17 Nisan 2020 Cuma

İÇİMDEN GELDİĞİ GİBİ



   Aslında bugün başka bir yazı paylaşacaktım ama nedense içimden başka yazı paylaşmak geldi. Sohbet etmeyi özledim sanırım. Normalde de evden iş dışında her gün dışarıda olayım eve çok geç geleyim diye düşünmeyen bir insanım. Evde durmayı severken; vaktin bu kadar çabuk geçmesine de şaşıran birisi oldum daima. Ama dışarıda olduğum zaman ise izlemek; izlemenin edindirdiği izlenimleri düşünmeyi özlediğimi fark ettim. Kalabalık olmadan düşüncelerimin sesini duyabilmeyi özellikle... 
Bu süreçte birçok sıradan gelen faaliyetin aslında çok önemli olduğunu anladım. Karşılıklı kahve içmeyi özlediğim arkadaşlarımı telefon ekranından görürken keşke ertelemeseydik dedim. Daha sık görüşebilseydik. Ertelemek zamanın alışkanlığı gibi olmuş aslında. Yarın yaparım; on beş dakika sürem daha olsun; haftasonu yürüyüşe çıkarım. Bir sonraki ay okurum... Doktor kontrolüme Ramazan ayından önce giderim. Bir gelecek zaman kipinde alışmışım ertelemeye. 
NisandaAdana; portakal çiçeği karnavalı için İstanbul'dan arkadaşım gelecekti. Geçen gün onunla konuşurken ne güzel ayarlamıştım kendime aralık oluşturmuştum dediğinde içim cız etti. Üniversiteden beri görmediğim bir arkadaşımdı. Ona Adana turu yaptıracaktım. Çok fazla plan yapmak; zamanı dolu dolu yaşamak yerine geçmiş artık ufacık mutluluk saydığımız mutlulukların da önemini hayat kafamıza vura vura öğretmekte.
Umudumuz baki; inanıyorum ki bu virüs de bitecek ve sağlıkla sevdiklerimize sarıldığımız günler de gelecek. Şimdilik uzaktan eğitim için EBA' ya kaynak yüklemesi yaparken KPSS için de Coğrafya çalışmaya çalışıyorum. Bu arada harika ekmek yapanlara imrenerek baksam da dün yaptığım ekmeğim benim de güzel oldu. Yeni ve sağlıklı tarifler önceliğim ama :) Yazımı bitirirken şuraya dinlediğim hatta artık ezberlediğim müzik liste notlarım; :
*Yalın-Ya Sabır
*Nev-Kelebek(akustik versiyon)
*Levent Yüksel-Zalim
*Sezen Aksu- Ne yapayım şimdi ben?
* Can Atilla-Hıçkırıklar
*Ek Villain film müzikleri- Galliyan
*Dilwale film müzikleri- Janam Janam

Sizler bu süreçte evde neler 
yapıyorsunuz? Beklerim yorumlarınızı... 

13 Nisan 2020 Pazartesi

Virginia Woolf/ KENDİNE AİT BİR ODA


İki günlük sokağa çıkma yasağı sonrası bir yaz esintili gün olan pazartesi... Son zamanlarda her gün birbirinin aynısı gelse de doğa değişimini bizlere hatırlatıyor. Adana için en güzel aylardan birisi; yaz oldukça boğucu bir sıcak olduğu için gerçekten Nisan ayını çok seviyoruz. Sağlıkla kalmak en büyük duamız. Umarım hayatın normale dönmesi uzun sürmez. Sevgili mordüslerkitaplığı bir etkinliğe davet etmişti. Ama ben mart ayında iki kitap okuyabildim. O yüzden kısa özet yerine iki yazımı da bu kitapların yorumlamalarına ayıracağım. 

Virginia Woolf/ Kendine Ait Bir Oda uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı. Beklentimin biraz altında kalsa da etkileyici
paragraflar barındırmakta...Notlarım, 

"...Hayatın ticaretine girmeniz konusunda sizi daha nasıl teşvik edebilirim? Genç bayanlar, derdim, lütfen katılın, çünkü konuşmanın sonu başlıyor, bence siz utanç duyulacak kadar cahilsiniz. Asla önemli denecek bir keşif yapmadınız. Asla bir imparatorluğu sarsmadınız ya da bir orduyu savaşa götürmediniz. Shekaspeare'in oyunlarını yazmadınız ve asla barbar bir ırka medeniyetin nimetlerini tanıtmadınız..."             
     İlk sayfalarda kendinizi kaybetmiyorsunuz ya da haklı yazar hiç bu şekilde düşünmemiştim demiyorsunuz. Ancak paragraf aralarındaki cümleler son sayfalara doğru biraz daha devam edilseydi düşüncesindeydim. 
    "Kadın eğer yazacaksa ortak oturma odasında yazmak zorundaydı."
Bu alıntıya katılmamak elde değil. Ama zamanla bu durumun değiştiğini de düşünüyorum. Evler büyüdükçe kişiye ait odalar artıyor. Ben dört kardeşin en küçüğü olarak çocukken evimiz biraz küçüktü ve ödevlerimi oturma odasında yapar; oturma odasında uyurdum. Şimdi kendime ait odayı yazı yazmak için kullanıyorum ya da bu ara öğrencilerime Scratch programı üzerinde uygulamalar yapıp gönderiyorum EBA'da...
"Mesela zengin insanlar sık sık kızgındır çünkü fakirlerin, servetlerini kapmak istediğinden şüphelenirler"(Bu alıntı ise ayrı bir tez konusu)

"Gerçekliğin beyaz ışığında değil, duygunun kırmızı ışığında yazılmışlardı."(Duyguların renklerle bu kadar güzel yansıtılıp kelimelere aktarılması gerçekten harika...)

