3 Mayıs 2017 Çarşamba

Koşarak gelen Mayıs

Mayıs geldi...Hatta ilk haftası çoktan bitecek. Nisan ayında bloğuma uğramadığımı fark ettim. Nisan ayı göz açıp kapayıncaya kadar hızlı geçeceğini hesap edemedim belki de . Bu kadar hızlı geçen bir ay da en azından planladıklarımı almalıyım derken bir kısmını paylaşmak istedim.
 Uzun zamandır Mac Face and Body kozmetik fondöten istiyordum. En açık tonunu ararken aklım bir ara Mac pudraya gitse de almak istediğimi almalıyım dedim. En son fiyatına baktığımda 130'lu civardaydı ama şimdi 153 TL ye aldım. Fondöten çok nadir kullandığım için daha çok BB ve CC'lerle devam eden ben bu ürünü gerçekten sevdim. Ciltte hiç bir ağırlık yapmaması ve doğal sağlıklı bir görünüm vermesi açısından tam puan alsa da en açık tonunun bile aslında cilt tonum olduğunu fark ettim. Yaz için nefes alan bir ürün olduğunu düşünüyorum karma ciltli ben yüz lazeri kaynaklı mı emin olamasam da başlayan gözenek büyümesi için müthiş bir kapatıcılık sağlamasa güzel bir ürün. Sevdim gerçekten. Golden Rose Matte serisi rujlar özelikle Matte 16 vazgeçilmezim olmuştu. Golden Rose mağazasına gittiğimde kalmamış olmaması beni kalem ruj kısmına yöneltti . Bu aldığım kalem ruj Matte 21 ve evet kalıcılık yönünden 16'yı aradım ne yazık ki. Gratis'in Nisan ayında hangi hafta sonu indirimi olduğunu hatırlamasam da Balm ürünlerinde yüzde 40'a varan indirimden fiyatını düşmesini dört gözle beklediğim allık (37 TL idi sanırım ) beklediğime cidden değmiş . O indirimde ayrıca Eklips' in resimde görülen fırçasından da almıştım. İkili bence güzel bir uyum yakaladı. Allığın dokusu kalıcı ve pembeliği cilde tatlı bir renk verdi. Yves Rocher saç sirkesi nisan ayında yapılan indirimden bana hediye olsa da Yves Rocher saç bakım ürünleri denemek bu şekilde fikir edinmemi sağladığı için fikir edinmemi sağlıyor (bu nisan ayı indiriminden ablam yararlandı 39 TL ye maskaralar düşmüştü) . Hediyesi benim olsa da ürüne pek anlam veremedim. Özellikle gidip bu ürünü alacağımı düşünmüyorum. 
İndirimlerin Mayıs ayında da devam etmesi dileğiyle...😊

9 Nisan 2017 Pazar

Haftasonu Notları


Mutluluk kelime anlamına sığmayacak kadar narin ve özel bir duygu... Portakal çiçeği festivaline gidemedim diye üzülürken saksıdaki çilekleri görünce çok mutlu oldum. Gerçekten emek vermek ve emek verdiğinde ortaya çıkan manzara insanları etkiliyor. Günümüzde her şeyin tadı değişti sanki. Çocukken yediğim domatesler bugün tadına bile bakmak istemediğim bir tat oldu yada meyveler... Yaylayı biraz da bu yüzden seviyorum. Ağaçlarımızdan kopardığımız kirazların, vişnelerin, eriklerin ve elmaların yerini şehirdeki meyveler alamıyor. Yayladaki her bir ağacımıza çocukken senin ağacın benim ağacım diye özen gösterir yarışırdık anlamsızca. Güzel zamanlardı. Gerçek bir duygunun hatta boşluğun bile güzel olduğu zamanlardı. Dünden kalma bir rüzgar var dışarıda güneşe rağmen. Zaman kumlarını savururken tüm üşümelere inat mevsimler kendini hatırlatıyor. Yapacaklarım birer birer birikirken Adana'ya şöyle bir bakıyorum. Bu şehri çok seviyorum. Birkaç ay sonra başlayacak olan güneşin yakıcılığına inat iyi ki bahar diyorum. Bahar özel bir mevsim, daima özlem duyulan daima sevilen...

29 Mart 2017 Çarşamba

Zaman Tüneli


     Yazmayı özlemişim...Aslında bir kaç hafta öncesinde okumayı özledim diyordum. Okumayı özledim... Aklımda bu yıl okumak istediğim kitap listem ve ben bu listeden bir kitap falı tutarken Milena'ya mektuplar kitabını elimde buldum. İyi ki de bulmuşum. Bazı kitaplar hayatta en azından bir kere okunmalı. Klasiklerin özelliği bu sanırım. Kafka'nın kitaplarını okuma fırsatım olmamıştı. Kafka'nın iç dünyasının yansıdığı kitaptan başlamak onu tanımanın iyi bir başlangıcı olabilir demiştim. Söyleyebilirim ki mektup tarzı kitaplar okuduğum kitaplar arasında olmadı hiç. Ancak benim için iyi bir başlangıç olduğunu düşünüyorum.
     "Sizi özlediğimi söylesem yalan olur; bu olup olabilecek en eksiksiz en acı verici büyü..."
     Anlamanın daha doğrusu anlamaya çalışmanın güzel bir yanı. İnsan henüz görmediği birisinin düşünceleriyle karşılaştığında ve o düşünceler kalbe ulaştığında aşık oluyor sanırım. Meşhur Milena ile Kafka da böyle . Yansıttıkları parçaları birbirinin aynısı. Kitap boyunca sıkıldığım yerler elbette ki vardı ama anlamaya çalıştım. Neden cesur olmamak hatta olamamak zor dedim kendi kendime. Düşüncelerimiz kalbimize açılan bir kapı iken aşk neden bu kadar zorlaştırılır. Hüzünlü bir mektuplar dizesi. Neredeyse göklere çıkarılan bir aşk ne karşı tarafın adımını ne demek diğer tarafın adımını beklemiş. Evli olan Milena' nın sorunları Kafka' nın hem fiziki hem de ruhsal durumları empati kurma yeteneğinizi harekete geçirse de anlam veremediğim yerler var. 
Kitaptan notlarım ise belki şimdi değil ama ilerleyen yıllarda ne kadar değiştiğimi görmek için okuyacağım zamanlar olacak. Şimdi Adana yaza göz kırparken baharı es geçiyor. Belki yalnızca akşamları hatırlıyor. Daha renkli kitaplar okuma zamanı.
 Kitapların da mevsimleri olur mı demeyin. Kesinlikle var. Milena' ya Mektuplar kesinlikle bir kış kitabı. Mevsimler ilerleyip kış zamanını gösterirken okumanızı tavsiye ediyorum...