19 Nisan 2018 Perşembe

MAVİ TONLARINDA; HUZURUN ZAMANI


 Güneşin ve suyun şehri ADANA...
 Bu cümleye katılmamak elde değil. Benim için peki Adana? Efsanelerin şehri... Hikaye anlatmayı çok severiz. Hikaye dinlemeyi de... Maniler, şiirler ve sözler farkında dahi olmadan kullanırız. Edebiyat ruhumuza işlemiş derler ya öyle :) Orhan Kemal; Hanımın çiftliği , Yaşar Kemal ; Binboğalar Efsanesi, Şahmeran (Yılanların padişahı), Lokman Hekim; ölümsüzlük otunu kaybettiği yer... Anlatacak çok fazla yer ve hikaye var. Yazmak için güzel nedenler... Seyhan ve Ceyhan'ın gölgesinde Torosların düş kısmına bir selam verip anı fotoğraflamak istedim.


 İstanbul gibi Boğaz kenarı olmasa da Adana'da da su; huzur ve mutluluk kaynağı... Şehrin su kanalları; kimi zaman bırakılmaz kimi zaman da bırakılır... Bakıldığında ne kadar güzel su fazlasıyla mavinin tüm tonlarında denilir. Hafta sonu benim sınavlar olunca sınava gireceğim yol güzergahı suyun güzergahı gibi... Yaz her ne kadar sıcaklığı ile gelse de bu güzelliği görmek; istemsizce tebessüm ettiriyor.

Sınav çıkışı notlarım; bu göl kenarı kafeye kahvaltı yapmaya geldim.  Sınav psikolojisi denilen durum sizde de oluyor mu bilmiyorum ama ben de sınav öncesi uyku problemleri başlıyor. Uyuyamıyorum. Aslında kendi kendime tekrar ediyorum bunca yıldır sınavlara giriyorsun hala mı stres oluyorsun. Evet... İnsan alıştım dese de vücut alışmıyor demek ki. Bu arada kahvaltı yapmak için asla vakit geçmiş değildir. Çok severim kahvaltıları; kahvaltı menülerini... Sınav çıkışı biraz kafamı boşaltmak biraz da güzellikleri seyretmek için bu kafeye geldim. Kafenin sahibi inanılmaz tatlı bir bayan. Her bir detayla titizlikle ilgilendiği o kadar belli ki... Ördekleri, kalabalık ortasındaki sessizliği ile lezzetli menüsü ile ikinci kez de uğrayalım dediğimiz yerlerden oldu.
Ördekleri bol bol çeksem ki kendi çektiklerimi de bir ara yayınlarım ancak kafenin görsellerini daha doğrusu manzarasını instagram sayfasından alarak paylaşayım dedim. Adana hafta sonu kahvaltı piyasası diyorum oldukça pahalılaştı bunu bir şikayet olarak değil de biraz üzüntüyle söylüyorum. Arkadaşlarımızla yıllardır gittiğimiz yerlerin ütopik fiyat artışları hayret içinde bırakıyor. Bu yüzden yeni keşifler; alışkanlıkların dışında yeni yerler keşfetmek hayatın güzelliğinden olsa gerek fiyatı ve kalitesi ile çok memnun eden bir yer oldu.  Bundan sonra sık sık uğrayacağım diyerek ayrıldım. Şehrin kalabalığı ki son zamanlarda merkeze indiğimde cidden nedir bu kalabalık diyorum sakin; huzurlu manzarası bir çeşit ruh yansıması olan yerlere gitme hedefi koydurdu bu yer :) İnstagram sayfasına bir uğrayın derim.
Hafta sonuna yaklaşırken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadığım bir hafta olduğunu fark ettim. Mayıs ayı gelmeden mayıs ayının yolunu gözler oldum sanki. Şehirlerin özel ruhundan olsa gerek burada bahar çiçeklerden anlaşılır hava sıcaklığı ile doğru orantılı olsa gerek serin yerler aranılır. Serin; sıcaklığın yakmayacağı saatler neşe dolu kahkahaların karıştığı uzun sofralar yaz başlangıcıdır. Nisan bahar ayı... Mayıs bahar gölgesinde bir yaz başlangıcı. Adana gezi rehberinde eğer ki bu şehre uğrarsanız bu konularda yazacak inanılmaz güzel yerler ve efsaneler var... Yorumlarınızı beklerim...

