20 Kasım 2018 Salı

ESKİ BİR SOKAK SESİ


ESKİ BİR SOKAK SESİ
 
            Eski bir sokak sesinin özlemini 
duyacak kadar yaş aldım mı sahiden? Otuzlu yaşlarıma daha var ama zaman ne çabuk değişiyor. Sokakta oynadığımız zamanlar; okuldan dönüşte Ay Savaşçısı izlediğimiz günler çabuk geçmiş. Bu ara kafamı toplamak için kitap okuyorum. Kitaplar hüzünlü zamanların en güzel kaçış yolu benim için. Bir süreliğine dahi olsa başka bir dünyaya girmek, düşüncelerimi toparlamak için bana gerekli enerjiyi veriyor. Hele ki kış ben geliyorum yağmurlu havaları da benimle beraber getiriyorum derken...
      Sevinç Çokum çok sevdiğim bir yazar. Paragraf aralarında düşüncelerimin sesini duyar gibi olduğum bizden yansımalar taşıyan hikayeleri olan bir yazar. Ağustos Başağını satır satır ezberlerken farklı kitaplarının da yeri ayrı tabi.          
      "Eski Bir Sokak Sesi' nde Sevinç Çokum' un 1972-74 yılları arasında yayımlanan ve çok sevilen ilk öykü kitapları Eğik Ağaçlar ve Bölüşmek bir araya geliyor. Yazarın yaşanmışlıklardan seçtiği çizgiler ve gözleme dayalı renklilik ve bu öykü dünyasının özellikleri... Kitapta şehir dokusu ve insani değerleri bakımından farklılaşmaya başlayan İstanbul dekoru içinde dayanışmalar ve kırılışlar incelikli bir üslupla sergileniyor."(Tanıtım yazısından)
            Bu kitap içerisinde birçok hikaye barındırmakta. Yazarın samimi ve sıcak üslubu hikayelerin gerçek bir yaşamdan sanki çocukluktan kalma bir alışkanlık gibi anneannenizin evinin bulunduğu apartmansız limon bahçelerinin kokusuna karışan bir reyhan gibi, okumanızı tavsiye ederim. Her bir hikaye etkileyici bir özet ile başlar gibi birkaç cümle ile giriş yapılmış hemen sağ üst köşeye. Sonrasında başlayan kelimeler ile baharı da, düşünceleri de canlı bir şekilde hissediyorsunuz. Özlemler ayı aradan geçen zaman da hissedilen duygular ölmez. Duygular yaşar; düşünceler ise kalpteki o sıcaklığı arar sözünü akıllara getirmekte. Not aldığım alıntılardan birkaçını paylaşmak istedim.
 

"Eskidik…Bizimle birlikte; hayaller de eskidi. Eskimeyen sevgiydi."

"Hep böyle derin uçurumlar mı olacak insanlarla aramda? Ben neredeyim? Hangi yolun başındayım ya sonunda? Belki bir ağaç devrilmiştir yolun üstüne; geriye dönemem, ötelere gidemem."

"Başlangıçlara karanlık çöküyor.
Sonlar neden aydınlık?"

17 Kasım 2018 Cumartesi

OTACI GÜL KÜRÜ KREM


(Normal ve Kuru ciltler için 
yoğun besleyici krem)

      Her Mayıs, Isparta'yı bir telaş sarar. Sabahın ilk ışıklarıyla gül bahçelerinin yolunu tutan çiftçiler, ''Rosa damascena"olarak bilinen gül çiçeklerini Bandırma'daki fabrikamıza yollamak üzere tek tek elleriyle toplarlar. Damıtılan güllerin saf yağlarının ve özlerinin en doğal halleri Otacı Gül Kürü'nü oluşturur.

          Güzel bir tanıtım olduğu için direkt aktardım. Otacı serisinin Gratis'e geleceğini duymuştum. Geliş fiyatı açısından biraz pahalı olduğunu düşünsem de bu kremi denemek istedim. 40 TL gibi bir fiyatı vardı. Ancak serinin diğer ürünleri daha pahalı... Ürün özellikleri notlarım ise;

Parlak ve taze bir cilt için yüzünüze ve boynunuza  sabah-akşam uygulayacağınız Otacı Gül Kürü Yüz ve Boyun Kremi  doğal gül yağlarıyla cildinizi nemlendirir ve besler. UVA filtresi içerir ve zararlı güneş ışınlarına karşı cildinizi korur.

Kullanım şekli: Nemlendirmeye yetecek miktarda, göz çevresi dışında, yüzünüze ve boynunuza uygulayın.

İçerik notlarım ;

*Saf zeytinyağı
*Sea yağı
*Doğal kozmetik standartlarına uygun sertifikalı bileşenler 

Olmayanlar 
*Boyar madde, sentetik esans, aroma, paraben, mineral yağ ve hayvansal madde...

