1 Nisan 2022 Cuma

EN İYİ ŞAMPUAN?


                   Nisan zamanı... Nisan baharı hissettiğimiz belki de tek ay. Mart oldukça soğuk Mayıs ise yaşadığım şehir için yakmayan güneş bir anlamda yaza hafif bir alıştırma. Mevsim geçişlerine kolay adapte olabilen birisi değilim ve ne yazık ki saçlarım da öyle...

            Yvesrocher sevdiğim bir marka ama şampuan açısından biraz üzdü. Silikon ve paraben içermemesi, doğa dostu %25 plastik içerdiğini belirtmesi satın almamdaki en önemli sebeplerdendi. Temiz içerikli ürünler genel olarak köpürmüyor ve kokusu olmuyor. Şişe bitene kadar sabırla kullandım ki yorumlarımı eksiksiz yapabilmek için. Yves Rocher şampuan açıklaması;

"İçeriğindeki Organik Agav saç köklerinin derinlemesine beslenmesine yardımcı olur. Akdikeni özü, saçları ağırlaştırmadan besler, korur ve ipeksi bir dokunuş sağlar. Akdikeni, antioksidan etkili ve koruyucu özelliktedir. Saç tellerinizi kökten uca korumaya yardımcı olur; saçlarınıza sağlıklı ve ışıltılı bir görünüm kazandırır."

 Saçlarım çabuk elektriklenir ve bu durum sinir bozucu olabiliyor kimi zaman. Bu açıdan saçlarımı sakinleştirdiğini belirtmeliyim.İlk yıkamadan sonra saçlarımdaki parlaklığı fark ettim. Ancak kullanım sıklığı arttıkça saç dökülmesi daha fazla olmaya başladı.Saç kuruluğunu saç kremi ile azaltabildim ki kuruma ciddi olarak beni düşündürdü. Vaad edilen ipeksi dokunuş sanırım benim için tam tersi oldu. 

Şimdilik yorumlarım bu kadar... Beklerim yorumlarınızı...

28 Mart 2022 Pazartesi

ÜÇ KIZ KARDEŞ

 


          Üç Yıl ile başladığım Çehov serisinden 
Üç Kız Kardeş bugünkü blog paylaşımım...Kitap bir tiyatro oyunu ve 4 perdeden oluşuyo ve 127 sayfa. Yazarın okuduğum altı kitabı içerisinde dört tanesi tiyatro oyunuydu. Bu kitap; babaları üst düzey asker olan üç kız kardeş, abilerini ve onu eşini temelde anlatıyor. 
Babaları vefat ettikten sonra ailenin hayata uyum sağlamaya çalışmaları... Kızların abileri bir bilim adamı olarak yetişmiş kariyeri bu yönde ama huzursuz. Ayrıcalıklı sınıfa ait olan bir ailenin Rusya'nın değişen koşullarına uyum sağlama çalışırken kaybedilen değerlerle çelişkili hayatlar. Olga, Maşa, Irina ve abileri Andrey, geçmişe, Moskova'ya özlem duymaktadır. Okurken bir şekilde sesli okumak istiyorsunuz, satırları. Hep bir hüzün, arayış  ve mutluluğun izi olmayan hayatların özlemi var. Karakterler eksik , bir yerlerde eksik var derken sınıfsal iğnelemeyi de anlıyorsunuz. Kitaptan;

"Ah, ben gençken, neşeli ve akıllıyken, incelikle hayal edip düşündüğümde, bugünüm ve geleceğim umutla aydınlandığında geçmişim nereye gitti? Nerede o? Neden güç bela yaşıyoruz? Neden sıkıcı, silik, ilgisiz, tembel, kayıtsız, işe yaramaz, mutsuz oluyoruz? Şehrimiz iki yüzyıldan beri var ve kendisinden iki yüz bin kişiyi barındırıyor. Bu şehirde diğerlerine benzemeyen kimse yok, ne geçmişte ne de günümüzde tek bir münzevi yok, tek bir bilim adamı yok, tek bir sanatçı yok, onu taklit edecek kıskançlık ya da tutkulu bir istek uyandıracak  en azından fark edilir bir kişi yok..." 

"Sadece iki ya da üç yüz yıl sonra değil,  bir milyon yıl da geçse hayat şimdi nasılsa aynen öyle kalacak. Hayat değişmez, umursamadığımı ya da en azından asla bilemeyeceğiniz kendi yasaları dahilinde sabit kalır..."

