27 Ekim 2020 Salı

GÜNLÜĞÜME YAZACAK NOTLAR

 


(ADANA SEYHAN GÖLÜ)

"Eh hepimiz hayatımızı kazanmak zorundayız."
"Öyle" dedi Tom. "Ama keşke başkasının hakkını almadan kazanmanın bir yolunu bulsaydın."(Gazap Üzümleri)
Büyümek mi zor büyürken değişen özelliklerimizi hayata uydurmak mı? Yaş sınırı denilen evrelere ne çabuk geldim bazen bende sorguluyorum ama sanırım haklılar. Henüz 30 olmadım ama çok sevdiğim birisi 30 yaşından sonra hayatı daha iyi anlayacak 35'inden sonra aman ben bunlara mı üzülmüşüm diyecek ve gerçek aydınlanmayı ise 40 yaşında yaşayacaksın, demişti. Gülümsemiştim. Çünkü hayal ettiğim; hayatta sayılar değil huzur ve mutluluk olacaktı. Yaşlanmak sadece yaş almak olacaktı. 

Büyümenin o hızlı akışında yüzümdeki çizgiler; saçımdaki beyazlar beni bir gülümsemeye sevk edecekti. Planlamalarım pek iyi gitmiyor; hayatım boyunca düzenli ders çalışan birisi olamadım biraz sıkıldım biraz da dersi derste öğrenen insanlardanım evet  ancak sorumluluklarımı ödevlerimi verilen projeleri en iyi şekilde yapmaya çalıştım. Elimden gelen bütün çabayı gösterirsem; dürüst olursam hayallerim gerçek olur sanmıştım. Aslında sıradan biraz da basit hayallerdi... Geldiğim noktaya bakıyorum; Atanamayan bilişim öğretmeni, adalet bölüm mezunu ve çocuk gelişimi ikinci sınıftayım. Aradaki yüksek lisans durumunu anlatmıştım aslında. Tezimle elimde kaldım. Evraklarımı dahi teslim etmeye üşenen danışmanım unvanını artırmış; birisinin hayatını nasıl etkilediğini umursamadan muhtemelen aklına dahi gelmeden... Merak ediyorum; tek bir harf öğrettiğin herhangi bir insanın o harf sonrası cümle kurabilmesi mutlu etmez miydi? Ben ve bencilliğin ortasında vicdan, empati sorumlulukları olmadan insanı değerlerimiz ayakta kalabilecek midir? Öğretmen olmanın büyük bir sorumluluk getirdiğine inandım; öğretmek , ezberletmek olabilir ve kalıcılığı? Onun hayatına etkisi? 

Akademisyenlik yapmak hayalini kurmak bile listemden sildim artık o kadar bir kötü hissettiriyor. Yakın bir arkadaşım yüksek lisans döneminde; online derslerde öğretmenin gerekirse 9 saat çalışılıp makaleler okunup; rapor hazırlanıp dönemin geçiş sürecini anlatırken dersleri sadece kendisinin!! değil; çalışılıp öğrencilerin de anlatacağını söylediğini bu yüzden zorlayıcı olduğunu belirtti. Hatta öğretmen olarak ders anlatmak zorunda değilmiş. Şu duruma katılmıyorum yeni başlayan bir öğrencinin yaşı kaç olursa olsun öğrenme hevesini kırarcasına hadi anlat dedikten sonra kibar hakaretlerle diğer  öğrencilerin arasında rezil etmenin nasıl bir manası var... O kişinin gururu yok mu!!!


