16 Ocak 2019 Çarşamba

ANI YAKALAMAK

Anı yakalamak mı; yoksa o anı hatırlamak mı? Fotoğraf çekerken bazen bu soruyu soruyorum kendime... Çok fazla farklı yerler görmeyi istesem de bulunduğum andaki farklılıkları aslında dikkat edilmeden kaçırdıklarımızı hatırlamayı seviyorum. Yani ikisi de... 
Araba ile geçerken yolu izlemeyi sevenlerden misiniz, bilmem ancak ben sessizce kelimelerimi o anın ötesine erteleyerek izlemeyi severim. Yol arkadaşlığım camın buğusundaki şekiller çizmekle geçer. Çocukluğumdan kalan bir alışkanlık. 
Fotoğraf bu aydan değil belki ama bugün paylaşmak istedim. Anı yakalarken görülmeyen detayları ile... O andaki düşünce yağmurunun virgülsüz noktalanması ile... 
Bugün biraz zamanı geçirmek biraz da gülmek için yedi numara dizisinin eski bölümlerini izlerken; not almışım. Bu diziden o kadar çok notlarım var ki, defterimde... Üniversite zamanı da eski bölümlerini açar vizelerden, finallerden önce izlerdim. Belki umut belki de özlemek duygusu ile alakalı bir hisle. Bu dizi eski bölümleri ile dahi zamanda eskimeyen dizilerden benim için. Armağan ve Haydar karakteri Ağva'ya gitmişlerdir. Haydar; Armağan'a bir hikaye anlatır;

(Armağan) "Ne güzel. Bazen senin yanında kendimi işe yaramaz hissediyorum. Biz dersleri zar zor yetiştiriyoruz bir de sana bak.
(Haydar) "Sana bir hikaye anlatayım mı?"
(Armağan) anlatmasını ister...
(Haydar) "Bir sucu boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronunun evine giden uzun yolu dolu olarak tamamlarken çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilirmiş. "
(Armağan) "Ben çatlak bir kovayım. Sevdim. Devam et..."

(Haydar) " Bu durum iki yıl boyunca böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronun evine sadece bir buçuk kova su götürebilirmiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken zavallı çatlak kova, görevinin sadece yarısını yeri getiriyor olmaktan utanç duyuyormuş. Bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş. "Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum."Nede?" diye sormuş sucu. Kova cevap vermiş..."
(Armağan)  "Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum ve benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun... Ben çatlak bir kovayım! Ben çatlak bir kovayıımmm!"
(Haydar) "Devamını dinleyecek misin? Sucu demiş ki; Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum. Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu, diğer kovanın tarafında hiç çiçekler olmadığını fark ettin mi? Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün ırmaktan dönerken sen onları suladın. Ben de bu güzel çiçekleri toplayıp patronumun evini süsleyebildim. Geçtiğin her yerde çiçek açtırıyorsun, hiçbir şey yapmasan da olur."
    Gülümseyerek izledim belki de her seferinde bu sahneyi... Zaman geçtikçe not alma alışkanlığım da arttı. Beklerim yorumlarınızı... 

14 Ocak 2019 Pazartesi

KIŞ YÜRÜYÜŞÜ


Kış yürüyüşlerini sever misiniz? Üşengeçliğim tutsa da yürüyüş yaparken düşünmeyi seviyorum galiba. Düşüncelerin birer paragraf olmasını adeta bir kitabın farklı bölümünü anlatırcasına ilerlemek güzel hissettiriyor. Çevrenin değişimine bizzat şahit olurken gözden kaçırdığınız detaylara dikkat etme fırsatı buluyorsunuz. Fotoğrafı öncesinde Instagram sayfama koysam da yazısı bugüne kısmetmiş. 

Çekerken düşüncem; mevsimlerin de ruhu olduğu idi. Adeta öncesinden sonrasına bir hikaye anlattıklarını fark etmiş; hayatın hikayesine bir noktalı virgül eklemiştim... 
 Kimi zaman kış mevsimi benim için soğuk biraz da yorucu bir mevsim gibi olsa da son zamanlarda olgun ve biraz da cesur bir mevsim olduğunu düşünmeye başladım. Sonbaharın hüznünü barındırmanın ötesinde; sonrasına umut diliyor. İlkbaharın renkli dünyasına daha bir farklı hazırlıyor. 
Bu kış hakkında notlarım; biraz daha soğuk sanki... Öyle ki kar yağışını çok nadir gördüğümüz Adana'da karı da merkezde; havada dahi olsa gördük. Böyle havalarda yürümek; izlemek bir farklı. Kış notlarım, sakin ve yorgun...

