23 Kasım 2018 Cuma

SOFT GENTLE ROLLON

 
Yağmurlu bir sonbahar-kış vaktinden selam olsun... "Yaz vakti insan serinlemenin yolunu bulur ya peki kış öyle midir? Soğuğu hiç sevmem..." Bu cümle zihnimde yer edinmiş. Kasım ayı son haftasına da yağmurlu girecek gibi. Yağmurun usul usul kendi halinde yağması bir yana üşümeyi sevmiyorum sanırım. Her mevsim kendine has özellikleri barındırsa da Aralık bakalım nasıl geçecek? Bu merak yaşatıyor insanı...
Hafta sonu umarım hepimiz için bol kahkahalı ve hayat dolu geçer dileğini bir köşeye koyarak yazıma başlayayım. Bu ara bitenler kozmetik bölümünden çok tekli bir şekilde sevdiğim, bir daha alacağım ya da kesinlikle almam, olsa da olur olmasa da ürünlerini paylaşmak istiyorum.
Soft and Gentle care roll-on Gratis'te bir indirim vakti gidip aradığımı bulamadığım sırada sıfır alüminyum içerir yazısını görünce denemek istediğim bir üründü. Küçük bir indirimi de vardı. Ancak ne yazık ki beklentimin altında kalması bir yana etkisi alüminyum miktarı gibi sıfır olan bir ürün oldu. Kokusu hafif aşırı hijyen kokularını sevmeyen birisi olarak dikkat ederek almıştım. Yalnız kalıcılık sıfır olması bir süre sonra rahatsız edici bir hal alması, vücudun normal koku dengesini bozduğunu düşünüyorum. Normalde roll-on, deo, parfüm üçlüsü şeklinde fazlasıyla koku hassasiyeti olan birisi olarak özellikle bu üçünün de koku uyumuna dikkat ederim. Sanırım benim bu dikkatim sayesinde dışarı pek fazla yansıtım olmadıysa da kullanım sonrası sizin hissettiğiniz etki kesinlikle bu ürünü almam bir daha dedirtti. Kış zamanı insanın terlemesi daha az olduğu bir dönem olmasına rağmen kaldıkça kokusunun daha bir değişik hal alması ile anlam veremediğim bir ürün oldu. Daha doğal katkı maddesi az ürünler kullanmaya çalıştığımız şu zaman diliminde hayal kırıklığına uğratan bir ürün oldu. Alternatif başka ürünlere bakmanızı tavsiye ediyorum. Hatta alternatif başka ürün tavsiyeleriniz varsa yorumlarınızı beklerim...
 

20 Kasım 2018 Salı

ESKİ BİR SOKAK SESİ


ESKİ BİR SOKAK SESİ
 
            Eski bir sokak sesinin özlemini 
duyacak kadar yaş aldım mı sahiden? Otuzlu yaşlarıma daha var ama zaman ne çabuk değişiyor. Sokakta oynadığımız zamanlar; okuldan dönüşte Ay Savaşçısı izlediğimiz günler çabuk geçmiş. Bu ara kafamı toplamak için kitap okuyorum. Kitaplar hüzünlü zamanların en güzel kaçış yolu benim için. Bir süreliğine dahi olsa başka bir dünyaya girmek, düşüncelerimi toparlamak için bana gerekli enerjiyi veriyor. Hele ki kış ben geliyorum yağmurlu havaları da benimle beraber getiriyorum derken...
      Sevinç Çokum çok sevdiğim bir yazar. Paragraf aralarında düşüncelerimin sesini duyar gibi olduğum bizden yansımalar taşıyan hikayeleri olan bir yazar. Ağustos Başağını satır satır ezberlerken farklı kitaplarının da yeri ayrı tabi.          
      "Eski Bir Sokak Sesi' nde Sevinç Çokum' un 1972-74 yılları arasında yayımlanan ve çok sevilen ilk öykü kitapları Eğik Ağaçlar ve Bölüşmek bir araya geliyor. Yazarın yaşanmışlıklardan seçtiği çizgiler ve gözleme dayalı renklilik ve bu öykü dünyasının özellikleri... Kitapta şehir dokusu ve insani değerleri bakımından farklılaşmaya başlayan İstanbul dekoru içinde dayanışmalar ve kırılışlar incelikli bir üslupla sergileniyor."(Tanıtım yazısından)
            Bu kitap içerisinde birçok hikaye barındırmakta. Yazarın samimi ve sıcak üslubu hikayelerin gerçek bir yaşamdan sanki çocukluktan kalma bir alışkanlık gibi anneannenizin evinin bulunduğu apartmansız limon bahçelerinin kokusuna karışan bir reyhan gibi, okumanızı tavsiye ederim. Her bir hikaye etkileyici bir özet ile başlar gibi birkaç cümle ile giriş yapılmış hemen sağ üst köşeye. Sonrasında başlayan kelimeler ile baharı da, düşünceleri de canlı bir şekilde hissediyorsunuz. Özlemler ayı aradan geçen zaman da hissedilen duygular ölmez. Duygular yaşar; düşünceler ise kalpteki o sıcaklığı arar sözünü akıllara getirmekte. Not aldığım alıntılardan birkaçını paylaşmak istedim.
 