17 Nisan 2018 Salı

GÜN NOTLARI


         Mutluluk... Tek kelime ne kadar büyük anlamlar taşımakta öyle değil mi? Ucu bucağı olmayan duyguların tebessüm eden yüzü sanki. Zor değil... Sahiciliğine inanmakta zorlansak da zor değil. Bazen gökyüzünde kaybolmuş bir balon gibi; kim bilir kimin hayal kırıklığıydı demek yerine kim bilir nerelerde yolculuk yapacak demek gibi geliyor. Virgül koymakla alakalı sanırım bu durum. Ertelemeyi alışkanlık haline getirmekle ilgili. Sonuçlarından korkulduğu için değil de sonuçlarıyla yüz yüze kalındığında bir karar vermekle ilgili. Kararlar yeni kararları ve yeni olasılıkları meydana getirir. Olumsuzluktansa olma ihtimaline sarılmak gibi. O ihtimal için beklemeyi görev edinip nokta koymayı bir türlü beceremezken  mucize beklemek... Büyümek zor zanaat demişti bir arkadaşım. Haklı olduğunu düşünüyorum. Ancak şuna da inandım; gerçek dostların var ise şanstan öte olur mutluluk. Giriş biraz iç dökme gibi olsa ne diyorum hayata dair notlar tutmak. İçimden geldiği gibi yazmak dileğim.

       Zamansız zamanlarda sebepsiz bir hüzne düşerken birilerinin tebessümünde mutluluk bulur insan. Tıpkı bu çilek gibi. Sudaki uyumunu fotoğraflamasam olmazdı. Kahve özellikle Türk kahvesi bana samimiyetin simgesi gelir. Hazır kahveler biraz mesafe; çay ise aile ortamı... Sınıflandırma yapmak için söylemiyorum belki de bu şekilde anılarım fazla olduğu içindir. Temel hep aynı, bilmek gerekir. Hatırlamak...Türk kahvesi içtiğim insanlar özeldir benim için. Hayat notlarım defterimde binbir cümleye sahip....
Şimdi sunumlarda da farklılıklar oluştursalar da bu fotoğrafa baktığımda sadece gülümsemek geliyor içimden. Karşımdaki insan çocukluk arkadaşım sayılabilecek türden bir yıllanmışlığa sahip olunan arkadaşlarımdan. Saatlerce konuşsak dahi telefonu kapatmak aklımıza gelmediğinden telefonun kendisinin uyarı şeklinde kapandığı, zamanın yanında akmayı bir görev edinmekten çok mutluluğa dönüştüren insanlardan. Yani kalbinizi bilen... Son zamanlarda kalbimi tanıyan insanları ayrı bir yere koyuyorum. Özeller çünkü. Farkına varmadan dahi olsa kırmamak için dinleyen, yorgunluklarını anlatan ve empati kurabilen  insanlar... Kalbinizi hayat yolunda anılarınıza ortaklık etmiş insanlardan sakınmayın. Alışkanlık dehlizinde ışık görmek için çabaladığımızda sevdiğimiz insanlarla geçirdiğimiz o güzel anılar ışığımız hatta mutluluğumuz olacaklar. Kalbimizde ümidimizin çiçeğini büyütürken zihnimizinde yorgun düşmemesi gerekiyormuş anladım. Mutluluk detoksu yapmak büyük beklentilerle alakalı olmadan anlamsızca izlemekle başlayan ardı ardı arkası gelmeden saati unutmakla da ilgili değil. Mutluluk detoksu sizi yormayan insanlarla sohbet etmekten geçiyor. Son zamanlarda gittikçe empati duygumuzu kaybetmeye başladığımızı düşünüyorum. Kırmak, incitmek farkında olmadan değil bilerek üzmek istiyor sanki insanlar. Özür kelimesinin o derin anlamını düşünmeden boş bir anlamla dahi söylemekten kaçınıyorlar. Yaşam zor değil... Yaşamı zorlaştıran zorunluluklar dahi olsa kibar ve nazik olmak artı bir özellik olmaktan çok sahip olunması gerekilen bir özellik. Bencillik duygusundan uzaklaştıkça sevginin anlamını çözeceğiz... İnanıyorum...