   Bir haftadır kullanıyorum bu kremi. Kış kremi olarak sevdim. Yaz dönemi ile kış arasında cilt soğuk havaya karşı oldukça farklı tepkiler gösteriyor . Bu kremin cildin rahatlatıcı özelliğini sevdim. Kokusu ise bildiğimiz gül kokusu . Mucizevi bir etkisi var mı ? Hayır ama günlük bakım kremlerinde kullanabileceğimiz bir krem. Alternatif daha uygun fiyatlı kremlere de bakılabilir. Biraz az gibi geldi bana çünkü. Son olarak yoğun bir krem elimizde küçük noktalar seklinde kullanabiliriz. 

Beklerim yorumlarınızı 😊 Güzel bir hafta sonu olsun hepimiz için 

13 Kasım 2018 Salı

HAYATI YAKALA

HAYATI YAKALA
 
Nasılsın? Bu soruyu bir klasik gibi soruyoruz. Alışkanlık gibi... Sahiden nasıl olduğunu merak ediyor muyuz; önemsiyor muyuz? Son zamanlarda gerçek bir samimiyet algısı üzerinde düşünüyorum. Nasıl ki samimiyet kelimelerle ifade edilmez cümlesine kısmen inansam da bazı kelimeler kalbe doğru koştuğundan duygular inciniyor. Hayatı yakalamak için kelimelerle başlayan düşünceler farklı bakmayı öğretiyor. Bakmak ile görmek arasındaki o çizgide daha bir tecrübeli yürütüyor.
Bir anda gelen kışa inat sonbaharın esintilerini de geride bıraktırmıyor. Bilmiyorum instagram hesabımı takip ediyor musunuz; fotoğraf çekerken gördüğüm en farklı detayları paylaşıyorum bu ara. Hayatın her bir anının değerini anlarken kaçırmamaya çalışıyorum. Zaman takıntısı olmadan, detaylardaki güzellikleri fark etmeye çalışıyorum.
Fotoğraf metroda sıkıldığım andan... Yansımayı yakalayabilir miyim derken yakalamışım. Metro çok kalabalık saatine ulaşmadan sakinken çok fazla kelimeye gerek olmadan yalın düşünüyor insan. Kasım apar topar geçiyor. Aralık ayı da bir göz açıp kapayana kadar geçecek gibi. 2019'un hepimize iyi gelmesine ihtiyacımız var bence. Yeni başlangıçlar ve yeni paragraf başları için... En çok da büyük harfle başlayabilmenin cesaretini tanıyabilmemiz için! Sizin için Kasım ayı nasıl geçmekte? Nasılsınız sorusunu içtenlikle soruyorum. Belki telaşlı belki yorgun belki de üzgün... Hangi kelime durumumuzu özetlerse özetlesin düşlerimiz gerçek olsun. :)
Bu ara Aamir Khan (Hindistan Haydutları) film müziklerinde takıldı kalbim. Neşeli bir şarkı dinlemek isterseniz eğer Suraiyya song tavsiye ederim.
Beklerim yorumlarınızı...

9 Kasım 2018 Cuma

BÜYÜK BLOG TAKİP ETKİNLİĞİ



           Güzel bir hafta sonu olsun hepimiz için... Bol kahkahalı, anılarımızın yadigar kalacağı hafta sonu günleri. Cumartesi günü pek bir sempatik gelip pazar günü ise pazartesi zamanının stresini yaşayanlardanım bende.
 Olsun her günün kendine ait bir karakteri ve güzelliği var. Notlarım her günün birbirinden daha değerli olduğuna dair hikayeler ile dolu... Bugünkü yazım benim büyük blog takip etkinliği hakkında. Emekler vererek oluşturduğumuz blog yazılarımızın daha geniş kitlelere ulaşması yorumlar gelmesi öylesine mutlu ediyor ki! 
Büyük Blog Takip Etkinliği büyük bir güzellik; yeni bloglarla tanışmak ve bizim bloglarımızı da onlarla buluşturmak adına bu etkinlik kapsamında yapacaklarımız oldukça basit aslında.
Buna göre:
 1. Öncelikle aşağıda linklerini paylaştığımız blogları tek tek ziyaret ederek, onları takibe alıyoruz. Eğer blogda takip bölümü yoksa, bu durumda e mail yolu ile abone oluyoruz.
2. Sonrasında takibe aldığımız bloglardaki "Büyük Blog Takip Etkinliği" paylaşımının altına, bu etkinliğe katıldığınızı, takipte olduğunuzu belirten bir yorum ile birlikte kendi linkinizi bırakıyorsunuz. 
3.Son olarak da kendi bloğunuzda "Büyük Blog Takip Etkinliği" başlığı altında, etkinliği anlatan bir yazı yazıyorsunuz. Yazının sonuna aşağıda görmekte olduğunuz linkleri de ilave edip ve en sonuna kendi linkinizi ekleyerek yazınızı paylaşıyorsunuz. 
 Kurallarımız bu kadar açık ve basit. Bu sayede takipçi sayılarımız artacak ve bloglar arası dayanışma sayesinde daha fazla kişiye erişip, arama motorlarında görüntülenme fırsatı elde edebileceğiz. 

