28 Eylül 2019 Cumartesi

TEK KALAN FİNCAN


 Eylül biterken...
Sonbahar başlangıcı olan bu ay bu şehirde yaz ruhundadır. Sıcak günün aydınlık kısmında kendisini gösterirken; gece serinliği hatırlatır sonbaharı. Gün bunaltıcı nemden az da olsa uzaklaşmıştır. Eylül bana hiç bitmeyecek bir ay gibi gelse de bitiyor işte... 
Bu aya bir solukta okuduğum Sevinç Çokum kitabından notlar bırakmak istedim. Bu yazarın her kitabı ayrı bir naiflikte; detaylardaki nakış nakış işlenen eski özlemlerle dolu. Benim için çok özel bir yazar. Kelimelerin sadeliğinde senden benden aslında hayatın içinden bir düş bırakıyor yazar. Tek Kalan Fincan kitabı ile... Kitap hakkımda notlarım ise;

"Her fincan içinde sayısız öykü taşır. Kışlık-yazlık evler arasında, bazen bir yerden bir yere taşınırken onları belki eksiklerini fark ederek gazete kağıtlarına sarıp taşımışızdır. Kardeşlerini kaybetmiş, başka bir tabağa eş olmuş fincan ve tabaklar gün gün birikir. Çatlağı var diye uğursuz sayılıp atılan, kırıldığında "Cana gelecek olan mala gelsin!"denilen, sayısız fincan ve tabak...
Kitap alıntılarım:

"Bitti'ler olmasa başlangıçlar aranmazdı. İyisi mi elinizde var olanların değerini bilin..."

"Sonradan ileri yaşlarda kurulan yakınlıkların birtakım kurallarla, olması gerekenlerle yürüdüğünü biliyorum, hatta incitme, darıltma korkusu yüklüdür onlar, ötekinde ise içtenliğin getirdiği doğruları  koymalar, kırılmalar, tartışmalar vardır. Çünkü içtenlik yatar kökünde. Kurallar değil!"

....Bir tanıdık geceleyin şehir görüntülerinden söz ederek;"Şehrin ışıkları yıldızları engelliyor. Artık gökyüzünde yalnızca uyduları görüyor, uyduları yıldız sanıyoruz."demişti. Ne kadar iç burkucu! Artık sanal yıldızlarla oyalanacağız demek ki. Eğer seyrine gerek duyanlar kaldıysa yeryüzünde tabi...(Bu satırları okurken üzülmüştüm. Haklı bu cümleler... Artık yıldızları görebilmek için köye gitmek gerekiyor veyahut yaylaya... Çoğu zaman balkona çıkıp gökyüzüne bakmayı bile unutuyoruz. 
Çok sevdiğim bir arkadaşım derdi bugün kendime ödev verdim geceyi izlemeden gökyüzüne bakmadan uyumayacağım diye... Hayatın alışkanlığında kaçırdığımız anlar geri gelmiyor ki...)

Giderek eksiliyoruz. Her eksilişte bir şeylerin yıkılışı, çatırtılarla...
Etkilendiğim cümleleri olan bu kitabı tavsiye ederim. Samimi, hayatın içerisinde yer alıp da aslında uzak olduğunuzu hissettiğiniz eşyalar(kırılmış, bir parçası kesik kalmış eşyalar), uzaklaşmalar, eski özlemler değişirken hayatın içerisinde yol alırken neleri geride bıraktığımız ve düşüncelerimiz. Kısa bir mola ancak derin bir kitap. 

