1 Mayıs 2019 Çarşamba

ÇİLEK TARLASI



ÇİLEK TARLASI


Mayıs ne çabuk gelmiş böyle! Nisan ayının çok çabuk geçtiğini bugün anladım. Ramazan ayı gelmeden önce geniş kapsamlı bir ev temizliği; odamda küçük çaplı eşya değişiklikleri derken sanki gün kum saatindeki kumlar gibi hızlandırılmış bir şekilde geçti. Bu arada son üç gündür bahardan direkt yaz mevsimine geçen bir Adana var. Biliyorum bahar gelmesini çok istesem de Adana için bahar yaz esintili geçer. 32 dereceyi gün içerisinde şimdiden görmek umarım yaz çok bunaltıcı geçmez dedirtti. Baharın yaz esintili geçmesi ise akşamın güzelliği... 



ÇİLEK TARLASI

Ama bu sıcakların bir iyi tarafı var elbette ki; keşfetmek... Kış benim için pek iyi geçmemişti çünkü. Çok fazla dışarı çıkmamıştım. Oysa ki görmediğim yerleri görmek;yaşadığım şehirde turist olmaktı dileğim...Bazen tek başına bazen de sevdiğin insanlarla... Bu hafta sonu ailecek çilek tarlasına gitmiştik; fotoğraflar oradan. Çilek tarlası etkinliğini tavsiye ederim. Bu çilek tarlası için araba ile yarım saat yol aldık. Son üç yıldır bir türlü fırsat olmuyordu gitmek. Hani özenmiyor değildim yani. Topraktan kendi ellerimle topladıktan sonra hormonsuz ve taze çilek yemek; dalından yemek... Şehir hayatı ile birlikte topraktan uzaklaşırken meyve ve sebzelerinde doğal halini unuttuk zamanla... Değerini de belki de... Adana; sarı sıcak renginde;  turunçgil ve pamuk tarımında kendini belli etse de aslında tüm meyveler için bir cennet. Seyhan gölünün hemen kenarındaki bu köye doğru yol alırken manzaranın güzelliği bir kenara bu kadar yakın iken nasıl daha sık gelemedik soruları; zamanımız olmadı ki cevabında bir parantez açtı kendine. O parantez belki de hayatın özeti. Sürprizler ya da mucizeler beklerken kaçırdığımız hayatın parantezi. 

İki gündür evde çilek kokusu hakim. Marmelatlar ve reçeller hazırlanırken darısı vişne reçeline diyorum. Ancak yaylaya gitmek için biraz daha zaman var. Yaşamda alışkanlıklarımız bir çerçeve çizse de renklendirmek biraz bizim elimizde. Öğreniyoruz... Her gün; her an zamanın her diliminde.  Sevin Çokum alıntısı ile; "Öğrenmenin yaşı yoktur. Bittiği, durduğu yer yoktur." yazımı sonlandırırken Mayıs ayı çok tüm renkliliğiyle; keşiflerle bol kahkahalarla geçsin dileğiyle... (Bu ara Mazi Kalbimde Yaradır/ Dilek Türkan çok sık dinlemeye başladım yeni yeniden... Sizlerde dinlemek isterseniz oldukça iyi bir yorumlama...)



25 Nisan 2019 Perşembe

KALBİN SIRLARI

KALBİN SIRLARI

  "Aşk güzel bir kuş
Yakalanmak için yalvaran
 Ama yaralanmaktan korkan."(Halil Cibran/Kalbin Sırları)
                     
    Böylesine güzel tasarımlı kitap okumayalı uzun zaman olmuştu. Belki ışıktan belli olmayabilir ama pembe ve çiçeklerin iç içe geçtiği kapak sayfasına özel bir çaba harcandığı belli olan bir kitap; Kalbin Sırları... Halil Cibran'ın okuduğum ikinci kitabı; Gezgin kitabına kıyasla daha şiirsel ve ahenk oldu bir kitap. Belki de daha çok ruha dokunan... Kalbin Sırları kitabını okumanızı tavsiye ederim.Sayfalardaki kelimelerin sizlere tasvir ettiği dünyada bir yolculuk başlatan bir kitap. Medeniyetten uzakta olduğunu düşündüren bir kahramanı anlatımlarıyla yaşatırken kahramanın verdiği cevap ile;

"Medeniyeti bıraktım çünkü onun eski ve çürümüş bir ağaç olduğunu gördüm, kuvvetli ama korkunç, kökleri ile yerkürenin karanlığında düğümlenmiş, dalları bulutların ötesine taşmış ama tomurcukları hırs, kötülük ve suç,meyveleri ise elem, sefalet ve korku saçıyor."

