17 Nisan 2016 Pazar

KELİMELERİN GÜCÜ


Hiç akan bir trafikte yolun ortasında durduğunuzu ve bir adım dahi atamayan vücudunuzu hareket etmesi gerektiğine inandırmaya çalıştınız mı? Sağınızdan solunuzdan geçen onca arabaya onca karmaşaya onca yalnızlığa rağmen kendi yalnızlığınızı duymaya çalışmanın yükü altında ezildiniz mi? Bazen hareket etmek için ne beklediğini düşünür insan... Tek bir adım kalmıştır fakat mecali yoktur. Böyle zamanlarda imdada bir kitap bir müzik ve yüzlerde bir tebessüm yetişir. İşte tüm gün aklımda kendisine yer edinen, okumak istediğim tek kitap beni kendisine çağırdı, ilk kez onu elime aldığım zamanki gibi. Çok uzun zaman önce değil... İki yıl öncesine uzanan bir kitap yolculuğu. İngilizceme uygun kitaplar ararken rafta ellerim Jane Eyre yazısında duraksamıştı. Orijinal halini okumak bir cesaretti sanki. Anlayamamaktan korkmadan almıştım. İlk kez okuduğumda şaşırmıştım. Beklentisizce aldığım bir kitap beni nasıl bu kadar etkileyebilmişti? Sonra bir kez ve bir kez daha okudum. Farklı zaman dilimlerinde. Kendimi çaresiz, dile getirmek istediklerimi dile getiremediğim zamanlarda kimi zaman da sadece okumak için elime alırken buldum bu kitabı. Sebepsizce aldığım gibi sebepsizce okuma hissiyatı... Charlotte Bronte'un karmakarışık hislerinin kitap üzerinde kelimelerle gezinirken dile geldiğini anlayabiliyor insan. Erkeklerin dünyasında yer edinebilmek için bir erkek adı kullanarak yazılar yayınlamak. Yazarlarla karakterleri özdeşleştirme alışkanlığım çocukluktan bana yadigar. 
Jane Eyre'in mücadele tutkusu yazarın takdir edilmesi gereken cesaretlerinin vücut bulmuş hali. Jane Eyre acısıyla, düşünceleriyle kendisine olan saygısı ile sanki her an benim karşımda.  Kitapta yer alan sadece bir cümle; sessizlik sinirleri sakinleştirir. Bu cümle ile tamamen bir zıt düşünce beni çekiyor. kendisine. Benim cesaretim de budur kim bilir. 
Notlarım ise; kelimeler acıtsa da; sessizliktense kelimeleri sessizliğe tercih ederim. Arada tavsiye ederim. Bir yol kenarında kalabalıkları izlemenizi.... Sıklıkla yaptığım bir durum değil ama iyi geliyor. Düşünmeye, durgunluğunuzun sebebini anlamaya. Ciddi bir araştırmanın ilk sözlerini yazmam gerek. Haftalardır erteliyorum. Kısır bir döngü gibi. Bugün de elime bilgisayarımı bu yüzden almıştım aslında. Yazıma başlayamadan arka fondaki müzik değişiyor ve ben hangi kelimeyle başlayacağımı unutuyorum.

 Öğrencilikten kalan bir alışkanlıkla belki de müzik listemdekileri dinleyip yarına erteleyeceğim zorunluluklarımı. Gece gündüze karışırken belki dinlemek isterseniz... Kelimelerinize dokunan bir müzik....

12 Nisan 2016 Salı

Yola Çıkamamak Hakkında

Defalarca yinelediğin bir hareketin sonucunu az çok tahmin edersin. Koşmak istediğinde ardına bile bile bakmadan koşmak için kaç cesaret biriktirdiğini, sana bakan onca yüze karşın pes etmemeyi nasıl öğrendiğini yalnızca kendisinin bildiğini düşünür insan. Oysa insan en baştan yapmıştır bu hatayı. Emeklerinin görülmediğini bir aferinin çok görüldüğü kanısını içine yerleştirerek. Yanlış olan aslında görmek istemeyenlerin olduğunu kabul etmek istemeyişimizdir. Bizi bizden fazla tanıyanların gözleriyle dahi yanımızda olduğunu hissedememektir. Hafife almaktır mimikleri, hisleri. Rüyalara inananlardan mısınız bilmem... Fakat inanıyorum ki birçok rüya sanki birçok başlangıcı belirtmek için bizleri uyarmakta. Hayatımız hakkında, hayallerimiz hakkında yaptıklarımız ve yapamadıklarımız hakkında. Aslında yaşayamadıklarımız hakkında. Seyyah olamamak hakkında. Bir yolculuğa başlayamamak hakkında. Bir yolcuğun zorluğunu kaldıramamak hakkında. Oysa her gün irili ufaklı birçok yolculukta kendimize yer ediniriz. Notlarım da, bazen bir otobüs camında gördüğümüz yiten hayallerimize el sallarken bazen de bir arabanın direksiyonunda adını yolun hemen kenarında gördüğümüz bir tabeladan öğrendiğimiz bir şehirden geçerken evet yolcuyum deriz. Oysa yolculuklar bu durumlarla sınırlı değildir. Her gün uykusuz kalırken geceleri en yakın arkadaşımız birkaç hüzün olurken yolculuğumuzu sürdürürüz. Hayat elbette ki bir yolculuk. Gidenler ve kalanlar arasında geçen zamanın yolculuğu. Değişenler ve değişemeyip büyük bir hüzün bulutunu kendisine arkadaş kabul edenlerin yolculuğu. Ya sizin yolcuğunuz? Bugün defalarca karar verdim. Ve kararımı kara bir tahtadan siler gibi yeniden sildim. Bahanem bir nisan yağmuruydu... Oysa gerçek bahanem yola çıkamamaktı...Telefondaki sese anlatmak yerine nasılsa anlamaz diyerek kapattım. Pişman mıydım? Kendime kızacak kadar...

7 Nisan 2016 Perşembe

ANLAMSIZ BİR MUTLULUK


Birine bir defter hediye etmek yeni bir dünya sunmak gibidir...O dünyada yazmak istediklerin ve yalnızca sen varsındır. Bugün kandilin güzelliğiyle uyanmak belki de ilerleyen saatlerinde habercisiydi, bilmiyordum. Fakat bu güzel hediyeleri görünce anladım ki zaman denilen olgu güzel yüzünü göstermekte bana. Küçük mutlulukların nasıl büyüklerin habercisi olduğunu dile getirmekte. Şimdi bir kitap elime almalıyım. Açık bir pencere kenarında elimde varlığını ispatlayan hafif esen bir rüzgarın soğukluğu ile sayfaları çevirmeliyim. İçine çekildiğim kitapların dünyasından onlar beni bırakmadıkca ayrilmamaliyim. Ve bu guzel hediyeleri anılar sandığına değil hayat yolculuğunda yanıma yoldaş olarak almalıyım....