24 Mayıs 2016 Salı

ÜÇ DİLEK HAKKI


Bazen cümlelerin tamamlanmaz. Üç noktalarda gezinir durursun. Bu akşam uzun zamandır radyoya ellerimin gitmediğini fark ettim. Oysa lise zamanlarımda televizyon unuttuğum bir teknolojik alet radyo ise dünyayla bağlantımdı sanki. Eski radyo tiyatrolari dinlerdim.
 Bazen en umulmadık bir karakter beni anlatırcasina konuşurdu bazen de hak vermediğim fakat anlamaya çalıştığım durumların içine düşenlere kızardım. Benim kırgınlıklarım uzun sürer kızgınlıklarım değil... Bugün nedense içimi dökmek için yazmak istedim. 
Notlarım eski ve eskiye dair. Yoksa özlem yaşlanmasına mi girdim? Bilmiyorum. Fakat eskinin güzelliğini yeniye taşıyan objeler taşımak ve onların hikayesini dinlemek benim en büyük hobim...
 Şimdi dilek tutma zamanı. Eski moda bir alışkanlıkla şarkı falı tutuyorum, dileğimi ona fısıldamak için.
 Gerçekleşmesini istediğim üç dilek ve üç şarkı ve üç zaman dilimi... Kim bilir belki bir adımlık ya da bir ömürlük mesafe var ama olsun. Eskinin yeniye bakan o güzelliğiyle umut etmek güzel...

21 Mayıs 2016 Cumartesi

KEŞKE

 
Yarın sınav var! Bazen çok büyük haksızlık diye düşünüyorum. Sınavlarla yetişen bir nesiliz ve yine sinava giriyoruz. Bir haftadır aslında hasta yatıyorum. Bloğuma rastlarsaniz eğer beni tanimasanizda dualarınizi isterim tüm KPSS mağdurları adına. Bugün Berat Kandili... Fotoğraf haftalar öncesinden. Benim için çok özel bir camiden. Camilerin benim için her zaman bambaşka anlamları olmuştur. Şehrin bütün  gürültüsünu duduran ve kendinle basbasa bırakan özel yerler. Orada duyduğun ses pişmanlıkların, hüzünlerin,mutlulukların sesi. Bir çeşit terapi gibi. Fotoğraftaki  cami asırlar öncesinden bizlere yadigar değil. İcinde yasanmislari çok değil ama bizden sonrakilere varlığını hissettirecektir. Adana merkez Camisi... Artık Adana'nin o,  Adana da onun oldu sanki. Keske su an ayağa kalkip gidip nefes alabilen diyorum  o kadar ihtiyacım var ki... Mide bulantısı, baş dönmesi ayağa kalktığımda hangisi olacak acaba korkusundan uzak sadece dua ederdim. İnsan sınavlara alıştigini sansa da alışmıyormus yavaş yavaş da olsa öğrendim sanırım. 

18 Mayıs 2016 Çarşamba

ANILARIN KOKUSU


Kaç koku ve kaç karakter? Kokularla insanların mutlak bir bağı olduğuna inanmisimdir. İnsanlar istemsizce ele verirler kendilerini. Tarih boyunca da böyle olmamış mıdır saray sultanları binlerce çiçek arasından seçmemişler midir kendilerini. Neden bilmem bana çiçek alınmasından hoşlanmam hatta üzücü gelir. Benim sevdiğim bir şeyi fark etme lutfunda dahi bulunmayanlar bir buket güle sevgilerini sığındırmalarından rahatsız olurum. Kolaya kaçmak yani... 

Belki fazla acımasızca ama kırgınlıklarım var ondandır. Aslında hikayesi olan hediyeleri sevmekle alakalı benim durum. Yaseminlerin bana mutlu olduğum anlari anımsatmasi gibi. Çocukluktan yadigar benim yasemin sevgim. Ortaokul da dershane çıkışları evime doğru giderken yaseminler beni bana anlatırdı sanki. Yaz geceleri mutluluğu gibi. Gökyüzünü hissettiren yıldızlara elini uzatmanı sağlayan fakat yine o his...

Asla ulaşamayacağını bile bile yoldaşın ilan yasemini sana cesaret vermesi ... Evet en çok yasemin severim. Benim hikayemi anlamlı kılması bir yana kendimi ona benzeterim. Bir hediye bana verilecekse de parfüm verilmesi hoşuma gider. Bugun masamı toplarken chanel No.5 parfümüm dikkatimi çekti. Kaç ay olmuştu sahiden bana hediye edilebilecek? Sanırım üç ay öncesi .... Çok az kullanmıştım. Bana kendisini bugün hatırlattı demekki sebebi olmalı dedim.Haklıymışım...

Kokusu bana hediye eden kişiyle o kadar bağdaştırmışım ki unutmuşum bile varlığını... Sessiz ve kızgın bir koku. Durgunluginda zamana karşı bir kırgınlık saklı olan. Aradan saatler geçtikten sonra kalan duygu ise solmuş çiçekler arasında kalan canlılığın kokusu...