Eğitim ve öğretim öğrenci odaklı olmalı öğretmen rehber olmalı derken bunun kastedildiğini düşünmüyorum. Eğer bilinmeyen bir yolda ilk ışığın yakılmazsa o kişi kendi ışığını da kaybetmez mi... Bu arada müthiş derecede şuna alıştırılmaya çalışıyoruz. 14 yaşındaki çocuğumu pandemi döneminde Anadolu lisesi sınavlarına hazırladım; 3 yaşındaki çocuğuma bakıyorum kimse bana zamanım yok demesin. Kocam İngilizce öğrenmeyi kafasına koydu ne yaptı ne etti her an kulağında kulaklık İngilizce çalıştı. Ne mi oldu; yabancı dil sınavından 75 aldı. Tebrik ediyorum eşinizi ama o arkadaşım harika bir bölüm bitirdi onunla aynı sınıfta aynı sınavlara girdik ve şu an işsiz diye o kadar çok üzülüyor ki; tek bir durumla uğraşmıyor ki kendimi de düşünüyorum bende tek bir işle uğraşmıyorum. Robotik kodlama sertifikam geçen ay geldi, KPSS açıklandı memuriyet puanı olarak 80 puan aldım muhtemelen atama için yine yetmeyecektir. Yakın zamanda çocuk gelişimi vize sınavları başlayacak ve aralık ayında yökdil sınavına gireceğim unutmadan İcra müdür ve müdür yardımcılığı sınavına ilk kez bu yıl giriyorum. Not tutmak bile günlerimi aldı. Yazılı sınav sonrası mülakat sınavı ve bu arada ücretli öğretmenlik dahi çağırılmadım. O arkadaşım özel sektörde dahi şu sıra iş bulamıyor; stres ve baskı altında hayatındaki eğitim kalitesini yükseltmek için başladığı yüksek lisansta bu şekilde üzülünce benim de yaşadıklarım aklıma geldi. Ders döneminden 4'lük sistemde 3 üzerinden geçtim tez ise yazdıklarım, okuduklarınız... Yorgunluklarımız artık hayal kırıklıklarına karışırken; merhamet ve anlayış hayatın her alanında olmalı diyorum. Kişi geçtiği zorlukları çok çabuk unutmaya meyilli demek ki... Yaşadığı zorlukları başkasından çıkarmaya niyetli. Zorlamak bir alanda o kişi üzerinde olumlu etki yapmaz. Evet zor ama okuyacaksın anlatacaksın demek yerine sevdirmek bence daha önemli. İnsan sevince yaşadığı zorluk zorluk gelmez. Günlerce yazdığım tezin bölümleri için kapılarda beklediğim e-maillerime dönüt alamadığım için ben sana böyle mi söylemiştim düzeltmemişsin diye odada diğer öğretmenler önünde hakarete uğradığımda bu süreç böyle. Hocanın kapısından ayrılmayacaksın hatta ayak işlerini yapacaksın denildiği çok oldu. Egolar üzerinde uzun yazardım ama arkadaşımın üzüntüsünü görünce onda bana söylenenlerin söylenmesi; bilmiyorum. Böyle olmamalı... Keşke insan önce insan olduğunu unutmasa...

IG:@camdanduslerblog

Youtube:post-it notlar

23 Ekim 2020 Cuma

NEVER HAVE I EVER



               Bir dizi önerisi gelsin mi? Ama üzmesin, fazla da yormasın hatta güldürsün. Öyleyse...Uzun zamandır beni hem güldürecek hem de eğlendirecek bir dizi arıyordum. İşte tam bu arayıştayken NEVER HAVE I EVER dizisini izlemeye karar verdim. Biraz önyargılıydım ama ilk bölüm dışında ikinci bölümü de izleyip devam edip etmemeye karar verecektim ki; ilk sezon 10 bölüm o kadar çabuk bitti ki ama ikinci sezon da olmalıydı keşke dedim.

    Ön yargımın ilk sebebi klasik Amerikan gençlik dizilerinden mi acaba? sorusu idi. Çünkü tekrarlanan sahneler, tahmin edilebilir sonuçlar izleyici de ekrandan alıyor. Diziyi izlemeye başladığımda bölümlerin akıcı olması bir yana izleyici de yormadan bilmemiz gereken şeyleri anlatıcı kullanarak hızlı bir şekilde anlatması ilginçti. Bu arada uzun zamandır Hint Filmleri de izlemediğim için gerçekten güldüğüm bir dizi de oldu. Yer yer Hindistan kültürünü de hissediyorsunuz hatta kendi adetlerini düşünmeleri ince esprilerin olması çok güzeldi. Kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim.

