21 Mart 2018 Çarşamba

CÜMLE ORTASI

"Günümün birkaç saatini kitaplara verdim. Okurken başka bir dünyaya girer bütün dertlerimi unuturdum." Acımak alıntısı ile başlayayım yazıma. Bu cümlenin altını çizmeyi bırakın not almışım benim diye :) Bugün büyük bir kalabalık sonrası yorgun bir zihin uykulu gözler kalmıştı bana. Her nedense uykum bir türlü kapıma uğramadı. Oysa gözlerimi kapatsam derin bir uykuya dalıp rüyalarımı hatırlamayacak kadar vay be iyi uyumuşum diyeceğimi zannediyordum. Sanırım zihin yorgunluğundan... Tarçınlı tek lokma kurabiyeleri bu ara pek bir seviliyor ben de ilk kez yaptım. Beni hüsrana uğratmadı güzel olmuşlardı. Kabul ediyorum ki acemi şansı var bende ikinci kez aynı tarifi denediğimde güzel olmayabiliyor. Bu hafta Reşat Nuri Güntekin "Acımak"  kitabı hakkında yazacaktım. Hazır uyuyamıyorken gün içerisinde de böyle bir kare yakalamışken yazayım dedim.
Ben bu kitabı okumadan önce dizisini izlemiştim. Tekrarlardan uyarlansa izler miyim yoksa ilk kez izlediğimdeki duygular aynı olur mu bilmiyorum. Zaman geçiyor, insanlar değişiyor en çok da duygular karmaşıklaşıyor. Her gün her an öğrenme anında olduğumuz için değişim ruhumuzda sanki.  Dizisini izlediğimde kitabını okuyacağım demiştim ama ne zaman... Bazen bazı kitapların da zamanı olur derler ya benimkisi de lise zamanlarında özellikle üniversite giriş sınavı zamanı kaçıştı sanki kitap okumak. Anlam veremediğim sonuçları bulmaktansa kitaplar kaçış için en güzel kapı idi. Kapının arkasında birbirinden farklı karakterler ve dünyalar vardı.  Acımak kitabını da o zamanlar okumuştum. Kütüphanemi düzenlediğimde aldığım notları da görünce anlamlı zamanların güzel bir kitabı olarak anlatmak istedim. Reşat Nuri Güntekin'in 1928 yılında yayınlanan bu eseri acıma duygusunun varlığını bilmeden bir yetişkin olan öğretmen Zehra'nın babası Mürşit'in günlüklerini bulması ile doğru bildiklerinin adeta yerle bir olmasıyla duyduğu derin bir pişmanlığın öyküsü.
 
"Ölüm o kadar korkulacak bir şey değil... Fakat çocuklarım..."
 
Klasik olmak kolay değildir. Günümüzde daha ilgi çekebilmek sonuna kadar dikkatle okutmak... Reşat Nuri çok başarılı bir şekilde duyguları yaşatıyor karakterlerin. Zehra'ya ağzınıza geleni söylemek isterken kitabın bir sonraki sayfasında bir dur denilircesine okumaya devam ediyorsunuz. Kızıyorsunuz ancak diğer karakterlere... En çok Mürşit Beye üzülüyorsunuz. Cesur olmadığı için ya da bu kadar sakin olduğu için. Kibar ve naif bir adam ancak olacakları önceden kestiremeyecek kadar da saflığının esiri olan, bir memur. Hayatın ne getireceği belli olmaz şeklinde düşüşü biraz daha çalkantılı yaşıyor. Ancak son bir umutla küçük kızı Zehra'yı çevresinden özellikle annesi ve anneannesinden kurtarmak için yatılı okula yazdırıyor. Zehra ailesinden koparıldığını sandığı için alkolik olarka gördüğü babasına kızarken büyüyor. En ufak bir hataya dahi tahammül göstermeyen hiç bir zayıflığı kabul etmeyen acıma duygusundan yoksun olarak. Sonunda ise anladığı sayfalar...
 Reşat Nuri Güntekin dili diye hakikaten bir yazım dili var. Karakterler için sizi yönlendirme yapmazken öylece oturup izletmiyor da . Anlamaya sorgulamaya en çok da empati yapmaya çağırıyor. Kızgınlığınızın dönüşümünde ilerken sayfalarda kaybolmuş olarak bulmuyorsunuz kendinizi notlar alıyorsunuz...
 