      Bir kez daha soruyorsunuz... Neden bu kadar üzgün düşüncelerin ve kalbin... Seni yoran hayatın kendisi mi yoksa insanlar mı? Yine kitaptan bir alıntı:

"Yaşlı: İnsanın adına savaşıp öldüğü aşk
Meyve vermeyen bir çalılık misali
Güzel olan aşk, ruhun derin kederi gibi
Anlamasına sebep olacaktır canlandırıp kalbi.
Yanlış kullanıldı mı
Mutsuzluğun, tehlike alametinin
Ve karanlığın kara bulutlarının
Levazımcısı 
İnsanlık yollar geçen sevgiyi
Götürüyor olsaydı inançsız bir amaca
İtiraz ederdi oradaki aşk var olmaya.
Aşk güzel bir kuş
Yakalanmak için yalvaran 
Ama yaralanmaktan korkan..."

      Kimi yazarlar anlatacakları her duyguyu, olayı binlerce kelime ardına saklar. Kitaplarını okudukça sakladıklarını bulmak için çabalarız. Kimi yazarlar ise hayata dışarıdan bakmaz içindendir; anlatımları. Komşumuzu, özlemlerimizi hatta hayallerimizi buluruz, o kitaplarda. Halil Cibran ise hayal kırıklıklarını, insanların göstermekten korktuğu kibirlerini hatta kızgınlıklarını, hüzünlerini en sevdikleri tarafından gelen ihanetleri, yargılamadan anlatan bir yazar. 

     Kalbin Sırları kitabında ise hikayeler ve şiirler sorgulayıcıdır; yol alırken uğranılan duraklar merak edilmiş ve üstünkörü anlatılmamıştır. Bu özelliğini oldukça sevdim. Evlerin,yolculukların ve insanların kendine has özelliklerini binlerce kelime ardına saklamadan etkileyici bir şekilde bu kitapta bulabileceğinizi düşünüyorum. Yazarın diğer kitaplarını da okumak için sabırsızlanıyorum :) Benim için özel kitaplar rafında kendisine çoktan yer edindi bu kitap. Beklerim yorumlarınızı...

22 Nisan 2019 Pazartesi

GEZGİN


       "Istırap içindeki insanoğlunun amaçsız bir döngüyle sarmalanmış varoluşunun sorgulandığı bir öyküler silsilesidir. Sorgulayıcıdır ancak yargılayıcı değildir."(Tanıtım yazısından)

         Halil Cibran... Alıntıları ile tanıdığım hikayelerini okuma fırsatı bulamadığım bir yazardı. Halil Cibran alıntılarını paylaşan arkadaşım yazarın hayatının hikayelerindeki duygularının yansımalarını; görebileceğimi daima söylerdi. Bazen kendime kızıyorum yazarların hayatları ile eserlerinin yansımaları elbette olacaktır ama bire bir benzeştirmek belki de benim duygusallığımdandır... 

     Gezgin hakkında notlarım ise ; içerisinde tek bir hikayenin yer almadığı adeta bir hayat yolculuğu. Herbir hikayede notlar alırken kitap bittiğinde yazarın yaşamı hakkında daha fazla bilgi edinmek istiyorsunuz. Bakmak fiilindeki farklılığı, insanların zihinlerindeki hayata karşı açtıkları pencerelerini okudukça hissediyorsunuz. Hiç böyle düşünmemiştim; bunca kırgınlık ve kırılganlık günümüz dünyasında ne kadar ayakta kalabilir ki söylemleri ile baş başa kalıyorsunuz. Her bir insanın farklı bir dünya olduğunu ve o dünyadaki edindiğim yer ile yaş almayı görüyoruz bu kitapta. 

"Canınızı kurtarın, uygarlık peşimizde"

"Demek siz de benim gibi kayboldunuz! Kaybolmak ne güzel değil mi?"

     İki alıntıyı paylaşmak istedim ama paylaşırken oldukça düşündürecek olan alıntıları not edindim. Bu kitap benim için de farklı bir pencere oldu. Hayatın rutininde hassas ve kırılgan kalplere sahip olunsa da göstermekten kaçındığımız zaman diliminde yazar kalemini esirgememesi ile hatırlatmış bizlere. 
   Kitapta yer alan hikayelerden olan DELİ hikayesinin bitiş yazısı ile yazımı sonlandıracağım... Okumanız için kesinlikle tavsiye ettiğim kitaplardan ve bu kitabın mevsimi kış sonları sanki. Bahar hemen karşıda el sallarken ardımıza istemsizce baktığımızdaki gördüğümüz bir gece ayazı tadında...

     "Hayır" dedim. "Ben sadece ziyaretçiyim."
O zaman bana dedi ki: "Ha o zaman sizde duvarın diğer yanındaki deliler evinde yaşayanlardan birisiniz..."