Yazar dönemi yansıtırken eserlerinde evliliğin bir alışkanlık,  büyük bir mutsuzluğu vurguluyor. Beklentilerin hüsranla sonuçlanmasını. Yazarların yazdıklarını hayatlarıyla ilişkilendirmeyi sevmem ama bu kadar mutsuz evliliklere yer vermesi acaba hayatında hiç mutlu bir evlilik görmedin mi arkadaşım dedirtiyor. Felsefe hayranlığı, uzun tartışmalar ve o kadar gereksiz kaygılar var ki, bilemedim. Bunca mutsuzluğa daima bir mutsuz son üzdü beni. Tahmin ettim ama son sayfaya kadar kızlardan birinin en azından mutlu olmasını dilerdim.

Şimdilik yorumlarım bu kadar, beklerim yorumlarınızı...

23 Mart 2022 Çarşamba

ÖLÜ CANLAR


    Kitap okumayı özlüyor 
musunuz? Son haftalarda ben o kadar çok özledim ki... Puzzle gibi hissediyorum bir parçam tamamlandığında diğer parçam köşede bekliyor sanki neyse bu bir sonraki paylaşımım olacak. Gogol'un okuduğum ilk eseri Müfettiş idi . Okuduğum bu ikinci eser Ölü Canlar 479 sayfadan oluşan bir eser. Gogol bu eserinde 19.yy Rusya'sının toplumsal düzenin ve bireylerin eleştirisini yaparken bizlere Çiçikov'un hikayesi üzerinden anlatıyor. Kahramanımız zenginliği dilerken bu dileği için kibarlık ve nezaket maskesini takarak her türlü hin düşünceyi barındırmaktadır. 
Kitap çeşitli bölümlerden oluşmakta ve son bölümlere doğru Çiçikov 'un zengin olabilmek için birçok yol denediğini ve her seferinde en başa dönmek zorunda kalmak kalmış ve sonunda oldukça ilginç bir yöntem bulduğunu öğreniyoruz.
(Son bölümler 2.cildin parçaları aslında. Yazar 2.cildi yazarken sonrasında acı bir şekilde eserini yakmış kalan parçalar eklenmiş.
Kitap hakkında notlarım;
Kahramanımız köyleri ve kasabaları dolaşarak oradaki çiftlik sahipleri ile görüşüp ölü olduğu bildirilmeyen çalışanlarını yani ölü canları satın almaya çalışmaktadır. Hikaye içerisinde toplumun her kesimindeki yozlaşma ve hayal kırıklığına adeta bir mercek tutulmuş. Bir pencere ardında değil olayların içerisindesiniz hikayenin. 
Benim için bitirmesi zor bir kitap olduğunu söylemeliyim. Yazarın açıklamaları hikayeyi bölerken sürekli bir izah edilme paragrafları yordu. Halk arasındaki dedikoduların yayılma hızı ama her halükarda Çiçikov'a karşı nötr kalmanızı sağlıyor. 

Okuduğum eserlerde bir bağ kurmayı severim. Bu eserdeki sınıflaşma öze dönme arayışının hayal kırıklığı aydın ve köylü kavgasını değil aslında büyük bir böyle gelmiş böyle gider düzeninin bozulmama kanunu...Son bölümlere kadar kitabı okumayı bırakmayı düşündüm ancak son iki bölüm okuduğum için sevindim dedim. Sizlere kitaptan notlarım ile bazı alıntılar paylaşmak istiyorum; 

"Yalnızlık cimriliğinin gıdası oldu, onu büsbütün besledi : Bilindiği gibi, yedikçe acıkan kurdun açlığına benzer cimriliğin açlığı. "
"Düşünün bir, Ivan Grigoryeviç, elli yaşıma geldim, ama hastalık nedir bilmem. İnsanın bir boğazı ağrımaz mı canım, bir yerinde çıban olsun çıkmaz mı? Hayır, ben bilmem böyle şeyleri! Ve bu hiç iyiye işaret değil. Korkarım bir gün bedelini ödeyeceğim bütün bunların. "
"Bana unutmak istediklerimi, hatırlıyorsun..."

Şimdilik yorumlarım bu kadar. Beklerim yorumlarınızı...