"Hayat böyleydi. İnsanlar ayrı ayrı yollara dağılırlardı...
Bu bir talih ,tesadüf meselesiydi. Niçinini, nasılını sormak beyhudeydi."
 
Eğer okumadıysanız bu kitabı tavsiye ederim...
 
Yorumlarınızı bekliyorum...:)
 

19 Mart 2018 Pazartesi

UMUT KIRIKLIKLARI

              
              (Zamanı durdur fotoğraflarımdan bu ara fotoğraf çekmek bir alışkanlık gibi oldu )
               UMUT KIRIKLIKLARI
        Doğamızda var olduğu söylenir. Umut etmek… Keşke umut edebileceğimiz olayları, kişileri de seçebilsek. Elimizde olsa. Elimizde olsa da değişebilir miydi ki? Yola çıktığımızda umut ederek başlamaz mıyız?
       Başlamanın önemi üzerinde dururlar ancak yalnızca sonuca bakarlar. Çıktığımız yolda neler yaşadığımız önemsizdir. Oysa hayata tutunduran ve kimi zaman da pes ettiren neler yaşadıklarımızdır. Herkes başlamak için çabalar, kimileri bıraktım dese de. Hiç başlamadan...Sonuçların önemsendiği dünyada yer edinmeye çalışırken hatırlarız elimizde varsa. Yolculuk boyunca umut kırıklıklarımızı ve ulaştım dediğimiz anda kaybettiğimiz rüyalarımızı. Söyleriz. İçimizden gelen o sese kulak vererek. Bırakmak için çok geç ulaşmak içinde erken. Bu ikilem nasıl bir bütün eder diye düşünürüz. Haklı olduğumuzu izledikçe anlarız. Yolculuk boyunca yanlış yolların kapılarını açanlardan, ihaneti sonuna kadar öğretenlerden ve en çokta kaybetmişlerden. Hepsiyle mücadele edebileceğimizi düşünebiliriz. Ta ki kaybetmişleri ayrı tutana dek. Onları inanılmaz bir şekilde içimize alırız. Kaybetmiş biri… Ona acılarını unutturmak istercesine çabalarız. Kalbimizi sadece ona gösteririz. Kendimizin dahi bilmediğimiz kapıları açarız. Umutla yaralarını sarmayı dileriz. Hata yaptığımızı yolun sonuna bir adım kala anlarız. Tek başımıza bir gölgeye el sallarken. Gölge olmayı dileyen birine yardım edemeyeceğimizi anladığımızda. Çok geç olur mu diye sayıklarız. Çok mu geç... Ardımıza baktığımızda geldiğimiz o zahmetli yolu görürüz. İki seçenekle yüz yüze geliriz. Aslında iki seçeneğin çıktığı tek bir kapı ile yüz yüze geliriz. Kaybeden birinin güvenilmezliği. Kaybeden birinin bıkkınlığı kaybeden birinin bıraktığı doldurulması zor olan yarasıyla.  Pes etmişlik bir tokat gibi çarparken yüzlere; dayanmaya çalışacağımıza dair efsaneleri hatırlarız. Tıpkı bu anı daha önce yaşamışçasına, daha öncesinden provasını yapmışçasına ayağa kalkmaya çalışırız. Çalışmalıyız. Gölge olmadan karanlıkta kaybolmadan ilerleyeceğimize dair yeminler etmişizdir. İşin gerçeği güçlü olmanın bu şekilde olduğunu öğrenmemizin de bir sebebi olmasıdır.

(Üniversitede iken denemeler, hikayeler yazmayı çok severdim. Şimdi eski bir alışkanlığı anımsar gibi arşivimde bu yazımı görünce paylaşmak istedim...) Yorumlarınızı beklerim...

16 Mart 2018 Cuma

MİM(BLOG TANIMA)


Mimleri çok seviyorum.


