4 Eylül 2018 Salı

WATSONS DOMATES MASKESİ

 
          Eylül nasıl başladı? Benim için
 çok karışık başladı. Hatta bir kördüğüm gibi. Neresinden çözmeye başlasam 
elimde kalacak gibi hissediyorum. O yüzden yazmak istedim. Bu arada Karakedi dergisi yunus emre şiir yarışmasına katılmıştım. 
Dün e-mail geldi e-kitap şeklinde yayınlanmış. Okumak isterseniz bir bakın derim. Yazmak güzel şey; yazmak bir nisan yağmuru gibi kısa süreli ancak huzur verici. 
Sahi sizin için Eylül nasıl geçiyor? Alışkanlıklarıma veda kısmında biraz zayıfım. Cecile benim lise döneminde severek kullandığım parfümlerdendi. 
Hala da öyle günlük kullanım için elim mutlaka ona gidiyor. Watsons'da ikili halde 30 TL gibi bir fiyatı vardı. Gratis biraz daha farklı satıyor fiyatını. 
Almak isterseniz Watsons'a bakmanızı tavsiye ederim. Bir arkadaşım bu koku seninle özdeşleşti sanki senin bir parçan gibi demişti; sanırım haklı da. Şekerli kokuları günlük kullanımda 
çok seviyorum, baskın ancak bütün bir odayı kapsayacak kadar değil. 
Rahatsız edici baskınlıkta değil yani. Domates maskesi de 4 TL gibi bir fiyatı vardı. 
Kokusu kesinlikle rahatsızlık verici değil. Bazı maskeler dayanılmaz oluyor. Watsons tek kullanımlık domates maskesi; İçeriğinde likopen ve gingko özleri yaşlılık belirtilerine iyi geldiği belirtilmiş.
Şimdilik belirgin kırışıklıklar olmadığı için ben kalan tek maske olduğu için aldım. Benim için aydınlık ve ferah görüntüsü ile cildimi rahatlatması önemli ki bu üç faktörü çok iyi bir şekilde karşıladı. Maske kullanım sonrası ciltteki yumuşaklık hemen geçmedi. Özellikle ben de bekledim. Güzel bir maske.
          Zamanın tiktakları geleceğe yol alırken ömürden bir gün gidiyor. Umarım güzel bir gün geçirmişsinizdir. Bekliyorum yorumlarınızı...

       

1 Eylül 2018 Cumartesi

HAYAT NOTLARI


       Bulutları yakalamak... Çocukken en sevdiğim oyundu. Gözlerim kapalı saatlerce avuç içlerimi sımsıkı gökyüzüne karşı kapatır hissetmeye çalışırdım. 

      Bir zaman makinesinde, olmadığım yerlere gittiğimi ayak basmadığım diyarlara gider mutlu olurdum. Sanırım bunda okuduğum kitapların etkisi büyüktü. En çok masallar ve efsanelerim, notlarım... Ben masallarla, efsanelerle büyüdüm. Kimi zaman Lokman Hekim'in ölümsüzlük otunu düşürdüğü köprüde izleyici oldum kimi zaman Dede Korkut hikayelerindeki asla görülmeyen ama beni de gör bana anlat dedem diyen bir küçük kız çocuğu oldum. Şimdi o kız çocuğu büyüdü lakin masalcı tarafını yitirdi sanırım. 

       Bir kitap da okumuştum. Karakter gördüğü yaşlı amca için sanki burada değil. Geçmişte yaşıyor adeta orada nefes alıyor gibiydi diyor. Bu fotoğraf arkadaşımın tatil fotoğrafı ben de bakarken fark ettim. O orada nefes alırken mutlu idi. Mutluluk her nefeste zaman ve mekan farkı gözetirken belirsizlik istemiyordu. Ben de sıkıldım artık belirsizliklerden, noktalanmamış cümlelerimden. Yeni bir başlangıç için adım atmam gerekiyor, biliyorum. Adım atabilmek için karar vermem gerekiyor , düşünmek için ise mola vermem gerekiyor. Eylül benim için farklı bir ay olacak şimdiden belli etti kendini ...

29 Ağustos 2018 Çarşamba

ARABA SEVDASI

  
       Klasik kelimesi özel bir kelimedir benim için. Klasik; eskiden yeniye aslında zamana karşı durabilmiş, kendini okutmaktan daha fazlasını veren kitaplardır. Zamanın derinliklerinde kaybolurken küçük duraklarda gizlenmiş anlamlı sözler ve hayat dersleri bulunur bu kitaplarda...

         Araba Sevdası özetini bildiğim hani bir soru çıksa karakterlerin içsel analizini yapabileceğim bir kitap. Geçen ay okumuştum. Notlarım yorumlamasını yapma fırsatı bulamadım bir türlü. Bu hafta yarım kalmış yazılarımı tamamlayarak eylül ayına yepyeni bir sayfa ile başlamak istiyorum. Araba Sevdası; Recaize Mahmut Ekrem tarafından güzel bir eleştiri şeklinde yazılmış. Daha doğrusu karakterlerin ruhuna öyle bir işlenmiş ki yazılar okurken yahu hiç mi akıl yok diyoruz; Bihruz Bey'e... Kitap hakkında notlarım sizlerle paylaşacağım...