16 Nisan 2018 Pazartesi

VICTORIA


Hafta sonu öylesine hızlı geçti ki 
saatin gece yarısı olduğunu bilgisayarın sağ alt köşesine bakınca anladım. Farkına varmadan zaman avuçlarımızdaki kum taneleri gibi akıp gidiyor. Sınavlar, projeler, kitaplar, filmler ve diziler...Aralarında boşluklarda da arkadaşlarla bir kahve içmek dahi zamanın anlamını artıyor ve yazmak... Kelimelerin anlamlarını takıldığın hatta defalarca dinlerken bıkacağını bile bile dinlemekten vazgeçmediğin o şarkılarda arıyor insan. 
WOLF LARSEN(Kitchen door) dinlediniz mi bilmiyorum şu an yazımı yazarken kulaklarım bu müzikte. Ruh haline göre anlam kazanan şarkılardan. Bu ara nedense yine takıldım. Sakin notalarında garip bir çekim var sanki. 
Tavsiye ederim.
Tarih dizilerini sever misiniz? 
Ben çok severim. Tüm durağanlığına rağmen ilginç gelir. Benim zamanım ile başlayan cümleler kuracak yaşa ne zaman geldim bilmiyorum ama lise zamanlarında AŞK VE GURUR  kitabı ile başlayan, Boleyn Kızı ile devam eden şu an aklıma gelmese de bir yığın merak konusu ile tarih dizilerine merak sarmıştım. Özellikle The Tudors dizisini izlerdim. İngilizlerin gelenekselliği ve dizilerindeki kalite en kısa süreli yapılan dizilerin dahi özenle yapılması ile izlenilmesi gereken diziler listesine İngiliz dizilerini almanızı gerektiriyor. Victoria dizisi de bu dizilerden. Jenna Coleman çok sevdiğim oyunculardan. İlk kez Doctor who dizisinde görsem de daha sonra Me before you filminde de ana karakterin ablası rolünde de yer almıştı. Çekici ifadeleri olan karakteristik bir oyuncu. Aslında soğuk bile gelebilir. Asil bir duruş sergilemekte. Bence rolüne çok yakışmış.




Dizi amcasının ölümü üzerine biraz şaşırtıcı bir şekilde İngiltere tahtının varisi olarak Kraliçe olan Kraliçe Victoria'nın hayatını anlatmakta. Tabi o zamanki İngiltere ve belirgin bir şekilde değişim ve dünya düzenine de yer verilmekte. 18 yaşında IV.William'ın ölümü ile tahta geçmesiyle başlayan hikaye ikinci sezonu ile de ilgi çekmeyi başarmış yol. Kraliçe ,dizi ile paralel gidersem eğer yaşının ve tecrübesizliğin verdiği durumlar nedeniyle hatalar yapsa da bir şekilde ilerlemeyi başarıyor. Aslında Kraliçe olmayı tam anlamıyla öğreniyor. Başbakan Melbourne'nin desteğini unutmamak gerek ki bu bazı aşk dedikodularını da beraberinde getiriyor. Ancak kuzeni Prens Albert'ın ortaya çıkması ile gerçek aşk başlıyor. Albert rolünde
 Tom Hughes bulunmakta. Kendisini ilk kez bu dizide tanıdım ki şu an düşününce Boran Kuzum karizmasında bir oyuncu. Etkileyici bakışları olan, mantıklı, kimi zaman yenilik tutkusunu bastırmaktan çok üzerine giderek denemekten korkmayan bir Prens.




 Oyunculuğu bir yana tonlamaları, İngiliz aksanının çekiciliği ile birleşince tarihi bir karakter oynamak için mükemmel bir seçim olmuş.

Dizide bir çok önemli karakter de bulunmakta. Saray görevlilerinden olan bir karakterin hikayesi; arkadaşı ile yaşamını bir anlamda takas etmesi, mutfak görevlilerinin kendilerine ait kutlamaları ve lezzetli pastalar yapan oldukça yakışıklı bir karakter var ki sonrasında İngiltere'de ilk kez pastanesini açmış sanırım. Bir ara ciddi olarak araştırma yapmıştım :) Bu dizi mini bir dizi. 2016 yapımı ve 8 bölümden oluşmakta. İkinci sezonunu henüz izlemedim. Belki de birinci sezon sevip de 2.sezonu sevmezsem diye bekletiyorumdur. Uzun zamandır İngiltere saray odaklı dizileri izleyen birisi olarak şu yönüyle diğerlerinden ötede vay be diyemem ama oyunculara duyduğum sempati ile ilk sezonun uzun bölümler yerine 8 bölümden oluşması aslında evet ne bir eksik ne bir fazla olması gerektiği gibi diye düşünmeme sebep oldu. Bu dizinin fanları ikiliyi birbirine öyle yakıştırıyor ki bence çok haklılar.
Tam Alexandrina Victoria olan İngiltere Kraliçesi bir çağa damga vurmuş kraliçelerden. Kraliçe Elizabeth en uzun süre saltanat sürme unvanını bu kraliçeden almıştır. Tam dokuz çocuğu Avrupa'nın çeşitli Kraliyet aileleri evlilik yapmış bir yerde torunları sonraki krallar olmuştur.  
     İzlemek isteyenler için dönem kıyafetleri ; atmosfer çeşitli siyasi olaylar hatta aşkı ile Victoria dizisi ilginç bir dizi...
Yorumlarınızı beklerim.

