6 Mayıs 2018 Pazar

GREAT SEDUCER KDRAMA


       Evet yazmayı özlemişim cidden. Fırsatım oldukça yazmaya calışsam da bu ay benim için fazla koşuşturmalı geçecek sanırım ancak yine de fırsatım oldukça yazacağım. The Great Seducer ile dizi notlarıma başlamak istedim. Beklentimi afiş ile çok yüksek tuttuğum bir dizi olmasına rağmen ne yazık ki vasatın üstüne dahi çıkamadı . Özellikle dizi öncesi kısa gösterimlerde başrol çocuğun sesini duyduğumda vay be ne etkileyici demiştim. Oyuncunun önceki dizilerini izlemediğim için yeni bir oyuncu hem de oldukça yakışıklı 😊 dercesine diziyi hafta hafta takip ettim.
      Dizinin konusu orijinal bir eser olan Tehlikeli İlişkiler kitabından uyarlanmış. Bu dizi dolayısı ile araştırma imkanı bulduğum ve ilk fırsatta okumak istediğim bir kitap, ilginç yorumlamalara sahip. Alıntılar ve konuya karakterlere baktığımda kesinlikle iki sezonluk bir dizi çıkar demiştim. Kore versiyonu ile yumuşatılmış karakterler daha çok sebepleri var gibi gösterilip 32 bölümde bitirmişler koskoca hikayeyi. İki bölüm ard arda yayınlanması ile hafta da dört bölüm yayınlamışlar.  Karakterlere gelecek olursam; Red velvet grubunu bazı müzik videolarından bilsem de çok aşina olduğum bir grup değil ama Joy' un bu dizi öncesi The Liar and His Lover dizisini izleyen birisi olarak bu kız sahnede kesinlikle olmalı diyorum. Çok güzel, sevimliliğinin yanı sıra karizmatik bir duruşu var. Oyunculuk kısmına keşke girmese ya da yaşı biraz daha ilerleyip kendini geliştirerek girse. SNSD Sooyoung, Yoona seslerinden çok sevdiğim dizileri ile hatırlıyorum. Özellikle The Spring Day of My Life dizisini annemle izleyen birisi olarak ayrı bir sevmişti. Hikaye ve karakterlerin naif bir şekilde işlenmesi ile sevdiğim diziler arasında. Yoona ise çok fazla dizisi ile aklımda kalmış. Love Rain, The K2, Prime Minister and I .... 
          İkisinin de oyunculuk konusunda gerçekten yetenekli olduğunu düşünüyorum. Kıyas için değil amacım ama şarkı söylerken özellikle dans ederken sahip olunan sahne havası oyunculukta etkili olmayabiliyor. Her alanda başarı sağlanabilir düşüncesine zaten sahip değilim. Joy bir süre daha tatlı dizilerde oynadıktan sonra karakter derinliği olan dizilerde yer alırsa onun açısından daha iyi olabilir gibi geldi. Gelelim diziye; ilk bölüm vay be uzun zaman sonra farklı konusu ile bir Kore dizisi demiştim. Özellikle giriş müziğinin etkileyiciliği ile heyecanla bekler olmuştum diziyi. Temelde üç lise arkadaşı baz alan daha sonra katılacak olan karakterler ile aslında sonradan katılan karakterlerinde onlara bağlı olduğu bir yerde kaderleri ile yüzleşmeleri gereken bir dizi. Lise grubu olan karanlık ve atak yapmaktan korkmayan intikamlarını etkileyici alan Kwon Shi-hyun(Woo