmişti. O kırıcı davrandığı zamanda da ki kendisi ani parlamaları bir anda anlamsız şekilde yükselmesi ile çevrede de utandırıcı hissettirebilirliği ile de bilinir neyse o zaman da onu okul ortamında görüyordum. 

Kasım ayında tüm hissettiklerim aaa çıkmasın mı. Öğretmenler gününde ücretli öğretmenliğini tebrik etmediğim için kırılmış. Meğer Eylül ayından beri ücretli öğretmenlik yapıyormuş. Ama tabi bunu grup sohbetine benim bir ilişkim vardı; isteme ve nişanım olacak şeklinde yazısından sonra ben özelden yazdığımda öğreniyorum. Kendisine keşke daha önceden söyleseydin saklamasaydın dediğimde bu tavrı gruptaki iki kız ve benden öğrendiğini belirtti, Herkes nasıl mutluysa öyle yaşasınmış ve ben onu strese sokmamalıymışım. 

Sonrası zaten ruhuma inan sert bir darbe oldu. Çünkü onca hoşgörmelerim, hatta aman öyle yaptı ama kalbi iyi ya demelerim ki şimdi mesafe ve tepki koyan ben oldum ya gruptaki diğer iki insan tepkimi abartılı buldular, hatta birisi sen onunla bunca zamandır kankaydın; bilemiyorum aranızda geçenleri dedi. Yani sen ne yaşarsan yaşa banane...Diğer arkadaş ise ne yaşanırsa yaşansın nişanına davet edildiğimizi gitmemiz gerektiğine kendisini inandırmış ve gitti de. Ailesi de bunca zamandır beni tanırlar ve neden gelmedin diye sormadılar. Yani hop sorun çıkaran ben oldum. Instagram da arkadaşlarınızın beğenileri görülüyor ya kapatılmamış özellikle. Arkadaşınızı tanımak istiyorsanız işe girin sizi tebrik etmiyorsa, içten içe haset eden şeklinde gönderileri beğenmiş. Düşünüyorum ben neden haset edeyim, ilk kez belki de gerçek manada hayatımda bunca sıkıntı oldu ve yoktun; rüyamda gördüğümü söyledim sonuna kadar inkar ettin ki sizi herhangi bir kafede de görmüş olabilirdim. Bu şekilde davranmak istedi canım derken sorumsuz ve toksik karakterini belli eden sensin. Üzerime alınmadım bile ama nankörlük içimi kanattı. Arkadaşım mutlu olmuş neden ben mutlu olmayayım. Ücretli konusuna gelince de 82.304 puana çıkmayan 70 puana çıkarsa aklınızda sizin de şüphe olmaz mı; ve asla söylenilmiyor. Saklanılıyor... Bu ülke de liyakatın olmadığını ne yazık ki her alanda görüyoruz ama ufacık durumlar için bile demek ki; tanıdığınızı sandığınız insan; benim nasılsa her alanda işim rast gidiyor kime ne olursa hiç ilgilendirmiyor diyebiliyor. Üzerine de tebrik bekliyor. 

Size bir nokta da belirteyim gruptaki 3 kız da aslan burcu. Aslan cömerttir; kendinden haddinden fazlasını verir ama verdiği insanın onu kullandığını hissettiği anda kavga etmeye bile gerek duymadan çekilir gider. Tanır; yani herkes aslında kişilerin aklından geçeni çok rahat biliyor. İstediği cümleyi yazsın kendini haklı çıkarmaya çalışsın. Boş... Şöyle de genel bir kanı; bana gelmez. Herkesin başına gelir ama bana gelmez egosu. Anlattığım sıradan küçük bir detay da olabilir ama 2025 yılında insanların o maskeledikleri yüzlerinde maske kullanmaya gerek kalmadan fütursuzca ben yaptım ya sana mı soracağım, sen kimsin önemli olan tabi ki benim. Peşimde koşacaksın; anlayışına dolu dizgin tutulduklarını gördüm. Kibar ve hassas davranan insanlara da adeta ceza vermek istenircesine had bildirilmeye çalışıldığını...

2025 yılı karşılıksız kimsenin iyilik yapmadığını öğrendiğim bir yıl değil; yapılan iyiliğin hatrının bile olmadığı bencillik, egoizim ile dolu olunduğunu toksikliğin de normal kabul edildiğini gördüğüm bir yıl oldu. O zaten öyledir; o hep yapar kabulünden çıkmak gerekiyormuş. İnsan büyüdükçe gelişir ama anlayışını güzel özelliklerini geliştirebiliyorsa sağlıklı bir büyük birey olabilir. 

İçimi dökmek istediğim çok nokta olsa da toksik insanları hayatınızdan uzak tutmanızı öneriyorum. Kabullendiğiniz davranışlar sizin ruhunuzu zedelememi ve benliğinize zarar vermemeli. Söylemediklerinizin altında ezilirken tek başınıza mücadele ediyorsunuz; sizin stres yaptığınız insanlar güzel güzel uyuyorlar. 

Kemalettin Tuğcu'nun bir romanında karaktere nasıl öğrendin tüm bunları sorusu yöneltiliyor. O da;

"Hayat kafama vura vura öğretti diyor"

2025 yılı da kafama vura vura bana değer vermeyen insanları hayatımda tutmamam gerektiğini öğretti... Hayallerimi yaşatmayı ve ileriye bakmayı...

Umarım 2025 yıl özeti; 2026 yıl özetini aratmaz. 2026 yılında gerçekleştirmek isteğim hayallerim ve ayakları sağlam yere dimdik basabilen bir kadın olarak mutlu olduğum bir yıl olur... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder