william golding etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
william golding etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Aralık 2019 Çarşamba

SİNEKLERİN TANRISI/WILLIAM GOLDING

                                    
     2019 son kitap yorumlaması. Aslında aralık ayı içerisinde okuduğum son kitap. Beni büyük bir liste bekliyor 2020 için.  Merak ettiğim, sevdiğim yazarlara ait ve ilgi alanım dahilinde olan kitaplar. Sineklerin Tanrısı kitabını filmini izleyen bir arkadaşım tavsiye etmişti. Kitabını da sen okumalısın diyerek. 

   Kitap hakkındaki notlarım; itiraf etmeliyim ki okurken sıkıldığım nadir kitaplardan. İlk 100 sayfa bana geçmek bilmedi. Normalde elime aldığım bir kitabı bitirmeden bırakmam; bu kitapta ise birkaç günlük mesafeler verdim kendime okurken... Sineklerin Tanrısı; belirgin olarak bahsedilen dört çocuğun birbiri ile tanışması ile başlar. Roman ilerledikçe anlarız ki dört çocuk ve diğer küçük çocuklar (yaşları 6-12 yaş arasında değişen) savaşın etkilerinden uzaklaştırılmak için bir uçağa bindirilmiş ve o uçak bir adaya düşmüştür. Çocuklar kurtulmuş, pilot ölmüştür. 
       Roman da adını öğrenemediğimiz Domuzcuk; Ralph, Jack, Simon... Domuzcuk ileri derecede miyoptur ve şişmandır. Okulda ona taktıkları Domuzcuk lakabı ile ona seslenilmesinden hoşlanmadığını belirtse de ne yazık ki roman süresince adından bahsedilmez sorulmaz bile. Oldukça zekidir. Ralph on iki yaşlarında, zeki ve güzel bir çocuktur. Babası deniz kuvvetlerinde binbaşı olduğundan gelip onları kurtaracağını düşünür ve bu umudundan vazgeçmez. Uçağın düştüğü bu ıssız adada büyüklerin baskısı olmadan onlar gelip kurtarıncaya kadar özgürce vakit geçireceklerini düşündüğünden oldukça mutludur. Bu mutluluğun gerçeklik tarafında,  her şeyin farkında olan Domuzcuk ise bir an evvel adada hayatta kalabilmek için belirli kurallar ve temel ihtiyaçlar için örgütlenmeleri gerektiğinin farkındadır. Büyükler, akıbetlerini bilmediği için ne zaman gelecekler belki de hiç gelmeyeceklerdi. Adada dağınık halde bulunan çocuklar birleştirilmeli, toplantı yapılmalı kurtuluş için kararlar alınmalıdır. Domuzcuk bir deniz kabuğu ile toplantıya çağırma önerisini Ralph'e verir. Deniz kabuğundan çıkan ses ile çocuklar toplanır ve deniz kabuğu kimde ise konuşma hakkı ona verilecektir. Demokratik bir şekilde Ralph şef seçilir ve bu duruma karşı çıkan tek kişi şef olmak isteyen Jack'tir. Deniz kabuğu özgürlüğün ve kendini ifade edebilmenin simgesidir. Jack ve Ralph birbirinin zıddı karakterdedir. Ralph ne kadar sevgi, eşitlik ve anlaşmaya inanan bir çocuk ise Jack zorba kendinden başka kimseyi önemsemeyen kötüdür. Adadaki zorlu şartlar arttıkça da zorbalığını artıracak ve kendince vahşi durumlar oluşturacaktır. Zaman geçtikçe adada alınan kararlar uygulanmayınca bir kargaşa olacaktır. Bu kargaşadan yararlanan ise Jack'tir. Jack avcı olmayı kafasında koymuştur ondaki öldürme bir takıntıya dönüştükçe ortaya çok da vahim durumlar çıkacaktır. Yaşanan trajik durumlar sonunda gerçek kurtuluş çocukları bulsa da ne kadar insan kaldıkları ya da ne kadar insanlıklarından kaybetmedikleri derin bir sorudur... Notlarım;
"Korkularımız insanlığımızı esir alıp vahşileştirebilir mi?" bu soru kitap boyunca aklımda dönüp durdu. Derin anlamları olan ve çok farklı yorumlar çıkartılabilecek bir kitap.... Bu kitapta benim için Domuzcuk karakteri evet ana karakterlerden olsa da Simon karakteri en derin ve aslında en cesur karakterdi.
 
Kitaptan bir alıntı: "En büyük düşünceler, en basit olanlarıdır."

Şimdilik yorumlarım bu kadar... Beklerim yorumlarınızı...