do-hwan)yürüyen karizma, Choi Soo- ji(Moon Ga-young)tam bir prenses, Lee Se-joo (Kim Min-jae) çapkını;grubu; aileleri tarafından duygusal anlamda yaralar açılmış olan duygusallıklarını aslında sevgi ihtiyaçlarını bastırmış olan arkadaşlar. Birbirlerini önemsedikleri belli olsa sevme yöntemlerinin yanlış olduğunu diziyi izledikçe sizlerde anlayacaksınız. Soo-ji ile ikisinin de ortasından devam eden bir hikayeleri var, sonunu kestirmekten çok düşünmek istemedikleri. Soo- ji bir şekilde arkadaşlık adı altında bencilliği için insanları kullanmakta. Dizinin  önemli kısmını kapsayan iddia olayını(aşık et ve terk et) başlatan olarak Soo-ji'ye kızmamak elde değil. Sevdiklerini kaybetmekten korksa da duyguları ile gerçek insan duyguları ile yüzleşmekten kaçtığını düşünüyorum. Shi-hyun ise yakışıklılığı ile kolayca kadınları etkileyen temelde babası ile sorunları olan annesini kendisinin de anlayamadığı bir şekilde kaybetmiş bir karakter. Annesinin ölümü sonradan anlaşıldığı gibi iddianın aşka dönüşmesi sonucu Eun Tae-hee(Joy-zeki ve dik duruşlu bir kız )ile bağlantılı. Se-joo ise son anda yaptığı hamle ile ben de varım bu hikaye de dese de senaryonun ona haksızlık yaptığını düşünüyorum. Geleneksel bir aileye sahip olan her seferinde kaçmak için elindeki tüm imkanları kullansa da ailesinin gösterdiği şiddet kabul edilemez ve de Soo-ji'ye olan aşkı... İddia ve aşk; iki konunun gölgesi hikaye ancak kader bağları Eun Tae-hee'nin ve Kwon Shi-hyun'un ebeveynlerine dayansa da ki bu aile fertleri oldukçaaaa yorumsuz diyorum. Dizinin finalinde aceleye geldiğini düşünüyorum. Düşük reytingler okuduğum kadarıyla il üç bölümün hikaye ve karakterlerinin tanıtılması amacıyla Joy'un karakterinin geri planda kalıp sonrada dahi olması ile ısınamayan izleyiciye katılsam da ilk üç bölümün çok iyi çekildiğini düşünüyorum. Başrol Soo-ji mi yoksa Eun Tae-hee mi kargaşası yaşamadım. Hikayeler eninde sonunda birleşse de bence güzel bir senaryo ile bu dizinin hakkı kesinlikle daha fazla bölüm olabilirdi. Soo-ji Exo Next Door dizisinde izlemiştim. Bence hem asil duruşu ve kendine has tarzı ile oyunculukta ilerleyecektir. Shi-hyun ise başka dizilerini mutlaka göz gezdireceğim.  
Dizinin genel notu: Mükemmel bir hikaye fotoğrafsız bir çerçeve gibi. Bu çerçeve oldukça kaliteli ancak derinden etkileyen o beklenilen fotoğraf ne yazık ki yok. Müzik kalitesi, oyuncuların geneli, kıyafetler , atmosfer her şey mükemmel olsa ilerletilemeyen boşlukları olan bir senaryo ile sıkıcı bölümler içerisinde dakikaları ilerlettiğim bir dizi oldu.
Yazımı burada sonlandırırken yorumlarınızı bekliyorum. Son bir ekleme günün müziği belki dinlemek isterseniz; Mark Eliyahu, (Tribe) bu hafta dinlerken farklı duygulara kapıldığım bir eserdi...