13 Nisan 2018 Cuma

BİTENLER(BÖLÜM 2)


      Bee beauty Gratis indirim zamanlarında uygun fiyatı ile dikkat çeken ürünlerden. Bu ürünü de sonuna kadar kullanıp yorumlarımı öyle yapmak istedim. BeeBeuty derinlemesine temizlik Garnier yüz temizleme ürününden pek bir farkının olmadığını düşündüğüm ürünlerden oldu. Temizleme; peeling ve maske gibi üçlü kullanım sağlayan bu ürün içeriğinde beyaz kil, gliserin olduğu belirtilmiş. Beyaz kil içerisinde yeşil partiküller bulunmakta. Genellikle cilt temizleme ürünü olarak kullansam da ara ara maske gibi kullandığım zamanlarda oldu. Temizleme konusunda rahatlatıcı bir etkiye sahip. Makyaj sonrası makyajı cildimden temizledikten sonra en son adım olarak kullandığım zamanlar oldu. Rahatlatıcı etkisi kısa sürse de temizlik konusunda etkili olduğunu cildinizde hissedebiliyorsunuz. Maske konusunda ise ortalama bir etkiye sahip. Ciltte gergin bir his oluşturması temizledikten sonra (bu arada kokusu bazı ürünler gibi rahatsız edici değil ) bu oluşan hissi sevmedim. Hatta cildi kuruttuğunu söyleyebilirim. Paraben içermemesi almam da etkili olsa bu ürünü de almayacaklarım arasına ekledim. Ortalama bir ürün çünkü.  Ama yine de fikir sahibi olunması açısından alınabilir. Maskeler konusunda arayışım; cilt temizlik ürünleri konusunda da sürecek sanırım. Güzel bir hafta sonu olması dileğiyle... Yorumlarınızı beklerim...

12 Nisan 2018 Perşembe

KAÇINCI DENEME; SAYMADIM




  (ışık biraz fazla parlamış sanırım :)  )
    Watsons indirimi sırasında 13 TL gibi bir fiyatı olan Loreal Elseve 3 mucizevi kil şampuanının tester şeklinde deneyip ben memnun kalmamıştım. Ancak annemin Watsons'da gezinirken deneyelim ısrarı aldım. Benden çok o kullansa da ben son iki haftadır kullanıyorum. Normalden yağlanmaya eğilimli olan saçlar için olan bu ürün aslında tam ben saç tipim. Ağırlaştırmayan bir özelliği olduğu belirtilmiş bu özelliğe tik koyulabilir. Şampuan değişim geçiş süreçlerinde çok fazla saç dökülmesi yaşanabiliyor. Ancak bu şampuanı ilk kez kullandığımda abartılı bir saç dökülmesi yaşatmadı. Yağlanma karşıtı olup saçı sakinleştirmesi ve canlılık vermesi üçüncü yıkamada sanırım etkisini kaybetmeye başladı. Ben bu şampuanın normal saçlar için daha etkili olduğunu düşünürken annem benden daha uzun süre kullanıp memnundu son zamanlarda o da şikayet etmeye başladı. Uzun süreçte kullanım için uygun bir şampuan olduğunu düşünmüyorum. Kozmetik şampuanlar yerine daha doğal şampuanlar kullanmaya çalışsam da BIOBLAST örneğin gerçekten dökülme karşıtı ancak kaşıntı durumuna kesinlikle bir çare bulmalılar. Ben fazlasıyla sönük saç sevmiyorum. Biraz daha hacimli durması saçın istediğim özellikler arasında. Ayrıca saç yıkama sonrası saç dökülmesinin artması ile almayacağım şampuanlar arasında yerini aldı. Normal saçlar içinde düzenli kullanımda sürekli bir saç yıkama isteği vermesi annem ki bu ara kaşıntıdan şikayetçi yine bir şampuan arayışını başlattı. Yanındaki pembe makyaj temizleme mendili kasa arkası indiriminden 3 TL gibi bir fiyata almıştım. Pek bir beklentim yoktu aslında ısrar edilince kıramayıp almıştım. Şu an sürekli kullansam da makyaj temizleme mendilinde neutrogena makyaj temizleme mendiline geri döneceğim sanırım. Etkili bir şekilde memnun kaldığım nadir makyaj temizleme mendili ürünlerinden oldu çünkü. Bu pembe paketli makyaj temizleme mendili kokusu ile rahatsız etmese de temizleme kısmında çok yüzeysel kalan bir ürün oldu. Tek sefer de etkili bir çıkarım yapmadı ne yazık ki...
     Şimdilik yorumlarım bu kadar. Sizlerin de memnun kaldığınız şampuanlar hakkında tavsiyelerinizi bekliyorum...