Şimdiden güzel bir Ekim ayı olması dileğiyle...Beklerim yorumlarınızı..
  INSTAGRAM account: @camdanduslerblog

23 Eylül 2019 Pazartesi

BEAULIS GÖZ KALEMİ



Asansörlü göz kalemleri son zamanlarda bulmak oldukça zor değil mi... Ben çok seviyorum açma sıkıntısı olmadığı için. Kolaylıkla açılmalı beni uğraştırmamalı... Bu alışkanlıklardan vazgeçmemek bana memnun kaldığım göz kalemleri üzerinde devam ettirse de beaulis markasının göz kalemini görünce denemek istedim. Aslında kalan göz kalemi demeliyim. Renkleri ne çabuk bitiyor yahu!!!
Bu yüzden kozmetik alışverişimde farklı markalara yer vermek istedi. Uygun fiyat ve çeşitliliği ile ön plana çıkan Beaulis markasının göz kalemini satın aldım.


BEAULIS GÖZ KREMİ


Beaulis asansörlü 196 numaralı göz kalemi ;
-Özel formülü sayesinde yoğun renk verir, gün boyu kalıcılığını korur; waterproof özelliğe sahiptir
-Göz makyaj temizleyicisi ile bulaşmadan temizlenir

BEAULIS GÖZ KREMİ

Işıltılı kahverengi gibi dursa da gözde ışıltıların çok belirgin olmaması benim için oldukça iyiydi. Koyu kahve ve belirgin siyah renkte göz kalemleri sevdiğim için bu renk hoşuma gitti. Kesinlikle gün boyu süren bir kalıcılığı var; öyle ki inat ediyorsunuz artık bir renkteki etki azalsa mı diye :D Kalıcılık vaadini yerine bu kadar iyi bir şekilde yerine getiren nadir ve uygun fiyatlı ürünlerden. İndirim de bu marka kozmetik ürünlerini görürseniz stoklayın derim sanırım son zamanlarda gördüğüm kadarıyla ufak ufak fiyatlarında artışlar olmuş.
Şimdilik yorumlarım bu kadar beklerim yorumlarınızı...


                                 

19 Eylül 2019 Perşembe

MAYBELLİNE LASH SENSEATIONAL MASKARA


En sevdiğiniz gün? 
Uyandığınız anda günün modu belli olanlardan mısınız? Sanırım iyi uyumuşsam mutlu uyananlardanım. Böyle söyleyince aklıma bir arkadaşım geldi; ne oldu uykulusun diye sorduğumda rüyam da ev yapıyordum. Taşları taşıyordum, tek tek odaları ayarlıyordum insan rüyada yorulunca uyanınca daha bir başka yorgun oluyormuş söylemi geliyor. Haklı aslında kimi zaman rüyalar da yorucu oluyor.
 Bugün güzel geçecek hissi ile uyanınca kullandığım ürünlerden notlar halinde yazılar paylaşmak istedim.
Bir arkadaşımın kozmetik alışverişi sonrası bana   Maybelline Lash Sensational maskarayı kullanmaya başlamalısın dedikten sonra satın almıştım. Günlük maskara pek sık kullanmam hatta hala illa kullanayım dersem Yves Rocher alt kirpik maskarası kullanıyorum. Etkili, doğal bir görünüm sağladığı için. Benim için yeni olan Maybelline Lash Sensational maskara ise kullanım kolaylığı ile farklı bir alternatif oldu.



Lash Sensational Maskara ile tek tek ayrılmış, yoğun ve dolgun kirpikleri ortaya çıkarır. Yelpaze etkili fırçası, kıvrımlı şekli sayesinde kirpikleri uçtan uca yayar ve belirginleştirilmesini sağlar. 1.Adım: Fırçanın iç tarafı ile kirpik köklerine ulaşabilir, en kısa kirpikleri bile ortaya çıkarabilirsin.
2.Adım: Fırçanın dış tarafı ile dış kirpikleri yakalayabilir ve kirpiklere dolgun bir görünüm verebilirsin.



