manzara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
manzara etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

8 Ekim 2019 Salı

SONBAHAR DAMLALARI


Zamanın ötesinde bir rüya... Hayatın dikkat edilmeyen detaylarında insan, nefes alırken fark ediyor; renklerin verdiği hissiyatı. Fotoğraf Adana'nın Akdeniz'e yakınlığının küçük bir karesi. Sonbahar tonlarına bürünmeye henüz başlayan Adana'nın mavisi... Kalabalıkların ardındaki o ince sessizliği yakalamak için güzel bir sahil. Bu manzarayı aktarabileceğim boya kalemleri yerine anı fotoğraflamayı dilemek!! (Resim yeteneğim oldukça zayıf  ne yazık ki...) 
Aklımda iki roman kahramanın konuşmasından notlarım;
Şu karşı dağların ardında ne var...
Bilmem... Yine dağlar var; sıra sıra dağlar...
Soran kahraman verilen bu cevaba üzülür o da biliyordur dağları oysa gidip görülen yerlerden daha farklı yorumlar istemiştir. Belki de ait olmak; nereye gidersen git beni de götür;düşüncelerinle kalbinle yolculuk yaptır bana. 
Oysa anlamamış gibi yapan diğer kahraman utanmıştır; duygularını sözcüklere yüklemeye. Bu yüzden anlamamış gibi davranmıştır. 
İki soruya gizlenmiş belki de bir hikaye. Bu ara fazla kitap okuyamıyorum. Zihnimi toparlayamıyorum. Kocaman bir listem olduğu halde; başlamak için bekliyorum. Kızıyorum bu yüzden kendime; ilerlediğimi sandığım yollar için yeniden başlamak biraz yıprattı belki de. Şu sıra ALES 'e çalışmak için planlamalar yapıyorum. Son aldığım sınavda 81 puan alsam da sayısal, ea ve sözel bölümleri dahil olmak üzere puanlarımı yükseltmek istiyorum. Hani 98 puan yapanlara da şöyle bir nasıl yaptın arkadaş; bu işin sırrı nedir yahu! Demeden kendimi alamıyorum. Şu sıra ders çalışmaya karar vermek bile en az bir haftamı aldığını fark ettiğimden hayırlısı olsun bakalım demekten kendimi alamıyorum. Eylül ayının yorucu hiç bitmeyecek sanki bu ay dedirten cümleleri Ekim için geçerli olacak gibi değil. Çoktan ilk haftası geride kaldı. Umarım kış mevsimi gelmeden biraz yağmurlu olsa da serin ancak fazla üşütmeyen güzel havalar olur. 
Sonbahar müzik listemi bırakayım gelecek haftalarda da okuyabildiğim kitapları paylaşmak dileğiyle... Beklerim yorumlarınızı...
*Ek Villain filminin şarkısı Galliyan Song (Bu filmin yorumlamalarını daha sonra yapacağım. Etkileyici bir Hint Filmi)
*Gabrielle Aplin(Kintsugi) oldukça ilginç bir şarkı. Farkına varmadan dilinize dolanıyor...
*Evgeny Grinko/Once Upon Time 
*Robin Thicke/When You Love Somebody
*Craig David, Sting(Rise and Fall) eski ama puslu havaların ruhuna sahip...
*The Secret Ensemble-Aşk Bezirganı(feat. Mahsa Vahdat)
 INSTAGRAM account: @camdanduslerblog

16 Ocak 2019 Çarşamba

ANI YAKALAMAK

Anı yakalamak mı; yoksa o anı hatırlamak mı? Fotoğraf çekerken bazen bu soruyu soruyorum kendime... Çok fazla farklı yerler görmeyi istesem de bulunduğum andaki farklılıkları aslında dikkat edilmeden kaçırdıklarımızı hatırlamayı seviyorum. Yani ikisi de... 
Araba ile geçerken yolu izlemeyi sevenlerden misiniz, bilmem ancak ben sessizce kelimelerimi o anın ötesine erteleyerek izlemeyi severim. Yol arkadaşlığım camın buğusundaki şekiller çizmekle geçer. Çocukluğumdan kalan bir alışkanlık. 
Fotoğraf bu aydan değil belki ama bugün paylaşmak istedim. Anı yakalarken görülmeyen detayları ile... O andaki düşünce yağmurunun virgülsüz noktalanması ile... 
Bugün biraz zamanı geçirmek biraz da gülmek için yedi numara dizisinin eski bölümlerini izlerken; not almışım. Bu diziden o kadar çok notlarım var ki, defterimde... Üniversite zamanı da eski bölümlerini açar vizelerden, finallerden önce izlerdim. Belki umut belki de özlemek duygusu ile alakalı bir hisle. Bu dizi eski bölümleri ile dahi zamanda eskimeyen dizilerden benim için. Armağan ve Haydar karakteri Ağva'ya gitmişlerdir. Haydar; Armağan'a bir hikaye anlatır;

