mevsim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mevsim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Ocak 2020 Çarşamba

2020 İLK MİM



 Adana'da inanılmaz soğuk bir hava var. Kar soğuğu denilen. Hani kar yağsa havanın o keskin soğuğu biraz daha yumuşayacak denilen türden. Güneş bir figür gibi; neyse hafta ortası olan Çarşamba gününe ayrı bir sempatim vardır. Hafta içi ciddiyetini biraz alıp götüren bir gün sanki.  2020 yılı ilk mimine sevgili Deep davet etmişti ancak şimdi yazmaya fırsat bulabildim. Onun bloğunun linki;
                       
-Blog yazmaya nasıl başladınız?-
Aslında Facebook'ta arkadaşımla beraber okuduğumuz kitaplardan alıntılar yaptığımız ya da sevdiğimiz müzikleri paylaştığımız bir sayfamız vardı. Arkadaşım blog açmalısın derdi ben de bir türlü cesaret edemezdim. Bilmiyorum; sürekli notlar alan ve defter kalemle yaşayan bir insanım. Belki de notlarımı paylaşmak için biraz daha zaman vardır diye düşünüyordum. Şimdi düşünüyorum da üniversitede takip ettiğim Kore yazıları yazan bir blogger vardı. Onun yazılarını okumayı çok severdim. Kendisi evlendikten sonra orada yaşamaya başlamış. Düzenli yazılarını okumak güzeldi. Ayrıca Sergül Kato'nun da blog yazılarını okurdum. Pucca'yı ise blog yazılarından değil de Twitter gönderilerinden tanıdığımı söyleyebilirim; yazılarını okumadım. 
Ancak her zaman kendi kararını verir. Tıpkı yazmaya karar verdiğinizde kalemin karar vermesi gibi... Her varlığın bir iradesi vardır. Ne kadar plan yapsanız da ne kadar cesaretlendirseniz de kendinizi zamanı gelmemişse olmuyor. Ben de kaplıcaya gittiğimizde elimde bilgisayarım da olmadan telefonum bloğumu açıp ilk yazımı yayınlamıştım. O tatilden aklımda kalan yazımı küçük ekrandan düzenlemeye çalışmam ve puslu gri havanın yağmuru getireceğinden emin pencereden dışarıyı izlediğim andı... İyi ki blog yazıları yayınlamaya karar vermişim diyorum. Çok güzel insanlar tanıdım mesafe uzak olsa da yazılarımı okuyup yorum yaptığında çok sevindiğim ve yazılarını da okumaktan keyif aldığım blogger arkadaşlar... Daha nice yazılarımız olsun :)

Beklerim yorumlarınızı ve yapmayan herkesi bu mime davet ediyorum... 


23 Haziran 2019 Pazar

TREN YOLCULUĞU


              Bir dilek hakkınız olsa ne dilerdiniz?

Klişe gibi gelse de sanırım ben yolculuk yapmayı dilerdim. Başka bir dünya çünkü. Bir yere varmaktan ziyade  yolda olmak duygusu... Cesaretle ilgili ya da varış noktasına ulaşıldığında o heyecanın kaybolması ile ilgilidir kim bilir...Sessizce gözle yaparken bir anda başka dünyalarla karşı karşıya gelirken düşünmek... Düşünmek sahiden de yükü ağır olsa da güzeldir. Düşünen insan kendi varlığının bilincinde doğadaki en ufak bir detaya dahi saygı duyandır. Son zamanlarda saygı kelimesi üzerine saatlerce yazabilmeyi istesem de yolculuğun herhangi bir durağında geride kaldığını düşünmeye başladım. Ancak şu fotoğraf güzel bir tebessümü hak etmiyor mu? Güzel bir tebessüm; ayçiçeği veya günebakan çiçeğinin renginin güzelliğini, dağların sarı sıcağı hatırlatırcasına rengini evet yaz sevilmez mi dedirtiyor. Yaz mevsimlerin en yorgunu , güler yüzlüsü ve renklisi. Adana-Niğde arası tren yolculuğundan kalma olan bu fotoğraf bana tebessümden de fazlasını hatırlatıyor. Kalabalıkları, kulaklarında kulaklıkla düşünen insanları, çocuk seslerini ve tüm kargaşayı bastıran durakların uyarısı... 