Kupkuru veya çok ıslak maskaralar gibi değil. Kirpikleri tek tek ayırıyor. Güzel tarafı ise topaklanma problemi yapmaması... Kirpik dipleri için kısa olan kirpik uçları içinse uzun kısmı kullanabilirsiniz. İlk uygulamada belirgin bir şekil veriyor eğer kat kat uygulamak isterseniz takma kirpik etkisinde olduğu için daha doğal durması taraftarıyım ben. Ancak çıkarımı biraz zor. Ne kadar çıkarırsanız çıkarın biraz kalıyor gibi hissetseniz de benim sevdiğim bir maskara oldu. İndirimde aldığımda 45 TL gibi bir fiyatı vardı sanırım.

 Kirpiklerim yoğun ve kalın olduğu için ilk katta etkisini göstermesi ile kendisini gösteren bir maskara olduğu için hakkındaki övgüleri hak ettiğini düşünüyorum.
Şimdilik yorumlarım bu kadar beni takip etmek isterseniz 
INSTAGRAM account:@camdanduslerblog
Zamanın kumlarının avuçlarımızdan mutluluklar için dağılması dileğiyle... Beklerim yorumlarınızı...


16 Eylül 2019 Pazartesi

KENDİME NOT

                                       
                                       
                               
          Kendime not... Ne kadar üzülürsen üzül; ne kadar yorulmuş ol en baştan başlamak zorunda kalsan da kalp kırgınlıkların arttığında küçük mutlulukları birleştir ki kocaman olsunlar. Bazen bir mutluluk başka bir mutluluğun parçası olabilir. 
     Hayat yapbozunda kolaylıkla insanların emeklerinin heba olduğunu bir başka parça için yine çalışmak gerektiğini biliyorum. Hazır taslak yazılarım dışında sanırım uzun zaman oldu yazmayalı... Üzgün ve moralsizdim çünkü. Yüksek lisans kaydım silindi. Verdiğim emekler çöp oldu. ALES puanı ve üniversite dil puanı ile kazanarak girdiğim bölüm ve yaptığım proje ufka doğru uzaklaştı. İlköğretim bölümüne isteyerek girmemiştim, ücretsiz olarak okumak ve yaşadığım şehirde okumak istemiştim. Ancak kazandıktan sonra elimden geldiğince çabaladım. Yüksek lisans da danışmanınızın uzmanlığı hangi alanda ise mecburen o alanda yapmak zorunda kalıyorsunuz bu ilköğretim bölümü için geçerli olan. Ben ilköğretim çatısı altında da olsam da bilişim öğretmeni olarak kendi alanımda yapacağımı düşünmüştüm ancak danışmanımın branşı Sosyal Bilgiler öğretmenliği olduğu için bu alanda yapmak zorunda kalacağımı düşünmemiştim. İlk yıl danışmanım bölüm başkanı idi kendisi dönem sonunda başka bir üniversiteye geçince başka bir danışman verildi. Kendisinin deyimiyle başına kalmıştık sadece 2 öğrenci olarak. Diğer öğrenci atanmış bir öğretmen olduğu için pek ilgilenmedi aslında okulun mezunu olduğu için daha rahattı sanırım. Bana gelince nelerle uğraşmadım ki; normalde 7 ders alınıp tez dönemine geçilmesi gerekirken ben danışmanın yaptığı hata yüzünden 8 ders aldım hem de aldığım dersi bir kez daha alarak bu arada geçtiğim ders anlamışsınızdır.(Bu durumda bile beni suçlamaktan vazgeçmedi; ben dikkat etmeli vaktinde uyarmalıymışım onu) Yarım dönemim uzadı(uzayınca harç parası ortaya çıkıyor). Boşu boşuna... Uygulama için kendi kendime sıfır yardım ile eğitim cd si hazırladım. Türkçe kaynak sıkıntısı yaşayarak yabancı kaynaklardan kod ezberleyerek. Sonuçta mali destek dahi almadan kendi gücümle oluşturduğum projeyi 6.sınıf öğrencilerine uyguladığımda çok mutlu olmuştum. Bilgisayarı eğitimde kullanmak güzel gelmişti. Gelelim 2018 yılına... Eylül ayında uygulamayı da yaptım artık bana dönüt verip bitirmeliyim dediğim de bu dönem bitmez ben şehir dışına gidip geliyorum dediğinde anlamalıydım tezimi bitirmemi sağlamayacağını... Bana dönemde sadece bir kez dönüt verdi.Yolladığım bölüme baktınız mı diye sorduğumda daima bakmadığını yoğun olduğunu söylerdi. 2019 yılına geldiğimde ise kulak zarım patladı; oldukça berbat günler geçirdim sağlık açısından. Nefes alamama problemleri cabası ile küçük bir ameliyat geçirdim. Şubat-Nisan ayı boyunca bilgisayarımı elime bile alamadım. Mayıs ayında ise çok zorlandığımı söylesem de ücretli öğretmenlik bana nefes aldırdı aslında. Çünkü öğretmen olduğumu ara ara unutuyorum. Garip geliyor sanırım insan zamanla işsiz olmaya da alışıyor. Bu dönemde halimi hatrımı sormayı bırakın bir kez bile bana neden bölüm göndermiyorsun diye ulaşmadığı hatta mesajlarıma cevap bile verilmediği için yazın kendi başıma hallederim dedim. Sonuç olarak ise eylül ayında kaydın siliniyor mesajı arkadaşımdan geldiğinde neye uğradığımı şaşırdım. Hep daha iyi olsun diye uğraştığım, tek başıma zamanın nasıl geçtiği anlamadığım bir durumda tüm sorumluluklar üzerime yıkıldığında anladım; boş olduğunu verdiğim emeklerin. Enstitüde haberim yoktu en azından ek süre verin dediğimde bana söylenen; senin hatan takip etmeliydin, Temmuz ayında sunsaydın tezini o zaman ek süre alırdın o da 15 gün. Durumumu belirttiğim de ki özellikle danışmanımın adını duyduğunda enstitü sekreterinin sen daha buraya çok sık gelir gidersin iğneleyici sözünü hatırlatmak istedim ama terbiyem izin vermedi. Çünkü biliyorum ki insanlar zor durumda oldukça kolay yalan söyleyebiliyorlar. Yükümlülükten kurtulmak için; vicdan ağır bir sorumluluktur, anlayabilene. 

