14 Mayıs 2020 Perşembe

GÜNEŞ ÜLKESİ KİTABI


                                     
        Listenizdeki kitapları okuyor musunuz? Ben şu sıra liste dışı kitapları alışveriş sepetimde bulup ve onlar gelince çok seviniyorum. Kitap kargolarını gerçekten çok seviyor ve heyecanla bekliyorum. Biraz liste dışına çıkmak sorun olmaz değil mi :D
     
     Afrika sıcakları geldi diyorlar ki bugün balkona çiçeklerimize bakmak için çıktığımda saniyesinde hemen içeri geçmek istedim. 41 dereceyi Mayıs ayında görmek biraz üzücü olsa da en azından aşırı nem olmamasıyla gece uykusu alınabiliyor. Uyumadan önce ise telefondan uzaklaşıp kitap okumak kafamı toparlamamı sağlıyor.
    Tommaso Campanella/ Güneş Ülkesi kitabını elime aldığımda bırakmak istemedim. Bunun en önemli sebebi ilk otuz sayfasında kitabı hiç beğenmemem sonrasında ise diyalogların derinleşmesi ile biraz daha oku bakalım Aslı bir kaç sayfa ve en son sayfaya geldiğimde ise bitti ne ilginç kitapmış yorumlarıyla elimden bıraktım. Tommaso Campanella yaşadığı orta çağ dünyasında bir ütopya dünyasının hayalini yansıtmıştır. Kitabını düşünceleri yüzünden 27 yılını geçirdiği hapishanede yazmıştır. 17. yüzyıl Avrupası'nda düşünceleri yüzünden oldukça zor bir hayat geçiren Campanella bu eserinde dönemin sıkıntılarını ve toplumları etkileyen olaylar hakkında fikir de veriyor aslında. 

Yazarın felsefeden, ekonomiye, astrolojiden teolojiye kadar geniş kapsamlı görüşler içeren Güneş ülkesi eseri ikili diyaloglar şeklinde.  Güneş ülkesine giden ve o ülkeyi merak eden ikili arasındaki konuşmalar devam edecek zannederken bir anda yetişmesi gereken bir zaman diliminin olduğunu söyleyerek sohbet kesilmiştir. Bu konuşmalardan anladığımız kadarıyla Güneş Ülkesinde kölelik yoktur, üretimden tüketime, kadınlardan çocuklara ve askerlere her birey eşittir. Ülke malları ortaktır. Şahıs mülkiyeti yoktur. Herkes mutlu ve bilgilidir. Ülkedeki görev bölümü; Metafizik, Güç,Sevgi, Bilge olarak ayrılmaktadır. Metafizikçi bütün bilimlere hükmeder ve yönetir. Bilgeliğin emrinde ise doğa bilimci, mantıkçı, ahlak bilimci, astrolog, gök bilimci sevgide ise; doğumla çiftçi, çoban, eğitimci güç unsuru ise; savaş uzmanları ve teknikleriyle ilgilidir. Ülkedeki insanlar bütün yapacakları şeyleri meslek ve çoğalmalarını yıldızlara ve gezegenlere göre ayarlamaktadırlar.

   Eser çağın sorunlarına karşı ütopya bir ülke sunarak aslında çözüm sunmak istemektedir. Ütopik bir devlet yönetim şeklinde mutlu olan insanlar vurgulanmıştır. Bu yönetimde herşey devletin elinde ve aile denilen kavram yok. Yönetimin başındaki aydın din adamı olduğunu belirtmeden geçmeyeyim. Yer yer tüm dinlere vurgulamalar yapılmakta  dört kutsal kitaptan alıntılara yer verilmektedir. Ancak ne yazık ki Hz.Muhammed(s.a.) 'e bir düşmanlık da söz konusudur. Ülkede çocuklara çok küçük yaştan itibaren birçok dil öğretilmesi dışında kitapta katıldığım düşünceler yok. Bana göre oldukça garip ve zıt bir kitap. Çocukların yetiştirilmesini ailelere değil de daha aydın ve akıllı kişiler tarafından yetiştirilip mutlu olunduğunun düşünülmesi; zekanın hemen belli olup ona göre yönlendirilme yapılması ki bence burada çok büyük bir soru işareti bulunmakta... Evlerin bile geniş avluya bakan odalar ve koridorlar şeklinde olduğu; akşam yemeğinde zorunlu dinletiler gerçekleştirilip yemeklerin belirli bir sıraya göre verilmesi; cezalandırılmaların aydınlarda farklı olması kast sisteminin yumuşatılmış şekilde aktarılması gibi geldi bana. Not aldığım birkaç yer ise;
"Yoksulluk insanları alçaltır,hileye, hırsızlığa, yalancılığa, serseriliğe götürür; onlarda yurt sevgisini azaltır. Zenginlikse,gururlu, cahil, küstah, hain, palavracı, bencil ve iftiracı yapar"