   Gelelim konumuza; Never Have I Ever dizisi lise ikinci sınıf öğrencisi olan Devi'nin hikayesini konu ediniyor. Ailesi Hindistan'dan ABD'ye göç etmiştir. Lisenin ilk yılında Devi'nin yaşadığı üzüntülü olay onun herhangi bir fiziki sebep olmadan belden aşağısının felç kalmasına sebep olmuştur. İkinci sene geldiğinde ise Devi kendince bazı kararlar almış; senenin güzel geçmesi için elinden geleni yapmaya çalışacaktır. Aldığı karar bu yönde olsa da Devi öfkesine bir türlü hakim olamadığı için kendisini oldukça sıkıntılı durumlar içinde bulmaktadır. Devi(Maitreyi Ramakrishnan) zeki bir kız olması; uyum sağlamak ve gelenekler ile ilgili olan sorularu ve hatta sorunları ile tatlı bir lise öğrencisi. Kimi zamanda kızmadım değil hani. Devi'nin iki arkadaşının ona destek olması ve Devi'nin yaptığı hatalara rağmen arkadaşlıklarına devam edip değer vermeleri anlamlıydı. Gerçek hayat olarak bakarsam arkadaşlıkları bitebilirdi de kuvvetle muhtemel. Dizimizin aşırı kaslı ve yakışıklı popüler çocuğunun Paxton'un(Darren barnet) da farklı bir derinliğinin olması Devi'nin baş düşmanı olan bir diğer zeki karakterimiz Ben'in sevimliliği (Jaren Lewison) ve klasik sezon finalinin yerine ince ve hassas bir finalinin olması ile ikinci sezonu bekliyorum.

Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...

IG:@camdanduslerblog

Youtube:post-it notlar

16 Ekim 2020 Cuma

EN İYİ AT KILI FIRÇASI?

 

Sonbahar ruhu; benim için daima yapmam gerekenler, yapmayı düşündüklerim ve yapamadıklarım şeklinde üçe ayrılır. Bu üçe ayrılma belki de zamanın kumlarının avuçlarımdan kayıp gitmesi ile ilgili. Zamanın şehirlere yansımasıyla... Lefkoşa'da iken kum saatindeki o kumların hiç akmadığını hissederdim; birer birer akan kumlar bana inat yaparcasına günleri saydırırdı. Yorucu olduğunu düşünürdüm. Şimdi ise zamanın su gibi aktığı devre daha yorucuymuş diyorum. Böyle zamanlarda sevdiğim kokuların yanı başımda olmasını istiyorum. Bu kokuların başında da lavanta geliyor. Doğal kokuları ve yağları çok seviyorum. Yasemin, nane, lavanta beni onların arasında bırakın :) 





Sevmemin yanında lavanta yağının oldukça faydaları da bulunmakta. Baş ağrısını; stresi, uyku problemlerini ve  mide bulantılarını hafifletici etkisine, saç bakımına(saç derisini besleyerek daha parlak ve canlı bir görünüme) kadar bu faydaları saymakla bitmez.



At kılı fırçasının faydaları ise;

1.Kan Dolaşım Hızını Arttırmaya Olanak Sağlar
Uygun kıl yapısı sayesinde cildinize zarar vermeden kullanım sağlar. Cildinizi bu ürün ile kuru fırçalamak bölgesel kan dolaşım hızını artırmaya olanak sağlar.

2.Sağlıklı Yaşam
Doğal at kılı fırçası düzenli ve doğru kullanıldığında selüliti en aza indirmeye yardımcı olur. Sağlıklı ve dengeli beslenme, egzersiz ve yogayla vücudunuzu her gün hareket ettirerek selülitleri azaltabilirsiniz. Sürekli hareket halinde olan vücudunuz günlük yaşantınızı da olumlu etkileyecektir.

3.Ciltte Ölü Tabakayı Temizler ve Nefes Almasını Sağlar
Kuru cilde uygulanan at kılı fırçası ile cildiniz daha parlak ve daha sıkı bir görünüme kavuşacaktır. Bu işlem sırasında ölü cilt tabakası atılarak vücudun nefes almasını sağlar.

4.Enerji İçerir
Güne başlangıç sırasında yapacağınız bu işlemle uyanmanızı kolaylaştırarak vücudunuzdaki enerji hissedebilirsiniz. Sabahları uyandığınızda birkaç dakika kuru cildinize uygulayabilirsiniz
Özel yapısı ile hazırlanan at kılı fırçası stresi azaltarak vücudunuzda rahatlatıcı ve yatıştırıcı bir etki oluşmasını sağlar.
      
