Mimlenmek; hatırlanmak gibi oldukça mutlu ediyor. Bu mimi
http://buummansessiz.blogspot.com/ başlattı linki ile bırakıyorum. Güzel mim yazısını okumak isterseniz bloğuna uğrayabilirsiniz.
Dünyanın en güzel lekesi kalem lekesi... Çocukken güzel yazı derslerimiz olurdu diye iç geçirmişti. Elinin mürekkebin rengini alması uzun sürmezdi; oysa tüm yaramazlıkları geride bıraktığı yaşlardaydı. Notlarım biraz düşünceli biraz yorgun, sabah saatlerinde dolma kalemin bittiğini elindeki izde anlarken anımsamıştı güzel yazı derslerindeki mutluluğunu. Ne ara çocukluğunu özleyecek yaşlara gelmişti sahi? Soru sorduğuna şaşkın ellerini temizlemek için uzun uğraş vermişti. Yetişmesi gereken bir otobüs ve ulaşması gereken bir görüşme vardı. Hayal kuracak zaman yok derken az kalsın çantasını unutuyordu. Yürümek de beklemek gibi kader miydi? Yürüdükçe yolların azaldığını görmeyi dilemeyi bırakmıştı. Azalan belki de yalnızca hayallerdi. Otobüsteki kalabalıkta nefes almaya çalışırken oturacak zor da olsa bir yer bulmuştu. Bir pencere kenarında kafası cama yaslanmış şekilde hayattaki tüm yorgunlukları için iç geçirirken teker teker geçtikleri duraklar birer tablo halini almıştı. Sonbaharın kısacık bir zaman diliminde yaşandığı kış mevsiminin habersiz geldiği bu şehirde dört mevsim aynı gün içinde yaşanabilirdi de. Otobüsten indiğinde ceketini almadığına pişman hızlı adımlarla kabalıkta ilerlemeye başladı. Son zamanlarda merdiven çıkmak nefes nefese kalmasına neden olduğundan kendince dinlenme durakları seçmişti. Birinci kata geldiğinde nefes al biraz bekle; ikinci katta az kaldığını düşün. Üçüncü katta ise... Gördüğü inanılmaz kalabalık karşısında diyecek tek kelime bulamazken sıraya girmesi gerektiğini anlamıştı. Kalabalık sıra ayrı bir dünya idi. Herkes kendi arasında sıranın uzunluğunu ve görevlendirilme belgesini alıp almayacağını gün içerisinde yetişip yetişmeyeceğini merak etmekteydi. Umut; alışkanlığa dönüşürken bezginliğe de bırakmıştı kendini. Sıra bir türlü ilerlemiyor saatlerse zamanın görevini yetirirken insanın aleyhine işliyordu. Sonrası; sonrasında sonrasında düşünülmeliydi derken konuşmalara kulak verdi. Hatta verirken çoktan sırada bekleyenlerle arkadaş olmuştu. Beklerken konuşulanlar kaderdaşlık gibi aynı problemlerdi. İki buçuk saatin sonunda ise beşerli gruplar halinde görevlendirme kağıdını almışlardı. Onaylatmak için yine bir koşuşturma içinde mesai saatinin bitmemesi dilenerek bir sonraki hedefe varılmıştı. Akşam bunca koşuşturma içinde olmuş; karanlık ilk dilimini göstermeye başlamıştı bile. Metro kalabalığındaki bezgin yüzleri görünce hayat koşuşturmasının içinde kaybolduğunu anlamıştı. Bitmeyen bir koşuşturma herkesin eve ulaşmaktaki isteği... Ev huzur demekti çünkü. alınan tüm nefeslerin toplamındaki sıcaklıktı. Bezginlikler için kısa bir mola; yarın için ayaklar üzerinde durabilme cesareti verendi. Evinin yakınındaki parktan geçerken adımlarını hızlandırmıştı. Elleri telefonda geliyorum az kaldı derken konuşmasını bitirip anı yakalamak istedi. Anı yakalamak ve zamanı durdurmak isteği... Bu küçük istekten fotoğraf ile...
Perşembe günümü hikayeleştirmek istedim :) Becerebildiğim kadar cuma günü de perşembenin devamı şeklinde görevlendirildiğim yere gittim(halk eğitim merkezine) pek güzel karşılandığım söylenemez ancak sınıf açmak için kişi bulmam gerektiği açık açık söylendi. Tanımadığım bir mahalledeki insanlara kendimi nasıl anlatabilirim diye düşünürken atanamadığım bir kez daha üzüldüm. Bilmiyorum hayat ne doğrultuda ilerleyecek bu dönem dualarınızı beklerim. Yüksek lisansım biter ve doktora için bir şansım olur. Bu mimi de herkesin yapmasını isterim. Günlük tutmak gibi kısa bir anımsama muhasebesi ama yorum yapan ilk iki kişiyi şimdiden mimledim. Güzel bir hafta başlangıcı olsun hepimiz için...