Akdeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Akdeniz etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Haziran 2022 Çarşamba

SAÇ BAKIM YAĞLARI


Güzel bir gün hepimizle olsun...Korona etkilerinde saç dökülmesi de var denildiğinde pek oralı olmamıştım ama mart ayından itibaren çok fena bir saç dökülmesi yaşıyorum ne yazık ki... Özellikle saçlarımı topladığımda yanlardaki azalma dikkatimi çekiyordu. Annem her zaman duş öncesi zeytinyağı saç tiplerinde bekletip öyle gir derdi ve ben daima ihmal ederdim. Akdeniz iklimindeki insanların bakım sırrı sanırım zeytinyağı... Geçenlerde Monica Belluci hakkında yazı okurken onunda saç bakımında zeytinyağ kullandığını okumuştum. Biliyorum ki saçlara kullanmak için bile çok pahalı olan zeytinyağı kullanma konusunda tereddüte elbette düşülecektir. Herşey artık o kadar pahalı ki bugün aldığımız yarından daha uygun... Benim avantajım ise dedemden yadigar zeytinyağı çıkarımı ile uğraşmamız benim için en uygun bakım imkanı yani... 

Ek olarak ise tatlı badem yağı geçenlerde indirimde görünce hemen satın aldım. Ebatı küçük değil kesinlikle... Aslında alma amacım kirpikleri besleyici özelliği olmasıydı ancak kirpiklerim için kullanmaya çekindiğimden bir aydır zeytinyağı ile tatlı badem yağını karıştırıp duşa girmeden saçlarıma masaj yaparak uyguluyorum. Dökülmeyi azalttığını söyleyebilirim ve saçlarıma parlaklık da verdi. Sevdiğimi ve bittikçe satın almayı düşünüyorum. Bereketli ve diğer yağlara göre de uygun fiyatlı...

Siz saçlarınız için hangi yağı kullanıyorsunuz? Beklerim yorumlarınızı....

23 Haziran 2019 Pazar

TREN YOLCULUĞU


              Bir dilek hakkınız olsa ne dilerdiniz?

Klişe gibi gelse de sanırım ben yolculuk yapmayı dilerdim. Başka bir dünya çünkü. Bir yere varmaktan ziyade  yolda olmak duygusu... Cesaretle ilgili ya da varış noktasına ulaşıldığında o heyecanın kaybolması ile ilgilidir kim bilir...Sessizce gözle yaparken bir anda başka dünyalarla karşı karşıya gelirken düşünmek... Düşünmek sahiden de yükü ağır olsa da güzeldir. Düşünen insan kendi varlığının bilincinde doğadaki en ufak bir detaya dahi saygı duyandır. Son zamanlarda saygı kelimesi üzerine saatlerce yazabilmeyi istesem de yolculuğun herhangi bir durağında geride kaldığını düşünmeye başladım. Ancak şu fotoğraf güzel bir tebessümü hak etmiyor mu? Güzel bir tebessüm; ayçiçeği veya günebakan çiçeğinin renginin güzelliğini, dağların sarı sıcağı hatırlatırcasına rengini evet yaz sevilmez mi dedirtiyor. Yaz mevsimlerin en yorgunu , güler yüzlüsü ve renklisi. Adana-Niğde arası tren yolculuğundan kalma olan bu fotoğraf bana tebessümden de fazlasını hatırlatıyor. Kalabalıkları, kulaklarında kulaklıkla düşünen insanları, çocuk seslerini ve tüm kargaşayı bastıran durakların uyarısı... 