       5.Stresinizin Azalmasını Sağlar

Özel yapısı ile hazırlanan at kılı fırçası stresi azaltarak vücudunuzda rahatlatıcı ve yatıştırıcı bir etki oluşmasını sağlar

                                               
        Bu ikili son zamanlarda sevdiğim ve kullanmayı alışkanlık haline getirdiğim ikili. Lavanta yağının güzel ve stresi azaltıcı etkisi ile kan dolaşımı hızlandıran at kılı fırçasını indirimde iken almıştım. İndirim olmadan da almak cidden artık imkansız gibi geliyor. Neredeyse 300 TL den fazla olan çeşidi olduğu gibi yüz de yüz doğal at kılı fırçası mı emin de olamadığımız çeşitli at kılı fırçaları var. Ben 59 liraya satın almıştım ama şu an baktığımda 85 liraya çıkmış. 
   Kendinize beş dakika ayırmak tüm yoğunluklar arasında aslında güzel bir terapi gibi. At kılı fırçasına lavanta yağı damlatıp kullandığımda olumlu özelliklerin oldukça fazla olduğunu gördüm. Öncelikle cildin nefes almasını sağlarken ölü tabakanın atılmasını da sağladı. Ciltteki batıkları da azaltırken kan dolaşımını artırdığı içi küçük çatlakların da azaldığını gördüm ve sert bir fırça değil. Tek olumsuz yanı benim için fırçanın kıllarının dökülmesi oldu.
Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...

10 Ekim 2020 Cumartesi

ROBOT KİTİ AÇILIMI

Yüz yüze alışveriş yapmayı özledim... Uzun zamandır pazara dahi giderken oldukça dikkatli davranmaya çalışıyorum, kalabalık ortamlardan uzak duruyorum, koronavirüs yüzünden. Çoğu insan hala çok dikkatsiz bunu belirtmek isterim ki maske takmamayı geçtim herhangi bir meyve tezgahında hop itekleme, yer kapma yarışına giriyorlar kendi kendilerine. Online alışverişleri artık böyle olunca mecburen yapmak zorunda kalıyor insan. 
Geçen Mart ayında bir öğrencimin teknolojiye olan ilgisini görüp o zamandan sipariş ettiğim Solar kit Nisan ayında gelince dolabımda saklamışım; olur ya herhangi bir okul dönüş zamanı Haziran ayı gelmeden olursa öğrencime veririm düşüncesiyle. Ne yazık ki dönüş olmayınca tüm yaz acaba ben mi yapsam derken geçenlerde yapmaya karar verdim. 

Kutu deforme oluş bir şekilde teslim edilse de ürün parçaları eksiksizdi. Kutunun üzerinde oluşturabileceğiniz 6 çeşit tasarım resmi bulunmakta.



Küçük bir güneş enerjisi paneli ve bağlantı için birkaç tel bulunmakta. Ayrıca robotun motor parçalarını siz birleştiriyorsunuz.


Ne yazık ki Türkçe dil desteği olmadığı için resimlere bakarak anlamaya çalışıyorsunuz. Aslında ilk kez benim deneme yapmam güzel oldu. Öğrencilerimin tek başına zorlanacağını düşündüğüm bir set olduğunu gördüm. Teknoloji çağından daha da öteye doğru yol alıyoruz. Telefonlar, laptoplar, akıllı saatler, tabletler hayatımızın bir parçası değil de adeta hayatımızın tamamındalar. Kodlamaya, makinelerin kullanım yöntemlerinin yöneticisi olmaya ilgi duyan özellikle 11-14 yaş aralığında çok fazla öğrenci var. Branşım Bilgisayar ve Öğretim Teknolojileri Öğretmenliği olsa da derslerimiz 5 ve 6.sınıflarda zorunlu ve saatimiz çok az; ataması ise neredeyse yok. Dünya bu kadar teknolojik anlamda ilerlemişken her kademeye zorunlu olsa dersimiz güzel olacak da işte... 
Bu yaz robotik kodlama, aurdino sertifikası da aldım ki en önemli etken özel okulda çalışan arkadaşlarımın robotik kodlama tasarımlarının gerekli envanter desteğinin sağlandığı dersleri gördüğüm için. Çocuklarında ilgisini gördüğümden kendimi geliştirip devlet okullarında en az maliyetle de olsa uygulamalar yaparak yalnızca teknoloji dünyasında kullanan değil de tasarlayan olmalarını sağlamak istedim. 
Bu sette parçalar birbirine tam olarak oturmadığı ve güneş enerji paneli çalışmadığı için istediğim sonuç ortaya çıkmasa da benim için de bir adım olduğunu düşünüyorum. Umarım tasarım konusunda daha da ilerler sizlerle de paylaşabilirim. 
Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı....