     Hayatın duraklarını... Bu ara sıklıkla düşünüyorum; alışkanlıklara bu kadar bağlanmak iyi mi sorusu aklımda. Değişmek evrenin içerisinde kendini unutturmadan her an hatırlatacak bir kavram. İnsanlar değişirken bu değişimden çevrelerde pay alacak. Çocukken sokaklarında kahkahalar attığımız mahalle bir süre sonra anılarda kalacak; en sevdiğin kitap ve filmlerin yerine yenileri gelecek. Sadece arkadaşlıkların saf ve en doğal haliyle kalmasını dilerken bu durumun imkansız olduğunu anlamak biraz üzücü... Kalp kırgınlıkları; yabancılık mesafesinde olursa eğer hüzün gözlere hakim olurmuş derler. Haklılarmış... Zamanı suçlamak yerine biraz öz eleştiri yapmayı bilirsek eğer bence daha güzel olacak. 
   
      Yolculuk... Üç heceye sığamayacak kadar düşünce dehlizi... Ancak pencereden dışarıyı izlemeyi unutmayın. Gördüğünüz en güzel manzara seyrettiğiniz hayat durağındaki sizin yansımanızdaki tebessüm de gizli...

  Beklerim yorumlarınızı... 

13 Haziran 2019 Perşembe

KARNE ZAMANI



                  Anlam yüklediğimiz en küçük zaman dilimleri sonrasında bir hayale karışırken büyürmüş insan...  Büyürken yürüdüğümüz hayat yolunda birçok kare aklımızda kalırken beynimiz yenilerine yer açmak için zaman perdesini usulca örter... Zaman perdesi acımasızlığının ardında ki merhametini gizlemek için. Fotoğraf çocukluğumun geçtiği yayladan... Bu mevsimde gülleri görünce anlıyor insan; hayatın en güzel renklerini bize göstermeye çalıştığını...

       Son bir beş haftam uykusuzluk ve yorgunluk ekseninde geçti. Çok şey öğrendim biliyorum ki öğrenmeye de devam edeceğim. Bir anda kendimi sıralarda değil de tahtada buldum; eve ulaşmak için iki saat yolda düşünme fırsatı buldum; yeni insanlar tanıdım, gözlemledim. Geçen hafta sesimin gelmesi için bol dua ederken şükrettim. Sahip olduğum her şey için... Yarın karne günü... Karne günleri o heyecan aslında öncesinde yapılan puan hesaplamaları takdir- teşekkür için umutlar ve karne aldıktan sonra arkadaşlarla beraber gidilen sinemalar... Büyüdükçe sinemada yanımızdaki tanıdığımız insanlar da azalıyor...! 
     O zaman ve bu zaman farkı yapacak kadar yaş almadım ama o heyecan sanki bu zaman diliminde yok. Çocukların hayal dünyaları sınırlandırılmış gibi sanki. Ellerine kalem almak istemiyorlar; tahtada resimler çizmiyor; tatil için yapacaklarını bir solukta anlatmıyorlar. Veliler öğrencilerden daha heyecanlı ancak notlar konusunda. Geçenlerde not aldığım bir kitaptan alıntı;

"Şimdiki çocukların mesela Türkçeleri yok; Fransızcaları, İngilizceleri de yok. Peki neleri var? Boş bir şımarıklıkları var, kendilerini disipline etme gereği duymamaları var. Böyle olunca sorumluluk da almıyorlar. Sorumluluk alamayan insanlar boş olur. Bir de hak talep ediyorlar. Sorumluluk duygun yoksa hak talep edemezsin. Çünkü hakkın temelinde sorumluluk vardır. "(İlber Ortaylı)