3 Mayıs 2018 Perşembe

ADANA SİNEMA MÜZESİ


Müze gezmeyi sevenlerden misiniz? Ben çok severim... Bir şehri tanımak isterseniz o şehrin müzelerinden başlanmalı sözünde haklı bir pay var sanki. Yaşanmışlıkların ve tarihin dile gelmiş hali. Doğum günüme kadar kendim için oluşturduğum bir liste vardı; yeni yaşıma sağlıklı ve sıhhatli girmek dileğim elbette ki ama gerçekleştirmeye fırsatım olmayan şeyleri yaparak yaş almayı istiyorum. Bu yüzden okuma listem, turist olmak gibi başlangıçlar ile yol almak istiyorum. Uzun lafın kısası kitap listem de olan bir kitabi bu hafta bitirdim bugün ise Adana'da sinema müzesine gitmek nasip oldu. 
Sinema belki herkes için önemlidir ancak Adana için bir başka önemi. Annem hala anlatır yazlık sinemaları şimdi nostalji şeklinde yazları olsa da hala devam etmekte. Sinema müzesi bize biraz uzak olduğu için ki bu da bir bahane aslında kendime kızıyorum gitme fırsatım olmamıştı. Adana Büyükşehir Belediyesi tarafından Adana'nın eski evlerinden birinin restore edilmesiyle oluşturulan bu müze 2011 yılında düzenlenmiş olan Altın koza film festivali kapsamında hizmete açılmış.(Ücretsiz olarak) mutlaka ziyaret etmenizi tavsiye ederim. 


Çok çeşitli odalar ve aslında bir sürü yaşanmışlık vardı müze de. Kaç hayat kaç zaman dilimi dercesine. Üst resim Adanalı sinema sanatçılari😊 biraz ışıklandırma problemi olsa da çekebildigim kadar çekmek istedim.


Burada da Bilal İnci'nin doğum tarihine bakarken ...  Özellikle sanatçıların da katkıları ile fotoğraf makinelerinin tarihsel gelişimi inanılmaz dedirti.


Bugünden geriye aslında birçok güzel fotoğraf ve iyiki sözü kaldı. Bugün iyi ki kendim için birşey yapmışım dercesine ansızın bastıran sağanak yağışa inat gülümseme ile evime yol aldım. 
İyi ki... 
Yorumlarınızı bekliyorum...

1 Mayıs 2018 Salı

KARMAŞIK


Zamanın tik takları ilerledikçe fark ediyor insan, aslında bir yerlere yetişmeye çalışırken gidiyor ömür... Zamanın içinde iken fark etmediğimiz anlar sonrası için ne çabuk geçti ben de anlamadım oluyor. Kendime bir kitap dizisi yaptım ben de en azından doğum günüme kadar okumam gereken belirli bir sayı da kitap ve gitmem gereken; Adana'da daha önce gitme fırsatım olmayan yerlere gidip birkaç yakın şehri görmek istemek gibi. Aslında çok fazla planım var . Gerçekleştikçe sizlerle de paylaşmak isterim. Bu hafta içi ufak çaplı alışverişler yapmıştım.


 Otacı bitki özlü şampuan benim değil, ablamın. Şu an ben farklı bir şampuan kullanıyorum. Bittikten sonra yorumlarımi yazacağım. Farklı saç tiplerimiz olduğu için hep kendi saç tipimden bahsetmek yerine onun kullanmayı sevdiği şampuandan bahsedeyim dedim. Normal saç tipi için bu şampuan, onun söylemlerini paylasıyorum; saç temizliği konusunda etkili olduğunu belirtmekte. Bitki özlü olması almam da ki en önemli faktör derken, ortalama bir şampuan olduğunu belirtti. Paraben,silikon ve hayvansal maddeler olmadığı içerisindeki ibare ile vurgulanmakta...
Dalin ise makyaj fırçalarımı yıkamak için kullanıyorum 😊😊


Snail üç boyutlu maskeye henüz sıra  gelmedi ama kullandıktan sonra yorumlarımi mutlaka yapacağım 😊