      Tane tane durumu izah etmeye çalışmak veya bağırmadan konuşmak demek ki alışılagelmemiş bir durum. En çok yüksek sesle kim konuşursa o mu haklı olunur ki buna hiçbir zaman inanmadım. Kelimelerin gücüne inanıyorum. Sakince dertlerin dile getirildiğinde daha çok anlaşılacağını düşünüyordum. Ama yapılan muamale oldukça pes ettirmeye çalışmalı manipülasyonlarla dolu idi. Bana bir kez bile dönmeyen danışmanımın da o gün verdiği cevap hala aklımda; evet kaydın siliniyor belki af çıkar oda belki... O zaman bir ihtimal dönersin. Sonrasında ise ders içeriğimi almak için bölüme geldiğimde ise durumumu anlatsam da yine bir çare olmadı. Ancak öğreniyorum ki; uygulama için izin belgesi enstitüye gönderilmiş ancak cevap gelmemiş, ben hayali uygulama yapmışım ki yada kendi kendime sistemsiz yapmışım gibi olmuş. Hiçbir şeyle ilgilenmemiş bile. Danışman neden vardır; resmi yazışmaları benim adıma izinleri enstitüye ulaştırmak ve yazışmaları yapmak dışında tezin oluşum aşamasında yardımcı olması için. Ben bu süreçte neler yaşamadım ki tez adımı bile kendisi belirleyip neden aldın ki denilmedi mi farklı farklı hakaretler mi; işsizim denildiğinde yan odadan bir arkadaşını çağırıp hala doktora yaptığı halde kadrosu yok sen nesin ki muamelesi mi anlatamadığım yığınla şey; unutmak istediği anılar böyle olunca daha çok hatırlanıyormuş, anladım. 

