5 Ağustos 2018 Pazar

HİKAYE FOTOĞRAFI


             Efsane sever misiniz? Daha doğrusu hikayesi olan herhangi bir şey sizin için önem arz eder mi? Çocukluğa dair küçük bir kutu, geçen yıldan kurumuş bir çiçek veyahut bir müzik kutusu... Geçen yıl doğum günümde arkadaşımın hediyesi adım ve soyadım yazılı bir dolma kalemdi. Çok mutlu olmuştum. Her yıldan geriye kalan anlamlı notlar yaşlanmamın tebessüm sebebi olacaklardı. En azından şimdiye kadar inandığım güzel bir nokta oldu.
            Bu göle baktığımda gördüğüm Adana'nın yansıması garip bir tebessüm hüznü doğuruyor. Eski bir şehrin dinlenme güzergahı gibi. Kalabalık değil; yalnız ama ıssız değil. Belki de halinden hoşnut. Yeşilliklerin arasında huzurlu. Her bir eşyanın dili olsa kim bilir ne şikayetler ederdi. Ancak bu manzara da şikayet yok. Dinlence var... Hiçbir efekte gerek kalmadan maviliğinin ötesinde bulutlara uzanıyor. Dünyanın hala kullanılan en eski köprüsü Taş Köprü'nün oldukça gerisinde. Ağustos ayının yeri bende ayrıdır. Toprağın kokusu, havanın rengi, sarı ile kahverenginin en güzel tonlarını görebileceğimiz bu ay sonbaharı yakınında taşımasına rağmen gururludur. Pek pas vermez sonrasına. Sıcağı yaktıkça akşamın güzelliğini hatırlatır birer birer. Eskiden yaz kokusu denildi mi aklıma yasemin çiçekleri gelirdi. Yasemin kokusu gecenin gizli kahramanı olarak umulmadık bir şekilde rüzgara iletirdi.
           Hafta sonu manzaralı bu fotoğrafı kalabalık bir sofradan geriye kalan.Tek başıma izliyor olsaydım bu manzarayı kulaklarımda bir müzik olmasını isterdim. Şu sıra bıkmadan dinlediğim SAAD LAMJARRED/ CASABLANCA şarkısı olmasını tercih ederdim. Sanırım tam bir yaz şarkısı dinlerken istemsizce eşlik ediyorsunuz. İlk dinlemeden sonrası tam bir alışkanlık.
       Şimdiden güzel bir hafta olsun... Beklerim yorumlarınızı....:)

2 Ağustos 2018 Perşembe

DENEBUNU SEPHORA KUTUSU


 
Üç dakikada bittiği belirtilen Denebunu Surprise Sephora kutusu kendime ben de inanamadım bana çıktı. Normalde bu tarz sürprizler beni bulmaz. Arkadaşlarım şansız olduğunu söyleme aksine şanslıyım demelisin ki şans seni bulsun der. Haklılar sanırım. Kısır bir döngüye insan bazen kendini hapsedebiliyor.
Gelelim bu güzel kutuya öncelikle belirtmek istiyorum. Kutu tasarımına bayıldım. Özellikle açılımın kolay olması kırmızı detayı beni çok mutlu etti. Kutu içerisinde yer alan maskeler orijinal boy idi. Göz makyaj temizleyici, maskara, ruj deneme boyu idi. Hepsini en azından bir kez kullandıktan sonra yorumlamak istedim.
 
Sephora Collection Yeşil Çaylı Göz Maskesi
Önce dinlendirir, sonra ön plana çıkar! Şimdi yeşil çay etkisi ile gözlerin her zamankinden daha canlı!
Yeşil çay kokusunu seviyorum. Bu maskeyi açar açmaz güzel bir koku gelir sanmıştım ama belirgin bir koku gelmedi. Beni tanıyanlar bilir :) güzel kokusu olan ürünleri ayrı bir seviyorum. Bu arada göz maskesi ilk kez kullanıyorum. Çok yorgun olmadığım sürece belirgin siyah göz altı torbalarım yok. Ancak kapatıcı öncesi nemlendirme yapmam gerektiği çok söylendiği için bu maskenin nemlendirme süresinin uzun sürmesi hoşuma gitti. Yüzümü yıkadıktan sonra nemli hissi gidecek sanmıştım ancak nemli his biraz daha devam etti.