"Güneş kentlilerce yalan uğursuzluk getirir. Çünkü yalan, çoğu zaman, erdemli insanın gölgede kalmasına, ahlaksız ve berbat insanların gerek korku, gerek yaranma, gerek açgözlülük yüzünden, övülüp yüceltilmesine yol açar. "

Benim için önemli unsurları olan bir kitap olsa da bir puan verecek olsam 5 yıldız üzerinden 3 yıldız verirdim :) Şimdilik yorumlamalarım bu kadar... Beklerim yorumlarınızı...









8 Mayıs 2020 Cuma

CELENES BY SWEDEN ROLL-ON


Her gün Cuma; her gün hafta sonu tadında durum biraz kalabalıklaştı sanırım. Bulvar üzerinde oturduğumuz için trafiği gözlemleme imkanımız biraz daha fazla. Son iki gündür sokaklar eski Adana gibi. Trafik yoğunlaştı ve insanlar dışarıda daha çok vakit geçiriyor gibiler. Ben hala gerekli olmadıkça dışarı çıkmıyorum.
 Online kozmetik alışverişi daha çok yapmaya başladım ama. Yaz yaklaştıkça içeriği temiz daha az kimyasal madde bulunan roll-on arayışlarıma çeşitlilik vermek için Celenes by sweden mineral Trendyol'dan sipariş vermiştim. Neyse ki çok bekletmedi beni. Son zamanlarda istediğim bazı siparişleri kendiliğinden iptal edip bekletiyorlar. 
Ürünü 24,90 TL gibi bir fiyata satın almıştım. Yanında tester celenes temizleme jeli
de göndermeleri güzeldi. Tester ürünleri gerçekten seviyorum ya da minik hediyeleri. 

CELENES BY SWEDEN MİNERALLİ ROLL-ON
İçeriğinde paraben, alkol, mineral yağ ve alimünyum tuzu bulunmamakta. 
*Termal sudan gelen doğal mineral içeriği ile ter bezlerini tıkamadan ter kokusunun oluşumunu engeller.
Bu ürünü Adana sıcağı diyebileceğim çok sıcak günler gelmeden kullanmaya başladım. Hemen hemen on beş gün oldu. Memnun kaldığım,vaadini yerine getiren bir ürün oldu benim için. Ama dört dörtlük diyebilmem için mevsimin biraz daha değişmesini beklemek de gerekiyor. Bugüne kadar çok çeşitli roll-on kullandım. Kimisinin kullanım sonrası oluşturduğu o hissi sevmedim. Kimi temiz içerik olduğunu düşündüğüm ürünler ise terlemeye ve ter kokusuna karşı başarılı olamadılar ya da 
 Roll-on kendi kokusu ter kokusu ile birleştiğinde pek de hoş olmayan bir koku oluşturdu. Celenes by sweden roll-on  kokusu olmayan bir ürün. Parfüm ya da kimyasal koku kullanımda almıyorsunuz. Ben roll-on ile uyumlu parfüm kullanmaya da alıştığımdan ilginç gelmişti bana. İçeriği temiz ürünler bakıyorsanız; özellikle watsons online indiriminde 14 TL olduğunu gördüm. İndirim zamanı bu ürünü tavsiye ederim.
Şimdilik yorumlarım bu kadar güzel bir hafta sonu olsun hepimiz için...
Instagram: @camdanduslerblog