BeeBeauty termal yüz maskesini daha önce kullanmıştım. İndirimde olduğunu görünce alayım dedim. İçerisinde 3 çeşit kil bulunduğu, maskenin cilt tonu dengelediği gözenekleri sıkılaştırdığı belirtilmiş. (Alkol içermez)
Termal kil: içerdiği elementler cilt tonunu dengeler, canlandırır ve sağlıklı bir görünüm kazanmasına yardımcı olur. Kil cildi temizlerken gözeneklerin arınmasına yardımcı olur. 
Yeşil kil: cildi matlaştırır. 
Beyaz kil: gözenekleri temizler, sıkılaştırır. Gözle görünür şekilde cildi pürüzsüzleştirir ve cilt tonunu dengelemeye yardımcı olur.
Belirtilen özellikler bu şekilde... Kullanım sırasında cildimde sıcaklık hissettim hatta acaba yanıyor muyum derken yanma hissi azaldı 10-15 dakika arası cildimde uygularken itiraf etmeliyim ki yanma hissi hoşuma gitmedi. Paket ikili gibi ortadan ayırdığınızda iki kez kullanım sağlamakta... Yanma dışında cildimi temizledikten sonra ferahlık hissettim bu arada kokusunu cidden sevmemistim ilk kez kullandığımda . Düzenli olarak kullandığım bir maske değil indirim de gördüğümde sadece çeşit olsun diye aldığım zamanlar oldu. Ortalama bir ürün olduğunu düşünüyorum yağ dengeleme kısmı hatta kuru bir his vermekte kullanım sonrası hatta gergin 😊 bir cilt . Uzun sürüyor mü diye sorarsanız ne yazık ki sürmüyor. 
Şimdilik yorumlarım bu kadar... Sizlerin de yorumlarınızı beklerim 😊😊😊

27 Nisan 2018 Cuma

EDEBİYAT


Edebiyat yapma!!! Açıklamaya çalıştığında eğer ki karşı tarafın söyleyecek kelimesi yok ise argo bir tabirle edebiyat yapma denildiginde daima üzülmüşümdür. Ne acı ... Herkes keşke edebiyat ile haşır neşir olsa. Kitap okusa, dergileri en azından karıştırsa... Tartışmalar hakaretten uzak kelimeler ise daha anlamlı olsa. Nacizane bir istek benimkisi. Aslında bir umut. Kafkaokur dergisi bu ara çok sevdiğim dergilerden . İçerisinde yer alan hikayeler, kitap ayraçları ki koleksiyon yaptım diyebilirim seçtikleri aylık tema ile farklı geliyor. Güzel farklılık ... Kapak nisan ayı kapağı . Bilmiyorum siz de mi Harry Potter hayranı olanlardan mıydınız? Kitapları heyecanla bekleyen ben filmlerini çok sonra izlemistim. Kafamdaki hikaye bozulmasın diye kimbilir... Nisan ayı kapağında Harry Potter yer alması ayrıca hoşuma gitti anlayacağınız. Ancak yorumlananlar  olsa da diğer yazılar da ilginizi çekecektir . Bir alıntı dergiden;
"Bazı kelimeleri çıkar hayatından . Bazı küfürleri mesala, kalp kıran sözcükleri ya da sık kullandığın yanlış kelimeleri... Ben keşke ve asla demekten vazgeçtim once. Ne çok kullaniyormusum. Sen de mesala, keşke demek yerine bir dahaki sefere demeyi dene. Anı bölme. Üzülecek o kadar çok şey var ki..."
 Kendime hatırlatmayım not aldığım alıntıyı, dün bloğum Google hesabı ile bir an da kapandı telefon resimlerim kısmen gitti sabah boynum tutulmuş bir şekilde uyandım elimi çarptım 😔 herşey olumsuz derken bloguma yeniden erişim sağladım ....