     Tamamıyla bu düşüncede olmasam da yazılı olacağını söylediğim halde yazılı yapmamam gerektiğini söyleyen öğrenciler; yazılı kağıdında notları okuduktan sonra notlarını beğenmemeleri ve bunu gayet saygısızca ifade etmeleri; çalışmanız gerektiğini söylediğim halde kulak ardında bırakmaları... Son zamanlarda saygının sevgiden çok daha önemli bir olgu olduğunu düşünüyorum. Saygısızca davranıp hatta hakaretler ederken hakkımı arıyorum! düşünce yapısına ne ara sahip olundu? Bilmiyorum... Derdimizi anlatırken en yüksek sesle konuşmak haklı olduğunu kanıtlamakla eş değer mi? 
    Bunları düşünürken kimi öğrenciler de umudumu yeşertti elbette ki. Notların iyi veya kötü olması önemli değil önemli olan karakterlerin güzel bir şekilde gelişerek; saygının önemini anlamış bilgiyi arayan öğrenci olabilmek... Hayat sınavlarla dolu; maddi ve manevi anlamda... Elimizden geldiğince yarış pistinde gibi değil de yaşayarak ve öğrenmeyi sevdirerek hayal dünyalarını kısıtlamadan; umutlu ve mutlu olmayı öğrenip ve aktarabilirsek inanıyorum ki; daha güzel bir dünya olacak...

15 Nisan 2019 Pazartesi

FARKLI ZAMAN DİLİMLERİ


(İnstagram'da paylaşmıştım. Baharı çiçeklerde görmek bir gülümseme bırakmak gibi hayata)


Şubat görünümlü Nisan... Geçen hafta bahar geldi derken yağmur ve soğuk uğradı yine. Bu geçiş mevsimleri bana pek iyi gelmiyor. Ani rüzgarlar bir anda bünyeyi zayıf düşürüyor çünkü. Bahar renkleri ile muazzam bir güzelliği içerisinde barındırsa da yaz bir başka. Yaz; doğduğum mevsim... Sıcaklar bunaltıcı olsa da hayat yaz mevsiminde daha hızlı akmakta. Rutinliğe alışmaktansa zamanın hızlı akmasına bu ara ihtiyacım var sanırım.

Kelimelerin yüklemlerini aradığı yolculuklarda noktalama işaretleri biraz havada kalıyor sanırım. Bahar yorgunluğu notlarım... Ama bu yorgunluk yine kelimelerin oluşturduğu resimlerde ve o resimlerdeki hikayelerin canlanması ile geçiyor. Okuduğum kitaplar ve anlatı yazı dizisi olacak sanırım bu hafta. Halil Cibran yazı dizisi hatta. Alıntılarını sıklıkla gördüğüm okumalıyım ama ne zaman dediğim ve sonunda okuduğum kitapları ile güzel alıntılar bıraktı not defterimde. 

Bu ara biraz dizi sıkıntısı çekiyorum. Tavsiyelerinizi beklerim. Çünkü izlediğim dizilerde sonlandı birer birer :( Vampir Günlükleri sonrası Klaus hayranı olarak The Orginals devamı Legacies  sezon finalinde ki sanırım bu dizi hakkında da bir yazı çıkar. Beklentilerim çok büyüktü ama ilk dizinin devamının devamı olarak beklenti altı kalsa da bir merak uyandırmıyor değil hani! The Big Bang Theory o da son sezonunda ama biterken Sheldon özleyeceğim karakter sen olacaksın. İçinde ne varsa çekinmeden söyleyen; kendine has karakter :) 

Daha sık yazı yazmak dileğiyle diyorum. Yazarken fark ediyorum yazmayı özlediğimi. Kelimelerle insan yorulur kelimelerle mutlu olurken haftaya müzik listemi bırakayım. Bir sonraki yazıma da beklerim :)
* Nancy Ajram/ W Maak
*Redone Berhil Awah
*Saad Lamjarred/Wana Mali
* Sertab Erener/ Olsun
*Dhadak filmi (beklenti altında kalan bir film olsa da müzikleri inanılmaz ) Pehli Baar 


14 Ocak 2019 Pazartesi

KIŞ YÜRÜYÜŞÜ


Kış yürüyüşlerini sever misiniz? Üşengeçliğim tutsa da yürüyüş yaparken düşünmeyi seviyorum galiba. Düşüncelerin birer paragraf olmasını adeta bir kitabın farklı bölümünü anlatırcasına ilerlemek güzel hissettiriyor. Çevrenin değişimine bizzat şahit olurken gözden kaçırdığınız detaylara dikkat etme fırsatı buluyorsunuz. Fotoğrafı öncesinde Instagram sayfama koysam da yazısı bugüne kısmetmiş. 