(Armağan) "Ne güzel. Bazen senin yanında kendimi işe yaramaz hissediyorum. Biz dersleri zar zor yetiştiriyoruz bir de sana bak.
(Haydar) "Sana bir hikaye anlatayım mı?"
(Armağan) anlatmasını ister...
(Haydar) "Bir sucu boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronunun evine giden uzun yolu dolu olarak tamamlarken çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. "
(Armağan) "Ben çatlak bir kovayım. Sevdim. Devam et..."

(Haydar) " Bu durum iki yıl boyunca böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronun evine sadece bir buçuk kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken zavallı çatlak kova, görevinin sadece yarısını yeri getiriyor olmaktan utanç duyuyormuş. Bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."Nede?" diye sormuş sucu. Kova cevap vermiş..."
(Armağan)  "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum ve benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun... Ben çatlak bir kovayım! Ben çatlak bir kovayıımmm!"
(Haydar) "Devamını dinleyecek misin? Sucu demiş ki; Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum. Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu, diğer kovanın tarafında hiç çiçekler olmadığını fark ettin mi? Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün ırmaktan dönerken sen onları suladın. Ben de bu güzel çiçekleri toplayıp patronumun evini süsleyebildim. Geçtiğin her yerde çiçek açtırıyorsun, hiçbir şey yapmasan da olur."
    Gülümseyerek izledim belki de her seferinde bu sahneyi... Zaman geçtikçe not alma alışkanlığım da arttı. Beklerim yorumlarınızı... 

3 Aralık 2017 Pazar

DUR VE DÜŞÜN


                Bazen başlamak için  aranılan o ilk kelime öylesine vakit alır ki şaşırırsınız. Bu yüzden uzun cümleler kurar sonunu göremediğiniz yüklemlerde anlamsızca dolanırsınız. Kırgınlıklarınız birbirine girer hayalleriniz bir rüyaya dönüşür. Uyandığınızda unutmaktan korktuğunuz düşlerin yerini tutarlar. İşte öyle zamanlarda bir süre de olsa yalnız kalmak istersiniz. Bu süre bir an olur ay olur ya da yıl olur. Yorgunum cümlesinin ağırlığı altında ezilmemek için çabaladıkça zaman; tutulamaz olur. Üzülürsünüz. Kayıp giden zamana değil çabaladıkça elinizde kalan düş kırıklıklarının oluşturduğu izlere... İzler derindir. İzler üstünkörü olmamıştır daha bir özenlidirler sanki. En alakasız durumlarda aklınıza birden bire gelen anılarınız gibi. Eski fotoğraflara bakarken bu fotoğrafta durmuş kalmışım. Yeşillikler içerisinde bir ağaç. Önü sıra akşamın habercisi yansımakta; yalnız ancak dirençli dallarını uzatmak istediği yerler için heyecanlı... Tek kelime ile "canlı". Yaşayan... Hakkını vermekte. O an fark edemiyor insan ancak daha sonra dönüp de ince ayrıntıları fark ettiğinde hayran kalmanın o tebessümünde takılıp kalıyor. Zamanı durdurmak değil de zamanın güzel kısmını anmanın kanıtı gibi öylesine hayat dolu anlarla karşılaşmak şaşkınlığın hemen yanı başında duraksıyor.
           Anlam ararken kayboluyoruz kalbimizin ve aklımızın sokaklarında. Bilemem ancak; anlam detaylar; detaylarında filtrelere ihtiyacı olmayan doğallığında saklı sanki ... Güzellik kalplerde özellikle kırk kilit altında tuttuğumuz samimiyette... Samimiyetimizi kaybetmeyelim. Onu muhafaza edelim derken de unutmayalım; sakladığımız yerde...