Sephora Collection Lotus Çiçeği Özlü Yüz Maskesi
Kendine zaman ayırma vakti! Sadece 15 dakikada cildini şımartmaya hazır ol!
İşte aradığım koku bu diyerek açtım. Bu maskenin artı yönü özellikle belirtmek istiyorum. Tamamen yüze göre boyutu. Garnier gibi bazı markaların yüz maskeleri oldukça büyük. Göz, dudak gibi açıklıklar dengelenmiyor. Bu maske bence kış maskesi. Kış mevsiminde cilt normalde olduğundan daha kuru olduğu için bence nemin emilimini kolaylaştıracaktır. Karmadan yağlıya dönük cilt tipim var. Benim cildim için emilim çok kolay olmadı. Yapış yapış gibi bir his öncelikle hoşuma gitmedi. Aradan beş dakika geçtikten sonra o his yavaş yavaş geçtikten sonra cilde verdiği yumuşaklık ve beyaz görünüm hoşuma gitti. Ancak yine de yaz mevsimi için uygun bir maske olduğunu düşünmüyorum.

Sephora Collection Cream Lip Stain Always Red
Her trendy kız gibi bundan sonra senin de tercihin 50 mat ve 20 metalik olmak üzere toplam 70 renkten oluşan Sephora Collection Lip Stain serisi! Bu kırmızıyı yanından ayırmayacaksın.
 Mini boy olduğu için en çok fazla kullanım şansı olduğunu düşünmüyordum. Ancak bir kez çok hafif sürmeme rağmen renginin kırmızılığına inanamadım. Mat bitişli olması ve kalıcılığı mükemmel diyebilirim. Sadece tercihen bu kadar belirgin renkler kullanmıyorum. Dudak rengi tonları ve canlılığı daha doğal veren renkleri seviyorum. Fakat kırmızı rengi sevenler mutlaka denemeliler.

Sephora Collection Outrageous Extention Maskara
Kirpiklerin artık uzun, yoğun ve hacimli! Konik uçlu fırçası ile bu yeni maskaranın etkisine inanamayacaksın!
Normalde kirpiklerim kalın ve gür olduğu için alt kirpik maskarası kullanıyorum. Tek kat sürüyorum günlük kullanımda. Özel günlerde ise biraz daha fazla.Bu maskara vaat ettiğini veriyor. Kirpiği yoğun ve dolgun gösteren bir yapısı var. Kalın uçlu fırçaya sahip.

Sephora Collection Göz Makyaj Temizleyici
Göz makyajı temizlemek hiç bu kadar keyifli ve kolay olmamıştı. Bir sonraki makyajın için heyecanlanmaya başlayabilirsin.
Bana gelen bu kutuda aşina olduğum tek ürün göz makyaj temizleyiciydi. Hatta ilk göz makyaj temizleyicim Sephora göz makyaj temizleyici idi. Gözleri yakmayan ve kolaylıkla ağır göz makyajları dahi çıkaran bu ürünü özlemişim. Tatilde iken nadiren makyaj yapınca yanında ebat olarak büyük temizleyiciler taşımak istemiyorum. Tatil boyları ürünleri de büyükleri bitmeden satın almıyorum kimi zaman. Böyle olunca benim için güzel oldu. Bitene kadar yanımdan ayırmam muhtemelen....

Şimdilik yorumlarım bu kadar... Umarım güzel bir tatil geçiriyorsunuzdur. Temmuz benim için biraz uzun sürdü sanki. Ağustos ise çok hızlı geçecek gibi. Zaman içinde bulunan dilimde bir kum saati hissinde iken ardıma dönüp baktığımda görüyorum ki durduramayacağım bir tren gibi. Bu yüzden daha fazla gülümsemeli insan diyorum.
                Bekliyorum yorumlarınızı....

29 Temmuz 2018 Pazar

BAJRANGI BAHAIJAAN



 İyiliğe dair umudun olduğu bir film... 
Bajrangi Bahaijaan… Tamamen tesadüf eseri arkadaşımın attığı Snap sayesinde haberim olmuştu bu filmden.
 "Ağlamayalı çok uzun zaman olmuştu" yazısından da görünce oldukça meraklandım. Arkadaşımı biliyorum 
kolay ağlayan bir insan değildir.
Böyle duygusal bir film mi 
acaba derken kendimi izlerken buldum. 
Aslında uzun zaman önce yazmalıydım 
diyorum şimdi. Ertelemek pek fena bir huy!