9 Nisan 2018 Pazartesi

NİSAN YAĞMURU


Nisan yağmurları geldi... Hafta sonu 34 dereceyi gördükten sonra yağmuru karşılamak havaların da kafasını karıştığının göstergesi sanki. Yağmur öyle güzel geldi ki havanın bulutlu olması neredeyse tek rengin gri olması hiç umurumda olmadı. Yağmur huzur getirdi. Bilmiyorum kaç gün böyle olur ama Nisan yağmuru kısa sürmesin. En azından sıcaklara ufak ufak alışalım. Bir anda gelen yaz bünyede hafif bir şok etkisi oluşturmakta. Özellikle cilt hava değişimine ne oluyor yahu; hangi mevsimdeyiz sahi sorularını sormakta. Bende ne kadar cildimi korusam da hafta sonundan sonra yaz etkisine giren güneşin etkilerini cildimde hissettim. Lazer ile birlikte koruma faktörü yüksek olan ürünleri hemen hemen hiç yanımdan ayırmayan alışkanlığım olan güneş koruma faktöründen biraz bahsetmek istiyorum.


Yves Rocher son iki yıldır düzenli kullandığım hatta bence alınacaksa Yves rocher ürünler listesinde ilk sırada olması gereken ürünü olan güneş kremini defalarca paylaşmışımdır. 50 Faktör gibi yüksek koruması olması ayrıca ilk kez kullanımda sivilce yapsa da cilt alıştıkça sivilce yapmaması kullanımda çok fazla kullanmaya gerek olmaması ile sevdiğim ürünler arasında. Mercimek büyüklüğünde (bu ifadeye her zaman gülmüşümdür :) ) alıp cildinizin dikkatli uyguladığınız da memnun kalınmakta. En azından benim için. Resimde gördüğünüz ise sanırım benim kullandığımın bir üst modeli. :) Ablam aldı o da benim gibi güne kremleri konusunda oldukça meraklı. Normalde benim kullandığım ki henüz bitmedi ürünle aynı özelliklere sahip. Artı olarak bu ürüne yaşlanma karşıtı özelliği eklenmiş.30 yaş üzeri kullanıcılar için tavsiye edilmekte. Yüzde otuz sadakat kart indiriminden 63 TL gibi bir fiyatı vardı. Bence kaçırmayın derim. Ayrıca hediye olarak saç kırılma karşıtı serum hediyesi ile oldukça memnun etti. Hediye benim oldu o ayrı bir güzellik tabi :)


                Kırılma karşıtı serum; kokusu tatlı mı tatlı rahatsızlık vermeyen değil  kokusu için dahi bir denemeliyim izlenimi oluşturan bir ürün.(Jojoba yağı etkisi) Durulama yapılmadan kullanılmakta.
     Belirtilen özellikler; saç tellerini güçlendirerek dış etkenlere karşı korur ve kırılmaları engeller. Yağlı ve yapışkan bir görünümüm bırakmaz.  %96'dan fazla doğal içeriğe sahiptir.
(Yağlı ve yapışkan bir görünüm bırakmadığına yüzde yüz katılıyorum. )
                 Saçlarımız da bizim gibi; canlılar... Her türlü kötü hava koşulları, stres, şampuanların yan etkileri gibi etkilere maruz kaldıkları için doğal ürünlere olan merakım hep devam edecek. Güzel bir ay olsun hepimiz için... Yorumlarınızı beklerim :)

7 Nisan 2018 Cumartesi

MİNİSO ADANA'YA AÇILDI

 
 