Çekerken düşüncem; mevsimlerin de ruhu olduğu idi. Adeta öncesinden sonrasına bir hikaye anlattıklarını fark etmiş; hayatın hikayesine bir noktalı virgül eklemiştim... 
 Kimi zaman kış mevsimi benim için soğuk biraz da yorucu bir mevsim gibi olsa da son zamanlarda olgun ve biraz da cesur bir mevsim olduğunu düşünmeye başladım. Sonbaharın hüznünü barındırmanın ötesinde; sonrasına umut diliyor. İlkbaharın renkli dünyasına daha bir farklı hazırlıyor. 
Bu kış hakkında notlarım; biraz daha soğuk sanki... Öyle ki kar yağışını çok nadir gördüğümüz Adana'da karı da merkezde; havada dahi olsa gördük. Böyle havalarda yürümek; izlemek bir farklı. Kış notlarım, sakin ve yorgun...

Tüm o insan kalabalığında doğanın daha baskın olması ile bir başka dünyanın kapısı açılıyor sanki. Uğultular yerini sakinliğe ve kalbin ritmik atışlarını hissetmeye bırakıyor. Alışkanlıklar, zorunluluklar bir süreliğine geride kalıyor. Zaman da oluşturulan yalancı aslında hayal edilen bir aralık; dile geliyor. Keskin bir rüzgar yürümelisin derken ağaçların dökülen yaprakları bir tablonun içerisine adım attırıyor. Bu yolu seviyorum. Evime yakın bir park. Oldukça da kalabalık oluyor hafta sonları. Ancak hafta içinde parkın yanından geçerken dahi parkın içerisine girip bu yoldan yürümek istiyorum. Bu yol tüm mevsimleri ruhunda barındırıyor çünkü. Yaz güneşinin yakıcılığını örterken baharın en güzel rengi yeşili canlılığı ile gösteriyor. Kış mevsiminin ise yağmurdan sonraki o huzurlu dinginliğini... 
Hayat detaylardaki güzelliklerle bir başka güzel. Bu yıl umarım daha fazla yürürüm. Çok fazla spor yapabilen birisi değilim. Sakin bir benlik dinlemesine iyi geldiğini bildiğim için daha sık yürümek istesem de çoğu zaman üşeniyorum. Güzel bir hafta olsun. Bu arada dinlemek isterseniz Glee dizisi/ I will survive cover bir bakın. Güçlü sesler barındıran bir dizi idi... Beklerim yorumlarınızı...

27 Ağustos 2018 Pazartesi

YVES ROCHER DETOKS ETKİLİ YÜZ KREMİ

 
          Uzun bir bayram haftası biterken zorunluluklarımıza geri dönüşler başlar. Aslında bir hafta kalmıştır sonbahara. Sonbahar ise hüznün mevsimi olmanın ağırlığını taşırken pek bir resmiyet getirir havaya.
          Biraz şiirsel bir giriş oldu sanırım :) Bu hafta değil belki ama gelecek hafta benim de iş başvuruları ile geçeceğinden bu hafta yazmak istiyorum. Her gün olmasa dahi elimden geldiğince. Bayram öncesi %30 Yves Rocher indirimi vardı. Benim de güneş kremim bitmek üzere olduğu için indirimi değerlendireyim dedim. Uzun zamandır düzenli olarak  Yves Rocher güneş kremini kullanıyorum. Arada nadiren de olsa başka markalar denesem de memnun kaldığım güneş kremi Yves Rocher oldu. Geçen yıla kadar tamamen beyaz olan güneş kremi artık yeşil kapaklı ve 30, 50 faktörlük olmak üzere iki çeşit. Ben her zaman en yüksek faktörlü olanı alıyorum malum Adana. Güneş nadiren uzaklara kaçıyor :) Bu güneş kremi diğer çeşidine göre biraz daha yoğunluğu az. Kullanıp memnun kaldığım bir ürün ve sizlere de tavsiye ederim. 
Detoks etkili 50 KF yaşlanma karşıtı koruyucu yüz kremi bitkisel içeriğinde mineral yağ ve paraben bulundurmuyor.  Belirtilen özellikler;

* Doğal cilt yaşlanmasına etki eden faktörlerle ve cildin yaşlanmasını hızlandıran ve artıran dış etkenlere(hava kirliliği, UV, stres gibi) karşı savaşır.
*50 güneş koruma faktörü olan yaşlanma karşıtı yüz kremi ile cildiniz anında canlılık kazanır ve ışıldar. (Kullanan kadınların %95'inin kırışıklıklarında azalma görülmüştür.)
*Hafif akışkan dokusu ile mükemmel bir makyaj bazı görevine sahiptir.

