Zamanın hangi diliminde olursa olsun daima size eşlik eden bir müzik vardır... Hareketli, hüzünlü ve belki de hiç bilmediğiniz bir dünyanın kapısından içeri girmenizi sağlayacak bir melodi. Zihninizde dönüp duran ve o güne devam etmenizi sağlayacak olan sözsüz bir incelik... Sözcüklerin ağırlığı olmadan bir rüyayı dilemek.
Rüyaların yol göstericiliğine daima inandım. Küçük yanılsamalarla olsa da. Kalp ve akıl arasındaki o tüm yolculuklarda birkaç nefesten de öte hayat kesitlerinde olan rüyalar. Her işaretin bir anlamı olduğuna inansam da üç noktanın rüyaları sembolize ettiğini düşündüğüm çok zaman oldu. Üç nokta; tamamlanmamış cümlelerimizin ve sıralayacağımız birçok nedenin yerine koyduğumuz sırlarla dolu o işaretti.
Fotoğraf, okuldan çıkarken gördüğüm manzara; son zamanlarda bahar güneşi sıcaklığını gösterirken;portakal çiçeklerine hazırlanıyor sokaklar. Kuru ağaçlar mevsimi yerini yeşil zemin üzerinde yol kenarlarındaki o sarı ve beyaz papatyalara bırakıyor. Bahar kışın hüznünü kalbinin derinliklerine gömerken yaz mevsiminin rüyasına hazırlıyor sanki. Yaşamın her yerde ve her şekilde hadi koşmak istiyorsan koş, sevmek istiyorsan sev, umut etmek istiyorsa et dediği o mevsime!
Biliyorum tek bir dünya yok; her insan kadar dünya ve her insan kadar hikaye var. Hikayenin neresinden başlanmış olunursa olsun anlamı olan her bir detay kalbimizde umarım güzelliklere bir kapı açar. Umudun ve sevginin bir tebessümde yansımasını görmek dileğiyle...