Mayıs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Mayıs etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Mayıs 2020 Cuma

CELENES BY SWEDEN ROLL-ON


Her gün Cuma; her gün hafta sonu tadında durum biraz kalabalıklaştı sanırım. Bulvar üzerinde oturduğumuz için trafiği gözlemleme imkanımız biraz daha fazla. Son iki gündür sokaklar eski Adana gibi. Trafik yoğunlaştı ve insanlar dışarıda daha çok vakit geçiriyor gibiler. Ben hala gerekli olmadıkça dışarı çıkmıyorum.
 Online kozmetik alışverişi daha çok yapmaya başladım ama. Yaz yaklaştıkça içeriği temiz daha az kimyasal madde bulunan roll-on arayışlarıma çeşitlilik vermek için Celenes by sweden mineral Trendyol'dan sipariş vermiştim. Neyse ki çok bekletmedi beni. Son zamanlarda istediğim bazı siparişleri kendiliğinden iptal edip bekletiyorlar. 
Ürünü 24,90 TL gibi bir fiyata satın almıştım. Yanında tester celenes temizleme jeli
de göndermeleri güzeldi. Tester ürünleri gerçekten seviyorum ya da minik hediyeleri. 

CELENES BY SWEDEN MİNERALLİ ROLL-ON
İçeriğinde paraben, alkol, mineral yağ ve alimünyum tuzu bulunmamakta. 
*Termal sudan gelen doğal mineral içeriği ile ter bezlerini tıkamadan ter kokusunun oluşumunu engeller.
Bu ürünü Adana sıcağı diyebileceğim çok sıcak günler gelmeden kullanmaya başladım. Hemen hemen on beş gün oldu. Memnun kaldığım,vaadini yerine getiren bir ürün oldu benim için. Ama dört dörtlük diyebilmem için mevsimin biraz daha değişmesini beklemek de gerekiyor. Bugüne kadar çok çeşitli roll-on kullandım. Kimisinin kullanım sonrası oluşturduğu o hissi sevmedim. Kimi temiz içerik olduğunu düşündüğüm ürünler ise terlemeye ve ter kokusuna karşı başarılı olamadılar ya da 
 Roll-on kendi kokusu ter kokusu ile birleştiğinde pek de hoş olmayan bir koku oluşturdu. Celenes by sweden roll-on  kokusu olmayan bir ürün. Parfüm ya da kimyasal koku kullanımda almıyorsunuz. Ben roll-on ile uyumlu parfüm kullanmaya da alıştığımdan ilginç gelmişti bana. İçeriği temiz ürünler bakıyorsanız; özellikle watsons online indiriminde 14 TL olduğunu gördüm. İndirim zamanı bu ürünü tavsiye ederim.
Şimdilik yorumlarım bu kadar güzel bir hafta sonu olsun hepimiz için...
Instagram: @camdanduslerblog


1 Mayıs 2019 Çarşamba

ÇİLEK TARLASI



ÇİLEK TARLASI


Mayıs ne çabuk gelmiş böyle! Nisan ayının çok çabuk geçtiğini bugün anladım. Ramazan ayı gelmeden önce geniş kapsamlı bir ev temizliği; odamda küçük çaplı eşya değişiklikleri derken sanki gün kum saatindeki kumlar gibi hızlandırılmış bir şekilde geçti. Bu arada son üç gündür bahardan direkt yaz mevsimine geçen bir Adana var. Biliyorum bahar gelmesini çok istesem de Adana için bahar yaz esintili geçer. 32 dereceyi gün içerisinde şimdiden görmek umarım yaz çok bunaltıcı geçmez dedirtti. Baharın yaz esintili geçmesi ise akşamın güzelliği... 



ÇİLEK TARLASI

Ama bu sıcakların bir iyi tarafı var elbette ki; keşfetmek... Kış benim için pek iyi geçmemişti çünkü. Çok fazla dışarı çıkmamıştım. Oysa ki görmediğim yerleri görmek;yaşadığım şehirde turist olmaktı dileğim...Bazen tek başına bazen de sevdiğin insanlarla... Bu hafta sonu ailecek çilek tarlasına gitmiştik; fotoğraflar oradan. Çilek tarlası etkinliğini tavsiye ederim. Bu çilek tarlası için araba ile yarım saat yol aldık. Son üç yıldır bir türlü fırsat olmuyordu gitmek. Hani özenmiyor değildim yani. Topraktan kendi ellerimle topladıktan sonra hormonsuz ve taze çilek yemek; dalından yemek... Şehir hayatı ile birlikte topraktan uzaklaşırken meyve ve sebzelerinde doğal halini unuttuk zamanla... Değerini de belki de... Adana; sarı sıcak renginde;  turunçgil ve pamuk tarımında kendini belli etse de aslında tüm meyveler için bir cennet. Seyhan gölünün hemen kenarındaki bu köye doğru yol alırken manzaranın güzelliği bir kenara bu kadar yakın iken nasıl daha sık gelemedik soruları; zamanımız olmadı ki cevabında bir parantez açtı kendine. O parantez belki de hayatın özeti. Sürprizler ya da mucizeler beklerken kaçırdığımız hayatın parantezi. 

