4 Nisan 2022 Pazartesi

COVİD19 SONRASI

                  


       İki senenin ardında ben de korona oldum... Daha doğrusu ailem ile birlikte olduk. Sanki hastalık tamamen azalmış gibi gündemde popüler olmayınca artık bittiğini düşünüyor insan ister istemez. Ailemde ablam ilkinde hastaneye yatacak kadar kötü olduğu için etkileri, süreçteki yaşanılan psikolojiyi az da olsa biliyorduk ama her korona olan aile üyesinde farklı etkiler yaşanıldığı için gerçekten belli olmayan ve hazırlıksız yakalayan bir virüs. Hafta sonunda babam bir cenazeye katılmıştı, hafta başında ise bazı semptomlar göstermeye başladığında grip salgını da var malum grip olduğunu düşündük. Perşembe günü ise ben boğazımda ağrı hissettim bir anda ama aldırmadım. Kulak, burun, boğaz problemleri yaşadığım için ben de grip oldum diye düşündüm ki öyle olmadığını cuma günü annem de etkiler ortaya çıkınca artık kabullenmemiz gerek dedik. Bu süreçte evden hiç çıkmadık ama cumartesi günü test verelim en azından kesinleşmiş olsun şüphemiz dedik. Babamla beraber hastaneye gidip test verdik, sonuç pozitif...

Annem aşırı halsiz olduğu için gelemedi ama sonuç olarak ailecek korona olduk. Anne ve babam 4 aşısı benim de 2 doz biontec aşım vardı. Arayan herkes Aşı olup olmadığımızı sorduğu için hala yanlış bir algı olduğunu düşünüyorum.  Aşı sıramız geldiğinde ailecek olduk, hastanede bu süreci geçirmek yerine evde ki kötü geçirdiğimiz halde iyi ki aşımız varmış ve beşinci gün sonunda ayağa kalkabildik dedik. Aşı olmamayı vaad etmiyor koruyuculuğu artırıyor. 

Babam hastalık sürecinde annem bana göre çabuk toparlandı. Annem de ateş, halsizlik ve kas ağrısı ben de gün gün değişen semptomlar oldu ama en çok kulak ve boğaz şişliği, kesikli öksürük uzun sürdü. Sırt ağrısı bir anda beni ağlatacak kadar artmış olsa da ertesi gün şükür ki olmadı. Hastalığın 5.gününden ateş gece uyutmadı hatırladığımda hala kötü oluyorum. Demek ki pik noktası o günmüş. 

Çok şükür atlattık bu süreci ama... Hala aması olduğunu düşünüyorum. Bu virüs aşınız olsa da herkeste çok farklı etkiler gösterebiliyor. İki sene içerisinde kalabalıktan uzak durup varis seansı için bile hastaneye giderken oldukça çekinerek giden birisi olarak olmamıştım. Biliyorum ki ikinci kez hatta üçüncü kez olanları duyuyorum. Bağışıklık umarım kazanır ve artık gerisinde kalmasını dilesem de kalabalık ortamlarda mesafe ve maske kesinlikle olmalı... Hassasiyet kişinin yalnızca insiyatifinde değil vicdanında olmalı. Evet belki herkes geçirecek bu hastalığı ama kişi üzerinde oluşturacağı durumları ve sonuçları bilemeyiz. Tedbirli ve düşünceli olmak en iyisi...

1 Nisan 2022 Cuma

EN İYİ ŞAMPUAN?


                   Nisan zamanı... Nisan baharı hissettiğimiz belki de tek ay. Mart oldukça soğuk Mayıs ise yaşadığım şehir için yakmayan güneş bir anlamda yaza hafif bir alıştırma. Mevsim geçişlerine kolay adapte olabilen birisi değilim ve ne yazık ki saçlarım da öyle...

            Yvesrocher sevdiğim bir marka ama şampuan açısından biraz üzdü. Silikon ve paraben içermemesi, doğa dostu %25 plastik içerdiğini belirtmesi satın almamdaki en önemli sebeplerdendi. Temiz içerikli ürünler genel olarak köpürmüyor ve kokusu olmuyor. Şişe bitene kadar sabırla kullandım ki yorumlarımı eksiksiz yapabilmek için. Yves Rocher şampuan açıklaması;

"İçeriğindeki Organik Agav saç köklerinin derinlemesine beslenmesine yardımcı olur. Akdikeni özü, saçları ağırlaştırmadan besler, korur ve ipeksi bir dokunuş sağlar. Akdikeni, antioksidan etkili ve koruyucu özelliktedir. Saç tellerinizi kökten uca korumaya yardımcı olur; saçlarınıza sağlıklı ve ışıltılı bir görünüm kazandırır."