     Bu arada Temmuz ayında teslim gerçekleşse bile kabul olunmayacakmış tezim onu da anladım. Kendisine ulaştığımda bakın ben göndereyim size yine de dediğimde mevzuat böyle kestirip atılmasına karşın bende bu hafta ders kaydı için para yatırmanız gerektir yazısı cuma perşembe gününe durdu. Ben bu süreçte enstitüye bu nedir demek için ararkan bile ancak salı günü ulaşabildim çünkü sürekli meşguldu... Ulaştığımda bana denilen sizin kaydınız silinecek listesinde daha silmedik o zaman neden hala para yatırımı yazısı var. "Onu siz kaale almayın." Bu nedir peki... Üç dönem boyunca ben harç yatırdım boşu boşuna eğer bu dönem de o yazıyı dikkate alıp korku ve umutla yatırsaydım sonrasında kaydınız silinmiştir yazısı çıktığında ben ne yapacaktım. Para kolay kazanılmıyor, belirli bir yaştan sonra sınavlar için, kurslar için ve harçlar için para istemek kolay mı!!! Sıfırdan bir proje oluştururken üniversiteden yardım fonundan yardım almak istediğimde (kamera kullanımı gerektiği için)bana senin adına alınmış geri verilmiş vaktini de zaten kaçırmışız denildiğinde dahi umudum bitecek ve sonunda ortaya bir eser çıkacak şeklindeydi. Defalarca kapısında gelip gelmeyeceğini bilmediğim halde beklemedim mi bir hocanın durumuma acıması ile sandalye vermesi ile oturabilmiştim. Telefonla uzun uzun aradığımda asla cevap vermediğinde diğer hocanın ona ulaşıp başka bir yerde olduğunu ona söylemesi ile iki vasıta ile toplam da 1 buçuk saatlik yolu boşu boşuna geri dönmedim mi... Emeğime, çektiklerime mi üzülsem bilemedim. Anlattığım anlatmadıklarımın yalnızca bir parçası iken bu durumu aileme nasıl açıklarım dediğimde verilen cevap: üzgünüm ama böyle durum. Hayatımız boyunca hangi sıfatları edinirsek edinelim vicdanımızı kaybedersek en azından yaptıklarımızın sorumluluklarını almayıp gayet rahat bir şekilde hayatımıza devam edersek insan olmanın doğasına aykırı olduğuna inanacağım sanırım. İnsan hassas ve empati yeteneğine sahip olan canlıdır. Bir anda kötü olunabilir iyi bir insan olmak ise zordur ancak kalp ferahlığı bir ömre bedeldir. Kalplerinde ufacık bir rahatsızlık duyacaklarını bile zannetmiyorum. Alışmışlar çünkü kalplerinin taş olmasına, kendilerinden başka kimseyi önemsememeye... Benim elimde ne kaldı; haberim olmadan aslında yerine getirilmeyen ama kasti ama önemsememekten kaynaklı durumların getirdiği hiçlik... Emeklerim zayi oldu. Şu anda ise başlangıçlara dönmenin zorluğunu aşmış biraz kırgın biraz üzgünüm ancak vazgeçmeyeceğim bir mücadelede yeniden yüksek lisans yapmak için uğraşacağım. Yüksek lisans yapmak isteyenler için şunu belirteyim ben yabancı dil üniversitenin sınavında 50 üstü ales 78 ve ortalama 3.41 ile kabul edilmiştim. Seçeceğiniz bölüme lütfen dikkat edin. Yüksek lisans ders ortalamam da 3 bu arada. Bölüm derslerinizi geçseniz de danışmanınızla bu tez döneminin geçmeyeceğini hissederseniz; danışman değişikliği ya da bölüm değişikliği için başka alanlara başvuru yapın. Hani bir umut bir umut diye devam etmek gereksiz bir çaba imiş sonradan anlıyor insan. Gerekli sinyaller en başından hissedilse de başladım, mutlaka bitirmeliyim olmuyormuş. 
Yaşam tecrübelerle dolu olacak. Her bir anı farklı bir başlangıcın ilk cümlesi olacak. Fotoğraf geçmiş doğum günü hediyem. Bir müzik kutusu; bu ara sıklıkla elimde. Japon animelerindeki müzikler gibi... Huzur verici. Şimdi ne mi olacak ben de bilmiyorum. Yazmak belki de daha çok yazmak isteyeceğim. İyi dileklerinizi isteyeceğim; zorda kalmış, herhangi bir üzüntüyle uğraşan herkesin Allah yardımcısı olsun. Tanımadığım, tanıyacağım her insanın az da olsa merhametli ve vicdanlı olması dileğiyle... 

