29 Nisan 2016 Cuma

FOTOĞRAF DİLİ


Akdeniz'i karşıya almak...Bugün öylesine sicaktiki hava aklıma iki yıl öncesi geldi. Hafızalara kazınmış anılar vardır ya;kişilerle özdeşleşen... 2014 yılında gerçekten mutlu olduğum bir anda mutlu olduğum bir kişiyle bu fotoğrafı çekmiştim. Bilmem hiç Kıbrıs'a yolunuz düştü mü? Özellikle de Girne'ye. Tatil yeri olarak adlandırılsa da benim için tarih yeri idi. Tarihin tanımını yapmaya gerek yoktur bu şehirde. 

Tarih bu şehirdir çünkü.Bu kaleyi birçok kez görmüştüm fakat bu fotoğrafı elimdeki son çekilen fotoğrafı. O zamanki hislerim, anımsıyorum. Yalnızlığın dilini anlatan notlarım; konuşan ve bir taş yığınindan çok daha fazlası olan bu kalenin hikayesini merak etmiştim. Birçok insan gören bu kale bircok kez derdini insanlardan çok belki de mavinin en güzel tonunu barındıran Akdeniz'e dökmüştür. Ben de öyle yapmıştım. O gün karşı tarafa bakıp, suları aşıp Türkiye'de olduğumu düşünmüştüm. Hani derler ya elini uzatsan tutabileceğini düşünürsün fakat bilirsin tutabileceğinden çok daha uzaktadır. Ada psikolojisi farklıdır. Güzel anılar biriktirdim,orada. Lefkoşa'da okuyan ben Lefkoşa'nın soğuk yüzüne inat Girne'nin güler yüzünü tercih ettim. İnsanoğlu işte...Ozaman Türkiye'nin olduğu tarafa dönük iken yüzüm şimdi ara sıra Kuzey Kıbrıs'a yöneliyor. Sanırım tatil zamanı yaklaşıyor eğer tatil yapacaksanız özlediğinizi itiraf ettiğiniz bir yer neden olmasın!!!!Fotoğrafların dili... Çoğu zaman beklediğimizden daha fazla şey söyler.
Önemli olan duymak değil mi? 

27 Nisan 2016 Çarşamba

AKŞAM TATLISI


Mutluluğun tatlılarla bir ilgisi olmalı...Aslında KPSS, yüksek lisans derken hayatım dolu dolu diyebilir miyim? Sanmam. Fakat stresi alacak bir dolu şey fark ettim hayatımda. Kitap okumak çocukluğumdan bana yadigar, film arşivimim sanırım lise, peki tatlı tutkunluğu? Belki bir belki iki yıldır... İyi bir mutfak uzmanı miyim emin değilim lakin sevdiğim her şeyde uzman olabilmek için elimden geleni yaparım. Bugün paylaşmak istedim herkesle mutluluğumu. Bu yüzden de mutfaktaydım. Bir yanda güzel bahar havasının esintileri bana gülümserken bir alt fonda Can Atilla... Sözsüz müzik...Bu kadar kelime yorgunuyken müziklerin duyguların kelimeleri bizde kalsın değil mi...Bizi mutlu eden zamanları ne kadar yoğun olursak olalım oluşturalım ve hayatımızdaki güzellikleri paylaşalım. Profiterolumu evdekilerle nasıl paylaşacağım bir bilinmezlik olsa:) akşamlarımız güzel geçsin akşamlarımız ev sıcaklığının en güzel haliyle geçsin. Sığınağımız olan evlerimiz...Onları güzelleştirmek bizim elimizde...

25 Nisan 2016 Pazartesi

RÜYA KUTUSU


      Uyanmak istemediğiniz rüyalarınız var mı? Anlamsızca sürmesi için dualar ettiğiniz aslında bir parçanızın gerçek olmadığını bildiğiniz rüyalarınız...Yapılan araştırmalara göre rüyalarımız bir dakikayı bile bulmazken saatlerce hatta günlerce aynı rüyanın etkisinde nasıl kalabiliyorduk? Belki hüzünlerimizden belki de hislerimizin gerçekleşeceğinden duyduğumuz korkularımızdan... Mutluluklar diyemiyorum. Mutlulukların rüyası görülmez yaşanır. Bilmiyorum. Benim rüyalarım genellikle duyduğum özlemlerimin sonucu sanki. Zamanın üzerine bir örtü serdiğini düşündüğüm ve sanki o örtünün açılmayacağını bilerek tam tersi çıkan rüyalarım... Özlemlerimin bende önemi büyük, eminim. Fakat şimdi farklı. Bir manzara bir duygu ve bir şehir... Bir şarkıyı rüyanızda gerçekleştirdiniz mi veyahut bir kahraman olduğunuzu gördünüz mü? Rüyalarımız özeldir. Bu yüzden görülmeyen rüya kutularımız vardır. Vazgeçemediğimiz ve kimselere göstermediğimiz kutularımız zamanı geldiğinde bize kendilerini hatırlatmaz mı!!! Evet böyle bir gündeydim.
Sanki bir film sahnesinde alt fonda sevdiğim bir şarkı ile yürürken hatırlatmadı kendini rüya kutum. Rüya kutum yaz mevsimini vurgulayan bir parkta kendimi dinlerken hatırlattı kendisini. 25 yaşıma girmeme fazla bir zaman kalmadı.
   
     Ben bir yaz çocuğuyum. Sıcak günlerde şikayet etmemem gerektiğini söyleyenlere "lütfen" diyorum. Yazı sevmek şikayet etmeyeceğim anlamına neden gelsin. Fakat evet sıcak bir yaz gününde doğdum ben. Her rüyamda yazı hatırlatan bir çiçek mutlaka yer alır. Bugün uzun bir yürüyüşün sonunda parkta kendimi bulduğumda ne yapmak istediğimi düşünüp durdum. Hayat belirli sınavlara hazırlanmakla geçerken kaçırdıklarımı düşündüm. Elimin neden zorunluluklarıma gitmediğimi düşündüm. Yüksek lisans için haftalardır masamda bana bakan kağıtlara selam veremiyorum. Mayıs ayındaki o popüler sınavın stresi sarmışken rüyalarımın aklıma gelmesi. Bazı rüyalarımı unutmam. Hafızamın kuvvetli olduğunu söylerler. Ezber yapmaktan nefret eden zihnim; görmek, duymak ve yaşayarak öğrenmek ister. Bundan mıdır bilmem kolay unutmam... Çoğu zaman yorsa da. Bugün geçenlerde gördüğüm bir rüya gözümün önünde canlanıp durdu. Tüm lisans boyunca yürüdüğüm yılan misali kıvrım kıvrım uzayan yolumda yürürken otobüs durağını gördüğümde nasıl hızlıca koştuğumu gördüm. Gidişlerim ve gelişlerim sıradandı. Aradan bunca zaman geçmişken o duyguyu şimdi anlamak... Demek ki anılarımı önemseme yaşıma gelmişim. Elimde bilgisayar çantamla koşmanın zorluğu hatırlamak son beş dakikanın içinde kaç saniyenin yer aldığını düşünmek. Güneşin batışını görmek, öğle sıcağının yakıcılığını ruhunda hissetmek. Özledim. Belki de ilerleyen yılların getirdiği sorumlulukların altında eziliyorumdur. Kendime itirafımı bugün yapmışımdır. Kim bilir....