 Salman Khan; Aamir Khan
 hatta Sharuk Khan; Bollywood film sektöründe bildiğim sevdiğim ki ilk iki 
aktör gerçekten iyi filmleri olan oyuncular. Sharuk Khan tek bir filmi ile ayrı hatta oldukça güzel bir yeri vardır
 bende. Bilmem izlediniz mi?(Rab ne
 bana di jodi) Eski bir film ama bence sevginin duruluğunu görebildiğimiz özel filmlerden. Neyse Salman Khan karizması, bakışları ile aksiyon filmleri mi derken
bu filmini görünce ne kadar güzel bir oyunculuğu var demekten kendimi alamadım.

 Saf merhamet, iyi bir insan olmanın aslında o kadar zor bir şey olmadığını, ahlakı çok ama çok güzel yansıttı. 
IMDB puanı 8/10 olan bu 2 saat 43
 dakikalık film tek bir sahnesini dahi atlamadan izleyeceğiniz, yer yer sorgulayacağınız hatta bu önyargı dünyasında neler kaybettiğimizi göreceğimiz bir film. Gelelim konusuna;

    Pakistanlı konuşamayan bir kız olan 
Shahida (Allah'ım film boyunca masALLAH 
nasıl tatlılık demeden kendimi alamadım) beş yaşındadır. Shahida(Harshaali Malhotra) uçurumun kenarında kimseler
 fark etmeden bir gün geçirince aile 
bu durumun ciddiyetini kavrar.
 Shahida düştüğünde sesini kimselere duyuramamıştır çünkü. Annesi Hindistan'a dua etmeye gidenlerin hastalıklarına deva bulduğunu bu yüzden Shahida'yı da alarak Hindistan'a gitme önerisini ortaya atar. Bu öneri kabul edilir. Hindistan'a doğru bir tren yolculuğu başlar. Kalabalığı görünce ne kadar kalabalık bir ülke demeden kendimi alamadım. 
Her türlü dua edilecek yere giderler 
Shahida ve annesi. Ah keşke doktorlara götürülseydi önce :( Dualar edilip yola çıkıldığında tren ile geri dönüş başlar. Annesi uyuyakalmıştır. Shahida ise gördüğü bir yavru keçi uğruna trenden inmiştir. Tren hareket etmeye başlayıp da Shahida'nın koşusunu, annesi dahil trenden herhangi bir insanın kendisini duymasını istemesi o sahnelerde istemsizce ağladım. O çaresizliği tek bir kelime ile ifade edemeden oynayan bu küçük kıza hayretler etsem de annesine çok ama çok sinirlendim. 
Annesi uyandığında tren Pakistan sınırına gelmiş Shahida hiç bilmediği bir ülkede yapayalnız kendi sessizliğinde kalmıştı.
Hikayenin bir diğer kısmında Pawan
( Salman Khan) vardır artık. Pawan bu küçük kıza Munni diye seslenmektedir. Onunla birlikte bu küçük kızın 
ailesini bulmak için çıktıkları yolculukta 
çok fazla zorluk ve acı da yaşar. Ancak vazgeçmez. 
Bu arada Hindistan'da sayılamayacak 
kadar din ve inanış bulunmakta. 
Pawan, Bajrangi müridi. Bu konuda
 en ufak bir fikrim yok ancak ona koyu bir şekilde inanıyor. Et yemekten sakınan(bajrangi inanışının bir sonucu sanırım) Pawan ve 
küçük kızın yemek sahneleri oldukça tatlıydı. Bu ikili çıktıkları yolculukta
 oldukça zorlandılar, ama saf sevginin güzelliğini doğru bir şey yaptığına inandığında sonuna kadar gitmek gerektiğini harika bir şekilde yansıttılar.  Filmin bir diğer tanınmış oyuncusu da 
Kareena Kapoor (Rasika) 
O da  başarılı bir oyuncu ama her 
nedense bana pozitif bir hissiyat
 vermiyor. Hani nötral bir his.

        17 Ağustos'ta Türkiye'de vizyona 
gireceğine dair internette yazılar gördüm umarım doğrudur. Ailecek izlenebilecek 
bence klasik Bollywood tabularını yıkmış
 bir film. Salman Khan'ın karakter olarak naif ve inandıklarından vazgeçmeyen bu rol inanılmaz yakışmış. Bu oyuncuyu nasıl desem tanıdık buluyorum. Uzak, 
ulaşılması zor kendini beğenen bir oyuncu hissiyatı vermiyor bana.

 Şu an ki yaşadığımız dünyada gerçekten
 böyle iyi insanlar var mı yahu diye sordururken bu film bir anlamda içsel bir eleştiri yapmayı da zorunlu kılıyor. Ne zaman iyiliğe olan inancımızı kaybettik?