1)Nerelisiniz?
Adanalıyım. Üniversite için şehir dışına gitsem de Adana'dan üniversite dışında ayrılmadım.
2)Burcunuz?
Aslan burcuyum. Aslan burcunun hemen hemen tüm özelliklerini taşıyorum.
3)Bloglarda en çok ilginizi çeken şeyler?
Okumadığım veyahut ertelediğim kitaplar olduğunda o kitaplar hakkındaki yazıları daha bir dikkatli okuyorum sanırım. Sonunu söyleyince okuma isteği kaçanlardan değilim tam tersine okumalıyım bakalım ben nasıl bulacağım bu kitabı derim :)
4)En sevdiğiniz mevsim?
Yaz çocuğu olarak daima YAZ mevsimi en sevdiğim mevsim...
5)Yabancı diliniz?
Bir ara sürekli İngilizce yabancı dizi izlemekten hatta notlar almaktan İngilizcem bayağı gelişmişti. Öğretmenlerimin dediği gibi İngilizce nankör bir dil pratik yapmaz ve onu bir köşeye bırakırsan o da seni bırakır bu dönem o bırakma aşamasındayım. İngilizce notlarımla dolu kitaplarım bana öylece bakıyorlar :)
6)Boş zamanlarınızı nasıl değerlendirirsiniz?
Film izlemek... Her boş vaktimde izlemek istediğim film listemdeki filmleri izlemek için elimden geleni yaparım. Ancak kimi zaman bu boş vakitler anne için hazırlanan keklerle doluyor :)
7)En son okuduğunuz kitap?
Okuduğum bir kitabı yeniden okudum. Rozalya Ana/ Sevin Çokum bu yazarın her bir kitabı benim için çok değerli...
8)Hayatınızda pişman olduğunuz bir şey?
Üniversite tercih döneminde kendi isteklerimi baz almalıydım. En büyük pişmanlığım bu. Bazen sevdiğim insanların mutluluğunu benim mutluluğumdan önde tutuyorum :(
9)Tuttuğunuz takım?
Galatasaray... Küçüklükten kalan bir alışkanlık gibi. İlkokul döneminde Galatasaray maçları, futbolcuları takip ederdim. Şimdi Muslera dışında hiçbir oyuncusunu tanımasam da çocukken Hagi çok severdim :)
10)Çantanızdan eksik etmediğiniz şeylerden bazıları?
Islak mendil... Kesinlikle eksik etmem. Ayrıca güneş gözlüğü. Adana'da güneş oldukça iddialı olduğundan unutmak demek o gün gözler kısık bir şekilde çevreye bakmayı zorunlu kılmak demek.
11) En sevdiğiniz içecek?
Bir Adanalı olarak tabi ki şalgam. Ancak hazır şalgamlar gibi düşünmeyin. Burada şalgam simit inanılmaz bir ikilidir. Şalgamlar taneli olur istediğiniz düzeyde acı koydurabilirsiniz.
12) Ve son olarak bloğunuzdan hiç para kazandınız mı?
Ne yazık ki kazanmadım. Eğer kazanmaya başlarsam ayrı bir mutluluk olur herhalde.

Benim mim şimdilik bu kadar. Bu mim gören herkes yapabilir ancak bu mime bende bir kaç arkadaşı davet etmek istiyorum ... Hep tebessüm etmeniz dileğiyle bitirirken yazımı yorumlarınızı beklerim 😊 

https://sevimli-kitaplar.blogspot.com.tr 
http://sezerozsen.blogspot.com

15 Mart 2018 Perşembe

U-PRINCE/HANDSOME COWBOY

  
Princess Hours Thai 
versiyonundan sonra U-Prince
 Serisini bir ilgi sonrası fark etmiş ve izlemiştim. Aslında olur ya 
beğendiğiniz bir dizi sonrası karakterleri sosyal medyada da görmek; başka çalışmaları da var mı diye merak etmek...

 Yaz döneminde cidden bir ara sarmıştı 
bu diziler beni. Ugly Duckling Serisi sonrası U-Prince Serisi derken az ve öz izleyeceksin düşüncesini kabul ettim. 
Fark ettiğim bir şeyi paylaşmadan geçemeyeceğim bu ikili pek bir meşhur. Ester Supreeleela başrol oyuncusu bu serinin ilk dizisi olan U-Prince Handsome Cowboy.(Prikkang dizideki adı) 
Push Puttichai Kasetsin ise yakışıklı kovboyumuz Sibtis rolünde.
 Bu serinin ilk üç dizisini izledim beşe kadar olan kısmı ise ara ara videolarına baktım. Kesinlikle ilk filmde farklı bir kalite var. Serinin diğer dizileri biraz sıkıcı idi. Bu arada Ugly Duckling serisinde de bu kızımız bulunmakta.
 