25 Nisan 2018 Çarşamba

ÇARŞAMBA SEVGİSİ



Hafta ortasını; Çarşamba gününü sever misiniz? Ben bu günü bir başka seviyorum. Lisede iken de böyleydi. Cuma günü ders çıkışı arkadaşlarım mutlulukla hafta sonu diye konuşurken o mutluluk ben de çarşamba günü olurdu. Hafta ortası... Sanırım yolu yarılamışlık ile ilgili. Bundan sonrası daha kolay geçecek. Dersler bitecek; hafta sonu gelecek ve yeniden başlamak için inatçı pazartesi kapımızı çalacak... Günlere de bir haksızlık yapılıyor belki de. Onlar zamanın kumları arasında kendilerine yer edinmeye çalışırken farkında olmadan azalıyorlar. Azaldıkça yerine yeni umutlarını koymak için çabalıyorlar. Zamanın kısır döngüsü ya; bir harf iken hikayeye dönüşüyorlar.
Bugün benim için sabah altı buçukta başlasa da uyku tutmayınca yazmalıyım dedim. Hayat notlarım belki sayfalarca sürebilecek ancak şunu biliyorum ki; yolculukların yorgunluğuna inat ardınca kelimeler bırakmalı insan. Unutulmamak için değil hatırlanmak için.
Çarşamba sevgim baki kalsın diyerek... Hüzün rüzgarı altında kaybolmasın cesaretler. Bir kitap okumalıyım. Zihnimi dinlendirmek ruhuma umut vermek için. Mayıs yaklaşırken bugün hava Adana'da çoktan 30 derecenin üzerinde idi. Kış bir an gibi gelip geçerken yazın kalıcılığına aldanmamalı diyor kalbim. Fotoğraf çekmek; anı dondurmak kimi zaman da o an anlamını hatırlamak için derler... Haklılar... Doğa umudu hatırlatmakta... Her gün tekrar edilen hayat mottosu gibi gün başlarken cümleler tamamlanmış yeni bir paragraf başı yapılmışçasına cesur olunmalı!
Yorumlarınızı beklerim. :)


24 Nisan 2018 Salı

KALP AĞRISI

 
 
Kalp... Dört harfe sığamayan kocaman bir dünya sanki. O dünyada hüzünler, mutluluklar, üzüntüler ve kırgınlıklar var. Milyon tane kelime sıralanabilinir hatta şikayetlerin sonu gelmeyebilir kalp hakkında. Kalbin güzelliğini de yorgunluğunu da dile getirmek çok zor değil. Önceliği ona verip akıl ile olan arkadaşlığını engellemediğimiz sürece.
Geçen haftalarda Zeynep arkadaşımız bir kitap bir kart etkinliği başlatmıştı. Bloğunu buraya tıklayarak ziyaret edebilirsiniz. Çok mutlu olduğum bir etkinlik oldu. Kitaplar özel hediyelerdir çünkü. Kalp yolunda aradan yıllar geçse de o kitabın hikayesini sana hediye edenle birlikte hatırlarsın. O hikaye anı kutusunun kıymetlisidir.
Düş tasarımcısı bloğunun sahibi onunda bloğunun adresini buraya bırakıyorum, harika notlarla birlikte Kalp Ağrısı kitabını bana gönderdi. Notlar için ayrıca teşekkür ediyorum. Gelir gelmez hemen kitabı okumak istedim. Halide Edip; Sinekli Bakkal, Mor Salkımlı Ev, Handan  kitaplarını okusam da Kalp Ağrısı kitabını okumamıştım. Demek ki bu kitabın okunma zamanı bu zaman dilimiymiş.
Halide Edip benim için biraz kafası karışık yazarlardan. Konuyu bir türlü toparlayamasa da hatta A noktasından başlayarak Z noktasına vurgu yapsa da seçtiği konular ile karakterlerin duygu dünyasını yansıtması ile bir şekilde evet okumalıyım dedirtiyor. Genel yorumum bu şekilde idi. Ancak Kalp Ağrısı kitabı ile genel kanımı kırdı. Konu bütünlüğünü sağlamış doldurulması gereken boşlukları okuyucuya hissettirmiş ve evet devamı gelecek demişti sanki.
 
