13 Temmuz 2021 Salı
MADAM BOVARY
1 Mayıs 2021 Cumartesi
DÜNYA OKULU/SALMAN KHAN
Herkese, her yerde ücretsiz eğitim... Sizce mümkün olabilir mi? Toplumun her kesiminden bireylere dünya standartlarında bir eğitim sunmak; Khan Academy'nin amacı bu. Bir öğretmen olarak daha doğrusu atanamayan bir bilişim teknolojileri öğretmeni olarak dünyadaki eğitimi, eğitime sunulan yenilikçi düşünceleri, alternatif seçenekleri elimden geldiğince takip etmeye çalışıyorum. Artık geleneksel eğitim ile geleceğe bir bakış pek de mümkün görünmüyor. Dünya teknoloji de çok büyük adımlar atarken ülkemizde de eğitim ve teknoloji hala ilerleme konusu ve ne yazık ki hala temel sorularla boğuşuyoruz. Kitaptan bir alıntı paylaşmak istiyorum. "Teknolojiyi değiştirip öğrenme yöntemini aynı tutarsanız, kötü uygulamaya iyi para harcıyorsunuz demektir…Sınıfı yeniden şekillendirmediğiniz sürece, ipad bir sınıfta öğrenme aracı değildir.(sf.108)" Dünya Okulu kitabı yazarı ve Khan Academy kurucusu olan Salman Khan bu kitapta Khan Academy'nin kuruluş aşamalarını ve son durumda gelinen noktayı anlatmakta. Kitap dört bölüme ayrılmış; birinci bölüm olan Öğretmeyi Öğrenmek, ikinci bölüm Parçalanmış Model, üçüncü bölüm ise Gerçek Dünyada son olarak dördüncü bölüm de kitaba adını veren Dünya Okulu bölümü.
Bir eğitimciden daha çok meraklı bir okuyucu motivasyonun da kitabı okudum ve bitirdim. Bu kitabı okumanızı tavsiye ederim. Öğrenme ve büyük adımlar atmak konusunda hevesli aslında farklı soruların cevaplarını arayan, sorgulayan ve önemli noktaları görerek geleceğe yön vermek isteyen herkes okuyamalı. Nitekim eğitim dünyasına farklı bir soluk getiren Khan Academy kurucusu da; aslında eğitimden farklı bir alanda çalışırken kuzeni Nadia'nın matematik dersindeki (şunu da belirtmekte yazar; Nadia son derece başarılı da bir öğrenci) bir sınavdan aldığı düşük not neticesinde matematiğe olan isteği kırılınca ona özel ders vermek ile eğitim dünyasına girmiştir. Nadia ile farklı eyaletlerde yaşadıkları için özel dersleri belirli bir süreye bağlı olmadan iki tarafında uygun olduğu zaman dilimlerinde isteğe göre gerçekleştirmişlerdir. Derslerin ünü yayıldıkça özel ders almak isteyenlerin sayısı artmış yazar; farklı zaman ve farklı mekanlardaki öğrencileri için dersler kaydetmeye başlamış ve bunları Youtube'a eklemiştir. Bir site kurmuş bu site temelde oldukça basit olmasına rağmen öğrencilerin başarı motivasyonlarını artırarak herhangi bir bekleme zorunluluğu olmadan konuları da çalışma imkanı vermiştir. Tabi sonraları bu site geliştirilmiş; ücretsiz olmasının sebebiyle bağış ile ilerleyen bu Academy'e Bill Gates gibi önemli bilim insanları da yatırım yapmıştır. Yazar, dünyanın her yerinden mektup, e-mail aldıklarını teşekkür edildiğini de bildirmeyi ihmal etmiyor.
Kitapta geleneksel eğitimin; Hayatı boyunca öğrenci pasif olmayı-düzgün oturmayı, bilgiyi alıp papağan gibi tekrarlamayı-öğrenmiş. Şimdi tümüyle etkin olması, zorlandığı yerleri kendi teşhis etmesi ve aktif biçimde bunların çözümlenmesini sağlanması isteniyor.(sf.53) şeklinde belirtiliyor. Bu cümlelere katılmamak elde değil; X,Y,Z kuşağı derken bu kuşakları aynı yöntemlerle eğitime dahil edip onlardan başarmalarını istemek adil gelmiyor. Hatırlıyorum da 40 dakikalık derslerin bitiş zamanı için saate bakmaktan kendimi alamazdım. Dersin son dakikaları geçmek bilmezdi. Peki ne yapılmalı? Yazar bu soruya adeta cevap verircesine; Öğrenciler aktif olarak ele almaya cesaretlendirilmeli. Bilgiyi yalnızca almakla kalmamalıdır; bir şeyin nasıl olduğunu kendi kendine keşfedilmelidir. Bu elde edinilecek çok değerli bir alışkanlık çünkü modern iş dünyasında kimse size hangi formülü kullanacağınızı söylemiyor; başarı, problemleri yeni ve yaratıcı biçimlerde çözmekte yatıyor(sf53) iş dünyası denilen olgu benim için düzenli olmasa da okul sonrası bir anda kendinizi büyük bir kalabalıkta, koşturan insanlar arasında ne yapmanız gerektiği sorularıyla baş başa buluyorsunuz. Öğretilen teorik bilgilerin uygulanma aşamasına geçmek bu kadar uzun sürünce o bilgilerin unutulma durumu da oluyor. Pandemi de gördük ki geleneksel eğitim anlayışı ile eğitim sistemimiz sürdürülemez. Ya da bu anlayışa yenilikçi yamalar yapılarak temel problemler göz ardı edilemez. Yine yazarın belirttiği gibi; "Bugünün dünyasının yaratıcı, meraklı, kendi kendine yönlendirebilen, ömrü boyunca yeni şeyler öğrenebilecek, yeni fikirler bulup bunları uygulanabilecek bir iş gücüne ihtiyaç var.(sf.74)"
Yazar eğitimin asıl önemli görevinin; çocuklara nasıl öğreneceklerini öğretirken onları öğrenme isteğine yöneltmek, merakı beslemek ve onları cesaretlendirmek olduğunu tavsiye ediyor. Hayal ettiği dünya okulunun ise teknolojiyi kendi başına bir değer olarak değil, kavramsal bilgiyi artıran, kaliteli ve güncel eğitimi taşınabilir yapmak olduğunu söylüyor.
Evet, ülkemizde hala internet altyapısı
problemleri, akıllı tahta ya da bilişim
laboratuvarları sıkıntıları var. Ancak
gördük ki teknoloji tek başına bir ders
veya bir nitelik değil. Bilgi çağında,
zorunluluk ve her ders için ayrı ayrı
öneme sahip.
Şimdilik yorumlarım bu kadar. Sizlerin de
yorumlarınızı beklerim...