pazartesi sendromu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
pazartesi sendromu etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

23 Şubat 2020 Pazar

PAZARTESİ SENDROMU?


            
Taşıyabileceğinden fazla yükler yüklenmek... Hayatın şartları belki zorunluluklar belki de çevre baskısı; hangi bahane ya da hangi gerçek. Manevi açıdan insan zorlandığında umuduna sarılıyor. Boğazım ağrısı, ses tellerimin acıması derken yollardayım. Saat 6.30 da uyanıp; 8'deki derse yetişmeye çalışıyorum. O saatte canım bir şey istemediğinden elma ve muz ile güne başlayıp yanıma öğle arası için sağlıklı atıştırmalıklar alıyorum. Öğle arası 40 dakika; her gün 6 saat dersim var haftada 22 saat. Bu hafta dördüncü haftam olacak. Gün saydığımı fark ettim. Mart ayını geçirip bırakmayı istiyorum. Okulda 1.5 yıldır kadrolu bilişim öğretmeni olmadığı için ücretli öğretmenler ile süreç devam ettirilmiş. İlk hafta oldukça zorlu geçti benim açımdan geçen yıl mayıs-haziran ayında görev aldığım okul oldukça uzaktı ama benim yaşıma en azından yakın öğretmenler olduğu için ders dışında öğretmenler odasında daha rahat hissediyordum. Ama bu okul merkezde olduğu için yaş ortalaması 45 ve üzeri... Özellikle yaş durumundan zorunlu bir şekilde emekli olma durumu olmasalar daha da çalışacaklarını düşünüyorum. Yani kuşak farkını belirgin bir şekilde hissettim. Tüm angarya işler bana yüklemeye çalışılması bir yana ücretsiz bilgisayar tamircisi geldi durumu hiç hoşuma gitmedi. Bilişim Teknolojiler öğretmeni olarak bilgisayar tamir işlerinden gerçekten anlamam ki mezuniyetten bu yana benden öğreniyorum. Teknoloji her an her saniye gelişiyor ve farklılıkları ile bir adım öncesi eski kalıyor. Ama tabi açıklamak imkansız; dersimi anlatayım sürecimi tamamlayayım ve maaşımı alayım diyorum ki gerçekten maaş anlamında ihtiyacım vardı. KPSS ücreti, mart ayında yökdil sınavına gireceğim; DGS aslında sınavlara gidecek maaşım :( Belirli bir yaştan sonra aile desteği olmadan da kendi masraflarımı karşılayabilmek en büyük dileğim oluyor bu arada okuduğum ikinci ve üçüncü üniversite harçlarını da unutmayayım. Notlarım bekleyiş ve tamamlanma bekleyen süreçlerle dolu...
Yorgun hissediyorum; bilgisayar sınıfı olmadan bilgisayar anlatmak çok zor çünkü; 45 kişilik sınıflarda ki çocuklar da haklı sıkılıyorlar aktif bir şekilde bilgisayar üzerinden dersleri öğrenmek istiyorlar. Bilgisayar sınıfında 18 bilgisayar olmasına rağmen virane bir halde; arşiv ihtiyacımız vardı zaten bu bilgisayarlar öğrencilere yetmezdi denilmesine mi üzüleyim; yazılı yapmak için kağıt parasının da kendimin vereceğine mi; aldığım maaş bereketli olsun diye dua ediyorum. 
Pozitif enerji ile dolmak isteğim :) Bu ara yollarda müzik listem oldukça çeşitlendi. 
CAFI feat. Mark Eliyahu-Alegria dinlemekten sıkılmadığım bir müzik... 
Güzel bir hafta olsun; bol bol mutlulukla ve kahkahalarla...

26 Mayıs 2019 Pazar

GEÇMİŞ HAFTA HAKKINDA


        Uyumayı özledim... Öyle ki kesik kesik uyumaktan kaç saat uyuduğumdan emin olamıyorum. Sanırım yaz mevsiminin başlaması  benim için bayram sonrası olacağı için haziran ayının bir an evvel gelmesini istiyorum.




       Fotoğraf yol notlarından... Sabahları 6'da uyanmak ve eve ulaşmak 2 saatimi aldığı için düşünmek bir çeşit alışkanlık oldu . Gelecek kaygısı , sınavlar bitmeyen cümleler, alışkanlıklar ve insan ilişkileri ... Düşünmek kolay olmayan bir alışkanlık...Şu aralar benim için daima önemli olan vefa duygusunun içinin boşaldığını düşündüğüm için anlamaya çalışmıyorum . Anlamak da kişiye yüklenen bir sorumluluk çünkü . Bu sorumluluğu bireysel olarak almaya çalışmak anlamsız geliyor. Aklımda bir söz "Ne kadar anlatırsan anlat kendini karşıdakinin anladığı kadarsın..."

    Bu cümledeki haklılık bir yana zamanın perdesini kaldırdıkça karakterin oturması ile musahamanın da sınırının olduğunu anlamak... Hayatınızda sizi yoran insanlardan uzak durun; yorduğunun farkında olmadığını yapmacık unsurlarla birleştirip kendi sebeplerindeki bencilliklerinde aklayarak size yük bırakmak isteyenlere gösterdiğiniz hoşgörü zamanla arsızlık olarak karşınıza çıkıyor çünkü ne diyelim ... Kendilerini gördükleri  dev aynasından vicdanlarının sesini unutmak da bir özellik ... 
      
      Saygıyı sözlük anlamında bırakmadan hayatın alanında uygulayarak yüksek ses ile konuşmanın haklılık olduğuna kendimizi inandırmadan, tebessüm eksik etmeden samimi, kalplerinin güzelliği ile söylemleri doğru şekilde eşleşen insanlarla tanışmak dileğiyle... Pazartesi sendromu başlamadan ben yazılı okumaya devam 😊 Sizin şu sıra hayat temponuz nasıl? Beklerim yorumlamalarınızı...