 
 
Notlarım, dizimizin konusuna gelecek olursak üniversitenin her bölümündeki yakışıklılarını temele alan bu dizi
 onların yaşamları hakkında aslında
 aşkları hakkında bu seri.  Prikkang ile 
aynı üniversitede olan Sibtis; ikilinin karşılaşmaları aslında çok öncesine dayanmakta. Ancak yakışıklı playboy 
Sibtis ilk karşılaşmalarında Prikkang'ı tanımaz. Küçükken yolları ayrılan çiftimiz yıllar sonra üniversite karşılaştıklarında 
hoş bir karşılaşma olmaz. Prikkang bu duruma hem üzülür hem de çok sinirlenir. Sibtis ise kızımızla uğraşmaya devam eder. 

Yakışıklı kovboy sonrasında tanısa da aralarındaki bu didişme sürer. Prikkang'ın babası ise Prikkang'a sinirlenip onu yaz dönemi için yakın arkadaşının çiftliğine göndermeye karar verir. Ancak bu çiftlik kimin dersiniz?  Sibtis' in babasının...


Çiftlik; doğa sahneleri oldukça başarılı 
idi. Üzüm bağı ve oradaki didişmeler tatlı olsa da Sibtis'e ısınamadım. İçinde ne 
kadar iyilik olsa çocukluk arkadaşı kısmını bu kadar geç hatırlaması ve tam bir
 playboy olması bazı bölümlerde oldukça sinirlendirdi. Prikkang ağladığı kısımlarda çok üzüldüm. 
Bu didişmelerin ve sonucunu inatçılık
 mı aşk mı belirleyecek sorusunun cevabı merak ettirse de ikisinin arasındaki aştan çok diziyi izlettiren bence kızımızın oyunculuğu. Hele ki diğer serilerdeki 
kadın oyuncuların belki yaşları küçük olduğu için belki de yol almaları gereken daha çok yolları olduğu için ilk serinin sıyrılmasında Prikkang karakteri oldukça etkili. Çok da güzel ayrıca :) 
Dizinin bölümlerinin kısa olması 
(8 bölüm) hızlı ilerlemesi yormayan dizilerden olması izleyebilirsiniz. Bu arada seri devam ederken serinin kimi kısımlarında diğer serilerde yer alacak oyuncuları da konuk oyuncu olarak görüyorsunuz. 
Bu diziden sonra Ester  hangi dizide yer almış merakı ile yeni dizilerini de izleyebilirsiniz. Bence kendisini daha 
da geliştirecek.
Yorumlarınızı bekliyorum.....

13 Mart 2018 Salı

ZEHRA/NABIZADE NAZIM

 
Klasik kitaplar günümüze değin uzanmış kitaplardır değil mi? KPSS için Türkçe sorusu çözerken klasik kitaplar hakkında bir paragraf ve okurken nedensizce aklıma bu kitap geldi. Zehra... Lisede iken okumuştum. Ancak yazın ellerim yine bu kitaba gittiğinde lisedeki benden farklı olarak notlar almışım. O zamanlar hafızama mı güvendiğimden yoksa daha sonra okurum yine dercesine mi notlar pek almazdım. Büyümenin güzel tarafını şimdi anlıyorum. Notlar almak o kitabın yaprakları arasında unutulmuş bir başka kağıtlar bulmak insanı garip bir hüzün sevincine yöneltiyor. Hüznün içindeki hafif bir tebessüm!!! Kimi durumlar durağan değildir. Üzülürken dahi içinde umut olur. 
 