5 Ekim 2020 Pazartesi

ENOLA HOLMES

ENOLA HOLMES


         Uzun zamandır film izleyemiyordum.
 Belki düşüncelerimin yoğunluğundan dikkatimi veremediğimden belki de izlemek istediğim tarzdaki filmleri bir türlü yakalayamadığımdan... Ama bu düşüncemi değiştiren bir Netflix filmi diyorum; Enola Holmes... 

Sherlock Holmes hayranı olarak şunu da belirtmeliyim ki Benedict Cumberbatch evet hayranları çok olsa da benim için Sherlock Robert Downey Jr.'dur. Evet kendisini aşırı karizmatik ve özgüvenli bulsam da Sherlock ruh hali denilen o ruh halini yansıttığını düşünüyorum. O ruh halinin temelden gelen etkileri peki? Peki ya kahramanlar ve olaylar belirgin olsa da onların aileleri... 

Sherlock; zekasını, parçadan bütüne doğru bulmacaları teker teker yerine yerleştirmesi, detayları zihninde tutması ve aslında soğukkanlılığıyla parlaması aile fertlerinden hangisine has bir özellik olmalı? Annesi, babası, bu arada Sherlock'un kendisinden 7 yaş büyük olan abisi Mycroft, belki de kardeşi...Yine bir kitaptan uyarlama olan Enola Holmes'u çok sevdim.
       Milli Boby Brown'u ilk kez izliyorum. 
Stranger Things dizisini duysam da izlemedim ne yazık ki. Ancak henüz 16 yaşında olmasına rağmen verdiği enerji harika.
 Enola karakterinin gerçekliğini izlerken sorgulatmıyor. Tamamen bağımsız bir karakter olan Sherlock'un ailesi olması, küçük kız kardeşinin zekasının onunkiyle boy ölçüşmesi oldukça başarılı. 

 Nancy Springer kitap serisinden uyarlanan Enola Holmes (Millie Boby Brown) filmin odak noktası. Annesi ile izole olmuş bir şekilde yaşarken 16. doğum gününde annesinin ortadan kaybolmasıyla Enola; kendisini büyük bir gizemin ortasında buluyor. 
Evden çoktan ayrılmış olan abileri Mycroft(Sam Claflin) ve diğer abisi Sherlock'un annelerinin kaybolmasını haber aldıktan sonra eve döndüklerinde Enola konusunda oldukça şaşırırlar. 
Anneleri(Helena Bonham Carter) Enola'yı kendisi eğitmiş, zamanın çok ilerisinde ona dövüş sanatları konusunda eğitim verdiği gibi akademik yönden de onu mükemmel hale getirmiştir. 
Mycroft bu durumdan hoşlanmaz ve onu dönemin kadın erkek eşitsizliğinde gerçek bir hanımefendi!!!! gibi yetişmesini sağlamak için okula göndermek ister. Sherlock ise tam bir umursamaz tavır takınır bu konuda ancak filmin sonunda birkaç cümlesi bu konuda beni mutlu ettiğini söylemeden geçemeyeceğim. 
Böyle bir okula gitmek istemeyen Enola annesini de bulmak için Londra sokaklarında biraz tehlikeli biraz da hayat dolu bir maceraya atılır.
                    
 Enola annesi tarafından insanlar ne derse desin hatta ne dayatılırsa dayatılsın kendisi ve ne olmak istediği konusunda eğitilmiştir. Kendi kararlarını alırken annesinin de öğretilerini sorgulayarak vicdan ve zeka aslında kalp üçgeninde harmanlanmış bir karakter.

 Sherlock'tan önce gizemin ipuçlarına ulaşması da aslında onun ne kadar zeki ve iyi bir dedektif olduğunu gösteriyor. Dönemin o bildiğimiz kadınların yalnızca mükemmel bir eş konusunda eğitilmesi gerektiği inancını taşıyan öğretilere karşı dimdik duran tercihlerini zekasıyla harmanlamayı bilecek kadar iyi bir karakter. Güçlü, aldığı kararların arkasında duran bir erkek tarafından kurtarılmayı beklemeden kendisini kurtaran bu filmin ana kahramanın hikayesi bence devam etmeli. 

All the bright places(tık tık) filminden sonra beğendiğim bu filmi izlemenizi tavsiye ederim. 
Beklerim yorumlarınızı...