Oğuz Atay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Oğuz Atay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

20 Mart 2021 Cumartesi

MART GÜNLÜĞÜ

 

                  Zaman karmaşık bir olgu... Kimi zaman kum saatindeki kum taneleri gibi tek tek zamanın aktığını hissederken kimi zaman da ters yüz olmuşluk içerisinde avuçlarını yere doğru uzatıp yığınlara bakmak gibi... Bu karmaşaya sebep olan unsurlar peki nedir? Soruları ararken cevapları fark edememek yoksa cevaplanması gereken soruları kaybetmek mi... Her bir olgu insana özgü aslında,  insanların olaylara verdikleri tepkilerle ilgili. Zamana suç bulmuyorum hatta son zamanlarda en yakın arkadaşım bence "zaman". Bana beş senede hatta tüm çocukluğum boyunca öğrendiğim arkadaşlığa belki insana dair olan almam gereken dersleri bir buçuk senede verdi. 

Kemalettin Tuğcu romanlarından kalan notlarım; "hayat kafana vura vura öğretti..." evet zaman almam gereken dersleri bir bir  değil topluca önüme koymakta şu sıra . Bir telefon uzağındaki insanların kalplerinin nasıl donmuş ve bencil olduklarını kafama vura vura öğretti hayat. Neden sorusunu düşününce şu alıntı hatrıma düşüyor;

"Anlatamadın; belki o insanın yüzüne bakar bakmaz anlatmanın yararsızlığını gördün." (Oğuz Atay) Tutunamayanlar romanını bu yüzden seviyorum, yakın olduklarını düşündüğümüz kimselerin ruhlarını aslında topluma gösterdikleri kişiliklerini değil de asıl benliklerini düşünmemi sağlamıştı. Gördükçe aslında anladıkça diyorum ki meğer;

"Hala, ne çocukça sevinçlerim, ne hoş hayallerim, gönlümün ne safça akışları var. (Yaban)"

Mart ayı, soğuk nefesini yalnızca havaya değil hayatlara da sirayet ettiriyor  sanki, fotoğraf çok yakın bir zaman diliminde hüzünlü bir günden hatıra... Umarım daha güzel havalarda mutluluğun renklerini barındıran bir fotoğraf da çekebilirim.  Diliyorum ki nisan en güzel ve en özel aylardan biri ve hepimize güzellikleri beraberinde getirsin.,.

7 Şubat 2018 Çarşamba

TUTUNAMAYANLAR



         TUTUNAMAYANLAR... Tek bir kelime ile hüzün, mutsuzluk, kırgınlık ve biraz da büyüyememek... Özetlenebilir mi sahiden sorusunun cevabı olan bu kitap özel bir kitap. Mevsimi olan bir kitap!  Kitapların da mevsimleri vardır derim. Sonbahar gibi acısını sessizce yaşatanlar kış gibi keskin bahar gibi umutlu ve yaz kadar parlak... Büyük yükümlülükler yüklememek hatta yüklenmemek gerekir derler. Belki de ruh halimize göre değişen yansımalı bir dünya var. O dünya da kitap karakterlerinin duyguları aslında yansımaları var. Tutunamayanlar da benim için lise döneminde okuduğum ara sıra altını çizdiğim sayfaları bir kitap falı bakarcasına açıp baktığım bir kitap. Umutsuzluk umudun komşusu derler; Hayal kırıklığı sevincin oda arkadaşı  :)

"En kötüsü, hayır demeyi öğrenemedim. Yemeğe kal, dediler: kaldım. Oysa, kalınmaz. Onlar biraz ısrar ederler; sen biraz nazlanırsın. Sonunda kalkıp gidilir. Her söylenileni ciddiye almak yok mu, şu sözünün eri olmak yok mu; bitirdi, yıktı beni." bu satırları karalamaktan çok daire içine almışım. Ben de hayır demeyi öğrenemeyenlerdenim. Kırmak yerine kendisinin kırılmasını tercih edenlerden...

''Kitapçıların ve çiçekçilerin bazı özellikleri olmalıdır Olric. Gelişigüzel insanlar bu mesleklerin içine girmemeli. Kitaplar ve çiçekler özel itina isteyen varlıklardır. Ne yazık, bu meslekler de artık olur olmaz kimselerin elinde, sattıklarıyla ilgileri olmayan kişilerin. Durmadan kitaplara ve çiçeklere eziyet ederler, onlara nasıl davranılacağını bilmezler. Bana kalırsa, bir "kitapları koruma derneği" kurmalı ve kitaplara kötü muamele edilmesini önlemeli...''

 Öyle ki bir dönem kitap okurken ayraç koymayı unuttuğumda sayfaların yapraklarını bükmek yerine kaldığım satıra kadar not alırdım başka bir deftere kıyamazdım. Sonradan anlıyor insan bir kitabı okurken eskilere dair gördüğün bir iz bir sayfa yırtılması dahi önemli anlamlar taşıyor. O an ki sevgini, öfkeni en çok hüznünü...

    "Başkalarının yaptıklarını silmeye çalıştım, mürekkeple yazmışlar; oysa ben kurşun kalem silgisiydim, azaldığımla kaldım." Çok üzülmüştüm bu satırları okuduğumda. İstemsizce karaktere üzülme; her ne olursa olsun demek istemiştim.
      Tutunamayanlar sayfa sayısının uzunluğuna inat bir çırpıda okunmayacak belki ama derinlere işleyecek nadir kitaplardan. Mühendis Turgut karakterinin  Selim adlı arkadaşının intiharını bir gazete haberi olarak öğrenmesi bu olaydan etkilenmesi sonucu bu intiharı araştırma isteği ile sorgulaması ve anlamaya çalışmasını temel alan bir kitap uzun uzadıya özetlemektense kısaca yazmak istedim. Yer yer eleştirilere yer veren psikoloji ile alakanız dahi olmasa da yorumlama ihtiyacı duyacağınız paragrafları o an olmasa dahi sonrası anlamak için not alabileceğiniz bu kitabı kütüphanenizde olması gerekenler kısmına ekleyebilirsiniz. Yorumlarınızı bekliyorum...