tarla etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
tarla etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Haziran 2019 Pazar

TREN YOLCULUĞU


              Bir dilek hakkınız olsa ne dilerdiniz?

Klişe gibi gelse de sanırım ben yolculuk yapmayı dilerdim. Başka bir dünya çünkü. Bir yere varmaktan ziyade  yolda olmak duygusu... Cesaretle ilgili ya da varış noktasına ulaşıldığında o heyecanın kaybolması ile ilgilidir kim bilir...Sessizce gözle yaparken bir anda başka dünyalarla karşı karşıya gelirken düşünmek... Düşünmek sahiden de yükü ağır olsa da güzeldir. Düşünen insan kendi varlığının bilincinde doğadaki en ufak bir detaya dahi saygı duyandır. Son zamanlarda saygı kelimesi üzerine saatlerce yazabilmeyi istesem de yolculuğun herhangi bir durağında geride kaldığını düşünmeye başladım. Ancak şu fotoğraf güzel bir tebessümü hak etmiyor mu? Güzel bir tebessüm; ayçiçeği veya günebakan çiçeğinin renginin güzelliğini, dağların sarı sıcağı hatırlatırcasına rengini evet yaz sevilmez mi dedirtiyor. Yaz mevsimlerin en yorgunu , güler yüzlüsü ve renklisi. Adana-Niğde arası tren yolculuğundan kalma olan bu fotoğraf bana tebessümden de fazlasını hatırlatıyor. Kalabalıkları, kulaklarında kulaklıkla düşünen insanları, çocuk seslerini ve tüm kargaşayı bastıran durakların uyarısı... 

     Hayatın duraklarını... Bu ara sıklıkla düşünüyorum; alışkanlıklara bu kadar bağlanmak iyi mi sorusu aklımda. Değişmek evrenin içerisinde kendini unutturmadan her an hatırlatacak bir kavram. İnsanlar değişirken bu değişimden çevrelerde pay alacak. Çocukken sokaklarında kahkahalar attığımız mahalle bir süre sonra anılarda kalacak; en sevdiğin kitap ve filmlerin yerine yenileri gelecek. Sadece arkadaşlıkların saf ve en doğal haliyle kalmasını dilerken bu durumun imkansız olduğunu anlamak biraz üzücü... Kalp kırgınlıkları; yabancılık mesafesinde olursa eğer hüzün gözlere hakim olurmuş derler. Haklılarmış... Zamanı suçlamak yerine biraz öz eleştiri yapmayı bilirsek eğer bence daha güzel olacak. 
   
      Yolculuk... Üç heceye sığamayacak kadar düşünce dehlizi... Ancak pencereden dışarıyı izlemeyi unutmayın. Gördüğünüz en güzel manzara seyrettiğiniz hayat durağındaki sizin yansımanızdaki tebessüm de gizli...

  Beklerim yorumlarınızı... 

19 Eylül 2016 Pazartesi

BİR ADANA EFSANESİ


       Çukurova... Çoğu insan bilmez efsanelerini fakat burası efsanelerle yaşar efsaneleri yaşatır. Lokman Hekim bu civarda elinden kaçırmıştır ölümsüzlüğün o nadide otunu. Adanus evlatlarını burada kaybetmiştir... Çukurova özeldir. En azından benim için lisans hayatım boyunca uçakla geçerken Adana' ya takılırdı gözlerim. Tarlalar ve uzayıp giden yeşillik, kahverengiye yanaşırken. Çok bilinmez lakin sokaklarımızda hatta yolların geçtiği yerler de Turunç ağaçlarının olduğunu...Doyasıya alıp kimse bir şey demeden yenilebileceğini. Köyümüzü seviyorum. Bayramı bayram yapan bu görüntü geliyor bana gözlerimi kapattığımda hafiften esen o rüzgara kendimi yaptırmayı düşünmeyi seviyorum. Tur ve Unç'un hikâyesi aklıma geliyor bir süre sonra. Limanların güzel kızı Unç ile portakalların Tur'un güzel efsanesi. Uzaktan uzağa aynı bahçede birbirlerine sevdalanıp solmaya yapraklarını dökmeye başladıklarında bahçıvanın onların sevdasını anlayıp Unç'tan bir parça alıp Tur 'a aşılmasını... Sonunda ne mi olmuş ne acı ne tatlı Turunç... Düşünmek güzel eğer ağırlık yapmıyorsa sahiden de güzel.
    Bayram da bol bol düşünme fırsatım oldu çünkü büyük bir griple geçmişti. Sesim çıkmadığından gezmek bile istemedim. Fakat yine de bayramda hareket etmek zorunluluğu...:) Köye ziyarete gittiğimizde şehirde bulamayacağım bir fırsatı değerlendirmek istedim. Damda oturdum izledim Çukurova'yı.... Gerçi eve döndüğümde acısı fena çıktı ama...(Öksürükler giderek arttı)Sanırım her özel günlerde hasta olmak alışkanlığım oldu. Aşamalı bir grip yaşarken telefonumdaki bu fotoğrafı görünce paylaşmak istedim. Aşamalı grip; önce sıfır ses sonrasında az çıkan bir ses geçmeyen öksürük ve halsizlik. Pazartesi sendromunu yaşayacak bir işim de yok gerçi ama... Alıştım... Belki de alışmaya başladım. Bir defteri kapatmadan diğer bir defteri açamayacağımı mezun olduktan sonra öğrendim. Gönül isterdi ki hemen bir işim olsun ve ben hayat yolumda ilerleyeyim. Olmuyor. İşte olmadığını hissettiğim zamanlarda bu manzaraya kaçmak istiyorum. Efsanelerin nefes aldığı yere. Belki zaman atlaması değil niyetim ama şimdiden öteye nefes almak istiyorum. Umarım artık özgeçmişime atanamayan öğretmen yazmam. Tezimi bitirebilir YDS istediğim puanı alırım. Sınav kelimesi bile bende baş dönmesi yapıyor. Stres denilen faktör hayatı fazlasıyla yönlendirirken yapabilecekler zorlukların ardında birikiyor sanki. Böyle zamanlarda iyi ki bayramlar var diyorum. Gülen samimi yüzler mutlu çocuklar görmek her şeye bedel. Bayram çoktan geçti lakin bayramın huzuru hala yüreğimde. Dileğim hepimize güzel bir başlangıç olsun geçirdiğimiz pazartesi...