 
 İlk kez 1924 yılında yayımlanmış bir aşk romanı imiş. Yılını gördüğümde zaman devir daim yapıyor dedim. Belki de aşk problemleri daima dönen bir çember gibi olacak. Aşkın zaman dilimi yok. Devir problemleri olsa da temel de aynı. Korkular, güvensizlikler ve fedakarlıklar. Kitabın ana kahramanı Zeyno eğitimli oldukça akıllı 25 yaşında bir genç. Hikaye de babası ile konuşmaları ile başlıyor. Geriye dönüşten ziyade babası ile sohbeti sırasında anlatım başlıyor. Zeyno, Saffet adlı bir doktorla nişanlıdır. Saffet onun için güvenilir bir sığınak belki de anlayış kelimesinin vücut bulmuş hali. Zeyno'nun en yakın arkadaşı Azize ise Zeyno'nun deyimiyle güzelliğiyle bir bebek gibidir. Oldukça kıskanç bir kişiliği olsa da. Hasan ise Anadolu'dan gelmiş bir asker Azize'nin kuzenidir. Hikaye bu dörtlü arasında olsa da karakterler ilerleyen bölümlerde artacaktır.  

 
Zeyno'nun diğer kızlara kıyasla güzelliğini vurgulamaktan çok sadeliği ve çekiciliğiyle dikkat çekmesi Hasan ile yakınlaşmaları ile devam eden hikaye; tatsız olaylar neticesinde yarım kalacaktır. Hasan karakterini tanıdıkça da yarım kalması iyi olmuş dedirtiyor. Özellikle Azize'nin Hasan'a olan tavırları aşktan çok saplantıyı akıllara getirmekte. Zeyno'nun güçlü ve dirayetli olması daha kötü olayları meydana getirmeden onu kurtarıyor. Azize'nin tüm şımarıklığı ile Zeyno'ya attığı mektuplar bana biraz Handan kitabını hatırlattı. Yarayı bilmiyormuşçasına kanatmak başka sorunlardan bahsederken bile aslında can acıtmak Azize için üzülmemi sağladı. Bir rüyanın gerçekliğine değil de rüya kısmında kalmak onu da illa ki yormuştur.
Karakterleri anlamak için karakterlerin tuttuğu günlükleri daima sevmişimdir. Zeyno'nun tuttuğu günlükler de olaylara değişik bakış açılarıyla bakmayı sağlamakta. Saffet... Bir uzman görüşü gibi yer yer güven duyulacak iyi bir insan olduğu vurgulansa da çoğu kısımda diğer karakterlere olan itinası ile kaybeden o oldu. Zeyno ise bambaşka bir yol seçerek okuyucuyu şaşırtmakta.
İyi okudum dediğim kitaplardan oldu bu kitap. Sevmeyi şu cümleyle alıntılayarak yazarın gözünden aktarmak istedim:
"Siz hiç kimseyi sevmeyeceksiniz, fazla ve karışık düşünüyorsunuz. Sevmek kafa ile, düşünme ile değildir. Sevmek... Sevmektir işte !"
Güvensizliğin, tek taraflı aşkın sadakatin ruh halleri üzerine okunması gerekilen kitaplardan...
Yorumlarınızı beklerim. :)

22 Nisan 2018 Pazar

DİYETLERİ UNUTMAK


Kilo çok çabuk alıp verenlerden misiniz? Ben böyleyim. Aldığım bir kilo bile çok fazla fark edebilir veyahut verdiğim bir kilo; sen kilo vermişsin sözleriyle karşılanıyor. Kilomu korumak benim için en dengeli durum diye düşünüyorum. Gözü çok çabuk doyan ki göz doyunca az yiyenlerdenim. Aslında kızıyorum eskisi gibi yürüyüş yapmıyorum. Bir ara bu yürüyüşler beni motive ediyordu. Yaşla birlikte dikkat etmem gereken kısma geldim sanırım. Hele ki sağlıklı beslenme konusunda oldukça dikkatli arkadaşlarınız varsa :)