"Eskidik…Bizimle birlikte; hayaller de eskidi. Eskimeyen sevgiydi."

"Hep böyle derin uçurumlar mı olacak insanlarla aramda? Ben neredeyim? Hangi yolun başındayım ya sonunda? Belki bir ağaç devrilmiştir yolun üstüne; geriye dönemem, ötelere gidemem."

"Başlangıçlara karanlık çöküyor.
Sonlar neden aydınlık?"

17 Kasım 2018 Cumartesi

OTACI GÜL KÜRÜ KREM


(Normal ve Kuru ciltler için 
yoğun besleyici krem)

      Her Mayıs, Isparta'yı bir telaş sarar. Sabahın ilk ışıklarıyla gül bahçelerinin yolunu tutan çiftçiler, ''Rosa damascena"olarak bilinen gül çiçeklerini Bandırma'daki fabrikamıza yollamak üzere tek tek elleriyle toplarlar. Damıtılan güllerin saf yağlarının ve özlerinin en doğal halleri Otacı Gül Kürü'nü oluşturur.

          Güzel bir tanıtım olduğu için direkt aktardım. Otacı serisinin Gratis'e geleceğini duymuştum. Geliş fiyatı açısından biraz pahalı olduğunu düşünsem de bu kremi denemek istedim. 40 TL gibi bir fiyatı vardı. Ancak serinin diğer ürünleri daha pahalı... Ürün özellikleri notlarım ise;

Parlak ve taze bir cilt için yüzünüze ve boynunuza  sabah-akşam uygulayacağınız Otacı Gül Kürü Yüz ve Boyun Kremi  doğal gül yağlarıyla cildinizi nemlendirir ve besler. UVA filtresi içerir ve zararlı güneş ışınlarına karşı cildinizi korur.

Kullanım şekli: Nemlendirmeye yetecek miktarda, göz çevresi dışında, yüzünüze ve boynunuza uygulayın.

İçerik notlarım ;

*Saf zeytinyağı
*Sea yağı
*Doğal kozmetik standartlarına uygun sertifikalı bileşenler 

Olmayanlar 
*Boyar madde, sentetik esans, aroma, paraben, mineral yağ ve hayvansal madde...

   Bir haftadır kullanıyorum bu kremi. Kış kremi olarak sevdim. Yaz dönemi ile kış arasında cilt soğuk havaya karşı oldukça farklı tepkiler gösteriyor . Bu kremin cildin rahatlatıcı özelliğini sevdim. Kokusu ise bildiğimiz gül kokusu . Mucizevi bir etkisi var mı ? Hayır ama günlük bakım kremlerinde kullanabileceğimiz bir krem. Alternatif daha uygun fiyatlı kremlere de bakılabilir. Biraz az gibi geldi bana çünkü. Son olarak yoğun bir krem elimizde küçük noktalar seklinde kullanabiliriz. 

Beklerim yorumlarınızı 😊 Güzel bir hafta sonu olsun hepimiz için