      Benim için sıcak yaz günlerinde cildimde herhangi bir ağırlık hissetmeden, güneşin zararlı etkilerinden cildimi koruyabileceğim bir krem. Yaş itibari ile kırışıklık konusunda etkisini gördüm diyemem ancak akışkan yapısı ile makyaj bazı görevine katılıyorum. Ciltte çabuk emilim sağlayarak canlılık kazandırıyor. Severek kullanıyorum.
Fakat ne yazık ki yüzde otuz indirim olsa da onunda fiyatı artmış. En son indirim ile 63 TL ye almıştım. Şimdi ise 70 TL ye aldım.  Hediye olarak konsantre duş jeli verildi.

     Konsantre Duş Jeli- Zeytin- Turunç 100 ml
Bitkisel içerik: Zeytin, Turunç. Organik Aloe Vera. Patentli ultra konsantre formüle sahip 100 ml konsantre duş jelinin etkisi 400 ml klasik duş jeline eşittir. 100ml duş jeli ile 40 kez banyo yapabilirsiniz. %50 daha az plastik kullanımı ve %50 daha az hava kirliliği. Geri dönüştürülmüş plastikten elde edilen geri dönüşümlü ekolojik ambalajlara sahiptir. Ekonomik bir tüketim sağlayan doz ayarlı şişe başlığına sahiptir. Formülü %97'den daha fazla doğal içeriğe sahiptir. Cildinizin ph değeriyle tam uyumludur. Koruyucu ve paraben içermez.
        Yves Rocher ürünlerini tercih etmemdeki en önemli sebep; koruyucu ve paraben içermemesi. Bazı ürünleri özellikle alışkanlık halini aldılar.(Güneş kremi ve transparan pudrası gibi) Hediye olarak verilen duş jeli ilk elime aldığımda gerçekten küçük geldi ama uzun uzun arka ambalaj kısmındaki yazıları okuyunca ne kadar dayanacak merak ettim. Kokusu oldukça güzel biraz hijyenik  esintili :) Kapağı dozajın ayarlanmasında etkili. İstenilen ölçüden fazlasını kapağı engelliyor. Şimdilik yorumlarım bu kadar...
 
 Umarım güzel bir hafta olur:)  

11 Temmuz 2017 Salı

Yaz Nasıl Geçiyor?

Zamanın geçmesi için mi yaşayanlardansınız yoksa zamanı anlamlı yaşamak isteyenlerdensiniz? Bu ara fark ettim ki zamanı anlamlı yaşama isteğim biraz körelmiş. Bir şeyler yapmak gerekiyor derken başlayabileceğim noktadan başlamak istedim. Kararlar aldım. İlk olarak okumam gereken kitapların listesini yeniden (biliyorum yarısını yapabildim listemin) düzenledim. Biten ürünlerimi yorumlamak için bekletiyordum. Yorumlamakla başlayıp atmam gerekenleri atabilirim dedim. İlk olarak Neutrogena Hydro Boost kreminden bahsetmek istiyorum. Belki kış mevsiminde kullansam yorumum farklı olabilir miydi emin değilim ama beklediğim performansı kesinlikle vermedi. Özellikle banyo sonrası kullandım yaz döneminde nem ihtiyacını cildimin kaybetmek istemediğinden her ne kadar karma cilt olsa da neme ihtiyacı olan bölgeleri için bu ürünü kullandım anlık bir dakikalık sağladığı ferahlık dışında etkisini göremedim. Yves Rocher güneş sonrası bakım ürünü ise atın kampanyası olarak hediye edilmişti . Bayıldım kelimesi ile özetlemek istesem de kokusu özellikle favorim oldu. Güneşle bire bir yaşayan bir şehirde iseniz kullanmak zorundalığını en iyi şekilde karşılayan bir ürün.