   Bihruz Bey; oldukça şık giyinmeyi seven, annesinin yardımı ile geçinen(babasından kalan paranın yönetimi annesinde) oldukça kendini beğenmiş bir insandır. Her yıl zamanın modasına uygun mesire yerlerine gitmekte olan Bihruz Bey kendisine oldukça gösterişli bir araba almıştır. Bu araba ile gezintilere çıkmaktan hoşlanan Bihruz Bey bir gün çok güzel bir araba görür. Bu arabadan Periveş adında; tahminen yirmili yaşlarında sarışın hanım ile onun yardımcısı olduğunu düşündüğü orta yaşı geçkin iki hanım iner. Bihruz bey sarışın hanımı görür görmez aşık olur. Kitabın bir çok yerinde Periveş Hanım'dan blond diye bahseder. Bu iki hanımı gördükten sonra peşlerine düşen Bihruz Bey oldukça gülünç durumlar yaşar. Hanımların Cuma günü geleceklerini öğrenir öğrenmesine de gelecekleri saati bir türlü öğrenemez. Tam bu karşılaşmalar ve sohbetleri dinlemeler sırasında Keşfi Bey çıkar ortaya. Bir anda anlamsız bir şekilde Keşfi Bey'in haykırması ile hanımlar hızlıca kaçar ve izlerini kaybettirirler. O günden sonra aklından çıkmayan sarışın hanım Bihruz Bey'in platonik aşkı olur. Bihruz Bey sarışın hanım için mektuplar yazar, alıntı şiirler ezberler, gönderir. Özel Fransızca hocası ile aldığı dersler de yalnızca aşk hakkında konuşmak ister. Alıntı şiirlerde anlamını bilmediği bir sözcüğün sarışın yerine başka bir anlama geldiğini öğrenince ne yapacağını bilemez. Arada sırada uğradığı kaleme(kendisi bir devlet memurudur) dahi götürür bu şiiri. Fransızca öğrenme modasına kapılan memurlar o kelimenin anlamını bilemez. Bu sırada Bihruz Bey'in borçları da günden güne artmaktadır. Köşkü satmayı dahi düşünür ancak annesi izin vermez. Keşfi Bey ise bu olayların ortasında kendi hikayesi ile aslında yalancılığı ile Bihruz Bey'i perişan eder. Sarışın hanımın öldüğünü söyler. Bihruz Bey kahrolur.

     Günlerce sabah ile gecenin farkına varmaz. Mektubundaki anlayamadığı o kelime için üzüldüğünü düşündüğü sarışın hanımın hayalini büyütür de büyütür. Bir gün dışarı çıktığında vapura binmek için hızlıca hareket ederken o vapurda Periveş Hanımı görür. Heyecanlanır ve çok sevinir. Keşfi Bey ile buluşup yalan söylediğini söylemek için gittiği sırada Keşfi Bey bir başka yalanı uydurur. Gördüğü kişinin Periveş Hanım olmadığını ona benzeyen kardeşi olduğunu söyler. Bihruz Bey şüpheye düşer.
Bihruz Bey'i bir yandan bu üzüntü mahvederken bir yandan da alacaklılar sıkıştırmaktadır. Arabacısı bir kaza yapıp tamire götürdüğü sırada alacaklılar arabasına el koyarlar. Bihruz Bey durumu sonradan öğrenir. Arabacısının işine son verir. İstanbul'dan gitme isteği ile günlerini geçirdiği sırada Bihruz Bey o sarışını tekrar görür. Peşine takılır. Aslında isteği Periveş Hanım'ın mezarını öğrenmektir. Ara bir sokaktayol alırken o hanımı durdurur. Durumu anlatır. Aşık olduğu hanımın durdurduğu hanım olduğunu anlar. Periveş Hanım geçen sürede zayıflamış ve o canlılığından eser kalmamıştır. Konuşurken Periveş Hanım ilk kez gördüğü zaman bindikleri arabayı kiraladıklarını söyler. Bihruz Bey'in düşündüğü gibi zengin iyi bir ailenin nadide kızı olmayan Periveş Hanım bu durumu komik bulur alay eder. Periveş Hanım genç yaşta dul kalmış annesini ile yaşamakta; yanındaki hanımın namı biraz kötü olmasına rağmen onunla gezmektedir. Bu yalan aşktan dolayı Bihruz Bey yıkılırken sarışın hanım yoluna devam eder.

       Osmanlı devleti zamanında batılılaşma modasına uyarak kendisi gibi davranmayan karakterlere sık sık yer veren dönemin yazarları aslında eleştirel bakış açısını topluma ayna tutarak yer vermiştir. Yanlış Batılaşma, mirasyediler, çalışmayı pek sevmeyen karakterlerin gözünden hayata bakarken sinirlenmeden duramıyorsunuz. Emek vermenin güzelliğinden çok sahte hayallere kapılıp boş rüyalar görmek karakterlerin temel özelliği. Bihruz Bey böyle bir karakter çalıştığı kalem dairesine arada sırada uğrayan en büyük hobisi pahalı kıyafetler diktirip kafelerde oturmak olduğu gibi Türkçe konuşmayı alaturka bulan. Annesi ise tüm boşvermişliği ile oğlum neden böylesin sorusunu sormak yerine şaşkın sadece şaşkın. Keşfi Bey ise aman Allah'ım seri bir şekilde nasıl böyle yalan söyleyebilir bir insan diyorsunuz. Periveş Hanım; belki bir rüya ama aslında o da bir şekilde o modada yer almak istiyor. Romanda elbette ki eksikler var. Ancak teknik eksiklerine rağmen anlatmak istediği mesajı çok naif bir şekilde verdiğinden klasik olmanın hakkını da veriyor.

    Mutlaka okunması gerekenler listesine bence eklemelisiniz... Beklerim yorumlarınızı.