     Hayatın duraklarını... Bu ara sıklıkla düşünüyorum; alışkanlıklara bu kadar bağlanmak iyi mi sorusu aklımda. Değişmek evrenin içerisinde kendini unutturmadan her an hatırlatacak bir kavram. İnsanlar değişirken bu değişimden çevrelerde pay alacak. Çocukken sokaklarında kahkahalar attığımız mahalle bir süre sonra anılarda kalacak; en sevdiğin kitap ve filmlerin yerine yenileri gelecek. Sadece arkadaşlıkların saf ve en doğal haliyle kalmasını dilerken bu durumun imkansız olduğunu anlamak biraz üzücü... Kalp kırgınlıkları; yabancılık mesafesinde olursa eğer hüzün gözlere hakim olurmuş derler. Haklılarmış... Zamanı suçlamak yerine biraz öz eleştiri yapmayı bilirsek eğer bence daha güzel olacak. 
   
      Yolculuk... Üç heceye sığamayacak kadar düşünce dehlizi... Ancak pencereden dışarıyı izlemeyi unutmayın. Gördüğünüz en güzel manzara seyrettiğiniz hayat durağındaki sizin yansımanızdaki tebessüm de gizli...

  Beklerim yorumlarınızı... 

2 Mayıs 2016 Pazartesi

TİK TAK DURURSA


Gözlerinizi kapattığınızda olmak istediğiniz yerde olduğunuzu mu hayal edersiniz? Ya da sorular dehlizinde bulabildiğiniz kapı kollarını çevirmeyi mi? Ben dilek dileyenlerdenim sanırım. Gözlerimi kapatıp birkaç saniye sonra açtığımda her cümle sonuna nokta koyup satır başlarında yeniden başlamanın haklı gururunu yaşamayı hayal edenlerdenim. Zor mu bilmiyorum. Kolay kelimesinin ise sözlükteki anlamından çok daha uzakta olduğumu düşünüyorum.
Dolu dolu olmasa da geçen bir Nisan ayından Mayıs ayına yol alırken bugün Seyhan’daydı gözlerim. Seyhan’ın maviliğinde gözlerimi kapatıp, saatin tik takları olmadan zamanı durdurdum. Oysa sadece duran bendim. Beklemek değildi yaptığım. Anlamlandırmaya çalışmaktı. Bu şehri özellikle de kendimi… Kışı olmayan bir şehirde yaşıyorum diyebilirim. Kışın soğuk yüzüyle pek nadir karşılaştığımdan soğuk insanlara tahammülüm yoktu bir zamanlar… Şimdi ise düşündükçe mevsimlerin insanlar üzerinde bu kadar çok etkisi olabilir mi diyorum. Koskoca bir hüznü sonbahara yüklemek haksızlık değil miydi yada yaz mevsiminden bu kadar fazla şey beklemek... Bilemem. Ancak yaşadığım şehirle bir olmuşum. Doğduğum büyüdüğüm dönmek için gittiğim bu şehir olmuşum. Onun gibi kızıyor onun gibi bakıyorum. Yakınımdakiler de benim gibi düşünüyor mu bilmiyorum. Daha doğrusu görebiliyor mu bilmiyorum. Burası Çukurova…
Her gezinin notlarım diyerek başladığı cümlelerde;Kalbi kırık hikayelerin olduğu gözlerden uzak efsanelerin var olduğu şehir. Bir tarafı Akdeniz’e uzanırken bir yanıyla Torosların çevrelediği Çukurova… Bir anda gelen yaz mevsiminin güzel yanı da bu delicesine bir fotoğraf aşkı. Her bir detayı dillendirmek ve her bir detayın hikayesini geceler gündüze karışırken anlatmak. Kelimelerin döndüğünce. Kelimelerin yettiğince. 
Zihnimde dolaşan Lokman Hekim efsanesi… Bir gün anlatırım ölümsüzlüğü aradıktan sonra nasıl kaybettiğini, karpuzun hikayesini. Çocukken masal dinlemeye efsaneler dinleyerek başlamışken kendime kızıyorum. Daha fazla not almalı daha fazla fotoğraf çekmeliyim. Zihnimde tamamlayamadığım sorumluluklarımın yüklemleri öznelerini ararken…