İki gündür evde çilek kokusu hakim. Marmelatlar ve reçeller hazırlanırken darısı vişne reçeline diyorum. Ancak yaylaya gitmek için biraz daha zaman var. Yaşamda alışkanlıklarımız bir çerçeve çizse de renklendirmek biraz bizim elimizde. Öğreniyoruz... Her gün; her an zamanın her diliminde.  Sevin Çokum alıntısı ile; "Öğrenmenin yaşı yoktur. Bittiği, durduğu yer yoktur." yazımı sonlandırırken Mayıs ayı çok tüm renkliliğiyle; keşiflerle bol kahkahalarla geçsin dileğiyle... (Bu ara Mazi Kalbimde Yaradır/ Dilek Türkan çok sık dinlemeye başladım yeni yeniden... Sizlerde dinlemek isterseniz oldukça iyi bir yorumlama...)



23 Mayıs 2018 Çarşamba

MAYIS YAZA BİR KÖPRÜ OLURKEN


...Yine de yürüdüm, her adım bana yeni bir şey öğretti. Eksilsem de yaralansam da yeni bir şey...(Sevinç Çokum) Notlarım; anlamlı bir alıntı...
           Zamanın kumlarını hakim olmak isterken anlıyoruz imkansızlığını; avuçlarımızdaki kum taneleri birer birer kayıp giderken. Özlemlerimiz artıyor. Pişmanlıklarımız ve geri dönülmez sandığımız hayat kavşaklarında el sallarken ilerliyoruz. Güneş sıcaklığını daha bir haşmetli göstermek istercesine ben de varım demesine aldırmadan yağmuru umut ediyoruz. Yaz demek böyle bir şey sanki. Kışın soğuktan üşüdüğümüz o yollarda gölgeler ararken usulca saklanıyoruz, akşam serinliğine. Akşam serinliği gecenin koyu lacivert rengine uzanırken; çocukluktan kalan bir alışkanlıkla yıldızlara uzattığımız ellerimiz büyümenin verdiği o inanılmaz gerçeklikle geri çekildiğinde anlıyoruz. Yakın görünmesi bir aldatıcılık. Sayamayacağımız zaman dilimine sıkıştırılmış izleyiciler onlarda. Tüm düşmelerimizi görmüş ayağa kalkmak için var gücümüzle mücadele ettiğimizin habersiz izleyicileri.

         Mevsimlerin dili olsa yaz ; tüm neşelerin ardındaki o derin hüzünüm ben derdi herhalde. Görünenin ardındaki o ince anlam. Mayıs ayı hızlıca akarken düşünüyorum. Haziran, Temmuz ve Ağustos derken avuçlarımızda tutamadığımız zaman akacak ve gidecek; rüyanın sonundaki gerçeklikler hafif bir tebessümle çıkıverecek karşımıza. Bir yaz rüyasıydı ile başlayan cümlelerimiz yarım kaldı diyeceğiz. Ben de o rüyanın içinde yaş alanlardan olacağım. Büyümek ve yaş almak arasında o ince çizgide sevdiğim ve sevmediğim şeylerden bir tanesini daha anlayacağım.

        Sahur zamanı insan şehri izlerken ne çok düşünüyormuş. Şehrin kalabalığına bir mola verdiren, aydınlığa kavuşacağı zamanı sabırla beklerken gecenin dili ayakta. Gerçekten dinleyenlerle konuşmakta. Aniden gelen rüzgar yasemin kokusunu hatırlatıyor. Bahçelerde bir köşeye sıkıştığını düşündüğümüz o güzel kokulu efsanevi çiçek duvarlara ulaşarak kendisini hatırlatırken sabah oluyor. Kahve fotoğrafı bana kahve eşliğindeki sohbetlerimi özletti. Bu yıl çok güzel sunumlar ile Türk kahvesi hazırlayan arkadaşlarıma not: kahve içmek sizlerle ayrı bir güzel...