      Bu etkinliğin herhangi bir son katılım tarihi yok. İstediğiniz zaman bu etkinliğe katılabilir ve blogger arkadaşlarınızı bundan haberdar ederek, katılımın artmasını sağlayabiliriz. Şimdiden herkese teşekkürler...

  Linkler:

https://www.lerzankaradan.com/  

http://kelebeketkisi39.blogspot.com/ 

http://neselisusevim.blogspot.com/ 

https://esratakim.blogspot.com/ 
http://yelizinkesifleri.com/ 

https://www.masalzehra.com/ 

https://beautypery.blogspot.com/ 

https://www.makyajliyorum.com/  

https://kadincada.blogspot.com/

https://melciblog.blogspot.com/2018/11/blogger-tansma-etkinligi.html

https://www.sosyalmedyakafe.com/

https://tanerkoc.blogspot.com/

http://renkliblogsayfam.site/

https://aylakeditor.blogspot.com

http://alevkaraca.blogspot.com.tr/

http://www.sosyalanneyim.com/ 

https://yesimlehertelden.blogspot.com.tr/ 

https://bahceperim.blogspot.com.tr/ 

https://dertlidostum.blogspot.com.tr/ 

https://camdandusler.blogspot.com.tr/ 


7 Kasım 2018 Çarşamba

KALP SESİ

 
Tek bir çözüm var mıdır, hayatta... İki artı iki dört eder peki bir artı üç dört etmez mi? Bilmiyorum sanki empati yeteneğimizi kaybettik sanki.  Düşünmeden konuşuyor, fikirlerimizin sabitliğinden vazgeçmiyoruz. Sonuca odaklı bir düşünce tarzında peki sonuca ulaşırken çekilen sıkıntıların değeri yok mu? Hayat bir matematik dersi değil farkındayım, gidiş yolundan puanı sonrasında tecrübe olarak alsak da... Durum bu şekilde! Bilmeyi de umursamıyoruz. Dinlemeyi unuturken en çok kalbimizin sesini dinlemeyi unuttuğumuzun farkında değiliz. Kaba konuşmayı dobralık, banka ATM sırasında dahi o sırada olmadığı halde sıraya en alakasız yerden girmeyi uyanıklık, kibar bir insanı da salak yerine koymayı hayat bu şekilde diyerek savunmak bu hafta bana oldukça ağır geldi. Özellikle de gözünün içine baka baka yalan söylemek için ruhun masumiyetini kilitlemek gerekir sözünü aklıma getirdi.
Bu hafta benim için oldukça hüsrana uğramış bir şekilde geçti. Fotoğraf ise hafta sonundan güzel anların notlarım toplamında. Hayat elbette ki tek düze geçmeyecek bazen üzüntülü bazen mutlu ve bazen de hüzünlü. Şanslıyım ki kırgınlıklarımı insanlar hakkındaki şaşkınlıklarımı anlatabileceğim arkadaşlarım var. Yalana kimse tahammül edemez ancak pişkinlikle o yalana inandırılmaya çalışmak beni hala şaşırtıyor. Aslında iyi bir şey demek  ki alışmamışım hala yalan söyleyen insanlara. Hakkın geçmemesi için eğer ufacık dahi hak geçmişse; hakkını helal et sözü ne anlamlı bir cümle ah bir bilsek...
Can Atilla/Mum ışığında hayaller
Kulaklarım öylesine alıştı ki dinlemeye belki sizlerde seversiniz.

3 Kasım 2018 Cumartesi

ŞİİR FALI

Hafta sonu karmaşasında bir nefeslik mola. Eski bir alışkanlık şiir falı bakmak! Cahit Sıtkı Tarancı/ Otuz Beş Yaş bütün şiirlerinde bende şiir falı baktım. Falıma düşen şiir paylaşmak istedim. İnstagram adresime de koymuştum fotoğrafı uğramak isterseniz adresim...
                     YALNIZLIĞA DAİR
Can yoldaşın olmazsa olmasın ,
Yalnızım diye hayıflanmayasın.
Eğilmiş üstüne gökyüzü masmavi;
Bir anne şefkatine müsavi;
 Üç adım ötede deniz;
Dosttur ne öfkesi ne durgunluğu sebepsiz.
Bir derdin varsa açabilirsin ağaçlara;
Ağaç yaprak verir sır vermez rüzgara.
Ve kış yaz
Dalda kuş eksik olmaz
Dağ başında duman
Yalnızlık nedir göreceksin öldüğün zaman...