Missha siyah maskesini uzun zaman önce almıştım. Bir ara çok sık kullandım bir ara hiç kullanmadım. Ama çok şükür geçen aylarda bitirebildim inat etmiştim çünkü. Uzun soluklu olan bu ürün fazlaca etkisiz kaldığından bir daha alabileceğimi sanmıyorum .Nivea köpük ise Migros indiriminden çok uygun fiyatlı olarak almıştım. Bitmesi konusunda oldukça çabaladım. Yatıştırıcı köpük olmasına rağmen yağ dengesine bir etkisi olduğunu düşünmüyorum. Sıradan bir yüz güzellik sabunu gibi düşünüyorum.
Nivea (siyah beyaz özellikli)48 saat etkili olduğu belirtilen bu rollon zihnimde etkili bir ürün olarak yer edinmedi. Bir daha almayacağım ürünler arasına girdi. Koku konusunda fazlasıyla hassas birisi olarak bir rollon kokusuna uygun deodorant ve ona uygun parfüm üçlü serisini devam ettiririm. Hijyen kokusu gibi olan koku dışında 48 saat etkili vaadini ki gün içerisinde sürekli yenileme ihtiyacı hissedilmesinin gölgesinde kaldığını düşünüyorum.

 Umarım yaz mevsimi dolu dolu geçiyordur. Yeni kararlar yeni insanlar yeni kitaplar ve yeni ürünler ve belki de yeni şehirler... Hayat durağan halini yaz mevsiminin yaramaz çocuk ruhunda eritmekte sanki. Bugünlerde çok sevdiğim bir söz ezberlemekten kendimi alamadığım bir sözle yazımı sonlandırmak istiyorum...(Güzel anılarınızı mutlaka hatırlayın ... )
Tolstoy'dan anlamlı bir not; Mutluluk masal mutsuzluk ise öyküdür... 


18 Ekim 2016 Salı

SONBAHAR KIŞ ARASI

      Sonbahar- Kış arası bir yerlerde...Bu ara herkes kış yorgunluğuna karşı hazırlıklı olmaya çalışıyor. Belki de ben öyle düşünüyorum. Alışkanlıklarımdan kolaylıkla vazgeçebilen birisi değilim. Bu yüzdendir midir bilmem yazda kalmayı isterim. Yaz mevsimi sanki benim mevsimim. Soğuk değil... Sıcak...Aklımda hangi kitaptan kaldığını anımsayamadığım bir cümle; soğuk sevmem... Soğuk hastalık demektir her türlü zorluk demektir. Lakin yaz böyle midir! İnsan sıcaktan bunalsa dahi serinlemenin yolunu bir şekilde mutlaka bulur. Bende böyleyim. Her mevsimin bir güzelliği var biliyorum. Her mevsimin kendine ait bir acısı, hüznü var. Sonbaharında, Kışın da, Baharında ve Yazında... Peki ya bu ayların?
       Ekim; Sonbahar-Kış ayı. İki mevsiminde sorumluluğunu yüklenen bu ayda her daim garip bir hüzne kaptırırım kendimi. Okul zamanları en çok da lise de; pencere kenarında oturduğum sıramdan dersten çok dışarıyı izlerdim. Sabahın rengini görebilmek için yada bilmeden bağlandığım alışkanlıklarıma sadakatimi sürdürebilmek için. Ne komik... Karşı apartmanda üçüncü kattaki ailenin perşembe günlerinin temizlik günü olduğunu hala hatırlarım ya da apartman bahçesinde beslenen tavukların bir gün sanki gürültüden şikayet edilmişçesine nasıl başka yerlere götürüldüğünü. Üniversite de ise çıkmaz sokağı aydınlatan tek sokak lambasının hemen yanı başındaki apartmandaki evime koşarcasına gittiğimde nasıl bilgisayar çantamı odama bırakıp ışık almayan salonda kışı hissettiğimi hatırlıyorum. Alışkanlık anısı işte. Bazen oluyor. Hatırlamak için unutmak gerekir diye söylerim hep fakat unutmadım ki...
           Fotoğraf günün kısa bir özeti değil. Uzun zaman öncesine ait. Adana'da Merkez Sabancı Camisi'ne doğru köprü üzerindeki kalabalığa rağmen bir nefeslik molanın fotoğrafı. Bazen keşke kalabalıklar bir süre ara verse ben de bu güzel manzarayı daha fazla izleyebilsem diyorum. Hüzünlerini suya bıraktıran mitolojiler gibi.... Mutlaka sizlerin de vardır seçtiğiniz mola yerleriniz. Hayata dair yorgunluklarınızı bir süreliğine dahi olsa unutacağınız yerler. Umarım sonbahar-kış mevsimi arası bu ayda tüm güzellikler için en azından başlangıçlarımızı yapmış oluruz. Umut her daim bizlerle olsun :)