 Buralarda hava 30 derecenin üzerine çıktı. Sizin oralarda havalar nasıl? Bir anda yaz mevsimine girme düşüncesi ürkütüyormuş onu anladım. Hele ki bugün Adana portakal çiçeği festivaline gitmiş ve o sıcak hava saatlerini sonuna kadar yaşamışken Temmuz nasıl olacak acaba sorusunu beynimde dönüp durdu. Yaz çocuğum yaz mevsimi gerçekten seviyorum ancak Adana çok sıcak oluyor. Bu arada duymayan kalmasın portakal çiçeğinin öylesine güzel bir kokusu vardır ki tarif edilemez. Beyaz çiçekler bambaşkadır. Doğaldır. Mütevazi bir şekilde kendini saklarken anlarsınız. Bahar bizim burada böyledir. Çiçeklerle baharı anlarız. 20 li dereceler bahar demektir. O derecelerde gölgelere kaçmadan doğayı izlemek inanılmazdır. Yaz ise gölge arar durulur gerçi onunda ayrı bir güzelliği var ya neyse. Sahi ne anlatacaktım ben :) Geçen hafta sonu Miniso sonunda Adana'ya açıldı. Ben de hafta içi Miniso'ya gitme fırsatı buldum. Aslında başka bir şey ararken aa evet Miniso açılacaktı cümlesiyle mağazaya girmem ancak daha uzun durmalıyım bol vakitte dememle çıkmam bir oldu. Çok tatlı, sade ve aslında sadelikteki şirinlikte olan ürünleri çok sevdiğimi anladım. Minik çantalar, göz bantları, boyun yastıkları bakmam gereken çok ürün vardı ancak başka zamana artık. Yine de elim boş çıkmadım. Tamamen instagram da gördüğüm bir üründü. Ne olduğu hakkında en ufak bir bilgim yokken denemek için aldım.  
   
 
Bu yüz temizleme fırçası 16. 25 veya 16.75 TL idi. Net fiyatını hatırlamıyorum. Miniso'daki tüm ürünlerin ambalajları o kadar sevimli ki. Hatta kaliteli çünkü açmak için bayağı bir efor sarf ettim. Açılmadı bir türlü en son makasla kesmek zorunda kaldım.
  

 Bu minik duran aslında tam elimize göre olan yüz fırçası oldukça yumuşak. Beyaz renkte. Bir de yeşil olan vardı. Onun fırça ucu biraz daha değişik. Cildinize maske uygulaması yapıp cildinizi temizledikten sonra kullanım ya da makyaj sonrası makyajınızı sildiğinizde kalan kısımları temizlemek için bu fırçayı kullanabileceğiniz belirtilmiş. Genellikle yüze fırça gibi ürünleri kullanmada çekinirim ancak o kadar yumuşak ki sempatik geldi bana. Makyaj sonrası cildimi temizledikten sonra kullanmaya başladım. Deseniz ki çok fazla bir fark gördün mü; hayır. Gereksiz ancak sempatik bulduğum ürünler arasında yerini aldı. Belki fikrimi değiştirecek bir etkisi olursa yazarım.

 
 
Miniso pembe makyaj bazı notlarım ise  ürün  fiyatı 20 TL idi. BB Cream ile yan yana durunca önce BB Cream baksam da ki onu sevmedim. Hatta tester şeklinde uygulamasını yaptım. Ciltte ağırlık yapan yapış yapış anlam veremediğim şekilde rahatsızlık yapan bir üründü. Umarım benim denediğim dışında başka çeşitleri vardır çünkü yeniden bakmak istiyorum. Memnun kalmayınca makyaj bazı hemen yanında gördüm. İlk deneme için hoşuma gitti. Özelliklerinde yumuşak uzun sürecek bir makyaj vaat etmekte. 

Mağaza denemesi hariç bugün ilk kez tam olarak uyguladım. İlk kullanım için memnun kaldım. Gelecek olan hafta için sıklıkla kullanıp tam kararımı o şekilde vermek istiyorum. Aydınlık bir görünümü ve ciltle hemen özleşen bir duruşu var öyle ki BB Cream den daha çok cilt tonunu aydınlattığını söyleyebilirim.
   Şimdilik yazacaklarım bu kadar ama mağazayı özellikle çalışanları çok ilgili bulduğumu söyleyebilirim. Masaj konusunda ilgimi çok fazla çeken ürün oldu. Akapuntur bölgeleri için çeşitli fırçalar gördüm. Fiyatlar hiç abartılı değil. İyi ki açıldın Miniso diyorum. Portakal çiçeği festivali İnstagram da takip ediyor musunuz bilmiyorum ama bence bir bakın oldukça hareketli bir festival. Yorumlarınızı bekliyorum. Güzel bir hafta sonu geçirmeniz dileği ile...