31 Ekim 2018 Çarşamba

MÜSLÜM FİLMİ

        Hafta ortası... Çarşamba en sevdiğim günler sıralamasında ilk sırayı alırken ertesi günü düşünmeden de edemiyorum tabi ki... Yeterli sayıda kursiyer bulamadığım için acaba bu dönem de mi işsiz olacağım derken ablam sinemaya gidelim dedi. Hemen hemen hiç olumsuz yoruma rastlamadığım Müslüm filmine onunda bugün boş günü olması ile birlikte öğle seansına gittik. Ki bence iyi ki 12.30 seansına gitmişiz; Ayla ve Aile Arasında filmlerinden hatırlıyorum acayip bir kalabalık ve bilet sıkıntısı yaşanıyor, popüler Türk filmlerinde. Hafta ortası ve öğle olunca biraz rahat bilet aldık. Sıcağı sıcağına yorum yazmak istememin sebebi; Timuçin Esen... Çok sevdiğim bir oyuncu olması bir yana bu filmde oynamamış resmen Müslüm olmuş. Reklam kısmı biraz fazla olsa da arayı kısa tutmaları ile 132 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadık. Film hakkında notlarım;

Oyuncular: Timuçin Esen, Ayça Bingöl, Zerrin Tekindor,  Erkan Can, Güven Kıraç ve birçok tanıdığımız yüzlerine aşina olduğumuz oyuncular.
Konusu: Çocuk yaşta girdiği Adana Halkevi'nde bağlama ustası Limoncu Ali ile tanışan Müslüm ondan hem hayat hem de müzik bilgisi konusunda dersler alır. Limoncu Ali hayatına yön vermiştir Müslüm'ün hayatındaki tüm acıya rağmen ayakta kalmak konusunda bir dalı vardır... Sesi ve müziği...
              Müslüm Gürses çok az dinlediğim aslında Paramparça(Teoman) şarkısını yorumlaması ile sempatimin olduğu bir sanatçıydı. Belki yaşımdan dolayı belki de müzik türü sevgimin farklılığından dolayı... Ama bu film ile sanatçıyı anlamak aslında ufak da olsa bir önyargıyı kırmak adına güzel bir başlangıç oldu. Çocukluğundan delikanlılığına oradan da yetişkinliğine bunca acıya rağmen bir şekilde ayakta durabilmek ve müziğine sarılmak bir kat daha artırdı saygımı. Eski Adana'yı görmek ki izlerken çekim yaptıkları yerleri düşündüm. Özenle çalışıldığının belli olan kaliteli bir filmdi. Filmin ilk yarım saati mükemmel bir tempo ve hikaye akışı ile geçerken ortalarındaki durağanlığın beni biraz sıktığını kabul etmeliyim. Ancak sonunu doğru ve etkileyici şekilde bağlamışlar. Kapanış sahnesi, kalabalık inanılmazdı. Sinemada ağlayanlar oldu; hatta kimi yerlerinde babasına(Müslüm Gürses'in babasına) duyulan öfkeyi sesli bir şekilde dile getirenler de oldu. Muhterem Nur ile olan ilk sohbetindeki samimi konuşmalar beni de güldürdü. Yaşanmış bir hayat hikayesi sonunu bildiğin bir kitabı okumaya benzer derler. Ancak filmler konusunda böyle düşünmüyorum. Farklı bir bakış açısı edindiriyor filmin ana kahramanı adına. Muhterem Nur'da Müslüm Gürses de hayatlarındaki yaraları anlayıp aslında birbirlerine derman olabilmek için çabalamışlar. Limoncu Ali'nin hayat ve müzik hakkındaki öğrettikleri aslında öğretmeye çalıştıkları Müslüm Gürses'in en vahim zamanlarında dahi aklından çıkmaması ve kardeşini okutmaya çalışması filmin güzel detaylarıydı. Kardeşinin ona hediye ettiği Yunus Emre'nin şiirlerinin bulunduğu kitap ise belki de en anlamlı detayıydı. Zerrin Tekindor(Muhterem Nur rolünde) tüm zerafeti ve güzelliği ile rolünün hakkını vermiş. Ama film boyunca Müslüm Gürses'in kardeşine ev annesine çok üzüldüğümü söylemeliyim.Notlarıma eklemiştim; 

"Herkes cennette doğar bazıları cehennemde büyür"
   Bu cümle filmin en can alıcı cümlesiydi bence. Cehennemde büyüyen Müslüm Gürses kendine has yorumlaması ve hayran kitlesi ile bence unutulmazlar arasında yer aldı...