9 Eylül 2019 Pazartesi

GOSSIP GIRL


XOXO; GOSSIP GIRL...

Dedikocu Kız efsanesi geri dönüyor. Lise, üniversite de düzenli olarak takip ettiğim son sezona doğru ise beklentilerimi azaltarak bölümler atladığım unutulmaz karakterlerle dolu dizi. 2007-2012 yılları arasında 6 sezondan oluşan bu dizi moda akımını renklendirmişti. Hatırlıyorum da Blair'in saç tokaları, bandanalarına bayılırdım ki en sevdiğim karakterlerden birisiydi. Bu diziden sonra oyunculuk adına önemli atılımlar yapacağını düşündüğüm Blair(Leighton Meester) önemli yapımlarda göremesek de Serena(Blake Lively) ünü oldukça arttı. Barbie ve Queen B... En yakın arkadaş en büyük düşman, değişen dengeler, lise problemlerinin çok daha fazlası Yukarı Doğu Yakasının zenginlerinin hayatını en yakından takip eden ve yayınlayan blog yazarımız Gossip Girl... Dönem dönem Gossip Girl taklitleri olsa da asıl Gossip Girl şaşırtıcı bir karakter çıkmıştı. İzlemeyenler için o karakter kimliği bir köşede dursun diyorum :D
Constance Billard Okulu ki ne okulmuş hakikaten derken karakterlerin okulu... Bu karakterler arasında benim favorim mi? Dan Humphrey(Pen Badley) ve Jenny(Taylor Momsen) idi. Bu iki kardeşin yaşadıkları yer, babaları 90'ların önemli gruplarından birisinin üyesiydi. Diğer zenginlere göre daha eğlenceli buluyordum onları hatta Jenny... Bu kız fazla güzel değil miydi yahu! Dizi sonrasında bir müzik grubunda yer aldığını görmüştüm. 
Dizimiz aslında bizim için klasik bir başlangıçla başlıyor. Bunu söylememenin en önemli sebebi romantik komedi dizilerinde karakterlerin tanışması konusunda geniş bir portfölyomuz var. Entrikalar konusunda da Türk dizileri oldukça başarılı :) 
Dedikocu Kız ise çekim kalitesi, dizinin ilk sahnesinin çekildiği alan, moda öncüsü olmasıyla ki özellikle Blair ve arkadaşlarının öğle arasında yedikleri meyveli yoğurt bile ikonikti. Dizinin gençlik roman serisinin de bulunduğunu hatırlatayım. Alacakaranlık, Dedikocu Kız ve Boleyn Kızı dönemi... Yaşlanıyorum sanırım :( Benim için unutulmaz diziler arasında olsa da kendi fikrimi belirtmeden edemeyeceğim. En önemli karakter Serena olsa da kızlardan benim için Blair idi. Sahip olduklarına dahi emek verip, kendi klasını oluşturduğu için... (en sevdiği film Tiffany'de Kahvaltı; bu karakter sayesinde bende izlemiştim o zamanlar) Serena hep bahanesi olan sevgisine inanmadığım bir karakterdi. Chuck ve Blair aşkı da efsane olsa da son sezonlarda Dan ve Blair etkilenmesi, arkadaşlıkları bence güzeldi. Eğer izlemeliyim dediğiniz dizi liste varsa bu diziyi de bu listeye eklemenizi tavsiye ederim.