        Ancak bazı günler kaçamak günleri gibi... Özellikle günler... Seviyorum ama ben. Günler uzun zamandır görüşmeyen akrabaların, tanıdıkların veya arkadaşların görüşme imkanı bulduğu periyotların en eğlencelisi. Benim yaş grubum biraz uzak olsa da bu eğlenceye(genelleme yapmak istemem tabi) bence gençler de enerjileri eklemeliler. Bu fotoğraf arkadaşımın evinden... Düğün sonrası mevlüt kısmını biraz ertelemişti. Onca kalabalık arasında biraz da utanarak anı anına çekmek istedim masayı. Teyzelerimiz biraz kızıyorlar :) Güzel geçen güzel anların anısı olarak oysa fotoğraflar en güzel hatırlatıcı. Masadaki acılı ekmek ya da biberli ekmek dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Bu civarda çok fazla yapılır. Okul zamanlarımı bana hatırlatıyor. Şalgam eşliğinde biraz daha büyük versiyonu ile yerdik. Acı üstüne acı olur mu demeyin güzel oluyor. Aklıma Aile Arasında filmindeki replik geldi. Burada her şey acı çok acı... Acı, ekşi, tatlı; baharat kısmını eklemeden yapamıyoruz. Masada benim de el emeğim var ancak biraz gerilerde kalmış. Ama olsun tarif vermeden olmaz diyerek arkadaşımdan aldığım biberli ekmek tarifini şuraya bırakıyorum...Sizler için notlarım;
                Biberli ekmek tarifi
4 su bardağı un
1/2 yaş maya
1 su bardağı ılık süt
1/2 su bardağı sıvı yağ
2 tatlı kaşığı tuz
1 yemek kaşığı şeker
üzeri için;
1su bardağı taze çökelek
1 soğan
1/4 demet maydanoz
1 yemek kaşığı biber salçası
1 yemek kaşığı domates salçası
1/2 yemek kaşığı susam
1 tatlı kaşığı karabiber
yapılışı;
 Unu bir kaba alındıktan sonra ortasını açarak yaş maya ve ılık sütü ilave ederek mayayı eritin. Daha sonra şeker, sıvı yağ, tuz ekleyip yoğurmaya başlayın. Hamur ele yapışmayacak kıvama gelene kadar yoğurun ara ara su ilave ederek kıvamı tayin edin. Mayalanması i.in yarım saat bekletin. Bir yandan da bir kapta iç malzemeleri karıştırın. Soğan ince kıyılmış olmalı. Mandalina büyüklüğünden hamurdan parçalar kopararak tepsiye tepsi mayalanması için dinlenmeye bırakın.(15 dakika gibi bir süreç verilmiş) Sonrasında elinizle hamurların üzerine bastırın ve hafifçe açın. her bezenin 1yemek kaşığı kadar harç koyup elinizle yayın. Önceden ısıtılmış 200 derecelik fırında 15-20 dk kadar altı kızarana kadar pişirin
 Hepimiz mevlüt için bir şeyler getirmiştik. Biberli ekmek ise arkadaşımın elinden. Onedio tarifi sanırım. Ama benim de anneannem biberli ekmeği yapardı. Üzeri için iç malzemelerini ayrıca tam pişmese de bir çeşit ön  pişirme gibi pişirip öyle koyup, fırına verirdi. Arkadaşımın tarifi de fena olmamıştı :) Hamur kısmı tarifte yazılan olsa da son zamanlarda ben de farklı tarifler deniyorum sizin kararınıza kalmış oluyor. Hamurun bulunduğu evreye göre artırıp azaltabiliyorsunuz. Bazen yaş maya olmadığında kuru maya kullanıyorum.


Güzel bir hafta sonu geçirmişsinizdir umarım. Pazartesi hafta başlangıcından çok hayatımızdaki mutlukların dolup taştığı bir zaman dilimini de başlatır umarım. Yorumlarınızı beklerim...