Eylül biterken...
Sonbahar başlangıcı olan bu ay bu şehirde yaz ruhundadır. Sıcak günün aydınlık kısmında kendisini gösterirken; gece serinliği hatırlatır sonbaharı. Gün bunaltıcı nemden az da olsa uzaklaşmıştır. Eylül bana hiç bitmeyecek bir ay gibi gelse de bitiyor işte...
Bu aya bir solukta okuduğum Sevinç Çokum kitabından notlar bırakmak istedim. Bu yazarın her kitabı ayrı bir naiflikte; detaylardaki nakış nakış işlenen eski özlemlerle dolu. Benim için çok özel bir yazar. Kelimelerin sadeliğinde senden benden aslında hayatın içinden bir düş bırakıyor yazar. Tek Kalan Fincan kitabı ile... Kitap hakkımda notlarım ise;
"Her fincan içinde sayısız öykü taşır. Kışlık-yazlık evler arasında, bazen bir yerden bir yere taşınırken onları belki eksiklerini fark ederek gazete kağıtlarına sarıp taşımışızdır. Kardeşlerini kaybetmiş, başka bir tabağa eş olmuş fincan ve tabaklar gün gün birikir. Çatlağı var diye uğursuz sayılıp atılan, kırıldığında "Cana gelecek olan mala gelsin!"denilen, sayısız fincan ve tabak...
Kitap alıntılarım:
"Bitti'ler olmasa başlangıçlar aranmazdı. İyisi mi elinizde var olanların değerini bilin..."
"Sonradan ileri yaşlarda kurulan yakınlıkların birtakım kurallarla, olması gerekenlerle yürüdüğünü biliyorum, hatta incitme, darıltma korkusu yüklüdür onlar, ötekinde ise içtenliğin getirdiği doğruları koymalar, kırılmalar, tartışmalar vardır. Çünkü içtenlik yatar kökünde. Kurallar değil!"
....Bir tanıdık geceleyin şehir görüntülerinden söz ederek;"Şehrin ışıkları yıldızları engelliyor. Artık gökyüzünde yalnızca uyduları görüyor, uyduları yıldız sanıyoruz."demişti. Ne kadar iç burkucu! Artık sanal yıldızlarla oyalanacağız demek ki. Eğer seyrine gerek duyanlar kaldıysa yeryüzünde tabi...(Bu satırları okurken üzülmüştüm. Haklı bu cümleler... Artık yıldızları görebilmek için köye gitmek gerekiyor veyahut yaylaya... Çoğu zaman balkona çıkıp gökyüzüne bakmayı bile unutuyoruz.
Çok sevdiğim bir arkadaşım derdi bugün kendime ödev verdim geceyi izlemeden gökyüzüne bakmadan uyumayacağım diye... Hayatın alışkanlığında kaçırdığımız anlar geri gelmiyor ki...)
Giderek eksiliyoruz. Her eksilişte bir şeylerin yıkılışı, çatırtılarla...
Etkilendiğim cümleleri olan bu kitabı tavsiye ederim. Samimi, hayatın içerisinde yer alıp da aslında uzak olduğunuzu hissettiğiniz eşyalar(kırılmış, bir parçası kesik kalmış eşyalar), uzaklaşmalar, eski özlemler değişirken hayatın içerisinde yol alırken neleri geride bıraktığımız ve düşüncelerimiz. Kısa bir mola ancak derin bir kitap.
Şimdiden güzel bir Ekim ayı olması dileğiyle...Beklerim yorumlarınızı...
INSTAGRAM account: @camdanduslerblog