Tüm o insan kalabalığında doğanın daha baskın olması ile bir başka dünyanın kapısı açılıyor sanki. Uğultular yerini sakinliğe ve kalbin ritmik atışlarını hissetmeye bırakıyor. Alışkanlıklar, zorunluluklar bir süreliğine geride kalıyor. Zaman da oluşturulan yalancı aslında hayal edilen bir aralık; dile geliyor. Keskin bir rüzgar yürümelisin derken ağaçların dökülen yaprakları bir tablonun içerisine adım attırıyor. Bu yolu seviyorum. Evime yakın bir park. Oldukça da kalabalık oluyor hafta sonları. Ancak hafta içinde parkın yanından geçerken dahi parkın içerisine girip bu yoldan yürümek istiyorum. Bu yol tüm mevsimleri ruhunda barındırıyor çünkü. Yaz güneşinin yakıcılığını örterken baharın en güzel rengi yeşili canlılığı ile gösteriyor. Kış mevsiminin ise yağmurdan sonraki o huzurlu dinginliğini... 
Hayat detaylardaki güzelliklerle bir başka güzel. Bu yıl umarım daha fazla yürürüm. Çok fazla spor yapabilen birisi değilim. Sakin bir benlik dinlemesine iyi geldiğini bildiğim için daha sık yürümek istesem de çoğu zaman üşeniyorum. Güzel bir hafta olsun. Bu arada dinlemek isterseniz Glee dizisi/ I will survive cover bir bakın. Güçlü sesler barındıran bir dizi idi... Beklerim yorumlarınızı...

8 Ocak 2019 Salı

KURABİYE SEVER MİSİNİZ?

 Bir tarif yaparken doyanlardan mısınız? Sanırım ben heyecanla o tarifi yaptıktan sonra bir tane yiyebilenlerdenim. Dün o kadar yoğun bir şekilde mutfaktaydım ki... Ama ortaya çıkan sonuç hiç de fena olmayınca hemen paylaşmak istedim. Havalar o kadar bulutlu ve gri ki güneş artık çok uzaklardan el sallıyor adeta. Kış; Adana için bile oldukça soğuk geçiyor. Üşümeyi sevmiyorum...
Tarifi son zamanlarda yemekcom instagram adresini takip etmeye başlamıştım. Harika tarifleri var size de tavsiye ederim. Dünün menüsünden fırında soslu karnabahar yemeğinin tarifi de oradan.  Elmas Kurabiye için; notlarım umarım sizlerde beğenirsiniz ve eğer bu tarifi yaparsanız yorumlarınızı belirtebilirsiniz.


Malzemeler;
250 gram oda sıcaklığında tereyağ
1 adet yumurta
1 çay bardağı pudra şekeri
1 paket vanilin
1 paket kabartma tozu
3.5-4 su bardağı un
2.5 yemek kaşığı kakao

Bulamak için; 1 su bardağı toz şeker

Üzeri için;1,5 çay bardağı çikolata kreması

Yapılışı; Geniş bir kaseye oda ısısında beklemiş tereyağı, yumurta, pudra şekeri, vanilin ve kabartma tozunu ilave ettikten sonra azar azar unu da ilave ederek ele yapışmayacak bir kıvama  gelene kadar güzelce yoğurun.
Kıvam alan hamurun üzerine son olarak kakaoyu da ilave edip, tekrar yoğurun. Hazırladığınız hamuru 25 dakika buzdolabında dinlendirin. 
Hamurdan ceviz büyüklüğünde parçalar koparıp elinizde yuvarlayın tam ortasından parmağınızı bastırın. Kurabiye hamurlarını toz şekere bulayın ve pişirme kağıdı serili pişirme tepsisine aralıklı olacak şekilde dizin. 
       Fırından çıkardıktan sonra ilk sıcaklığı gitmiş olan kurabiyelerin çukur alan kısmına sıkma poşetindeki sürülebilir çikolata kremasından sıkın... 
Evdeki imkanlar dahilinde tarifi biraz kendime göre de uygulamak zorunda kaldım ama bence iyi oldu. Köyden el yapımı tereyağ ve zeytinyağı geldiği için evdeki tereyağından net 250 gram kullanmak bana biraz fazla gelince bir çay bardağının yarısından biraz daha az sıvıyağ ile beraber kullandım tereyağını. Dolapta bekletmek kısmında da bence tarife tamamen uyulsa hiç fena olmaz benim vaktim biraz kısıtlı olunca dolapta az beklettim. 
Bu yüzden şekil fazlasıyla düzgün olmadı. Daha geniş bir zaman diliminde mükemmel şekilde çıkabilir; kurabiyeler. Çikolata kısmında da ben bir kase içerisinde aldım ve yumuşaklığını sıcak su kaynatmıştım onun buharı ile sağladım. 
Lezzetli ve güzel bir kurabiye oldu. Yorgunluğun acısı bugün çıktı ama sanırım zamanla insanın tarif defterindeki tarifler de artıyor.  Güzel bir gün olsun... Kahveniz sevdiklerinizle bol köpüklü çayınız tam demlenmiş yanındaki küçük tatlılarla edilen sohbetler daim olsun :) Beklerim yorumlarınızı...