Kıskançlık... Hangi kelime ile tarif edilirse edilsin derinde büyük bir hüznü barındıran bir duygudur aslında. Belki de bir acının. Nabizade Nazım; Zehra kitabını okurken böyle bir not almışım. Zehra'yı anlamaya çalışmışım. Fazlası ile ... Tüm huysuzluk ve kıskançlığından kaynaklı ihtiraslarıyla başka bir insanın hayatını mahvetmesine kızmış ancak nasıl bir çocukluk geçirdi acaba sorusunu sormadan da edememişim. İlk psikolojik roman denemesidir; Zehra... O yüzden karakterleri tanıyıp anlarken aklınızda değil kalbinizde oluşuyor sanki yorumlarınız. Kitabın isminden de anlaşılacağı gibi ana karakter Zehra çevresinde temellendirilen bir kitap. Zehra'nın ticaretle uğraşan babasının yanında katip olarak çalışan Suphi de kitabın erkek karakteri. Sadakatsizliği ile sinir bozsa da kötü durumlar kaderine düşmüş sanki. Suphi'nin güzel kadınlara gönlünü kaptırması başına olmadık işler getirir. Kocasını gözünden dahi kıskanırken onun evdeki güzel cariye SırrıCemal'i sevdiğini öğrenmesi mahveder Zehra'yı. Önce SırrıCemal'i evden kovar. Suphi ise daha sonra SırrıCemal ile evlenir; Zehra'yı yüzüstü bırakır. Zehra ise intikam almak için bir başka kadın aracılığı Suphi'nin güzel kadınlara olan ilgisini kullanarak  Sırrıcemal'e aslında Suphi'ye oyun oynar. Bu oyun sonucunda SırrıCemal intihar eder. Çok kötü olaylar meydana gelir. Bu olaylar sonucunda Zehra'da büyük bir vicdan azabıyla bu dünyadan göç eder.  
     Çok fazla soru soracağınız, kızacağınız hatta üzüleceğiniz yerler bulunmakta bu romanda. Bence çağına göre klasik olabilmeyi hakkıyla başarmış bir kitap. Belki elinizin sıklıkla gideceği bir kitap olmayabilir ancak ders çıkarılabilen ve sorgulanabilen durumların olduğu bu kitabı bir kez dahi okumak gerektiğini düşünüyorum.
Yorumlarınızı bekliyorum....


 

12 Mart 2018 Pazartesi

İndirim Haftasından Geriye Kalanlar



 Geçen hafta oldukça bereketli bir haftaydı. İndirimler koşuşturmalar ve aldığım birçok ürünü kullanma fırsatımın olması aslında benim için iyi oldu. Bazen unutuyorum kullanmayı bir köşede kalıyorlar ve ben acaba atsam mı diyerek bir kararsızlığa düşüyorum. Neyse geçen salı BİM indiriminden aldıklarımı bahsedeyim. 20 liralık makyaj fırçaları setini almayan kaldı mı bilmiyorum ama ben hala kullanıyorum onları ; oldukça da memnunum. Dökülme yapmadılar. Kullanımı sert değil özellikle pudra fırçası benden 10 üzerinden 10 alır. Naturelove ürünü olan bu fırça setinden memnun kalınca makyaj süngerini de yakalamaya çalışıyordum. Çünkü bir ara geldi ve gelmesiyle tükendi sanki bana almak kısmet olmamıştı. 4.95 TL olan bu süngeri bu sefer alabildim. Ayrıca Rimmel London göz kalemi de 7 TL gibi bir fiyatı vardı sanırım. O biraz bonus oldu ama iyi ki almışım.


Makyaj süngeri geçen hafta hemen hemen her gün dışarıda olduğum için kullanmak nasip oldu. Kullanımı güzel bir sünger. Suda yıkayınca kocaman oluyor :) Uç kısmını daha çok sevdim ben. Gözaltını pudra ile sabitlemek istediğimde işimi kolaylaştırdı. Emilimi güzel sağlıyor ve dengeli bir kullanım imkanı sağlıyor. Göz kalemi;  özellikle siyah göz kalemi konusunda birçok markanın ürününü kullandım. Şu an kullandığım Yves Rocher asansörlü kalem ki gerçekten açmalı kalemleri sevmiyorum. Asansörlü kalem hep üretilse :) seviyorum. O kalemi yedeklemiş ve alışkanlık misali sürekli kullandığımdan bir ara Yves Rocher kahverengi (sanırım benim değişiklik ancak siyahtan kahverengiye kayıyor) göz kalemini ani bir kararla almıştım. Hiç memnun kalmamıştım. Açmalı bir kalem, kullanım sonrası gözde hemen hemen hiç kalmaması ve hatta batma gibi problemler yapmıştı. Asansörlü kaleminden memnun kaldığım için kahverengi göz kaleminde böyle problemlere karşılaşınca şaşırdım. Günlük kullanım için hala güzel bir göz kalemi arasam da şimdilik aldığım Rimmel London göz kalemini kullanmaktayım.