 Saçlarım çabuk elektriklenir ve bu durum sinir bozucu olabiliyor kimi zaman. Bu açıdan saçlarımı sakinleştirdiğini belirtmeliyim.İlk yıkamadan sonra saçlarımdaki parlaklığı fark ettim. Ancak kullanım sıklığı arttıkça saç dökülmesi daha fazla olmaya başladı.Saç kuruluğunu saç kremi ile azaltabildim ki kuruma ciddi olarak beni düşündürdü. Vaad edilen ipeksi dokunuş sanırım benim için tam tersi oldu. 

Şimdilik yorumlarım bu kadar... Beklerim yorumlarınızı...

28 Mart 2022 Pazartesi

ÜÇ KIZ KARDEŞ

 


          Üç Yıl ile başladığım Çehov serisinden 
Üç Kız Kardeş bugünkü blog paylaşımım...Kitap bir tiyatro oyunu ve 4 perdeden oluşuyo ve 127 sayfa. Yazarın okuduğum altı kitabı içerisinde dört tanesi tiyatro oyunuydu. Bu kitap; babaları üst düzey asker olan üç kız kardeş, abilerini ve onu eşini temelde anlatıyor. 
Babaları vefat ettikten sonra ailenin hayata uyum sağlamaya çalışmaları... Kızların abileri bir bilim adamı olarak yetişmiş kariyeri bu yönde ama huzursuz. Ayrıcalıklı sınıfa ait olan bir ailenin Rusya'nın değişen koşullarına uyum sağlama çalışırken kaybedilen değerlerle çelişkili hayatlar. Olga, Maşa, Irina ve abileri Andrey, geçmişe, Moskova'ya özlem duymaktadır. Okurken bir şekilde sesli okumak istiyorsunuz, satırları. Hep bir hüzün, arayış  ve mutluluğun izi olmayan hayatların özlemi var. Karakterler eksik , bir yerlerde eksik var derken sınıfsal iğnelemeyi de anlıyorsunuz. Kitaptan;

"Ah, ben gençken, neşeli ve akıllıyken, incelikle hayal edip düşündüğümde, bugünüm ve geleceğim umutla aydınlandığında geçmişim nereye gitti? Nerede o? Neden güç bela yaşıyoruz? Neden sıkıcı, silik, ilgisiz, tembel, kayıtsız, işe yaramaz, mutsuz oluyoruz? Şehrimiz iki yüzyıldan beri var ve kendisinden iki yüz bin kişiyi barındırıyor. Bu şehirde diğerlerine benzemeyen kimse yok, ne geçmişte ne de günümüzde tek bir münzevi yok, tek bir bilim adamı yok, tek bir sanatçı yok, onu taklit edecek kıskançlık ya da tutkulu bir istek uyandıracak  en azından fark edilir bir kişi yok..." 

"Sadece iki ya da üç yüz yıl sonra değil,  bir milyon yıl da geçse hayat şimdi nasılsa aynen öyle kalacak. Hayat değişmez, umursamadığımı ya da en azından asla bilemeyeceğiniz kendi yasaları dahilinde sabit kalır..."

Yazar dönemi yansıtırken eserlerinde evliliğin bir alışkanlık,  büyük bir mutsuzluğu vurguluyor. Beklentilerin hüsranla sonuçlanmasını. Yazarların yazdıklarını hayatlarıyla ilişkilendirmeyi sevmem ama bu kadar mutsuz evliliklere yer vermesi acaba hayatında hiç mutlu bir evlilik görmedin mi arkadaşım dedirtiyor. Felsefe hayranlığı, uzun tartışmalar ve o kadar gereksiz kaygılar var ki, bilemedim. Bunca mutsuzluğa daima bir mutsuz son üzdü beni. Tahmin ettim ama son sayfaya kadar kızlardan birinin en azından mutlu olmasını dilerdim.

Şimdilik yorumlarım bu kadar, beklerim yorumlarınızı...