9 Eylül 2016 Cuma

GOLDEN ROSE PRIMER



Sanki uzun zamandır yazmıyorum. Özlemişim yazmayı... Bayram bu kadar yakınken ve yolculukların yorgunluğu derken eylül ayının ortasına geldik bile... Derken düğün mevsimi oldu sonbahar. Bu aralar herkesler evleniyor sanki ve ben makyaj malzemeleri konusunda çeşitli arayışlara giriyorum. Ya da Makyaj malzemelerimdeki eksiklikleri görüyorum. Makyaj bazı bu eksiklerin başında geliyor. Cildim de yaylanın soğuk etkisi Adananın sıcak etkisi derken biraz şaşkın bu ara... 😊 Bu yazımda yeni keşfim olan bir üründen bahsetmek istiyorum. Golden rose primer baz...Makyaj yapmadan önce makyaj bazı kullanmak cilde avantaj sağlıyor. Hem nemlendirici hem de ton eşitliği sağlamada ilk adım olan bazlardan uygun olanı bulmak gerçekten Zor. Uzun zamandır Sephora bazları kullanıyordum. Ancak çok az kalmıştı. Geçen gün alışverişe çıkmışken Gratis ve Watsons'a bakmak istedim ama sanki dükkanda hiç bir şey kalmamıştı. Gezinirken golden rose tabelasını gördüğümde aklıma şu altılı küçük kozmetik rujlardan almak geldi. Fakat alışverişim altılı küçük rujların yanında(diğer yazımda yorumlayacağım)golden rose primer baz ile sonlandı. Stanttaki kadının güler yüzlülüğü beni kandırdı diye düşündüm. 😆 Ta ki düğünler öncesi makyajlara kadar. Nemlendirici özelliği ve benim gibi karma ciltler için bile cildi rahatlatıcı özelliğe sahip olması ve fondötenimin daha çabuk cildi kabul etmesini sağlaması ile oldukça memnun kaldım. Benim gibi karma ciltlerin  incelemesi gereken bir urun olduğunu düşünüyorum. Alışveriş yeni ürünler ve evet
     Herkese yeni keşifli günler dilerim...

1 Eylül 2016 Perşembe

ADANA'DA SONBAHAR


Mevsimler de insanlar gibi huzur bulacakları yere doğru yol almak istiyorlar. Onlarda nefes alıyor ve nefes veriyorlar. Hatta ölüyorlar bizlerden farkı daha umutlular. Umuda çiçek açmaları ne kadar uzun sürerse dursun daha sabırlılar ayrıca. Adana'ya döndüğüm de sıcaklığın yerini muntazam bir derinliğe bıraktığını anladım. Takvim yaprakları hayatımızda eskisi gibi olmasa da bugün uzun zamanda sonra bir yaprak kopardım gördüm ki 1 Eylül...Sonbahar gelmiş. Kışı pek de sert olmayan bir memleketiz sıcağında ise yaylalarımız kurtarıcı olur çoğu zaman. O yüzden bahar kısa süren bir tebessüm gibi gelir. Yaz ayında esen hafif bir rüzgar yada mutluluk...Ardınca gelen kışı umursamadan. Bugün öylesine yürüdüm. Anlamını koymadan kendimi bir parka attım. İzledim her yeri, her bir noktayı en çok da insanları... Kalabalıklarda kaybolmaya öylesine alışmısız ki en çok kendi yalnızlığımızı duyduğumuzu düşünürken başka yalnızlıklara kulak verdim. Belki de sadece duymayı dinledim. Biliyorum hayat büyüdükçe kalabalıklaşan bir paragraf yığını başladığım kelimeyi unuttuğun izin verildiği kadar hikayende yol almak zorunda olduğun... Fakat başka yalnızlıklara kulak vermeyi unutursak o zaman gerçekten yalnız hissetmez miyiz? Sonbahar tüm kırılganlığı ile bana da uğradı sanırım. Olsun biliyorum ki her mevsim hayati dillendiren bir sırdaş gibi...Bu yüzden Hoş geldin sonbahar!