Kadınların kendilerine ait 500 pound'a sahip olduklarında birer sanatçı çıkacağını ve özellikle Shekaspeare'in  kız kardeşi olsa tezi ile yola çıkılan düşünceler yumağında yazar; Elizabeth dönemindeki kadınların durumuna da bir ışık tutuyor. O dönemde 500 pound veyahut bir miras kalması ile kadınların sahip oldukları sıkıntıları bir kenara atıp ruhlarındaki o yazma duygusunu çıkaracaklarını dönemlerine damga vuracakları kanaatinde olan yazar; düşüncelerini bir tezi savunur gibi ifade etmekte. Örneklerle ile çevresindeki insanlarla, profesörlerin hareketleri ile yalnızca öğrencilere açık olan bir bahçeye giren bir yabancı olmayı bırakarak düşünceler dehlizinde adeta kaybolurken açıklamakta... Virginia Woolf'un hayatını kitaplarından önce okuduğum için onun yaşamı ile yazdıklarını ister istemez bağdaştırdım.
Kadınların cam bir fanusta korunaklı şekilde yetiştirilmemesi gerektiğini düşünenlerdenim. Bir gün gelip de o fanus kırıldığında çok yıkılan gördüm. Çok güçlüyüz hayatın her alanında var olurken sıkıcılığı yıkıp geçiyoruz.
 Kitap dönemi ve bu dönem arasında sayılar fazla olsa da hala almamız gereken çok yol var ne yazık ki... Ne yazık ki diyorum başarılarımızı ispatlamak zorunda kalıyoruz. Bir şekilde baskın olan başarılar erkeklere aitmiş gibi kalıyor. Umarım daha eşit şartlarda mücadele edebileceğimiz ve hayatın her alanında zaten vardık ama şimdi hakimiz diyebileceğimiz bir dünya olması dileğiyle...
Beklerim yorumlarınızı...

8 Nisan 2020 Çarşamba

SAĞLIKLI İÇECEKLER


Evde durmanın güzel yanları da var mı? Özlediğim birçok şey olsa da şu şartlarda evde durabilmek gerçekten çok önemli. Zorunlu market alışverişi ve ekmek almak için fırına gitmek dışında dışarı çıkmıyorum. 
Hareketsizlik canımı sıksa da başlangıç seviyesinde yoga meditasyonları aplikasyonları indirmiştim. Sırt ve kol ağrılarım için özellikle iyi geldiğini düşünmeye başladım. İkinci haftasındayım programların. Bunun yanı sıra da sağlıklı beslenmeye özen gösteriyorum. 

Kefir ve Laktozsuz bu konuda bana yardımcı olan iki unsur. Sizlere de tavsiye ederim...Kefir; tarihte de  Orta Asya'da sıklıkla tüketildiği bilinmektedir. Küçükken annem içmem için çok ısrar etse de içemezdim. Gerçi hala sade içemiyorum ama onun da formülünü buldum. Sade kefir aldığımda muz ve bal ile tatlandırıyorum. Çok faydalı bir içecek, tavsiye ederim. 
İçerisindeki probiyotik mikroorganizmalar sindirim sistemini düzenlemeye ve bağışıklık sistemini düzenlemeye yardımcı olur. Ayrıca kefirin içerisinde bulunan fosfor normal enerji oluşum metabolizmasına katkıda bulunurken; B12 vitamini ile yorgunluk ve bitkinliğin azalmasına yardımcı olur ve  kalsiyum ile de kemikleri korur.

Süt konusuna gelecek olursam ise gerçekten şişkinlik ve hazımsızlık yaşamadan süt içmenin keyfine son zamanlarda vardım. Neden laktoksuz süt?
*Süte ilave edilen laktaz enzimi sütün içindeki laktazu parçalar ve sindirmi kolaylaştırır
*Laktozsuz süt, süt şekerini(laktozu) sindirmekte zorlanan kişilerde görülen midede şişkinlik, gaz ve bulantı şikayetlerini azaltmaya yardımcı olur.
*Laktozsuz süt içerdiği besin değeri bakımından (protein, kalsiyum, vitaminler) diğer sade UHT inek sütleri ile aynıdır.
Nisan ayı portakal çiçekleri kokusu ile özdeleşen bir ay benim için. Şu sıra uzaktan izlesem de kokusu geceyi güzelleştiriyor. Beklerim yorumlarınızı...