Geri dönüş ise ilk sezon onayı ile orijinal karakterlerden sekiz yıl sonrası ve Constance Billard okulu öğrencileri ile devam niteliğinde olacakmış. Yeni karakterlerle...HBO Max'te yayınlanacağı belirtilen devam dizisinde Yukarı Doğu Yakasının dedikoduları ve gençlerin hayatı ve Dedikocu Kız... Bence eğlenceli, merak dolu bir dizi olacak. 
Güzel bir hafta sizinle olsun... Yorumlarınızı beklerim...

2 Eylül 2019 Pazartesi

SABRINA MOVIE



Siyah beyaz yorumlamalar... Oysa Sonbahar başka bir renkte selam verir. Ağustos ayından kalan toprak ve güneşin renklerinin tonları gri rengi gelmeden gülümser bir sonraki döngüye doğru yol alırken. Hoşgeldin Eylül... Buralar hala sıcak öyle ki nem oranları yüzde seksenlerden düşmez bir şekilde. Yaz kararlılıkla kış gelmesine kadar kalmak istiyor. 
Sonbahar buralarda kış başlangıcı ile aynı ruha sahiptir. Bir klasik olan bu huyundan da vazgeçmez. 
Peki ya sizler klasik kelimesinden de öte klasik filmleri sever misiniz? Audrey Hepburn zarafetinde muhteşem bir film... Sabrina...



Oyuncular: Audrey Hepburn, William Holden, Humphrey Bogart, 
Martha Hayer...

Sabrina karakterine hayat veren Audrey Hepburn... Amerikan'ın en zengin ailelerinden Larabee'lerin şoförü olan Fairchild'ın kızı olan Sabrina çok küçük yaşından itibaren bu zengin ailenin küçük oğlu David'e(William Holden) platonik bir aşk beslemektedir. 
Sabrina 20 yaşına geldiğinde babası onu Paris' e gönderir. 
Böylelikle platonik aşkından kurtulacak ve dünyanın en ünlü aşçılık okulundan mezun olacaktır. İki yıl sonra geri döndüğünde ise Sabrina artık
 sosyeteye adım atabilecek kadar yaşamı öğrenmiş oldukça çekici ve modaya uygun birisi olmuştur. 
Sabrina'nın bu etkileyici zarafeti, gizemli havası üç kez boşanmış olan David'in ilgisi çekecek ve onun kalbini fethedecektir. 
David'in babası ve ailenin birçok şirketinin yöneten ağabeyi 
Linus(Humphrey Bogart) planları ise David'in büyük şirketlerden birinin varisi olan Elizabeth'le(Martha Hyer) David'in evlenmesidir.
 Bu yüzden Elizabeth ve David nişanlanmışlardır. David ve Sabrina ilişkisi bu planlamalar doğrultusunda kabul edilemez bir durumdur. 


Linus, Sabrina'yı David'den uzaklaştırmak isterken o da bu zarafet ve güzelliğe kapılır... 1954 yapımı olan bu klasik film izlerken sıkılmadığım hatta yer yer
 Bir İstanbul Masalı dizisinin aklıma geldiği acaba bu filmden etkilenme mi olmuş dediğim bir filmdi. 
Audrey Hepburn demek asalet demek hakikaten... Her bir hareketi hayranlık uyandırıyor. Dönem filmlerini, moda anlayışını çok seviyorum. Film boyunca Sabrina'nın kıyafetlerini hayranlıkla izlerken neden moda kendisini tekrarlıyorsa 50-60 arası dönemi yeniden gelmiyor ki? Mad Man dizisi ile kısa bir rüzgar esmişti oysa:(
Romantik Komedi filmi sevenler bu filmi tavsiye ederim. Beklerim yorumlarınızı... Güzel bir hafta olsun...