 Kalıcılığı Yves Rocher 602 kahverengi göz kalemine göre iyi. Normal kullandığım kalemlere kıyasla ise Rimmel London siyah 061 Jet Black göz kalemi ortalama. Kullanımı rahat ve yumuşak. Renk istediğim bir siyahlık. Simsiyah görünüm yerine bir süre sonra daha çok özleşen bir görünüm oluyor. Günlük kullanım için şimdilik sevdim bakalım...
Yorumlarınızı beklerim...

11 Mart 2018 Pazar

MASKE, İNDİRİM, BAŞROL CİLT

8 Mart indirimleri sonlanmışken bende aldıklarımın bir kısmını kullandıkça paylaşayım dedim. :) Aleo vera ve yeşil çay gördüğüm anda artık elim direkt onlara yöneliyor. Benim cildime çok iyi geldiler. İnsan sanırım deneyerek öğreniyor. Ne demişler denemekten korkma! Beauty Friends Gratis'ten net indirimler başlamadan almıştım. Bir alana bir bedava şeklinde maskelerde indirim vardı. Yeşil çay maskesini hemen uyguladım. Vitamin maskesini ise anneme uyguladım. İkisi de bizden geçer not aldılar. İlk kez Beauty Friends ürünü olan bir maske alan birisi olarak kesinlikle bundan sonrası için alacaklarıma ekledim. Kore yazısını görünce aslında daha bir rahat aldım.
(Yeşil çay maskesi vaad edilenler)
Bu suda çözünebilen maske içeriğindeki cildin beslenmesine yardımcı konsantre bitkisel özleri sayesinde derinlemesine nemlendirir ve bakım sağlar. Antioksidan bakımından zengin Camellia Sinensis yaprak ekstraktları, cildi serbest radikallerin oluşturduğu hasarlara karşı korumaya yardımcı olur.
                                                                   KULLANIMI (Her iki maske için)
-Sıcak ya da soğuk kullanıma uygundur.
-Soğuk uygulama yapmak isterseniz uygulama öncesi buzdolabınıza koyarak yeterli gördüğünüz kadar bekletebilirsiniz.
-Sıcak uygulama imkanından yararlanmak için uygulama öncesi maskenin paketini sıcak suya koyunuz ve birkaç dakika bekletiniz.
Yeşil çay maskesini kullandıktan sonra cildimin yumuşaklığı ve ferah hissi kokusunun rahatsız edici olmaması güzeldi. Cildimin rahatladığını hissettim.
Diğer vitamin maskesini ise anneme uygulamıştım. Onun cildi benim cildime göre daha normal bir cilt. Özellikle ondaki etkilerine baktığımda cilt yumuşaklığı daha belirgindi.

         Bunlarda Migros ganimetleri... Dermokil maskeleri oldukça uygundu. Henüz onları kullanmadım. 3 TL gibi bir fiyatları vardı. Garnier Saf kömür maskesinin ise 4.45 TL gibi bir fiyatı vardı. Neutrogena sivilce karşıtı günlük temizleme jeli öncesinde de kullandığım cilde zarar vermeyen makyaj yapım sonrası temizlediğimde cildimi; son olarak onu kullandığım bir ürün. Durağan bir ürün. Beklenti yüksek olmadan alınabilir. (Bir tanesi benim bir tanesi ablamın bu arada. Garnier saf kömür maskesi de biri onun...) Garnier sıkılaştırıcı saf kömür siyah yüz maskesi; tüm ciltler için uygun olduğu belirtilmiş. Ayrıca farkı için şunlar söylenilmiş;
"Yeni kağıt maske teknolojisi hem nemlendirici hem de cildi kurutmadan arındırma özelliği ile çifte etki sunuyor. Yüzyıllardır geleneksel olarak güzellik için kullanılan ve emici özelliği ile bilinen kömür içeren yeni Saf Kömür  Siyah Kağıt yüz maskesi cildi nemlendiriyor ve arındırıyor. Siyah yosun, LHA ve hyaluronik asit içeren Saf Kömür Gözenek Sıkılaştırıcı Siyah Kağıt Maskesi cildi arındırıyor, gözenekleri sıkılaştırır ve cilde nem kazandırır." Kullanmak istediğim merak ettiğim bir maske idi. Kullanım sonrası cildimin arınmış görünümünü diğer maskelere kıyasen daha uzun süre pürüzsüzlük ve nem hissi hoşuma gitti.
         Yorumlarınızı beklerim...