4 Mayıs 2020 Pazartesi

THE SAND PRINCESS DRAMA


          Mart geçmek bilmedi, Nisan göz açıp kapayana kadar bitti ve geldi Mayıs ayı... Nisan ayında yağmayan yağmurlar üç gündür gök gürültüsü eşliğinde kendini gösterdiğinden hala bahar olması mutlu ediyor. Çünkü Haziran ayında bunaltıcı sıcaklar başlarken bugünleri hatırlayıp serinliği özleyeceğiz. Sağlıklı ve sıhhatli olalım da inşAllah sıcak da geçer, başlangıçlar daha kolay olur. Son zamanlarda Kore dizisi izlemiyordum. The King Monarch Eternal ile başlangıç yaptım ama. Farklı konuları özlemişim onu anladım. Güzel de gidiyor. 
Kore dizileri de bir süre sonra kendini tekrarlıyor ne yazık ki. Ara ara başka dizilere bakmaya çalışsam da sonunu izlemeyip bıraktığım çok dizi oldu. Fakat The Sand Princess (Kum prensesi) iftar saatine kadar oturup izlediğim ve izlerken keyif aldığım bir dizi oldu. Karakterlerden bir kısmına aşina olduğumu da fark ettim izlerken. U-Prince serisindeki prenslerdendi. 14 bölümden oluşan bu diziyi yorucu olmayan, kafam dağılsın ancak güzel de vakit geçsin diyerek izleyebilirsiniz.
Kum prensesimiz Kotnipa, hayatı oldukça zor geçen ve kendisine bakmak için çocukluğundan itibaren çalışmış anne ve babası olmayan bir kızdır. Üniversite okumak için şehre geldiğinde üniversitede oldukça zengin bir ailenin varisi olan Jirapat ile arkadaş olur. Jirapat ile arkadaşlıkları para üzerine kuruludur. Jirapat ona ayak işlerini yaptırır üniversite boyunca ve karşılığında para verir. Günün birinde Jirapat, Kotnipa'nın tanıdığı bir kızdan çocuk sahibi olur. Ancak Jirapat bu durumu kızın, bebeği onun kapısına bırakıp gitmesiyle öğrenir. Baba olduğunu kabul etmez ama bakması için Kotnipa'ya para teklif eder. Kotnipa sıcak bakmasa da bebeği yetimhaneye bırakırım cümlesine çok üzülür. Vicdanı izin vermez bebeğe bakmaya başlar. Zamanla bebeği benimser ve onu çok sever Kotnipa...Kotnipa'nın hayatına Jirapat'ın abisinin girmesiyle herşey daha da karmaşık hale gelirken, aslında görünen hiçbir şeyin öyle olmadığını, hassasiyetlerin ve anlayışların, geç kalmanın biraz da sadakati hissedebileceğimiz olan bu diziyi izlemenizi tavsiye ederim.
Kotnipa vicdanlı, sorumluluk sahibi bir karakter. Acı bir hikayesi var. O yüzden hayatını kumsaldaki kum tanelerinden bile değersiz olduğuna inanırken Jirapat ile arkadaşlığına çok değer veriyor. Jirapat'ın yakın arkadaşı da U-Prince serisindeki karakterlerden. Karizmatik bir ses tonu var. Jirapat'ı hassas, düşünceli tarafını sadece o biliyor. Abi(Ki) ise biraz daha farklı bir oyuncu olsa mıydı dedim; saf bir kalbi var izlerken emin olsanız da göster ilk derecedeki varissin herkese de inanma yahu derken buluyorsunuz kendinizi... Klasik karakterler elbette ki var. 

Üniversite formaları fikri çok ilginç gelse de izlediğim Tayvan dizilerinde anladığım kadarıyla aynı üniversite üzerinde çekiyorlar. Üniversite kısımlarında üniversiteyi Ugly Duckling serisinden hatırladım. Bu arada dizide Kore dizilerine de gönderme var. 
Çok bir beklenti içinde olmadan kısa da olduğu için sıkılmadan izleyebileceğiniz bir dizi...
Şimdilik bu kadar. Beklerim yorumlarınızı...